Adenoid cystic carcinoma (ACC) is the second most common malignant epithelial tumor of the salivary glands.The aim of this case report was to present a solid ACC case seen in the parotid gland. A 69-year-old male patient was admitted to our clinic with complaints of swelling, pain and paraesthesia in the posterior right mandible. In clinical examination mandibular ulcerated areas were observed. Submandibular and cervical lymphadenopathies and an expansive mass were detected in the buccal mucosa. In panoramic radiography, a radiolucent lesion was observed in the right ramus mandible, and in cone beam computed tomography(CBCT) it was determined that lesion caused bone destruction. As result of the biopsy, it was reported as ACC and excision was recommended. Early diagnosis and treatment is very important in terms of survival and prevention of metastasis to distant areas. Therefore, accurate diagnosis and evaluation will affect the treatment success.
{"title":"Adenoid Kistik Karsinom: Vaka Raporu","authors":"R. Karakurt, D. Içöz","doi":"10.20515/OTD.769240","DOIUrl":"https://doi.org/10.20515/OTD.769240","url":null,"abstract":"Adenoid cystic carcinoma (ACC) is the second most common malignant epithelial tumor of the salivary glands.The aim of this case report was to present a solid ACC case seen in the parotid gland. A 69-year-old male patient was admitted to our clinic with complaints of swelling, pain and paraesthesia in the posterior right mandible. In clinical examination mandibular ulcerated areas were observed. Submandibular and cervical lymphadenopathies and an expansive mass were detected in the buccal mucosa. In panoramic radiography, a radiolucent lesion was observed in the right ramus mandible, and in cone beam computed tomography(CBCT) it was determined that lesion caused bone destruction. As result of the biopsy, it was reported as ACC and excision was recommended. Early diagnosis and treatment is very important in terms of survival and prevention of metastasis to distant areas. Therefore, accurate diagnosis and evaluation will affect the treatment success.","PeriodicalId":409672,"journal":{"name":"Osmangazi Journal of Medicine","volume":"46 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2020-09-28","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"116855929","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Bu derlemedeki amacimiz, cocuklarda loseminin erken teshis edilmesi, klinik ozellikleri, komplikasyonlari ve agiz ici tedavi yaklasimlari hakkinda bilgi vermektir.PUBMED, RESEARCH GATE ve GOOGLE SCHOLAR arama motorlarinda ‘leukemia in children’; ‘oral manifestations for leukemia’ ; ‘leukemia oral symptoms’ kelimeleri aratildi. Literaturlerin baslik ve ozetleri degerlendirildi, uygun literaturler secilerek analiz edildi.Losemi hematopoetik hucrelerin normalden fazla cogalmasiyla seyreden malign bir hastaliktir. Etiyolojisi kesin degildir. Ilerleme sekline gore akut ve kronik olabilir. Bunun disinda hucrelerin tipine gore ana olarak lenfositik ve myolositik olarak da siniflandirilir. Tedavisi remisyon induksiyonu, konsolidasyon ve idame tedavisi olmak uzere uc asamada yapilir. Yuksek risk grubu losemi hastalarinda kemik iligi nakli yapilmasi tercih edilebilir. Loseminin tipleri ve tercih edilen tedavi sekline gore agiz ici bulgular farklilik arz edebilir. Semptomlar daha cok pansitopeni (anemi, notropeni ve trombositopeni) nedeniyle olusur. Mukozal solgunluk, diseti kanamasi, ekimoz, ulserasyon, trismus, gingival hiperplazi ve mukozal enfeksiyonlar en fazla gozlenen bulgulardir. Tedavi sirasinda ve sonrasinda ise yapilan islemlere bagli olarak mukozitis, kserostomi, deskuamasyon, kandidiazis gorulmektedir.Losemi cocukluk doneminde en fazla gorulen malign hastaliktir. Vucudun diger bolgelerinde oldugu gibi agiz icinde de bulgu verir ve henuz tani konmamis kisilerde hastalik acisindan yonlendirici olabilir. Hastaligin tanisinda dis hekimlerine buyuk sorumluluk dusmektedir.
