Bu çalışma, “Eramine-i Acem” olarak anılan İran Ermeni tüccarlarının erken modern dönem Anadolu’sundaki ticari merkezlerin haritalandırılmasını amaçlamaktadır. Çalışmanın gös-terdiği üzere 1550-1800 döneminde tüccarlar, Anadolu coğrafyasını kesen uluslararası tica-ret yollarının dışındaki küçük kasaba ve kentlerde kendi ticari sahalarını oluşturabilmişler-di. Arşiv belgelerinden de anlaşılacağı gibi ticari faaliyetlerinin genişlemesi, Acem tüccarla-rını hanlarda uzun süre kalmaya ve yerel tacirlerle iş birliği yapmaya itmişti. Ancak bu faali-yetler, tüccarların vergi yükümlülükleri ve yerel unsurların mal alışverişlerindeki ticari öncelikleri hususlarında yerelden sert bir muhalefetle karşılaşmıştı. Özellikle 1550’lerden sonra çıkarılan birçok emir, Acem tüccarının Osmanlı merkeziyle çatışmaktan olabildiğince kaçındığını gösterirken tüccarların gümrük vergisi ödemekten sıklıkla kaçtıklarına ve ticari düzenlemeler için devletle sıkı pazarlıklar yaptıklarına işaret etmektedir. Ancak 1550-1650 döneminde Osmanlı merkezi ile Acem tüccarların aralarındaki ilişkiyi belirleyen asıl dina-mik, tüccarların vergi kaçırmasından ziyade Osmanlı-Akdeniz havzasındaki para kriziydi. Bu krizin tam ortasında Acem tüccarları gümüş ve değerli madenleri, Batı ve Orta Anado-lu’dan doğudaki gümrük bölgesine ve Safevi sahasına taşımaya çalışmışlardı.
这项研究旨在绘制阿纳多卢的早期营销中心地图,伊朗商人称之为Eramine-i Acem。Çalışmanın gös-terdiğiüzere 1550-1800 döneminde tüccarlar,Anadolu coğrafiasınıkesen uluslararasıtica ret yollarınşn dış。从档案中可以发现,贸易活动的扩大导致了Acem贸易商与当地骚扰的长期合作。然而,这些活动、贸易商的税收负担和国内商品销售的偏好都遭到了来自当地的强烈反对。特别是,1550年代后发布了许多命令,表明Acem贸易商尽可能频繁地逃到奥斯曼中心,贸易商经常逃离以纳税,并与国家建立了严格的市场来监管贸易。然而,在1550-1650年期间,大洋之海的主要dinomik危机不仅仅是商人的逃税,这也确定了Acem商人之间的关系。在这场危机中,Acem商人试图将西部和中部阿纳多地区的银矿和贵矿转移到东部和Safevi地区。
{"title":"Anadolu’da “Eramine-i Acem”i Haritalandırmak: Yollar, Hanlar, Mallar ve Gümüş","authors":"Cahit Telci, İrfan Kokdaş","doi":"10.18513/egetid.1226581","DOIUrl":"https://doi.org/10.18513/egetid.1226581","url":null,"abstract":"Bu çalışma, “Eramine-i Acem” olarak anılan İran Ermeni tüccarlarının erken modern dönem Anadolu’sundaki ticari merkezlerin haritalandırılmasını amaçlamaktadır. Çalışmanın gös-terdiği üzere 1550-1800 döneminde tüccarlar, Anadolu coğrafyasını kesen uluslararası tica-ret yollarının dışındaki küçük kasaba ve kentlerde kendi ticari sahalarını oluşturabilmişler-di. Arşiv belgelerinden de anlaşılacağı gibi ticari faaliyetlerinin genişlemesi, Acem tüccarla-rını hanlarda uzun süre kalmaya ve yerel tacirlerle iş birliği yapmaya itmişti. Ancak bu faali-yetler, tüccarların vergi yükümlülükleri ve yerel unsurların mal alışverişlerindeki ticari öncelikleri hususlarında yerelden sert bir muhalefetle karşılaşmıştı. Özellikle 1550’lerden sonra çıkarılan birçok emir, Acem tüccarının Osmanlı merkeziyle çatışmaktan olabildiğince kaçındığını gösterirken tüccarların gümrük vergisi ödemekten sıklıkla kaçtıklarına ve ticari düzenlemeler için devletle sıkı pazarlıklar yaptıklarına işaret etmektedir. Ancak 1550-1650 döneminde Osmanlı merkezi ile Acem tüccarların aralarındaki ilişkiyi belirleyen asıl dina-mik, tüccarların vergi kaçırmasından ziyade Osmanlı-Akdeniz havzasındaki para kriziydi. Bu krizin tam ortasında Acem tüccarları gümüş ve değerli madenleri, Batı ve Orta Anado-lu’dan doğudaki gümrük bölgesine ve Safevi sahasına taşımaya çalışmışlardı.","PeriodicalId":40948,"journal":{"name":"Tarih Incelemeleri Dergisi","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.1,"publicationDate":"2022-12-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"49102454","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Osmanlı Devleti’nin, Yemen vilayetinde hakimiyet kurup idari yapıya ilişkin düzenlemeler yapması 20. yüzyıla kadar sürdü. Bu durum vilayette var olan aşiret, kabile ve mezhep farklılıklarından kaynaklanmıştı. 1908 yılında II. Meşrutiyet ilan edildi ve Kânun-ı Esasi hükümleri yürürlüğe konuldu. Meşrutiyetin ilanı Mebusan Meclis açılmasını sağladı.1908 yılında Osmanlı vilayetlerinde seçimler yapıldı aynı yılın sonunda Meclis-i Mebusan açıldı. Yemen vilayetinde de Hudeyde, San’a, Taizz ve Asir sancakları için mebus seçimi yapıldı. 1909 yılından başlayarak Meclis-i Mebusan oturumlarına Yemen mebusları katıldılar ve Yemen hakkında sundukları takrirler ve çözüm önerileri ile vilayetlerine olan ilgiyi canlı tuttular. Hazırladıkları metinler ile vilayette süre giden sorunları çözüp, isyanları bastırmak için alınacak önlemleri Osmanlı hükümetine sunmuşlardı. Metnimiz 1909 yılında başlayıp 1911 yılında İmam Yahya ile yapılan Da’an antlaşmasına kadar geçen süreçte Yemen ıslahatına odaklanmıştır.
