Amaç: Sigaranın insan sağlığına olan birçok olumsuz etkisi bilinmektedir. Bunlardan biri de kemik iyileşme sürecine olan negatif etkisidir. Sigara içen bireylerde kırık kaynama süresinin daha uzun olduğu ve daha çok komplikasyon geliştiği yönünde kanıtlar artmaktadır. Bu konudaki çalışmaların çoğunluğu geniş bir yaş aralığı ve birden fazla tedavi şekli içermektedir. Amacımız sigaranın kaynama gecikmesine veya kaynamamaya etkisini daha homojen bir hasta grubunda incelemektir. Yöntem: 18-40 yaş arası femur şaft veya tibia şaft kırığı geçirmiş ve sadece intramedüller çivileme yöntemiyle 2015 ile 2020 yılları arasında ameliyat edilmiş 73 hasta; sigara içen grup ve sigara içmeyen grup olarak ikiye ayrıldı. Bu hastaların tüm bilgisayar kayıtları, x-ray grafileri ve arşiv dosyaları geriye dönük olarak incelendi. Bulgular: Sigara içen grupta 37, içmeyen grupta 36 hasta mevcuttu. Sigara içen hastaların kırık kaynama süresi ortalama 26,1 hafta; içmeyen hastaların ise ortalama 16,3 hafta olarak bulundu. İstatistiksel olarak sigara içen grubun ortalama kırık kaynama süresi anlamlı uzundu (p=0,001). Kaynamama ve enfeksiyon oranları açısından ise anlamlı fark bulunamadı. Sonuç: Sigara; düşük kemik yoğunluğuna, artmış kırık ve kaynamama riskine, geç kaynamaya ve ameliyatla ilgili komplikasyonlarda artışa neden olmaktadır. Kemik kırığı gelişen veya elektif kemik ameliyatı olacak kişiler sigara kullanıyorsa, en kısa sürede bırakması için uyarılmalıdır.
{"title":"Effect of Smoking on the Union Time of Femur and Tibia Shaft Fractures Treated with Intramedullary Nailing","authors":"Serkan Önder Sirma, Murat Yilmaz, Mehmet Sönmez","doi":"10.17942/sted.1137371","DOIUrl":"https://doi.org/10.17942/sted.1137371","url":null,"abstract":"Amaç: Sigaranın insan sağlığına olan birçok olumsuz etkisi bilinmektedir. Bunlardan biri de kemik iyileşme sürecine olan negatif etkisidir. Sigara içen bireylerde kırık kaynama süresinin daha uzun olduğu ve daha çok komplikasyon geliştiği yönünde kanıtlar artmaktadır. Bu konudaki çalışmaların çoğunluğu geniş bir yaş aralığı ve birden fazla tedavi şekli içermektedir. Amacımız sigaranın kaynama gecikmesine veya kaynamamaya etkisini daha homojen bir hasta grubunda incelemektir. \u0000Yöntem: 18-40 yaş arası femur şaft veya tibia şaft kırığı geçirmiş ve sadece intramedüller çivileme yöntemiyle 2015 ile 2020 yılları arasında ameliyat edilmiş 73 hasta; sigara içen grup ve sigara içmeyen grup olarak ikiye ayrıldı. Bu hastaların tüm bilgisayar kayıtları, x-ray grafileri ve arşiv dosyaları geriye dönük olarak incelendi. \u0000Bulgular: Sigara içen grupta 37, içmeyen grupta 36 hasta mevcuttu. Sigara içen hastaların kırık kaynama süresi ortalama 26,1 hafta; içmeyen hastaların ise ortalama 16,3 hafta olarak bulundu. İstatistiksel olarak sigara içen grubun ortalama kırık kaynama süresi anlamlı uzundu (p=0,001). Kaynamama ve enfeksiyon oranları açısından ise anlamlı fark bulunamadı. \u0000Sonuç: Sigara; düşük kemik yoğunluğuna, artmış kırık ve kaynamama riskine, geç kaynamaya ve ameliyatla ilgili komplikasyonlarda artışa neden olmaktadır. Kemik kırığı gelişen veya elektif kemik ameliyatı olacak kişiler sigara kullanıyorsa, en kısa sürede bırakması için uyarılmalıdır.","PeriodicalId":341713,"journal":{"name":"STED / Sürekli Tıp Eğitimi Dergisi","volume":"92 8","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-02-14","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139776903","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Meryem YILDIZ AYVAZ, Ö. Karadağ, Gözde Gür, Güneş Bolatli
Amaç: Araştırma, sağlık alanında eğitim gören öğrencilerinin etik duyarlılık düzeyleri ve etkileyen faktörlerin incelenmesi amacıyla tanımlayıcı nitelikte gerçekleştirilmiştir. Yöntem: Tanımlayıcı nitelikteki araştırmanın çalışma grubunu bir vakıf üniversitesinin Sağlık Bilimleri Yüksekokulu, Tıp ve Diş Hekimliği Fakültesi’nde okuyan (N=251) lisans öğrencisi oluşturmuştur. Veriler ‘Sosyodemografik Özellikler Formu’ ve ‘Ahlaki Duyarlılık Anketi’ kullanılarak toplanmıştır. Bulgular: Çalışmaya katılan öğrencilerin yaş ortalaması 20,0±18,9 olup; %29,9’u (n=75) hemşirelik bölümünde okumaktadır. Öğrencilerin, %70,5’i (n=177) daha önce herhangi bir etik ikilem yaşamadığını belirtmiştir. Çalışmada öğrencilerin Ahlaki Duyarlılık Anketi toplam puanı 89,41±28,04 olarak belirlenmiştir. Öğrencilerin bölümleri ile etik duyarlılık puanları karşılaştırıldığında ise istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamıştır (p> 0,05). Sonuç: Ölçeğin alt boyutlarına bakıldığında eğitim yılı arttıkça etik duyarlılık düzeyinin düştüğü belirlenmiştir. Sağlık alanı eğitim müfredatında ahlaki ve etik değerlerle ilişkili ders sayısının arttırılması önerilebilir.
