Osmanlı Devleti'nin yüksek seviyeli tedris kurumu olan Darülfünun eğitim hayatına 1900 senesinde resmen başlamıştır. Riyâziye-Tabiîyye, Ulum-ı Âliye-i Diniyye ve Edebiyat şubeleri (fakülte) ile Mekteb-i Hukuk ve Mekteb-i Tıbbiye'den müteşekkil olan Darülfünun, konumu itibariyle talebelerin de teveccüh ettiği bir kurum olmuştur. İdadî, sultanî ve bu okullar derecesindeki eğitim kurumlarından mezun gençler, gerek bilgilerini geliştirmek gerekse devlet memuru olarak atanabilmek adına Darülfünun'a kaydolmak için büyük uğraş vermişlerdir. Haliyle kayıt-kabul kurallarına uygun hareket edenlerin yanında, sahte evrak veya tahrif edilmiş diploma/öğrenim belgeleriyle başvuru yapan talebeler de olmuştur. Sahtekârlık şebekeleri veya Darülfünun memurlarıyla işbirliği yapan bu öğrenciler, haksız yoldan üniversiteye kaydolmuşlardır. Fakat 1913 Mart'ında Darülfünun'a gelen bir ihbar, bu sahteciliğin ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Dönemin Maarif Nazırı Şükrü Bey'in meselenin üzerinde titizlikle durması sonucu Hukuk Şubesi'nde başlayan tahkikat zamanla genişlemiş ve diğer şubeler ile idadîlere yayılmıştır. İncelemelerde bulunmak üzere teşkil edilen komisyonlar, Darülfünun şubelerinde toplam 85 talebenin sahte, muharref veya kayıt şartlarına uygun olmayan diploma/tasdiknamelerle başvurduklarını tespit etmiştir. Sahteciliğe adı karışan öğrencilerin üniversite ile ilişikleri kesilmiş, suç şebekesine bağlı üyelerden bazıları tutuklanmıştır. Ayrıca görevde ihmali görülen veya suç örgütünün bir parçası olduğu tespit edilen Darülfünun'daki memurlar ile amirler görevlerinden uzaklaştırılmış ve haklarında hukukî işlem başlatılmıştır. İşte bu çalışma Darülfünun'da patlak veren diploma sahteciliği hadisesinin ortaya çıkışını, sahte diploma sahibi talebelerin kimliklerini, devletin olay karşısında gösterdiği reaksiyon ve aldığı tedbirleri ayrıntılarıyla ele almaktadır.
1900年,Darülf的训练生涯,奥斯曼国家的高级tedrid组织开始了。至于Riyazi Tabi、Ulum al-Dinah和Edebiatha,Darul-i-Hukuk和Mekteb-i-Tabia称赞了他们的立场,也赞扬了他们的要求。来自宗教、苏丹和学校教育机构的年轻人作为国家官员,为改善他们的信息,为拯救达尔富尔做出了巨大努力。在那些根据注册接受法行事的人中,有虚假的论文或认证的文凭/学习文件。那些与虚假网络或达尔富尔官员合作的学生已经迷失了上大学的道路。但1913年3月,达尔富尔收到了一份报告,导致了欺诈行为的出现。Dönemin Maarif NazırıŞükrüBey’in meseleninüzerinde titizlikle durmasısonucu HukukŞubesi'nde başlayan tahkikat zamanla genişlemişve diğerşubeler ile idadîlere yayılmıştır。已确定要调查的委员会表示,它们的应用程度/设计不符合达尔富尔85项请求的虚假、保证或记录要求。Sahteciliğe adıkarışanöğrencilerinüniversite ile ilişikleri kesilmiş,suçşebekesine bağlıüyelerden bazılarıtutuklamıtır。此外,达尔富尔被确认为刑事犯罪组织成员的官员和官员已被免职,并已启动法律诉讼。事实是,达尔富尔的外交欺诈事件爆发了,伪造了外交申请者的身份,他在该州案件前的反应以及他受到的待遇。
{"title":"DARÜLFÜNUN'DA SAHTE VE MUHARREF DİPLOMALAR HADİSESİ (1913)","authors":"Hüseyin Sarıkaya","doi":"10.18513/egetid.1333293","DOIUrl":"https://doi.org/10.18513/egetid.1333293","url":null,"abstract":"Osmanlı Devleti'nin yüksek seviyeli tedris kurumu olan Darülfünun eğitim hayatına 1900 senesinde resmen başlamıştır. Riyâziye-Tabiîyye, Ulum-ı Âliye-i Diniyye ve Edebiyat şubeleri (fakülte) ile Mekteb-i Hukuk ve Mekteb-i Tıbbiye'den müteşekkil olan Darülfünun, konumu itibariyle talebelerin de teveccüh ettiği bir kurum olmuştur. İdadî, sultanî ve bu okullar derecesindeki eğitim kurumlarından mezun gençler, gerek bilgilerini geliştirmek gerekse devlet memuru olarak atanabilmek adına Darülfünun'a kaydolmak için büyük uğraş vermişlerdir. Haliyle kayıt-kabul kurallarına uygun hareket edenlerin yanında, sahte evrak veya tahrif edilmiş diploma/öğrenim belgeleriyle başvuru yapan talebeler de olmuştur. Sahtekârlık şebekeleri veya Darülfünun memurlarıyla işbirliği yapan bu öğrenciler, haksız yoldan üniversiteye kaydolmuşlardır. Fakat 1913 Mart'ında Darülfünun'a gelen bir ihbar, bu sahteciliğin ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Dönemin Maarif Nazırı Şükrü Bey'in meselenin üzerinde titizlikle durması sonucu Hukuk Şubesi'nde başlayan tahkikat zamanla genişlemiş ve diğer şubeler ile idadîlere yayılmıştır. İncelemelerde bulunmak üzere teşkil edilen komisyonlar, Darülfünun şubelerinde toplam 85 talebenin sahte, muharref veya kayıt şartlarına uygun olmayan diploma/tasdiknamelerle başvurduklarını tespit etmiştir. Sahteciliğe adı karışan öğrencilerin üniversite ile ilişikleri kesilmiş, suç şebekesine bağlı üyelerden bazıları tutuklanmıştır. Ayrıca görevde ihmali görülen veya suç örgütünün bir parçası olduğu tespit edilen Darülfünun'daki memurlar ile amirler görevlerinden uzaklaştırılmış ve haklarında hukukî işlem başlatılmıştır. İşte bu çalışma Darülfünun'da patlak veren diploma sahteciliği hadisesinin ortaya çıkışını, sahte diploma sahibi talebelerin kimliklerini, devletin olay karşısında gösterdiği reaksiyon ve aldığı tedbirleri ayrıntılarıyla ele almaktadır.","PeriodicalId":40948,"journal":{"name":"Tarih Incelemeleri Dergisi","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.1,"publicationDate":"2023-02-10","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"68184349","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
It was at the end of the First World War, in 1918, that a peace conference in Paris was made possible to be convened. The Peace Conference finally opened a new page in the history of international relations. Albanian people were wholly and directly focused on the proceedings of the Paris Conference from the very beginning, hoping that there they would find solutions to their problems and concerns regarding the national question. In the framework of these efforts and fully aware of the danger that threatened the country, the Albanians had to raise their voice and make known the national cause at the Conference meetings considering that, at the time, the territory of the Albanian state was occupied and the Albanians could not depend on the support of any of the triumphant post-war states. They believed that displaying their demands at the Conference convened to establish world peace would be a good