Kur’an-ı Kerîm’in dili Arapçadır. Zamanın geçmesiyle başka milletlerin İslam’a girmesiyle onun farklı dillere çevrilme ihtiyacı meydana gelmiştir. Kur’an’ın bütün olarak ilk çevirisi Farsça’ya yapılmıştır. Sonrasında tercüme/meâl faaliyetleri oldukça artmış ve Türkiye’de de birçok meâl yazılmıştır. Hem Kur’an’ın Türkçeye çevrilme meselesi hem de farklı pek çok meâlin bulunması bu konu üzerinde çeşitli içeriklerde çalışma yapılmasına imkan vermiştir. Çalışmanın konusu Türkiye’de Kur’an çevirisi/meâl üzerine yazılmış makalelerin tasnifi ve değerlendirilmesidir. Çalışmada nitel araştırma yöntemlerinden veri toplama ve içerik analiz tekniği kullanılmıştır. Bu bağlamda yazılan makalelerde konuların Kur’an tercümesinde karşılaşılan problemler ve yöntem önerileri; çeviride öne çıkan dönem ve dil; kavram ve konu kapsamında sure ve âyet çevirileri; kişi ve eser bazında yapılan çalışmalar şeklinde kümelendiğini görmekteyiz. İlgili konularda yazılmış makalelerin dikkat çektiği hususlar ve eksik yönlerini belirleyerek araştırmacılara çalışmalarında yol göstermesi amaçlanmıştır. Yapılan tüm çalışmaların konu olarak tasnifiyle bir araya getirmesi Kur’an çevirisine dair neler konuşulduğunu görmek bakımından önemlidir.
{"title":"TÜRKİYE’DE KUR’AN ÇEVİRİSİ/MEÂL ÜZERİNE YAPILMIŞ ÇALIŞMALARIN TASNİFİ VE DEĞERLENDİRİLMESİ","authors":"Hatice Merve ÇALIŞKAN BAŞER, Bedia Sütşurup","doi":"10.47502/mizan.1233666","DOIUrl":"https://doi.org/10.47502/mizan.1233666","url":null,"abstract":"Kur’an-ı Kerîm’in dili Arapçadır. Zamanın geçmesiyle başka milletlerin İslam’a girmesiyle onun farklı dillere çevrilme ihtiyacı meydana gelmiştir. Kur’an’ın bütün olarak ilk çevirisi Farsça’ya yapılmıştır. Sonrasında tercüme/meâl faaliyetleri oldukça artmış ve Türkiye’de de birçok meâl yazılmıştır. Hem Kur’an’ın Türkçeye çevrilme meselesi hem de farklı pek çok meâlin bulunması bu konu üzerinde çeşitli içeriklerde çalışma yapılmasına imkan vermiştir. Çalışmanın konusu Türkiye’de Kur’an çevirisi/meâl üzerine yazılmış makalelerin tasnifi ve değerlendirilmesidir. Çalışmada nitel araştırma yöntemlerinden veri toplama ve içerik analiz tekniği kullanılmıştır. Bu bağlamda yazılan makalelerde konuların Kur’an tercümesinde karşılaşılan problemler ve yöntem önerileri; çeviride öne çıkan dönem ve dil; kavram ve konu kapsamında sure ve âyet çevirileri; kişi ve eser bazında yapılan çalışmalar şeklinde kümelendiğini görmekteyiz. İlgili konularda yazılmış makalelerin dikkat çektiği hususlar ve eksik yönlerini belirleyerek araştırmacılara çalışmalarında yol göstermesi amaçlanmıştır. Yapılan tüm çalışmaların konu olarak tasnifiyle bir araya getirmesi Kur’an çevirisine \u0000 dair neler konuşulduğunu görmek bakımından önemlidir.","PeriodicalId":274883,"journal":{"name":"Mizanü'l-Hak: İslami İlimler Dergisi","volume":"107 4 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-03-28","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"126951460","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Ebû İshâk Ahmed b. Muhammed b. İbrâhim es-Sa‘lebî, hicrî IV. asrın sonu ile V. asrın başlarında yaşamış ve daha hayatta iken el-Keşf ve’l-Beyân isimli eseri ile şöhret bulmuş bir müfessirdir. Özellikle kıraat-i aşere ile alakalı ilk eseri telif eden İbn Mihrân en-Nisâbûrî’den ders almış olması, onun kıraat birikimine önemli ölçüde katkı sağlamıştır. Bu sebeple müstakil bir kıraat eseri olmamasına rağmen müellif, tefsirinde azımsanmayacak ölçüde kıraat ihtilaflarına yer vermiş, çoğu zaman naklettiği kıraatleri tahlil ederek detaylı yorumlarda bulunmuştur. Çalışmamız el-Keşf ve’l-Beyân’da Sa‘lebî’nin kıraatleri nakil esnasında nasıl bir usul izlediğini konu almaktadır. Bu bağlamda müellifin başta kıraat imam/râvi ve sahabe/tâbiîn olmak üzere bölge/şehir, mushaf, Arap lehçesi veya herhangi bir isim belirtmeden yer verdiği kıraat ihtilaflarını nakletme yöntemi tespit edilmeye çalışılmıştır.
