Pub Date : 2022-11-01DOI: 10.32739/ustad.2022.2.26
Mukhtar H. Ali
This essay examines the Quranic narratives of Abraham as interpreted by Ibn al-ʿArabī and his followers. Ibn al-ʿArabī was keen to identify the essential reality of the prophets in his famous work Fuṣūṣ al-ḥikam. While in the Fuṣūṣ, Ibn al-ʿArabī focuses on his epithet al-khalīl (intimate friend) and his relation to the affirmative attributes of God, the Abrahamic reality is further gleaned from the ways in which the Quran describes his spiritual trajectory. This central prophet of the three major world religions, Judaism, Christianity, and Islam is at once an iconoclast and the paragon of divine unity (tawḥīd), but also represents true religion, life, light, the divine names of origination and the intellect.
{"title":"The Religion of Abraham: Sufi Perspectives on the Abrahamic Reality","authors":"Mukhtar H. Ali","doi":"10.32739/ustad.2022.2.26","DOIUrl":"https://doi.org/10.32739/ustad.2022.2.26","url":null,"abstract":"This essay examines the Quranic narratives of Abraham as interpreted by Ibn al-ʿArabī and his followers. Ibn al-ʿArabī was keen to identify the essential reality of the prophets in his famous work Fuṣūṣ al-ḥikam. While in the Fuṣūṣ, Ibn al-ʿArabī focuses on his epithet al-khalīl (intimate friend) and his relation to the affirmative attributes of God, the Abrahamic reality is further gleaned from the ways in which the Quran describes his spiritual trajectory. This central prophet of the three major world religions, Judaism, Christianity, and Islam is at once an iconoclast and the paragon of divine unity (tawḥīd), but also represents true religion, life, light, the divine names of origination and the intellect.","PeriodicalId":422995,"journal":{"name":"Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü Dergisi","volume":"15 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-11-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"122311522","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2022-11-01DOI: 10.32739/ustad.2022.2.27
M. cooke
This article examines the ways in which Syrian poet and artist Huda Naamani expresses the inexpressible of ecstasy. In a Sufi epic poem entitled Kitāb al-wajd wa al-tawājud (The Book of Ecstasy and its Indicators), she acknowledges the impossibility of recording the ecstatic experience in words on a page. The only medium open to such a semantic articulation is tawājud or the indicators, feeble linguistic signposts to the ineffable. Beyond tawājud is the wordlessness of the experience of the silence of God. Invoking the Qur’anic term barzakh, a state in which two elements behave as one, she uses sound and color to draw the reader into an experience that cannot be described but only intuited and felt. In her modernist, mystical lyrics she creates the soundscape of dhikr rituals. The staccato repetitions and the arrangements of letters on the page compel the reader to recite and hear the sounds of the words beyond their lexical meanings. In so doing, the reader is invited to share in the creative act. Interspersed in the pages of this magical, confessional text are Huda’s cloud paintings that document her ecstatic experience from explosion into the barzakh of ecstasy to fanā’ or dissolution in the divine. Hers is an idiosyncratic imagining of the encounter with the divine.