opportunity to defend their rights and the injustices inflicted to them. Therefore, in addition to the delegation of the National Government from the Congress of Durrës, whose purpose was to represent the Albanian people in the Conference, there were other representatives from the Albanian diaspora. One of them was the delegation of the Albanian Colony of Turkey. The purpose of the activity of this Albanian representation was the protection of the independence of Albania, the protection of the territorial integrity of the Albanian state from the danger of a new fragmentation and the efforts for the recovery of the country. The delegates of the Albanian colonies worked together carrying out many activities in aid of the national cause, as well as propagating the right of existence of this nation through the press, meetings with various personalities or through memoranda sent to major states. Despite the difficult circumstances, the representatives of the Albanian Colony of Turkey believed in the idea that the Albanian state would rise again. Their activity marked the historical period of the Albanian people.
{"title":"Paris Barış Konferansı’nda Türkiye Arnavut Kolonisi Delegasyonu’nun Faaliyetleri 1919","authors":"Mihai Dragnea","doi":"10.18513/egetid.1333094","DOIUrl":"https://doi.org/10.18513/egetid.1333094","url":null,"abstract":"It was at the end of the First World War, in 1918, that a peace conference in Paris was made possible to be convened. The Peace Conference finally opened a new page in the history of international relations. Albanian people were wholly and directly focused on the proceedings of the Paris Conference from the very beginning, hoping that there they would find solutions to their problems and concerns regarding the national question. In the framework of these efforts and fully aware of the danger that threatened the country, the Albanians had to raise their voice and make known the national cause at the Conference meetings considering that, at the time, the territory of the Albanian state was occupied and the Albanians could not depend on the support of any of the triumphant post-war states. They believed that displaying their demands at the Conference convened to establish world peace would be a good opportunity to defend their rights and the injustices inflicted to them. Therefore, in addition to the delegation of the National Government from the Congress of Durrës, whose purpose was to represent the Albanian people in the Conference, there were other representatives from the Albanian diaspora. One of them was the delegation of the Albanian Colony of Turkey. The purpose of the activity of this Albanian representation was the protection of the independence of Albania, the protection of the territorial integrity of the Albanian state from the danger of a new fragmentation and the efforts for the recovery of the country. The delegates of the Albanian colonies worked together carrying out many activities in aid of the national cause, as well as propagating the right of existence of this nation through the press, meetings with various personalities or through memoranda sent to major states. Despite the difficult circumstances, the representatives of the Albanian Colony of Turkey believed in the idea that the Albanian state would rise again. Their activity marked the historical period of the Albanian people.","PeriodicalId":40948,"journal":{"name":"Tarih Incelemeleri Dergisi","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.1,"publicationDate":"2023-02-06","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"48669186","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
This paper focuses on the depictions of deities on stag seen in Anatolia and its surroundings during the second millennium BC. DLAMMA.LĺL “Tutelary Deity of the Countryside” can be considered as one of the deities represented by the name rendered as DKAL. Although the deity is identified with the hunting deity and the Stag-god (Ku)Runtiya and Innara/Annari in the Assyrian Colony Period, as suggested earlier, further support for this identification is rendered in this paper. Additionally, there are criticisms on the differentiation in the iconographic appearance of the deity during the second millennium BC and other depictions associated with this deity. Concordantly, the deity is depicted on a stag in the Assyrian Colony Age, with a bird in his hand emphasizing the deity’s hunting character and a lituus in the other hand. The iconographic features of the deity seem to have been preserved during the transition from the Colony Age to the Hittite Period. The depictions associated with the deity in Hittite Period can be divided into three groups. The first group comprises imagery whereby the deity holds a lituus in his hand, which may be related to the deity's rise to prominence in the state cult. The only difference in the second group, which is other similar to the first group, is that the deity stands on the ground instead of standing on a stag. The deity, assumed to be equated with the Tutelary Deity of the Countryside and included in the descriptions that can be called the third group, is depicted in a typical libation scene, sitting on a cross stool and holding a bird in his hand. However, this latter deity must obviously be a different deity in terms of its iconographic features. The Stag-god, who is the deity of wildlife and hunting in the Late Hittite Period art, stands on a stag. However, the hunter title of the deity is represented sometimes by a bird he holds in his hand, and sometimes by a bow and spear. This can also be associated with hunting. It is during this period that the winged sun disk (instead of lituus), can be interpreted as a continuation of the custom also regarding the deity in the state cult, as it began to appear in the depictions of the deity.
