Modernleşme sürecinde kazalarda ilmiye sınıfı mensupları varlıklarını kadı/naib, müderris ve müftü olarak sürdürdü. Tanzimat Döneminden itibaren teşkil ve tayin edilen yeni kurum ve görevlilerle yetki ve işlevleri daraltılmakla beraber kaza idarelerinde etkili olmaya devam ettiler. Hukuki ve şer‘î davalara yine kadılar/naibler baktı. Hatta 1860’lı yıllardan itibaren kurulan deʿāvī meclislerine/bidayet mahkemelerine başkanlık yaptılar. Müderrisler geleneksel varlıklarını sürdüren medreselerde tedrisata devam etti. Müftüler ifta yetkisini kullanmayı sürdürdü. Kaza düzeyinde ilmiye sınıfı mensuplarını ele alan yeterince araştırma yapılmadığı gerçeğinin dikkate alındığı çalışmada 1808-1908 yılları arasında Uşak kazasında görev yapan müftüler kronolojik süreklilikte ele alınmış, görev sürelerine, değiştirilme sebeplerine ve mahalli rollerine odaklanılmıştır. 1885-1909 yılları arasında görev yapan müftü Hacı Mustafa Asım Efendi (1850-1918) ayrıntılı ele alınmış, eğitimi, işlevi ve azli üzerinde durularak ifta görevi dışındaki rolü ortaya konulmaya çalışılmıştır. Farklı arşivlerde mevcut belgelerindeki bilgilere dayanan çalışmada müftülerin 2. Mahmut Döneminde (hs. 1808-1839) asli görevleri dışında kaza idaresiyle ilgili meselelerde taraf oldukları, çeşitli suihalleri sebebiyle sık sık azl edildikleri, nadir de olsa sürgünle cezalandırıldıkları, azillerinde ahalinin tertip ve takdim ettiği mahzarda dile getirdiği talep ve şikayetlerin etkili olduğu, görev sürelerinin sonraki yıllara göre daha kısa olduğu, bununla birlikte iki şahsın altışar defa müftü tayin edildiği, Tanzimat Döneminde öncesine göre daha uzun süre görev yaptıkları, suihali görülenlerin azledildikleri, 2. Abdülhamit Döneminde (hs. 1876-1909) uzun süreli iki müftünün görev yaptığı tespit edilmiştir.
Modernleşme sürecinde kazalarda ilmiye sınıfımensuplarıvarlıklarınşkadı/naib,müderris ve müftüolarak sürdü。它们继续影响坦桑尼亚政府确定和控制的新机构和官员的事故。在法律和烈士的案件中,她看着这些妇女。他们甚至自1860年起统治德阿瓦议会/招标法院。校长们继续鼓励不同文明延续他们的习俗。农民们继续使用虚假的权威。在发生事故的情况下,对第一类月经没有进行足够的调查,这一事实集中在月经周期的激增、任务变化的原因以及1808年至1908年间飞行员事故在当地的作用。在1885-1909年期间,任职的哈吉布·穆斯塔法·阿西姆大师(1850-1918)试图揭露他在欺诈之外的角色,同时站在教育、就业和少数民族的立场上。根据现有文档中的信息,不同的档案包括两个客户端。Mahmut Döneminde(HS。1808-1839)经常被剥夺事件管理权,并经常因各种自杀行为而被起诉,尽管他受到了很长时间的惩罚,但在过去几年里,根据军方减少的年数,法院一直在提出要求和投诉。bunonla birlikte ikişahsın altışar defa müftütayin edildiği、Tanzimat Dönemindeöncesine göre daha uzun süre görev yaptıkları、suihali görülenlerin azledildikleri,2岁。从长远来看,Abdülhamit Döneminde已被确认身份两周。
{"title":"Modernleşme Sürecinde Osmanlı Taşrasında İftāʾ: Uşak Müftüleri ve Müftü Hacı Mustafa Asım Efendi","authors":"Biray Çakmak","doi":"10.33227/auifd.1256230","DOIUrl":"https://doi.org/10.33227/auifd.1256230","url":null,"abstract":"Modernleşme sürecinde kazalarda ilmiye sınıfı mensupları varlıklarını kadı/naib, müderris ve müftü olarak sürdürdü. Tanzimat Döneminden itibaren teşkil ve tayin edilen yeni kurum ve görevlilerle yetki ve işlevleri daraltılmakla beraber kaza idarelerinde etkili olmaya devam ettiler. Hukuki ve şer‘î davalara yine kadılar/naibler baktı. Hatta 1860’lı yıllardan itibaren kurulan deʿāvī meclislerine/bidayet mahkemelerine başkanlık yaptılar. Müderrisler geleneksel varlıklarını sürdüren medreselerde tedrisata devam etti. Müftüler ifta yetkisini kullanmayı sürdürdü. Kaza düzeyinde ilmiye sınıfı mensuplarını ele alan yeterince araştırma yapılmadığı gerçeğinin dikkate alındığı çalışmada 1808-1908 yılları arasında Uşak kazasında görev yapan müftüler kronolojik süreklilikte ele alınmış, görev sürelerine, değiştirilme sebeplerine ve mahalli rollerine odaklanılmıştır. 1885-1909 yılları arasında görev yapan müftü Hacı Mustafa Asım Efendi (1850-1918) ayrıntılı ele alınmış, eğitimi, işlevi ve azli üzerinde durularak ifta görevi dışındaki rolü ortaya konulmaya çalışılmıştır. Farklı arşivlerde mevcut belgelerindeki bilgilere dayanan çalışmada müftülerin 2. Mahmut Döneminde (hs. 1808-1839) asli görevleri dışında kaza idaresiyle ilgili meselelerde taraf oldukları, çeşitli suihalleri sebebiyle sık sık azl edildikleri, nadir de olsa sürgünle cezalandırıldıkları, azillerinde ahalinin tertip ve takdim ettiği mahzarda dile getirdiği talep ve şikayetlerin etkili olduğu, görev sürelerinin sonraki yıllara göre daha kısa olduğu, bununla birlikte iki şahsın altışar defa müftü tayin edildiği, Tanzimat Döneminde öncesine göre daha uzun süre görev yaptıkları, suihali görülenlerin azledildikleri, 2. Abdülhamit Döneminde (hs. 1876-1909) uzun süreli iki müftünün görev yaptığı tespit edilmiştir.","PeriodicalId":36545,"journal":{"name":"Ankara Universitesi Ilahiyat Fakultesi Dergisi","volume":"1 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-05-31","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"69570347","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Ahlakın bir müeyyide gücü olarak kendisini insanlara dayattığı, bir olgu olarak kabul edilir. İnsanların ahlaken yanlış yapmaları durumunda birtakım tepkilerle karşılaşmaları veya yaşadıkları iç sıkıntı ya da huzursuzluk ahlakın bir yaptırım gücüne sahip olduğunu doğrular niteliktedir. Ahlaki yaptırımın gücünü ahlaki değer ve yükümlülüklerin nesnel ve zorunlu olmasından aldığı söylenebilir. Bu çalışmada, ahlaki yükümlülükler ile müeyyide arasında bir ilişkinin olup olmadığı, ahlakın tabiatı gereği bağlayıcılığının temelinin ne olduğu, bir müeyyide gerektirip gerektirmediği, gerektiriyorsa ahlakın müeyyideye nasıl konu olabileceği ve ahlaki müeyyidenin kaynağının ne olabileceği sorularına yanıt aranmaktadır. Bu bağlamda, realist bir ahlak anlayışı çerçevesinde ahlak, müeyyide ve Tanrı arasında bir ilişki kurulup kurulamayacağı ele alınmakta ve buna bağlı olarak ahlaki müeyyidenin Tanrı’ya dayandırılabileceği savunulmaktadır.