这篇文章探讨了叙利亚诗人和艺术家胡达·纳马尼(Huda Naamani)表达无法表达的狂喜的方式。在苏菲史诗《Kitāb al-wajd wa al-tawājud》(《狂喜之书及其指示》)中,她承认无法将狂喜的体验用文字记录在书页上。对这种语义表达开放的唯一媒介是tawājud或指示符,不可言喻的微弱语言路标。在tawājud之外是无言的体验上帝的沉默。她引用了古兰经中的术语barzakh,即两种元素合而为一的状态,她用声音和颜色将读者带入一种无法描述但只能凭直觉和感觉的体验。在她的现代主义,神秘的歌词中,她创造了dhikr仪式的音景。断断续续的重复和字母在书页上的排列迫使读者背诵和听到单词的声音,而不是它们的词汇含义。这样做,读者被邀请分享创造性的行为。胡达的云画穿插在这本神奇的忏悔文本中,记录了她从爆炸进入狂喜的barzakh到神圣的fanā '或溶解的狂喜经历。她对与神相遇的独特想象。
{"title":"The Barzakh of Ecstacy","authors":"M. cooke","doi":"10.32739/ustad.2022.2.27","DOIUrl":"https://doi.org/10.32739/ustad.2022.2.27","url":null,"abstract":"This article examines the ways in which Syrian poet and artist Huda Naamani expresses the inexpressible of ecstasy. In a Sufi epic poem entitled Kitāb al-wajd wa al-tawājud (The Book of Ecstasy and its Indicators), she acknowledges the impossibility of recording the ecstatic experience in words on a page. The only medium open to such a semantic articulation is tawājud or the indicators, feeble linguistic signposts to the ineffable. Beyond tawājud is the wordlessness of the experience of the silence of God. Invoking the Qur’anic term barzakh, a state in which two elements behave as one, she uses sound and color to draw the reader into an experience that cannot be described but only intuited and felt. In her modernist, mystical lyrics she creates the soundscape of dhikr rituals. The staccato repetitions and the arrangements of letters on the page compel the reader to recite and hear the sounds of the words beyond their lexical meanings. In so doing, the reader is invited to share in the creative act. Interspersed in the pages of this magical, confessional text are Huda’s cloud paintings that document her ecstatic experience from explosion into the barzakh of ecstasy to fanā’ or dissolution in the divine. Hers is an idiosyncratic imagining of the encounter with the divine.","PeriodicalId":422995,"journal":{"name":"Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü Dergisi","volume":"80 3 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-11-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"134331817","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2022-11-01DOI: 10.32739/ustad.2022.2.32
Hülya Taştekin
Anlamak, idrâk etmek, kavramak gibi kelimeler hayatımızda oldukça geniş yer tutmaktadır. Tarih boyunca kendi doğrularını savundukları için eziyet görmüş, reddedilmiş hatta öldürülmüş insanlar olmuştur. Bunun yanı sıra, tasavvuf alanında hizmet etmiş, sohbetler ve yazılı eserlerle insanları irşâd etmeyi vazife edinmiş nice kimseler, anlaşılamamaktan mustarip olduklarını eserlerinde dile getirmişlerdir. On yedinci yüzyıla damgasını vurmuş, etkisi asırları aşarak günümüze ulaşmış, coşkulu, aşk ehli bir sûfî olan Niyâzî-i Mısrî (ö. 1105/1694) de pek çok eserinde anlaşılamamaktan bahseder. Bunların arasında en çok dikkatimizi çeken eser “anlar bizi” redifli gazelidir. Çalışmamızda bu gazeli idrâk yönünden ele almak istedik. Ekberî ekolden gelen müellifin, anlayan ve anlamayan kimseler hakkında verdiği bilgileri irdeleyerek, bu durumun idrâk mertebesi farklılıklarından kaynaklandığını ortaya koymaya çalıştık. Soyut bir deneyim olan kalbî bilginin, somut kelimelere nasıl indirgenebileceğini ve bunun manayı hem açıp hem de nasıl örttüğünü açıklamaya gayret ettik. Sonuçta günlük hayat için gerekli olan rasyonel aklın, soyut kavramları idrâk etmeye muktedir olmadığını, bunun için terbiye görerek tekâmül etmiş, entelektüel seviyeye çıkmış bir kalbin gerektiğini gördük. Aklın tekâmülü denebilecek bu yolculuk, bir tür şerh sayılabilecek çalışmamız ile Niyâzî-i Mısrî’nin bakış açısından ortaya konulmaya çalışılmıştır.