{"title":"Sağlık Alanında Eğitim Gören Öğrencilerin Etik Duyarlılık Düzeyleri ve Etkileyen Faktörler","authors":"Meryem YILDIZ AYVAZ, Ö. Karadağ, Gözde Gür, Güneş Bolatli","doi":"10.17942/sted.1217428","DOIUrl":"https://doi.org/10.17942/sted.1217428","url":null,"abstract":"Amaç: Araştırma, sağlık alanında eğitim gören öğrencilerinin etik duyarlılık düzeyleri ve etkileyen faktörlerin incelenmesi amacıyla tanımlayıcı nitelikte gerçekleştirilmiştir. \u0000Yöntem: Tanımlayıcı nitelikteki araştırmanın çalışma grubunu bir vakıf üniversitesinin Sağlık Bilimleri Yüksekokulu, Tıp ve Diş Hekimliği Fakültesi’nde okuyan (N=251) lisans öğrencisi oluşturmuştur. Veriler ‘Sosyodemografik Özellikler Formu’ ve ‘Ahlaki Duyarlılık Anketi’ kullanılarak toplanmıştır. \u0000Bulgular: Çalışmaya katılan öğrencilerin yaş ortalaması 20,0±18,9 olup; %29,9’u (n=75) hemşirelik bölümünde okumaktadır. Öğrencilerin, %70,5’i (n=177) daha önce herhangi bir etik ikilem yaşamadığını belirtmiştir. Çalışmada öğrencilerin Ahlaki Duyarlılık Anketi toplam puanı 89,41±28,04 olarak belirlenmiştir. Öğrencilerin bölümleri ile etik duyarlılık puanları karşılaştırıldığında ise istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamıştır (p> 0,05). \u0000Sonuç: Ölçeğin alt boyutlarına bakıldığında eğitim yılı arttıkça etik duyarlılık düzeyinin düştüğü belirlenmiştir. Sağlık alanı eğitim müfredatında ahlaki ve etik değerlerle ilişkili ders sayısının arttırılması önerilebilir.","PeriodicalId":341713,"journal":{"name":"STED / Sürekli Tıp Eğitimi Dergisi","volume":"40 11","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-02-14","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139777595","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Amaç: Bu araştırma evli kadınların aile planlaması yöntem tercihlerini ve tutumlarını belirlemek amacıyla yapılmıştır. Yöntem: Araştırma tanımlayıcı tiptedir. Veriler Ağustos-Kasım 2021 tarihleri arasında çevrimiçi hazırlanan Tanıtıcı Bilgi Formu ve Aile Planlaması Tutum Ölçeğinin sosyal medya araçlarında paylaşılmasıyla toplanmıştır. Araştırmaya 350 evli kadın katılmıştır. Araştırmanın yapılabilmesi için etik kurul izni ve katılımcıların izni alınmıştır. Veriler sayı, yüzde, ortalama, standart sapma, Mann Whitney U testi ve Kruskal Wallis testi ile analiz edilmiştir. Bulgular: Araştırmaya katılan kadınların %65,4’ü 18-31 yaş arasında olup %45,4’ü 1-5 yıldır evlidir. Kadınların %75,7’sinin herhangi bir aile planlaması yöntemi kullandığı belirlenmiştir. Aile planlaması yöntemi kullananların %65,4’ünün modern yöntemlerden bir veya daha fazlasını, %34,6’sının geleneksel yöntemlerden bir veya daha fazlasını kullandığı saptanmıştır. Modern yöntem olarak kondom (%66,2), geleneksel yöntem olarak geri çekme (%76,2) yöntemi kullanılmaktadır. Kadınların aile planlaması tutum ölçeği puan ortalamaları 143,78±24,72’dir. Eğitim durumu, çocuk sayısı, aile planlaması yöntemi kullanma, kullanılan aile planlaması yöntemini tercih etme sebebi ve aile planlaması yöntemlerinin öğrenildiği kaynak ile aile planlaması tutum ölçeği arasında istatistiksel olarak anlamlı fark olduğu belirlenmiştir (p
