首页 > 最新文献

Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü Dergisi最新文献

英文 中文
Üsküdar Mevlevîhânesi Postnişini Ahmet Remzi Dede’nin Hüznü
Pub Date : 2022-05-01 DOI: 10.32739/ustad.2022.1.20
Mustafa Kara
Yüz elli yıl önce 1872’de Kayseri Mevlevîhânesi’nde doğan ve 6 Kasım 1944 tarihinde aynı şehirde vefat eden Ahmet Remzi Akyürek, Tanzimat ve Cumhuriyet döneminin ilim ve irfân, nesir ve nazım, kitap ve kütüphane dünyamızın mühim şahsiyetlerinden biridir. Tasavvuf âleminde postnişin olarak Kütahya, Kastamonu, Halep ve İstanbul mevlevîhânelerinde hizmet vermiş, insan yetiştirmiştir. 1925’de tekkeler sırlandığında Üsküdar Mevlevîhânesi şeyhi olan Dede, daha sonra Üsküdar Selimağa Kütüphanesi’nde başmemur olarak 12 yıl daha hizmetlerine devam etmiş, yerli yabancı ilim yolcularına elinden geldiği kadar yardımcı olmuştur.[1] Farsça ve Türkçe iki dîvan sahibi olan, Arapça ve Farsça’dan yirmiye yakın kitap neşreden Dede’nin bir eseri de Bursalı Mehmet Tâhir tarafından, II. Meşrutiyet döneminde üç cilt olarak yayınlanan Osmanlı Müellifleri[2] isimli meşhur eserin fihristidir: Miftāhu’l-kutūb ve Esāmī-i Muellifīn Fihristi, İstanbul 1927.[3] Cumhuriyet’in ilk yıllarında, özellikle 1924’te medreselerin, bir yıl sonra tekkelerin kapatılmasıyla birlikte, eğitim ve irfan hayatında büyük bir düzen değişikliği olduğu için birçok insanın aç ve açıkta kaldığı bilinmektedir. Bu arada farklı bir meslekte hayatını idâme ettirebilecek bir iş bulabilenler de oldu. Remzi Dede onlardan biridir. Fakat bir mevlevîhânede doğan ve elli yıllık ömrü mevlevîhânelerin huzur ve coşku dolu köşelerinde geçen bir insan için yeni görev yerleri ne kadar huzur ve sükûn verici olabilirdi? Burada şöyle bir soru sorulabilir: Her şey Allah’tandır (Nisâ 4/79) ilkesine gönülden inanan insanlar, olup biten olaylara üzülür mü? Bu sorunun cevabı olan âyetin Türkçesi makalemizin başında Hz. Yâkub’un ifadesiyle yer almaktadır.
{"title":"Üsküdar Mevlevîhânesi Postnişini Ahmet Remzi Dede’nin Hüznü","authors":"Mustafa Kara","doi":"10.32739/ustad.2022.1.20","DOIUrl":"https://doi.org/10.32739/ustad.2022.1.20","url":null,"abstract":"Yüz elli yıl önce 1872’de Kayseri Mevlevîhânesi’nde doğan ve 6 Kasım 1944 tarihinde aynı şehirde vefat eden Ahmet Remzi Akyürek, Tanzimat ve Cumhuriyet döneminin ilim ve irfân, nesir ve nazım, kitap ve kütüphane dünyamızın mühim şahsiyetlerinden biridir. Tasavvuf âleminde postnişin olarak Kütahya, Kastamonu, Halep ve İstanbul mevlevîhânelerinde hizmet vermiş, insan yetiştirmiştir. 1925’de tekkeler sırlandığında Üsküdar Mevlevîhânesi şeyhi olan Dede, daha sonra Üsküdar Selimağa Kütüphanesi’nde başmemur olarak 12 yıl daha hizmetlerine devam etmiş, yerli yabancı ilim yolcularına elinden geldiği kadar yardımcı olmuştur.[1] Farsça ve Türkçe iki dîvan sahibi olan, Arapça ve Farsça’dan yirmiye yakın kitap neşreden Dede’nin bir eseri de Bursalı Mehmet Tâhir tarafından, II. Meşrutiyet döneminde üç cilt olarak yayınlanan Osmanlı Müellifleri[2] isimli meşhur eserin fihristidir: Miftāhu’l-kutūb ve Esāmī-i Muellifīn Fihristi, İstanbul 1927.[3] Cumhuriyet’in ilk yıllarında, özellikle 1924’te medreselerin, bir yıl sonra tekkelerin kapatılmasıyla birlikte, eğitim ve irfan hayatında büyük bir düzen değişikliği olduğu için birçok insanın aç ve açıkta kaldığı bilinmektedir. Bu arada farklı bir meslekte hayatını idâme ettirebilecek bir iş bulabilenler de oldu. Remzi Dede onlardan biridir. Fakat bir mevlevîhânede doğan ve elli yıllık ömrü mevlevîhânelerin huzur ve coşku dolu köşelerinde geçen bir insan için yeni görev yerleri ne kadar huzur ve sükûn verici olabilirdi? Burada şöyle bir soru sorulabilir: Her şey Allah’tandır (Nisâ 4/79) ilkesine gönülden inanan insanlar, olup biten olaylara üzülür mü? Bu sorunun cevabı olan âyetin Türkçesi makalemizin başında Hz. Yâkub’un ifadesiyle yer almaktadır.","PeriodicalId":422995,"journal":{"name":"Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü Dergisi","volume":"7 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-05-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"114751626","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
引用次数: 0
Ahmed Avni Konuk’un Fusûsü’l-Hikem Şerhi’ne Göre Yaratılış Bağlamında Ferdiyet Kavramı
Pub Date : 2022-05-01 DOI: 10.32739/ustad.2022.1.1
E. Doğan, Hatice Dilek Güldütuna
Ferdiyet kavramı, yaratılış/varoluş hakîkatinin bütün mantığını içinde bulunduran bir kavramdır. Tasavvuf tarihi ve düşüncesinin en temel eserlerinden biri olan Muhyiddîn İbnü’l-‘Arabî’nin Fusûsü’l-hikem eserinin Hz. Muhammed’e ayrılan son fassı, Muhammedî hikmetin, “ferdiyet” hikmeti olduğunu anlatmaktadır. Yaratılış ile ortaya çıkan Yaratan-yaratılan ilişkisi, İbnü’l-‘Arabî’nin Hak-halk, Rab-kul, ya da kadîm-hâdis kelime çiftleriyle de ifade ettiği gibi, ikili bir iletişim süreci olarak görülmekteyken varlığın kemâli, “hakîkî” insân-ı kâmil olan ve ferdiyet hikmeti kendisine mahsus kılınan Hz. Muhammed, yaratan ve yaratılanın ikiliğini, üçüncü unsur olarak birleştirmekte ve Hakk’ı kâmil şekilde zâhir kılmaktadır. Yaratılış ile âşikâr olan Varlık, ferdiyet kavramı çerçevesinde ele alındığında bu “oluş”un kaynak ve hedefinin Hakîkat-i Muhammediyye’den ibâret olan insân-ı kâmil olduğu görülmektedir. Böylece yaratılıştaki gâye, ferdiyet üzerinden varlığın kemâlini bulduğu insân-ı kâmil ile tahakkuk etmektedir.
