Is giysileri calisanlarin gereksinimlerine uygunlugunun yani sira kurum imaji ve insan kaynaklarindan yararlanma gibi kurum dinamiklerini de etkileyebilmektedir. Kurumlar imajlarina gore ve vermek istedikleri mesaja gore uniformalarinin model ve rengini secmektedir. Jandarma Genel Komutanliginda uniforma seref ve onur timsali olarak gorulur ve kurumsal imajinin somut halidir. Jandarma Genel Komutanligi Turk Silahli Kuvvetlerinden ayrilarak tamamen Icisleri Bakanligina baglanmasi sonrasinda 1 numarali (harici) uniformasi da degismistir. Bu arastirmada amac, yeni bir kimlik olusturma dogrultusunda secilen siyah renkli 1 numarali uniformanin jandarma personelinin imaj ve aidiyet algilarina etkisini ortaya cikarmaktir. Iyi secilmis bir uniforma calisanlarin moralini yukseltmekte, kurum atmosferine katkida bulunmakta ve kurumun hizmet verdigi bireylerin tatmin duzeyini artirmaktadir. Bu dogrultuda yeni kiyafetin personel imaj ve aidiyet algisina etkisinin ortaya konulmasinda elde edilen sonuclarin faydali olacagi beklenmektedir. Bu calismada Ankara’da farkli birimlerde gorev yapan 20 subay, 36 astsubay ve 23 uzman jandarma cavus/uzman erbas statusunde toplam 79 jandarma personeline yari yapilandirilmis sorular sorulmustur. Elde edilen veriler yeni, 1 numarali kiyafetin imaja ve aidiyete etkileri olmak uzere iki tema altinda siniflandirilmistir. Gorusmeye katilanlarin yuzde 62’si yeni uniformanin imaja katkisiyla ilgili, yuzde 43’u aidiyete katkisi ile ilgili olumlu gorus bildirmistir. Etkisi olmayacagini bildirenlerin sayisi olumsuz olacagini bildirenlerin sayisindan daha fazladir. Uniforma degisimini askerlikten kopma olarak goren subaylar olumsuz dusunceye sahipken uzman jandarma cavus/uzman erbaslar ise bunu olumlu gormektedir.
{"title":"DEĞİŞEN JANDARMA TÖREN KIYAFETİNİN PERSONEL İMAJ VE AİDİYET ALGISINA ETKİSİ","authors":"M. Kaplan","doi":"10.28956/gbd.736073","DOIUrl":"https://doi.org/10.28956/gbd.736073","url":null,"abstract":"Is giysileri calisanlarin gereksinimlerine uygunlugunun yani sira kurum imaji ve insan kaynaklarindan yararlanma gibi kurum dinamiklerini de etkileyebilmektedir. Kurumlar imajlarina gore ve vermek istedikleri mesaja gore uniformalarinin model ve rengini secmektedir. Jandarma Genel Komutanliginda uniforma seref ve onur timsali olarak gorulur ve kurumsal imajinin somut halidir. Jandarma Genel Komutanligi Turk Silahli Kuvvetlerinden ayrilarak tamamen Icisleri Bakanligina baglanmasi sonrasinda 1 numarali (harici) uniformasi da degismistir. Bu arastirmada amac, yeni bir kimlik olusturma dogrultusunda secilen siyah renkli 1 numarali uniformanin jandarma personelinin imaj ve aidiyet algilarina etkisini ortaya cikarmaktir. Iyi secilmis bir uniforma calisanlarin moralini yukseltmekte, kurum atmosferine katkida bulunmakta ve kurumun hizmet verdigi bireylerin tatmin duzeyini artirmaktadir. Bu dogrultuda yeni kiyafetin personel imaj ve aidiyet algisina etkisinin ortaya konulmasinda elde edilen sonuclarin faydali olacagi beklenmektedir. Bu calismada Ankara’da farkli birimlerde gorev yapan 20 subay, 36 astsubay ve 23 uzman jandarma cavus/uzman erbas statusunde toplam 79 jandarma personeline yari yapilandirilmis sorular sorulmustur. Elde edilen veriler yeni, 1 numarali kiyafetin imaja ve aidiyete etkileri olmak uzere iki tema altinda siniflandirilmistir. Gorusmeye katilanlarin yuzde 62’si yeni uniformanin imaja katkisiyla ilgili, yuzde 43’u aidiyete katkisi ile ilgili olumlu gorus bildirmistir. Etkisi olmayacagini bildirenlerin sayisi olumsuz olacagini bildirenlerin sayisindan daha fazladir. Uniforma degisimini askerlikten kopma olarak goren subaylar olumsuz dusunceye sahipken uzman jandarma cavus/uzman erbaslar ise bunu olumlu gormektedir.","PeriodicalId":266904,"journal":{"name":"Güvenlik Bilimleri Dergisi","volume":"9 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2020-05-12","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"114536536","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Oz Michael Mann tarafindan toplumsal iktidar kaynaklari ideolojik, ekonomik, askeri ve politik olmak uzere dort kategori altinda degerlendirilmistir. Calismada ideolojik iktidar kaynaklarindan biri olan din kurumunun gecmisten bugune Slav dunyasinin Katoliklik-Ortodoksluk temelli bolunmuslugundeki