{"title":"Evli Kadınların Aile Planlaması Yöntemlerini Tercihlerinin ve Tutumlarının Belirlenmesi","authors":"Tuğba Uzunçakmak, Şeyma Nur Hepokur","doi":"10.17942/sted.1067387","DOIUrl":"https://doi.org/10.17942/sted.1067387","url":null,"abstract":"Amaç: Bu araştırma evli kadınların aile planlaması yöntem tercihlerini ve tutumlarını belirlemek amacıyla yapılmıştır. \u0000Yöntem: Araştırma tanımlayıcı tiptedir. Veriler Ağustos-Kasım 2021 tarihleri arasında çevrimiçi hazırlanan Tanıtıcı Bilgi Formu ve Aile Planlaması Tutum Ölçeğinin sosyal medya araçlarında paylaşılmasıyla toplanmıştır. Araştırmaya 350 evli kadın katılmıştır. Araştırmanın yapılabilmesi için etik kurul izni ve katılımcıların izni alınmıştır. Veriler sayı, yüzde, ortalama, standart sapma, Mann Whitney U testi ve Kruskal Wallis testi ile analiz edilmiştir. \u0000Bulgular: Araştırmaya katılan kadınların %65,4’ü 18-31 yaş arasında olup %45,4’ü 1-5 yıldır evlidir. Kadınların %75,7’sinin herhangi bir aile planlaması yöntemi kullandığı belirlenmiştir. Aile planlaması yöntemi kullananların %65,4’ünün modern yöntemlerden bir veya daha fazlasını, %34,6’sının geleneksel yöntemlerden bir veya daha fazlasını kullandığı saptanmıştır. Modern yöntem olarak kondom (%66,2), geleneksel yöntem olarak geri çekme (%76,2) yöntemi kullanılmaktadır. Kadınların aile planlaması tutum ölçeği puan ortalamaları 143,78±24,72’dir. Eğitim durumu, çocuk sayısı, aile planlaması yöntemi kullanma, kullanılan aile planlaması yöntemini tercih etme sebebi ve aile planlaması yöntemlerinin öğrenildiği kaynak ile aile planlaması tutum ölçeği arasında istatistiksel olarak anlamlı fark olduğu belirlenmiştir (p","PeriodicalId":341713,"journal":{"name":"STED / Sürekli Tıp Eğitimi Dergisi","volume":"56 15","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-02-14","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139778809","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Introduction: Emergency Department (ED) crowding is a major problem globally. This situation leads to many negative consequences such as long waiting time, decreased satisfaction of patients and healthcare staff, delay in treatment of patients most in need of emergency care, decrease in the quality of healthcare provided and increase in healthcare costs. The aim of this study is to determine why patients prefer to use the ED, to identify the current problems of ED services and to develop solutions from the perspectives of ED healthcare staff in order to alleviate the ED crowding and related problems. Methods: This study utilised a qualitative approach. In-depth semi-structured interviews were conducted with 22 ED healthcare staff between 20th December 2021 and 18th February 2022. Thematic analysis method was performed to analyse the data. Results: Twenty-two ED healthcare staff were interviewed; 16 were male and 6 were female. ED healthcare staff interviews were conducted with 14 ED nurses, 6 ED doctors, and 2 ED consultants, who had at least 1-year of work experience in the ED, without any consideration of their gender or age. As a result of the data analysis, five main themes emerged: Insufficient healthcare system, patient-related problems, advantages of EDs, consequences of ED crowding, and solutions for ED crowding. Conclusion: Insufficient healthcare system, advantages of ED, and patients’ perceptions about using healthcare services led patients to use ED and subsequently to the ED crowding. There is a need for effective solutions to alleviate ED crowding. The precautions to reduce non-urgent ED visits are not enough. Many factors need to be considered and all of them should be applied together accordingly.