{"title":"Ahmed Avni Konuk’un Fusûsü’l-Hikem Şerhi’ne Göre Yaratılış Bağlamında Ferdiyet Kavramı","authors":"E. Doğan, Hatice Dilek Güldütuna","doi":"10.32739/ustad.2022.1.1","DOIUrl":"https://doi.org/10.32739/ustad.2022.1.1","url":null,"abstract":"Ferdiyet kavramı, yaratılış/varoluş hakîkatinin bütün mantığını içinde bulunduran bir kavramdır. Tasavvuf tarihi ve düşüncesinin en temel eserlerinden biri olan Muhyiddîn İbnü’l-‘Arabî’nin Fusûsü’l-hikem eserinin Hz. Muhammed’e ayrılan son fassı, Muhammedî hikmetin, “ferdiyet” hikmeti olduğunu anlatmaktadır. Yaratılış ile ortaya çıkan Yaratan-yaratılan ilişkisi, İbnü’l-‘Arabî’nin Hak-halk, Rab-kul, ya da kadîm-hâdis kelime çiftleriyle de ifade ettiği gibi, ikili bir iletişim süreci olarak görülmekteyken varlığın kemâli, “hakîkî” insân-ı kâmil olan ve ferdiyet hikmeti kendisine mahsus kılınan Hz. Muhammed, yaratan ve yaratılanın ikiliğini, üçüncü unsur olarak birleştirmekte ve Hakk’ı kâmil şekilde zâhir kılmaktadır. Yaratılış ile âşikâr olan Varlık, ferdiyet kavramı çerçevesinde ele alındığında bu “oluş”un kaynak ve hedefinin Hakîkat-i Muhammediyye’den ibâret olan insân-ı kâmil olduğu görülmektedir. Böylece yaratılıştaki gâye, ferdiyet üzerinden varlığın kemâlini bulduğu insân-ı kâmil ile tahakkuk etmektedir.","PeriodicalId":422995,"journal":{"name":"Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü Dergisi","volume":"66 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-05-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"121514400","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
引用次数: 0
Dînî Müzikte Veliler: Alevî Geleneğinde İmam Hüseyin Yası
Pub Date : 2022-05-01 DOI: 10.32739/ustad.2022.1.17
Manami Suzuki
This study aims to explore the significance of saints in Islam based on the music used in rituals. The religious group Alevi, which this paper focuses on, has religious beliefs and practices that are a mixture of Shi’i Islam and Sufism. Alevi rituals are known to include song and dance as important elements. The music of the Alevis expresses not only their beliefs, philosophy, and religious customs, but also their social-political situation. Among the saints venerated in Alevi tradition, Imam Hüseyin (Al-Ḥusayn ibn ʿAlī ibn Abī Ṭālib, 626-680), who is the third Imam in Shi’i Islam and Prophet Muhammed’s grandson and Imam Ali and Fatma’s son, is one of the most important, after Muhammed and Ali. The song mersiye performed in Alevi ritual is dedicated to Imam Hüseyin. These songs are always incorporated in the Alevi cem ritual. How is he portrayed in the cem and music? This study examines the role of Alevi ritual singing by comparing how saints are represented by different types of ritual songs, with a focus on the mersiye.
本研究旨在从仪式中使用的音乐来探讨伊斯兰教中圣人的意义。本文关注的宗教团体Alevi的宗教信仰和习俗是什叶派伊斯兰教和苏菲教的混合体。众所周知,阿勒维仪式包括歌曲和舞蹈作为重要元素。Alevis的音乐不仅表达了他们的信仰、哲学和宗教习俗,还表达了他们的社会政治状况。在阿勒维传统崇拜的圣人中,伊玛目hseyin (Al-Ḥusayn ibn Al ā ibn abir ā Ṭālib, 626-680)是什叶派伊斯兰教的第三位伊玛目,先知穆罕默德的孙子,伊玛目阿里和法特玛的儿子,是穆罕默德和阿里之后最重要的人物之一。在Alevi仪式中演奏的歌曲mersiye是献给伊玛目h赛因的。这些歌曲总是与阿勒维cem仪式结合在一起。他在影片和音乐中是如何被刻画的?本研究通过比较不同类型的仪式歌曲如何表现圣人,并以mersiye为重点,考察了Alevi仪式歌曲的作用。
{"title":"Dînî Müzikte Veliler: Alevî Geleneğinde İmam Hüseyin Yası","authors":"Manami Suzuki","doi":"10.32739/ustad.2022.1.17","DOIUrl":"https://doi.org/10.32739/ustad.2022.1.17","url":null,"abstract":"This study aims to explore the significance of saints in Islam based on the music used in rituals. The religious group Alevi, which this paper focuses on, has religious beliefs and practices that are a mixture of Shi’i Islam and Sufism. Alevi rituals are known to include song and dance as important elements. The music of the Alevis expresses not only their beliefs, philosophy, and religious customs, but also their social-political situation. Among the saints venerated in Alevi tradition, Imam Hüseyin (Al-Ḥusayn ibn ʿAlī ibn Abī Ṭālib, 626-680), who is the third Imam in Shi’i Islam and Prophet Muhammed’s grandson and Imam Ali and Fatma’s son, is one of the most important, after Muhammed and Ali. The song mersiye performed in Alevi ritual is dedicated to Imam Hüseyin. These songs are always incorporated in the Alevi cem ritual. How is he portrayed in the cem and music? This study examines the role of Alevi ritual singing by comparing how saints are represented by different types of ritual songs, with a focus on the mersiye.","PeriodicalId":422995,"journal":{"name":"Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü Dergisi","volume":"31 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-05-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"127214000","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
引用次数: 0
Sûfî ve Medeniyet: Tasavvufun Medeniyetler Barışına Katkısı
Pub Date : 2022-05-01 DOI: 10.32739/ustad.2022.1.22
Reşat Öngören
İslâm’da tasavvuf eğitimiyle inanç, eylem ve edep bakımından insanların olgunlaşması hedeflenir. “Seyr u sülûk” diye ifade edilen bu eğitim sürecinde olgunlaşma, esasen insanda gizli olan erdemlerin ortaya çıkmasıyla gerçekleşir. Bu tebliğin amacı, sempozyumun ana teması olan “Medeniyetler Arası Diyalog” başlığı dikkate alınarak, bireylerin tasavvuf eğitimi sonucu elde ettikleri erdemlerle medeniyetler barışına sunacağı katkıyı dile getirmekten ibâret olacaktır. İnsan, sahip olduğu değer ve özellikler bakımından diğer bütün varlıklardan farklı yaratılmıştır. Kur’ân-ı Kerîm’in ifadesiyle en güzel kıvamda (ahsen-i takvîm) yaratılan insan (Tîn 95/4), yaratılış sırasında kendisine ilâhî ruhtan (nefha-i ilâhî) üflenerek (Hicr 15/29; Sâd 38/72) mükerrem/mübârek kılınmış (İsrâ 17/70), ilk insan olan Âdem’e yeryüzünde “halifelik” verilmiş (Bakara 2/30) ve bütün isimler öğretilmiştir (Bakara 2/31). İnsan, “Allah’tan geldiği gibi yine O’na dönecektir” (Bakara 2/156). Ayrıca göklerde ve yerde olan her şey insanın emrine verilmiş (Câsiye 45/13) ve insan “emâneti” (sorumluluk) yüklenmiştir (Ahzâb 33/72). Sahip olduğu bu konumun kıymetini bilen insanları Allah kendisine dost kıldığını (Nisâ 4/125; Ankebût 29/45) ve bazılarına kendi tarafından ilim verdiğini (Kehf 18/65) bildirmektedir.