rolune deginilmistir. Dogu Avrupa ve Baltik bolgesinde gecmisten bugune kadar suregelen catismalara eslik eden dinsel soylemin varligi, ulkesel sinirlarin belirlenmesi ve toplumlarin orgutlenmesinde bolgesel gucler icin mesruiyet kaynagi olagelmistir. Temel olarak Ukrayna topraklari uzerinde Rusya ve Polonya arasinda jeopolitik nedenlerden dolayi cereyan eden bu mucadeleye, Katoliklik-Ortodoksluk temelli bir mezhepsel karsitlik iliskisi uzerinden dinsel bir soylem eslik etmistir. Boylesi bir mezhepsel karsitlik surecinin olusmasinda, iki Slav ulusu olarak Ruslarin ve Polonyalilarin Hiristiyanligin farkli mezheplerine iltisak etmeleri sebep olmustur. Bunun sonucu olarak da Dogu ve Bati Slavlari arasinda gunumuze kadar varligini surdurecek olan ve telifi zor gorunen bir mezhepsel karsitlik olusmustur. Calismada ayrica bu mezhep temelli karsitlik iliskisi Slav hukuku ya da toresi anlamina gelen “pravoslavie” kavrami isiginda analiz edilmistir. Bunun disinda Polonya ve Rusya devletlerinin Ukrayna cografyasina hâkim olma mucadelesine bakildiginda her iki siyasi birimin de Hiristiyanlik inancinin farkli mezheplerine iltisak etmelerinin onemli donum noktalarini olusturdugu gorulmektedir. Dolayisiyla calismanin zaman araligini Polonya Krali I. Mieszko’nun (966) ve Rus Knezi Vladimir’in (988) paganliktan Hiristiyanliga iltisak ettikleri tarih ile Ukrayna topraklarinin Rusya’ya baglandigi 1654 tarihli Pereslav Antlasmasi’na kadar olan donem teskil etmistir.
{"title":"KATOLİKLİK-ORTODOKSLUK ÇATIŞMASI ÇERÇEVESİNDE UKRAYNA’NIN JEOPOLİTİĞİ","authors":"Tarık Demir","doi":"10.28956/gbd.736159","DOIUrl":"https://doi.org/10.28956/gbd.736159","url":null,"abstract":"Oz Michael Mann tarafindan toplumsal iktidar kaynaklari ideolojik, ekonomik, askeri ve politik olmak uzere dort kategori altinda degerlendirilmistir. Calismada ideolojik iktidar kaynaklarindan biri olan din kurumunun gecmisten bugune Slav dunyasinin Katoliklik-Ortodoksluk temelli bolunmuslugundeki rolune deginilmistir. Dogu Avrupa ve Baltik bolgesinde gecmisten bugune kadar suregelen catismalara eslik eden dinsel soylemin varligi, ulkesel sinirlarin belirlenmesi ve toplumlarin orgutlenmesinde bolgesel gucler icin mesruiyet kaynagi olagelmistir. Temel olarak Ukrayna topraklari uzerinde Rusya ve Polonya arasinda jeopolitik nedenlerden dolayi cereyan eden bu mucadeleye, Katoliklik-Ortodoksluk temelli bir mezhepsel karsitlik iliskisi uzerinden dinsel bir soylem eslik etmistir. Boylesi bir mezhepsel karsitlik surecinin olusmasinda, iki Slav ulusu olarak Ruslarin ve Polonyalilarin Hiristiyanligin farkli mezheplerine iltisak etmeleri sebep olmustur. Bunun sonucu olarak da Dogu ve Bati Slavlari arasinda gunumuze kadar varligini surdurecek olan ve telifi zor gorunen bir mezhepsel karsitlik olusmustur. Calismada ayrica bu mezhep temelli karsitlik iliskisi Slav hukuku ya da toresi anlamina gelen “pravoslavie” kavrami isiginda analiz edilmistir. Bunun disinda Polonya ve Rusya devletlerinin Ukrayna cografyasina hâkim olma mucadelesine bakildiginda her iki siyasi birimin de Hiristiyanlik inancinin farkli mezheplerine iltisak etmelerinin onemli donum noktalarini olusturdugu gorulmektedir. Dolayisiyla calismanin zaman araligini Polonya Krali I. Mieszko’nun (966) ve Rus Knezi Vladimir’in (988) paganliktan Hiristiyanliga iltisak ettikleri tarih ile Ukrayna topraklarinin Rusya’ya baglandigi 1654 tarihli Pereslav Antlasmasi’na kadar olan donem teskil etmistir.","PeriodicalId":266904,"journal":{"name":"Güvenlik Bilimleri Dergisi","volume":"14 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2020-05-12","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"115462701","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Matematiksel modeller araciligiyla fail profillemesini esas alan calisma, ongorusel metotlarla ortaya cikarilan tespitlerin adli bilimlerde kullanilabilecegi gerceginden yola cikarak tasarlanmistir. Calismanin temel problemi, malvarligina karsi islenen suclar ozelinde sucun aydinlatilmasinda sosyo-kulturel degiskenlerin (cinsiyet, yas, egitim duzeyi, ortalama gelir, vb.) gecerliligini test etmektedir. Sorusturma birimleri tarafindan adli vakalarda elde edilen maddi deliller haricinde mulakat sureci ile yapilan bilgi toplamalar, olayin cozumlenmesine