它被认为是一种道德混乱的力量,它将自己引向人类。在道德不端的情况下,他们确实有一些反应,或者他们有一些内部问题,或者他们对和平有道德承诺。道德生产的力量可以说,道德价值和道德负担是必不可少的。在这个练习中,道德负担和障碍需要回答道德疾病和道德疾病来源的问题。Bu bağlamda,现实主义者bir ahlak anlayışıçerçevsinde ahlak,müeyyide ve Tanrıarasında bir ilişki kurulup kurulamacağıele alınmakta ve buna bağlıolarak ahlaki müayyidenin Tanrı'ya dayandırılabileceği savunulmaktadır。
{"title":"Tanrı ve Ahlaki Müeyyide","authors":"Münteha Beki̇","doi":"10.33227/auifd.1142701","DOIUrl":"https://doi.org/10.33227/auifd.1142701","url":null,"abstract":"Ahlakın bir müeyyide gücü olarak kendisini insanlara dayattığı, bir olgu olarak kabul edilir. İnsanların ahlaken yanlış yapmaları durumunda birtakım tepkilerle karşılaşmaları veya yaşadıkları iç sıkıntı ya da huzursuzluk ahlakın bir yaptırım gücüne sahip olduğunu doğrular niteliktedir. Ahlaki yaptırımın gücünü ahlaki değer ve yükümlülüklerin nesnel ve zorunlu olmasından aldığı söylenebilir. Bu çalışmada, ahlaki yükümlülükler ile müeyyide arasında bir ilişkinin olup olmadığı, ahlakın tabiatı gereği bağlayıcılığının temelinin ne olduğu, bir müeyyide gerektirip gerektirmediği, gerektiriyorsa ahlakın müeyyideye nasıl konu olabileceği ve ahlaki müeyyidenin kaynağının ne olabileceği sorularına yanıt aranmaktadır. Bu bağlamda, realist bir ahlak anlayışı çerçevesinde ahlak, müeyyide ve Tanrı arasında bir ilişki kurulup kurulamayacağı ele alınmakta ve buna bağlı olarak ahlaki müeyyidenin Tanrı’ya dayandırılabileceği savunulmaktadır.","PeriodicalId":36545,"journal":{"name":"Ankara Universitesi Ilahiyat Fakultesi Dergisi","volume":"1 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-05-31","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"69569763","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
11./17. yüzyıl Osmanlı alimi ve bürokratı olan Beyāżīzāde Aḥmed Efendi’nin, biri Muḥyīddīn el-Ḳuraşī’nin el-Cevāhiru’l-Muḍiyye’si diğeri de Muṣliḥuddīn el-Amāsī’nin Maḫzenu’l-Fıḳh’ı olmak üzere iki yazma eser nüshasının vikaye ve zahriye sayfalarına not ettiği fuḳahāʾ-i Rūm’a dair listeleri bu yazının konusunu oluşturmaktadır. Beyāżīzāde’nin gözünden Anadolu fıkıh geleneğinin nasıl okunduğunu gösteren bu listeler, her bir yazma eser nüshasının kendine özgü olarak değerlendirilmesi gerektiği gerçeğini teyit etmektedir. Beyāżīzāde; 8./14. ve 12./18. yüzyıllar arasında yaşamış, Rūmī nispesi taşıyan, Ḥanefīliğe mensup ve Ḥanefī fıkhında eser yazmış kimseleri listelemeye çalışmış, bu kapsamda toplamda altmışa yakın kişiye listelerinde yer vermiştir. Listelerde benzer isimleri zikretmiş olsa da bunları geç-erken dönem, meşhur olup olmama, eser yazıp yazmama, muhakkik alim olup olmama gibi değişkenlere göre farklı şekillerde sınıflamıştır. Listelerin en dikkat çekici özelliği, Beyāżīzāde’nin fakihleri Rūmī kimlik temelinde sunmasıdır; bu haliyle listeler, aynı zamanda onun bu kimliği nasıl algıladığına dair de anlamlı bir resim ortaya koymaktadır. Bu makalede, ilkin listelerin Beyāżīzāde’ye aidiyetini ele aldım ve listelerin oluşturulmasının ardında yatan muhtemel saikler hakkında öngörülerde bulundum. Beyāżīzāde’nin, orijinalinde her birini ayrı bir metin olarak yazdığı listeleri tablolara dönüştürdüm ve kendisinin verdiği bilgileri korudum. Dipnotlarda, listelerdeki isimlere dair verdiği Beyāżīzāde’nin bilgilerin doğruluğuna ilişkin tamamlayıcı mahiyette değerlendirmelerde bulundum. Son başlıkta, listelere dahil ettiği ya da etmediği isimleri dikkate almak suretiyle Beyāżīzāde’nin listeleri oluştururken gözettiği belirli kriterleri tespit etmeye çalıştım. Sonuç bölümünde ise ana hatlarıyla Beyāżīzāde’nin zihin dünyasında Rūm/Rūmī kavramlarının neye karşılık geliyor olabileceğini tartıştım.