20几个世纪以来。Bu durum vilayette var olan aşiret,kabile ve mezhep farklılıklarından kaynaklanmıştı。1908年。法令已经制定,以赛亚的法令也已经制定。梅布桑议会要求宣布占领。1908年,奥斯曼尼亚市举行了选举,同年底,议会开放了梅布桑。在也门,Hudi、旧金山、Taiz和Asir的节日选择了一辆巴士。1909年yılından başlayarak Meclis-i Mebusan oturumlarına Yemen mebuslarıkatıldılar ve Yemen hakkında sunduklarıtakrirler veçözümönerileri ile vilayetlerine olan ilgiyi canlıtutullar。他们为阿曼政府提供了一种解决他们准备的文本问题和镇压叛乱的方法。我们的文本始于1909年,一直关注也门的湿度,直到1911年与伊玛·叶海亚达成达安协议。
{"title":"Yemen’de Islahat ve Çözüm: Osmanlı Meclis-i Mebusan’ında Tartışmalar (1908-1911)","authors":"Serap Sert","doi":"10.18513/egetid.1226577","DOIUrl":"https://doi.org/10.18513/egetid.1226577","url":null,"abstract":"Osmanlı Devleti’nin, Yemen vilayetinde hakimiyet kurup idari yapıya ilişkin düzenlemeler yapması 20. yüzyıla kadar sürdü. Bu durum vilayette var olan aşiret, kabile ve mezhep farklılıklarından kaynaklanmıştı. 1908 yılında II. Meşrutiyet ilan edildi ve Kânun-ı Esasi hükümleri yürürlüğe konuldu. Meşrutiyetin ilanı Mebusan Meclis açılmasını sağladı.1908 yılında Osmanlı vilayetlerinde seçimler yapıldı aynı yılın sonunda Meclis-i Mebusan açıldı. Yemen vilayetinde de Hudeyde, San’a, Taizz ve Asir sancakları için mebus seçimi yapıldı. 1909 yılından başlayarak Meclis-i Mebusan oturumlarına Yemen mebusları katıldılar ve Yemen hakkında sundukları takrirler ve çözüm önerileri ile vilayetlerine olan ilgiyi canlı tuttular. Hazırladıkları metinler ile vilayette süre giden sorunları çözüp, isyanları bastırmak için alınacak önlemleri Osmanlı hükümetine sunmuşlardı. Metnimiz 1909 yılında başlayıp 1911 yılında İmam Yahya ile yapılan Da’an antlaşmasına kadar geçen süreçte Yemen ıslahatına odaklanmıştır.","PeriodicalId":40948,"journal":{"name":"Tarih Incelemeleri Dergisi","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.1,"publicationDate":"2022-12-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"47743303","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
The Lausanne Peace Treaty was signed in 24 July 1923, after the War of Independence. Turkey began to recover quickly; a new country and state structure was born, based on contemporary, democratic, social and secular foundations, which affected fields ranging from education, law, social innovation to politics. However, Turkey was late to begin to modernize, and was unfortunately far behind the political, social and economic developments of the West. Thus, a wide-ranging effort was made in every field in order to develop economically, and to reach the level of the civilized nations. The struggle, under the leadership of Mustapha Kemal Atatürk, this time was not against a human enemy, but against ignorance and backwardness. This arguably involved a much greater effort than fighting the enemy at the front, as it is undoubtedly very difficult to overcome conventions, prejudices and stereotypes which evolved over centuries. However, Mustapha Kemal Atatürk perfectly understood the Turkish people, their needs and characteristics, and always took these as a starting point for his revolutions. With patience and determination, he was able achieved the modernization of Turkish society through constant revolutions. While trying to realize democracy and national sovereignty in the political field, he also attempted to apply his principles of freedom, justice, equality and respect for human rights in all other fields. Thus, the one-person rule of the Sultan was ended, the sultanate was abolished, and the republic was declared. The new understanding in the political field that put the individual at the centre of the society and led to many long-awaited gains for Turkish women. The idea of the Republic, which considers men and women as equal individuals forming society, had liberated Turkish women in every aspect of art, culture, and economy, social and political life. Undoubtedly, valuable gains were made by the republic in terms of women's rights, building on the innovations brought by the change in mentality of the Tanzimat and Constitutional periods, and education reforms for girls, which had been extremely effective in making cultural and social progress. This study sets out to compare the place of Turkish women in social life during the Ottoman state period with the progress brought by Ataturk’s revolutions. Another important purpose of our study is to reveal how the British press perceived this process, and their role in promoting the position of Turkish women in the civilized world. In addition, we aimed to emphasize the importance of Latife Hanoum's contemporary education and skills as an example for Turkish women. During this research, contemporary first-hand sources and memories, and the relevant literature were examined.