buyuk katki saglamaktadir. Bununla beraber mulakat surecini sekillendiren detaylara dair failin sosyo-demografik ozelliklerini goz onunde bulundurarak gelistirilen modeller sayesinde sonuca gidilmesi yeni degildir, ancak Turkiye ozelinde onermeler gelistirilmesi konusunda saha calismalari oldukca kisitlidir. Bu calisma Istanbul, Ankara ve Izmir illerindeki ceza infaz kurumlarinda bulunan 154 tutuklu veya mahkumun gonulluluk esasina dayali katilimiyla gerceklestirilen nicel arastirma sonucunda suclu profillerini CHAID algoritmasini esas alarak tespit etmeyi amaclamaktadir. Yapilan karar agaci analizi sonuclarina gore; mala zarar verme, hirsizlik ve yagma (gasp) suclari ozelinde profillemeye imkân taniyan sosyo-demografik degiskenlerin ortaya cikarilmasi saglanmistir. Elde edilen sonuclarin sorusturma birimleri tarafindan dikkate alinmasi ve mikro olcekli yerel birimlere uygulanmasi sayesinde adli bilimler alaninda farkindalik olusturacagi dusunulmektedir.
{"title":"MALVARLIĞINA KARŞI İŞLENEN SUÇLARIN FAİLLERİNİN SOSYAL DEĞİŞKENLER VASITASIYLA PROFİL ANALİZLERİ","authors":"Aykut Çalişkan, Tuğça Poyraz","doi":"10.28956/gbd.736164","DOIUrl":"https://doi.org/10.28956/gbd.736164","url":null,"abstract":"Matematiksel modeller araciligiyla fail profillemesini esas alan calisma, ongorusel metotlarla ortaya cikarilan tespitlerin adli bilimlerde kullanilabilecegi gerceginden yola cikarak tasarlanmistir. Calismanin temel problemi, malvarligina karsi islenen suclar ozelinde sucun aydinlatilmasinda sosyo-kulturel degiskenlerin (cinsiyet, yas, egitim duzeyi, ortalama gelir, vb.) gecerliligini test etmektedir. Sorusturma birimleri tarafindan adli vakalarda elde edilen maddi deliller haricinde mulakat sureci ile yapilan bilgi toplamalar, olayin cozumlenmesine buyuk katki saglamaktadir. Bununla beraber mulakat surecini sekillendiren detaylara dair failin sosyo-demografik ozelliklerini goz onunde bulundurarak gelistirilen modeller sayesinde sonuca gidilmesi yeni degildir, ancak Turkiye ozelinde onermeler gelistirilmesi konusunda saha calismalari oldukca kisitlidir. Bu calisma Istanbul, Ankara ve Izmir illerindeki ceza infaz kurumlarinda bulunan 154 tutuklu veya mahkumun gonulluluk esasina dayali katilimiyla gerceklestirilen nicel arastirma sonucunda suclu profillerini CHAID algoritmasini esas alarak tespit etmeyi amaclamaktadir. Yapilan karar agaci analizi sonuclarina gore; mala zarar verme, hirsizlik ve yagma (gasp) suclari ozelinde profillemeye imkân taniyan sosyo-demografik degiskenlerin ortaya cikarilmasi saglanmistir. Elde edilen sonuclarin sorusturma birimleri tarafindan dikkate alinmasi ve mikro olcekli yerel birimlere uygulanmasi sayesinde adli bilimler alaninda farkindalik olusturacagi dusunulmektedir.","PeriodicalId":266904,"journal":{"name":"Güvenlik Bilimleri Dergisi","volume":"60 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2020-05-12","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"127233726","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
NATO (Kuzey Atlantik Antlasmasi Orgutu), uye ulkelerin ortak savunma yeteneklerini gelistirmek, toprak butunluklerini, siyasi bagimsizliklarini ve guvenliklerini korumak maksadiyla 4 Nisan 1949 tarihinde kurulmustur. Bu husus NATO Anlasma’sinin 5. Maddesi’nde de acikca ifade edilmistir. 21. yuzyilda teknolojik gelismeler sonucunda guvenlik parametreleri degismis; kara, deniz, hava ve uzay yaninda besinci bir alan ortaya cikmistir. Bu alan siber uzay (cyber space) alani olarak ifade edilmektedir. Siber uzayda yapilan saldirilara karsi mucadele oldukca guc olup tek bir devletin kapasitesini asmakta ve musterek mucadeleyi zorunlu kilmaktadir. Baslangicta bir savunma orgutu olarak kurulan NATO, gecen surecte uye devletlerin de onayiyla Stratejik Konsepti’ni degistirmis ve Soguk Savas sonrasi bir guvenlik orgutu haline gelmistir. NATO, siber uzayda uye devletlerin ihtiyaclarina cevap verecek sekilde bunyesinde cesitli kurumlar olusturmakta; edinilen tecrube, birikim ve yeteneklerini de uye devletler ile paylasmaktadir. Siber uzayda ortaya cikan/cikabilecek tehditlere karsi NATO bunyesinde alinan onlemler ve bu maksatla yapilan calismalar devamliligi gerektirmekte; Ittifak’a uye devletlerin isbirligini, bilgi ve teknoloji paylasimlarini zorunlu kilmaktadir.