19世纪初,巴哈马希丁人贝亚齐达(Beyazida the Bahamahidin)是7730年代穆希丁人,在麦地那被记录为第二代穆阿希丁(Muḥahidin 7723);[2]是19世纪初斋月四风中心的两块主要的猖獗岩石;正如巴哈马历史上记录的那样,一位l-Madinah al-Madinah于7730年代死于麦地那北部;正如19世纪初两位女性和龙卷风的历史中记录的那样。这些列表显示了阿纳多卢的小说传统在北京眼中是如何被解读的,这证实了一个事实,即每一位书面艺术家都必须接受独立评估。Beyāżīzāde;8/14和12/18在几个世纪里,他试图列出生活在罗马帝国的人,谁搬到了哈纳菲,谁在哈纳菲写了小说,包括名单上的60人。如果他记得名单上相同的名字,那就是不同的写作方式、写作方式和写作方式。名单中最仔细的特点是,北京的穷人是基于如米的身份;因此,这些名单也显示了他是如何被识别的一幅有意义的画面。在这篇文章中,我利用了北京第一批列表的帮助,我发现了创建列表背后可能的页面的预测。我将Bejazzikade的列表(每个列表都是原始形式)转换为表格,并保护他提供的信息。在Diptnotes中,我发现Bejazykazāde关于名单上姓名的信息是在完成字段中评估的。今年年底,我试图确定Beyazisiāde在创建列表时遵守的某些标准,包括名字或不包括名字。Sonuçbölümünde ise ana hatlarıyla Beyāżīzāde'nin zihin dünyasında Rúm/Rúmīkavramlarının neye karşılık geliyor olabilesğini tartıştım。
{"title":"Fuqahāʾ al-Rūm: Attempt of Bayāḍīzāda Aḥmad Efendi (d. 1098/1687) to List Fuqahāʾ on the Basis of Rūmī Identity","authors":"Mehmet Kalayci","doi":"10.33227/auifd.1258370","DOIUrl":"https://doi.org/10.33227/auifd.1258370","url":null,"abstract":"11./17. yüzyıl Osmanlı alimi ve bürokratı olan Beyāżīzāde Aḥmed Efendi’nin, biri Muḥyīddīn el-Ḳuraşī’nin el-Cevāhiru’l-Muḍiyye’si diğeri de Muṣliḥuddīn el-Amāsī’nin Maḫzenu’l-Fıḳh’ı olmak üzere iki yazma eser nüshasının vikaye ve zahriye sayfalarına not ettiği fuḳahāʾ-i Rūm’a dair listeleri bu yazının konusunu oluşturmaktadır. Beyāżīzāde’nin gözünden Anadolu fıkıh geleneğinin nasıl okunduğunu gösteren bu listeler, her bir yazma eser nüshasının kendine özgü olarak değerlendirilmesi gerektiği gerçeğini teyit etmektedir. Beyāżīzāde; 8./14. ve 12./18. yüzyıllar arasında yaşamış, Rūmī nispesi taşıyan, Ḥanefīliğe mensup ve Ḥanefī fıkhında eser yazmış kimseleri listelemeye çalışmış, bu kapsamda toplamda altmışa yakın kişiye listelerinde yer vermiştir. Listelerde benzer isimleri zikretmiş olsa da bunları geç-erken dönem, meşhur olup olmama, eser yazıp yazmama, muhakkik alim olup olmama gibi değişkenlere göre farklı şekillerde sınıflamıştır. Listelerin en dikkat çekici özelliği, Beyāżīzāde’nin fakihleri Rūmī kimlik temelinde sunmasıdır; bu haliyle listeler, aynı zamanda onun bu kimliği nasıl algıladığına dair de anlamlı bir resim ortaya koymaktadır. Bu makalede, ilkin listelerin Beyāżīzāde’ye aidiyetini ele aldım ve listelerin oluşturulmasının ardında yatan muhtemel saikler hakkında öngörülerde bulundum. Beyāżīzāde’nin, orijinalinde her birini ayrı bir metin olarak yazdığı listeleri tablolara dönüştürdüm ve kendisinin verdiği bilgileri korudum. Dipnotlarda, listelerdeki isimlere dair verdiği Beyāżīzāde’nin bilgilerin doğruluğuna ilişkin tamamlayıcı mahiyette değerlendirmelerde bulundum. Son başlıkta, listelere dahil ettiği ya da etmediği isimleri dikkate almak suretiyle Beyāżīzāde’nin listeleri oluştururken gözettiği belirli kriterleri tespit etmeye çalıştım. Sonuç bölümünde ise ana hatlarıyla Beyāżīzāde’nin zihin dünyasında Rūm/Rūmī kavramlarının neye karşılık geliyor olabileceğini tartıştım.","PeriodicalId":36545,"journal":{"name":"Ankara Universitesi Ilahiyat Fakultesi Dergisi","volume":"1 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-05-31","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"69569936","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
İnsanları çaresiz bırakan doğal afetlerden biri de şiddetli yağışlar neticesinde ortaya çıkan ve yıkıcı sonuçlar doğurabilen sel felaketleridir. Kâbe’ye ev sahipliği yapan, hac ve umre ibadetlerinin merkezi olan Mekke, tarihinde pek çok sel baskınına maruz kalmıştır. Dar bir vadide yer alması, iklimi ve düzensiz yağış alan bir bölgede yer alması gibi nedenlerle Mekke, sık sık sel felaketleri ile karşı karşıya kalmıştır. Doğal olarak Kâbe de bu sel felaketlerinden etkilenmiş, bu durum, zaman zaman kutsal mabedin hasar görmesine veya yıkılmasına yol açmıştır. Bu sellerden, Mekke halkının yanında hac ve umre için buraya gelen misafirler de etkilenmiş; söz konusu afetlerde kimisi evini, kimisi binek hayvanını, kimisi de canını kaybetmiştir. Sel sularının yol açtığı zararlardan korunmak için çeşitli tedbirler alınmış, ancak bu tedbirler, şehri ve Kâbe’yi korumak için yeterli olmamıştır. Bu çalışmada, ʿAbbāsīler zamanında Mekke’de meydana gelen sel felaketleri ele alınmıştır. Bu seller kronolojik olarak sıralanmış, sellerin nedenleri, yol açtığı hasarlar, can kayıpları ve bu felaket karşısında alınan tedbirler üzerinde birtakım tespit ve değerlendirmelerde bulunulmuştur.