伊斯兰教中的苏菲教育旨在使人们在信仰、行动和礼仪方面成熟起来。在这个被称为 "Seyr u sülûk "的教育过程中,成熟主要是通过萌发隐藏在人体内的美德来实现的。本文将结合本次研讨会的主题 "不同文明间的对话",阐述个人通过苏菲教育获得的美德对文明和平的贡献。人类的价值观和特征与其他生物不同。用《古兰经》中的话说,人是以最美的一致性(ahsen-i taqqîm)被创造的(Tîn 95/4),他在被创造时就被吹拂了神圣的精神(nafha-i ilâhî)(Hijr 15/29;Sâd 38/72),并被赐福(Isrâ 17/70),亚当是人类的始祖,被赋予了地球上的 "哈里发"(Baqara 2/30),并被教导了所有的名字(Baqara 2/31)。人类将 "回归真主,正如他从真主那里来一样"(《拜加拉》2/156)。此外,天地万物都是由人指挥的(al-Jasiya 45/13),人被赋予了 "信托"(责任)(al-Ahzab 33/72)。安拉宣布,他已将珍惜这一地位的人作为自己的朋友(尼萨 4/125;安卡布特 29/45),并将知识赐予其中一些人(卡夫 18/65)。
{"title":"Sûfî ve Medeniyet: Tasavvufun Medeniyetler Barışına Katkısı","authors":"Reşat Öngören","doi":"10.32739/ustad.2022.1.22","DOIUrl":"https://doi.org/10.32739/ustad.2022.1.22","url":null,"abstract":"İslâm’da tasavvuf eğitimiyle inanç, eylem ve edep bakımından insanların olgunlaşması hedeflenir. “Seyr u sülûk” diye ifade edilen bu eğitim sürecinde olgunlaşma, esasen insanda gizli olan erdemlerin ortaya çıkmasıyla gerçekleşir. Bu tebliğin amacı, sempozyumun ana teması olan “Medeniyetler Arası Diyalog” başlığı dikkate alınarak, bireylerin tasavvuf eğitimi sonucu elde ettikleri erdemlerle medeniyetler barışına sunacağı katkıyı dile getirmekten ibâret olacaktır. İnsan, sahip olduğu değer ve özellikler bakımından diğer bütün varlıklardan farklı yaratılmıştır. Kur’ân-ı Kerîm’in ifadesiyle en güzel kıvamda (ahsen-i takvîm) yaratılan insan (Tîn 95/4), yaratılış sırasında kendisine ilâhî ruhtan (nefha-i ilâhî) üflenerek (Hicr 15/29; Sâd 38/72) mükerrem/mübârek kılınmış (İsrâ 17/70), ilk insan olan Âdem’e yeryüzünde “halifelik” verilmiş (Bakara 2/30) ve bütün isimler öğretilmiştir (Bakara 2/31). İnsan, “Allah’tan geldiği gibi yine O’na dönecektir” (Bakara 2/156). Ayrıca göklerde ve yerde olan her şey insanın emrine verilmiş (Câsiye 45/13) ve insan “emâneti” (sorumluluk) yüklenmiştir (Ahzâb 33/72). Sahip olduğu bu konumun kıymetini bilen insanları Allah kendisine dost kıldığını (Nisâ 4/125; Ankebût 29/45) ve bazılarına kendi tarafından ilim verdiğini (Kehf 18/65) bildirmektedir.","PeriodicalId":422995,"journal":{"name":"Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü Dergisi","volume":"16 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-05-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"128606077","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
引用次数: 0
“Nefsini/Kendini Tanıyan Rabbini de Tanır” Sözünün Tasavvuf ve ʻİlmü’t- Teşrîh (Anatomi İlmi) Zâviyelerinden Şerhi
Pub Date : 2022-05-01 DOI: 10.32739/ustad.2022.1.21
Hülya Küçük
The saying of “Man ʻarafa nafsah, fa-ḳad ʻarafa rabbah: He who knows himself, knows his Lord.” contains indications both to the body and the soul, since the human being’s self is formed as al-ḳālib/djism (body), and al-rūḥ (soul). This sentence is known from the ancient times in different styles. It is also referred frequently in Sufism, and even known as a Ḥadīth. This saying is important from the aspect of purification of the lower soul as well as from the aspect of the Science of Anatomy and unity of being. We can even say that in order to understand this saying, these three aspects should be considered together in a consequent form, and that is: Human being’s search for finding his Lord is bound to his practices of purification of his soul from bodily and worldly desires in a sufficient degree. When this is done, he will begin to see God even in his wordly body, since his body consists of extra-ordinary particulars, forms, organs and and their functions. After gaining this sight, he will also comprehend that his Lord is far from being known in His essence, since His essence is above all definitions and above limitations of human being’s intellect. He can only be known partly through his names and attributes.