{"title":"NATO’NUN YENİ OPERASYON ALANI: SİBER UZAY","authors":"D. Polat","doi":"10.28956/gbd.695973","DOIUrl":"https://doi.org/10.28956/gbd.695973","url":null,"abstract":"NATO (Kuzey Atlantik Antlasmasi Orgutu), uye ulkelerin ortak savunma yeteneklerini gelistirmek, toprak butunluklerini, siyasi bagimsizliklarini ve guvenliklerini korumak maksadiyla 4 Nisan 1949 tarihinde kurulmustur. Bu husus NATO Anlasma’sinin 5. Maddesi’nde de acikca ifade edilmistir. 21. yuzyilda teknolojik gelismeler sonucunda guvenlik parametreleri degismis; kara, deniz, hava ve uzay yaninda besinci bir alan ortaya cikmistir. Bu alan siber uzay (cyber space) alani olarak ifade edilmektedir. Siber uzayda yapilan saldirilara karsi mucadele oldukca guc olup tek bir devletin kapasitesini asmakta ve musterek mucadeleyi zorunlu kilmaktadir. Baslangicta bir savunma orgutu olarak kurulan NATO, gecen surecte uye devletlerin de onayiyla Stratejik Konsepti’ni degistirmis ve Soguk Savas sonrasi bir guvenlik orgutu haline gelmistir. NATO, siber uzayda uye devletlerin ihtiyaclarina cevap verecek sekilde bunyesinde cesitli kurumlar olusturmakta; edinilen tecrube, birikim ve yeteneklerini de uye devletler ile paylasmaktadir. Siber uzayda ortaya cikan/cikabilecek tehditlere karsi NATO bunyesinde alinan onlemler ve bu maksatla yapilan calismalar devamliligi gerektirmekte; Ittifak’a uye devletlerin isbirligini, bilgi ve teknoloji paylasimlarini zorunlu kilmaktadir.","PeriodicalId":266904,"journal":{"name":"Güvenlik Bilimleri Dergisi","volume":"20 6 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2020-02-28","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"127166035","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Tarihsel olarak terorizm tiplerinin hemen hepsine sahitlik eden Turkiye, Fetullahci Terorist Orgut (FETO)’un devletin cesitli kademelerine sizdirdigi, elemanlariyla gerceklestirmeye calistigi darbe girisimi neticesinde yuzlerce sehit ve binlerce yarali vermistir. Her ne kadar orgut, siddet eylemlerini 15 Temmuz 2016 tarihinde gerceklestirmis olsa da kurulusu ve gelisimi bunun cok oncesine uzanmaktadir. Terorist orgut; uyguladigi yontemler, eylem tipleri, eleman temini, orgutlenme, din istismari, yurt disi baglantilari gibi bircok ozellik sebebiyle benzerlerinden farklilik arz etmektedir. Bu nedenle FETO, 21’inci yuzyilin getirdigi avantajlari da kullanan taktik ve stratejisiyle terorizm calismalarinin odaklanmasi gereken onemli bir arastirma konusudur. Bu calismanin amaci; FETO’nun organizasyon modelini, stratejisini ve motivasyonlarini olusturan dinamiklerin arastirilmasi ve bu dogrultuda orgutun kendine ozgu ozelliklerinin ortaya cikarilmasidir. Arastirmanin temel varsayimi; bu dinamiklerin diger terorist orgutlerle benzer yanlarina ragmen onemli farkliliklar tasidigi, bu sebeple de FETO’ nun kendine ozgu yeni tip bir terorist orgut oldugudur. Calismada tarihsel perspektif goz onunde bulundurularak cesitli terorist orgutlerin organizasyon modelleri, stratejileri ve motivasyon kaynaklari incelenmistir. Bunlar FETO ile karsilastirilarak benzerlikler ve farkliliklar belirlenmis ve calismanin temel varsayimi karsilastirmali vaka analizleri araciligiyla sorgulanmistir.
