Pub Date : 2023-11-01DOI: 10.32739/ustad.2023.4.46
Niyazi Beki
Ebu’l-Hasan el-Harakānî’nin (ö. 425/1033) hayatını ve mânevî kişiliğini konu alan bu çalışma, onun neden tasavvuf tarihinin en büyük şahsiyetlerinden biri olduğunu ortaya koymayı ve mânevî kişiliğine ışık tutmayı amaçlamaktadır. Ünlü sufilerin onun mânevî şahsiyetine dair yaptıkları yorumlar ve kendisinin tasavvufa dair sözlerinde mânevî kişiliğinin yüksek mertebesine dair ipuçlarından yola çıkarak, kendisinin bulunduğu mânevî mertebeye dair sufi kişiliğinin altı çizilmeye çalışılmıştır. Tasavvufta “nâz ve niyâz makamı” olarak bilinen yüksek bir mânevî mertebede kâmil bir sufi olarak Allah’a yakınlığı ve edindiği bu mânevî makamın niteliği yine hem kendisinin hem onu tanıyan sufilerin sözlerinden yola çıkılarak ortaya konulmaya çalışılmıştır. Tasavvufta pek az kişiye nasip olan nâz ve niyâz makamı gibi yüksek makamların sahibi olan Ebu’l-Hasan Harakānî’nin kimi zaman tartışma konusu olmuş şathiyata varan sözleri de ayrı bir başlık içinde incelenmiştir. Çalışmanın amacı, nâz ve niyâz makamının yüksek mertebelerinde gezinen Ebu’l-Hasan Harakānî’nin mânevî kişiliğini olabildiğince ortaya koymak ve onun sufi kimliğini tanıtmaya çalışmaktır.
{"title":"Ebu’l-Hasan el-Harakānî’de Nâz ve Niyâz Makamı","authors":"Niyazi Beki","doi":"10.32739/ustad.2023.4.46","DOIUrl":"https://doi.org/10.32739/ustad.2023.4.46","url":null,"abstract":"Ebu’l-Hasan el-Harakānî’nin (ö. 425/1033) hayatını ve mânevî kişiliğini konu alan bu çalışma, onun neden tasavvuf tarihinin en büyük şahsiyetlerinden biri olduğunu ortaya koymayı ve mânevî kişiliğine ışık tutmayı amaçlamaktadır. Ünlü sufilerin onun mânevî şahsiyetine dair yaptıkları yorumlar ve kendisinin tasavvufa dair sözlerinde mânevî kişiliğinin yüksek mertebesine dair ipuçlarından yola çıkarak, kendisinin bulunduğu mânevî mertebeye dair sufi kişiliğinin altı çizilmeye çalışılmıştır. Tasavvufta “nâz ve niyâz makamı” olarak bilinen yüksek bir mânevî mertebede kâmil bir sufi olarak Allah’a yakınlığı ve edindiği bu mânevî makamın niteliği yine hem kendisinin hem onu tanıyan sufilerin sözlerinden yola çıkılarak ortaya konulmaya çalışılmıştır. Tasavvufta pek az kişiye nasip olan nâz ve niyâz makamı gibi yüksek makamların sahibi olan Ebu’l-Hasan Harakānî’nin kimi zaman tartışma konusu olmuş şathiyata varan sözleri de ayrı bir başlık içinde incelenmiştir. Çalışmanın amacı, nâz ve niyâz makamının yüksek mertebelerinde gezinen Ebu’l-Hasan Harakānî’nin mânevî kişiliğini olabildiğince ortaya koymak ve onun sufi kimliğini tanıtmaya çalışmaktır.","PeriodicalId":422995,"journal":{"name":"Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü Dergisi","volume":"282 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-11-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139291383","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-11-01DOI: 10.32739/ustad.2023.4.54
Fariz Halilli
Azerbaycan, Halvetîliğin oluştuğu yerdir. İlk Halvetî sufileri Azerbaycanlıdır: Pir Ömer Avahılî Şirvânî, Ahî Mirim Melhemî Şirvânî, İzzeddin Türkmânî Şirvânî, Sadrettin Hıyâvî, Pîr-i Sânî Seyyid Yahyâ Şirvânî. Şirvanşahlar Devleti, Halvetî şeyhlerini himaye etmiş, Halvetîliğin Akkoyunlu ve Osmanlı devletlerinde yayılmasına destek vermiştir. 2020 yılının başlarında Aksu kazı ekibi Şamahı ili Avahıl Köyü civarında arkeolojik kazı yaparak, kurucu şeyh Pîr Ömer’in türbesini ve türbesinin kitabesini bulmuştur. Kitabede zahid, abid, tarikat kurucusu Şeyh Ömer’in vefat tarihi de yer almaktadır.