Abū Ishāq Ahmad b. Muhammad b. Ibrāhīm al-Sa'labbī 是一位生活在第四世纪末和第五世纪初的注释家,他在世时就以其作品 al-Kashf wa'l-Bayān 而闻名。他曾向伊本-米赫拉恩-尼萨布里(Ibn Mihrān al-Nisābūrī)学习,后者撰写了第一部关于 Qiraat al-Asharah 的著作,这极大地丰富了他的 Qiraat 知识。因此,虽然他没有独立的 Qiraat 作品,但作者在他的 tafsir 中包含了大量的 Qiraat 争议,并经常通过分析他所引用的 Qiraats 进行详细评论。我们的研究侧重于萨拉比在 al-Kashf wa'l-Bayān 中叙述 Qira'ahs 时所遵循的方法。在这种情况下,我们试图确定作者在不指明地区/城市、穆萨夫、阿拉伯方言或任何名字的情况下,尤其是在不指明 Qiraat 伊玛目/拉维和同伴/塔比恩的情况下,叙述 Qiraat 争议的方法。
{"title":"Sa‘lebî’nin el-Keşf ve’l-Beyân Tefsirinde Kıraatlere Atıf Yöntemi","authors":"İhsan Sütşurup","doi":"10.47502/mizan.1229828","DOIUrl":"https://doi.org/10.47502/mizan.1229828","url":null,"abstract":"Ebû İshâk Ahmed b. Muhammed b. İbrâhim es-Sa‘lebî, hicrî IV. asrın sonu ile V. asrın başlarında yaşamış ve daha hayatta iken el-Keşf ve’l-Beyân isimli eseri ile şöhret bulmuş bir müfessirdir. Özellikle kıraat-i aşere ile alakalı ilk eseri telif eden İbn Mihrân en-Nisâbûrî’den ders almış olması, onun kıraat birikimine önemli ölçüde katkı sağlamıştır. Bu sebeple müstakil bir kıraat eseri olmamasına rağmen müellif, tefsirinde azımsanmayacak ölçüde kıraat ihtilaflarına yer vermiş, çoğu zaman naklettiği kıraatleri tahlil ederek detaylı yorumlarda bulunmuştur. Çalışmamız el-Keşf ve’l-Beyân’da Sa‘lebî’nin kıraatleri nakil esnasında nasıl bir usul izlediğini konu almaktadır. Bu bağlamda müellifin başta kıraat imam/râvi ve sahabe/tâbiîn olmak üzere bölge/şehir, mushaf, Arap lehçesi veya herhangi bir isim belirtmeden yer verdiği kıraat ihtilaflarını nakletme yöntemi tespit edilmeye çalışılmıştır.","PeriodicalId":274883,"journal":{"name":"Mizanü'l-Hak: İslami İlimler Dergisi","volume":"56 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-02-06","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"132065582","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
هدف هذا البحث هو التعرف على موقف البَرَيلْوِية - صوفية شبه القارة الهندية - من علم الرسول (صلعم) بالغيب والأحاديث التي استخدموها في هذا الموضوع واستدلالاتهم. دراستنا ليست مبنية على مناقشة الأدلة لأن النقد لا يصلح إلا في الخطوة التالية بعد الفهم الصحيح للمسألة. أما اكتفائنا بدراسة وصفية؛ فهو لتمهيد الطريق للدراسات القادمة التي تهدف النقد والتحليل. دراستنا مهمة من حيث أنها تتناول إحدى القضايا الخلافية المعاصرة. وقد ذكرنا موقف الديوبندية – تيار يخالف البريلوية في هذه المسألة – حين الحاجة لتفهيم خلفية المسألة. وفي البحث تم تقديم المعلومات المبعثرة في كتب مختلفة في انسجام خاص. ومن نتائج هذا البحث هو أن علم الرسول (صلعم) بالغيب منقسم إلى ثلاث مراتب عند البريلوية؛ فمنكرو الأولى دخلوا الكفر ومنكرو الثانية خرجوا من أهل السنة وأما المرتبة الثالثة من علمه (صلعم) فلا يخرج أحد من أهل السنة لا منكروها ولا المعتقدون بها. وقد استخدم البريلوية أحاديث صحيحة وغيرها لإثبات موقفهم
{"title":"موقف البَرَيلْوِية من علم رسول الله صلعم بالغيب","authors":"Muhammad Masharib Shah Syed, Ahmet Tahir Dayhan","doi":"10.47502/mizan.1181323","DOIUrl":"https://doi.org/10.47502/mizan.1181323","url":null,"abstract":"هدف هذا البحث هو التعرف على موقف البَرَيلْوِية - صوفية شبه القارة الهندية - من علم الرسول (صلعم) بالغيب والأحاديث التي استخدموها في هذا الموضوع واستدلالاتهم. دراستنا ليست مبنية على مناقشة الأدلة لأن النقد لا يصلح إلا في الخطوة التالية بعد الفهم الصحيح للمسألة. أما اكتفائنا بدراسة وصفية؛ فهو لتمهيد الطريق للدراسات القادمة التي تهدف النقد والتحليل. دراستنا مهمة من حيث أنها تتناول إحدى القضايا الخلافية المعاصرة. وقد ذكرنا موقف الديوبندية – تيار يخالف البريلوية في هذه المسألة – حين الحاجة لتفهيم