本综述旨在提供有关儿童白血病的早期发现、临床特征、并发症和口腔治疗方法的信息。在 PUBMED、RESEARCH GATE 和 GOOGLE SCHOLAR 搜索引擎中搜索 "儿童白血病"、"白血病口腔表现 "和 "白血病口腔症状"。白血病是一种以造血细胞异常增殖为特征的恶性疾病。白血病是一种以造血细胞异常增殖为特征的恶性疾病,病因尚不明确。根据病情发展,白血病可分为急性和慢性两种。根据细胞类型,还可分为淋巴细胞型和肌细胞型。治疗分为三个阶段:缓解诱导、巩固和维持治疗。高危失血患者可能首选骨髓移植。口腔内的检查结果会因失血的类型和首选的治疗方法而有所不同。症状主要是全血细胞减少(贫血、无血细胞减少和血小板减少)。最常见的症状是粘膜苍白、牙龈出血、瘀斑、溃疡、践踏、牙龈增生和粘膜感染。在治疗过程中和治疗后,会出现粘膜炎、口腔干燥症、脱屑、念珠菌病,这取决于所进行的治疗程序。与身体其他部位一样,它也会出现在口腔中,并能为尚未确诊的人提供疾病指南。牙科医生在疾病诊断方面责任重大。
{"title":"Çocuklarda Lösemi Ve Ağız İçi Bulguları","authors":"Şebnem Nezahat Koçan, S. Çalışkan","doi":"10.20515/OTD.771607","DOIUrl":"https://doi.org/10.20515/OTD.771607","url":null,"abstract":"Bu derlemedeki amacimiz, cocuklarda loseminin erken teshis edilmesi, klinik ozellikleri, komplikasyonlari ve agiz ici tedavi yaklasimlari hakkinda bilgi vermektir.PUBMED, RESEARCH GATE ve GOOGLE SCHOLAR arama motorlarinda ‘leukemia in children’; ‘oral manifestations for leukemia’ ; ‘leukemia oral symptoms’ kelimeleri aratildi. Literaturlerin baslik ve ozetleri degerlendirildi, uygun literaturler secilerek analiz edildi.Losemi hematopoetik hucrelerin normalden fazla cogalmasiyla seyreden malign bir hastaliktir. Etiyolojisi kesin degildir. Ilerleme sekline gore akut ve kronik olabilir. Bunun disinda hucrelerin tipine gore ana olarak lenfositik ve myolositik olarak da siniflandirilir. Tedavisi remisyon induksiyonu, konsolidasyon ve idame tedavisi olmak uzere uc asamada yapilir. Yuksek risk grubu losemi hastalarinda kemik iligi nakli yapilmasi tercih edilebilir. Loseminin tipleri ve tercih edilen tedavi sekline gore agiz ici bulgular farklilik arz edebilir. Semptomlar daha cok pansitopeni (anemi, notropeni ve trombositopeni) nedeniyle olusur. Mukozal solgunluk, diseti kanamasi, ekimoz, ulserasyon, trismus, gingival hiperplazi ve mukozal enfeksiyonlar en fazla gozlenen bulgulardir. Tedavi sirasinda ve sonrasinda ise yapilan islemlere bagli olarak mukozitis, kserostomi, deskuamasyon, kandidiazis gorulmektedir.Losemi cocukluk doneminde en fazla gorulen malign hastaliktir. Vucudun diger bolgelerinde oldugu gibi agiz icinde de bulgu verir ve henuz tani konmamis kisilerde hastalik acisindan yonlendirici olabilir. Hastaligin tanisinda dis hekimlerine buyuk sorumluluk dusmektedir.","PeriodicalId":409672,"journal":{"name":"Osmangazi Journal of Medicine","volume":"150 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2020-09-28","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"133584198","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Ozlem Gormez, Eli̇f Çelebi, Mehmet Egemen Aydemir, Derya Yildirim
Metastatik tumorler maksillofasiyal bolgede nadir gorulmekte, genellikle gec evrede, yaygin bir hastaligin gostergesi olarak ortaya cikmakta ve prognozu kotu olmaktadir. Bu calismanin amaci maksillofasiyal bolgedeki metastatik tumor vakalariyla ilgili guncel literaturu degerlendirerek, vakalarin klinik ve radyolojik ozelliklerini bildirmektir. Gerec ve Yontem: Pubmed veri tabaninda, son 5 yil icerisinde vaka raporu olarak yayinlanmis maksillofasiyal bolge metastatik tumorleri tarandi. Hastalarin yas ve cinsiyet bilgileri, primer ve metastatik tumorun histolojik tanisi, bulundugu bolge, klinik ve radyolojik bulgulari, tedavi ve prognozu analiz edildi. Bulgular: Literaturun incelenmesi sonucunda, 1469 makale bulundu. Baslik ve ozetleri incelendi ve maksillofasiyal bolgede metastaz bulunan 131 vaka raporu belirlendi. Yetersiz hasta ve metastaz bilgisi bulunan makaleler inceleme disi birakilarak, degerlendirmeye uygun olan 89 vaka raporunda 91 hastanin (58 erkek, 33 kadin) bilgileri incelendi. Primer tumor bolgeleri erkeklerde en sik bobrek (% 27,6), kadinlarda meme (% 27,3) olarak tespit edildi. Mandibular kemik (% 28,6) ve gingiva (% 26,4) maksillofasiyal metastazin en sik goruldugu bolgelerdi. En sik gozlenen klinik bulgu ve belirti sislik (% 54,9) ve agri (% 31,9) olarak belirlendi. Olgularin % 35,2’sinde maksillofasiyal bolgedeki tumorun primer tumorden once teshis edildigi belirlendi. Sonuc: Literatur incelemesi sonucunda, bircok vaka raporunda, hasta ve klinik bilgilerinin tumunun belirtilmedigi gozlendi. Farkli bolgedeki maligniteler, maksillofasiyal metastaz yapabilir. Metastatik tumorlerde patognomonik bulgu ve belirtilerin olmamasi nedeniyle ayirici tanida detayli bir klinik, radyolojik ve histopatolojik inceleme gerekmektedir. Klinisyenler, maksillofasiyal bolgede yeni teshis edilen bir malignitenin uzak bolgelerden metastaz olabilecegini ve primer tumorden once bulgu ve belirti verebilecegini goz onunde bulundurmalidir.