阿塞拜疆是哈尔维蒂教的发源地。第一批卡尔瓦蒂苏菲派教徒来自阿塞拜疆:Pir Ömer Avahili Shirvânî、Ahî Mirim Melhemî Shirvânî、İzzeddin Türkmânî Shirvânî、Sadrettin Hıyâvî、Pîr-i Sânî Seyid Yahyâ Shirvânî。白万沙拉尔国支持哈勒维酋长,并支持哈勒维主义在阿克苏云卢和奥斯曼帝国的传播。2020 年初,阿克苏发掘队在沙马基省阿瓦希尔村附近进行了考古发掘,发现了创始人酋长皮尔-厄梅尔的坟墓及其墓志铭。碑文中记载了苦行僧、禁欲主义者、教派创始人谢赫-奥马尔的死亡日期。
{"title":"Azerbaycan’da Halvetîlik Arkeolojisi","authors":"Fariz Halilli","doi":"10.32739/ustad.2023.4.54","DOIUrl":"https://doi.org/10.32739/ustad.2023.4.54","url":null,"abstract":"Azerbaycan, Halvetîliğin oluştuğu yerdir. İlk Halvetî sufileri Azerbaycanlıdır: Pir Ömer Avahılî Şirvânî, Ahî Mirim Melhemî Şirvânî, İzzeddin Türkmânî Şirvânî, Sadrettin Hıyâvî, Pîr-i Sânî Seyyid Yahyâ Şirvânî. Şirvanşahlar Devleti, Halvetî şeyhlerini himaye etmiş, Halvetîliğin Akkoyunlu ve Osmanlı devletlerinde yayılmasına destek vermiştir. 2020 yılının başlarında Aksu kazı ekibi Şamahı ili Avahıl Köyü civarında arkeolojik kazı yaparak, kurucu şeyh Pîr Ömer’in türbesini ve türbesinin kitabesini bulmuştur. Kitabede zahid, abid, tarikat kurucusu Şeyh Ömer’in vefat tarihi de yer almaktadır.","PeriodicalId":422995,"journal":{"name":"Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü Dergisi","volume":"31 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-11-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139300416","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-11-01DOI: 10.32739/ustad.2023.4.53
M. Demirci
Kur’ân’ı, Allah’ın vahyini daha iyi, daha derinden anlamak, onu hissetmek, onunla hemhal olmak amacıyla tefsir kitapları yazılmıştır. Bunların dirâyet (akla dayanan), rivâyet (nakle dayanan) türleri yanında bir de işârî olanları vardır. Bunlara tasavvufî tefsir denir. Bir kudsi hadiste kendisine nafilelerle yaklaşan kulunu Allah’ın sevdiği, böylece onun “... işiten kulağı, gören gözü, tutan eli…” olduğu belirtilir. Bu tür kimselerin kalblerine, O’nun zikri ve fikri sırasında nice derin mânâlar doğar ki, onları tefsir kitaplarında bulmak mümkün olmaz. Onlar bu noktaya yine Kur’ân’ın ışığında gelmişlerdir. İşte Hak dostlarından bir kısmı içlerine doğan ince mânâların bazılarını söylemiş veya yazmışlardır.