خلفية المسألة. وفي البحث تم تقديم المعلومات المبعثرة في كتب مختلفة في انسجام خاص. ومن نتائج هذا البحث هو أن علم الرسول (صلعم) بالغيب منقسم إلى ثلاث مراتب عند البريلوية؛ فمنكرو الأولى دخلوا الكفر ومنكرو الثانية خرجوا من أهل السنة وأما المرتبة الثالثة من علمه (صلعم) فلا يخرج أحد من أهل السنة لا منكروها ولا المعتقدون بها. وقد استخدم البريلوية أحاديث صحيحة وغيرها لإثبات موقفهم","PeriodicalId":274883,"journal":{"name":"Mizanü'l-Hak: İslami İlimler Dergisi","volume":"164 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-12-31","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"114950462","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
لقد كانت الأخبار الثابتة، هي معتمَد المسلمين في مشارق الأرض ومغاربها بعد القرآن، فالقرآن والحديث الثابت حجة على العبد أمام الله تعالى. ومن أدق المباحث التي تتعلق بالأخبار الثابتة، البحث في القرائن التي تحتف بها، فتزداد بها قوة، ومن تلك القرائن؛ القرائن الخارجية كالتلقي بالقبول ونحوه. وقد أردنا في هذه المقالة إبراز جانب من تلك القرائن والتي كانت مبثوثة في بطون الكتب حيث لم أر من تناولها كما نهدف اليه في هذه المقالة حيث اجتمع لي بعد البحث عشر قرائن خارجية كلية. الحديث المحتف بالقرائن يعتبر من أقوى الأدلة الشرعية، ولا شك أن قوة الدليل من أهم الأسباب التي تحقق الطمأنينة في القلب وتزيد الإقبال على العمل، وقد قسمت هذه المقالة إلى مقدمة وثلاثة مباحث: الأول: تعريف القرائن الحديثية ونشأتها وأقسامها. الثاني: علاقة القرائن بما يفيده خبر الواحد. الثالث: القرائن الخارجية التي تحتف بالثابت من أخبار الآحاد
{"title":"القرائن الحديثية الخارجية وعلاقتها بما يفيده الثابت من أخبار الآحاد","authors":"Asaad Rezq Ahmed Alkhawlani̇","doi":"10.47502/mizan.1105851","DOIUrl":"https://doi.org/10.47502/mizan.1105851","url":null,"abstract":"لقد كانت الأخبار الثابتة، هي معتمَد المسلمين في مشارق الأرض ومغاربها بعد القرآن، فالقرآن والحديث الثابت حجة على العبد أمام الله تعالى. ومن أدق المباحث التي تتعلق بالأخبار الثابتة، البحث في القرائن التي تحتف بها، فتزداد بها قوة، ومن تلك القرائن؛ القرائن الخارجية كالتلقي بالقبول ونحوه. وقد أردنا في هذه المقالة إبراز جانب من تلك القرائن والتي كانت مبثوثة في بطون الكتب حيث لم أر من تناولها كما نهدف اليه في هذه المقالة حيث اجتمع لي بعد البحث عشر قرائن خارجية كلية. الحديث المحتف بالقرائن يعتبر من أقوى الأدلة الشرعية، ولا شك أن قوة الدليل من أهم الأسباب التي تحقق الطمأنينة في القلب وتزيد الإقبال على العمل، وقد قسمت هذه المقالة إلى مقدمة وثلاثة مباحث: الأول: تعريف القرائن الحديثية ونشأتها وأقسامها. الثاني: علاقة القرائن بما يفيده خبر الواحد. الثالث: القرائن الخارجية التي تحتف بالثابت من أخبار الآحاد","PeriodicalId":274883,"journal":{"name":"Mizanü'l-Hak: İslami İlimler Dergisi","volume":"10 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-12-31","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"127727093","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
İslam hukukunun kaynak itibari ile ilâhî bir hukuk olduğu iddiası yaygın bir anlayıştır. Ancak fıkhî ahkâmın inşaının süreç içerisinde, ilahi irade ve insan tarafından farklı zaman ve mekân dilimlerinde meydana getirildiği ve ahkâmda ekol, siyaset, iktisat gibi beşerî ve içtimâî unsurların daha çok etkili olduğu realitesi göz önüne alındığında ilâhîlik iddiası tartışılabilir hale gelmektedir. Ayrıca ilâhîlik iddiası, birbiriyle tezat söylemlerin geliştirildiği Şârî’nin kimliği, İslam hukukunun statikliği, esnekliği, dünyevîliği, dinleştirilmesi veya dinle aynîleştirilmesi, mahallîlik ve evrensellik gibi mevzuları da gündeme getirmektedir.