有句谚语说:“认识自己的人,认识他的主。”包含对身体和灵魂的指示,因为人类的自我形成为al-ḳālib/djism(身体)和al-rūḥ(灵魂)。这句话从古代就以不同的体裁流传开来。它在苏菲主义中也经常被提及,甚至被称为Ḥadīth。这句话无论是从净化低级灵魂的角度,还是从解剖学和存在的统一的角度来看,都是很重要的。我们甚至可以说,为了理解这句话,这三个方面应该以一个推论的形式一起考虑,那就是:人类对寻找他的主的追求,是与他的灵魂在足够程度上从肉体和世俗的欲望中净化的实践联系在一起的。当这样做了,他将开始看到上帝,甚至在他的世俗的身体,因为他的身体是由特别的细节,形式,器官和他们的功能。在获得了这个视野之后,他也会明白他的主在本质上是远未被认识的,因为他的本质超越了所有的定义,超越了人类智力的限制。我们只能通过他的名字和属性部分地了解他。
{"title":"“Nefsini/Kendini Tanıyan Rabbini de Tanır” Sözünün Tasavvuf ve ʻİlmü’t- Teşrîh (Anatomi İlmi) Zâviyelerinden Şerhi","authors":"Hülya Küçük","doi":"10.32739/ustad.2022.1.21","DOIUrl":"https://doi.org/10.32739/ustad.2022.1.21","url":null,"abstract":"The saying of “Man ʻarafa nafsah, fa-ḳad ʻarafa rabbah: He who knows himself, knows his Lord.” contains indications both to the body and the soul, since the human being’s self is formed as al-ḳālib/djism (body), and al-rūḥ (soul). This sentence is known from the ancient times in different styles. It is also referred frequently in Sufism, and even known as a Ḥadīth. This saying is important from the aspect of purification of the lower soul as well as from the aspect of the Science of Anatomy and unity of being. We can even say that in order to understand this saying, these three aspects should be considered together in a consequent form, and that is: Human being’s search for finding his Lord is bound to his practices of purification of his soul from bodily and worldly desires in a sufficient degree. When this is done, he will begin to see God even in his wordly body, since his body consists of extra-ordinary particulars, forms, organs and and their functions. After gaining this sight, he will also comprehend that his Lord is far from being known in His essence, since His essence is above all definitions and above limitations of human being’s intellect. He can only be known partly through his names and attributes.","PeriodicalId":422995,"journal":{"name":"Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü Dergisi","volume":"22 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-05-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"117191385","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
引用次数: 0
Ahmed er-Rifâî’nin Tasavvuf Anlayışının Anahtar Kavramları: Tevâzu, Meskenet, Züll, İnkisâr, Acz, Fakr
Pub Date : 2022-05-01 DOI: 10.32739/ustad.2022.1.18
Arzu Eylül Yalçınkaya
Tasavvuf metinlerinde sıkça atıf yapıldığı üzere “dört büyük kutuptan biri” kabul edilen Ebü’l-‘Alemeyn Seyyid Ahmed er-Rifâî (ö. 578/1182) aynı zamanda bir Şâfiî fakihi, muhaddis ve müfessirdir. Araştırmacılar tarafından Ahmed er-Rifâî’nin tasavvuf anlayışının Kitap ve Sünnet esaslarına uygun olduğu kaydedilmektedir. Ahmed er-Rifâî’ye göre İslâm “zâhir” ve “bâtın” yönüyle bir bütündür. Tasavvuf, bâtın ilmi anlamına gelirken, tarîkat ise şerîate hakkıyla riâyet etmekten ibârettir. Kaynaklarda Ahmed er-Rifâî’nin tevâzu sahibi bir zât olduğu bildirilir ve bu hususta menkıbeler nakledilir. Kerâmetlerini dikkate alan bazı menkıbeler haricinde, menâkıbnâmeler, onun tevâzuunu gösteren anlatımlara yer vermektedir. Ahmed er-Rifâî’nin tasavvufî yaşantısı alçakgönüllülük örnekleri ile dolu olduğu gibi, eserlerinde de acz, fakr, meskenet, züll ve inkisâr gibi tevâzuun farklı yönlerine dikkat çeken mefhumlar öne çıkmaktadır. Ahmed er-Rifâî ve Rifâîlik ile ilgili çalışmalarda onun hayatı, kutbiyeti, dönemi ve tasavvuf tarihinde bıraktığı tesir üzerinde durulmakta ancak onun tevâzu merkezli tasavvuf anlayışının ayrıntılarına temas edilmemektedir. Bu makalede Ahmed er-Rifâî’nin eserlerinde geçen ve onun tasavvuf anlayışının anahtar kavramları olarak öne çıkan tevâzu, meskenet, züll, inkisâr, acz ve fakr gibi kavramlar üzerinde durulacaktır. Çalışmamızın Ahmed er-Rifâî’nin tasavvuf anlayışının daha iyi anlaşılmasına bir katkı sağlaması hedeflenmektedir.