{"title":"Tüsterî Tefsirinden Bazı Tasavvufî Yorum Örnekleri","authors":"M. Demirci","doi":"10.32739/ustad.2023.4.53","DOIUrl":"https://doi.org/10.32739/ustad.2023.4.53","url":null,"abstract":"Kur’ân’ı, Allah’ın vahyini daha iyi, daha derinden anlamak, onu hissetmek, onunla hemhal olmak amacıyla tefsir kitapları yazılmıştır. Bunların dirâyet (akla dayanan), rivâyet (nakle dayanan) türleri yanında bir de işârî olanları vardır. Bunlara tasavvufî tefsir denir. Bir kudsi hadiste kendisine nafilelerle yaklaşan kulunu Allah’ın sevdiği, böylece onun “... işiten kulağı, gören gözü, tutan eli…” olduğu belirtilir. Bu tür kimselerin kalblerine, O’nun zikri ve fikri sırasında nice derin mânâlar doğar ki, onları tefsir kitaplarında bulmak mümkün olmaz. Onlar bu noktaya yine Kur’ân’ın ışığında gelmişlerdir. İşte Hak dostlarından bir kısmı içlerine doğan ince mânâların bazılarını söylemiş veya yazmışlardır.","PeriodicalId":422995,"journal":{"name":"Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü Dergisi","volume":"16 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-11-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139301304","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-11-01DOI: 10.32739/ustad.2023.4.56
Muhammad U. Faruque
The topic of attention and consciousness has been a constant subject of debate for scholars of various disciplines from neuroscience to Sufism. Islamic philosophical ideas concerning selfhood, consciousness, and attention, similar to those of other comparable traditions, have a direct bearing on a person’s ethical and spiritual formation. This is because our freedom to engage in moral decision-making is contingent upon the fact that we are conscious beings having a self. However, it is based on the knowledge of the true nature of the self that we hope to attain happiness, fulfilment in life, and better relations with others. Drawing on theories and practices of attention and consciousness in Islamic philosophy and Sufism, this paper argues that attention is not an isolated mental phenomenon, and hence it must be understood in light of the basic structure of consciousness. Moreover, it is shown that consciousness (in its most primitive form) is the defining feature of human subjectivity, without which it would be impossible to account for any mental events. The study then deals with Sufi meditative practices and the transformation of consciousness by showing how meditation trains our attention, redirecting it toward subtle forms of awareness that are laden with tranquility and inner peace.
{"title":"Attention, Consciousness, and Self-Cultivation in Sufi-Philosophical Thought","authors":"Muhammad U. Faruque","doi":"10.32739/ustad.2023.4.56","DOIUrl":"https://doi.org/10.32739/ustad.2023.4.56","url":null,"abstract":"The topic of attention and consciousness has been a constant subject of debate for scholars of various disciplines from neuroscience to Sufism. Islamic philosophical ideas concerning selfhood, consciousness, and attention, similar to those of other comparable traditions, have a direct bearing on a person’s ethical and spiritual formation. This is because our freedom to engage in moral decision-making is contingent upon the fact that we are conscious beings having a self. However, it is based on the knowledge of the true nature of the self that we hope to attain happiness, fulfilment in life, and better relations with others. Drawing on theories and practices of attention and consciousness in Islamic philosophy and Sufism, this paper argues that attention is not an isolated mental phenomenon, and hence it must be understood in light of the basic structure of consciousness. Moreover, it is shown that consciousness (in its most primitive form) is the defining feature of human subjectivity, without which it would be impossible to account for any mental events. The study then deals with Sufi meditative practices and the transformation of consciousness by showing how meditation trains our attention, redirecting it toward subtle forms of awareness that are laden with tranquility and inner peace.","PeriodicalId":422995,"journal":{"name":"Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü Dergisi","volume":"204 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-11-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139302502","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-11-01DOI: 10.32739/ustad.2023.4.51
SherAli Tareen
This article presents the first complete English translation of a major Persian text on Sufi meditation and cosmology: the towering eighteenth century Naqshbandī Indian Sufi master and poet Mirzā Maẓhar Jān-i Jānān’s (d. 1781) Sulūk-i Ṭarīqa (The Conduct of the Sufi Path). Composed in 1760, at the centerpiece of this text is the encounter between the realm of divine reality, prophetic authority, and the practice and conduct of the Sufi practitioner, especially in relation to the journey through the subtle spiritual centers or laṭā’if.