{"title":"INTERPRETATION ON SOME POSSIBLE DEPICTIONS OF THE HITTITE TUTELARY DEITY OF THE COUNTRYSIDE","authors":"Serkan Demirel","doi":"10.18513/egetid.1333087","DOIUrl":"https://doi.org/10.18513/egetid.1333087","url":null,"abstract":"This paper focuses on the depictions of deities on stag seen in Anatolia and its surroundings during the second millennium BC. DLAMMA.LĺL “Tutelary Deity of the Countryside” can be considered as one of the deities represented by the name rendered as DKAL. Although the deity is identified with the hunting deity and the Stag-god (Ku)Runtiya and Innara/Annari in the Assyrian Colony Period, as suggested earlier, further support for this identification is rendered in this paper. Additionally, there are criticisms on the differentiation in the iconographic appearance of the deity during the second millennium BC and other depictions associated with this deity. Concordantly, the deity is depicted on a stag in the Assyrian Colony Age, with a bird in his hand emphasizing the deity’s hunting character and a lituus in the other hand. The iconographic features of the deity seem to have been preserved during the transition from the Colony Age to the Hittite Period. The depictions associated with the deity in Hittite Period can be divided into three groups. The first group comprises imagery whereby the deity holds a lituus in his hand, which may be related to the deity's rise to prominence in the state cult. The only difference in the second group, which is other similar to the first group, is that the deity stands on the ground instead of standing on a stag. The deity, assumed to be equated with the Tutelary Deity of the Countryside and included in the descriptions that can be called the third group, is depicted in a typical libation scene, sitting on a cross stool and holding a bird in his hand. However, this latter deity must obviously be a different deity in terms of its iconographic features. The Stag-god, who is the deity of wildlife and hunting in the Late Hittite Period art, stands on a stag. However, the hunter title of the deity is represented sometimes by a bird he holds in his hand, and sometimes by a bow and spear. This can also be associated with hunting. It is during this period that the winged sun disk (instead of lituus), can be interpreted as a continuation of the custom also regarding the deity in the state cult, as it began to appear in the depictions of the deity.","PeriodicalId":40948,"journal":{"name":"Tarih Incelemeleri Dergisi","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.1,"publicationDate":"2023-02-06","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"68183877","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Birinci Dünya Savaşı başlarında IV. Ordu Komutanı ve Suriye genel valisi olarak görevlendirilen İttihad ve Terakki Cemiyeti’nin en etkili isimlerinden Ahmed Cemal Paşa hakkında İtilaf devletleri tarafından ortaya atılan bazı iddialar özellikle İngiliz belgeleri arasında dikkat çeken bir seriyi oluşturmaktadır. İttihat ve Terakki’nin en önemli liderlerinden birisi olan ve savaş arifesinde Bahriye Nazırı olarak görev yapan Cemal Paşa’nın İngiliz elçisi ile kurduğu iletişimden başlayarak, üzerinde durulan konular Cemal Paşa hakkında ilginç iddiaları barındırmaktadır. Osmanlı Devleti’nin tarafsız olduğu günlerde İstanbul’da bulunan İngiliz Elçisi L. Mallet ile Cemal Paşa arasında gerçekleşen görüşmelerin Londra’ya iletilmesi İngilizlerin Cemal Paşa hakkında geliştirecekleri kuşkunun başlangıcını oluşturmuştur. Bu kuşku/algı 1915 sonuna kadar yazışmalarda çeşitli biçimlerde ele alınmıştır. Elbette bu iddiaların ortaya çıkmasında Cemal Paşa’nın IV. Ordu Kumandanı ve Suriye ve Arabistan Genel valisi olarak görevlendirilmesinden sonra askeri-siyasi alanda giriştiği yahut gerçekleştirdiği faaliyetler farklı biçimlerde etkili olmuştur. Şehirlerin imarı, eğitim, sağlık kurumları tesis edilmesi faaliyetleri bir valinin girişimlerinden fazlası olduğu imajını beslemiştir. Buradan hareketle bu çalışmada söz konusu iddiaların sebepleri üzerinde durulurken dönemin şartlarında hangi amaçlarla ortaya atılmış/çıkmış olabilecekleri üzerinde durulacaktır. Cemal Paşa hakkında bu görevi sırasında ortaya çıkan “Hükümete karşı bir isyan planladığı” yönünde iddiaların temelinde Cemal Paşa ile ilgili sahih istihbar bilgiler mi vardı yoksa daha çok İngiliz istihbarat birimlerinin geçmişe yönelik bilgi ve algıları mı etkiliydi sorusu üzerinde odaklanılacaktır. Bu bağlamda I. Dünya Savaşı arifesinden başlayarak Osmanlı Devleti-İngiltere eksenli gelişmelerde Cemal Paşa’nın yeri ve rolü üzerinde durulacak ve arkasından IV. Ordu kumandanlığı görevi esnasında hakkında yapılan spekülasyonlar İngiliz kaynaklarına yansıdığı şekliyle irdelenecektir. Özellikle I. Dünya Savaşı yıllarındaki uygulamaları farklı çalışmalarda değişik biçimlerde ele alınmış olan Cemal Paşa’nın İngiliz kaynaklarındaki iddialar bağlamında yeni bir kritiği yapılacaktır. Çalışmanın ana kaynaklarını Türk ve İngiliz arşiv belgeleri, hatıratlar, basın nüshaları ve diğer kaynaklar oluşturacaktır.
