Pub Date : 2023-10-01DOI: 10.53568/yyusbed.1329668
Zeliha ŞENEL
Bizans dini resim sanatında kuzu, ilk yüzyıllardan itibaren, Yuhanna 1:29’da Vaftizci Yahya’nın İsa’yı “Tanrı’nın Kuzusu” olarak tanımlamasının ve İsa’nın Fısıh bayramında kuzuların kurban edildiği saatte çarmıhtaki ölümü nedeniyle, İsa’yı ifade eden bir sembol olarak kullanılmıştır. Tanrı’nın imgelerle gösterimi yerine sembollerin kullanımı, Yahudilikte ve birçok dinde yer alan Tanrı’nın görünmezliği ilkesiyle ilişkilidir. Görünmez Tanrı’nın resmedilememesi nedeniyle onu ifade etmek için ya kelimeler ya da semboller kullanılmıştır. İlk yüzyıllarda Roma’daki katakomplarda bu tür semboller görülmektedir. Ancak Trullo Konsili’nde (691-692) alınan birçok önemli karar yanında kuzu gibi imgeler, antik semboller olduğu gerekçesiyle yasaklanmış ve İsa’nın insan formunda tasvir edilmesi istenmiştir. Kuzu sembolünün yasaklanması, Tanrı’nın oğlu İsa’nın insan olarak doğması ve ölmesi nedeniyle İsa’nın bedeni üzerinden Tanrı’nın imgelerinin yapılabilmesiyle ilişkilidir. 11. ve 12. yüzyıllarda yaşanan dini tartışmaların sonucunda ortaya çıkan yeni bir sahne olan Melismos’ta, Ökaristi litürjisine bir gönderme yapılarak İsa altarda yatar şekilde gösterilmektedir. Melismos’un kelime anlamının kurban olması sahnenin önemini artırmaktadır. Melismos’un bilinen ilk örneği, Kuzey Makedonya’da Kurbinovo köyü yakınlarındaki Aziz Georgios Kilisesi’nin 1192 tarihli resim programındadır. Bu çalışmanın konusunu, kuzu sembolü özelinde Hıristiyanlığın ilk yıllarından itibaren yaşanan tartışmalar ışığında sembol kullanımının yasaklanmasının nedenleri, Ökaristi konusunda yapılan teolojik tartışmalar ve Melismos sahnesinin özellikleri, anlamı ve önemi oluşturmaktadır.
{"title":"From The Lamb Symbol In Byzantine Religious Painting To The Melismos Scene","authors":"Zeliha ŞENEL","doi":"10.53568/yyusbed.1329668","DOIUrl":"https://doi.org/10.53568/yyusbed.1329668","url":null,"abstract":"Bizans dini resim sanatında kuzu, ilk yüzyıllardan itibaren, Yuhanna 1:29’da Vaftizci Yahya’nın İsa’yı “Tanrı’nın Kuzusu” olarak tanımlamasının ve İsa’nın Fısıh bayramında kuzuların kurban edildiği saatte çarmıhtaki ölümü nedeniyle, İsa’yı ifade eden bir sembol olarak kullanılmıştır. Tanrı’nın imgelerle gösterimi yerine sembollerin kullanımı, Yahudilikte ve birçok dinde yer alan Tanrı’nın görünmezliği ilkesiyle ilişkilidir. Görünmez Tanrı’nın resmedilememesi nedeniyle onu ifade etmek için ya kelimeler ya da semboller kullanılmıştır. İlk yüzyıllarda Roma’daki katakomplarda bu tür semboller görülmektedir. Ancak Trullo Konsili’nde (691-692) alınan birçok önemli karar yanında kuzu gibi imgeler, antik semboller olduğu gerekçesiyle yasaklanmış ve İsa’nın insan formunda tasvir edilmesi istenmiştir. Kuzu sembolünün yasaklanması, Tanrı’nın oğlu İsa’nın insan olarak doğması ve ölmesi nedeniyle İsa’nın bedeni üzerinden Tanrı’nın imgelerinin yapılabilmesiyle ilişkilidir. 11. ve 12. yüzyıllarda yaşanan dini tartışmaların sonucunda ortaya çıkan yeni bir sahne olan Melismos’ta, Ökaristi litürjisine bir gönderme yapılarak İsa altarda yatar şekilde gösterilmektedir. Melismos’un kelime anlamının kurban olması sahnenin önemini artırmaktadır. Melismos’un bilinen ilk örneği, Kuzey Makedonya’da Kurbinovo köyü yakınlarındaki Aziz Georgios Kilisesi’nin 1192 tarihli resim programındadır. Bu çalışmanın konusunu, kuzu sembolü özelinde Hıristiyanlığın ilk yıllarından itibaren yaşanan tartışmalar ışığında sembol kullanımının yasaklanmasının nedenleri, Ökaristi konusunda yapılan teolojik tartışmalar ve Melismos sahnesinin özellikleri, anlamı ve önemi oluşturmaktadır.","PeriodicalId":477338,"journal":{"name":"Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal bilimler Enstitüsü dergisi","volume":"30 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-10-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"135405581","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-10-01DOI: 10.53568/yyusbed.1253291
Mensure KIZIL ÖZTÜRK