Abū al-'Alamayn Sayyid Ahmad al-Rifā'ī(卒于 578/1182)被认为是苏菲经文中经常提到的 "四大多神教徒之一",他也是沙菲仪法学家、穆罕默德和评论家。研究人员指出,艾哈迈德-阿里法对苏菲的理解符合《古兰经》和《圣训》的原则。艾哈迈德-阿里法认为,伊斯兰教是 "扎希尔 "和 "拜亭 "的整体。苏菲意味着对潜意识的了解,而 "塔里卡特 "则是对 "沙里亚 "的正确遵守。据资料记载,艾哈迈德-阿里法是一个谦逊的人,关于他的故事有很多。除了一些关于他的奇迹的故事外,menâkıbnâmes 还包括一些表现他谦逊的叙述。艾哈迈德-阿里法的苏菲生活中充满了谦逊的例子,他的作品中也充满了让人关注谦逊的不同方面的概念,如无能、法克尔、蒙蔽、傲慢和墨守成规。关于艾哈迈德-里法和里法主义的研究主要集中在他的生平、他的圣人身份、他的时代以及他对苏菲历史的影响,但没有涉及他对以谦逊为核心的苏菲的理解的细节。本文将强调艾哈迈德-阿里法伊作品中提到的谦逊、masakkat、zull、inkisâr、虚心和 faqr 等概念,这些概念是他理解苏菲的关键概念。我们的研究旨在帮助人们更好地理解艾哈迈德-阿里法伊对苏菲的理解。
{"title":"Ahmed er-Rifâî’nin Tasavvuf Anlayışının Anahtar Kavramları: Tevâzu, Meskenet, Züll, İnkisâr, Acz, Fakr","authors":"Arzu Eylül Yalçınkaya","doi":"10.32739/ustad.2022.1.18","DOIUrl":"https://doi.org/10.32739/ustad.2022.1.18","url":null,"abstract":"Tasavvuf metinlerinde sıkça atıf yapıldığı üzere “dört büyük kutuptan biri” kabul edilen Ebü’l-‘Alemeyn Seyyid Ahmed er-Rifâî (ö. 578/1182) aynı zamanda bir Şâfiî fakihi, muhaddis ve müfessirdir. Araştırmacılar tarafından Ahmed er-Rifâî’nin tasavvuf anlayışının Kitap ve Sünnet esaslarına uygun olduğu kaydedilmektedir. Ahmed er-Rifâî’ye göre İslâm “zâhir” ve “bâtın” yönüyle bir bütündür. Tasavvuf, bâtın ilmi anlamına gelirken, tarîkat ise şerîate hakkıyla riâyet etmekten ibârettir. Kaynaklarda Ahmed er-Rifâî’nin tevâzu sahibi bir zât olduğu bildirilir ve bu hususta menkıbeler nakledilir. Kerâmetlerini dikkate alan bazı menkıbeler haricinde, menâkıbnâmeler, onun tevâzuunu gösteren anlatımlara yer vermektedir. Ahmed er-Rifâî’nin tasavvufî yaşantısı alçakgönüllülük örnekleri ile dolu olduğu gibi, eserlerinde de acz, fakr, meskenet, züll ve inkisâr gibi tevâzuun farklı yönlerine dikkat çeken mefhumlar öne çıkmaktadır. Ahmed er-Rifâî ve Rifâîlik ile ilgili çalışmalarda onun hayatı, kutbiyeti, dönemi ve tasavvuf tarihinde bıraktığı tesir üzerinde durulmakta ancak onun tevâzu merkezli tasavvuf anlayışının ayrıntılarına temas edilmemektedir. Bu makalede Ahmed er-Rifâî’nin eserlerinde geçen ve onun tasavvuf anlayışının anahtar kavramları olarak öne çıkan tevâzu, meskenet, züll, inkisâr, acz ve fakr gibi kavramlar üzerinde durulacaktır. Çalışmamızın Ahmed er-Rifâî’nin tasavvuf anlayışının daha iyi anlaşılmasına bir katkı sağlaması hedeflenmektedir.","PeriodicalId":422995,"journal":{"name":"Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü Dergisi","volume":"11 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-05-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"126908223","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
引用次数: 0
Sultan Veled’in Fazîlet ve Kötülük Anlayışı: İblis Üzerine Bir Değerlendirme
Pub Date : 2022-05-01 DOI: 10.32739/ustad.2022.1.5
Kie Inoue
This article aims to reveal the Sulṭān Walad’s practical thought as a spiritual master and administrator of the Mevlevī order, examining his opinion about Iblīs (Satan). Basically, his writings were intended to preserve and transmit the tradition of his father, Jalāl al-Dīn Rūmī, to future generation of the Mevlevī order. A lot of his interpretative works confirm that he puts the highest priority on further comprehension of Rūmī’s thought. Therefore, it is expected that Sulṭān Walad’s works are based on the thoughts of his father Rūmī and his original mind is more or less restrained. However, unexpectedly, his arguments about Iblīs shows clear distinction from his father’s thoughts. This article focuses on their opinions on Iblīs, analyzing their differences on their theory of vice and virtue. From Sulṭān Walad’s attitude toward Iblīs, we could observe that he considered carefully on vice and virtue as a spiritual master and administrator of the Mevlevī order. Not only did Sulṭān Walad inherit his father’s thought, but he tried to reshape his father’s legacy adjusting to the reality of the order.
本文旨在揭示Sulṭān瓦拉德作为灵性导师和密夫勒教团管理者的实践思想,考察他对撒旦的看法。基本上,他的作品是为了保存和传递他父亲Jalāl al- d n Rūmī的传统,传给mevlevi的下一代。他的许多解释性作品证实,他把进一步理解Rūmī的思想放在首位。因此,可以预期Sulṭān Walad的作品是基于他父亲Rūmī的思想,他的原始思想或多或少是克制的。然而,出乎意料的是,他关于ibblub的论点与他父亲的思想有明显的区别。本文着重分析了他们对伊布吕格的看法,分析了他们在恶与德理论上的差异。从Sulṭān Walad对ibbl的态度中,我们可以观察到他作为一个精神导师和mevlevi命令的管理者仔细考虑了恶和美德。Sulṭān Walad不仅继承了他父亲的思想,而且他试图重塑他父亲的遗产以适应秩序的现实。
{"title":"Sultan Veled’in Fazîlet ve Kötülük Anlayışı: İblis Üzerine Bir Değerlendirme","authors":"Kie Inoue","doi":"10.32739/ustad.2022.1.5","DOIUrl":"https://doi.org/10.32739/ustad.2022.1.5","url":null,"abstract":"This article aims to reveal the Sulṭān Walad’s practical thought as a spiritual master and administrator of the Mevlevī order, examining his opinion about Iblīs (Satan). Basically, his writings were intended to preserve and transmit the tradition of his father, Jalāl al-Dīn Rūmī, to future generation of the Mevlevī order. A lot of his interpretative works confirm that he puts the highest priority on further comprehension of Rūmī’s thought. Therefore, it is expected that Sulṭān Walad’s works are based on the thoughts of his father Rūmī and his original mind is more or less restrained. However, unexpectedly, his arguments about Iblīs shows clear distinction from his father’s thoughts. This article focuses on their opinions on Iblīs, analyzing their differences on their theory of vice and virtue. From Sulṭān Walad’s attitude toward Iblīs, we could observe that he considered carefully on vice and virtue as a spiritual master and administrator of the Mevlevī order. Not only did Sulṭān Walad inherit his father’s thought, but he tried to reshape his father’s legacy adjusting to the reality of the order.","PeriodicalId":422995,"journal":{"name":"Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü Dergisi","volume":"32 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-05-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"133606645","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
引用次数: 0
Yûnus Emre Günümüz İnsanına Ne Söyler?