{"title":"STRATEJİ, ÖRGÜTLENME VE MOTİVASYONUYLA KENDİNE ÖZGÜ BİR TERÖRİST ÖRGÜT: FETÖ","authors":"Arman Sert, C. Demir, E. Avci","doi":"10.28956/gbd.695868","DOIUrl":"https://doi.org/10.28956/gbd.695868","url":null,"abstract":"Tarihsel olarak terorizm tiplerinin hemen hepsine sahitlik eden Turkiye, Fetullahci Terorist Orgut (FETO)’un devletin cesitli kademelerine sizdirdigi, elemanlariyla gerceklestirmeye calistigi darbe girisimi neticesinde yuzlerce sehit ve binlerce yarali vermistir. Her ne kadar orgut, siddet eylemlerini 15 Temmuz 2016 tarihinde gerceklestirmis olsa da kurulusu ve gelisimi bunun cok oncesine uzanmaktadir. Terorist orgut; uyguladigi yontemler, eylem tipleri, eleman temini, orgutlenme, din istismari, yurt disi baglantilari gibi bircok ozellik sebebiyle benzerlerinden farklilik arz etmektedir. Bu nedenle FETO, 21’inci yuzyilin getirdigi avantajlari da kullanan taktik ve stratejisiyle terorizm calismalarinin odaklanmasi gereken onemli bir arastirma konusudur. Bu calismanin amaci; FETO’nun organizasyon modelini, stratejisini ve motivasyonlarini olusturan dinamiklerin arastirilmasi ve bu dogrultuda orgutun kendine ozgu ozelliklerinin ortaya cikarilmasidir. Arastirmanin temel varsayimi; bu dinamiklerin diger terorist orgutlerle benzer yanlarina ragmen onemli farkliliklar tasidigi, bu sebeple de FETO’ nun kendine ozgu yeni tip bir terorist orgut oldugudur. Calismada tarihsel perspektif goz onunde bulundurularak cesitli terorist orgutlerin organizasyon modelleri, stratejileri ve motivasyon kaynaklari incelenmistir. Bunlar FETO ile karsilastirilarak benzerlikler ve farkliliklar belirlenmis ve calismanin temel varsayimi karsilastirmali vaka analizleri araciligiyla sorgulanmistir.","PeriodicalId":266904,"journal":{"name":"Güvenlik Bilimleri Dergisi","volume":"290 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2020-02-28","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"117307292","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
In international relations literature, the enclaves and exclaves can be considered as an anomalous objects and exception to the norm. It can be defined as a region separate from the main body of the state or a region that can only be reached by passing through the territory of another country or a region that is clearly incompatible of administrative and economical life. It clearly manifests itself as a region that contradicts the idea of a contiguous nation-state. In other words, enclaves and exclaves, as both geographical and political phenomena, are described in international relations literature as small splinters in the flesh of the surrounding country or a stone in one’s shoe or archaic remnants and anomalous objects as an exception to the norm of world political geography. On the other hand, it can be stated that enclaves are irrelevant with the dimensions of their own land and population in terms of security policies both in bilateral relations between the countries surrounding them and the motherland and generally in international relations. In this context, enclaves and exclaves in the the world have some differences both in terms of their political, economical structures and their size, population and location, but they have similarities in terms of causing security problems. As in the examples of Gibraltar, Nagorno-Karabakh, Cabinda and Kaliningrad, enclaves can become active volcanoes at any time as an independent space-political object category in the international arena. Therefore, although most of enclaves or exclaves have a micro-area and a population of several thousand, it can be stated that these entities are extremely important for political geography. In this study, enclaves and exclaves are introduced and their relationship with the concept of security is clarified.
{"title":"ANKLAV, EKSKLAV VE UÇ TOPRAKLAR-GÜVENLİK İLİŞKİSİ","authors":"Tarık Demir","doi":"10.28956/gbd.695916","DOIUrl":"https://doi.org/10.28956/gbd.695916","url":null,"abstract":"In international relations literature, the enclaves and exclaves can be considered as an anomalous objects and exception to the norm. It can be defined as a region separate from the main body of the state or a region that can only be reached by passing through the territory of another country or a region that is clearly incompatible of administrative and economical life. It clearly manifests itself as a region that contradicts the idea of a contiguous nation-state. In other words, enclaves and exclaves, as both geographical and political phenomena, are described in international relations literature as small splinters in the flesh of the surrounding country or a stone in one’s shoe or archaic remnants and anomalous objects as an exception to the norm of world political geography. On the other hand, it can be stated that enclaves are irrelevant with the dimensions of their own land and population in terms of security policies both in bilateral relations between the countries surrounding them and the motherland and generally in international relations. In this context, enclaves and exclaves in the the world have some differences both in terms of their political, economical structures and their size, population and location, but they have similarities in terms of causing security problems. As in the examples of Gibraltar, Nagorno-Karabakh, Cabinda and Kaliningrad, enclaves can become active volcanoes at any time as an independent space-political object category in the international arena. Therefore, although most of enclaves or exclaves have a micro-area and a population of several thousand, it can be stated that these entities are extremely important for political geography. In this study, enclaves and exclaves are introduced and their relationship with the concept of security is clarified.","PeriodicalId":266904,"journal":{"name":"Güvenlik Bilimleri Dergisi","volume":"26 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2020-02-28","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"124957914","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Oz Guvenlik insanoglunun ontolojik kaygilarinin basinda yer aldigi gibi devletin varlik nedenlerinden de biridir. Bu nedenle guvenlik insanlik tarihiyle es deger bir derinlige sahip dinamik bir sosyo-politik olgudur. Bu baglamda ilk caglardan itibaren tehditler ve koruma alanlarinda yasanan degisime bagli olarak guvenligin icerigi ve icra bicimi de geliserek onemini korumaya devam etmistir. Ozellikle ulus devletlerin ortaya cikmasindan itibaren uluslararasi politikanin degisen nitelikleri ilk once guvenlik alaninda kendini hissettirmis guvenlik kaygisi tamlayan ve tamlanan bir olgu halinde tum devlet faaliyetlerine eklemlenerek ulusal ve uluslararasi politikanin anahtar kavramlarindan biri haline donusmustur. Guvenlik olgusunun politikaya yansimasinda yasanan gelismelere bagli olarak guvenlik calismalarinin nicelik ve nitelikleri de esduzeysel bir gelisim seyri izler. Bu kapsamda, epistemolojik duzlemde giderek gelisen kavramsal ve kuramsal calismalara ragmen guvenlik olgusunun tarihsel gelisimini aciklayan ve siniflandiran calismalar goreceli olarak geri planda kalmistir. Bu makale tarihsel ve betimsel analiz yontemlerine dayali olarak guvenlik olgusunun gelisimini antropolojik siniflandirmalar yaparak aciklamayi hedeflemektedir. Bu baglamda guvenlik tarihsel olarak Primitif Guvenlik, Modern Guvenlik ve Post-Modern Guvenlik donemlerine ayrilmis ve her donemin oznel niteligi ve evrimsel asamalari ozgun bir anlatimla aciklanmistir. Bu kapsamda calismanin temel varsayimi guvenligin dinamik, devinimsel gelisime tabi bir olgu oldugu yonunedir.