II. Abdülhamid dönemi Vilâyet-i Şarkiye’deki en önemli hususların başında, “Ermeni Meselesi” ve “Hamidiye Alayları” ndaki düzensizliğin sebep olduğu asayiş problemleri gelmektedir. Bu durum Van merkez ve çevre kazalardaki idari yapıyı güçleştirdiği gibi meydana gelen olayların çözümü dâhilinde Van Mektubî Kaleminden Bâb-ı Âli’ye sürekli bir rapor sunma ihtiyacını da ortaya çıkarmıştır. 1892-1895 tarihleri arasında Van Valiliği yapan Bahri Paşa, Ermeni fikriyatının doğuşu, Ermeni komitelerinin eylemleri ile Hamidiye Alaylarındaki subay, zabit ve askerler arasındaki nizamın bozulma gerekçelerinin araştırılması gibi konuları yakından takip ederek önemli tespitlerde bulunmuştur. Vilâyet-i Şarkiye’de yaptığı araştırmalar bağlamında Van Vilâyetindeki idari, askeri ve stratejik durumlara dair görüşlerini bir layiha niteliğinde kaleme alarak 1895 senesinde dönemin Ekrem-i Yaveri Derviş Paşa’ya takdim etmiştir. Yaver-i Ekrem Derviş Paşa’nın bir nevi rapor olarak tasvir ettiği yazı üzerindeki görüşleri mukabilinde Ermeni örgütlerinin faaliyetleri ile Hamidiye Alaylarındaki usulsüzlüklerin önlenmesi konuları üzerinde durulmuştur. Bölgedeki asayişin kontrol edilebilmesi için Vilâyet-i Şarkiye’de Van merkezli bir İnzibat Komisyonu oluşturulmasına dair bir talimatname hazırlanması da gerekli olan hususlardan biridir. Bu çalışmanın amacı, söz konusu rapor doğrultusunda 1892-97 senelerinde Vilâyet-i Şarkiye’de vuku bulan “Ermeni Meselesi” nin esas fikriyatını ortaya koymak ve “Hamidiye Alayları” ndaki düzensizliğin neden olduğu asayiş sorunlarında Van merkezli oluşturulacak İnzibat Komisyonun görev ve yetkileri ile hükümetin aldığı kararların nasıl tatbik edileceğinin araştırılmasıdır.
{"title":"Evaluation of the report sent to Adjutant Dervish Pasha on the Armenian Question and the Hamidiye Regiments in Eastern Anatolia","authors":"Mensure KIZIL ÖZTÜRK","doi":"10.53568/yyusbed.1253291","DOIUrl":"https://doi.org/10.53568/yyusbed.1253291","url":null,"abstract":"II. Abdülhamid dönemi Vilâyet-i Şarkiye’deki en önemli hususların başında, “Ermeni Meselesi” ve “Hamidiye Alayları” ndaki düzensizliğin sebep olduğu asayiş problemleri gelmektedir. Bu durum Van merkez ve çevre kazalardaki idari yapıyı güçleştirdiği gibi meydana gelen olayların çözümü dâhilinde Van Mektubî Kaleminden Bâb-ı Âli’ye sürekli bir rapor sunma ihtiyacını da ortaya çıkarmıştır. 1892-1895 tarihleri arasında Van Valiliği yapan Bahri Paşa, Ermeni fikriyatının doğuşu, Ermeni komitelerinin eylemleri ile Hamidiye Alaylarındaki subay, zabit ve askerler arasındaki nizamın bozulma gerekçelerinin araştırılması gibi konuları yakından takip ederek önemli tespitlerde bulunmuştur. Vilâyet-i Şarkiye’de yaptığı araştırmalar bağlamında Van Vilâyetindeki idari, askeri ve stratejik durumlara dair görüşlerini bir layiha niteliğinde kaleme alarak 1895 senesinde dönemin Ekrem-i Yaveri Derviş Paşa’ya takdim etmiştir. Yaver-i Ekrem Derviş Paşa’nın bir nevi rapor olarak tasvir ettiği yazı üzerindeki görüşleri mukabilinde Ermeni örgütlerinin faaliyetleri ile Hamidiye Alaylarındaki usulsüzlüklerin önlenmesi konuları üzerinde durulmuştur. Bölgedeki asayişin kontrol edilebilmesi için Vilâyet-i Şarkiye’de Van merkezli bir İnzibat Komisyonu oluşturulmasına dair bir talimatname hazırlanması da gerekli olan hususlardan biridir. Bu çalışmanın amacı, söz konusu rapor doğrultusunda 1892-97 senelerinde Vilâyet-i Şarkiye’de vuku bulan “Ermeni Meselesi” nin esas fikriyatını ortaya koymak ve “Hamidiye Alayları” ndaki düzensizliğin neden olduğu asayiş sorunlarında Van merkezli oluşturulacak İnzibat Komisyonun görev ve yetkileri ile hükümetin aldığı kararların nasıl tatbik edileceğinin araştırılmasıdır.","PeriodicalId":477338,"journal":{"name":"Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal bilimler Enstitüsü dergisi","volume":"23 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-10-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"135405779","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-10-01DOI: 10.53568/yyusbed.1323103
Barış KANDEĞER, Cüneyt TELSAÇ
Tarihsel olarak birçok afetler ve felaketler yaşayan insanlık tarihi, 2019 yılında Wuhan’dan dünyaya yayılan Covid-19 olarak tanımlanan bir pandemi ile birlikte yaşamın rutininde yeniden ciddi problemler yaşamaya başlamıştır. Bu problemin temelini teşkil eden pandemi küresel bir sağlık krizine neden olurken, bu kriz küresel düzenin egemen düşüncesi ve hâkim paradigması olan neoliberal politikaların ve onun taşıyıcı araçlarının pandemiye karşı cevap üretmekten oldukça uzak olduğunu bir kez daha ortaya çıkarmıştır. Covid-19 pandemisi, başta sağlık hizmetleri olmak üzere en temel kamusal hizmetlerin piyasalaştırılmasının devletleri ve toplumları ciddi anlamda etkileyen sonuçlar üretmesi, refah devleti anlayışına duyulan ihtiyacı yeniden gündeme taşımıştır. Bu çalışma; 1980’lerle birlikte neoliberal düşüncenin ve politikaların dominant hale geldiği, minimal devlet yaklaşımı üzerinden piyasayı egemen kıldığı bir küresel sistem içinde ortaya çıkan Covid-19 pandemisinin, toplumsal yaşam alanlarında yarattığı tahribat üzerinden refah devleti anlayışının yeniden bir ihtiyaç haline gelmesi gerektiği savı üzerine bir analiz denemesi yapmayı amaçlamaktadır. Bu bağlamda; neoliberal yaklaşımın kamusal hizmet ve kamu yararı gibi değerler üzerinden biçimlenen kamucu politikalar yerine serbest piyasa ve bireysel çıkarı önceleyen düşünce ve politikaları etkin kılarak “eşitsizlikler” yaratmasının toplumlar üzerinde ciddi olumsuz etkiler oluşturduğu üzerine bir yaklaşım benimsenmektedir.