{"title":"ʿAbbāsīler Döneminde Mekke’de Meydana Gelen Sel Baskınları","authors":"Haci Ataş","doi":"10.33227/auifd.1250243","DOIUrl":"https://doi.org/10.33227/auifd.1250243","url":null,"abstract":"İnsanları çaresiz bırakan doğal afetlerden biri de şiddetli yağışlar neticesinde ortaya çıkan ve yıkıcı sonuçlar doğurabilen sel felaketleridir. Kâbe’ye ev sahipliği yapan, hac ve umre ibadetlerinin merkezi olan Mekke, tarihinde pek çok sel baskınına maruz kalmıştır. Dar bir vadide yer alması, iklimi ve düzensiz yağış alan bir bölgede yer alması gibi nedenlerle Mekke, sık sık sel felaketleri ile karşı karşıya kalmıştır. Doğal olarak Kâbe de bu sel felaketlerinden etkilenmiş, bu durum, zaman zaman kutsal mabedin hasar görmesine veya yıkılmasına yol açmıştır. Bu sellerden, Mekke halkının yanında hac ve umre için buraya gelen misafirler de etkilenmiş; söz konusu afetlerde kimisi evini, kimisi binek hayvanını, kimisi de canını kaybetmiştir. Sel sularının yol açtığı zararlardan korunmak için çeşitli tedbirler alınmış, ancak bu tedbirler, şehri ve Kâbe’yi korumak için yeterli olmamıştır. Bu çalışmada, ʿAbbāsīler zamanında Mekke’de meydana gelen sel felaketleri ele alınmıştır. Bu seller kronolojik olarak sıralanmış, sellerin nedenleri, yol açtığı hasarlar, can kayıpları ve bu felaket karşısında alınan tedbirler üzerinde birtakım tespit ve değerlendirmelerde bulunulmuştur.","PeriodicalId":36545,"journal":{"name":"Ankara Universitesi Ilahiyat Fakultesi Dergisi","volume":" ","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-05-31","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"47995184","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
slam medeniyetinde erken dönemlerden itibaren Müslümanların siyasi, iktisadi ve sosyal alanlardaki gelişimi ile güzel sanatlara ve özellikle musiki sanatına artan ilgisi arasında bir paralellik olduğu söylenebilir. Musiki ile profesyonel anlamda ilgilenen kişilerin sayısının arttığı ve meşhur musikişinasların yetişmeye başladığı Emevīler (hs. 41-132/661-750) döneminden sonra özellikle ʿAbbāsīler (hs. 132-656/750-1258) döneminde musiki ilminin nazari ve ameli yönüne ilişkin telif edilen eserlerde belirgin bir artış yaşanmıştır. Fāṭımīler döneminde (hs. 297-567/909-1171) de musiki konusundaki bu gelişmeler devam etmiştir. Ancak birçok meşhur musikişinasın yetiştiği ve musiki sanatı açısından önemli gelişmelerin yaşandığı ʿAbbāsīler ile aynı dönemde tarih sahnesinde bulunan Fāṭımīlerin musikisinin ʿAbbāsīlerin gölgesinde kaldığı düşünülebilir. İslam medeniyetinde musikinin tarihsel gelişimine dair yazılmış eserlere genel olarak baktığımızda, kronolojik bir tasnifle Cahiliye döneminden başlayarak her dönemin musiki kültürü ve meşhur musikişinaslarına dair bilgilere yer verildiği görülmektedir. Ancak ʿAbbāsī Devleti’nin zayıflamaya başladığı 10. asırda Kuzey Afrika merkezli kurulup kısa sürede Mısır’ı ele geçirmesiyle İslam dünyasında büyük ses getiren ve tarih sahnesinde kaldıkları üç asırlık süreçte siyasi, dini kültürel ve sosyal hayatta derin izler bırakan Fāṭımīler Devleti dönemindeki musiki kültüründen musiki tarihine dair eserlerde yeterince söz edilmediği anlaşılmaktadır. Yaptığımız literatür taramasında Fāṭımīlerin musiki kültürüne dair kapsamlı bir çalışma tespit edilememiştir. Kanaatimizce bunun en temel gerekçesi ʿAbbāsīlerin halen İslam dünyasının en kudretli devleti olarak varlığını sürdürdüğü bir dönemde ortaya çıktıkları için Fāṭımīlerin arka planda kalması ve Fāṭımīler dönemi musikisine dair kaynakların yetersizliği yahut sınırlı bilgilerin dağınık şekilde farklı kaynaklarda bulunmasıdır. Bu çalışmada öncelikle Fāṭımīler döneminin mimari, güzel sanatlar ve edebiyat gibi alanlardaki durumu kısaca ele alınacaktır. Daha sonra dönemin musiki kültürüne ışık tutmak gayesi ile Fatımi sarayında musikinin yeri ve musikişinasların himayesi, dini merasimlerde musikinin kullanımı, sosyal hayatta musikinin durumu, Fāṭımīler döneminde musiki konusunda yapılan ilmi çalışmalar ve o dönem musikişinaslar tarafından kullanılan çalgılar hakkında tespit edebildiğimiz bilgiler ışığında değerlendirmeler yapılacaktır. Bu çalışmanın temel amacı, İslam medeniyeti tarihinde Fāṭımīlerin musiki sanatı ile olan ilişkisini ortaya koymaya çalışmak ve böylece musiki tarihi açısından Fāṭımīler dönemi hakkındaki boşluğu gidermek noktasında bir katkı sunarak yapılabilecek diğer akademik çalışmalar için bir farkındalık oluşturmaktır.