Pub Date : 2022-05-01 DOI: 10.32739/ustad.2022.1.19
M. Demirci
750 sene önce yaşamış olan Yûnus Emre’nin acaba günümüz insanına söyleyeceği bir şey var mıdır? Onun şiirleri sadece kendi yaşadığı çağa mı hitap ediyordu, yoksa evrensel boyutta mıdır? Bu tür soruların cevabı “evet” olacaktır. Nedeni şu: Yûnus ve benzerleri, doğrudan insana seslenirler, insana dokunurlar ve özellikle insanın iç dünyasına, kalbine, gönlüne hitap ederler. Dünya değişir, çağlar değişir, kıyâfetler değişir, iklimler değişir. Ama değişmeyen bir şey vardır: İnsanın iç dünyası, mânevî yapısı, kalbi, gönlü ve duyguları. Belki zekâ geliştirici uygulamalar çıkmıştır. Ama kalbin, iç dünyamızın meselesi binlerce yıldır aynıdır, aynı kalmaya devam edecektir. Çağımızın insanı 750 sene önceki insandan farklı hissetmiyor, onda farklı bir kalp çarpmıyor. Kalbin ihtiyaçları bâkîdir. Eski insan nefs taşıyordu, biz de taşıyoruz. İnsan denen üstün varlık bedenle ruh, madde ile mânâ karışımından ibâret bir bütündür. İnsanı diğer canlılardan ayıran ve üstün kılan tarafı, başta rûhu ve mânevî varlığıdır. Beden yok olucu, ruh ise kalıcıdır, ebedîdir. İnsanın bu dünyadaki ve öteki dünyadaki mutluluğu; maddesi ile mânâsı, kalbi ile kalıbı arasındaki uyum ve âhenge bağlıdır. Bu dengenin bozulması, daha çok maddenin ve bedene bağlı güçlerin, yani aşırı ihtirasların, kibirlerin gururların, çekememezliklerin, bencillik duygularının azgınlaşması, insan varlığına hâkimiyet kurması şeklinde olmaktadır. Bu bakımdan mânânın madde karşısında ezilmemesi için özel bir gayret gösterilmesi gerekir.
{"title":"Yûnus Emre Günümüz İnsanına Ne Söyler?","authors":"M. Demirci","doi":"10.32739/ustad.2022.1.19","DOIUrl":"https://doi.org/10.32739/ustad.2022.1.19","url":null,"abstract":"750 sene önce yaşamış olan Yûnus Emre’nin acaba günümüz insanına söyleyeceği bir şey var mıdır? Onun şiirleri sadece kendi yaşadığı çağa mı hitap ediyordu, yoksa evrensel boyutta mıdır? Bu tür soruların cevabı “evet” olacaktır. Nedeni şu: Yûnus ve benzerleri, doğrudan insana seslenirler, insana dokunurlar ve özellikle insanın iç dünyasına, kalbine, gönlüne hitap ederler. Dünya değişir, çağlar değişir, kıyâfetler değişir, iklimler değişir. Ama değişmeyen bir şey vardır: İnsanın iç dünyası, mânevî yapısı, kalbi, gönlü ve duyguları. Belki zekâ geliştirici uygulamalar çıkmıştır. Ama kalbin, iç dünyamızın meselesi binlerce yıldır aynıdır, aynı kalmaya devam edecektir. Çağımızın insanı 750 sene önceki insandan farklı hissetmiyor, onda farklı bir kalp çarpmıyor. Kalbin ihtiyaçları bâkîdir. Eski insan nefs taşıyordu, biz de taşıyoruz. İnsan denen üstün varlık bedenle ruh, madde ile mânâ karışımından ibâret bir bütündür. İnsanı diğer canlılardan ayıran ve üstün kılan tarafı, başta rûhu ve mânevî varlığıdır. Beden yok olucu, ruh ise kalıcıdır, ebedîdir. İnsanın bu dünyadaki ve öteki dünyadaki mutluluğu; maddesi ile mânâsı, kalbi ile kalıbı arasındaki uyum ve âhenge bağlıdır. Bu dengenin bozulması, daha çok maddenin ve bedene bağlı güçlerin, yani aşırı ihtirasların, kibirlerin gururların, çekememezliklerin, bencillik duygularının azgınlaşması, insan varlığına hâkimiyet kurması şeklinde olmaktadır. Bu bakımdan mânânın madde karşısında ezilmemesi için özel bir gayret gösterilmesi gerekir.","PeriodicalId":422995,"journal":{"name":"Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü Dergisi","volume":"23 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-05-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"126268497","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
引用次数: 0
Goethe’nin Eserlerinde İslâm ve İslâm Tasavvufu
Pub Date : 2022-05-01 DOI: 10.32739/ustad.2022.1.16
Edibe Nuray Saatci
Bilindiği üzere Johann Wolfgang Goethe (1749-1832), Almanya’nın gelmiş geçmiş en ünlü şair ve edibidir. Çok iyi bir eğitim almış olan Goethe’nin bilgisi ve merakı sadece edebiyat alanıyla sınırlı kalmamıştır. Kendisi çok yönlüdür; doğa bilimleri, resim, mûsıkî, felsefe, teoloji ile ilgilenip, bu dallarda da kendini geliştirmiştir. Daha çocuk yaşlarında çeşitli dillerde ders almıştır. Fransızca, İngilizce, Latince ve Grekçe’nin yanı sıra İbranice de bilmektedir ve Arapça’ya da ilgi duyup öğrenmeye başlamıştır. Kendisi hukuk okumuş ve devlet bakanı olarak görev yapmıştır. Protestan bir ailede yetişen Goethe, Hristiyan dini öğretisine, İncil’e hem lisan hem de içerik olarak çok iyi hâkimdir. Goethe 83 senelik yaşamında daima hakikat peşinde koşmuştur ve bu bağlamda birçok dini incelemiştir. İslâm dinini de yakından araştıran Goethe, ünlü Goethe uzmanı Prof. Katharina Mommsen’e göre kendi din anlayışına, bilhassa Allah’ın birliği, Allah’ın tecellileri, peygamberlere iman, Allah’a teslimiyet, kader ve kazaya inanma gibi konularda, İslâm dinini en yakın bulmuştur. Daha 23 yaşında Kur’ân’ı okumaya başlamış ve 11 sûreden oluşan Almanca bir Kur’ân özeti (Koran-Auszüge) düzenlemiştir. Gene genç yaşlarında Hz. Muhammed’e 72 mısralık Mahomets Gesang (Muhammed Kasîdesi) isimli bir övgü şiiri yazmıştır. İslâm, Kur’ân ve Peygamber Efendimiz hakkındaki bilgi birikiminin üzerine ileri yaşlarda kendinden 400 sene evvel yaşamış Hâfız diye tanınan Şemsüddîn Muhammed Şîrâzî’nin (ö. 1390) Dîvân’ının tarihçi Joseph von Hammer-Purgstall (ö. 1856) tarafından yapılmış Almanca tercümesi eline geçer. Bu eserden Goethe o kadar etkilenir ki, 65 yaşında ikinci büyük eseri olan Doğu-Batı Divanı’nı yazmaya başlar. Doğu-Batı Divanı’ndaki şiirler İslâmî kavramlar ve Kur’ân âyetlerine atıflar barındırmaktadır. Goethe’nin de Hristiyan bir ailede yetişmiş ve hakikat peşinde koşan bir şair olarak, araştırmaları neticesinde İslâm öğretisini kendi inanç anlayışına en yakın bulması ve bunu eserlerinde hiç çekinmeden dile getirmesi çok önemli bir husustur. Dünyaca bilinen ve edebi üslubu ile herkesi etkileyen bir dâhînin, İslâm, Hz. Muhammed ve Kur’ân-ı Kerim hakkındaki övgü ve saygı dolu eserlerinin okuyucalarının, bilhassa biz Müslümanların üzerindeki etkisi büyüktür. Diğer taraftan da onun eserlerinin tasavvufî açıdan inceden inceye araştırılıp, İslâm tasavvuf kültür ve edebiyatına kazandırılması, özellikle dünya barışı ve barış dini olan İslâm açısından çok önemlidir.