{"title":"Rethinking the Welfare State in the Context of the Covid-19 Pandemic","authors":"Barış KANDEĞER, Cüneyt TELSAÇ","doi":"10.53568/yyusbed.1323103","DOIUrl":"https://doi.org/10.53568/yyusbed.1323103","url":null,"abstract":"Tarihsel olarak birçok afetler ve felaketler yaşayan insanlık tarihi, 2019 yılında Wuhan’dan dünyaya yayılan Covid-19 olarak tanımlanan bir pandemi ile birlikte yaşamın rutininde yeniden ciddi problemler yaşamaya başlamıştır. Bu problemin temelini teşkil eden pandemi küresel bir sağlık krizine neden olurken, bu kriz küresel düzenin egemen düşüncesi ve hâkim paradigması olan neoliberal politikaların ve onun taşıyıcı araçlarının pandemiye karşı cevap üretmekten oldukça uzak olduğunu bir kez daha ortaya çıkarmıştır. Covid-19 pandemisi, başta sağlık hizmetleri olmak üzere en temel kamusal hizmetlerin piyasalaştırılmasının devletleri ve toplumları ciddi anlamda etkileyen sonuçlar üretmesi, refah devleti anlayışına duyulan ihtiyacı yeniden gündeme taşımıştır. Bu çalışma; 1980’lerle birlikte neoliberal düşüncenin ve politikaların dominant hale geldiği, minimal devlet yaklaşımı üzerinden piyasayı egemen kıldığı bir küresel sistem içinde ortaya çıkan Covid-19 pandemisinin, toplumsal yaşam alanlarında yarattığı tahribat üzerinden refah devleti anlayışının yeniden bir ihtiyaç haline gelmesi gerektiği savı üzerine bir analiz denemesi yapmayı amaçlamaktadır. Bu bağlamda; neoliberal yaklaşımın kamusal hizmet ve kamu yararı gibi değerler üzerinden biçimlenen kamucu politikalar yerine serbest piyasa ve bireysel çıkarı önceleyen düşünce ve politikaları etkin kılarak “eşitsizlikler” yaratmasının toplumlar üzerinde ciddi olumsuz etkiler oluşturduğu üzerine bir yaklaşım benimsenmektedir.","PeriodicalId":477338,"journal":{"name":"Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal bilimler Enstitüsü dergisi","volume":"117 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-10-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"135405579","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-10-01DOI: 10.53568/yyusbed.1329631
Ümit KARTAL
Ernst Cassirer made an original contribution to twentieth century philosophy with his genuine series of the Philosophy of Symbolic Forms. Cassirer evaluates the various moments of culture from an integral perspective in this multi-faceted study that covers the symbolic dimension of human communication and interaction with the world. Cassirer's contribution to the philosophical agenda was reinforced by the works An Essay on Man and The Myth of the State, published posthumously. These latter works, however, go beyond mere repetition and summary of Cassirer's thought. Particularly, The Myth of the State is important to confront a problem left open by Cassirer's integral philosophy of culture; the return of myth that consolidates contemporary political thought and action. Cassirer defines culture as the progressive process of human emancipation; analyzes the elements of culture in dialectical harmony, without reducing one to the other. It is doubtful that a metaphysics of culture will eliminate existing problems, but a philosophical framework that will offer an integral view of culture is still a current need. Although Cassirer presents such a framework, it triggers a series of questions waiting to be resolved within itself. In this study, first, the aspects of Cassirer's philosophy of culture that give the opportunity to comprehend the various dimensions of the human beings’ world of meaning will be discussed in detail. Then, it will be tried to describe the depth and limit of the original cultural analysis revealed by this systematic approach to update itself in the face of a historical problem. Within the first half of the twentieth century, totalitarianism, as an experience that completely shook the world of meaning of the West, documented the violence and destruction of the culture's transformation into cult. Thus, the challenge concerning Cassirer's assumption of dialectical harmony of symbolic forms that move culture raises the need for a political horizon. Although The Myth of State has tried to present this necessary complementary horizon of interpretation, it is far from the comprehensive dimension offered by the critical philosophical interventions bolstered mainly by Cassirer’s thought.