自伊斯兰文化早期以来,穆斯林就被告知,良好艺术,尤其是音乐的政治、权力和社会发展之间存在着相似之处。自埃梅维尔(hs.41-132/661-750)时代以来,对音乐和专业音乐感兴趣的人数有所增加,尤其是在132-656/750-1258年间,这与音乐科学的温和和操作有关。这些发展在各阶段继续进行(hs.297-567/909-1171)。然而,许多著名音乐家和同一时代的音乐家的音乐可以被认为是在阿巴斯的阴影下,这在音乐界很重要。伊斯拉姆·梅登尼耶廷德·穆西基宁·塔里赫塞尔·格利希米内·戴尔·亚兹ılmışeserlere genel olarak baktığımızda,kronoljik bir tasnifle Cahiliye döneminden başlayarak她的dönermin musiki kültürüve meşhur。然而,10年后,Abbāsī开始削弱国家。20世纪初,在伊斯兰世界发出巨大声音的福克兰国的政治、宗教、社会和文化事件最近在北非发生,自该国成立三十年以来,在该国的音乐史上还没有得到足够的重视。在我们的文学扫描中,并没有对范的音乐文化进行全面的研究。根据我们的法律,后者必须留在祖国的背景下,而世界是伊斯兰教中最强大的国家,关于祖国时代音乐的资源缺乏或信息有限的问题可以从不同的来源找到。首先,将简要考虑祖国时代的建筑、美丽的艺术和文学。后来,人们可以了解音乐文化、音乐在法提姆宫的地位和音乐、音乐在宗教活动中的作用以及音乐在社会生活中的作用,在音乐节期间,第一批音乐研究和音乐家将根据我们可以识别的音乐家使用的噪音信息进行评估。这项工作的主要目的是为其他学术研究创造意识,这些研究可以有助于创造文明史上父亲与伊斯兰音乐艺术之间的关系,并有助于祖国时代的结束。
{"title":"Fāṭımīler Dönemi Musiki Kültürü Üzerine Bir Değerlendirme","authors":"Muhammet Sevi̇nç","doi":"10.33227/auifd.1258127","DOIUrl":"https://doi.org/10.33227/auifd.1258127","url":null,"abstract":"slam medeniyetinde erken dönemlerden itibaren Müslümanların siyasi, iktisadi ve sosyal alanlardaki gelişimi ile güzel sanatlara ve özellikle musiki sanatına artan ilgisi arasında bir paralellik olduğu söylenebilir. Musiki ile profesyonel anlamda ilgilenen kişilerin sayısının arttığı ve meşhur musikişinasların yetişmeye başladığı Emevīler (hs. 41-132/661-750) döneminden sonra özellikle ʿAbbāsīler (hs. 132-656/750-1258) döneminde musiki ilminin nazari ve ameli yönüne ilişkin telif edilen eserlerde belirgin bir artış yaşanmıştır. Fāṭımīler döneminde (hs. 297-567/909-1171) de musiki konusundaki bu gelişmeler devam etmiştir. Ancak birçok meşhur musikişinasın yetiştiği ve musiki sanatı açısından önemli gelişmelerin yaşandığı ʿAbbāsīler ile aynı dönemde tarih sahnesinde bulunan Fāṭımīlerin musikisinin ʿAbbāsīlerin gölgesinde kaldığı düşünülebilir. İslam medeniyetinde musikinin tarihsel gelişimine dair yazılmış eserlere genel olarak baktığımızda, kronolojik bir tasnifle Cahiliye döneminden başlayarak her dönemin musiki kültürü ve meşhur musikişinaslarına dair bilgilere yer verildiği görülmektedir. Ancak ʿAbbāsī Devleti’nin zayıflamaya başladığı 10. asırda Kuzey Afrika merkezli kurulup kısa sürede Mısır’ı ele geçirmesiyle İslam dünyasında büyük ses getiren ve tarih sahnesinde kaldıkları üç asırlık süreçte siyasi, dini kültürel ve sosyal hayatta derin izler bırakan Fāṭımīler Devleti dönemindeki musiki kültüründen musiki tarihine dair eserlerde yeterince söz edilmediği anlaşılmaktadır. Yaptığımız literatür taramasında Fāṭımīlerin musiki kültürüne dair kapsamlı bir çalışma tespit edilememiştir. Kanaatimizce bunun en temel gerekçesi ʿAbbāsīlerin halen İslam dünyasının en kudretli devleti olarak varlığını sürdürdüğü bir dönemde ortaya çıktıkları için Fāṭımīlerin arka planda kalması ve Fāṭımīler dönemi musikisine dair kaynakların yetersizliği yahut sınırlı bilgilerin dağınık şekilde farklı kaynaklarda bulunmasıdır. Bu çalışmada öncelikle Fāṭımīler döneminin mimari, güzel sanatlar ve edebiyat gibi alanlardaki durumu kısaca ele alınacaktır. Daha sonra dönemin musiki kültürüne ışık tutmak gayesi ile Fatımi sarayında musikinin yeri ve musikişinasların himayesi, dini merasimlerde musikinin kullanımı, sosyal hayatta musikinin durumu, Fāṭımīler döneminde musiki konusunda yapılan ilmi çalışmalar ve o dönem musikişinaslar tarafından kullanılan çalgılar hakkında tespit edebildiğimiz bilgiler ışığında değerlendirmeler yapılacaktır. Bu çalışmanın temel amacı, İslam medeniyeti tarihinde Fāṭımīlerin musiki sanatı ile olan ilişkisini ortaya koymaya çalışmak ve böylece musiki tarihi açısından Fāṭımīler dönemi hakkındaki boşluğu gidermek noktasında bir katkı sunarak yapılabilecek diğer akademik çalışmalar için bir farkındalık oluşturmaktır.","PeriodicalId":36545,"journal":{"name":"Ankara Universitesi Ilahiyat Fakultesi Dergisi","volume":"1 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-05-31","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"69569930","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
According to the logical problem of evil, the co-existence of evil and the theistic God who is considered to be omniscient, omnipotent, and omnibenevolent is impossible. The fact that our world contains evils invalidates the existence of the theistic God. A libertarian theistic response to this problem, the free will defense, holds that if God actually has or could have a sufficient reason to actualize a world containing evils, the problem fails. This good reason, according to the defense, might be significant freedom, the freedom to choose between moral good and evil. Yujin Nagasawa, Graham Oppy, and Nick Trakakis, however, approach this debate from a different angle and argue that the traditional theistic view of heaven is a problem for this theistic response when we ask whether there is freedom in heaven. They contend that if the inhabitants of heaven do not have significant freedom, free will cannot be a great good that gives God a good reason to create a world containing evils. Thus, the free will defense fails. In this paper, I claim that this is mistaken. I argue that even though the inhabitants of heaven are not free in the most robust sense (i.e. they are no longer capable of sinning), this does not show that significant freedom is not a great good that justifies God’s creating a world containing evils.