{"title":"The Conduct of the Sufi Path: Naqshbandī Meditation in Early Modern India","authors":"SherAli Tareen","doi":"10.32739/ustad.2023.4.51","DOIUrl":"https://doi.org/10.32739/ustad.2023.4.51","url":null,"abstract":"This article presents the first complete English translation of a major Persian text on Sufi meditation and cosmology: the towering eighteenth century Naqshbandī Indian Sufi master and poet Mirzā Maẓhar Jān-i Jānān’s (d. 1781) Sulūk-i Ṭarīqa (The Conduct of the Sufi Path). Composed in 1760, at the centerpiece of this text is the encounter between the realm of divine reality, prophetic authority, and the practice and conduct of the Sufi practitioner, especially in relation to the journey through the subtle spiritual centers or laṭā’if.","PeriodicalId":422995,"journal":{"name":"Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü Dergisi","volume":"23 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-11-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139303369","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-11-01DOI: 10.32739/ustad.2023.4.52
Ata Anzali
The concept of Sattlezeit was coined by Koselleck to identify a period of change and transformation in Europe beginning from the middle of eighteenth century in which the meaning of old concepts was changing to fit the conditions of a modern world and to account for the new relationship humans were developing with nature, history, and time.1 Koselleck focuses his analysis on concepts used in political discourse, specifically what he calls “basic concepts” without which communication in the realm of politics is not possible. Because they index newly emerged complex social and political realities, these concepts are highly complex, ambiguous, and contested.
{"title":"Continuity and Change during the Saddle Period: The Case of ʿirfān in Modern Persian Literature","authors":"Ata Anzali","doi":"10.32739/ustad.2023.4.52","DOIUrl":"https://doi.org/10.32739/ustad.2023.4.52","url":null,"abstract":"The concept of Sattlezeit was coined by Koselleck to identify a period of change and transformation in Europe beginning from the middle of eighteenth century in which the meaning of old concepts was changing to fit the conditions of a modern world and to account for the new relationship humans were developing with nature, history, and time.1 Koselleck focuses his analysis on concepts used in political discourse, specifically what he calls “basic concepts” without which communication in the realm of politics is not possible. Because they index newly emerged complex social and political realities, these concepts are highly complex, ambiguous, and contested.","PeriodicalId":422995,"journal":{"name":"Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü Dergisi","volume":"119 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-11-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139303540","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-11-01DOI: 10.32739/ustad.2023.4.49
Derya Kılıçkaya
Bu yazıda, Mevlânâ Muhammed Celâleddîn Rûmî’nin (ö. 672/1273) yaklaşık yirmi beş bin yedi yüz beyitten oluşan Mesnevî-i Şerîf’inin dördüncü cildinde yer alan bir kıssa (Bu kıssa konusu itibarıyla Şâirin Kıssası olarak adlandırılacaktır), patronaj açısından ele alınacaktır. Kıssanın patronaj bakımından okunup değerlendirilmesi sırasında ise Mesnevî-i Şerîf’in tamamını şerh eden Ahmed Avni Konuk’un (1868-1938) eserinden istifâde edilecektir. Şâirin Kıssası’nda karşımıza çıkan şâir, dünyaya dair ümidini yüksek tutan bir kimsedir. Ümit, yüksek tutulduğu için de üzüntü ve keder beraberinde gelir. Hâlbuki Allah, karşılıksız ihsan edendir. Ümitleri, dünya metâı ile sınırlandırmak ise Allah’ın rızasına uygun değildir. Patrimonyal hükümdarın ve saray yaşamının arzularına uymak, hep bir beklenti içinde olmak, şâire zarar verebilir. Şâirlerin bazılarının dünyevi bir arzuya ulaşmak, daha iyi makamlar elde etmek gibi sâiklerle yanıp tutuştuğu ve bu uğurda gayret sarf ettiği edebiyat tarihinin bilinen hakikatlerindendir. Ancak arzulananlar gerçekleşmediğinde beraberinde üzüntü gelir. Bu yazıda, Hazret-i Mevlânâ’nın Şâirin Kıssası olarak adlandırılan hikâyesinin hem patronaj açısından hem de tasavvufî açıdan ne söylediğine yoğunlaşılacaktır. Bu odaklanma sırasında geliştirilen önerme ise şu şekildedir: “Arzularımız ile gerçekleşecekler arasında her zaman çelişki olur. Bu çelişki, bizim hanemize üzüntü olarak geri döner. Arzularını gemleyemeyen şâir, patronunu suçlamaya ve mutsuz olmaya mahkûmdur.” Kıssa okunduğunda, Hakk’ın değil de insanın ihsanına takılıp kalan ve onu gözeten şâirin, eninde sonunda üzüldüğü görülecektir.