{"title":"Causes and Solutions for Emergency Department Crowding: A Qualitative Study of Healthcare Staff Perspectives","authors":"Ahmet Bütün","doi":"10.17942/sted.1324994","DOIUrl":"https://doi.org/10.17942/sted.1324994","url":null,"abstract":"Introduction: Emergency Department (ED) crowding is a major problem globally. This situation leads to many negative consequences such as long waiting time, decreased satisfaction of patients and healthcare staff, delay in treatment of patients most in need of emergency care, decrease in the quality of healthcare provided and increase in healthcare costs. The aim of this study is to determine why patients prefer to use the ED, to identify the current problems of ED services and to develop solutions from the perspectives of ED healthcare staff in order to alleviate the ED crowding and related problems. \u0000Methods: This study utilised a qualitative approach. In-depth semi-structured interviews were conducted with 22 ED healthcare staff between 20th December 2021 and 18th February 2022. Thematic analysis method was performed to analyse the data. \u0000Results: Twenty-two ED healthcare staff were interviewed; 16 were male and 6 were female. ED healthcare staff interviews were conducted with 14 ED nurses, 6 ED doctors, and 2 ED consultants, who had at least 1-year of work experience in the ED, without any consideration of their gender or age. As a result of the data analysis, five main themes emerged: Insufficient healthcare system, patient-related problems, advantages of EDs, consequences of ED crowding, and solutions for ED crowding. \u0000Conclusion: Insufficient healthcare system, advantages of ED, and patients’ perceptions about using healthcare services led patients to use ED and subsequently to the ED crowding. There is a need for effective solutions to alleviate ED crowding. The precautions to reduce non-urgent ED visits are not enough. Many factors need to be considered and all of them should be applied together accordingly.","PeriodicalId":341713,"journal":{"name":"STED / Sürekli Tıp Eğitimi Dergisi","volume":"13 7","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-02-14","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139837286","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Afet, insanların ve diğer canlıların yaşamlarını ve sosyal faaliyetlerini bozan, toplumda fiziksel, sosyal, kültürel ve ekonomik kayıplara neden olan ve toplumun uyum sağlama yeteneğini aşan doğal veya insan yapımı bir olaydır. Afetlerden en fazla etkilenen bireyler arasında dezavantajlı grup olarak adlandırılan yenidoğan ve çocuklar yer almaktadır. Afetler sırasında yenidoğanlar ve çocuklar, fiziksel yaralanma ve travmaya neden olabilecek çeşitli risklere maruz kalırlar. Çocuklar ve yenidoğanlar açısından özellikle en büyük riskler; yaralanma ve travma riskinin artması, zararlı maddelere ve bulaşıcı hastalıklara maruz kalma ve sağlık hizmetlerinin aksamasıdır. Afetlerin kaotik ve öngörülemeyen doğası gereği, bakım veren kişiye ihtiyaç duyan çocuk ve yenidoğanların güvenliklerini doğrudan etkileyen kazalar, düşmeler ve yapısal hasarlar ortaya çıkabilmektedir. Afetin yenidoğan ve çocukların sağlığı ve yaşam kalitesi üzerinde doğrudan ve dolaylı etkisi vardır. Bu derleme doğal afetlerin çocuk ve yenidoğan sağlığı üzerindeki etkisine odaklanmaktadır. Literatür incelendiğinde afetlerde yenidoğan ve çocuklara yönelik birinci basamak sağlık hizmetlerine ve hayat kurtarıcı önlemlere ihtiyaç olduğu ortaya çıkmıştır. Bu çalışma birçok önemli bulgu sunmakta olup, çocukların afet sonrası akut dönemde karşılaştıkları zorlukları tam olarak anlamak için daha derinlemesine ve hedefe yönelik araştırmalara ihtiyaç duyulduğuna inanılmaktadır. Afetlerde yenidoğan ve çocuk sağlığının önceliklendirilmesi ve geliştirilmesine yönelik olarak bakanlık ve ilgili kurumların iş birliğiyle stratejik eylem planları geliştirilmelidir.