根据邪恶的逻辑问题,邪恶与被认为是无所不知、无所不能、无所仁慈的有神论上帝共存是不可能的。我们的世界包含邪恶的事实使有神论上帝的存在无效。一个自由意志有神论对这个问题的回应,自由意志辩护,认为如果上帝实际上有或可能有足够的理由来实现一个包含邪恶的世界,这个问题就失败了。这个好的理由,根据辩方,可能是重要的自由,在道德善与恶之间选择的自由。然而,Yujin Nagasawa, Graham Oppy和Nick Trakakis从不同的角度来看待这场辩论,他们认为,当我们问天堂是否有自由时,传统的有神论天堂观对有神论的回应是一个问题。他们认为,如果天堂的居民没有显著的自由,自由意志就不能成为一个伟大的善,不能给上帝一个创造一个包含邪恶的世界的好理由。因此,自由意志的辩护失败了。在本文中,我认为这是错误的。我认为,即使天堂的居民在最严格的意义上不是自由的(即他们不再有犯罪的能力),这并不表明,重要的自由不是一个伟大的善,证明上帝创造一个包含邪恶的世界是正当的。
{"title":"The Free Will Defense and the Problem of Heavenly Freedom","authors":"F. Taşkin","doi":"10.33227/auifd.1258091","DOIUrl":"https://doi.org/10.33227/auifd.1258091","url":null,"abstract":"According to the logical problem of evil, the co-existence of evil and the theistic God who is considered to be omniscient, omnipotent, and omnibenevolent is impossible. The fact that our world contains evils invalidates the existence of the theistic God. A libertarian theistic response to this problem, the free will defense, holds that if God actually has or could have a sufficient reason to actualize a world containing evils, the problem fails. This good reason, according to the defense, might be significant freedom, the freedom to choose between moral good and evil. Yujin Nagasawa, Graham Oppy, and Nick Trakakis, however, approach this debate from a different angle and argue that the traditional theistic view of heaven is a problem for this theistic response when we ask whether there is freedom in heaven. They contend that if the inhabitants of heaven do not have significant freedom, free will cannot be a great good that gives God a good reason to create a world containing evils. Thus, the free will defense fails. In this paper, I claim that this is mistaken. I argue that even though the inhabitants of heaven are not free in the most robust sense (i.e. they are no longer capable of sinning), this does not show that significant freedom is not a great good that justifies God’s creating a world containing evils.","PeriodicalId":36545,"journal":{"name":"Ankara Universitesi Ilahiyat Fakultesi Dergisi","volume":"1 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-05-31","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"69569921","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Platon’da ruha dair yapılacak bir araştırma için incelenmesi gereken metinler Apology, Meno, Phaedo ve Timaeus’tur. Bilindiği gibi Platon’un eserleri için üç ana dönem tayin edilir. Bunlar erken dönem, orta dönem ve geç dönem eserleridir. Bu ayrıma göre Apology ve Meno erken dönem, Phaedo ve Timaeus ise orta dönem eserleridir. Bu eserler aynı zamanda Platon’un ruh anlayışının sadece kronolojik sırasını değil aynı zamanda düşüncesinin oluşum aşamalarını da göstermektedir. Bu makalenin amacı Phaedo’yu merkeze alarak ruha dair geliştirilen “döngüsel (karşıtlık),” “hatırlama” ve “ruhların formlara ve tanrılara yakınlığı” argümanlarını ortaya koymaktır. Aynı zamanda bu üç argümanın, hem ruhun bedenden bağımsız (önceki) varlığı ve ölümsüzlüğünü ispatlamada hem de ruh-beden ilişkisi bağlamında tartışılan birtakım meseleleri izah etmede yeterli olup olmadığını tartışmaktır. “Hatırlama argümanı” ruhun bedenden önce de var olduğunu ispat eden bir argüman olarak ilk defa Meno’da karşımıza çıkmaktadır. Bu nedenle argüman, bilgiyi sınayarak öğretme/hatırlatmaya dayanan bir yönteme dayandırılmaktadır. “Döngüsel argüman” ve “ruhların form ve tanrılara yakınlığı argümanı” ise hatırlama argümanı ile birlikte Phaedo’da inceden inceye işlenmektedir. Bu makalede argümanlara yöneltilen itirazlar hem Phaedo’da muhatapların itirazları hem de Aristoteles’in De Anima’daki bazı itirazları yardımıyla değerlendirilmektedir. Apology ve Timaeus öne sürülen argümanların incelenmesi açısından merkezi bir rol oluşturmadığı için burada göz ardı edilmektedir. Ayrıca meselenin İslam felsefesi geleneği içerisinde ruh-beden ilişkisi açısından ne türden yansımalara yol açmış olabileceğine dair bazı noktalara Aḥvālu’n-Nefs özelinde temas edilmektedir.