在第一次世界大战开始时,第四军指挥官兼叙利亚总督(埃塞俄比亚人和特拉基人社区最有效的名字)制造了意大利国家提出的一系列指控,特别是在英国文件中。从与特拉基最重要的领导人之一、在战区担任巴赫里耶·纳齐尔的Cemal Paşa的交流中,他开始对Cemal Paşa发表有趣的声明。在奥斯曼帝国不忠的日子里,英国驻马莱特和切马尔·帕沙大使在伊斯坦布尔举行了会议,这让人们开始怀疑英国是否会改善关于切马尔·帕萨的谈判。直到1915年底,这种怀疑/看法一直以各种形式存在。当然,在提出指控后,Cemal Pasha的第四军指挥官以及叙利亚和阿拉伯总总督以不同的方式进入或执行了军事政治领域。这座城市的形象、教育和卫生机构提供了不止一个家长的入口。在这项工作中,问题将基于指控的原因,这些指控的目的可能在这段时间内被揭露。Cemal Paşa hakkında bu görevi sırasıanda portayaçıkan“Hükümete karşıbir isyan planladığı”yönünde iddiaların temelinde Cemal Paşa ile ilgili saih istihbar bilgiler mi vardıyoksa dahaçokïngiliz istihbarat birimlerinin geçmişe yönelik bilgi ve algılarımıetkiliydi sorusuüzerinde odaklanılacaktır。在这方面,关于Cemal Paşa的作用和作用的猜测将反映在英文资料中,从第一次世界大战开始,反映在第四任陆军指挥官的工作中。特别是,Cemal Paşa从英文来源以不同方式提出的指控将对第一次世界大战年的适用提出新的批评。工作的主要来源将包括文件、记忆、新闻以及土耳其语和英语档案的其他来源。
{"title":"\"Betrayal\" or tactics? The Allegation of Cemal Pasha's Syrian Kingship","authors":"Gülsüm Polat","doi":"10.18513/egetid.1333282","DOIUrl":"https://doi.org/10.18513/egetid.1333282","url":null,"abstract":"Birinci Dünya Savaşı başlarında IV. Ordu Komutanı ve Suriye genel valisi olarak görevlendirilen İttihad ve Terakki Cemiyeti’nin en etkili isimlerinden Ahmed Cemal Paşa hakkında İtilaf devletleri tarafından ortaya atılan bazı iddialar özellikle İngiliz belgeleri arasında dikkat çeken bir seriyi oluşturmaktadır. İttihat ve Terakki’nin en önemli liderlerinden birisi olan ve savaş arifesinde Bahriye Nazırı olarak görev yapan Cemal Paşa’nın İngiliz elçisi ile kurduğu iletişimden başlayarak, üzerinde durulan konular Cemal Paşa hakkında ilginç iddiaları barındırmaktadır. Osmanlı Devleti’nin tarafsız olduğu günlerde İstanbul’da bulunan İngiliz Elçisi L. Mallet ile Cemal Paşa arasında gerçekleşen görüşmelerin Londra’ya iletilmesi İngilizlerin Cemal Paşa hakkında geliştirecekleri kuşkunun başlangıcını oluşturmuştur. Bu kuşku/algı 1915 sonuna kadar yazışmalarda çeşitli biçimlerde ele alınmıştır. Elbette bu iddiaların ortaya çıkmasında Cemal Paşa’nın IV. Ordu Kumandanı ve Suriye ve Arabistan Genel valisi olarak görevlendirilmesinden sonra askeri-siyasi alanda giriştiği yahut gerçekleştirdiği faaliyetler farklı biçimlerde etkili olmuştur. Şehirlerin imarı, eğitim, sağlık kurumları tesis edilmesi faaliyetleri bir valinin girişimlerinden fazlası olduğu imajını beslemiştir. Buradan hareketle bu çalışmada söz konusu iddiaların sebepleri üzerinde durulurken dönemin şartlarında hangi amaçlarla ortaya atılmış/çıkmış olabilecekleri üzerinde durulacaktır. Cemal Paşa hakkında bu görevi sırasında ortaya çıkan “Hükümete karşı bir isyan planladığı” yönünde iddiaların temelinde Cemal Paşa ile ilgili sahih istihbar bilgiler mi vardı yoksa daha çok İngiliz istihbarat birimlerinin geçmişe yönelik bilgi ve algıları mı etkiliydi sorusu üzerinde odaklanılacaktır. Bu bağlamda I. Dünya Savaşı arifesinden başlayarak Osmanlı Devleti-İngiltere eksenli gelişmelerde Cemal Paşa’nın yeri ve rolü üzerinde durulacak ve arkasından IV. Ordu kumandanlığı görevi esnasında hakkında yapılan spekülasyonlar İngiliz kaynaklarına yansıdığı şekliyle irdelenecektir. Özellikle I. Dünya Savaşı yıllarındaki uygulamaları farklı çalışmalarda değişik biçimlerde ele alınmış olan Cemal Paşa’nın İngiliz kaynaklarındaki iddialar bağlamında yeni bir kritiği yapılacaktır. Çalışmanın ana kaynaklarını Türk ve İngiliz arşiv belgeleri, hatıratlar, basın nüshaları ve diğer kaynaklar oluşturacaktır.","PeriodicalId":40948,"journal":{"name":"Tarih Incelemeleri Dergisi","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.1,"publicationDate":"2023-02-04","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"48769863","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Ortaçağ döneminde Kıbrıs adasının en belirgin özelliklerinden bir tanesi de hiç şüphesiz ki çok kültürlü yapısıdır. Bu konu ile alakalı, Batılı tarihçiler adanın sosyal ve kültürel yapısını inceleyen birçok değerli eseri modern literatüre kazandırmıştır. Fakat bu eserlerin neredeyse tamamı adadaki Hristiyan gruplara odaklanmakla birlikte, Kıbrıs’ın çok kültürlü yapısı içerisinde Türklerin ve diğer Müslüman grupların katkısı ile alakalı neredeyse hiçbir çalışma yoktur. Kıbrıs adasının Ortaçağ Akdeniz ticaretinde Doğu ile Batı arasında üstlendiği rol ve Müslüman topraklarına olan yakınlığı şüphesiz kültürel etkileşimi de beraberinde getirmiştir. Nitekim dönemin noter belgeleri, seyyah notları, mahkeme ve kilise kayıtları gibi birincil kaynaklar incelendiği zaman Türklerin ve Müslümanların adada çeşitli sebeplerle ikamet ettikleri ve diğer Hıristiyan gruplarla etkileşim halinde oldukları gözlemlenmektedir. Bu çalışmada, Ortaçağ Kıbrıs’ında Türk-Sarazen imgesi ve varlığı çeşitli dönem kayıtları üzerinden bütüncül bir şekilde incelenmeye çalışılmıştır.