{"title":"Mesnevî-i Şerîf’teki Şâirin Kıssası’nın Patronaj Açısından Okunması","authors":"Derya Kılıçkaya","doi":"10.32739/ustad.2023.4.49","DOIUrl":"https://doi.org/10.32739/ustad.2023.4.49","url":null,"abstract":"Bu yazıda, Mevlânâ Muhammed Celâleddîn Rûmî’nin (ö. 672/1273) yaklaşık yirmi beş bin yedi yüz beyitten oluşan Mesnevî-i Şerîf’inin dördüncü cildinde yer alan bir kıssa (Bu kıssa konusu itibarıyla Şâirin Kıssası olarak adlandırılacaktır), patronaj açısından ele alınacaktır. Kıssanın patronaj bakımından okunup değerlendirilmesi sırasında ise Mesnevî-i Şerîf’in tamamını şerh eden Ahmed Avni Konuk’un (1868-1938) eserinden istifâde edilecektir. Şâirin Kıssası’nda karşımıza çıkan şâir, dünyaya dair ümidini yüksek tutan bir kimsedir. Ümit, yüksek tutulduğu için de üzüntü ve keder beraberinde gelir. Hâlbuki Allah, karşılıksız ihsan edendir. Ümitleri, dünya metâı ile sınırlandırmak ise Allah’ın rızasına uygun değildir. Patrimonyal hükümdarın ve saray yaşamının arzularına uymak, hep bir beklenti içinde olmak, şâire zarar verebilir. Şâirlerin bazılarının dünyevi bir arzuya ulaşmak, daha iyi makamlar elde etmek gibi sâiklerle yanıp tutuştuğu ve bu uğurda gayret sarf ettiği edebiyat tarihinin bilinen hakikatlerindendir. Ancak arzulananlar gerçekleşmediğinde beraberinde üzüntü gelir. Bu yazıda, Hazret-i Mevlânâ’nın Şâirin Kıssası olarak adlandırılan hikâyesinin hem patronaj açısından hem de tasavvufî açıdan ne söylediğine yoğunlaşılacaktır. Bu odaklanma sırasında geliştirilen önerme ise şu şekildedir: “Arzularımız ile gerçekleşecekler arasında her zaman çelişki olur. Bu çelişki, bizim hanemize üzüntü olarak geri döner. Arzularını gemleyemeyen şâir, patronunu suçlamaya ve mutsuz olmaya mahkûmdur.” Kıssa okunduğunda, Hakk’ın değil de insanın ihsanına takılıp kalan ve onu gözeten şâirin, eninde sonunda üzüldüğü görülecektir.","PeriodicalId":422995,"journal":{"name":"Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü Dergisi","volume":"46 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-11-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139304834","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-11-01DOI: 10.32739/ustad.2023.4.50
Özkan Öztürk
İbnü’l-Arabî, İnşā’u’d-Devā’ir, Ankā’u Muğrib ve el-Fütūhāt gibi eserlerinde ilahî isimlerin birbirleri ve âlemle ilişkilerini “ilahî isimlerin diyaloğu” betimlemesi ile ele alır. Mümkünler, ezelde gerçekleşen diyalogda ilahî isimlere var olma taleplerini iletirler. İlâhî isimler bu talepler doğrultusunda Allah isminin huzuruna iltica ederler. Allah ismi de Zât’ın huzuruna girip onun izni ile âlemin zuhurunu gerçekleştirecek süreci başlatır. İbnü’l-Arabî bu başlık altında Zât, ulûhiyet, rubûbiyet, ilahî isimler ve mümkün varlıklar arası ilişkinin yapısını temellendirmeye çalışır. Buna göre ilahî isimler arası derecelenme, varlıktaki düzenin de kriteridir. Muhyî-yi Gülşenî’nin Risâle fi esmâ’illâhi’l-hüsnâ’ ve İttihâd-ı esmâ’ be-hüvviyet-i müsemmâ adlı aynı mahiyetteki risâleleri de bu meselelere odaklanmaktadır. Muhyî, bu küçük risalelerinde İbnü’l-Arabî’nin “ilahî isimlerin ezelde gerçekleşen konuşmaları” temasını takip eder. Risalelerde ilahî isimlerin önderlerinin ortaya çıkmasını ve isimlerin âleme tezahür süreçlerini, ontolojik meseleleri izahı kolaylaştıran bir betimleme dili ile aktarır. Muhyî’nin Allah ve âlem ilişkisine vasıta olan ilahî isimleri ve birbirleriyle ilişkilerini konu edinen risalelerinde Ekberî varlık yorumunu sürdürdüğü görülür. Bu makale İbnü’l-Arabî düşüncesindeki ilahî isimlerin önderleri meselesinden hareketle Muhyî-yi Gülşenî’nin değerlendirmelerine işaret etmektedir.