{"title":"Open Sesame! The Magical Words of the World of Meaning of Human Beings: Dialectical Harmony of the Symbolical Forms","authors":"Ümit KARTAL","doi":"10.53568/yyusbed.1329631","DOIUrl":"https://doi.org/10.53568/yyusbed.1329631","url":null,"abstract":"Ernst Cassirer made an original contribution to twentieth century philosophy with his genuine series of the Philosophy of Symbolic Forms. Cassirer evaluates the various moments of culture from an integral perspective in this multi-faceted study that covers the symbolic dimension of human communication and interaction with the world. Cassirer's contribution to the philosophical agenda was reinforced by the works An Essay on Man and The Myth of the State, published posthumously. These latter works, however, go beyond mere repetition and summary of Cassirer's thought. Particularly, The Myth of the State is important to confront a problem left open by Cassirer's integral philosophy of culture; the return of myth that consolidates contemporary political thought and action. Cassirer defines culture as the progressive process of human emancipation; analyzes the elements of culture in dialectical harmony, without reducing one to the other. It is doubtful that a metaphysics of culture will eliminate existing problems, but a philosophical framework that will offer an integral view of culture is still a current need. Although Cassirer presents such a framework, it triggers a series of questions waiting to be resolved within itself. In this study, first, the aspects of Cassirer's philosophy of culture that give the opportunity to comprehend the various dimensions of the human beings’ world of meaning will be discussed in detail. Then, it will be tried to describe the depth and limit of the original cultural analysis revealed by this systematic approach to update itself in the face of a historical problem. Within the first half of the twentieth century, totalitarianism, as an experience that completely shook the world of meaning of the West, documented the violence and destruction of the culture's transformation into cult. Thus, the challenge concerning Cassirer's assumption of dialectical harmony of symbolic forms that move culture raises the need for a political horizon. Although The Myth of State has tried to present this necessary complementary horizon of interpretation, it is far from the comprehensive dimension offered by the critical philosophical interventions bolstered mainly by Cassirer’s thought.","PeriodicalId":477338,"journal":{"name":"Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal bilimler Enstitüsü dergisi","volume":"37 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-10-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"135405781","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-10-01DOI: 10.53568/yyusbed.1337949
Burcu TURAN TORUN
The understanding of leadership which gives importance to green, that is, to the environment, today emerges as a green transformational leadership approach in the field of management and organization. The green transformational leadership approach is defined as a leadership model trying to protect the environment and providing the necessary behaviors along with the features which are covered by the transformational leadership approach. Green transformational leaders highlight the environmental values of the business, explain terms related to green business and aim to focus upon high-level environmental values. In the present study, it is probed to explain the meaning of green transformational leadership and how green behaviors of businesses make contribution to the environment and their performance and to contribute to the literature. Green transformational leadership is a leadership model which provides businesses an opportunity to solve problems related to their relationship and interaction with the environment and their impact upon economic performance. Namely, a transformational leader with green values motivates the followers and aims to provide organizational development by focusing on the issues which are beneficial to the organizational environment. Through the present study, it has been tried to draw a conceptual framework about green leadership and in this way make a contribution to the present literature. Although further studies on green transformational leadership which contributes to the emergence of green values are needed in the literature, it is thought that the present study, which aims to make a contribution to the literature theoretically, can shed light on related empirical studies.