{"title":"Goethe’nin Eserlerinde İslâm ve İslâm Tasavvufu","authors":"Edibe Nuray Saatci","doi":"10.32739/ustad.2022.1.16","DOIUrl":"https://doi.org/10.32739/ustad.2022.1.16","url":null,"abstract":"Bilindiği üzere Johann Wolfgang Goethe (1749-1832), Almanya’nın gelmiş geçmiş en ünlü şair ve edibidir. Çok iyi bir eğitim almış olan Goethe’nin bilgisi ve merakı sadece edebiyat alanıyla sınırlı kalmamıştır. Kendisi çok yönlüdür; doğa bilimleri, resim, mûsıkî, felsefe, teoloji ile ilgilenip, bu dallarda da kendini geliştirmiştir. Daha çocuk yaşlarında çeşitli dillerde ders almıştır. Fransızca, İngilizce, Latince ve Grekçe’nin yanı sıra İbranice de bilmektedir ve Arapça’ya da ilgi duyup öğrenmeye başlamıştır. Kendisi hukuk okumuş ve devlet bakanı olarak görev yapmıştır. Protestan bir ailede yetişen Goethe, Hristiyan dini öğretisine, İncil’e hem lisan hem de içerik olarak çok iyi hâkimdir. Goethe 83 senelik yaşamında daima hakikat peşinde koşmuştur ve bu bağlamda birçok dini incelemiştir. İslâm dinini de yakından araştıran Goethe, ünlü Goethe uzmanı Prof. Katharina Mommsen’e göre kendi din anlayışına, bilhassa Allah’ın birliği, Allah’ın tecellileri, peygamberlere iman, Allah’a teslimiyet, kader ve kazaya inanma gibi konularda, İslâm dinini en yakın bulmuştur. Daha 23 yaşında Kur’ân’ı okumaya başlamış ve 11 sûreden oluşan Almanca bir Kur’ân özeti (Koran-Auszüge) düzenlemiştir. Gene genç yaşlarında Hz. Muhammed’e 72 mısralık Mahomets Gesang (Muhammed Kasîdesi) isimli bir övgü şiiri yazmıştır. İslâm, Kur’ân ve Peygamber Efendimiz hakkındaki bilgi birikiminin üzerine ileri yaşlarda kendinden 400 sene evvel yaşamış Hâfız diye tanınan Şemsüddîn Muhammed Şîrâzî’nin (ö. 1390) Dîvân’ının tarihçi Joseph von Hammer-Purgstall (ö. 1856) tarafından yapılmış Almanca tercümesi eline geçer. Bu eserden Goethe o kadar etkilenir ki, 65 yaşında ikinci büyük eseri olan Doğu-Batı Divanı’nı yazmaya başlar. Doğu-Batı Divanı’ndaki şiirler İslâmî kavramlar ve Kur’ân âyetlerine atıflar barındırmaktadır. Goethe’nin de Hristiyan bir ailede yetişmiş ve hakikat peşinde koşan bir şair olarak, araştırmaları neticesinde İslâm öğretisini kendi inanç anlayışına en yakın bulması ve bunu eserlerinde hiç çekinmeden dile getirmesi çok önemli bir husustur. Dünyaca bilinen ve edebi üslubu ile herkesi etkileyen bir dâhînin, İslâm, Hz. Muhammed ve Kur’ân-ı Kerim hakkındaki övgü ve saygı dolu eserlerinin okuyucalarının, bilhassa biz Müslümanların üzerindeki etkisi büyüktür. Diğer taraftan da onun eserlerinin tasavvufî açıdan inceden inceye araştırılıp, İslâm tasavvuf kültür ve edebiyatına kazandırılması, özellikle dünya barışı ve barış dini olan İslâm açısından çok önemlidir.","PeriodicalId":422995,"journal":{"name":"Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü Dergisi","volume":"9 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-05-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"125457300","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
引用次数: 0
ʿAyn al-Quḍāt’ta Kalbin Seferi
Pub Date : 2022-05-01 DOI: 10.32739/ustad.2022.1.23
M. Rustom
Before Rūmī wrote his sublime verses on love and all of what he had to say about the unfolding of the heart and the spiritual life, there were many masters in the Arabic and Persian Sufi traditions who preceded him. One of the greatest authors of Persian Sufism was ʿAyn al-Quḍāt Hamadānī (d. 1131 CE),[1] the famous disciple of Aḥmad al-Ghazālī (d. 1126).[2] At the age of thirty-four, ʿAyn al-Quḍāt was imprisoned in Baghdad for a brief period and then executed in Hamadān on the order of the Seljuq Sulṭān Maḥmūd II. An age-old myth is that ʿAyn al-Quḍāt was put to death by the “orthodox” Seljuqs because his teachings squarely contradicted mainstream Muslim theology. But as we now know, the reasons for his death had nothing to do with his ideas and were largely political. ʿAyn al-Quḍāt, a very prominent voice in Hamadānī society and a person of great public influence, was a vehement critic of the Seljuq regime and its injustices towards the poor and the needy. It was therefore in the Seljuqs’ best interest to murder ʿAyn al-Quḍāt, and to do so by justifying it as a state-sponsored execution of a person proven to have been a “heretic.”