{"title":"Bio-Sosyolojik Kuram İtibariyle İslam Hukukunun Köken ve Mâhiyetinin İlâhîliği İddiasının Realiteye ve Vâkıaya Uygunluğunun Değerlendirilmesi","authors":"Nail Çam","doi":"10.47502/mizan.1215995","DOIUrl":"https://doi.org/10.47502/mizan.1215995","url":null,"abstract":"İslam hukukunun kaynak itibari ile ilâhî bir hukuk olduğu iddiası yaygın bir anlayıştır. Ancak fıkhî ahkâmın inşaının süreç içerisinde, ilahi irade ve insan tarafından farklı zaman ve mekân dilimlerinde meydana getirildiği ve ahkâmda ekol, siyaset, iktisat gibi beşerî ve içtimâî unsurların daha çok etkili olduğu realitesi göz önüne alındığında ilâhîlik iddiası tartışılabilir hale gelmektedir. Ayrıca ilâhîlik iddiası, birbiriyle tezat söylemlerin geliştirildiği Şârî’nin kimliği, İslam hukukunun statikliği, esnekliği, dünyevîliği, dinleştirilmesi veya dinle aynîleştirilmesi, mahallîlik ve evrensellik gibi mevzuları da gündeme getirmektedir.","PeriodicalId":274883,"journal":{"name":"Mizanü'l-Hak: İslami İlimler Dergisi","volume":"168 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-12-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"125157725","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Kur’an’an anlattığı kıssalarda aklını kullanabilenler için bir ibret olduğunu bildirir. Asıl gayesi ahlakî ve terbiyevi olan Kur’an kıssalarındaki karakterlerde özdeşim kurmaya müsait ve insanların kendilerine hisseler çıkarabileceği bir muhteva vardır. Kur’an kıssaları ibret alınacak yönleri sinema şeridi gibi sunarak insanlara hayatı düzenleme yollarını gösterir. Hayatın çeşitli alanlarında insanların farklı rolleri olup bu rollerle ilgili Kur’an kıssalarında peygamberlerin ve onlara tabi olanların üsve-i hasene olarak sunulma durumunu incelemek, Kur’an kıssalarının anlaşılmasına katkısı ve Kur’an’ın pratik hayatla ilişkisinin ortaya konulması bakımından oldukça önemlidir. Böyle bir konu çok geniş kapsamlı olacağından bu çalışmada, Kur’an kıssalarının ebeveyn ve eğitimci rolüyle Yakub’u (a.s) nasıl sunduğu incelenmiştir. Yakub’un (a.s) kıssasının anlatıldığı bütün âyetler tasnif edilip tefsir kaynakları ve konuyla ilgili günümüzde yapılan çalışmalar ışığında değerlendirilmiştir. Buna ilaveten bu kıssa Tevrat’ta yer aldığından Tevrat’ın anlatımı ile karşılaştırılarak Kur’an kıssalarının bu konudaki özgün yanı ortaya konulmaya çalışılmıştır. Netice olarak Kur’an kıssalarında hayatın her alanında olduğu gibi aile ve eğitim alanında da peygamberlerin örnekler olarak sunulduğu görülmektedir.