{"title":"Platon’da Ruhun Ezelî Bir Form Olarak Ölümsüzlüğünün İspatı","authors":"Eyüp Şahi̇n","doi":"10.33227/auifd.1233780","DOIUrl":"https://doi.org/10.33227/auifd.1233780","url":null,"abstract":"Platon’da ruha dair yapılacak bir araştırma için incelenmesi gereken metinler Apology, Meno, Phaedo ve Timaeus’tur. Bilindiği gibi Platon’un eserleri için üç ana dönem tayin edilir. Bunlar erken dönem, orta dönem ve geç dönem eserleridir. Bu ayrıma göre Apology ve Meno erken dönem, Phaedo ve Timaeus ise orta dönem eserleridir. Bu eserler aynı zamanda Platon’un ruh anlayışının sadece kronolojik sırasını değil aynı zamanda düşüncesinin oluşum aşamalarını da göstermektedir. Bu makalenin amacı Phaedo’yu merkeze alarak ruha dair geliştirilen “döngüsel (karşıtlık),” “hatırlama” ve “ruhların formlara ve tanrılara yakınlığı” argümanlarını ortaya koymaktır. Aynı zamanda bu üç argümanın, hem ruhun bedenden bağımsız (önceki) varlığı ve ölümsüzlüğünü ispatlamada hem de ruh-beden ilişkisi bağlamında tartışılan birtakım meseleleri izah etmede yeterli olup olmadığını tartışmaktır. “Hatırlama argümanı” ruhun bedenden önce de var olduğunu ispat eden bir argüman olarak ilk defa Meno’da karşımıza çıkmaktadır. Bu nedenle argüman, bilgiyi sınayarak öğretme/hatırlatmaya dayanan bir yönteme dayandırılmaktadır. “Döngüsel argüman” ve “ruhların form ve tanrılara yakınlığı argümanı” ise hatırlama argümanı ile birlikte Phaedo’da inceden inceye işlenmektedir. Bu makalede argümanlara yöneltilen itirazlar hem Phaedo’da muhatapların itirazları hem de Aristoteles’in De Anima’daki bazı itirazları yardımıyla değerlendirilmektedir. Apology ve Timaeus öne sürülen argümanların incelenmesi açısından merkezi bir rol oluşturmadığı için burada göz ardı edilmektedir. Ayrıca meselenin İslam felsefesi geleneği içerisinde ruh-beden ilişkisi açısından ne türden yansımalara yol açmış olabileceğine dair bazı noktalara Aḥvālu’n-Nefs özelinde temas edilmektedir.","PeriodicalId":36545,"journal":{"name":"Ankara Universitesi Ilahiyat Fakultesi Dergisi","volume":"1 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-05-22","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"47400511","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Bu çalışma, Ebū Bekr Aḥmed b. ʿAlī er-Razī el-Ceṣṣāṣ’ın (ö.370/981) Şerḥu’l-Cāmiʿi’l-Kebīr, Şerḥu Muḫtaṣari’ṭ-Ṭaḥāvī, el-Fuṣūl fi’l-Uṣūl, Aḥkāmu’l-Ḳur’ān ve Şerḥu Edebi’l-Ḳāḍī eserlerinde geçen lafız türlerinin incelenmesini konu edinmiştir. Bu amaçla sırasıyla muḥkem, müteşābih, ẓāhir, müşterek, hakikat, mecāz, ṣarīḥ, kināye, muṭlaḳ, muḳayyed, mübhem, ʿumūm, ḫuṣūṣ, naṣṣ, mücmel ve müfesser lafız türleri mahiyetleri ve birbirleriyle ilişkileri üzerinden ele alınmıştır. Devamında, bu incelemede sırasında tespit edilen, el-Ceṣṣāṣ’ın lafız türlerine yaklaşımına ilişkin bazı ilke ve sonuçlar ayrı bir bölüm altında paylaşılmıştır. Son olarak el-Ceṣṣāṣ’ın usul anlayışında yer alan lafız türleri diyagramatik bir taksim üzerinden açıklamalı olarak sunulmuş, taksime ilişkin bazı yorum ve çıkarımlarda bulunulmuştur.
{"title":"El-Cessas’ın Usul Anlayışında Lafız türleri ve Diyagramatik Bir Taksim Önerisi","authors":"Kâmil Çalişkan","doi":"10.33227/auifd.1052293","DOIUrl":"https://doi.org/10.33227/auifd.1052293","url":null,"abstract":"Bu çalışma, Ebū Bekr Aḥmed b. ʿAlī er-Razī el-Ceṣṣāṣ’ın (ö.370/981) Şerḥu’l-Cāmiʿi’l-Kebīr, Şerḥu Muḫtaṣari’ṭ-Ṭaḥāvī, el-Fuṣūl fi’l-Uṣūl, Aḥkāmu’l-Ḳur’ān ve Şerḥu Edebi’l-Ḳāḍī eserlerinde geçen lafız türlerinin incelenmesini konu edinmiştir. Bu amaçla sırasıyla muḥkem, müteşābih, ẓāhir, müşterek, hakikat, mecāz, ṣarīḥ, kināye, muṭlaḳ, muḳayyed, mübhem, ʿumūm, ḫuṣūṣ, naṣṣ, mücmel ve müfesser lafız türleri mahiyetleri ve birbirleriyle ilişkileri üzerinden ele alınmıştır. Devamında, bu incelemede sırasında tespit edilen, el-Ceṣṣāṣ’ın lafız türlerine yaklaşımına ilişkin bazı ilke ve sonuçlar ayrı bir bölüm altında paylaşılmıştır. Son olarak el-Ceṣṣāṣ’ın usul anlayışında yer alan lafız türleri diyagramatik bir taksim üzerinden açıklamalı olarak sunulmuş, taksime ilişkin bazı yorum ve çıkarımlarda bulunulmuştur.","PeriodicalId":36545,"journal":{"name":"Ankara Universitesi Ilahiyat Fakultesi Dergisi","volume":"41 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-11-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"69569495","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