{"title":"Literatürdeki Maksillofasiyal Metastaz Vakalarının Retrospektif Analizi","authors":"Ozlem Gormez, Eli̇f Çelebi, Mehmet Egemen Aydemir, Derya Yildirim","doi":"10.20515/OTD.772105","DOIUrl":"https://doi.org/10.20515/OTD.772105","url":null,"abstract":"Metastatik tumorler maksillofasiyal bolgede nadir gorulmekte, genellikle gec evrede, yaygin bir hastaligin gostergesi olarak ortaya cikmakta ve prognozu kotu olmaktadir. Bu calismanin amaci maksillofasiyal bolgedeki metastatik tumor vakalariyla ilgili guncel literaturu degerlendirerek, vakalarin klinik ve radyolojik ozelliklerini bildirmektir. Gerec ve Yontem: Pubmed veri tabaninda, son 5 yil icerisinde vaka raporu olarak yayinlanmis maksillofasiyal bolge metastatik tumorleri tarandi. Hastalarin yas ve cinsiyet bilgileri, primer ve metastatik tumorun histolojik tanisi, bulundugu bolge, klinik ve radyolojik bulgulari, tedavi ve prognozu analiz edildi. Bulgular: Literaturun incelenmesi sonucunda, 1469 makale bulundu. Baslik ve ozetleri incelendi ve maksillofasiyal bolgede metastaz bulunan 131 vaka raporu belirlendi. Yetersiz hasta ve metastaz bilgisi bulunan makaleler inceleme disi birakilarak, degerlendirmeye uygun olan 89 vaka raporunda 91 hastanin (58 erkek, 33 kadin) bilgileri incelendi. Primer tumor bolgeleri erkeklerde en sik bobrek (% 27,6), kadinlarda meme (% 27,3) olarak tespit edildi. Mandibular kemik (% 28,6) ve gingiva (% 26,4) maksillofasiyal metastazin en sik goruldugu bolgelerdi. En sik gozlenen klinik bulgu ve belirti sislik (% 54,9) ve agri (% 31,9) olarak belirlendi. Olgularin % 35,2’sinde maksillofasiyal bolgedeki tumorun primer tumorden once teshis edildigi belirlendi. Sonuc: Literatur incelemesi sonucunda, bircok vaka raporunda, hasta ve klinik bilgilerinin tumunun belirtilmedigi gozlendi. Farkli bolgedeki maligniteler, maksillofasiyal metastaz yapabilir. Metastatik tumorlerde patognomonik bulgu ve belirtilerin olmamasi nedeniyle ayirici tanida detayli bir klinik, radyolojik ve histopatolojik inceleme gerekmektedir. Klinisyenler, maksillofasiyal bolgede yeni teshis edilen bir malignitenin uzak bolgelerden metastaz olabilecegini ve primer tumorden once bulgu ve belirti verebilecegini goz onunde bulundurmalidir.","PeriodicalId":409672,"journal":{"name":"Osmangazi Journal of Medicine","volume":"26 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2020-09-28","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"127877554","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Oral skuamoz hucreli karsinom (OSHK) yetiskinlerde oral kanserlerin en sik gorulen histopatolojik tipidir. Sigara ve alkol tuketimi gibi risk faktorleri ile iliskilidir. Doku uyumu bozuk protezlerin olusturdugu kronik irritasyonun, etiyolojide rol oynayip oynamadigi konusu tartismalidir. Cogunlukla 40 yasin uzerindeki erkek bireylerde gorulur. Agiz boslugunda OSHK’nin en sik goruldugu bolgeler, dil ve agiz tabanidir, diseti ve bukkal mukozada daha az siklikta etkilenir. OSHK erken teshis edildiginde, prognozu oldukca iyidir. 70 yasinda erkek hasta, uyumsuz protezinin sebep oldugu agiz tabanindaki agri sikayeti ile klinigimize basvurdu. Intraoral muayenede agiz tabaninda ulsere, ekzofitik yumusak doku buyumesi saptandi. Lezyonun klinik ozellikleri ve hastanin oykusune dayanarak on tanida OSHK dusunuldu. Histopatolojik inceleme OSHK tanisini dogruladi. Dis hekimleri, ozellikle protez kullanan yasli hastalarda agiz kanserlerinin gorulme riskinin yuksek olmasi nedeniyle dikkatli olmalidir. Klinik olarak OSHK, siklikla agrisiz ulser seklinde gorulebileceginden, proteze bagli travmatik ulserlerle karistirilabilir. Erken teshis cok onemli oldugu icin iki hafta icinde iyilesmeyen lezyonlar malignite yonunden degerlendirilmelidir.