{"title":"Niyâzî-i Mısrî Dîvânı’nda “Anlar Bizi” Redifli Gazelin İdrâk Yönünden İncelenmesi","authors":"Hülya Taştekin","doi":"10.32739/ustad.2022.2.32","DOIUrl":"https://doi.org/10.32739/ustad.2022.2.32","url":null,"abstract":"Anlamak, idrâk etmek, kavramak gibi kelimeler hayatımızda oldukça geniş yer tutmaktadır. Tarih boyunca kendi doğrularını savundukları için eziyet görmüş, reddedilmiş hatta öldürülmüş insanlar olmuştur. Bunun yanı sıra, tasavvuf alanında hizmet etmiş, sohbetler ve yazılı eserlerle insanları irşâd etmeyi vazife edinmiş nice kimseler, anlaşılamamaktan mustarip olduklarını eserlerinde dile getirmişlerdir. On yedinci yüzyıla damgasını vurmuş, etkisi asırları aşarak günümüze ulaşmış, coşkulu, aşk ehli bir sûfî olan Niyâzî-i Mısrî (ö. 1105/1694) de pek çok eserinde anlaşılamamaktan bahseder. Bunların arasında en çok dikkatimizi çeken eser “anlar bizi” redifli gazelidir. Çalışmamızda bu gazeli idrâk yönünden ele almak istedik. Ekberî ekolden gelen müellifin, anlayan ve anlamayan kimseler hakkında verdiği bilgileri irdeleyerek, bu durumun idrâk mertebesi farklılıklarından kaynaklandığını ortaya koymaya çalıştık. Soyut bir deneyim olan kalbî bilginin, somut kelimelere nasıl indirgenebileceğini ve bunun manayı hem açıp hem de nasıl örttüğünü açıklamaya gayret ettik. Sonuçta günlük hayat için gerekli olan rasyonel aklın, soyut kavramları idrâk etmeye muktedir olmadığını, bunun için terbiye görerek tekâmül etmiş, entelektüel seviyeye çıkmış bir kalbin gerektiğini gördük. Aklın tekâmülü denebilecek bu yolculuk, bir tür şerh sayılabilecek çalışmamız ile Niyâzî-i Mısrî’nin bakış açısından ortaya konulmaya çalışılmıştır.","PeriodicalId":422995,"journal":{"name":"Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü Dergisi","volume":"495 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-11-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"123068231","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2022-11-01DOI: 10.32739/ustad.2022.2.30
Oludamini Ogunnaike
Contemporary poet and scholar Joshua Bennett recently wrote, “If black studies is indeed the rewriting of knowledge itself, an ongoing critique of so-called Western civilization—as Wynter and Robinson and others remind us—then poetry will be absolutely essential. Like the field of black studies more broadly, the teaching of black poetry is not simply additive nor is it a niche concern. Historically poetry is at the center of black social and intellectual life.” Of no literary or intellectual tradition is this more true than that of the Fayḍa Tijāniyya, inaugurated by the Senegalese Sufi Shaykh and scholar, Shaykh Ibrahim Niasse (d. 1975). Described by its initiates as a “flood” of ma'rifa (divine knowledge) and wilāya (sanctity), the Fayḍa has also produced a veritable outpouring of Sufi literature in Arabic (as well as African and European languages) among its adherents, particularly Arabic poetry in praise of the prophet that both expresses and facilitates access to ma'rifa in a particularly effective manner. Through close readings of three short treatises and poems of Ibrahim Niasse, this paper attempts to outline Niasse’s prophetic poetics of spiritual realization: the closely-linked cosmology, epistemology, and anthropology converging on the Muhammadan Reality (al-ḥaqīqa al-Muḥammadiya) that animates and structures his literary oeuvre and shapes the spiritual, social, and intellectual lives of the members of the Fayḍa Tijāniyya. Building on earlier studies of the Tijānī tradition and Maghrebi/West African Sufism, this article concludes with an examination of the implications of this prophetic poetics for the conception of the “human,” and the intervention literature such as Niasse's has made and can make in contemporary debates surrounding the ethics of knowledge and the re-evaluation of the modern, “Western” category of the “human”.