当然,中世纪埃及岛上最显著的特征之一是非常具有文化结构。在这方面,西方历史学家获得了许多有价值的现代文学作品,探索了该岛的社会和文化结构。但由于几乎所有这些作品都聚焦于岛上的基督教团体,几乎没有与土耳其人和其他穆斯林参与埃及多元文化结构有关的作品。埃及岛屿在中世纪东西方贸易中的作用无疑带来了与穆斯林国家的文化互动。Nitekim dönemin noter belgeleri,seyyah notları,mahkeme ve kilise kayıtlarıgibi birincil kaynaklar incelendiği zaman Tüslümanların adadaçeşitli sedeplere ikamet ettikleri ve diğer Hıristyan gruplara etkileşim halinde olduklarıgözlemlenmektedir。在这项工作中,土耳其萨拉赞的形象和存在已经在埃及中部的各种定期记录进行了全面的研究。
{"title":"Orta Çağ Kıbrıs’ında Türk-Sarazen İmgesi ve Varlığı Üzerine Bir İnceleme","authors":"Seyit Özkutlu","doi":"10.18513/egetid.1226575","DOIUrl":"https://doi.org/10.18513/egetid.1226575","url":null,"abstract":"Ortaçağ döneminde Kıbrıs adasının en belirgin özelliklerinden bir tanesi de hiç şüphesiz ki çok kültürlü yapısıdır. Bu konu ile alakalı, Batılı tarihçiler adanın sosyal ve kültürel yapısını inceleyen birçok değerli eseri modern literatüre kazandırmıştır. Fakat bu eserlerin neredeyse tamamı adadaki Hristiyan gruplara odaklanmakla birlikte, Kıbrıs’ın çok kültürlü yapısı içerisinde Türklerin ve diğer Müslüman grupların katkısı ile alakalı neredeyse hiçbir çalışma yoktur. Kıbrıs adasının Ortaçağ Akdeniz ticaretinde Doğu ile Batı arasında üstlendiği rol ve Müslüman topraklarına olan yakınlığı şüphesiz kültürel etkileşimi de beraberinde getirmiştir. Nitekim dönemin noter belgeleri, seyyah notları, mahkeme ve kilise kayıtları gibi birincil kaynaklar incelendiği zaman Türklerin ve Müslümanların adada çeşitli sebeplerle ikamet ettikleri ve diğer Hıristiyan gruplarla etkileşim halinde oldukları gözlemlenmektedir. Bu çalışmada, Ortaçağ Kıbrıs’ında Türk-Sarazen imgesi ve varlığı çeşitli dönem kayıtları üzerinden bütüncül bir şekilde incelenmeye çalışılmıştır.","PeriodicalId":40948,"journal":{"name":"Tarih Incelemeleri Dergisi","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.1,"publicationDate":"2022-12-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"49532681","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
The cult previously known as the Family Federation for World Peace and Unification, called the Unification Church (UC), was launched to the forefront of public discussion around the globe following the assassination of former Japanese Prime Minister Shinzō Abe in July 2022. The cult itself is no stranger to controversy given its history, however, this incident was particularly disruptive as Japan faced a politician’s assassination motivated by social problems caused by a Christian religious group along with the revelation of widespread connections between the said group and the ruling political party. This chain of events inflicted a damaging influence on Japan’s democracy, an outcome that requires a closer inspection of its roots. To achieve such a goal, this study turns toward factors that allowed the UC to achieve political influence in Japan during the country's pre- and post-World War II political history. In addition, religious groups in Japan, including controversial cults such as Aum Shinrikyo and the UC provide important case studies in public relations and fast development under the title of the “cult controversy”. However, many of the previous studies were insufficient regarding their scope, and there was no uniform technique for presenting or assessing the usually brief opinions on the UC's actual overall influence on Japan's democratic system. However, many of the previous studies were limited in scope. Moreover, there were only a few uniform techniques for presenting or assessing views on the core/overall influence of UC on Japan's democratic system. This study aims to expand the limitations of the literature by bridging previous views based on the historical and recent factors. Through qualitative analysis of archival data as well as existing literature, it is found that the rivalries of certain political figures, pre-WWII rivalries rooted in political ideological differences, and Occupation-era policies were factors that allowed UC to take root in Japan. These factors were explored to reveal early perspectives on UC. As a result, it is found that the rapid and deep organization of UC paved the way for political expansion in post-WWII Japan at the expense of potential social problems.