{"title":"Kur’an Kıssalarında Bir Üsve-i Hasene Sunumu: Ebeveyn ve Eğitimci Rolüyle Yakub (a.s)","authors":"I. Kilic","doi":"10.47502/mizan.1181128","DOIUrl":"https://doi.org/10.47502/mizan.1181128","url":null,"abstract":"Kur’an’an anlattığı kıssalarda aklını kullanabilenler için bir ibret olduğunu bildirir. Asıl gayesi ahlakî ve terbiyevi olan Kur’an kıssalarındaki karakterlerde özdeşim kurmaya müsait ve insanların kendilerine hisseler çıkarabileceği bir muhteva vardır. Kur’an kıssaları ibret alınacak yönleri sinema şeridi gibi sunarak insanlara hayatı düzenleme yollarını gösterir. Hayatın çeşitli alanlarında insanların farklı rolleri olup bu rollerle ilgili Kur’an kıssalarında peygamberlerin ve onlara tabi olanların üsve-i hasene olarak sunulma durumunu incelemek, Kur’an kıssalarının anlaşılmasına katkısı ve Kur’an’ın pratik hayatla ilişkisinin ortaya konulması bakımından oldukça önemlidir. Böyle bir konu çok geniş kapsamlı olacağından bu çalışmada, Kur’an kıssalarının ebeveyn ve eğitimci rolüyle Yakub’u (a.s) nasıl sunduğu incelenmiştir. Yakub’un (a.s) kıssasının anlatıldığı bütün âyetler tasnif edilip tefsir kaynakları ve konuyla ilgili günümüzde yapılan çalışmalar ışığında değerlendirilmiştir. Buna ilaveten bu kıssa Tevrat’ta yer aldığından Tevrat’ın anlatımı ile karşılaştırılarak Kur’an kıssalarının bu konudaki özgün yanı ortaya konulmaya çalışılmıştır. Netice olarak Kur’an kıssalarında hayatın her alanında olduğu gibi aile ve eğitim alanında da peygamberlerin örnekler olarak sunulduğu görülmektedir.","PeriodicalId":274883,"journal":{"name":"Mizanü'l-Hak: İslami İlimler Dergisi","volume":"156 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-12-28","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"125776928","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Ahlaki yaralanma (AY) belki insanlık tarihinin başlangıcından bu yana tecrübe edilen ancak bilimsel tarih bakımından çok yakın bir zamanda ortaya çıkan ve üzerinde yürütülen araştırmaların sayısının sınırlı olduğu ve ağırlıkla Batı kaynaklı çalışılan bir olgudur. Potansiyel ahlaki yaralayıcı olaylara, eylemlere ve tecrübelere (PAYO) maruz kalma sonucunda suçluluk, utanç, ihanet gibi semptomlarla ortaya çıkan davranışsal, duygusal, psikolojik, sosyal, ahlaki, varoluşsal, manevi ve dinî boyutları olan bir yapısı vardır. Travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) ile ortak ve ayrıştıkları noktaları bulunmakla birlikte ondan farklı olan AY’nın henüz yerleşik bir tanısı yoktur. AY’nın yaygın olarak tecrübe edilebildiği alanlar ilk olarak tespit edildiği askerî kurumlardır. Askerî personelin yanı sıra doktorlar ve hemşireler gibi sağlık çalışanları, tıp öğrencileri, hâkimler, savcılar ve avukatlar gibi adli personel, itfaiye çalışanları gibi acil müdahale görevlileri, polisler, mülteciler, sığınmacılar, gazeteciler ve haberciler arasında da AY söz konusu olabilmektedir. Bu çalışmada nitel araştırma yöntemlerinden literatür taraması ile AY olgusu hakkında derinlemesine bilgi verilmesi amaçlanmakta ve bundan sonra konu üzerine yürütülecek araştırmalar için birtakım önerilerde bulunulmaktadır.
{"title":"Gizli Yara: Ahlaki Yaralanma","authors":"Merve ALTINLI MACIC","doi":"10.47502/mizan.1198478","DOIUrl":"https://doi.org/10.47502/mizan.1198478","url":null,"abstract":"Ahlaki yaralanma (AY) belki insanlık tarihinin başlangıcından bu yana tecrübe edilen ancak bilimsel tarih bakımından çok yakın bir zamanda ortaya çıkan ve üzerinde yürütülen araştırmaların sayısının sınırlı olduğu ve ağırlıkla Batı kaynaklı çalışılan bir olgudur. Potansiyel ahlaki yaralayıcı olaylara, eylemlere ve tecrübelere (PAYO) maruz kalma sonucunda suçluluk, utanç, ihanet gibi semptomlarla ortaya çıkan davranışsal, duygusal, psikolojik, sosyal, ahlaki, varoluşsal, manevi ve dinî boyutları olan bir yapısı vardır. Travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) ile ortak ve ayrıştıkları noktaları bulunmakla birlikte ondan farklı olan AY’nın henüz yerleşik bir tanısı yoktur. AY’nın yaygın olarak tecrübe edilebildiği alanlar ilk olarak tespit edildiği askerî kurumlardır. Askerî personelin yanı sıra doktorlar ve hemşireler gibi sağlık çalışanları, tıp öğrencileri, hâkimler, savcılar ve avukatlar gibi adli personel, itfaiye çalışanları gibi acil müdahale görevlileri, polisler, mülteciler, sığınmacılar, gazeteciler ve haberciler arasında da AY söz konusu olabilmektedir. Bu çalışmada nitel araştırma yöntemlerinden literatür taraması ile AY olgusu hakkında derinlemesine bilgi verilmesi amaçlanmakta ve bundan sonra konu üzerine yürütülecek araştırmalar için birtakım önerilerde bulunulmaktadır.","PeriodicalId":274883,"journal":{"name":"Mizanü'l-Hak: İslami İlimler Dergisi","volume":"52 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-12-21","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"128486939","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Terasem, adı son yıllarda duyulmaya başlamış tekno-dinsel bir hareket olan Transhümanizmin amaç ve ideallerine farklı yollardan ilerleyen ve bu ilerlemeyi etik, hukuki ve özellikle de dini açılardan değerlendiren dini transhümanist bir harekettir. Canlılığı beyin aktivitelerinden ibaret gören Terasem, beyin fonksiyonlarını ve tecrübelerini, beyne benzer şekilde işleyebilecek yeni bir insan-makine birleşimine yahut bütünüyle bir makineye kopyalamak suretiyle ölümsüzlüğün sağlanabileceğini savunmaktadır. İnsanı zihin ve zihnin dünyevi deneyimlerinden ibaret görerek ruhu yok sayan Terasem, bir insanın tecrübe, deneyim ve hatta hislerini yüklenmiş bir makinenin, o insanı yaşatmaya devam ederek onu ölümsüzleştirdiği sanrısının ne derece yaşam olarak değerlendirilebileceği konusunda tatminkar bir açıklama getirememekle birlikte amaç ve ideallerini Trans-din olarak tanımladığı kendi dini hareketi ile desteklemek amacındadır. Trans kelimesini bir geçiş veya dönüşüm olarak değil, aşkınlık olarak tanımlayan Terasem, Tanrıya inananları dışlama değil aşma iddiasındadır. Terasem, müntesiplerine, diğer bir dine inanma ve uygulama serbestliği sunarak uzlaşmacı veya senkretik bir dinî hareket profili çizmektedir. Bu çalışma Terasem Hareketini Dinler Tarihi perspektifinden ele almakta ve değerlendirmektir.