{"title":"Yeşil Dönüştürücü Liderlik Anlayışının İşletmelerin Yeşil Davranışlarına, Çevreye ve Yeşil Performanslarına Etkisi","authors":"Burcu TURAN TORUN","doi":"10.53568/yyusbed.1337949","DOIUrl":"https://doi.org/10.53568/yyusbed.1337949","url":null,"abstract":"The understanding of leadership which gives importance to green, that is, to the environment, today emerges as a green transformational leadership approach in the field of management and organization. The green transformational leadership approach is defined as a leadership model trying to protect the environment and providing the necessary behaviors along with the features which are covered by the transformational leadership approach. Green transformational leaders highlight the environmental values of the business, explain terms related to green business and aim to focus upon high-level environmental values. In the present study, it is probed to explain the meaning of green transformational leadership and how green behaviors of businesses make contribution to the environment and their performance and to contribute to the literature. Green transformational leadership is a leadership model which provides businesses an opportunity to solve problems related to their relationship and interaction with the environment and their impact upon economic performance. Namely, a transformational leader with green values motivates the followers and aims to provide organizational development by focusing on the issues which are beneficial to the organizational environment. Through the present study, it has been tried to draw a conceptual framework about green leadership and in this way make a contribution to the present literature. Although further studies on green transformational leadership which contributes to the emergence of green values are needed in the literature, it is thought that the present study, which aims to make a contribution to the literature theoretically, can shed light on related empirical studies.","PeriodicalId":477338,"journal":{"name":"Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal bilimler Enstitüsü dergisi","volume":"117 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-10-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"135405782","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-10-01DOI: 10.53568/yyusbed.1324321
Mehmet SONGUR, Seher GÖKPINAR, Burak SERTKAYA
The economic policies implemented in a country can directly or indirectly affect many macroeconomic indicators. One of these macroeconomic indicators is the unemployment rate. The government's aim to reduce unemployment with the economic policies they implement. Especially in times of crisis, fiscal policies come to the fore, find a wider application area and support employment. The effects of fiscal policies may differ between expansionary and contractionary policies. The aim of this study is to investigate the effect of fiscal policies implemented in Türkiye on unemployment. For this purpose, monthly data for the period 2014:1-2022:12 were used in the study. In the study, public expenditures, direct and indirect tax revenues are used to represent fiscal policy. The ARDL bounds test was used in the analysis. In addition, the frequency domain causality test developed by Breitung and Candelon (2006) was used to the robustness check of the findings. The findings show that increases in government expenditures increase unemployment in the long run. On the other hand, while increases in indirect taxes reduce unemployment, increases in direct taxes have no effect on unemployment. The findings obtained from the causality test also support this situation.