在日本前首相安倍于2022年7月遇刺身亡后,这个名为“世界和平与统一家庭联合会”(Family Federation for World Peace and Unification,简称UC)的邪教组织成为全球公众讨论的焦点。从历史上看,邪教本身并不陌生,但由于基督教团体引发的社会问题,日本政界人士被暗杀,而且该团体与执政党之间的广泛联系被揭露,这一事件尤其具有破坏性。这一连串的事件对日本的民主造成了破坏性的影响,需要对其根源进行更仔细的审视。为了实现这一目标,本研究转向在日本二战前后的政治史上,使UC在日本获得政治影响力的因素。此外,日本的宗教团体,包括奥姆真理教和UC等有争议的邪教,在“邪教争议”的标题下,提供了公共关系和快速发展的重要案例研究。然而,以前的许多研究在其范围上是不足的,并且对于UC对日本民主制度的实际整体影响通常是简短的意见,没有统一的技术来提出或评估。然而,许多先前的研究在范围上是有限的。此外,对于UC对日本民主制度的核心/整体影响的观点,只有少数统一的表达或评估方法。本研究旨在根据历史和最近的因素,通过弥合以前的观点,扩大文献的局限性。通过对档案资料和现有文献的定性分析,我们发现某些政治人物的对抗,二战前源于政治意识形态差异的对抗,以及占领时期的政策是UC在日本扎根的因素。我们对这些因素进行了探讨,以揭示UC的早期观点。结果发现,UC的快速而深入的组织为二战后日本的政治扩张铺平了道路,代价是潜在的社会问题。
{"title":"Unification Church and Japan: A Historical Review","authors":"Elif SERCEN NURCAN, Mürsel Doğrul","doi":"10.18513/egetid.1226559","DOIUrl":"https://doi.org/10.18513/egetid.1226559","url":null,"abstract":"The cult previously known as the Family Federation for World Peace and Unification, called the Unification Church (UC), was launched to the forefront of public discussion around the globe following the assassination of former Japanese Prime Minister Shinzō Abe in July 2022. The cult itself is no stranger to controversy given its history, however, this incident was particularly disruptive as Japan faced a politician’s assassination motivated by social problems caused by a Christian religious group along with the revelation of widespread connections between the said group and the ruling political party. This chain of events inflicted a damaging influence on Japan’s democracy, an outcome that requires a closer inspection of its roots. To achieve such a goal, this study turns toward factors that allowed the UC to achieve political influence in Japan during the country's pre- and post-World War II political history. In addition, religious groups in Japan, including controversial cults such as Aum Shinrikyo and the UC provide important case studies in public relations and fast development under the title of the “cult controversy”. However, many of the previous studies were insufficient regarding their scope, and there was no uniform technique for presenting or assessing the usually brief opinions on the UC's actual overall influence on Japan's democratic system. However, many of the previous studies were limited in scope. Moreover, there were only a few uniform techniques for presenting or assessing views on the core/overall influence of UC on Japan's democratic system. This study aims to expand the limitations of the literature by bridging previous views based on the historical and recent factors. Through qualitative analysis of archival data as well as existing literature, it is found that the rivalries of certain political figures, pre-WWII rivalries rooted in political ideological differences, and Occupation-era policies were factors that allowed UC to take root in Japan. These factors were explored to reveal early perspectives on UC. As a result, it is found that the rapid and deep organization of UC paved the way for political expansion in post-WWII Japan at the expense of potential social problems.","PeriodicalId":40948,"journal":{"name":"Tarih Incelemeleri Dergisi","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.1,"publicationDate":"2022-12-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"48976407","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Temelleri 1829’da Yunanistan’ın bağımsızlığına kadar uzanan, 1890’lardan itibaren şiddetlenen, Girit sorununun özü, Yunanlıların ve Giritli Rumların, Osmanlı egemenliği altındaki adayı Yunanistan’a katma arzu ve çabalarıdır. Yunanistan’ın desteklediği Rum ayaklanmaları, Girit Müslümanlarına yönelik katliamlar, 1897 Osmanlı-Yunan Savaşı ve sonrasında Avrupa ülkelerinin müdahaleleriyle sorun uluslararası bir nitelik kazanmıştır. 1897’de Girit’in muhtariyetinin ilan edilmesinin ardından ada hukuken Osmanlı Devleti’nin bir parçası olmasına rağmen, İngiltere, Fransa, İtalya ve Rusya’nın (hami devletler) askeri işgali altında bulunuyordu. 1908’e gelindiğinde Girit Osmanlı egemenliğinde fakat özerk statüdedir. II. Meşrutiyet döneminin en önemli gündem başlıklarından ve uluslararası nitelikte sorunlarından biri de Girit’tir. 6 Ekim 1908’de Girit Meclisi’nin Yunanistan’a katıldığını açıklaması yeni rejimin karşılaştığı ilk ciddi bunalımlardı. Büyük devletlerin Girit Meclisi’nin kararını tanımamaları ve mevcut statükonun korunması yönünde tutumları nedeniyle Yunanistan, iltihak kararını tanıyamamıştır. Girit krizi, tartışmalar, toplumsal tepkiler ikileminde 1912’ye kadar devam edecektir. Bu çalışmada Girit’in Yunanistan ile birleşme çabaları ve Yunanistan’ın bunu desteklemesi sonucu Osmanlı Makedonya’sında Yunanistan’a karşı oluşan toplumsal tepki ve boykot hareketleri incelenecektir.