{"title":"Dini Transhümanizmin Bir Örneği Olarak Terasem Trans-Dini","authors":"Büşra Yeşilyurt, Muhammet Yeşi̇lyurt","doi":"10.47502/mizan.1184892","DOIUrl":"https://doi.org/10.47502/mizan.1184892","url":null,"abstract":"Terasem, adı son yıllarda duyulmaya başlamış tekno-dinsel bir hareket olan Transhümanizmin amaç ve ideallerine farklı yollardan ilerleyen ve bu ilerlemeyi etik, hukuki ve özellikle de dini açılardan değerlendiren dini transhümanist bir harekettir. Canlılığı beyin aktivitelerinden ibaret gören Terasem, beyin fonksiyonlarını ve tecrübelerini, beyne benzer şekilde işleyebilecek yeni bir insan-makine birleşimine yahut bütünüyle bir makineye kopyalamak suretiyle ölümsüzlüğün sağlanabileceğini savunmaktadır. İnsanı zihin ve zihnin dünyevi deneyimlerinden ibaret görerek ruhu yok sayan Terasem, bir insanın tecrübe, deneyim ve hatta hislerini yüklenmiş bir makinenin, o insanı yaşatmaya devam ederek onu ölümsüzleştirdiği sanrısının ne derece yaşam olarak değerlendirilebileceği konusunda tatminkar bir açıklama getirememekle birlikte amaç ve ideallerini Trans-din olarak tanımladığı kendi dini hareketi ile desteklemek amacındadır. Trans kelimesini bir geçiş veya dönüşüm olarak değil, aşkınlık olarak tanımlayan Terasem, Tanrıya inananları dışlama değil aşma iddiasındadır. Terasem, müntesiplerine, diğer bir dine inanma ve uygulama serbestliği sunarak uzlaşmacı veya senkretik bir dinî hareket profili çizmektedir. Bu çalışma Terasem Hareketini Dinler Tarihi perspektifinden ele almakta ve değerlendirmektir.","PeriodicalId":274883,"journal":{"name":"Mizanü'l-Hak: İslami İlimler Dergisi","volume":"155 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-12-21","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"127349354","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Cahiliye Arapları bir portreyi, olay ya da nesneyi başarılı bir şekilde lafız ve anlama sığdırmada üstün bir merhaleye ulaşmışlardı. Öyle ki Cahiliye dönemi şairi, uzun pasajlarla anlatılacak ya da tasvir edilecek herhangi bir temayı anlamı yoğun, lafzı öz birkaç beyitle ifade edebilmekteydi. Ancak Arapların sahip oldukları ve çoğu yerde gurur vesilesi olarak gördükleri beyan ve belagat tasavvurları, Kur’an’ın nüzulüyle beraber vahiy dilinin mu‘cîz/erişilmez üslubu sayesinde farklı bir aşamaya evrilir. Farklı ölçeklerdeki meydan okumalara rağmen erişilmez olan kelâm-ı ilâhî’ye karşı koyan ya da benzerini getirmeye çalışan kimse çıkmaz. Arapları derinden etkileyen ve belagat yetilerini yeniden şekillendiren bu i‘câz olgusu hakkında I./VII. asırda doğrudan bir çalışma yapılmaz. Ancak cem ve tedvin çalışmalarının ağırlık kazandığı süreçte ilimlerin teşekkül etmesi, beraberinde “Kur’an’ı mu‘ciz kılan husus ne olmuştur?” sorusunu gündeme getirir. Bu soru kaçınılmaz bir şekilde Kur’an’ın geldiği dönemin Araplarının beyan ve belagat seviyelerini incelemeye tabi tutan bir dizi çalışmayı tetikler. Zira Kur’an’ın i‘câzı, dönemin Arapçasının üstünlüğünü pekiştiren en önemli hadisedir. Söz konusu üstünlüğün saptanabilmesi ise tabii olarak ilgili dönemin edebî ürünlerinin tetkikini gerektirir. Bu farkındalıktan hareketle erken dönemden itibaren bir yandan Kur’an’ın hususi özelliklerini irdelemeyi esas alan tefsir ve i‘câz çalışmaları, diğer yandan ise Cahiliye dönemi şiirlerinin karakteristik özelliklerini belirlemeye ve anlamaya çalışan şiir eleştirisi eserleri telif edilir. Câhiz’in (öl. 255/869) belagat ve şiire dair konulara yer verdiği el-Beyân ve’t-tebyîn’i, Abdülkâhir el-Cürcânî’nin (öl. 471/1078-79) şiir eleştirisi ile i‘câzı tam anlamıyla iç içe işlediği Delâ’ilü’l-i‘câz’ı ve şiir eleştirisi meselelerini belagate konu olan kavramlarla ele aldığı Esrârü’l-belâga’sı bu tür eserlere örnek verilebilir.