在Rūmī写下他关于爱的崇高诗篇和他对心灵和精神生活展开的所有要说的话之前,在他之前有许多阿拉伯和波斯苏非传统的大师。波斯苏菲主义最伟大的作家之一是伊安al-Quḍāt Hamadānī(公元1131年)[1],他是Aḥmad al-Ghazālī(公元1126年)的著名弟子[2]。在34岁的时候,伊安al-Quḍāt在巴格达被监禁了一段时间,然后在Hamadān按照塞尔柱Sulṭān Maḥmūd二世的命令被处决。一个古老的神话是,伊安al-Quḍāt被“正统的”塞尔柱人处死,因为他的教义与主流穆斯林神学完全矛盾。但正如我们现在所知,他的死因与他的思想无关,而主要是政治原因。伊安al-Quḍāt是Hamadānī社会中一个非常突出的声音,也是一个有很大公众影响力的人,他强烈批评塞尔柱政权及其对穷人和有需要的人的不公正。因此,为了塞尔柱人的最大利益,他们谋杀了al- Ayn al-Quḍāt,并将其辩护为国家支持的对一个被证明是“异教徒”的人的处决。
{"title":"ʿAyn al-Quḍāt’ta Kalbin Seferi","authors":"M. Rustom","doi":"10.32739/ustad.2022.1.23","DOIUrl":"https://doi.org/10.32739/ustad.2022.1.23","url":null,"abstract":"Before Rūmī wrote his sublime verses on love and all of what he had to say about the unfolding of the heart and the spiritual life, there were many masters in the Arabic and Persian Sufi traditions who preceded him. One of the greatest authors of Persian Sufism was ʿAyn al-Quḍāt Hamadānī (d. 1131 CE),[1] the famous disciple of Aḥmad al-Ghazālī (d. 1126).[2] At the age of thirty-four, ʿAyn al-Quḍāt was imprisoned in Baghdad for a brief period and then executed in Hamadān on the order of the Seljuq Sulṭān Maḥmūd II. An age-old myth is that ʿAyn al-Quḍāt was put to death by the “orthodox” Seljuqs because his teachings squarely contradicted mainstream Muslim theology. But as we now know, the reasons for his death had nothing to do with his ideas and were largely political. ʿAyn al-Quḍāt, a very prominent voice in Hamadānī society and a person of great public influence, was a vehement critic of the Seljuq regime and its injustices towards the poor and the needy. It was therefore in the Seljuqs’ best interest to murder ʿAyn al-Quḍāt, and to do so by justifying it as a state-sponsored execution of a person proven to have been a “heretic.”","PeriodicalId":422995,"journal":{"name":"Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü Dergisi","volume":"1 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-05-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"129524252","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
引用次数: 0
期刊
Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü Dergisi
全部 Acc. Chem. Res. ACS Applied Bio Materials ACS Appl. Electron. Mater. ACS Appl. Energy Mater. ACS Appl. Mater. Interfaces ACS Appl. Nano Mater. ACS Appl. Polym. Mater. ACS BIOMATER-SCI ENG ACS Catal. ACS Cent. Sci. ACS Chem. Biol. ACS Chemical Health & Safety ACS Chem. Neurosci. ACS Comb. Sci. ACS Earth Space Chem. ACS Energy Lett. ACS Infect. Dis. ACS Macro Lett. ACS Mater. Lett. ACS Med. Chem. Lett. ACS Nano ACS Omega ACS Photonics ACS Sens. ACS Sustainable Chem. Eng. ACS Synth. Biol. Anal. Chem. BIOCHEMISTRY-US Bioconjugate Chem. BIOMACROMOLECULES Chem. Res. Toxicol. Chem. Rev. Chem. Mater. CRYST GROWTH DES ENERG FUEL Environ. Sci. Technol. Environ. Sci. Technol. Lett. Eur. J. Inorg. Chem. IND ENG CHEM RES Inorg. Chem. J. Agric. Food. Chem. J. Chem. Eng. Data J. Chem. Educ. J. Chem. Inf. Model. J. Chem. Theory Comput. J. Med. Chem. J. Nat. Prod. J PROTEOME RES J. Am. Chem. Soc. LANGMUIR MACROMOLECULES Mol. Pharmaceutics Nano Lett. Org. Lett. ORG PROCESS RES DEV ORGANOMETALLICS J. Org. Chem. J. Phys. Chem. J. Phys. Chem. A J. Phys. Chem. B J. Phys. Chem. C J. Phys. Chem. Lett. Analyst Anal. Methods Biomater. Sci. Catal. Sci. Technol. Chem. Commun. Chem. Soc. Rev. CHEM EDUC RES PRACT CRYSTENGCOMM Dalton Trans. Energy Environ. Sci. ENVIRON SCI-NANO ENVIRON SCI-PROC IMP ENVIRON SCI-WAT RES Faraday Discuss. Food Funct. Green Chem. Inorg. Chem. Front. Integr. Biol. J. Anal. At. Spectrom. J. Mater. Chem. A J. Mater. Chem. B J. Mater. Chem. C Lab Chip Mater. Chem. Front. Mater. Horiz. MEDCHEMCOMM Metallomics Mol. Biosyst. Mol. Syst. Des. Eng. Nanoscale Nanoscale Horiz. Nat. Prod. Rep. New J. Chem. Org. Biomol. Chem. Org. Chem. Front. PHOTOCH PHOTOBIO SCI PCCP Polym. Chem.
×
引用
GB/T 7714-2015
复制
MLA
复制
APA
复制
导出至
BibTeX EndNote RefMan NoteFirst NoteExpress
×
0
微信
客服QQ
Book学术公众号 扫码关注我们
反馈
×
意见反馈
请填写您的意见或建议
请填写您的手机或邮箱
×
提示
您的信息不完整,为了账户安全,请先补充。
现在去补充
×
提示
您因"违规操作"
具体请查看互助需知
我知道了
×
提示
现在去查看 取消
×
提示
确定
Book学术官方微信
Book学术文献互助
Book学术文献互助群
群 号:481959085
Book学术
文献互助 智能选刊 最新文献 互助须知 联系我们:info@booksci.cn
Book学术提供免费学术资源搜索服务,方便国内外学者检索中英文文献。致力于提供最便捷和优质的服务体验。
Copyright © 2023 Book学术 All rights reserved.
ghs 京公网安备 11010802042870号 京ICP备2023020795号-1