{"title":"On the Modernization Process of Turkish Women: A Symbol, Latife Hanoum","authors":"Elçin Yilmaz","doi":"10.18513/egetid.1226589","DOIUrl":"https://doi.org/10.18513/egetid.1226589","url":null,"abstract":"The Lausanne Peace Treaty was signed in 24 July 1923, after the War of Independence. Turkey began to recover quickly; a new country and state structure was born, based on contemporary, democratic, social and secular foundations, which affected fields ranging from education, law, social innovation to politics. However, Turkey was late to begin to modernize, and was unfortunately far behind the political, social and economic developments of the West. Thus, a wide-ranging effort was made in every field in order to develop economically, and to reach the level of the civilized nations. The struggle, under the leadership of Mustapha Kemal Atatürk, this time was not against a human enemy, but against ignorance and backwardness. This arguably involved a much greater effort than fighting the enemy at the front, as it is undoubtedly very difficult to overcome conventions, prejudices and stereotypes which evolved over centuries. However, Mustapha Kemal Atatürk perfectly understood the Turkish people, their needs and characteristics, and always took these as a starting point for his revolutions. With patience and determination, he was able achieved the modernization of Turkish society through constant revolutions. While trying to realize democracy and national sovereignty in the political field, he also attempted to apply his principles of freedom, justice, equality and respect for human rights in all other fields. Thus, the one-person rule of the Sultan was ended, the sultanate was abolished, and the republic was declared. The new understanding in the political field that put the individual at the centre of the society and led to many long-awaited gains for Turkish women. The idea of the Republic, which considers men and women as equal individuals forming society, had liberated Turkish women in every aspect of art, culture, and economy, social and political life. Undoubtedly, valuable gains were made by the republic in terms of women's rights, building on the innovations brought by the change in mentality of the Tanzimat and Constitutional periods, and education reforms for girls, which had been extremely effective in making cultural and social progress. This study sets out to compare the place of Turkish women in social life during the Ottoman state period with the progress brought by Ataturk’s revolutions. Another important purpose of our study is to reveal how the British press perceived this process, and their role in promoting the position of Turkish women in the civilized world. In addition, we aimed to emphasize the importance of Latife Hanoum's contemporary education and skills as an example for Turkish women. During this research, contemporary first-hand sources and memories, and the relevant literature were examined.","PeriodicalId":40948,"journal":{"name":"Tarih Incelemeleri Dergisi","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.1,"publicationDate":"2022-12-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"49217526","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Akdeniz’de önemli deniz-kara güzergahları üzerinde olan Meis adası, eski çağlardan itibaren bölgede egemen olmak isteyen güçler için önemini her zaman korumuştur. Hem birbirleriyle bağlantılı bu ana güzergahların hem de anakaraya sadece 2 km uzaklıkta olması dolayısıyla kıyı güvenliğinin sağlanması açısından Meis adası stratejik bir öneme haizdi. Özellikle tarih boyunca Rodos ile bağlantılı olan Meis’in bu ilişkisini tarihsel olaylar ve kaynaklar analiz edilerek ortaya koyabilmek çalışmamızın öncelikli amaçlarındandır. Bunun yanı sıra bölgede yaşanan gelişmeler ve Doğu Akdeniz’in genel genel konjonktürü göz önünde tutularak Türklerin ada ile bağlantılarının Anadolu Selçukluları dönemine kadar uzanabileceği üzerinde durulmaktadır. Ele alınan diğer bir konu ise 10 kilometre kareye yakın küçük yüzölçümü ve kısıtlı kaynakları ile adada Osmanlı yönetim organizasyonun ne şekilde kurulduğu ne gibi kontrol mekanizmaları geliştirildiğidir. Akdeniz’de hakimiyet savaşlarının arttığı dönemlerde egemenler ile düşman unsurlar arasında zaman zaman karakol-istasyon işlevleri ile adanın, tarihsel süreçteki yeri ve önemi bütüncül bir bakış açısıyla tanımlanmaya çalışılmıştır. Ada tarihine dair Osmanlı arşiv kaynaklarının yetersiz-sessiz kaldığı yerlerde yoğunlukla bölgeyi ziyaret eden seyyahların anlatımlarına başvurulmuştur.