{"title":"İbnü’l-Arabî’de İlahî İsimlerin Derecelenmesi ve Muhyî-yi Gülşenî’nin Konuya Dair İki Risâlesi","authors":"Özkan Öztürk","doi":"10.32739/ustad.2023.4.50","DOIUrl":"https://doi.org/10.32739/ustad.2023.4.50","url":null,"abstract":"İbnü’l-Arabî, İnşā’u’d-Devā’ir, Ankā’u Muğrib ve el-Fütūhāt gibi eserlerinde ilahî isimlerin birbirleri ve âlemle ilişkilerini “ilahî isimlerin diyaloğu” betimlemesi ile ele alır. Mümkünler, ezelde gerçekleşen diyalogda ilahî isimlere var olma taleplerini iletirler. İlâhî isimler bu talepler doğrultusunda Allah isminin huzuruna iltica ederler. Allah ismi de Zât’ın huzuruna girip onun izni ile âlemin zuhurunu gerçekleştirecek süreci başlatır. İbnü’l-Arabî bu başlık altında Zât, ulûhiyet, rubûbiyet, ilahî isimler ve mümkün varlıklar arası ilişkinin yapısını temellendirmeye çalışır. Buna göre ilahî isimler arası derecelenme, varlıktaki düzenin de kriteridir. Muhyî-yi Gülşenî’nin Risâle fi esmâ’illâhi’l-hüsnâ’ ve İttihâd-ı esmâ’ be-hüvviyet-i müsemmâ adlı aynı mahiyetteki risâleleri de bu meselelere odaklanmaktadır. Muhyî, bu küçük risalelerinde İbnü’l-Arabî’nin “ilahî isimlerin ezelde gerçekleşen konuşmaları” temasını takip eder. Risalelerde ilahî isimlerin önderlerinin ortaya çıkmasını ve isimlerin âleme tezahür süreçlerini, ontolojik meseleleri izahı kolaylaştıran bir betimleme dili ile aktarır. Muhyî’nin Allah ve âlem ilişkisine vasıta olan ilahî isimleri ve birbirleriyle ilişkilerini konu edinen risalelerinde Ekberî varlık yorumunu sürdürdüğü görülür. Bu makale İbnü’l-Arabî düşüncesindeki ilahî isimlerin önderleri meselesinden hareketle Muhyî-yi Gülşenî’nin değerlendirmelerine işaret etmektedir.","PeriodicalId":422995,"journal":{"name":"Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü Dergisi","volume":"14 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-11-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139292999","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-11-01DOI: 10.32739/ustad.2023.4.48
Mustafa Dehqan
Born in Balkh, sufi poet Mawlānā Jalāl al-Dīn Rūmī presents one of the most extensive and vigorous Islamic theories of toleration. This brief note examines the impact of Rūmī’s theory on Murād II by placing it in its fifteenth century Ottoman historical context. It also provides a critical edition of a portion of Idrīs Bidlīsī’s unpublished Hasht Bihisht VI, a sixteenth century Ottoman chronicle which is dedicated to the reign of Murād II.