{"title":"Newborn and Child Health Services in Disasters","authors":"Gamze Göçmen, Aysun Ekşioğlu, U. Yücel","doi":"10.17942/sted.1356762","DOIUrl":"https://doi.org/10.17942/sted.1356762","url":null,"abstract":"Afet, insanların ve diğer canlıların yaşamlarını ve sosyal faaliyetlerini bozan, toplumda fiziksel, sosyal, kültürel ve ekonomik kayıplara neden olan ve toplumun uyum sağlama yeteneğini aşan doğal veya insan yapımı bir olaydır. Afetlerden en fazla etkilenen bireyler arasında dezavantajlı grup olarak adlandırılan yenidoğan ve çocuklar yer almaktadır. Afetler sırasında yenidoğanlar ve çocuklar, fiziksel yaralanma ve travmaya neden olabilecek çeşitli risklere maruz kalırlar. Çocuklar ve yenidoğanlar açısından özellikle en büyük riskler; yaralanma ve travma riskinin artması, zararlı maddelere ve bulaşıcı hastalıklara maruz kalma ve sağlık hizmetlerinin aksamasıdır. Afetlerin kaotik ve öngörülemeyen doğası gereği, bakım veren kişiye ihtiyaç duyan çocuk ve yenidoğanların güvenliklerini doğrudan etkileyen kazalar, düşmeler ve yapısal hasarlar ortaya çıkabilmektedir. Afetin yenidoğan ve çocukların sağlığı ve yaşam kalitesi üzerinde doğrudan ve dolaylı etkisi vardır. Bu derleme doğal afetlerin çocuk ve yenidoğan sağlığı üzerindeki etkisine odaklanmaktadır. Literatür incelendiğinde afetlerde yenidoğan ve çocuklara yönelik birinci basamak sağlık hizmetlerine ve hayat kurtarıcı önlemlere ihtiyaç olduğu ortaya çıkmıştır. Bu çalışma birçok önemli bulgu sunmakta olup, çocukların afet sonrası akut dönemde karşılaştıkları zorlukları tam olarak anlamak için daha derinlemesine ve hedefe yönelik araştırmalara ihtiyaç duyulduğuna inanılmaktadır. Afetlerde yenidoğan ve çocuk sağlığının önceliklendirilmesi ve geliştirilmesine yönelik olarak bakanlık ve ilgili kurumların iş birliğiyle stratejik eylem planları geliştirilmelidir.","PeriodicalId":341713,"journal":{"name":"STED / Sürekli Tıp Eğitimi Dergisi","volume":"26 8","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-02-14","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139777001","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
olan tıp fakültesi öğrencilerinin dijital yeterlilik algılarına, dijitalleşen sağlık sistemine hazırlanma durumlarına ve tıp eğitiminde teknoloji ile dijitalleşmeye yönelik derslere karşı tutumlarını incelemeyi amaçlamaktadır. Yöntem: Araştırma, eleştirel gerçekçilik felsefesi çerçevesinde tanımlanan nitel bir tasarıma dayanmaktadır ve öğrencilerin perspektiflerini anlamak için durum çalışması yöntemi kullanılmıştır. Çeşitli soru tipleriyle toplanan veriler, içerik analizinin kategorisel ve frekans analizi teknikleri ile değerlendirilmiştir. Bulgular: Yapılan araştırmada, tıp fakültesi öğrencilerinin hepsinin internet tabanlı dijital teknolojilere erişimi olduğu ve çoğunluğunun dijital teknolojileri kullanma konusunda kendilerini yetkin bulduğu tespit edilmiştir. Tıp fakültelerinde teknoloji ve dijitalleşme odaklı derslerin verilmesine ilişkin görüşlerine başvurulduğunda, öğrencilerin büyük bir kısmının bu yönde olumlu düşündüğü saptanmıştır. Ayrıca, özellikle sağlık sektörü ile ilişkili teknoloji kullanımı ve dijitalleşme konusunda ders almayı arzulama düzeyleri oldukça yüksek bulunmuştur. Öğrenciler, sağlık alanında dijitalleşmeyle ilişkilendirilmiş bir dersin, mezuniyet sonrası kariyerlerine dijitalleşme sürecine adaptasyon, mesleki gelişim, güncel teknolojileri takip etme ve eğitim hayatlarına sağlayabileceği olası katkılara işaret etmişlerdir. Sonuç: Bu çalışma sonucunda, tıp fakültesi öğrencilerinin sağlık sisteminin dijitalleşme sürecinin bilincinde oldukları ve bu dijital dönüşüme hazır olma konusunda istekli oldukları saptanmıştır. Ağır ders yüklerine rağmen, öğrencilerin hızla dijitalleşen bir sağlık sistemi içinde etkin olarak çalışabilmek için gerekli eğitimi almalarının önemi vurgulanmıştır.
{"title":"Digital Technology Competencies of Medical Faculty Students in the Process of Digitalisation in Healthcare: Perceptions and Willingness","authors":"Levent Çeti̇nkaya","doi":"10.17942/sted.1318766","DOIUrl":"https://doi.org/10.17942/sted.1318766","url":null,"abstract":"olan tıp fakültesi öğrencilerinin dijital yeterlilik algılarına, dijitalleşen sağlık sistemine hazırlanma durumlarına ve tıp eğitiminde teknoloji ile dijitalleşmeye yönelik derslere karşı tutumlarını incelemeyi amaçlamaktadır. \u0000Yöntem: Araştırma, eleştirel gerçekçilik felsefesi çerçevesinde tanımlanan nitel bir tasarıma dayanmaktadır ve öğrencilerin perspektiflerini anlamak için durum çalışması yöntemi kullanılmıştır. Çeşitli soru tipleriyle toplanan veriler, içerik analizinin kategorisel ve frekans analizi teknikleri ile değerlendirilmiştir. \u0000Bulgular: Yapılan araştırmada, tıp fakültesi öğrencilerinin hepsinin internet tabanlı dijital teknolojilere erişimi olduğu ve çoğunluğunun dijital teknolojileri kullanma konusunda kendilerini yetkin bulduğu tespit edilmiştir. Tıp fakültelerinde teknoloji ve dijitalleşme odaklı derslerin verilmesine ilişkin görüşlerine başvurulduğunda, öğrencilerin büyük bir kısmının bu yönde olumlu düşündüğü saptanmıştır. Ayrıca, özellikle sağlık sektörü ile ilişkili teknoloji kullanımı