{"title":"Yunanistan’ın Girit’i İlhak Çabalarına Osmanlı Makedonyası’nda Tepkiler (1909-1911)","authors":"Özer Özbozdağli","doi":"10.18513/egetid.1226570","DOIUrl":"https://doi.org/10.18513/egetid.1226570","url":null,"abstract":"Temelleri 1829’da Yunanistan’ın bağımsızlığına kadar uzanan, 1890’lardan itibaren şiddetlenen, Girit sorununun özü, Yunanlıların ve Giritli Rumların, Osmanlı egemenliği altındaki adayı Yunanistan’a katma arzu ve çabalarıdır. Yunanistan’ın desteklediği Rum ayaklanmaları, Girit Müslümanlarına yönelik katliamlar, 1897 Osmanlı-Yunan Savaşı ve sonrasında Avrupa ülkelerinin müdahaleleriyle sorun uluslararası bir nitelik kazanmıştır. 1897’de Girit’in muhtariyetinin ilan edilmesinin ardından ada hukuken Osmanlı Devleti’nin bir parçası olmasına rağmen, İngiltere, Fransa, İtalya ve Rusya’nın (hami devletler) askeri işgali altında bulunuyordu. 1908’e gelindiğinde Girit Osmanlı egemenliğinde fakat özerk statüdedir. II. Meşrutiyet döneminin en önemli gündem başlıklarından ve uluslararası nitelikte sorunlarından biri de Girit’tir. 6 Ekim 1908’de Girit Meclisi’nin Yunanistan’a katıldığını açıklaması yeni rejimin karşılaştığı ilk ciddi bunalımlardı. Büyük devletlerin Girit Meclisi’nin kararını tanımamaları ve mevcut statükonun korunması yönünde tutumları nedeniyle Yunanistan, iltihak kararını tanıyamamıştır. Girit krizi, tartışmalar, toplumsal tepkiler ikileminde 1912’ye kadar devam edecektir. Bu çalışmada Girit’in Yunanistan ile birleşme çabaları ve Yunanistan’ın bunu desteklemesi sonucu Osmanlı Makedonya’sında Yunanistan’a karşı oluşan toplumsal tepki ve boykot hareketleri incelenecektir.","PeriodicalId":40948,"journal":{"name":"Tarih Incelemeleri Dergisi","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.1,"publicationDate":"2022-12-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"47919869","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Bu makale çalışması, yeni arşiv belgeleri ışığında Bulgar Sosyal-Demokrat Partisi’nin, 20. yüzyılın başlarında gerçekleştirmiş olduğu siyasi faaliyetleri, düzenlemiş olduğu mitingleri, hazırlamış olduğu beyannameleri, örgütlemiş olduğu komitacılık faaliyetlerini ve düşünsel anlamda gerçekleştirmek istediği hedefleri değerlendirme amacını taşımaktadır. Parti, oldukça kozmopolitik bir iklimde doğmuştur. 19. yüzyılın sonlarında sosyal demokrat fikirleri temel alarak ortaya çıkan Bulgar Sosyal-Demokrat Fırkası, bu çalkantılı süreçte Bulgaristan ve Batı Trakya’da birçok önemli siyasi ve sosyal eylemin içerisinde bulunmuştur. Parti, Bulgar işçilerin örgütlenmesi, Amerika Birleşik Devletleri’ne göçe teşvik edilmesi, Bulgar hükümeti aleyhine mitingler düzenlenmesi, propaganda faaliyetlerinin gerçekleştirilmesi, işçileri kışkırtıcı beyannamelerin hazırlanması, hükümetle sıcak çatışmalara girilmesi ve sosyal demokrat fikirlere taraftar kazanarak bu fikirlerin yayılması için büyük çabalar sarf etmiştir. Bu incelemeyle Osmanlı arşiv belgeleri ışığında; Bulgar Sosyal-Demokrat Partisi’nin gerçekleştirmiş olduğu bu faaliyetler analiz edilmeye çalışılmıştır.
{"title":"Yeni Arşiv Belgeleri Işığında Bulgar Sosyal-Demokrat Partisi’nin Osmanlı Dönemindeki Siyasi Faaliyetlerinin Değerlendirilmesi","authors":"Yenal Ünal","doi":"10.18513/egetid.1226587","DOIUrl":"https://doi.org/10.18513/egetid.1226587","url":null,"abstract":"Bu makale çalışması, yeni arşiv belgeleri ışığında Bulgar Sosyal-Demokrat Partisi’nin, 20. yüzyılın başlarında gerçekleştirmiş olduğu siyasi faaliyetleri, düzenlemiş olduğu mitingleri, hazırlamış olduğu beyannameleri, örgütlemiş olduğu komitacılık faaliyetlerini ve düşünsel anlamda gerçekleştirmek istediği hedefleri değerlendirme amacını taşımaktadır. Parti, oldukça kozmopolitik bir iklimde doğmuştur. 19. yüzyılın sonlarında sosyal demokrat fikirleri temel alarak ortaya çıkan Bulgar Sosyal-Demokrat Fırkası, bu çalkantılı süreçte Bulgaristan ve Batı Trakya’da birçok önemli siyasi ve sosyal eylemin içerisinde bulunmuştur. Parti, Bulgar işçilerin örgütlenmesi, Amerika Birleşik Devletleri’ne göçe teşvik edilmesi, Bulgar hükümeti aleyhine mitingler düzenlenmesi, propaganda faaliyetlerinin gerçekleştirilmesi, işçileri kışkırtıcı beyannamelerin hazırlanması, hükümetle sıcak çatışmalara girilmesi ve sosyal demokrat fikirlere taraftar kazanarak bu fikirlerin yayılması için büyük çabalar sarf etmiştir. Bu incelemeyle Osmanlı arşiv belgeleri ışığında; Bulgar Sosyal-Demokrat Partisi’nin gerçekleştirmiş olduğu bu faaliyetler analiz edilmeye çalışılmıştır.","PeriodicalId":40948,"journal":{"name":"Tarih Incelemeleri Dergisi","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.1,"publicationDate":"2022-12-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"68184182","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Soğuk savaş dönemi siyasi ve ideolojik rekabetlerinin Afrika Boynuzu üzerinde göze çarpan sonuçları bulunmaktadır. Bu durum, ülkelerin özgürlüklerini Avrupa sömürge yönetiminden edindiklerinde ve serbest dış politika kurmaya çalıştıklarında görüldü. 1974'ten önce Etiyopya ve Kenya batı yanlısı ülkelerdi. Ortak ideolojik yapılarından dolayı iki ülke arasında güvenlik ortaklığı için kolay bir platform oluşturdu. Ancak, 1974 yılında İmparatorluk döneminin sona ermesinin ardından Etiyopya’da ideolojinin Marksizm-Leninizm'e kayması, Etiyopya-Kenya güvenlik ortaklığının zayıflatacağı düşünüldü. Ancak, ideolojik eşitsizlik karşısında Etiyopya-Kenya güvenlik ortaklığı devam etti. Bu makale, ideolojik eşitsizliğe bakılmaksızın Etiyopya-Kenya güvenlik ortaklığının devamı için yeni bir içgörü çizmeyi amaçlamaktadır. Çalışmanın sonucu, iki ülke arasında kesintisiz güvenlik ortaklığının aşağıdaki üç nedenden kaynaklandığını göstermektedir: (i) güvenlik ve hayatta kalmaya olan ilgisinin ideolojik eşitsizliğin üzerinde olması; (ii) barışçıl sınır diplomasisinin varlığı; ve (iii) sınır ötesi ortak planlama ve jeopolitik yakınlık nedeniyle iletişim teknolojisinin geliştirilmesinden kaynaklanan uygulanabilir sınır ötesi ortaklıkların varlığı. Analiz sürecinde, Etiyopya Ulusal Arşiv ve Kütüphane Ajansı'ndan (EUAKA) kullanılmayan arşiv belgeleri ve ikincil edebiyat eserleri kullanılmıştır.