ساعدُ مُعجمُ الطِّفل في تنمية الثَّروة اللَّفظيَّة لأبناء اللُّغة الأمّ، ويُؤدِّي دورًا مُهمًّا في عمليَّة اكتساب اللُّغة. ومع وجود هذا النَّوع من المعاجم في العديد من اللُّغات الإنسانيَّة، فإنَّ المكتبة العربيَّة تكاد تخلو من معاجم الطِّفل بمفهومها الدَّقيق؛ حيثُ تُصَنَّفُ المعاجمُ الموجودة على أنَّها مدرسيَّة أو مُيَسَّرة. ورغبةً في توجيه العناية إلى أهمِّيَّة هذا الـمُعجم والحاجة إليه، فإنَّ هذه الدِّراسة تسعى إلى بناء مُدوَّنةٍ لُغويَّة تكونُ موردًا لـمُعجم الطِّفل العربيّ. ويستمدُّ الباحثُ مادَّةَ الـمُدوَّنة من النُّصُوص العربيَّة الـمُوَجَّهة للطِّفل في مراحل الطُّفولة: الـمُبكِّرة، والـمُتوسِّطة، والـمُتأخِّرة؛ كما يستعينُ بأساليب التَّحليل الإحصائيّ وأدوات مُعالجة اللُّغات الطَّبيعيَّة في استخلاص البيانات الأساسيَّة. وتهدفُ الدِّراسةُ إلى: تقديم رُؤيةٍ منهجيَّة لبناء مُدوَّنةٍ لُغويَّة للطِّفل العربيّ؛ كما تهدفُ إلى اقتراح تصوُّر لتوزيع المعلومات الـمُعجميَّة في الـمُعجم المنشود. وقد توصَّلَت الدِّراسةُ إلى جُملةٍ من النَّتائج، منها: توفيرُ موردٍ لُغويٍّ جديد في اللُّغة العربيَّة، وتقديمُ منهجٍ لبناء هذا المورد وتطويره لغاية الصِّناعة الـمُعجميَّة، وإعداد ثلاثة نماذج مُعجميَّة تُناسبُ الفئات العُمريَّة للطِّفل العربيّ
{"title":"مُدوَّنة مُعجَم الطِّفل العَربيّ: نَحْوَ مَوردٍ لُغويٍّ جَديد","authors":"Almoataz B. Al-Said","doi":"10.33227/auifd.1086728","DOIUrl":"https://doi.org/10.33227/auifd.1086728","url":null,"abstract":"ساعدُ مُعجمُ الطِّفل في تنمية الثَّروة اللَّفظيَّة لأبناء اللُّغة الأمّ، ويُؤدِّي دورًا مُهمًّا في عمليَّة اكتساب اللُّغة. ومع وجود هذا النَّوع من المعاجم في العديد من اللُّغات الإنسانيَّة، فإنَّ المكتبة العربيَّة تكاد تخلو من معاجم الطِّفل بمفهومها الدَّقيق؛ حيثُ تُصَنَّفُ المعاجمُ الموجودة على أنَّها مدرسيَّة أو مُيَسَّرة. ورغبةً في توجيه العناية إلى أهمِّيَّة هذا الـمُعجم والحاجة إليه، فإنَّ هذه الدِّراسة تسعى إلى بناء مُدوَّنةٍ لُغويَّة تكونُ موردًا لـمُعجم الطِّفل العربيّ. ويستمدُّ الباحثُ مادَّةَ الـمُدوَّنة من النُّصُوص العربيَّة الـمُوَجَّهة للطِّفل في مراحل الطُّفولة: الـمُبكِّرة، والـمُتوسِّطة، والـمُتأخِّرة؛ كما يستعينُ بأساليب التَّحليل الإحصائيّ وأدوات مُعالجة اللُّغات الطَّبيعيَّة في استخلاص البيانات الأساسيَّة. وتهدفُ الدِّراسةُ إلى: تقديم رُؤيةٍ منهجيَّة لبناء مُدوَّنةٍ لُغويَّة للطِّفل العربيّ؛ كما تهدفُ إلى اقتراح تصوُّر لتوزيع المعلومات الـمُعجميَّة في الـمُعجم المنشود. وقد توصَّلَت الدِّراسةُ إلى جُملةٍ من النَّتائج، منها: توفيرُ موردٍ لُغويٍّ جديد في اللُّغة العربيَّة، وتقديمُ منهجٍ لبناء هذا المورد وتطويره لغاية الصِّناعة الـمُعجميَّة، وإعداد ثلاثة نماذج مُعجميَّة تُناسبُ الفئات العُمريَّة للطِّفل العربيّ","PeriodicalId":36545,"journal":{"name":"Ankara Universitesi Ilahiyat Fakultesi Dergisi","volume":"1 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-11-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"69569620","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Bu yazıda İzmirli İsmail Hakkı’nın (1869-1946) Mehmed Said Hatiboğlu arşivinde bulunan bir mektubu neşredilmiştir. 29.6.1939 tarihli mektup Burdur Müftüsü Mehmet Re’fet Efendi’nin (1879-1945) iki talebesine hitaben kaleme alınmıştır. İzmirli’nin yazdıklarından, Mehmet Re’fet Efendi’nin kendisinden İbn Ḥazm’ın (ö. 456/1064) el-Muḥallā isimli eserinin ribā bahsinin tercümesini talep ettiği anlaşılmaktadır. İsmail Hakkı, meşguliyeti dolayısıyla bu isteği yerine getiremeyeceğini ifade etmekle birlikte mektubunda İbn Ḥazm’ın Ebū Ḥanīfe’ye (ö. 150/767) ve Hanefīlere yönelttiği eleştirileri değerlendirmiştir. Bu çalışmada bir reddiye hüviyetinde olan mektup, atıf yapılan ayet, hadis ve kaynaklar tahric edilerek yayınlanmıştır.
Bu yazıdaïzmirliïsmail Hackı'nın(1869-1946)Mehmed Said Hatiboğlu arşivinde bulunan bir mektubu neşredilmiştir。1939年6月29日,Burdur MüftüsüMehmet Re'fet的信应Sir(1879-1945)的要求被敦促留下。根据伊兹密尔的说法,Mehmet Re'fet本人要求伊本·阿哈兹姆翻译丝带花园(ö.456/1064)。Ishmael的工作权评估了Ibn Hasam的EbúHannife(ö.150/767)和Hannife进行的审查,确认他将无法遵守这一要求。这项研究中的拒绝信已经发表,标志、手势和资源正在收集中。
{"title":"İsmail Hakkı İzmirli’nin Burdur’a Yazdığı İlmî Bir Mektup","authors":"Bünyamin Erul","doi":"10.33227/auifd.1203366","DOIUrl":"https://doi.org/10.33227/auifd.1203366","url":null,"abstract":"Bu yazıda İzmirli İsmail Hakkı’nın (1869-1946) Mehmed Said Hatiboğlu arşivinde bulunan bir mektubu neşredilmiştir. 29.6.1939 tarihli mektup Burdur Müftüsü Mehmet Re’fet Efendi’nin (1879-1945) iki talebesine hitaben kaleme alınmıştır. İzmirli’nin yazdıklarından, Mehmet Re’fet Efendi’nin kendisinden İbn Ḥazm’ın (ö. 456/1064) el-Muḥallā isimli eserinin ribā bahsinin tercümesini talep ettiği anlaşılmaktadır. İsmail Hakkı, meşguliyeti dolayısıyla bu isteği yerine getiremeyeceğini ifade etmekle birlikte mektubunda İbn Ḥazm’ın Ebū Ḥanīfe’ye (ö. 150/767) ve Hanefīlere yönelttiği eleştirileri değerlendirmiştir. Bu çalışmada bir reddiye hüviyetinde olan mektup, atıf yapılan ayet, hadis ve kaynaklar tahric edilerek yayınlanmıştır.","PeriodicalId":36545,"journal":{"name":"Ankara Universitesi Ilahiyat Fakultesi Dergisi","volume":"1 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-11-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"69570328","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}