{"title":"The Impact Of Fiscal Policies On Unemployment: An Empirical Evidence For Türkiye","authors":"Mehmet SONGUR, Seher GÖKPINAR, Burak SERTKAYA","doi":"10.53568/yyusbed.1324321","DOIUrl":"https://doi.org/10.53568/yyusbed.1324321","url":null,"abstract":"The economic policies implemented in a country can directly or indirectly affect many macroeconomic indicators. One of these macroeconomic indicators is the unemployment rate. The government's aim to reduce unemployment with the economic policies they implement. Especially in times of crisis, fiscal policies come to the fore, find a wider application area and support employment. The effects of fiscal policies may differ between expansionary and contractionary policies. The aim of this study is to investigate the effect of fiscal policies implemented in Türkiye on unemployment. For this purpose, monthly data for the period 2014:1-2022:12 were used in the study. In the study, public expenditures, direct and indirect tax revenues are used to represent fiscal policy. The ARDL bounds test was used in the analysis. In addition, the frequency domain causality test developed by Breitung and Candelon (2006) was used to the robustness check of the findings. The findings show that increases in government expenditures increase unemployment in the long run. On the other hand, while increases in indirect taxes reduce unemployment, increases in direct taxes have no effect on unemployment. The findings obtained from the causality test also support this situation.","PeriodicalId":477338,"journal":{"name":"Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal bilimler Enstitüsü dergisi","volume":"16 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-10-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"135273625","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-10-01DOI: 10.53568/yyusbed.1317692
İbrahim KARAHANCI
Hitap / seslenme ifadeleri, dil evreninin sunduğu seçenekler içerisinde, verici ile alıcı arasında doğrudan bağın kurulabildiği, ilişkinin oluşturulabildiği dil birimlerindendir. Pek çok sosyal bilim dalında farklı bakış açılarıyla incelenen hitap ifadeleri hakkında değerlendirme yapabilmek için, her şeyden önce dilbilimsel ölçütlerle, bağlama duyarlı, anlam esaslı bir sınıflandırma geliştirme gereksinimi vardır. Böyle bir sınıflandırmanın geliştirilmesi için hitap ifadeleri açısından zengin söz dağarcığı sunan bir derlem gereklidir. Tiyatro metinleri, konuşmalarla biçimlenen ve doğası gereği alıcı ile vericiyi zorunlu kılan hitap ifadelerinin izlenebildiği en yetkin metin türlerinden biri olarak öne çıkmaktadır. Haldun Taner’in basılmış 12 (on iki) tiyatro eserinin derlem olarak kullanıldığı eldeki çalışmada tespit edilen hitap ifadeleri anlamsal özellikleri açısından 8 (sekiz) başlık altında incelenmiştir. Her bir başlıkta kısaca ilgili anlam alanı açıklanmaya çalışılmış, daha sonra söz konusu gruba giren hitap ifadeleri sıralanmıştır. Birtakım nitelikler bakımından belirginleşen hitap ifadeleri örneklerle ortaya konmuş ve tartışılmıştır. Metinlerde geçen hitap ifadeleri hakkında değerlendirme yapılarak öne sürülen sınıflandırmanın yeni araştırmalar için kullanılabilme esnekliğine sahip olduğu sonucuna varılmıştır. Ayrıca alan yazınında eksikliği hissedilen tiyatro metinlerinin dil incelemelerinde derlem olarak kullanımının önemi bu çalışma örneklemi aracılığıyla vurgulanmıştır.
{"title":"Addressing Terms in The Haldun Taner’s Theater","authors":"İbrahim KARAHANCI","doi":"10.53568/yyusbed.1317692","DOIUrl":"https://doi.org/10.53568/yyusbed.1317692","url":null,"abstract":"Hitap / seslenme ifadeleri, dil evreninin sunduğu seçenekler içerisinde, verici ile alıcı arasında doğrudan bağın kurulabildiği, ilişkinin oluşturulabildiği dil birimlerindendir. Pek çok sosyal bilim dalında farklı bakış açılarıyla incelenen hitap ifadeleri hakkında değerlendirme yapabilmek için, her şeyden önce dilbilimsel ölçütlerle, bağlama duyarlı, anlam esaslı bir sınıflandırma geliştirme gereksinimi vardır. Böyle bir sınıflandırmanın geliştirilmesi için hitap ifadeleri açısından zengin söz dağarcığı sunan bir derlem gereklidir. Tiyatro metinleri, konuşmalarla biçimlenen ve doğası gereği alıcı ile vericiyi zorunlu kılan hitap ifadelerinin izlenebildiği en yetkin metin türlerinden biri olarak öne