{"title":"Uyumsuz Protezle İlişkili Skuamöz Hücreli Karsinom: Olgu Sunumu","authors":"Ö. Doğan, Şeyda Iriağaç, Hatice Boyacıoğlu","doi":"10.20515/OTD.771972","DOIUrl":"https://doi.org/10.20515/OTD.771972","url":null,"abstract":"Oral skuamoz hucreli karsinom (OSHK) yetiskinlerde oral kanserlerin en sik gorulen histopatolojik tipidir. Sigara ve alkol tuketimi gibi risk faktorleri ile iliskilidir. Doku uyumu bozuk protezlerin olusturdugu kronik irritasyonun, etiyolojide rol oynayip oynamadigi konusu tartismalidir. Cogunlukla 40 yasin uzerindeki erkek bireylerde gorulur. Agiz boslugunda OSHK’nin en sik goruldugu bolgeler, dil ve agiz tabanidir, diseti ve bukkal mukozada daha az siklikta etkilenir. OSHK erken teshis edildiginde, prognozu oldukca iyidir. 70 yasinda erkek hasta, uyumsuz protezinin sebep oldugu agiz tabanindaki agri sikayeti ile klinigimize basvurdu. Intraoral muayenede agiz tabaninda ulsere, ekzofitik yumusak doku buyumesi saptandi. Lezyonun klinik ozellikleri ve hastanin oykusune dayanarak on tanida OSHK dusunuldu. Histopatolojik inceleme OSHK tanisini dogruladi. Dis hekimleri, ozellikle protez kullanan yasli hastalarda agiz kanserlerinin gorulme riskinin yuksek olmasi nedeniyle dikkatli olmalidir. Klinik olarak OSHK, siklikla agrisiz ulser seklinde gorulebileceginden, proteze bagli travmatik ulserlerle karistirilabilir. Erken teshis cok onemli oldugu icin iki hafta icinde iyilesmeyen lezyonlar malignite yonunden degerlendirilmelidir.","PeriodicalId":409672,"journal":{"name":"Osmangazi Journal of Medicine","volume":"358 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2020-09-28","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"122746778","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Numb chin syndrome or malign mental neuropthy is a neurological manifestation of cancer and its metastasis that appears by the sensorial neuropathy of the mental nerve characterized by paresthesia or hypoesthesia of the lover lip, chin, oral mucosa and other regions which are supplied by the mental nerve branches. Its appearance is associated with an ominous prognosis. The aim of this review on numb chin syndrome is to explain the etiology, the pathogeny, the clinical characteristics and prognosis. Benign dental pathologies and iatrogenic maxillofacial complications are the most common cause of mental neuropthy. The most common malignancies that cause numb chin syndrome are breast cancer, lymphomas, prostate cancer, and leukemia. Numb chin syndrome may ocur by the direct infiltration, perineural invasion, nerve compression, leptomeningeal involvement, and immune mediated mechanisms of the malignancies. Numb chin syndrome in neoplasia patients may indicate recurrence of the tumor, and is associated with an ominous prognosis. In a review, the mortality rate of the cases which have the symptoms of this syndrome was found 80%, with a mean survival of 7 months. Numb chin syndrome patients should be evaluated with investigations as orthopantogram, cone beam computed tomography, magnetic resonance imaging, bone scan, and positron-emission tomography-computed tomography. Additional investigations can be helpful in diagnosing the etiology in about 90% of malignant cases. The presence of mental nerve numbness symptoms requires careful examination of patients. Numb chin symptoms should be indicative not only for the bening factors but also for the presence of malignancy.
{"title":"Uyuşuk Çene Sendromu veya Malign Mental Nöropati; Klinik Bulgular ve Prognoz Derlemesi","authors":"M. Toprak, Orhan Kazan","doi":"10.20515/OTD.771939","DOIUrl":"https://doi.org/10.20515/OTD.771939","url":null,"abstract":"Numb chin syndrome or malign mental neuropthy is a neurological manifestation of cancer and its metastasis that appears by the sensorial neuropathy of the mental nerve characterized by paresthesia or hypoesthesia of the lover lip, chin, oral mucosa and other regions which are supplied by the mental nerve branches. Its appearance is associated with an ominous prognosis. The aim of this review on numb chin syndrome is to explain the etiology, the pathogeny, the clinical characteristics and prognosis. Benign dental pathologies and iatrogenic maxillofacial complications are the most common cause of mental neuropthy. The most common malignancies that cause numb chin syndrome are breast cancer, lymphomas, prostate cancer, and leukemia. Numb chin syndrome may ocur by the direct infiltration, perineural invasion, nerve compression, leptomeningeal involvement, and immune mediated mechanisms of the malignancies. Numb chin syndrome in neoplasia patients may indicate recurrence of the tumor, and is associated with an ominous prognosis. In a review, the mortality rate of the cases which have the symptoms of this syndrome was found 80%, with a mean survival of 7 months. Numb chin syndrome patients should be evaluated with investigations as orthopantogram, cone beam computed tomography, magnetic resonance imaging, bone scan, and positron-emission tomography-computed tomography. Additional investigations can be helpful in diagnosing the etiology in about 90% of malignant cases. The presence of mental nerve numbness symptoms requires careful examination of patients. Numb chin symptoms should be indicative not only for the bening factors but also for the presence of malignancy.","PeriodicalId":409672,"journal":{"name":"Osmangazi Journal of Medicine","volume":"20 11","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2020-09-28","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"121012668","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
The aim of this review is to evaluate the timing of dental implants placement and long-term survival rates in patients who have had prosthetic rehabilitation with dental implants after ablative surgery and radiotherapy (RT), and have had head and neck cancer (HNC). For this purpose; implant survival (IS) rates placed as primary/secondary or placed in bones with/without RT were evaluated. The literature published between 2000 - 2020 has been reviewed for the evaluation of dental implant treatment in patients with HNC. The search terms used in PubMed scans were "head and neck cancer", "oral cancer", "dental implant" and "radiotherapy". 134 related articles have been defined in PubMed database searches and 16 were included in the final analysis. Dental implant applications have gained importance in the prosthetic treatment of patients with oral cancer. In cases where conventional prosthetic treatments are insufficient, dental implants provide retention and stability to dentures. However, before starting treatment, whether the patient is receiving chemotherapy, RT and the use of bisphosphonate should be taken into consideration and the timing of the surgical procedures should be adjusted correctly. In addition, these patients should be followed up regularly for a long time.