{"title":"Etiyopya ve Kenya: Zoraki Soğuk Savaş Güvenlik Ortaklığı (1974-1991)","authors":"Nigusu Adem Yi̇mer, Ketebo ABDİYO ENSENE","doi":"10.18513/egetid.1226591","DOIUrl":"https://doi.org/10.18513/egetid.1226591","url":null,"abstract":"Soğuk savaş dönemi siyasi ve ideolojik rekabetlerinin Afrika Boynuzu üzerinde göze çarpan sonuçları bulunmaktadır. Bu durum, ülkelerin özgürlüklerini Avrupa sömürge yönetiminden edindiklerinde ve serbest dış politika kurmaya çalıştıklarında görüldü. 1974'ten önce Etiyopya ve Kenya batı yanlısı ülkelerdi. Ortak ideolojik yapılarından dolayı iki ülke arasında güvenlik ortaklığı için kolay bir platform oluşturdu. Ancak, 1974 yılında İmparatorluk döneminin sona ermesinin ardından Etiyopya’da ideolojinin Marksizm-Leninizm'e kayması, Etiyopya-Kenya güvenlik ortaklığının zayıflatacağı düşünüldü. Ancak, ideolojik eşitsizlik karşısında Etiyopya-Kenya güvenlik ortaklığı devam etti. Bu makale, ideolojik eşitsizliğe bakılmaksızın Etiyopya-Kenya güvenlik ortaklığının devamı için yeni bir içgörü çizmeyi amaçlamaktadır. Çalışmanın sonucu, iki ülke arasında kesintisiz güvenlik ortaklığının aşağıdaki üç nedenden kaynaklandığını göstermektedir: (i) güvenlik ve hayatta kalmaya olan ilgisinin ideolojik eşitsizliğin üzerinde olması; (ii) barışçıl sınır diplomasisinin varlığı; ve (iii) sınır ötesi ortak planlama ve jeopolitik yakınlık nedeniyle iletişim teknolojisinin geliştirilmesinden kaynaklanan uygulanabilir sınır ötesi ortaklıkların varlığı. Analiz sürecinde, Etiyopya Ulusal Arşiv ve Kütüphane Ajansı'ndan (EUAKA) kullanılmayan arşiv belgeleri ve ikincil edebiyat eserleri kullanılmıştır.","PeriodicalId":40948,"journal":{"name":"Tarih Incelemeleri Dergisi","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.1,"publicationDate":"2022-12-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"48976613","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Çalışmanın konusunu, 1987 yılında Almanya’dan Türkiye’ye getirilen ve Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde korunan, Boğazköy’de yapılan ilk kazılarda bulunmuş, yayımlanmamış altı adet Hititçe tablet parçası oluşturmaktadır. Makale, bu çiviyazılı fragmanların paleografik yönden tarihlendirilmeleri ve dört adedinin Boğazköy’de bulunan yayımlanmış Hititçe metinler ile birleşme/bağlanma bilgilerini içermektedir. Ayrıca diğer iki fragman için bir duplikat ve bir paralel olabilecek metinler tespit edilmiştir. Bu tablet parçalarının fotoğrafları, kopyaları ile çevriyazıları da sunulmuştur.
{"title":"Boğazköy’de Bulunan Yayımlanmamış Hititçe Tablet Parçaları","authors":"Yasemin Arikan, Daniel Schwemer","doi":"10.18513/egetid.1226474","DOIUrl":"https://doi.org/10.18513/egetid.1226474","url":null,"abstract":"Çalışmanın konusunu, 1987 yılında Almanya’dan Türkiye’ye getirilen ve Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde korunan, Boğazköy’de yapılan ilk kazılarda bulunmuş, yayımlanmamış altı adet Hititçe tablet parçası oluşturmaktadır. Makale, bu çiviyazılı fragmanların paleografik yönden tarihlendirilmeleri ve dört adedinin Boğazköy’de bulunan yayımlanmış Hititçe metinler ile birleşme/bağlanma bilgilerini içermektedir. Ayrıca diğer iki fragman için bir duplikat ve bir paralel olabilecek metinler tespit edilmiştir. Bu tablet parçalarının fotoğrafları, kopyaları ile çevriyazıları da sunulmuştur.","PeriodicalId":40948,"journal":{"name":"Tarih Incelemeleri Dergisi","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.1,"publicationDate":"2022-12-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"49291750","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}