{"title":"ULUSLARARASI GÜVENLİĞİN TARİHSEL GELİŞİMİ VE POST-MODERN GÜVENLİK DÖNEMİ","authors":"Fikret Birdişli","doi":"10.28956/gbd.696034","DOIUrl":"https://doi.org/10.28956/gbd.696034","url":null,"abstract":"Oz Guvenlik insanoglunun ontolojik kaygilarinin basinda yer aldigi gibi devletin varlik nedenlerinden de biridir. Bu nedenle guvenlik insanlik tarihiyle es deger bir derinlige sahip dinamik bir sosyo-politik olgudur. Bu baglamda ilk caglardan itibaren tehditler ve koruma alanlarinda yasanan degisime bagli olarak guvenligin icerigi ve icra bicimi de geliserek onemini korumaya devam etmistir. Ozellikle ulus devletlerin ortaya cikmasindan itibaren uluslararasi politikanin degisen nitelikleri ilk once guvenlik alaninda kendini hissettirmis guvenlik kaygisi tamlayan ve tamlanan bir olgu halinde tum devlet faaliyetlerine eklemlenerek ulusal ve uluslararasi politikanin anahtar kavramlarindan biri haline donusmustur. Guvenlik olgusunun politikaya yansimasinda yasanan gelismelere bagli olarak guvenlik calismalarinin nicelik ve nitelikleri de esduzeysel bir gelisim seyri izler. Bu kapsamda, epistemolojik duzlemde giderek gelisen kavramsal ve kuramsal calismalara ragmen guvenlik olgusunun tarihsel gelisimini aciklayan ve siniflandiran calismalar goreceli olarak geri planda kalmistir. Bu makale tarihsel ve betimsel analiz yontemlerine dayali olarak guvenlik olgusunun gelisimini antropolojik siniflandirmalar yaparak aciklamayi hedeflemektedir. Bu baglamda guvenlik tarihsel olarak Primitif Guvenlik, Modern Guvenlik ve Post-Modern Guvenlik donemlerine ayrilmis ve her donemin oznel niteligi ve evrimsel asamalari ozgun bir anlatimla aciklanmistir. Bu kapsamda calismanin temel varsayimi guvenligin dinamik, devinimsel gelisime tabi bir olgu oldugu yonunedir.","PeriodicalId":266904,"journal":{"name":"Güvenlik Bilimleri Dergisi","volume":"1 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2020-02-28","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"130477177","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Arap Bahari, yalnizca bir ulkede zuhur eden toplumsal olaylardan ziyade cok genis bir cografyada silsile halinde meydana gelen halk hareketlenmelerini kapsayan bir kavram olarak incelenmektedir. Bu kapsamda, Suriye’de Besar Esad’in halki baski altina alan uygulamalari neticesinde ulkede vuku bulan protesto ve direnisler, Suriye Rejimi’nin halk nezdinde kabul gormedigini ve mesruiyet eksikligi ile karsi karsiya kaldigini gostermistir. Ozellikle DEAŞ’in gerileme surecine girdigi donemde, PYD/YPG mezkur durumu firsata cevirerek Suriye’nin kuzeyinde bilhassa Arap nufusun yogun oldugu bircok bolgeyi ele gecirmistir. PYD/YPG, basta Rakka olmak uzere ele gecirdigi Arap bolgelerindeki Arap koylerine Kurtce isimler vermektedir. Orgut, bu yolla Arapcanin bolgedeki tarihsel gecmisini ve kulturel etkisini silerek, adeta Arap bir cografyayi Kurtlestirmeye calismaktadir. Ayrica PYD/YPG, Suriye Arap Cumhuriyeti’nin resmi dilinin Arapca olmasina ragmen, basta Haseke olmak uzere Suriye’nin kuzeyinde kontrolu altindaki bolgelerde egitim dilini Arapcadan Kurtceye cevirerek bolgedeki Arap nufusu, anadilleri olan Arapcayi ogrenmekten mahrum etmektedir.