{"title":"Dental Implant Treatment In Patients With Oral Cancer: Literature Review","authors":"Esra Nur Avukat, C. Akay","doi":"10.20515/OTD.758287","DOIUrl":"https://doi.org/10.20515/OTD.758287","url":null,"abstract":"The aim of this review is to evaluate the timing of dental implants placement and long-term survival rates in patients who have had prosthetic rehabilitation with dental implants after ablative surgery and radiotherapy (RT), and have had head and neck cancer (HNC). For this purpose; implant survival (IS) rates placed as primary/secondary or placed in bones with/without RT were evaluated. The literature published between 2000 - 2020 has been reviewed for the evaluation of dental implant treatment in patients with HNC. The search terms used in PubMed scans were \"head and neck cancer\", \"oral cancer\", \"dental implant\" and \"radiotherapy\". 134 related articles have been defined in PubMed database searches and 16 were included in the final analysis. Dental implant applications have gained importance in the prosthetic treatment of patients with oral cancer. In cases where conventional prosthetic treatments are insufficient, dental implants provide retention and stability to dentures. However, before starting treatment, whether the patient is receiving chemotherapy, RT and the use of bisphosphonate should be taken into consideration and the timing of the surgical procedures should be adjusted correctly. In addition, these patients should be followed up regularly for a long time.","PeriodicalId":409672,"journal":{"name":"Osmangazi Journal of Medicine","volume":"120 1 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2020-09-28","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"126304779","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Cocuklardaki agiz kanserlerinde, risk faktorlerinin belirlenmesi ve risk grubundaki hastalarin bilgilendirilmesi cocuk hastalarla ilgilenen uzmanlarin sorumluluklari arasindadir. Bu calismada, pedodontist ve pediatristlerin agiz kanserlerinin erken teshisi, tedavisi ve onlenmesi konusundaki farkindaliklarini ortaya koymak amaclanmistir. Calismaya, gonullu olarak sorulari cevaplamayi kabul eden ve formlari eksiksiz olarak dolduran 115’i pedodontist, 135’i pediatrist olmak uzere 250 katilimci dahil edilmistir. Anket sorulari; katilimcilarin demografik ozelliklerini, cocuklardaki agiz kanserlerinin risk faktorlerini, klinik gorunumlerini, teshis ve tedavi yontemlerini ve agiz kanseri konusundaki egitim bilgilerine dair dusuncelerini kapsamistir. Elde edilen veriler, tablo haline getirilmis ve istatistiksel olarak analiz edilmistir. Calismaya katilan hekimlerin %71.2’sini kadin, tum hekimlerin %51.6’sini meslek hayatinin 1-5 yilini dolduran hekimler olusturmustur. Hem pedodontist hem de pediatristler cocuklarda en sik karsilastiklari agiz kanserini lenfoma olarak belirtirken, %58.8’i agiz kanseri ile karsilasmadiklarini ifade etmislerdir. Katilimcilarin %88’i agiz kanserinde erken donemde ortaya cikan en yaygin semptomu agiz icerisinde iyilesmeyen yara olarak yanitlarken, pedodontist ve pediatristlerin cevaplari arasinda istatistiksel olarak anlamli iliski oldugu gorulmustur (p<0.05). Hekimlerin %80’i supheli agiz lezyonlari icin biyopsi yapilmasi gerektigini belirtmislerdir. Hekimlerin sadece %5.6’si agiz kanserlerini klinik gorunumunden teshis edebildigine emin olduklarini, %78’i agiz kanserinin teshisi konusunda daha fazla egitime ihtiyac duyduklarini bildirmislerdir. Cocuklardaki agiz kanserlerinin insidansi artmaya devam ettikce, pediatrist ve pedodontistlerin agiz kanserlerinin tespitinde ve onlenmesinde oynayacagi rol daha da buyuk onem kazanmaktadir. Calismamizin sonucunda, hem uzmanlik doneminde hem de surekli egitim programlarinda agiz kanserlerine yonelik egitimlerin arttirilmasinin gerekliligi ortaya cikmistir.