苏菲派诗人毛拉纳-贾拉尔-阿尔丁-鲁米 (Mawlānā Jalāl al-Dīn Rūmī) 出生于巴尔赫,他提出了最广泛、最有力的伊斯兰宽容理论之一。本简介将 Rūmī 的理论置于十五世纪奥斯曼帝国的历史背景中,探讨其对穆拉德二世的影响。它还提供了对 Idrīs Bidlīsī 未出版的 Hasht Bihisht VI 部分内容的批判性版本,Hasht Bihisht VI 是 16 世纪奥斯曼帝国的编年史,专门记载了穆拉德二世的统治。
{"title":"Murād II and the Passion for Rūmī: A Portion of Bidlīsī’s Hasht Bihisht VI","authors":"Mustafa Dehqan","doi":"10.32739/ustad.2023.4.48","DOIUrl":"https://doi.org/10.32739/ustad.2023.4.48","url":null,"abstract":"Born in Balkh, sufi poet Mawlānā Jalāl al-Dīn Rūmī presents one of the most extensive and vigorous Islamic theories of toleration. This brief note examines the impact of Rūmī’s theory on Murād II by placing it in its fifteenth century Ottoman historical context. It also provides a critical edition of a portion of Idrīs Bidlīsī’s unpublished Hasht Bihisht VI, a sixteenth century Ottoman chronicle which is dedicated to the reign of Murād II.","PeriodicalId":422995,"journal":{"name":"Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü Dergisi","volume":"3 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-11-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139296959","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-11-01DOI: 10.32739/ustad.2023.4.47
Muhammet Coşkun
İran’ın Fars eyaletindeki Şîraz şehrinin en büyük sûfîsi, Ebû Abdullâh Muhammed bin Hafîf bin İsfikşâd ed-Dabbî ed-Deylemî eş-Şirâzî kabul edilmektedir. 371/982’de vefat eden İbn Hafîf, yaşadığı çağda yoluna tâbi olunacak ilk on sûfîden biri olarak kabul edilmesine rağmen, günümüzde maalesef yeterince tanınmamaktadır. Oysa Cüneyd-i Bağdâdî’den sonra tasavvufun taşınmasında kilit rol oynamış, tasavvufun ilimle buluşturulması, Kur’ân ve Sünnet’le açıklanarak sınırlarının çizilmesi, içerde veya dışarıda tasavvufla ilgili problemleri ele alması, bütün faaliyetlerini de güçlü ilmî temellere oturtmuş ve bunları yazıya dökmüş olması bakımından oldukça başarılı bir kimliğe sahiptir. Bu kimliğiyle onu bize tanıtan ilk kaynak, kendi müritlerinden Ebü’l-Hasan Ali ed-Deylemî’dir. Kitâbü’s-Sîreti’ş-Şeyh Ebi Abdillâh b. Hafîf adını verdiği ve çalışmada kısaca es-Sîre olarak belirteceğimiz eserin Arapça orijinali maalesef hâlâ gün yüzüne çıkmamış olup bu eserin Farsça bir tercümesi günümüze ulaşmış bulunmaktadır. Rüknüddîn b. Cüneyd eş-Şîrâzî tarafından yapılan tercümenin İstanbul ve Berlin nüshalarından hareketle Annemarie Schimmel tarafından 1955’te neşri yapılmıştır. Bununla birlikte, teknolojinin getirdiği imkânlarla bir yerlerden Arapça aslının bulunmasını ümitle gözlerken, eserin zikrettiğimiz neşirden farklı bir Farsça tercümesine rastladık. Bu tercüme, diğer tercümeden daha tam ve fazladan bazı bilgiler de ihtiva etmektedir. İbn Hafîf’in hayatına dair bazı sorulara cevaplar barındırıyor olması da, bizim için ayrı bir heyecan sebebi olmuştur. Tâcüddîn Kürbâlî isimli, tanınmayan bir mütercim tarafından yapılan bu tercümenin, İbn Hafîf üzerindeki perdeyi daha fazla aralamasını ve onun, tasavvufun özellikle sistemleşme evresindeki katkılarının daha net ortaya çıkmasına yardımcı olmasını umuyoruz. Bu makalede özellikle Tâcüddîn Kürbâlî’nin kimliği üzerinde durulacak olup, onun Gülşen-i Râz şârihlerinden Şüca‘ Kürbâlî olma ihtimâli incelenecektir.