{"title":"All Muhammad, All the Time: Shaykh Ibrahim Niasse’s Prophetic Poetics of Praise in Three Treatises and Poems","authors":"Oludamini Ogunnaike","doi":"10.32739/ustad.2022.2.30","DOIUrl":"https://doi.org/10.32739/ustad.2022.2.30","url":null,"abstract":"Contemporary poet and scholar Joshua Bennett recently wrote, “If black studies is indeed the rewriting of knowledge itself, an ongoing critique of so-called Western civilization—as Wynter and Robinson and others remind us—then poetry will be absolutely essential. Like the field of black studies more broadly, the teaching of black poetry is not simply additive nor is it a niche concern. Historically poetry is at the center of black social and intellectual life.” Of no literary or intellectual tradition is this more true than that of the Fayḍa Tijāniyya, inaugurated by the Senegalese Sufi Shaykh and scholar, Shaykh Ibrahim Niasse (d. 1975). Described by its initiates as a “flood” of ma'rifa (divine knowledge) and wilāya (sanctity), the Fayḍa has also produced a veritable outpouring of Sufi literature in Arabic (as well as African and European languages) among its adherents, particularly Arabic poetry in praise of the prophet that both expresses and facilitates access to ma'rifa in a particularly effective manner. Through close readings of three short treatises and poems of Ibrahim Niasse, this paper attempts to outline Niasse’s prophetic poetics of spiritual realization: the closely-linked cosmology, epistemology, and anthropology converging on the Muhammadan Reality (al-ḥaqīqa al-Muḥammadiya) that animates and structures his literary oeuvre and shapes the spiritual, social, and intellectual lives of the members of the Fayḍa Tijāniyya. Building on earlier studies of the Tijānī tradition and Maghrebi/West African Sufism, this article concludes with an examination of the implications of this prophetic poetics for the conception of the “human,” and the intervention literature such as Niasse's has made and can make in contemporary debates surrounding the ethics of knowledge and the re-evaluation of the modern, “Western” category of the “human”.","PeriodicalId":422995,"journal":{"name":"Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü Dergisi","volume":"47 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-11-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"128790053","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2022-11-01DOI: 10.32739/ustad.2022.2.29
Stephen Hirtenstein
This paper is an examination of the notion of faqr (poverty, neediness) in the writings of two of the greatest exponents of Sufism as realisation of Truth (tahqīq), Muḥyī al-Dīn Ibn ʿArabī (d. 638/1240) and Jalāl al-Dīn Rūmī (d. 672/1273). It draws on a story told by Ismail Hakkı Bursevi regarding a meeting between Ibn ʿArabī’s stepson and heir, Ṣadr al-Dīn al-Qūnawī (d. 672/1274), and Rumi in Konya, and contrasts the spiritual principles of voluntary poverty with the true poverty of spirit, which all beings participate in and which is fully known and experienced in the perfect human being. It also looks at the way essential poverty is described as the fundamental underpinning of praise and the celebration of Divine bounty.
本文是对苏菲主义的两位最伟大的代表人物(tahq q)的著作中faqr(贫穷,需要)的概念的研究,他们是Muḥyī al- d n Ibn al- arabi (d. 638/1240)和Jalāl al- d n Rūmī (d. 672/1273)。它借鉴了Ismail hakkyi Bursevi讲述的关于伊本·阿拉伯的继子和继承人Ṣadr al- d n al-Qūnawī(公元672/1274年)与鲁米在科尼亚会面的故事,并将自愿贫穷的精神原则与真正的精神贫穷进行了对比,所有人都参与其中,并且在完美的人类中得到充分的了解和体验。它还探讨了基本贫困是如何被描述为赞美和神圣恩赐的基本基础。