在海洋中,梅萨岛对自古以来就想在该地区拥有的大国来说一直很重要。梅斯岛具有战略意义,因为这些相互连接的主要物资距离走廊只有2公里。特别是,与梅斯的这种关系,在整个历史上一直与罗多斯联系在一起,是我们分析历史事件和来源的主要目标之一。另一方面,在阿纳多卢群岛延伸之前,土耳其及其与土耳其岛的联系将密切关注该地区的事态发展和东大洋的整体连接。Ele alınan diğer bir konu是一个10公里长的kareye yakın küçük yüzölçmüve kısıtlıkaynaklarıile adada Osmanlıyönetim组织,负责控制mekanizmalarıgeliştirildiğidir。在海洋中政府战争增加的时候,时间已经在所有者和敌方分子之间确定,随着车站和岛屿的工作,可以完整地了解历史进程及其重要性。奥斯曼帝国对该岛历史的档案来源被应用于旅行者深入访问该地区的故事,在那里他们保持沉默。
{"title":"Orta Çağ’dan Osmanlı Dönemine Doğu Akdeniz’de Rekabet Kıskacında Bir Ada: Meis","authors":"Fatma Şi̇mşek","doi":"10.18513/egetid.1226578","DOIUrl":"https://doi.org/10.18513/egetid.1226578","url":null,"abstract":"Akdeniz’de önemli deniz-kara güzergahları üzerinde olan Meis adası, eski çağlardan itibaren bölgede egemen olmak isteyen güçler için önemini her zaman korumuştur. Hem birbirleriyle bağlantılı bu ana güzergahların hem de anakaraya sadece 2 km uzaklıkta olması dolayısıyla kıyı güvenliğinin sağlanması açısından Meis adası stratejik bir öneme haizdi. Özellikle tarih boyunca Rodos ile bağlantılı olan Meis’in bu ilişkisini tarihsel olaylar ve kaynaklar analiz edilerek ortaya koyabilmek çalışmamızın öncelikli amaçlarındandır. Bunun yanı sıra bölgede yaşanan gelişmeler ve Doğu Akdeniz’in genel genel konjonktürü göz önünde tutularak Türklerin ada ile bağlantılarının Anadolu Selçukluları dönemine kadar uzanabileceği üzerinde durulmaktadır. Ele alınan diğer bir konu ise 10 kilometre kareye yakın küçük yüzölçümü ve kısıtlı kaynakları ile adada Osmanlı yönetim organizasyonun ne şekilde kurulduğu ne gibi kontrol mekanizmaları geliştirildiğidir. Akdeniz’de hakimiyet savaşlarının arttığı dönemlerde egemenler ile düşman unsurlar arasında zaman zaman karakol-istasyon işlevleri ile adanın, tarihsel süreçteki yeri ve önemi bütüncül bir bakış açısıyla tanımlanmaya çalışılmıştır. Ada tarihine dair Osmanlı arşiv kaynaklarının yetersiz-sessiz kaldığı yerlerde yoğunlukla bölgeyi ziyaret eden seyyahların anlatımlarına başvurulmuştur.","PeriodicalId":40948,"journal":{"name":"Tarih Incelemeleri Dergisi","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.1,"publicationDate":"2022-12-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"49378556","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Kıbrıs adasının, bulunduğu coğrafî konumun bir gereği olarak, Doğu Akdeniz sahillerindeki liman kentleriyle daima yakın irtibatı olmuştur. Adanın Osmanlı Devleti yönetimine girmesinden sonra, İçel sahillerindeki limanlarla da böylesi bir münasebetten söz etmek mümkündür. Ticarî hacimleri bakımından bölgenin büyük limanlarının gerisinde kalsalar da Silifke, Akliman, Gilindire ve Anamur gibi İçel limanlarıyla Kıbrıs arasında, karşılıklı mal alışverişine dayalı bir ticaret vardı. Bu araştırmada öncelikle, söz konusu ticaretin genel seyri ve değişmeler gözden geçirilecektir. Ardından, 1834 tarihli İçel İskeleleri Gümrük Defteri’ndeki ticarî kayıtlar incelenecektir. Bu defterde, adayla karşı sahiller arasında ticaret yapan tüccarın yarısının Kıbrıslı olduğu ve bunların toplam ticarette önemli bir hacme sahip oldukları görülmektedir. Bunun ne anlama geldiği, tüccar sınıfı ve ticarete konu malların vasfında, 19. yüzyıldan itibaren konjonktürel şartlarla irtibatlı değişmelerin olup olmadığı gibi hususlar, yine bu kayıtlara istinaden analiz edilmeye çalışılacaktır. Araştırmanın asıl kaynakları, Osmanlı Arşivi’ndeki belge ve defterlerdir. Bunun yanı sıra, değişik vesilelerle adayı ziyaret etmiş olan seyyahların gözlemlerine bakılmış ve konuyla alakalı ikincil kaynaklardan da yararlanılmıştır.