çıkmaktadır. Haldun Taner’in basılmış 12 (on iki) tiyatro eserinin derlem olarak kullanıldığı eldeki çalışmada tespit edilen hitap ifadeleri anlamsal özellikleri açısından 8 (sekiz) başlık altında incelenmiştir. Her bir başlıkta kısaca ilgili anlam alanı açıklanmaya çalışılmış, daha sonra söz konusu gruba giren hitap ifadeleri sıralanmıştır. Birtakım nitelikler bakımından belirginleşen hitap ifadeleri örneklerle ortaya konmuş ve tartışılmıştır. Metinlerde geçen hitap ifadeleri hakkında değerlendirme yapılarak öne sürülen sınıflandırmanın yeni araştırmalar için kullanılabilme esnekliğine sahip olduğu sonucuna varılmıştır. Ayrıca alan yazınında eksikliği hissedilen tiyatro metinlerinin dil incelemelerinde derlem olarak kullanımının önemi bu çalışma örneklemi aracılığıyla vurgulanmıştır.","PeriodicalId":477338,"journal":{"name":"Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal bilimler Enstitüsü dergisi","volume":"33 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-10-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"135405771","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-10-01DOI: 10.53568/yyusbed.1343132
Uğur BOZKURT
Çalışmanın amacı, XX. yüzyılın başlarında Suriye Vilâyeti’ndeki iç ve dış göçleri, Rus Konsolosluk raporlarına göre değerlendirmektir. Şam’daki Rus Konsolosluk Sekreterlerinden Zuyev Sergey Lavrenteyeviç ve Samsonov Maksimilian İlyiç’in, 1904 ve 1906 yıllarında yazdıkları iki farklı rapor, literatürümüzdeki bilgilerle mukayese edilerek çalışma tasarlandı. Göç ve iskân süreçlerinin detaylandırıldığı raporlar, Suriye Vilâyeti’ndeki yerel Hristiyanların ekonomik gerekçelerle sınır ötesine göç etme süreçleri ve sayıları hakkında önemli bilgiler içermektedir. Aynı zamanda Kırım ve Kafkasya’daki halkların göç etme gerekçeleri, iskân edildikleri köyler, geri dönme talepleri ve Osmanlı Devleti’nin göç ve iskân politikalarına nasıl yaklaştığı açıklanmaktadır. Bununla birlikte raporlarda, Çarlık Rusya’nın, göç süreçleri ile ilgili Osmanlı Devleti’ni suçladığı, Osmanlı Devleti’nin, yerel Hristiyanların sınır ötesine göç etmesini teşvik ettiği buna mukabil Kırım ve Kafkasya Müslümanlarının topraklarına göç etmesi için bazı kişiler vasıtasıyla propaganda yaptığı iddiaları bulunmaktadır. Konsolosluk çalışanlarının, Kurmay Yüzbaşı Musa Bey’in (Tuganov), Hüseyin Nâzım Paşa’nın ve Müşir (Deli) Fuad Paşa’nın, Suriye Vilâyeti’ndeki göç sürecine yaklaşımları ve uygulamaları hakkında verdikleri bilgiler düşündürücüdür. Bu bağlamda, Suriye Vilâyeti’nin, demografik yapısı ve göç süreçlerini, Osmanlı devlet adamları dışındaki kişilerin bakış açısına göre değerlendirmek, genel hatlarıyla bazı çıkarımlarda bulunmamıza katkı sağladı. Bunun yanı sıra günümüzde de, Suriye’de göç sürecinin devam ettiği ve ülkemizin de bu süreçten büyük ölçüde etkilendiği göz önüne alındığında, geçmişte yaşanan göç süreçlerinin ve göçmen köylerinin bilinmesinin önemli olduğu kanaatindeyiz.
{"title":"Rus Konsolosluk Raporları Işığında Suriye’de Göç ve İskân Meselesi (1904-1906)","authors":"Uğur BOZKURT","doi":"10.53568/yyusbed.1343132","DOIUrl":"https://doi.org/10.53568/yyusbed.1343132","url":null,"abstract":"Çalışmanın amacı, XX. yüzyılın başlarında Suriye Vilâyeti’ndeki iç ve dış göçleri, Rus Konsolosluk raporlarına göre değerlendirmektir. Şam’daki Rus Konsolosluk Sekreterlerinden Zuyev Sergey Lavrenteyeviç ve Samsonov Maksimilian İlyiç’in, 1904 ve 1906 yıllarında yazdıkları iki farklı rapor, literatürümüzdeki bilgilerle mukayese edilerek çalışma tasarlandı. Göç ve iskân süreçlerinin detaylandırıldığı raporlar, Suriye Vilâyeti’ndeki yerel Hristiyanların ekonomik gerekçelerle sınır ötesine göç etme süreçleri ve sayıları hakkında önemli bilgiler içermektedir. Aynı zamanda Kırım ve Kafkasya’daki halkların göç etme gerekçeleri, iskân edildikleri köyler, geri dönme talepleri ve Osmanlı Devleti’nin göç ve iskân politikalarına nasıl yaklaştığı açıklanmaktadır. Bununla birlikte raporlarda, Çarlık Rusya’nın, göç süreçleri ile ilgili Osmanlı Devleti’ni suçladığı, Osmanlı Devleti’nin, yerel Hristiyanların sınır ötesine göç etmesini teşvik ettiği buna mukabil Kırım ve Kafkasya Müslümanlarının topraklarına göç etmesi için bazı kişiler vasıtasıyla propaganda yaptığı iddiaları bulunmaktadır. Konsolosluk çalışanlarının, Kurmay Yüzbaşı Musa Bey’in (Tuganov), Hüseyin