{"title":"Spiritual Poverty – Heavenly Riches: Some Reflections On faqr in the Teachings of Ibn ʿArabī and Rūmī","authors":"Stephen Hirtenstein","doi":"10.32739/ustad.2022.2.29","DOIUrl":"https://doi.org/10.32739/ustad.2022.2.29","url":null,"abstract":"This paper is an examination of the notion of faqr (poverty, neediness) in the writings of two of the greatest exponents of Sufism as realisation of Truth (tahqīq), Muḥyī al-Dīn Ibn ʿArabī (d. 638/1240) and Jalāl al-Dīn Rūmī (d. 672/1273). It draws on a story told by Ismail Hakkı Bursevi regarding a meeting between Ibn ʿArabī’s stepson and heir, Ṣadr al-Dīn al-Qūnawī (d. 672/1274), and Rumi in Konya, and contrasts the spiritual principles of voluntary poverty with the true poverty of spirit, which all beings participate in and which is fully known and experienced in the perfect human being. It also looks at the way essential poverty is described as the fundamental underpinning of praise and the celebration of Divine bounty.","PeriodicalId":422995,"journal":{"name":"Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü Dergisi","volume":"77 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-11-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"131020175","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2022-11-01DOI: 10.32739/ustad.2022.2.35
M. Rustom
Despite the fact that some of the main followers of the famous Spanish Muslim mystic Ibn ʿArabī (d. 638/1240)2 were well-versed in the discipline of philosophy, the school of Ibn ‘Arabī is often not regarded in Western scholarship as a philosophical school in the usual sense of the term. This is because Ibn ʿArabī’s followers tend to tackle the central problems of philosophy through the medium of mystical and religious symbolism (all here positively understood). In order to properly present the teachings of the school of Ibn ʿArabī as a unified philosophical perspective, therefore, I will argue that their emphasis upon symbolic formulations are largely a means by which they can present well-known rational concepts, but in accessible and concrete language.
{"title":"Mysticism and Rational Inquiry in the School of Ibn ʿArabī","authors":"M. Rustom","doi":"10.32739/ustad.2022.2.35","DOIUrl":"https://doi.org/10.32739/ustad.2022.2.35","url":null,"abstract":"Despite the fact that some of the main followers of the famous Spanish Muslim mystic Ibn ʿArabī (d. 638/1240)2 were well-versed in the discipline of philosophy, the school of Ibn ‘Arabī is often not regarded in Western scholarship as a philosophical school in the usual sense of the term. This is because Ibn ʿArabī’s followers tend to tackle the central problems of philosophy through the medium of mystical and religious symbolism (all here positively understood). In order to properly present the teachings of the school of Ibn ʿArabī as a unified philosophical perspective, therefore, I will argue that their emphasis upon symbolic formulations are largely a means by which they can present well-known rational concepts, but in accessible and concrete language.","PeriodicalId":422995,"journal":{"name":"Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü Dergisi","volume":"18 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-11-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"129219573","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2022-11-01DOI: 10.32739/ustad.2022.2.31
Makoto Sawai
In Islamic studies, Toshihiko Izutsu is well known as a scholar of the Qur’an and Sufism, thanks to his published works in English. As to his image in Japan, however, he is known as a thinker of Oriental philosophy. After his return from Iran to Japan, he published several publications on Oriental philosophy in Japanese. As such, his final achievement, which was his Oriental philosophy, was veiled from readers who do not know Japanese, while his detailed study on Islamic studies is not known by Japanese readers. In structuring his Oriental philosophy, he refers mainly to Ibn ‘Arabī’s philosophy known as waḥdat al-wujūd. Before publishing his work in English, he had already considered Ibn ‘Arabī and mysticism in his Japanese work in which he emphasizes the essential role of experience in understanding mysticism. Based on the theoretical development from mysticism to mystical philosophy, Izutsu delineates the theoretical development from Sufism to Islamic philosophy. In studying Ibn ‘Arabī’s philosophy, waḥdat al-wujūd or ‘Unity of Existence’, Izutsu uses Islamic philosophy as the framework for his Oriental philosophy.