伊朗法尔斯省希拉兹市最伟大的苏菲被认为是 Abū Abdullāh Muhammad ibn Hafīf ibn Isfikshād al-Dabbī al-Daylamī al-Shirāzī。伊本-哈菲夫(Ibn Hafīf)逝世于 371/982 年,尽管他被认为是那个时代最早追随的十位苏菲之一,但遗憾的是,他今天的知名度并不高。然而,他在继朱奈德-巴格达迪之后传承苏菲方面发挥了关键作用,他在将苏菲与科学相结合、用《古兰经》和《圣训》解释苏菲、划定苏菲的界限、解决与苏菲内外相关的问题、将其所有活动置于坚实的科学基础之上并将其写下来等方面具有非常成功的身份。第一个向我们介绍他这一身份的资料来源是他的弟子之一 Abū al-Ḥasan 'Ali al-Daylamī。遗憾的是,他命名为《Kitāb al-Sīrat al-Sīrat al-Shaykh Abī ʿAbdillāh b. Hafīf》(我们在本研究中将简称为《al-Sīrah》)的阿拉伯语原著仍未面世,但这部作品的波斯语译本却流传至今。Rüknüddîn b. Junaid al-Shīrāzī 的译本由 Annemarie Schimmel 于 1955 年根据伊斯坦布尔和柏林的副本编辑而成。然而,当我们希望借助科技手段在某处找到阿拉伯文原版时,我们却发现了与上述版本不同的波斯文译本。 该译本比其他译本更加完整,并包含了一些补充信息。该译本还回答了一些有关伊本-哈菲夫生平的问题,这也让我们感到非常兴奋。我们希望这本由一位名叫 Ṭājuddīn Kürbālī 的未知译者所做的译本能进一步揭开伊本-哈菲夫的面纱,有助于更清晰地揭示他对苏菲主义的贡献,尤其是在其系统化阶段。本文将特别强调 Ṭāj al-Dīn Kürbālī 的身份,并探讨他是否可能是《古尔沙恩-拉兹》的注释者之一 Shuja' Kürbālī。
{"title":"İbn Hafîf Hakkında Yeni Bir Farsça es-Sîre Tercümesi ve Mütercimi: Terceme-i Kitâbu’s-Sîreti’ş-Şeyh Ebî Abdillâh bin Hafîf eş-Şîrâzî ve Tâcüddîn Kürbâlî","authors":"Muhammet Coşkun","doi":"10.32739/ustad.2023.4.47","DOIUrl":"https://doi.org/10.32739/ustad.2023.4.47","url":null,"abstract":"İran’ın Fars eyaletindeki Şîraz şehrinin en büyük sûfîsi, Ebû Abdullâh Muhammed bin Hafîf bin İsfikşâd ed-Dabbî ed-Deylemî eş-Şirâzî kabul edilmektedir. 371/982’de vefat eden İbn Hafîf, yaşadığı çağda yoluna tâbi olunacak ilk on sûfîden biri olarak kabul edilmesine rağmen, günümüzde maalesef yeterince tanınmamaktadır. Oysa Cüneyd-i Bağdâdî’den sonra tasavvufun taşınmasında kilit rol oynamış, tasavvufun ilimle buluşturulması, Kur’ân ve Sünnet’le açıklanarak sınırlarının çizilmesi, içerde veya dışarıda tasavvufla ilgili problemleri ele alması, bütün faaliyetlerini de güçlü ilmî temellere oturtmuş ve bunları yazıya dökmüş olması bakımından oldukça başarılı bir kimliğe sahiptir. Bu kimliğiyle onu bize tanıtan ilk kaynak, kendi müritlerinden Ebü’l-Hasan Ali ed-Deylemî’dir. Kitâbü’s-Sîreti’ş-Şeyh Ebi Abdillâh b. Hafîf adını verdiği ve çalışmada kısaca es-Sîre olarak belirteceğimiz eserin Arapça orijinali maalesef hâlâ gün yüzüne çıkmamış olup bu eserin Farsça bir tercümesi günümüze ulaşmış bulunmaktadır. Rüknüddîn b. Cüneyd eş-Şîrâzî tarafından yapılan tercümenin İstanbul ve Berlin nüshalarından hareketle Annemarie Schimmel tarafından 1955’te neşri yapılmıştır. Bununla birlikte, teknolojinin getirdiği imkânlarla bir yerlerden Arapça aslının bulunmasını ümitle gözlerken, eserin zikrettiğimiz neşirden farklı bir Farsça tercümesine rastladık. Bu tercüme, diğer tercümeden daha tam ve fazladan bazı bilgiler de ihtiva etmektedir. İbn Hafîf’in hayatına dair bazı sorulara cevaplar barındırıyor olması da, bizim için ayrı bir heyecan sebebi olmuştur. Tâcüddîn Kürbâlî isimli, tanınmayan bir mütercim tarafından yapılan bu tercümenin, İbn Hafîf üzerindeki perdeyi daha fazla aralamasını ve onun, tasavvufun özellikle sistemleşme evresindeki katkılarının daha net ortaya çıkmasına yardımcı olmasını umuyoruz. Bu makalede özellikle Tâcüddîn Kürbâlî’nin kimliği üzerinde durulacak olup, onun Gülşen-i Râz şârihlerinden Şüca‘ Kürbâlî olma ihtimâli incelenecektir.","PeriodicalId":422995,"journal":{"name":"Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü Dergisi","volume":"253 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-11-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139296082","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}