{"title":"Pedodontist ve Pediatristlerin Çocuklardaki Ağız Kanserlerinin Erken Tanısındaki Farkındalıkları","authors":"Esra Öz, Zuhal Kırzıoğlu","doi":"10.20515/OTD.768982","DOIUrl":"https://doi.org/10.20515/OTD.768982","url":null,"abstract":"Cocuklardaki agiz kanserlerinde, risk faktorlerinin belirlenmesi ve risk grubundaki hastalarin bilgilendirilmesi cocuk hastalarla ilgilenen uzmanlarin sorumluluklari arasindadir. Bu calismada, pedodontist ve pediatristlerin agiz kanserlerinin erken teshisi, tedavisi ve onlenmesi konusundaki farkindaliklarini ortaya koymak amaclanmistir. Calismaya, gonullu olarak sorulari cevaplamayi kabul eden ve formlari eksiksiz olarak dolduran 115’i pedodontist, 135’i pediatrist olmak uzere 250 katilimci dahil edilmistir. Anket sorulari; katilimcilarin demografik ozelliklerini, cocuklardaki agiz kanserlerinin risk faktorlerini, klinik gorunumlerini, teshis ve tedavi yontemlerini ve agiz kanseri konusundaki egitim bilgilerine dair dusuncelerini kapsamistir. Elde edilen veriler, tablo haline getirilmis ve istatistiksel olarak analiz edilmistir. Calismaya katilan hekimlerin %71.2’sini kadin, tum hekimlerin %51.6’sini meslek hayatinin 1-5 yilini dolduran hekimler olusturmustur. Hem pedodontist hem de pediatristler cocuklarda en sik karsilastiklari agiz kanserini lenfoma olarak belirtirken, %58.8’i agiz kanseri ile karsilasmadiklarini ifade etmislerdir. Katilimcilarin %88’i agiz kanserinde erken donemde ortaya cikan en yaygin semptomu agiz icerisinde iyilesmeyen yara olarak yanitlarken, pedodontist ve pediatristlerin cevaplari arasinda istatistiksel olarak anlamli iliski oldugu gorulmustur (p<0.05). Hekimlerin %80’i supheli agiz lezyonlari icin biyopsi yapilmasi gerektigini belirtmislerdir. Hekimlerin sadece %5.6’si agiz kanserlerini klinik gorunumunden teshis edebildigine emin olduklarini, %78’i agiz kanserinin teshisi konusunda daha fazla egitime ihtiyac duyduklarini bildirmislerdir. Cocuklardaki agiz kanserlerinin insidansi artmaya devam ettikce, pediatrist ve pedodontistlerin agiz kanserlerinin tespitinde ve onlenmesinde oynayacagi rol daha da buyuk onem kazanmaktadir. Calismamizin sonucunda, hem uzmanlik doneminde hem de surekli egitim programlarinda agiz kanserlerine yonelik egitimlerin arttirilmasinin gerekliligi ortaya cikmistir.","PeriodicalId":409672,"journal":{"name":"Osmangazi Journal of Medicine","volume":"49 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2020-09-24","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"128467470","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Bu olgu sunumunda skuamoz hucreli karsinomun sol mandibular posterior bolgede nuksu sebebiyle ortaya cikan lezyonun cerrahi rezeksiyonu nedeniyle olusan mandibular segmental defektin, serbest fibula flebi ile rekonstruksiyonunu takiben implant-destekli hibrit protezle rehabilitasyonu anlatilmistir. Parsiyel glossektomi ve mandibular rekonstruksiyon gecirmis 48 yasinda erkek hasta maksiller ve mandibular parsiyel dissizlik nedeniyle klinigimize yonlendirildi. Klinik ve radyolojik muayenelerde kronik periodontitis sebebiyle kemik destegi azalmis disler ve maksiller gomulu kaninin mevcut oldugu gozlendi. Oncelikle gomulu kanin ve mevcut dislerin cekimi gerceklestirildi. Alinan ilk olcu yardimiyla elde edilen modele kaide plagi hazirlanarak mumlu prova ve dis dizimi yapilarak hastanin dikey boyutu ve dis pozisyonlari tespit edildi ve vertikal doku kaybinin fazla oldugu gorulen hastaya hibrit-protez planlandi. Maksillaya ve mandibulaya 4’er implant yerlestirildi. Osseointegrasyonun ardindan, acik kasik teknigiyle olcu alinip, modellerde metal altyapi hazirlandi ve agizda pasif uyumu kontrol edildi. Disli provada sentrik iliski, dikey boyut, fonetik ve estetik kontrolu yapildi. Bitirilen protez okluzal uyumlamalari yapildiktan sonra vida girisleri kompozitle kapatilarak hastaya teslim edildi. Hasta protezinin stabilitesi ve estetiginden memnun kaldi ve 6 aylik kullanimi suresince herhangi bir problem yasamadi. Oral kanserlerde standart tedavi yaklasimi patolojik dokularin cevredeki bir miktar saglikli doku ile uzaklastirilmasi ve lezyonun eksizyonel cerrahisine sekonder olusan sert ve yumusak doku defektlerinin cesitli greftlerle rekonstruksiyonudur. Ancak, rekonstruksiyon sonrasi yetersiz doku destegi nedeniyle, klasik yontemlerle yapilan protetik restorasyonlar yeterli tutuculuk ve fonksiyon saglayamamaktadir. Bu sebeple sert ve yumusak doku kaybinin fazla oldugu dissiz kretlerde implant-destekli hibrit protezler iyi bir alternatif olusturmaktadir.