{"title":"From Mysticism to Philosophy: Toshihiko Izutsu and Sufism","authors":"Makoto Sawai","doi":"10.32739/ustad.2022.2.31","DOIUrl":"https://doi.org/10.32739/ustad.2022.2.31","url":null,"abstract":"In Islamic studies, Toshihiko Izutsu is well known as a scholar of the Qur’an and Sufism, thanks to his published works in English. As to his image in Japan, however, he is known as a thinker of Oriental philosophy. After his return from Iran to Japan, he published several publications on Oriental philosophy in Japanese. As such, his final achievement, which was his Oriental philosophy, was veiled from readers who do not know Japanese, while his detailed study on Islamic studies is not known by Japanese readers. In structuring his Oriental philosophy, he refers mainly to Ibn ‘Arabī’s philosophy known as waḥdat al-wujūd. Before publishing his work in English, he had already considered Ibn ‘Arabī and mysticism in his Japanese work in which he emphasizes the essential role of experience in understanding mysticism. Based on the theoretical development from mysticism to mystical philosophy, Izutsu delineates the theoretical development from Sufism to Islamic philosophy. In studying Ibn ‘Arabī’s philosophy, waḥdat al-wujūd or ‘Unity of Existence’, Izutsu uses Islamic philosophy as the framework for his Oriental philosophy.","PeriodicalId":422995,"journal":{"name":"Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü Dergisi","volume":"19 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-11-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"116277122","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2022-11-01DOI: 10.32739/ustad.2022.2.34
Mustafa Kara
Bilindiği gibi Hz. Peygamber ile ilgili olarak kaleme alınan siyer ve mevlidler başta olmak üzere bütün eserlerin ortak konularından biri de Mi'râc'tır. Yüzyıllardan beri dünyanın farklı coğrafyalarında ve değişik dillerde Efendimiz ve O’na duyulan aşk ve mahabbet ile ilgili manzum, mensur binlerce eser yazılmıştır. Dinî tasavvufî Türk edebiyatının en derin ve bereketli konularından biri de budur. “Mekke’de Muhammed (s) Türkistan’da Ahmed” ifadesiyle tanınan Ahmed Yesevî’den beri edib ve şairlerimiz Mi’râc ile ilgili olarak kendilerine ulaşan bilgileri hayal güçleriyle süsleyerek bu muhteşem olayı müminlerin imanlı gönüllerine aktarmanın yollarını aramış bulmuşlardır. Bir müddet sonra bu şiirlerin bestelenmesiyle daha başka bir güzellik ortaya çıkmış, mûsikînin gönül tellerini okşayan meltemi esmeye başlamış, bir başka ifade ile insan sesi ve nefesi ile Peygamber aşkı ve şevki bir araya gelmiştir.
{"title":"Bursalı Safiye Hanım ve Mi’râciyye Vakfiyesi","authors":"Mustafa Kara","doi":"10.32739/ustad.2022.2.34","DOIUrl":"https://doi.org/10.32739/ustad.2022.2.34","url":null,"abstract":"Bilindiği gibi Hz. Peygamber ile ilgili olarak kaleme alınan siyer ve mevlidler başta olmak üzere bütün eserlerin ortak konularından biri de Mi'râc'tır. Yüzyıllardan beri dünyanın farklı coğrafyalarında ve değişik dillerde Efendimiz ve O’na duyulan aşk ve mahabbet ile ilgili manzum, mensur binlerce eser yazılmıştır. Dinî tasavvufî Türk edebiyatının en derin ve bereketli konularından biri de budur. “Mekke’de Muhammed (s) Türkistan’da Ahmed” ifadesiyle tanınan Ahmed Yesevî’den beri edib ve şairlerimiz Mi’râc ile ilgili olarak kendilerine ulaşan bilgileri hayal güçleriyle süsleyerek bu muhteşem olayı müminlerin imanlı gönüllerine aktarmanın yollarını aramış