{"title":"Muhammed Muhammed Ebû Mûsâ, Mürâca‘ât fî Usûli’d-Dersi’l-Belâgî","authors":"İsmail Araz","doi":"10.47502/mizan.1184016","DOIUrl":"https://doi.org/10.47502/mizan.1184016","url":null,"abstract":"Cahiliye Arapları bir portreyi, olay ya da nesneyi başarılı bir şekilde lafız ve anlama sığdırmada üstün bir merhaleye ulaşmışlardı. Öyle ki Cahiliye dönemi şairi, uzun pasajlarla anlatılacak ya da tasvir edilecek herhangi bir temayı anlamı yoğun, lafzı öz birkaç beyitle ifade edebilmekteydi. Ancak Arapların sahip oldukları ve çoğu yerde gurur vesilesi olarak gördükleri beyan ve belagat tasavvurları, Kur’an’ın nüzulüyle beraber vahiy dilinin mu‘cîz/erişilmez üslubu sayesinde farklı bir aşamaya evrilir. Farklı ölçeklerdeki meydan okumalara rağmen erişilmez olan kelâm-ı ilâhî’ye karşı koyan ya da benzerini getirmeye çalışan kimse çıkmaz. Arapları derinden etkileyen ve belagat yetilerini yeniden şekillendiren bu i‘câz olgusu hakkında I./VII. asırda doğrudan bir çalışma yapılmaz. Ancak cem ve tedvin çalışmalarının ağırlık kazandığı süreçte ilimlerin teşekkül etmesi, beraberinde “Kur’an’ı mu‘ciz kılan husus ne olmuştur?” sorusunu gündeme getirir. Bu soru kaçınılmaz bir şekilde Kur’an’ın geldiği dönemin Araplarının beyan ve belagat seviyelerini incelemeye tabi tutan bir dizi çalışmayı tetikler. Zira Kur’an’ın i‘câzı, dönemin Arapçasının üstünlüğünü pekiştiren en önemli hadisedir. Söz konusu üstünlüğün saptanabilmesi ise tabii olarak ilgili dönemin edebî ürünlerinin tetkikini gerektirir. Bu farkındalıktan hareketle erken dönemden itibaren bir yandan Kur’an’ın hususi özelliklerini irdelemeyi esas alan tefsir ve i‘câz çalışmaları, diğer yandan ise Cahiliye dönemi şiirlerinin karakteristik özelliklerini belirlemeye ve anlamaya çalışan şiir eleştirisi eserleri telif edilir. Câhiz’in (öl. 255/869) belagat ve şiire dair konulara yer verdiği el-Beyân ve’t-tebyîn’i, Abdülkâhir el-Cürcânî’nin (öl. 471/1078-79) şiir eleştirisi ile i‘câzı tam anlamıyla iç içe işlediği Delâ’ilü’l-i‘câz’ı ve şiir eleştirisi meselelerini belagate konu olan kavramlarla ele aldığı Esrârü’l-belâga’sı bu tür eserlere örnek verilebilir.","PeriodicalId":274883,"journal":{"name":"Mizanü'l-Hak: İslami İlimler Dergisi","volume":"74 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-12-21","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"133217018","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Tefsir alanında te’lif faaliyetleri, tevarüs yoluyla; her dönemdeki ilim ehlinin kendinden önceki müktesebata vâkıf olarak, dönemlerinin ruhuna uygun eserler kaleme almalarıyla sürdürülmüştür. Bu çalışmaların sürekliliği ve birbirinden kopuk olmaksızın devam etmesi için önceki dönem eserlerin gün yüzüne çıkarılıp ilim ehline sunulması büyük önem arz etmektedir. Bu düşünceden hareketle, Hicrî 10. Yüzyılın sonları, 11. yüzyılın başlarında yaşamış olan Muhammed b. Ahmed ed-Dîbî el-Mısrî (ö. 1025/1616 [?])’nin “Tefsîru’l-Kur’ani’l-Azîm” adlı el yazma eserini bu çalışmada konu olarak seçtik. Çalışmanın amacı bu eserin muhtevası, yöntemi ve müellifi hakkındaki eksik veya yanlış bilgilerin ortaya konmasıdır. Ayrıca çalışmada, eser ve müellifi hakkındaki yanlış bilgileri tashih etmek, nüshalarını tanıtmak, kaynaklarını