{"title":"ARAP BAHARI’NIN SURİYE SAHASINDA ARAP DİLİNE OLAN YANSIMALARI: PYD/YPG ÖRNEĞİ","authors":"Halil Atilla Sivrikaya","doi":"10.28956/gbd.646356","DOIUrl":"https://doi.org/10.28956/gbd.646356","url":null,"abstract":"Arap Bahari, yalnizca bir ulkede zuhur eden toplumsal olaylardan ziyade cok genis bir cografyada silsile halinde meydana gelen halk hareketlenmelerini kapsayan bir kavram olarak incelenmektedir. Bu kapsamda, Suriye’de Besar Esad’in halki baski altina alan uygulamalari neticesinde ulkede vuku bulan protesto ve direnisler, Suriye Rejimi’nin halk nezdinde kabul gormedigini ve mesruiyet eksikligi ile karsi karsiya kaldigini gostermistir. Ozellikle DEAŞ’in gerileme surecine girdigi donemde, PYD/YPG mezkur durumu firsata cevirerek Suriye’nin kuzeyinde bilhassa Arap nufusun yogun oldugu bircok bolgeyi ele gecirmistir. PYD/YPG, basta Rakka olmak uzere ele gecirdigi Arap bolgelerindeki Arap koylerine Kurtce isimler vermektedir. Orgut, bu yolla Arapcanin bolgedeki tarihsel gecmisini ve kulturel etkisini silerek, adeta Arap bir cografyayi Kurtlestirmeye calismaktadir. Ayrica PYD/YPG, Suriye Arap Cumhuriyeti’nin resmi dilinin Arapca olmasina ragmen, basta Haseke olmak uzere Suriye’nin kuzeyinde kontrolu altindaki bolgelerde egitim dilini Arapcadan Kurtceye cevirerek bolgedeki Arap nufusu, anadilleri olan Arapcayi ogrenmekten mahrum etmektedir.","PeriodicalId":266904,"journal":{"name":"Güvenlik Bilimleri Dergisi","volume":"39 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2019-11-13","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"126674479","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Gunumuzde pek cok alanda gozlemlenen degisim ve donusum egilimi savas anlayisinda da kendini gostermektedir. Savas basit bir sekilde; politikalari, amaclari ve cikarlari dogrultusunda karsi karsiya gelmis taraflar arasindaki bariscil olmayan yontemlere dayanan ustunluk arayisini ifade etmektedir. Geleneksel savaslar, sinirlari belirli bir alanda yuzlesen ve kullanacaklari yontemler cogunlukla tahmin edilebilir olan belirli dusmanlar arasinda gerceklesmistir. Yeni donemin savaslari ise oncekilerden oldukca farklidir. Her ne kadar icerisine devletler arasi sicak catismalari alsa da yeni savas anlayisi; devletleri buyuk cogunlukla kaynagi, suresi ve etkisi bilinmeyen saldirilardan olusan savaslari yurutmeye hazirlikli olmaya yonlendirmektedir. Devletler, sayilari giderek azalan askeri karsilasmalarin yerine siber, ic, vekâlet, asimetrik, ekonomik gibi isimlerle anilan savaslara uyum saglamak zorundalardir. Silahlarin kullanilmadigi, buyuk oranda sessizligin ve gorunmezligin var oldugu yeni savaslarda ise istihbarat yapilari ve faaliyetleri temel basvuru yontemi olarak gundeme gelmektedir. Yeni tur savaslarin uzerindeki sis perdesinin aralanmasinda istihbarat uretimi onemli bir rol oynamaktadir. Calismada oncelikle guvenlik, savas ve istihbarat kavramlarinin genel cercevesi cizilecek, ardindan yeni savas anlayisinin genel hatlari ve istihbaratin yeni savas anlayisindaki yeri ele alinacaktir. Yeni tur savaslarda istihbarat faaliyetlerine yonelik giderek artan ihtiyac ve bu baglamda istihbaratin modern savas sahalarindaki rolu ifade edilecektir. Sonucta ise genel bir degerlendirme ile beraber ilgili konuda gelecek projeksiyonu yapilacaktir.