bulmuşlardır. Bir müddet sonra bu şiirlerin bestelenmesiyle daha başka bir güzellik ortaya çıkmış, mûsikînin gönül tellerini okşayan meltemi esmeye başlamış, bir başka ifade ile insan sesi ve nefesi ile Peygamber aşkı ve şevki bir araya gelmiştir.","PeriodicalId":422995,"journal":{"name":"Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü Dergisi","volume":"14 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-11-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"132522884","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2022-11-01DOI: 10.32739/ustad.2022.2.33
Emine Yeniterzi
Tasavvuf-nâmeler; Türk edebiyatındaki zengin çeşitlilikteki manzum dinî türlere ilave edilebilecek bir diğer türdür. Makalede, bu türü tanıtma amacıyla ilk örneği 15. yüzyıl, son örneği de 20. yüzyıla ait on üç manzum tasavvuf tarifi ve tasavvuf-nâme ele alınmıştır. Bunlardan Dede Ömer Rûşenî ve Oğlanlar/ Olanlar Şeyhi İbrâhîm Efendi’nin tasavvuf-nâmeleri türün adı verilmeden meşhur olan metinleridir. Sun’ullâh-ı Gaybî ve Rusçuklu Şeyh Ömer Zarîfî’nin manzumeleri de tasavvuf tarifi muhtevalarına dikkat çekilerek yayımlanmıştır. Sâdık Kemâlî, Seyyid Mehmed Emîn, İsmâîl Hikmetî, Şevkî ve Mehmed Kâsım Efendi’nin tasavvuf-nâmeleri ise bu yönlerine dikkat çekilmeden lisansüstü tezlerde ve bir dergide yer almıştır. Tasavvuf-nâme türüne dâhil edilemeyen ancak manzum tasavvuf tarifi muhtevası dolayısıyla; Cemâl-i Halvetî’nin Risâle-i Teşrîhiyye, müellifi meçhul Manzûme fî Beyân-ı Tezkiye-i İnsân ve Kadızâde Mehmed Efendi’nin Manzûme-i Akâ’id mesnevilerindeki ilgili kısımlar da türe ışık tutmaları hasebiyle makalede tanıtılmaktadır. Tespit edilen bu metinlerde tasavvufun mahiyeti, sûfîlerin nasıl olması, dikkat etmeleri ve uymaları gereken hususlar ayrıntılarıyla anlatılmıştır.
{"title":"Türk Edebiyatında Manzum Tasavvuf Tarifleri: Tasavvuf-nâmeler","authors":"Emine Yeniterzi","doi":"10.32739/ustad.2022.2.33","DOIUrl":"https://doi.org/10.32739/ustad.2022.2.33","url":null,"abstract":"Tasavvuf-nâmeler; Türk edebiyatındaki zengin çeşitlilikteki manzum dinî türlere ilave edilebilecek bir diğer türdür. Makalede, bu türü tanıtma amacıyla ilk örneği 15. yüzyıl, son örneği de 20. yüzyıla ait on üç manzum tasavvuf tarifi ve tasavvuf-nâme ele alınmıştır. Bunlardan Dede Ömer Rûşenî ve Oğlanlar/ Olanlar Şeyhi İbrâhîm Efendi’nin tasavvuf-nâmeleri türün adı verilmeden meşhur olan metinleridir. Sun’ullâh-ı Gaybî ve Rusçuklu Şeyh Ömer Zarîfî’nin manzumeleri de tasavvuf tarifi muhtevalarına dikkat çekilerek yayımlanmıştır. Sâdık Kemâlî, Seyyid Mehmed Emîn, İsmâîl Hikmetî, Şevkî ve Mehmed Kâsım Efendi’nin tasavvuf-nâmeleri ise bu yönlerine dikkat çekilmeden lisansüstü tezlerde ve bir dergide yer almıştır. Tasavvuf-nâme türüne dâhil edilemeyen ancak manzum tasavvuf tarifi muhtevası dolayısıyla; Cemâl-i Halvetî’nin Risâle-i Teşrîhiyye, müellifi meçhul Manzûme fî Beyân-ı Tezkiye-i İnsân ve Kadızâde Mehmed Efendi’nin Manzûme-i Akâ’id mesnevilerindeki ilgili kısımlar da türe ışık tutmaları hasebiyle makalede tanıtılmaktadır. Tespit edilen bu metinlerde tasavvufun mahiyeti, sûfîlerin nasıl olması, dikkat etmeleri ve uymaları gereken hususlar ayrıntılarıyla anlatılmıştır.","PeriodicalId":422995,"journal":{"name":"Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü Dergisi","volume":"140 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-11-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"117339232","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2022-11-01DOI: 10.32739/ustad.2022.2.28