至于埃及岛的相似之处,它的位置靠近海岸,它的城市在东部。奥斯曼帝国管理该岛后,可以与内陆海岸的港口谈论这种冲突。至于商人,他们留下了该国的大港口,并在塞浦路斯、锡尔菲姆、阿克拉姆、吉英迪尔和阿纳穆尔进行交易以换取商人的金钱。首先,贸易和变化将受到总体监测。稍后,1834年将调查《内部伊斯克莱斯黄金书》中的商业记录。这本书表明,在该岛和海岸之间进行贸易的商人中,有一半是埃及人,他们在贸易中有着重要的贸易。这意味着,在贸易阶级和贸易中,19。只要本世纪以来结合条件有任何变化,就会对这些记录进行重新分析。Araştırmanın asıl kaynakları,OsmanlıArşivi'ndeki belge ve defterlerdir。Bunun yanısıra,değişik vesilelerle adayıziyaret etmişolan seyyahlaın gözlemlerine bakılmışve konuyla alakalıikincil kaynaklardan da yarralanılmştır。
{"title":"17-19. Yüzyıllarda Kıbrıs-İçel Deniz Ticareti","authors":"Ensar Köse","doi":"10.18513/egetid.1226553","DOIUrl":"https://doi.org/10.18513/egetid.1226553","url":null,"abstract":"Kıbrıs adasının, bulunduğu coğrafî konumun bir gereği olarak, Doğu Akdeniz sahillerindeki liman kentleriyle daima yakın irtibatı olmuştur. Adanın Osmanlı Devleti yönetimine girmesinden sonra, İçel sahillerindeki limanlarla da böylesi bir münasebetten söz etmek mümkündür. Ticarî hacimleri bakımından bölgenin büyük limanlarının gerisinde kalsalar da Silifke, Akliman, Gilindire ve Anamur gibi İçel limanlarıyla Kıbrıs arasında, karşılıklı mal alışverişine dayalı bir ticaret vardı. Bu araştırmada öncelikle, söz konusu ticaretin genel seyri ve değişmeler gözden geçirilecektir. Ardından, 1834 tarihli İçel İskeleleri Gümrük Defteri’ndeki ticarî kayıtlar incelenecektir. Bu defterde, adayla karşı sahiller arasında ticaret yapan tüccarın yarısının Kıbrıslı olduğu ve bunların toplam ticarette önemli bir hacme sahip oldukları görülmektedir. Bunun ne anlama geldiği, tüccar sınıfı ve ticarete konu malların vasfında, 19. yüzyıldan itibaren konjonktürel şartlarla irtibatlı değişmelerin olup olmadığı gibi hususlar, yine bu kayıtlara istinaden analiz edilmeye çalışılacaktır. Araştırmanın asıl kaynakları, Osmanlı Arşivi’ndeki belge ve defterlerdir. Bunun yanı sıra, değişik vesilelerle adayı ziyaret etmiş olan seyyahların gözlemlerine bakılmış ve konuyla alakalı ikincil kaynaklardan da yararlanılmıştır.","PeriodicalId":40948,"journal":{"name":"Tarih Incelemeleri Dergisi","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.1,"publicationDate":"2022-12-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"68183411","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Moğol tarihinin en önemli şahsiyetlerinden biri olan Şigi Kutuku Noyan, 1202 yılında Tatarlar ile yapılan savaşta esir olarak alınmış, Temüçin’in huzuruna getirilmiştir. Temüçin, esir edilen bu genci soyluluğu ve kabiliyetleri nedeniyle annesi Höğelün Uçin’e yetiştirmesi için vermiştir. Kısa sürede kendini kanıtlayarak aile içinde öne çıkan Kutuku Noyan, yirmili yaşlardayken “yeke yarguçilik” makamına gelerek ülkenin adli teşkilatının başına geçmiştir. Otuzlu yaşlarının başlarında da Çin seferine diplomat olarak katılan Kutuku Noyan Çin’de gösterdiği başarılar nedeniyle Çingiz Han’ın emriyle batı seferine katılmıştır. Kutuku Noyan batı seferinde şansı yaver gitmemiş, Hârizmşahlar ile Moğollar arasında Pervan mevkiinde gerçekleşen dönemin en önemli savaşlarından birinde Sultan Celâleddin Hârizmşah karşı büyük bir yenilgi almıştır. Bundan sonra Şigi Kutuku Noyan, Ögödey Han zamanında önemli idari görevlerde bulunmuş devletin etkili politikacılarından biri olmuştur. Kutuku Noyan, Arık Böke İsyanı esnasında ya da sonrasında seksen yahut doksan yaşları arasında ölmüştür.
Shijig Kutuku Noyan是莫戈尔历史上最重要的人物之一,他在1202年与鞑靼人的战争中被捕,并被带到了特穆尔的和平地带。因此,由于这个年轻的抢劫和监禁的能力,他的母亲生下了上帝的儿子。Kısa sürede kendini kanıtlayarak aile içindeöneçıkan Kutuku Noyan,yirmili yaşlardayken“yeke yarguçilik”makamına gelerekülkenin adli teşkilatın başınageçmiştir。十三年初,中国以外交官的身份成功地进入了西中国秩序。在诺扬的西侧,霍斯姆沙和山脉在秘鲁地区最重要的战争之一——苏丹塞拉德·哈齐姆沙的胜利中大获全胜。在此之后,志贺久土野彦成为中东最重要的政府政治家之一。诺扬死于性和九岁之间。
{"title":"Esirlikten Aristokrasiye Şigi Kutuku Noyan’ın Hayatı ve Faaliyetleri","authors":"Burak Çelik","doi":"10.18513/egetid.1226479","DOIUrl":"https://doi.org/10.18513/egetid.1226479","url":null,"abstract":"Moğol tarihinin en önemli şahsiyetlerinden biri olan Şigi Kutuku Noyan, 1202 yılında Tatarlar ile yapılan savaşta esir olarak alınmış, Temüçin’in huzuruna getirilmiştir. Temüçin, esir edilen bu genci soyluluğu ve kabiliyetleri nedeniyle annesi Höğelün Uçin’e yetiştirmesi için vermiştir. Kısa sürede kendini kanıtlayarak aile içinde öne çıkan Kutuku Noyan, yirmili yaşlardayken “yeke yarguçilik” makamına gelerek ülkenin adli teşkilatının başına geçmiştir. Otuzlu yaşlarının