ve dijitalleşme konusunda ders almayı arzulama düzeyleri oldukça yüksek bulunmuştur. Öğrenciler, sağlık alanında dijitalleşmeyle ilişkilendirilmiş bir dersin, mezuniyet sonrası kariyerlerine dijitalleşme sürecine adaptasyon, mesleki gelişim, güncel teknolojileri takip etme ve eğitim hayatlarına sağlayabileceği olası katkılara işaret etmişlerdir. \u0000Sonuç: Bu çalışma sonucunda, tıp fakültesi öğrencilerinin sağlık sisteminin dijitalleşme sürecinin bilincinde oldukları ve bu dijital dönüşüme hazır olma konusunda istekli oldukları saptanmıştır. Ağır ders yüklerine rağmen, öğrencilerin hızla dijitalleşen bir sağlık sistemi içinde etkin olarak çalışabilmek için gerekli eğitimi almalarının önemi vurgulanmıştır.","PeriodicalId":341713,"journal":{"name":"STED / Sürekli Tıp Eğitimi Dergisi","volume":"45 5","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-02-14","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139777658","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
İnternet erişiminin artması ve dijital araçların sürekli gelişimi sayesinde, çevrimiçi araştırmalar veri toplama ve analiz süreçlerinde giderek daha önemli bir role bürünmüş, araştırma metodolojilerine yenilikçi bir boyut kazandırmıştır. Bu derleme makalesinde, dijital çağın araştırma metodolojileri üzerindeki etkisi ve çevrimiçi veri toplama süreçlerinin aşamaları incelenirken, pratik uygulama örnekleri sunulmaktadır. Giriş bölümünde, çevrimiçi veri toplama yöntemlerinin avantajları ve dezavantajları ele alınarak, bu yöntemlerin akademik araştırmalarda nasıl önemli bir role sahip olduğu vurgulanmaktadır. İlk bölüm, çevrimiçi araştırmalarda metodolojinin temel basamaklarını, araştırma tasarımından raporlamaya kadar her adımda karşılaşılabilecek sorunlar ve çözüm yollarını ayrıntılı bir şekilde ele almaktadır. İkinci bölüm, ücretsiz çevrimiçi veri toplama araçlarının kullanımına yönelik pratik örnekler ve adım adım rehberlerle, araştırmacılara etkili anket tasarımı ve uygulaması konusunda yol göstermektedir. Son bölüm, çevrimiçi anketlerin etik ilkeler çerçevesinde yürütülmesine odaklanarak, katılımcıların gizliliği, onam süreçleri ve veri güvenliği gibi konuları temel prensipler olarak ele almaktadır. Bu makale, teorik bilgilerin yanı sıra, çevrimiçi veri toplama süreçlerinde çalışacak araştırmacılara uygulamalı bir kılavuz sağlayarak, bu alanda etkili ve etik araştırmalar yapılmasına katkıda bulunmayı amaçlamaktadır.
{"title":"Fundamentals of Online Data Collection: A Practical Guide for Methods and Approaches","authors":"Eray Öntaş, Baris Sezer, Pınar Okyay","doi":"10.17942/sted.1430097","DOIUrl":"https://doi.org/10.17942/sted.1430097","url":null,"abstract":"İnternet erişiminin artması ve dijital araçların sürekli gelişimi sayesinde, çevrimiçi araştırmalar veri toplama ve analiz süreçlerinde giderek daha önemli bir role bürünmüş, araştırma metodolojilerine yenilikçi bir boyut kazandırmıştır. Bu derleme makalesinde, dijital çağın araştırma metodolojileri üzerindeki etkisi ve çevrimiçi veri toplama süreçlerinin aşamaları incelenirken, pratik uygulama örnekleri sunulmaktadır. Giriş bölümünde, çevrimiçi veri toplama yöntemlerinin avantajları ve dezavantajları ele alınarak, bu yöntemlerin akademik araştırmalarda nasıl önemli bir role sahip olduğu vurgulanmaktadır. İlk bölüm, çevrimiçi araştırmalarda metodolojinin temel basamaklarını, araştırma tasarımından raporlamaya kadar her adımda karşılaşılabilecek sorunlar ve çözüm yollarını ayrıntılı bir şekilde ele almaktadır. İkinci bölüm, ücretsiz çevrimiçi veri toplama araçlarının kullanımına yönelik pratik örnekler ve adım adım rehberlerle, araştırmacılara etkili anket tasarımı ve uygulaması konusunda yol göstermektedir. Son bölüm, çevrimiçi anketlerin etik ilkeler çerçevesinde yürütülmesine odaklanarak, katılımcıların gizliliği, onam süreçleri ve veri güvenliği gibi konuları temel prensipler olarak ele almaktadır. Bu makale, teorik bilgilerin yanı sıra, çevrimiçi veri toplama süreçlerinde çalışacak araştırmacılara uygulamalı bir kılavuz sağlayarak, bu alanda etkili ve etik araştırmalar yapılmasına katkıda bulunmayı amaçlamaktadır.","PeriodicalId":341713,"journal":{"name":"STED / Sürekli Tıp Eğitimi Dergisi","volume":"18 11","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-02-14","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139778586","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Amaç: Hastanede kalış süresinin uzaması ile maliyetin artışına sebep olan beslenme sorunlarından olan malnütrisyonun tanımlanması ve yeterli