tespit etmek ve muhtasar bir eser olmasından dolayı, müellifin kaynak eserlerden nakil esnasında takip ettiği ihtisâr üslûbunu inceleyerek eserin metodu belirlenmeye çalışılmıştır. Mısrî tefsirinin muhtasar bir eser olmasından dolayı çalışmamızın giriş kısmında ihtisâr kavramı kısaca tanıtılmıştır. Eserin Mısrî’ye aidiyeti ispatlanarak bu konudaki şüpheler giderilmiştir. Tefsire ait çeşitli kütüphanelerdeki nüshalar tespit edilmiş ve bu nüshaların tavsîfi yapılmıştır. Müellif, eserinin mukaddimesinde temel kaynak olarak Kurtubî tefsiriyle beraber birkaç eserden yararlandığını belirtmiştir. Çalışmada Mısrî’nin Kurtubî dışında başvurduğu kaynaklar ve bu kaynaklardaki bilgileri eserine nakletmede başvurduğu ihtisâr metodu belirlenmeye çalışılmıştır. Mısrî tefsiri, başta Kurtubî ve Beyzâvî olmak üzere belli başlı eserlerden yararlanılarak telif edilmiş, dirayet ağırlıklı muhtasar bir eser olması hasebiyle tefsir literatürü açısından önem arz etmektedir.
{"title":"MISRÎ'NİN \"TEFSÎRU'L-KUR'ÂNİ'L-AZÎM\" ADLI YAZMA ESERİ","authors":"M. Dilsiz","doi":"10.47502/mizan.1177813","DOIUrl":"https://doi.org/10.47502/mizan.1177813","url":null,"abstract":"Tefsir alanında te’lif faaliyetleri, tevarüs yoluyla; her dönemdeki ilim ehlinin kendinden önceki müktesebata vâkıf olarak, dönemlerinin ruhuna uygun eserler kaleme almalarıyla sürdürülmüştür. Bu çalışmaların sürekliliği ve birbirinden kopuk olmaksızın devam etmesi için önceki dönem eserlerin gün yüzüne çıkarılıp ilim ehline sunulması büyük önem arz etmektedir. Bu düşünceden hareketle, Hicrî 10. Yüzyılın sonları, 11. yüzyılın başlarında yaşamış olan Muhammed b. Ahmed ed-Dîbî el-Mısrî (ö. 1025/1616 [?])’nin “Tefsîru’l-Kur’ani’l-Azîm” adlı el yazma eserini bu çalışmada konu olarak seçtik. Çalışmanın amacı bu eserin muhtevası, yöntemi ve müellifi hakkındaki eksik veya yanlış bilgilerin ortaya konmasıdır. Ayrıca çalışmada, eser ve müellifi hakkındaki yanlış bilgileri tashih etmek, nüshalarını tanıtmak, kaynaklarını tespit etmek ve muhtasar bir eser olmasından dolayı, müellifin kaynak eserlerden nakil esnasında takip ettiği ihtisâr üslûbunu inceleyerek eserin metodu belirlenmeye çalışılmıştır. Mısrî tefsirinin muhtasar bir eser olmasından dolayı çalışmamızın giriş kısmında ihtisâr kavramı kısaca tanıtılmıştır. Eserin Mısrî’ye aidiyeti ispatlanarak bu konudaki şüpheler giderilmiştir. Tefsire ait çeşitli kütüphanelerdeki nüshalar tespit edilmiş ve bu nüshaların tavsîfi yapılmıştır. Müellif, eserinin mukaddimesinde temel kaynak olarak Kurtubî tefsiriyle beraber birkaç eserden yararlandığını belirtmiştir. Çalışmada Mısrî’nin Kurtubî dışında başvurduğu kaynaklar ve bu kaynaklardaki bilgileri eserine nakletmede başvurduğu ihtisâr metodu belirlenmeye çalışılmıştır. Mısrî tefsiri, başta Kurtubî ve Beyzâvî olmak üzere belli başlı eserlerden yararlanılarak telif edilmiş, dirayet ağırlıklı muhtasar bir eser olması hasebiyle tefsir literatürü açısından önem arz etmektedir.","PeriodicalId":274883,"journal":{"name":"Mizanü'l-Hak: İslami İlimler Dergisi","volume":"190 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-12-19","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"121069207","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}