başlarında da Çin seferine diplomat olarak katılan Kutuku Noyan Çin’de gösterdiği başarılar nedeniyle Çingiz Han’ın emriyle batı seferine katılmıştır. Kutuku Noyan batı seferinde şansı yaver gitmemiş, Hârizmşahlar ile Moğollar arasında Pervan mevkiinde gerçekleşen dönemin en önemli savaşlarından birinde Sultan Celâleddin Hârizmşah karşı büyük bir yenilgi almıştır. Bundan sonra Şigi Kutuku Noyan, Ögödey Han zamanında önemli idari görevlerde bulunmuş devletin etkili politikacılarından biri olmuştur. Kutuku Noyan, Arık Böke İsyanı esnasında ya da sonrasında seksen yahut doksan yaşları arasında ölmüştür.","PeriodicalId":40948,"journal":{"name":"Tarih Incelemeleri Dergisi","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.1,"publicationDate":"2022-12-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"49326089","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Osmanlı Devleti 1914 yılında girdiği Birinci Dünya Savaşı’ndan 30 Ekim 1918 tarihli Mondros Ateşkes Antlaşması’yla çekilmiştir. Antlaşmadan sonra Mart 1919’da Samsun ve Merzifon İngilizler tarafından işgal edilmiştir. Askeri birliklerden başka Karadeniz’e gelen İngiliz kontrol subaylarının, İstanbul’daki İngiliz Yüksek Komiserliğine gönderdikleri raporlar bölgenin durumuyla ilgili bilgiler sunmaktadır. Onlardan başka Donanma Bakanlığına bağlı subayların raporları da önemlidir. Bu raporlarda İngiliz kontrol subayları, bölgedeki Hristiyan Rum halktan edindikleri bilgiler doğrultusunda, Müslüman çeteler yüzünden Hıristiyanların tehdit altında olduklarını aktarmıştır. Ancak yer yer özellikle Rum din adamlarının Rum halkını kışkırtarak çeteciliğe teşvik ettiklerinden de bahsetmişlerdir. Ayrıca bölgedeki İngiliz subaylar, Milli Mücadele’nin Karadeniz’de yayılmasını sıkı takibe almışlardır. İngiliz subaylar, 1919 yılının sonuna doğru bölgeden askeri birliklerini çekmek zorunda kaldıklarında, asayişin çok iyi olduğunu yazarlarken, 1920 başında tekrar bölgedeki asayişte bozulma olduğunu iletmişlerdir. Bunun altında Türk teşkilatlanmasından duyulan endişe yatmaktadır. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin bölgedeki kontrolü sağlamasından sonra İngiliz subaylar bölgeden ayrılmak zorunda kalmıştır. Buna rağmen 1921 yılı sonuna kadar Karadeniz Bölgesi’ndeki gelişmeleri aktarmışlardır. Bu çalışmada ağırlıklı olarak, İngiltere Dışişleri Bakanlığı ve Donanma Bakanlığına ait belgeler kullanılarak 1919-1921 yılları arasında Karadeniz’deki çetecilik faaliyetleri incelenmiştir.
1914年,奥斯曼帝国根据1918年10月30日的《蒙德罗斯停火协定》退出了第一次世界大战。协议签订后,1919年3月,Samsun和Merzifon由英国人签署。除军事部队外,来自卡拉德尼兹的英国控制官员向驻伊斯坦布尔的英格兰高级专员提交了关于该地区局势的报告。除此之外,与海军部有关的军官的报告也很重要。在这些报告中,英国控制官员证实,由于穆斯林团体,他们受到基督徒的威胁。然而,有人特别提到,罗马人通过激怒罗马人来挑起暴力。该地区的英国军官也关注着黑海全国战役的广播。伊恩吉利兹·苏巴拉尔,1919年yılının sonuna doğru bölgeden askeri birlikleriniçekmek zorunda kaldıklarında,asayişinçok iyi olduğunu yazarlarken,1920年baş。以下是土耳其已被确认的关切。在土耳其大国民议会被控制后,英国军官不得不离开该地区。尽管如此,直到1921年底,他们都提交了黑海地区的进展情况。1919-1921年间,英国外交部和海军部在黑海研究了几份文件。
{"title":"Milli Mücadele Dönemi’nde Karadeniz Bölgesi’ndeki Çetecilik Faaliyetleri","authors":"Merve DOĞAN KADER","doi":"10.18513/egetid.1226547","DOIUrl":"https://doi.org/10.18513/egetid.1226547","url":null,"abstract":"Osmanlı Devleti 1914 yılında girdiği Birinci Dünya Savaşı’ndan 30 Ekim 1918 tarihli Mondros Ateşkes Antlaşması’yla çekilmiştir. Antlaşmadan sonra Mart 1919’da Samsun ve Merzifon İngilizler tarafından işgal edilmiştir. Askeri birliklerden başka Karadeniz’e gelen İngiliz kontrol subaylarının, İstanbul’daki İngiliz Yüksek Komiserliğine gönderdikleri raporlar bölgenin durumuyla ilgili bilgiler sunmaktadır. Onlardan başka Donanma Bakanlığına bağlı subayların raporları da önemlidir. Bu raporlarda İngiliz kontrol subayları, bölgedeki Hristiyan Rum halktan edindikleri bilgiler doğrultusunda, Müslüman çeteler yüzünden Hıristiyanların tehdit altında olduklarını aktarmıştır. Ancak yer yer özellikle Rum din adamlarının Rum halkını kışkırtarak çeteciliğe teşvik ettiklerinden de bahsetmişlerdir. Ayrıca bölgedeki İngiliz subaylar, Milli Mücadele’nin Karadeniz’de yayılmasını sıkı takibe almışlardır. İngiliz subaylar, 1919 yılının sonuna doğru bölgeden askeri birliklerini çekmek zorunda kaldıklarında, asayişin çok iyi olduğunu yazarlarken, 1920 başında tekrar bölgedeki asayişte bozulma olduğunu iletmişlerdir. Bunun altında Türk teşkilatlanmasından duyulan endişe yatmaktadır. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin bölgedeki kontrolü sağlamasından sonra İngiliz subaylar bölgeden ayrılmak zorunda kalmıştır. Buna rağmen 1921 yılı sonuna kadar Karadeniz Bölgesi’ndeki gelişmeleri aktarmışlardır. Bu çalışmada ağırlıklı olarak, İngiltere Dışişleri Bakanlığı ve Donanma Bakanlığına ait belgeler kullanılarak 1919-1921 yılları arasında Karadeniz’deki çetecilik faaliyetleri incelenmiştir.","PeriodicalId":40948,"journal":{"name":"Tarih Incelemeleri Dergisi","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.1,"publicationDate":"2022-12-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"48061383","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Türk-İslâm Devletlerinde insan gücü kadar mühim olan diğer bir unsur ordunun silâhlarıdır. Kendine has taarruz, kuşatma ve savunma silâhlarına sahip ordunun silâh mahzenine tarih boyunca zerrâdhâne, zeredhâne, zerdhâne ve silâhhâne gibi çeşitli isimler verilmiştir. Selçuklu Türklerinin batıya ilerlemeleri ve bu bölgelerdeki kent yapılarının surlarla çevrili olmasının yanı sıra muhkem kalelerin varlığı onların muharebe düzenlerini ve taktiklerini değiştirmelerine sebep olmuştur. Bunun neticesinde de taarruz silâhlarına kuşatma ve savunma teçhizatları eklenmiştir. Mancınık, arrâde, merdiven, nakkâb ve neffât gibi ağır silâhların stratejik ehemmiyeti bunların muhafaza zaruretini ortaya çıkarmış, zaman içinde de silâhhânelerin tesisine başlanmıştır. Selçuklu devletlerinde zeredhânelerin özelliklerine, işlevlerine, muhafaza edilen silâhlara ve görevlilerine dair yapılan bu çalışma birinci elden kaynakların ve modern araştırmaların verdiği bilgiler ışığında telif edilmiştir.
土耳其和伊斯兰教的另一个势力的武器与人力同样重要。他被指控在监狱、泽里丹、泽里登和武器中携带武器。土耳其的航班向西移动,以及这些地区的城市建设都被图像所包围,导致其保护安排和政策发生了变化。因此,防御装备被添加到了屋顶武器中。Mancınık,arrâde,merdiven,nakkâb ve neffât gibi ağır silâhların strategijik ehemmiyeti bunların muhafaza zaruretini ortayaçıkarmış,zaman içinde de sil hhânelerin tesisine başlanmı。根据来源信息和现代研究,这项关于防御性武器和防御性武器的首次研究已在航空州发表。
{"title":"Selçuklularda Zeredhâne (Silâhhâne)","authors":"Mehmet Demiralay","doi":"10.18513/egetid.1226543","DOIUrl":"https://doi.org/10.18513/egetid.1226543","url":null,"abstract":"Türk-İslâm Devletlerinde insan gücü kadar mühim olan diğer bir unsur ordunun silâhlarıdır. Kendine has taarruz, kuşatma ve savunma silâhlarına sahip ordunun silâh mahzenine tarih boyunca zerrâdhâne, zeredhâne, zerdhâne ve silâhhâne gibi çeşitli isimler verilmiştir. Selçuklu Türklerinin batıya ilerlemeleri ve bu bölgelerdeki kent yapılarının surlarla çevrili olmasının yanı sıra muhkem kalelerin varlığı onların muharebe düzenlerini ve taktiklerini değiştirmelerine sebep olmuştur. Bunun neticesinde de taarruz silâhlarına kuşatma ve savunma teçhizatları eklenmiştir. Mancınık, arrâde, merdiven, nakkâb ve neffât gibi ağır silâhların stratejik ehemmiyeti bunların muhafaza zaruretini ortaya çıkarmış, zaman içinde de silâhhânelerin tesisine başlanmıştır. Selçuklu devletlerinde zeredhânelerin özelliklerine, işlevlerine, muhafaza edilen silâhlara ve görevlilerine dair yapılan bu çalışma birinci elden kaynakların ve modern araştırmaların verdiği bilgiler ışığında telif edilmiştir.","PeriodicalId":40948,"journal":{"name":"Tarih Incelemeleri Dergisi","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.1,"publicationDate":"2022-12-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"68183790","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Scabies is a non-fatal contagious skin condition that can harm a person because of the itching it causes. Known to exist since ancient times, scabies was identified by Italian Pharmacist Giovanni Cosimo Bonomo in 1687. It is not known when the first-time scabies occurred in the Ottoman Empire. In this study, in the light of the Ottoman Archives of the Prime Ministry, scabies was in the Ottoman Empire. Research shows that the first record of scabies in the Ottoman Archive of the Prime Ministry was 1889. On the other hand, it is understood that the records on scabies disease are quite limited in the Ottoman Archive. The archive data shows that scabies is common, especially in Ottoman prisons. In addition to prisons, there are a few examples in the archive that indicate scabies exists in schools. In addition, these records indicate that scabies accelerated in World War I and spread in Anatolia after the aforementioned war.