{"title":"Mandibular Rekonstrüksiyonlu Dişsiz Hastanın Sabit Hibrit Protezle Rehabilitasyonu: Olgu Sunumu","authors":"Meral Kurt, Seçil Karakoca Nemli, S. Kahraman","doi":"10.20515/OTD.769989","DOIUrl":"https://doi.org/10.20515/OTD.769989","url":null,"abstract":"Bu olgu sunumunda skuamoz hucreli karsinomun sol mandibular posterior bolgede nuksu sebebiyle ortaya cikan lezyonun cerrahi rezeksiyonu nedeniyle olusan mandibular segmental defektin, serbest fibula flebi ile rekonstruksiyonunu takiben implant-destekli hibrit protezle rehabilitasyonu anlatilmistir. Parsiyel glossektomi ve mandibular rekonstruksiyon gecirmis 48 yasinda erkek hasta maksiller ve mandibular parsiyel dissizlik nedeniyle klinigimize yonlendirildi. Klinik ve radyolojik muayenelerde kronik periodontitis sebebiyle kemik destegi azalmis disler ve maksiller gomulu kaninin mevcut oldugu gozlendi. Oncelikle gomulu kanin ve mevcut dislerin cekimi gerceklestirildi. Alinan ilk olcu yardimiyla elde edilen modele kaide plagi hazirlanarak mumlu prova ve dis dizimi yapilarak hastanin dikey boyutu ve dis pozisyonlari tespit edildi ve vertikal doku kaybinin fazla oldugu gorulen hastaya hibrit-protez planlandi. Maksillaya ve mandibulaya 4’er implant yerlestirildi. Osseointegrasyonun ardindan, acik kasik teknigiyle olcu alinip, modellerde metal altyapi hazirlandi ve agizda pasif uyumu kontrol edildi. Disli provada sentrik iliski, dikey boyut, fonetik ve estetik kontrolu yapildi. Bitirilen protez okluzal uyumlamalari yapildiktan sonra vida girisleri kompozitle kapatilarak hastaya teslim edildi. Hasta protezinin stabilitesi ve estetiginden memnun kaldi ve 6 aylik kullanimi suresince herhangi bir problem yasamadi. Oral kanserlerde standart tedavi yaklasimi patolojik dokularin cevredeki bir miktar saglikli doku ile uzaklastirilmasi ve lezyonun eksizyonel cerrahisine sekonder olusan sert ve yumusak doku defektlerinin cesitli greftlerle rekonstruksiyonudur. Ancak, rekonstruksiyon sonrasi yetersiz doku destegi nedeniyle, klasik yontemlerle yapilan protetik restorasyonlar yeterli tutuculuk ve fonksiyon saglayamamaktadir. Bu sebeple sert ve yumusak doku kaybinin fazla oldugu dissiz kretlerde implant-destekli hibrit protezler iyi bir alternatif olusturmaktadir.","PeriodicalId":409672,"journal":{"name":"Osmangazi Journal of Medicine","volume":"47 4 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2020-09-24","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"123651482","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Gözde Serindere, Ceren Aktuna Belgin, Didar Gürsoy, Kaan Orhan
Bu calismanin amaci, 2017 ve 2019 yillari arasinda Patoloji Anabilim Dali'na basvuran hastalarda oral premalign lezyonlarin (OPL) prevalansini degerlendirmektir. Patoloji rapor arsivinde histopatolojik olarak OPL oldugu dogrulanmis toplam 194 hasta geriye donuk olarak incelendi. Bunlardan 82'si (% 42,3) erkek, 112'si (% 57,7) kadindi. Cinsiyet ve yas bilgisi tibbi kayitlardan elde edildi. Patolojik sonuclara gore OPL'ler siniflandirildi. 194 hastada OPL bulundu. 112 (% 57,7) kadin, 82'si (% 42,3) erkekti. Yas dagilimina gore 10-20, 21-30, 31-40, 41-50- 51-60, 61-70, 71-80 ve 80 yas ustu hasta sayilari 1 (% 0,5), 13 (% 6,7), 25 (% 12,9), 36 (% 18,5), 50 (% 25,8), 35 (% 18,1), 20 (% 10,3) ve 14 (% 7,2) idi. En sik gorulen premalign lezyon liken planus (% 50,6) olarak bulundu. Agiz boslugunda malignite olasiligini ekarte etmek icin biyopsi yapilmalidir. OPL'lerin erken teshisi tedavi icin onemlidir.