Oğuz Gürsoy
Japon ekonomisinin gücünün temelindeki kilit faktörlerden birisi, üretim sistemlerinin sağladığı rekabet avantajıdır. Uygulandıkları sektör ve şirkete göre farklı isimler alabilen TPM (Toplam Verimli Bakım), TPS (Toyota Üretim Sistemi), yalın yönetim ve benzeri Japon üretim sistemleri sadece sayısal hedeflere koşan mekanik kurguların çok ötesinde insanı merkeze koyan kültürel yapılardır. Japon üretim sistemlerinde kullanılan kaizen, Hoshin Kanri, 5S, öneri sistemleri, tek nokta dersleri, PDCA döngüsü, JIT, Jidoka gibi tüm teknik araçlar, ancak şirketler insan odaklı bir kültürde belli prensiplerle çalıştıklarında etkin olabilmektedirler. Bu araçların sağlıklı çalışması için uygun şirket kültürünü şekillendiren prensipler ise Konfüçyüsçülük ve Taoizm geleneğinden gelen mânevî değerleri temel almaktadırlar. Bu makalede bu prensipler değer birliği, birlikte başarmak, bensizlik, öğrenme azmi, yatay süreçlerde açık iletişim ve sürekli iyileştirme şeklinde altı başlık altında toplanarak ortaya konulmakta ve bu prensipleri besleyen Konfüçyüsçülük ve Taoizm geleneğine dayanan manevî değerler incelenmektedir. Kökleri kadîm değerlere uzanan altı prensiple şekillenen şirket kültüründe üretim sistemleri sağlıklı şekilde işler ve şirketler sürdürülebilir şekilde, uzun soluklu performans ortaya koyabilirler. Böyle bir kültür oluşturmayı başaran şirketler girişimci, yenilikçi ve çevik olma yolunda da önemli yol kat ederler.
{"title":"Japon Üretim Sistemleri Prensiplerinin Mânevî Temelleri","authors":"Oğuz Gürsoy","doi":"10.32739/ustad.2022.2.28","DOIUrl":"https://doi.org/10.32739/ustad.2022.2.28","url":null,"abstract":"Japon ekonomisinin gücünün temelindeki kilit faktörlerden birisi, üretim sistemlerinin sağladığı rekabet avantajıdır. Uygulandıkları sektör ve şirkete göre farklı isimler alabilen TPM (Toplam Verimli Bakım), TPS (Toyota Üretim Sistemi), yalın yönetim ve benzeri Japon üretim sistemleri sadece sayısal hedeflere koşan mekanik kurguların çok ötesinde insanı merkeze koyan kültürel yapılardır. Japon üretim sistemlerinde kullanılan kaizen, Hoshin Kanri, 5S, öneri sistemleri, tek nokta dersleri, PDCA döngüsü, JIT, Jidoka gibi tüm teknik araçlar, ancak şirketler insan odaklı bir kültürde belli prensiplerle çalıştıklarında etkin olabilmektedirler. Bu araçların sağlıklı çalışması için uygun şirket kültürünü şekillendiren prensipler ise Konfüçyüsçülük ve Taoizm geleneğinden gelen mânevî değerleri temel almaktadırlar. Bu makalede bu prensipler değer birliği, birlikte başarmak, bensizlik, öğrenme azmi, yatay süreçlerde açık iletişim ve sürekli iyileştirme şeklinde altı başlık altında toplanarak ortaya konulmakta ve bu prensipleri besleyen Konfüçyüsçülük ve Taoizm geleneğine dayanan manevî değerler incelenmektedir. Kökleri kadîm değerlere uzanan altı prensiple şekillenen şirket kültüründe üretim sistemleri sağlıklı şekilde işler ve şirketler sürdürülebilir şekilde, uzun soluklu performans ortaya koyabilirler. Böyle bir kültür oluşturmayı başaran şirketler girişimci, yenilikçi ve çevik olma yolunda da önemli yol kat ederler.","PeriodicalId":422995,"journal":{"name":"Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü Dergisi","volume":"20 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-11-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"121080306","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}