{"title":"A Study on Scabies in The Ottoman Empire with Regard to Archive Resources","authors":"Nevim Tüzün, Ayşe Erkmen","doi":"10.18513/egetid.1226583","DOIUrl":"https://doi.org/10.18513/egetid.1226583","url":null,"abstract":"Scabies is a non-fatal contagious skin condition that can harm a person because of the itching it causes. Known to exist since ancient times, scabies was identified by Italian Pharmacist Giovanni Cosimo Bonomo in 1687. It is not known when the first-time scabies occurred in the Ottoman Empire. In this study, in the light of the Ottoman Archives of the Prime Ministry, scabies was in the Ottoman Empire. Research shows that the first record of scabies in the Ottoman Archive of the Prime Ministry was 1889. On the other hand, it is understood that the records on scabies disease are quite limited in the Ottoman Archive. The archive data shows that scabies is common, especially in Ottoman prisons. In addition to prisons, there are a few examples in the archive that indicate scabies exists in schools. In addition, these records indicate that scabies accelerated in World War I and spread in Anatolia after the aforementioned war.","PeriodicalId":40948,"journal":{"name":"Tarih Incelemeleri Dergisi","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.1,"publicationDate":"2022-12-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"68184020","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Abu Mansûr al-Mâturîdî (H.238-333 / 852-944) has a special place in the Islamic thought. He is associated with such qualifications as the avant-garde of the kalam (Islamic philosophy) scholars, the scholar who purified beliefs the Muslims from the falsies, the founder of the Ahl Sunnah view, the torch of the true path and the leader to that way. However, many scholars and historian of the sects did not refer to him in their works and even some of his disciples falsified his views in the way of the Ash’arî. Mâturîdî is a genuine Islamic scholar, who systematised ideas of Abu Khanifa, who developed a method and theory of knowledge to understand the existence and life, and who analysed the relationship of reason and universe. Although he was ignored and even forgotten to a great degree, the scholars of religious wise copied his understanding of knowledge. He is nowadays being rediscovered in the Islamic world, which was soiled in an intellectual narrowness and which face deep intellectual and ethic crises; and new studies appear day by day on his scientific personality and thoughts. It is a must to understand his rational and spiritual comment of Islam in order to escape from being the field of the wild dissension and inhuman conflicts. This paper deals with the life, identity, historical role, and intellectual position and struggle of Mâturîdî, as well as his theory of knowledge and his analyses on some questions like the relations between human nature and ration, and ration and universe. Our investigation aims at showing that this great thinker of Turkestan has a reply to the current historical case and has a potential to contribute to the actual debates.
Abu mans al-Mâturîdî (H.238-333 / 852-944)在伊斯兰思想中有着特殊的地位。他被认为是卡拉姆(伊斯兰哲学)学者的先锋派,是将穆斯林的信仰从虚假中净化出来的学者,是圣训观的创始人,是真理之路的火炬和这条道路的领导者。然而,许多学者和教派历史学家在他们的作品中没有提到他,甚至他的一些门徒也以灰烬'arî的方式伪造了他的观点。Mâturîdî是一位真正的伊斯兰学者,他系统化了阿布·哈尼法的思想,他发展了一种理解存在和生命的知识方法和理论,他分析了理性与宇宙的关系。虽然他在很大程度上被忽视,甚至被遗忘,但宗教智者们复制了他对知识的理解。如今,他在伊斯兰世界被重新发现,这个世界被一种思想狭隘所玷污,面临着深刻的思想和伦理危机;关于他的科学人格和思想的新研究层出不穷。理解他对伊斯兰教的理性的、精神的评价是避免成为野蛮的纷争和非人的冲突的场域的必要条件。本文论述了Mâturîdî的生平、身份、历史角色、思想地位和斗争,以及他的认识论和对人性与理性、理性与宇宙关系等问题的分析。我们的调查旨在表明,这位伟大的土耳其斯坦思想家对当前的历史案例做出了回应,并有可能为实际的辩论做出贡献。
{"title":"A Turkestani Scholar: Abu Mansûr Al-Mâturîdî His Personality, Historical Role, Intellectual Struggle and Method","authors":"Nadim Macit","doi":"10.18513/egetid.1148758","DOIUrl":"https://doi.org/10.18513/egetid.1148758","url":null,"abstract":"Abu Mansûr al-Mâturîdî (H.238-333 / 852-944) has a special place in the Islamic thought. He is associated with such qualifications as the avant-garde of the kalam (Islamic philosophy) scholars, the scholar who purified beliefs the Muslims from the falsies, the founder of the Ahl Sunnah view, the torch of the true path and the leader to that way. However, many scholars and historian of the sects did not refer to him in their works and even some of his disciples falsified his views in the way of the Ash’arî. Mâturîdî is a genuine Islamic scholar, who systematised ideas of Abu Khanifa, who developed a method and theory of knowledge to understand the existence and life, and who analysed the relationship of reason and universe. Although he was ignored and even forgotten to a great degree, the scholars of religious wise copied his understanding of knowledge. He is nowadays being rediscovered in the Islamic world, which was soiled in an intellectual narrowness and which face deep intellectual and ethic crises; and new studies appear day by day on his scientific personality and thoughts. It is a must to understand his rational and spiritual comment of Islam in order to escape from being the field of the wild dissension and inhuman conflicts. This paper deals with the life, identity, historical role, and intellectual position and struggle of Mâturîdî, as well as his theory of knowledge and his analyses on some questions like the relations between human nature and ration, and ration and universe. Our investigation aims at showing that this great thinker of Turkestan has a reply to the current historical case and has a potential to contribute to the actual debates.","PeriodicalId":40948,"journal":{"name":"Tarih Incelemeleri Dergisi","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.1,"publicationDate":"2022-07-28","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"68183632","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}