Prostat kanseri ile iliskili kemik metastazlarinin ustesinden gelmek icin intravenoz (IV) zoledronik asit ile tedavi edilmis 80 yasinda bir erkek hastada maksilla da nadir gorulen bir osteonekroz olgusunu sunmayi amacladik.80 yasindaki bir erkek hasta klinigimize sol maksillasinda agri sikâyeti ile basvurdu. Medikal hikâyesinde 2006 yilinda iki tarafli Orsidektomi operasyonu gecirmis kemik metastazli prostat kanseri oldugu ogrenildi. Hasta kemoterapi almistir ve daha sonra iki yil oncesinde de IV zoledrononik asit ile bifosfonat tedavisi almistir. Hastanin 1 yil once agridan sikâyet ettigi bolgesinden dis cekimi yapildigi ogrenilmistir.Hastanin intraoral muayenesinde sol ust kaninden sol dissiz posterior maksillaya kadar olan bolgede nekrotik kemik varligi tespit edildi. Panoramik radyografta, ilgili bolgede radyolusent alan gozlendi. Daha fazla inceleme icin, konik isinli bilgisayarli tomografi (KIBT) alindi ve sol ust maksiller bolgede sekestr ve osteolizis varligi tespit edildi. Spesifik olmayan, yumusak doku yogunlugunda artmis sol maksiller sinuzit tespit edildi. Medikal hikâye, klinik ve KIBT tarama incelemesi goz onune alindiginda, hastaya evre 3 osteonekroz tanisi kondu. Agiz, Dis ve Cene Cerrahisi bolumunde nekroz olan bolgesinin debridmani yapilmis olup, sonrasinda Protetik Dis Tedavisi bolumunde ilgili bolgenin protetik rehabilitasyonu saglanmistir.Bu vaka Agiz, Dis Ve Cene Radyolojisi uzmanlari, Agiz, Dis ve Cene Cerrahisi uzmanlari ile Kulak Burun Bogaz uzmanlarinin cene osteonekrozu tanisinda ve tedavisinde onemli rolu oldugunu vurgulamakta ve bu durumun degisken belirti ve bulgularini ortaya koymasinin farkindaligina ihtiyac duyuldugunu gostermektedir.
{"title":"Prostat Kanseri ve Kemik Metastazı olan Bir Hastada Bifosfonat ile İlgili Çene Osteonekrozu: Bir Olgu Sunumu","authors":"Güldane Mağat, Duygu Azman","doi":"10.20515/OTD.772219","DOIUrl":"https://doi.org/10.20515/OTD.772219","url":null,"abstract":"Prostat kanseri ile iliskili kemik metastazlarinin ustesinden gelmek icin intravenoz (IV) zoledronik asit ile tedavi edilmis 80 yasinda bir erkek hastada maksilla da nadir gorulen bir osteonekroz olgusunu sunmayi amacladik.80 yasindaki bir erkek hasta klinigimize sol maksillasinda agri sikâyeti ile basvurdu. Medikal hikâyesinde 2006 yilinda iki tarafli Orsidektomi operasyonu gecirmis kemik metastazli prostat kanseri oldugu ogrenildi. Hasta kemoterapi almistir ve daha sonra iki yil oncesinde de IV zoledrononik asit ile bifosfonat tedavisi almistir. Hastanin 1 yil once agridan sikâyet ettigi bolgesinden dis cekimi yapildigi ogrenilmistir.Hastanin intraoral muayenesinde sol ust kaninden sol dissiz posterior maksillaya kadar olan bolgede nekrotik kemik varligi tespit edildi. Panoramik radyografta, ilgili bolgede radyolusent alan gozlendi. Daha fazla inceleme icin, konik isinli bilgisayarli tomografi (KIBT) alindi ve sol ust maksiller bolgede sekestr ve osteolizis varligi tespit edildi. Spesifik olmayan, yumusak doku yogunlugunda artmis sol maksiller sinuzit tespit edildi. Medikal hikâye, klinik ve KIBT tarama incelemesi goz onune alindiginda, hastaya evre 3 osteonekroz tanisi kondu. Agiz, Dis ve Cene Cerrahisi bolumunde nekroz olan bolgesinin debridmani yapilmis olup, sonrasinda Protetik Dis Tedavisi bolumunde ilgili bolgenin protetik rehabilitasyonu saglanmistir.Bu vaka Agiz, Dis Ve Cene Radyolojisi uzmanlari, Agiz, Dis ve Cene Cerrahisi uzmanlari ile Kulak Burun Bogaz uzmanlarinin cene osteonekrozu tanisinda ve tedavisinde onemli rolu oldugunu vurgulamakta ve bu durumun degisken belirti ve bulgularini ortaya koymasinin farkindaligina ihtiyac duyuldugunu gostermektedir.","PeriodicalId":409672,"journal":{"name":"Osmangazi Journal of Medicine","volume":"30 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2020-09-24","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"132904822","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}