beslenme desteğinin sağlanması çok önemlidir. Hastaların beslenmesinde hemşirelerin önemli düzeyde katkılarının olduğu bilinmektedir. Bu araştırma enteral ve parenteral beslenme uygulamalarına yönelik hemşirelere verilen nutrisyon eğitiminin hemşirelerin bilgi düzeyine etkisini belirlemek amacıyla yapılmıştır. Gereç ve Yöntem: Araştırma deneysel düzende öntest sontest çalışması olarak tasarlanmıştır. İstanbul’da bir hastanede çalışan 193 hemşire ile araştırma tamamlanmıştır. Verilerin toplanmasında araştırmacılar tarafından oluşturulan tanımlayıcı bilgi formu ve enteral-parenteral beslenme bilgi formu kullanılmıştır. Verilerin değerlendirilmesinde tanımlayıcı istatistikler için sayı, yüzde, ortalama ve standart sapma değerleri verilmiştir. Sayısal verilerin analizinde öntest ve sontest bilgi düzeyi puanları arasındaki farklılığı belirlemek için bağımlı gruplar için t testi yapılmıştır. Eğitim öncesi ve sonrası karşılaştırmalar McNemar testi ile gerçekleştirilmiştir. İstatistiksel anlamlılık düzeyi için p
目的:营养不良是导致住院时间延长和费用增加的营养问题之一,识别营养不良并提供适当的营养支持非常重要。众所周知,护士对病人的营养有重要贡献。本研究旨在确定对护士进行营养培训对护士肠内和肠外营养实践知识水平的影响。材料和方法:本研究设计为实验设计的前测-后测研究。在伊斯坦布尔一家医院工作的 193 名护士参加了研究。研究人员使用自己制作的描述性信息表和肠内-肠外营养信息表收集数据。在评估数据时,对描述性统计给出了数量、百分比、平均值和标准偏差值。在分析数字数据时,对因果组进行了 t 检验,以确定前测和后测知识水平得分之间的差异。培训前后的比较采用 McNemar 检验。统计显著性水平 p
{"title":"The Effect of Nutrition Education on Enteraland Parenteral Nutrition Practices on Nurses' Knowledge Level in a City Hospital: Experimental Study","authors":"Gülsen Ünal, Hatice Balci, R. Koca, Elif Bombaci","doi":"10.17942/sted.1316928","DOIUrl":"https://doi.org/10.17942/sted.1316928","url":null,"abstract":"Amaç: Hastanede kalış süresinin uzaması ile maliyetin artışına sebep olan beslenme sorunlarından olan malnütrisyonun tanımlanması ve yeterli beslenme desteğinin sağlanması çok önemlidir. Hastaların beslenmesinde hemşirelerin önemli düzeyde katkılarının olduğu bilinmektedir. Bu araştırma enteral ve parenteral beslenme uygulamalarına yönelik hemşirelere verilen nutrisyon eğitiminin hemşirelerin bilgi düzeyine etkisini belirlemek amacıyla yapılmıştır. \u0000Gereç ve Yöntem: Araştırma deneysel düzende öntest sontest çalışması olarak tasarlanmıştır. İstanbul’da bir hastanede çalışan 193 hemşire ile araştırma tamamlanmıştır. Verilerin toplanmasında araştırmacılar tarafından oluşturulan tanımlayıcı bilgi formu ve enteral-parenteral beslenme bilgi formu kullanılmıştır. Verilerin değerlendirilmesinde tanımlayıcı istatistikler için sayı, yüzde, ortalama ve standart sapma değerleri verilmiştir. Sayısal verilerin analizinde öntest ve sontest bilgi düzeyi puanları arasındaki farklılığı belirlemek için bağımlı gruplar için t testi yapılmıştır. Eğitim öncesi ve sonrası karşılaştırmalar McNemar testi ile gerçekleştirilmiştir. İstatistiksel anlamlılık düzeyi için p","PeriodicalId":341713,"journal":{"name":"STED / Sürekli Tıp Eğitimi Dergisi","volume":"648 ","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-02-14","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139836804","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Amaç: Sigaranın insan sağlığına olan birçok olumsuz etkisi bilinmektedir. Bunlardan biri de kemik iyileşme sürecine olan negatif etkisidir. Sigara içen bireylerde kırık kaynama süresinin daha uzun olduğu ve daha çok komplikasyon geliştiği yönünde kanıtlar artmaktadır. Bu konudaki çalışmaların çoğunluğu geniş bir yaş aralığı ve birden fazla tedavi şekli içermektedir. Amacımız sigaranın kaynama gecikmesine veya kaynamamaya etkisini daha homojen bir hasta grubunda incelemektir. Yöntem: 18-40 yaş arası femur şaft veya tibia şaft kırığı geçirmiş ve sadece intramedüller çivileme yöntemiyle 2015 ile 2020 yılları arasında ameliyat edilmiş 73 hasta; sigara içen grup ve sigara içmeyen grup olarak ikiye ayrıldı. Bu hastaların tüm bilgisayar kayıtları, x-ray grafileri ve arşiv dosyaları geriye dönük olarak incelendi. Bulgular: Sigara içen grupta 37, içmeyen grupta 36 hasta mevcuttu. Sigara içen hastaların kırık kaynama süresi ortalama 26,1 hafta; içmeyen hastaların ise ortalama 16,3 hafta olarak bulundu. İstatistiksel olarak sigara içen grubun ortalama kırık kaynama süresi anlamlı uzundu (p=0,001). Kaynamama ve enfeksiyon oranları açısından ise anlamlı fark bulunamadı. Sonuç: Sigara; düşük kemik yoğunluğuna, artmış kırık ve kaynamama riskine, geç kaynamaya ve ameliyatla ilgili komplikasyonlarda artışa neden olmaktadır. Kemik kırığı gelişen veya elektif kemik ameliyatı olacak kişiler sigara kullanıyorsa, en kısa sürede bırakması için uyarılmalıdır.