{"title":"SİLAHSIZ SAVAŞ SAHASI: YENİ SAVAŞ ANLAYIŞINDA İSTİHBARATIN YERİ","authors":"Emre Çitak","doi":"10.28956/gbd.646263","DOIUrl":"https://doi.org/10.28956/gbd.646263","url":null,"abstract":"Gunumuzde pek cok alanda gozlemlenen degisim ve donusum egilimi savas anlayisinda da kendini gostermektedir. Savas basit bir sekilde; politikalari, amaclari ve cikarlari dogrultusunda karsi karsiya gelmis taraflar arasindaki bariscil olmayan yontemlere dayanan ustunluk arayisini ifade etmektedir. Geleneksel savaslar, sinirlari belirli bir alanda yuzlesen ve kullanacaklari yontemler cogunlukla tahmin edilebilir olan belirli dusmanlar arasinda gerceklesmistir. Yeni donemin savaslari ise oncekilerden oldukca farklidir. Her ne kadar icerisine devletler arasi sicak catismalari alsa da yeni savas anlayisi; devletleri buyuk cogunlukla kaynagi, suresi ve etkisi bilinmeyen saldirilardan olusan savaslari yurutmeye hazirlikli olmaya yonlendirmektedir. Devletler, sayilari giderek azalan askeri karsilasmalarin yerine siber, ic, vekâlet, asimetrik, ekonomik gibi isimlerle anilan savaslara uyum saglamak zorundalardir. Silahlarin kullanilmadigi, buyuk oranda sessizligin ve gorunmezligin var oldugu yeni savaslarda ise istihbarat yapilari ve faaliyetleri temel basvuru yontemi olarak gundeme gelmektedir. Yeni tur savaslarin uzerindeki sis perdesinin aralanmasinda istihbarat uretimi onemli bir rol oynamaktadir. Calismada oncelikle guvenlik, savas ve istihbarat kavramlarinin genel cercevesi cizilecek, ardindan yeni savas anlayisinin genel hatlari ve istihbaratin yeni savas anlayisindaki yeri ele alinacaktir. Yeni tur savaslarda istihbarat faaliyetlerine yonelik giderek artan ihtiyac ve bu baglamda istihbaratin modern savas sahalarindaki rolu ifade edilecektir. Sonucta ise genel bir degerlendirme ile beraber ilgili konuda gelecek projeksiyonu yapilacaktir.","PeriodicalId":266904,"journal":{"name":"Güvenlik Bilimleri Dergisi","volume":"25 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2019-11-13","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"128306460","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
German strategic culture has dominant, militarist, authoritarian and expansionist characteristics, as well as being to open to the critical thinking, compromising and developments. This strategic culture, which has caused many wars throughout history, has been suppressed and controlled by the victorious states after the Second World War. However, after getting full sovereignty under the geopolitical conditions of the Cold War time, German strategic culture evolved from German pacifism which is called as the “civilian power” (Zivilmacht) into world politics (Weltpolitik). Yet, Germany, to prove its commitment to ‘civilian power’ politics, has grounded its world politics on "planetary responsibility ethic" (Planetarischer verantwortungsethik). At the same time, under the postmodern conditions, Germany trie to be more active on international politics by developing a foreign policy concept that is called as "the Leading from Center" (Fuhrung aus der mitte). Therefore, it is possible to pronounce that Germany's strategic culture has preserved its characteristics of being a power in every circumstance in the history and that they have got an important actor of the international system accordingly.
德国战略文化具有主导主义、军国主义、威权主义和扩张主义的特点,同时也具有开放性的批判性思维、妥协性和发展性。这种战略文化在历史上引发了许多战争,在第二次世界大战后被战胜国压制和控制。然而,在冷战时期地缘政治条件下获得完全主权后,德国战略文化从被称为“平民权力”(Zivilmacht)的德国和平主义演变为世界政治(Weltpolitik)。然而,德国为了证明其对“平民权力”政治的承诺,将其世界政治建立在“行星责任伦理”(Planetarischer verantwortungsethik)的基础上。与此同时,在后现代条件下,德国试图在国际政治中更加活跃,形成了一种被称为“中心领导”(Fuhrung aus der mitte)的外交政策理念。因此,可以说,德国的战略文化在历史上的任何环境下都保持了大国的特征,并因此成为国际体系的重要参与者。
{"title":"ALMAN STRATEJİK KÜLTÜRÜNÜN DÖNÜŞÜMÜ VE ALMANYA’NIN ULUSLARARASI POLİTİKAYA PROAKTİF KATILIMI","authors":"Fikret Birdişli","doi":"10.28956/gbd.646376","DOIUrl":"https://doi.org/10.28956/gbd.646376","url":null,"abstract":"German strategic culture has dominant, militarist, authoritarian and expansionist characteristics, as well as being to open to the critical thinking, compromising and developments. This strategic culture, which has caused many wars throughout history, has been suppressed and controlled by the victorious states after the Second World War. However, after getting full sovereignty under the geopolitical conditions of the Cold War time, German strategic culture evolved from German pacifism which is called as the “civilian power” (Zivilmacht) into world politics (Weltpolitik). Yet, Germany, to prove its commitment to ‘civilian power’ politics, has grounded its world politics on \"planetary responsibility ethic\" (Planetarischer verantwortungsethik). At the same time, under the postmodern conditions, Germany trie to be more active on international politics by developing a foreign policy concept that is called as \"the Leading from Center\" (Fuhrung aus der mitte). Therefore, it is possible to pronounce that Germany's strategic culture has preserved its characteristics of being a power in every circumstance in the history and that they have got an important actor of the international system accordingly.","PeriodicalId":266904,"journal":{"name":"Güvenlik Bilimleri Dergisi","volume":"204 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2019-11-13","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"122597532","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}