{"title":"Effect of Smoking on the Union Time of Femur and Tibia Shaft Fractures Treated with Intramedullary Nailing","authors":"Serkan Önder Sirma, Murat Yilmaz, Mehmet Sönmez","doi":"10.17942/sted.1137371","DOIUrl":"https://doi.org/10.17942/sted.1137371","url":null,"abstract":"Amaç: Sigaranın insan sağlığına olan birçok olumsuz etkisi bilinmektedir. Bunlardan biri de kemik iyileşme sürecine olan negatif etkisidir. Sigara içen bireylerde kırık kaynama süresinin daha uzun olduğu ve daha çok komplikasyon geliştiği yönünde kanıtlar artmaktadır. Bu konudaki çalışmaların çoğunluğu geniş bir yaş aralığı ve birden fazla tedavi şekli içermektedir. Amacımız sigaranın kaynama gecikmesine veya kaynamamaya etkisini daha homojen bir hasta grubunda incelemektir. \u0000Yöntem: 18-40 yaş arası femur şaft veya tibia şaft kırığı geçirmiş ve sadece intramedüller çivileme yöntemiyle 2015 ile 2020 yılları arasında ameliyat edilmiş 73 hasta; sigara içen grup ve sigara içmeyen grup olarak ikiye ayrıldı. Bu hastaların tüm bilgisayar kayıtları, x-ray grafileri ve arşiv dosyaları geriye dönük olarak incelendi. \u0000Bulgular: Sigara içen grupta 37, içmeyen grupta 36 hasta mevcuttu. Sigara içen hastaların kırık kaynama süresi ortalama 26,1 hafta; içmeyen hastaların ise ortalama 16,3 hafta olarak bulundu. İstatistiksel olarak sigara içen grubun ortalama kırık kaynama süresi anlamlı uzundu (p=0,001). Kaynamama ve enfeksiyon oranları açısından ise anlamlı fark bulunamadı. \u0000Sonuç: Sigara; düşük kemik yoğunluğuna, artmış kırık ve kaynamama riskine, geç kaynamaya ve ameliyatla ilgili komplikasyonlarda artışa neden olmaktadır. Kemik kırığı gelişen veya elektif kemik ameliyatı olacak kişiler sigara kullanıyorsa, en kısa sürede bırakması için uyarılmalıdır.","PeriodicalId":341713,"journal":{"name":"STED / Sürekli Tıp Eğitimi Dergisi","volume":"38 5","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-02-14","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139836430","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Objective: The study was conducted to investigate clinical nurses' perspectives towards nursing relationship. Method: Within the framework of the phenomenological approach, descriptive type, qualitative research method was used. Results: According to the focus group interviews conducted with nurses, they stated that: care, communication and team cooperation is the necessity for the nursing relationship; nursing relationship provides nursing welfare, respectability for the institution and healing for the patient; working conditions, individual characteristics, communication, professional characteristics and patient relatives' attitudes affect the nursing relationship. Conclusion: It is necessary to improve the opportunities for the development of nursing relations in institutions, to develop policies and procedures in this regard, to improve the conditions for patients, nurses and patient relatives in hospitals, and to increase social opportunities.
{"title":"Hemşirelerin Hemşirelik İlişkisine Yönelik Bakış Açıları: Deneyimlerin Nitel Çalışması","authors":"Ayşe Gül YAVAŞ AYHAN, Fatma Öz","doi":"10.17942/sted.1365127","DOIUrl":"https://doi.org/10.17942/sted.1365127","url":null,"abstract":"Objective: The study was conducted to investigate clinical nurses' perspectives towards nursing relationship. \u0000Method: Within the framework of the phenomenological approach, descriptive type, qualitative research method was used. \u0000Results: According to the focus group interviews conducted with nurses, they stated that: care, communication and team cooperation is the necessity for the nursing relationship; nursing relationship provides nursing welfare, respectability for the institution and healing for the patient; working conditions, individual characteristics, communication, professional characteristics and patient relatives' attitudes affect the nursing relationship. \u0000Conclusion: It is necessary to improve the opportunities for the development of nursing relations in institutions, to develop policies and procedures in this regard, to improve the conditions for patients, nurses and patient relatives in hospitals, and to increase social opportunities.","PeriodicalId":341713,"journal":{"name":"STED / Sürekli Tıp Eğitimi Dergisi","volume":"463 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-02-14","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139836995","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}