Nâzım Paşa’nın ve Müşir (Deli) Fuad Paşa’nın, Suriye Vilâyeti’ndeki göç sürecine yaklaşımları ve uygulamaları hakkında verdikleri bilgiler düşündürücüdür. Bu bağlamda, Suriye Vilâyeti’nin, demografik yapısı ve göç süreçlerini, Osmanlı devlet adamları dışındaki kişilerin bakış açısına göre değerlendirmek, genel hatlarıyla bazı çıkarımlarda bulunmamıza katkı sağladı. Bunun yanı sıra günümüzde de, Suriye’de göç sürecinin devam ettiği ve ülkemizin de bu süreçten büyük ölçüde etkilendiği göz önüne alındığında, geçmişte yaşanan göç süreçlerinin ve göçmen köylerinin bilinmesinin önemli olduğu kanaatindeyiz.","PeriodicalId":477338,"journal":{"name":"Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal bilimler Enstitüsü dergisi","volume":"13 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-10-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"135405774","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-10-01DOI: 10.53568/yyusbed.1321437
Ecevit BEKLER
Wide Sargasso Sea by Jean Rhys, published in 1966, gives a voice to the silenced woman Antoinette, who was a victim of both patriarchal and colonial society. The novel, written to serve as a prequel to Jane Eyre, aims to destroy the Eurocentric perceptions constructed by the British writer Charlotte Brontë in her novel titled Jane Eyre against Antoinette, known as Bertha Mason. Brontë, in her novel written more than a century earlier, had given little place to Antoinette and depicted her only as a mad woman. Antoinette, in search of a female identity, struggles to find her identity after the emancipation of Jamaica. Aiming at freeing a woman of mixed race, who is stuck within two ethnicities and cultures, Rhys becomes an intermediary in giving a voice to the madwoman who was imprisoned in the attic by her British husband Mr Rochester in England. In her attempt to get rid of the oppressions she has experienced by the two cultures and to reach the freedom she desires, Antoinette finally commits suicide by jumping off. In this study, cultural materialism has been used in order to reflect the social, economic, and political conditions along the power relations of the period.
Jean Rhys的《宽马尾藻海》(Wide Sargasso Sea)出版于1966年,为沉默的女性安托瓦内特(Antoinette)发出了声音,她是父权和殖民社会的受害者。这部小说作为《简爱》的前传,旨在摧毁英国作家夏洛特Brontë在她的小说《简爱》中对安托瓦内特(即伯莎·梅森)的欧洲中心主义观念。在她一个多世纪前写的小说Brontë中,几乎没有给安托瓦内特留下什么位置,只把她描绘成一个疯女人。在牙买加解放后,安托瓦内特在寻找女性身份的过程中努力寻找自己的身份。为了解放一个被困在两个种族和文化中的混血女人,里斯成为了一个中间人,为被她的英国丈夫罗切斯特先生囚禁在阁楼上的疯女人说话。为了摆脱两种文化对她的压迫,获得她渴望的自由,安托瓦内特最终选择了跳楼自杀。在本研究中,为了反映这一时期权力关系的社会、经济和政治状况,采用了文化唯物主义。
{"title":"Jean Rhys’in Wide Sargasso Sea Adlı Çalışmasının Kültürel Materyalizm Açısından İncelenmesi","authors":"Ecevit BEKLER","doi":"10.53568/yyusbed.1321437","DOIUrl":"https://doi.org/10.53568/yyusbed.1321437","url":null,"abstract":"Wide Sargasso Sea by Jean Rhys, published in 1966, gives a voice to the silenced woman Antoinette, who was a victim of both patriarchal and colonial society. The novel, written to serve as a prequel to Jane Eyre, aims to destroy the Eurocentric perceptions constructed by the British writer Charlotte Brontë in her novel titled Jane Eyre against Antoinette, known as Bertha Mason. Brontë, in her novel written more than a century earlier, had given little place to Antoinette and depicted her only as a mad woman. Antoinette, in search of a female identity, struggles to find her identity after the emancipation of Jamaica. Aiming at freeing a woman of mixed race, who is stuck within two ethnicities and cultures, Rhys becomes an intermediary in giving a voice to the madwoman who was imprisoned in the attic by her British husband Mr Rochester in England. In her attempt to get rid of the oppressions she has experienced by the two cultures and to reach the freedom she desires, Antoinette finally commits suicide by jumping off. In this study, cultural materialism has been used in order to reflect the social, economic, and political conditions along the power relations of the period.","PeriodicalId":477338,"journal":{"name":"Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal bilimler Enstitüsü dergisi","volume":"2013 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-10-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"135405598","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-10-01DOI: 10.53568/yyusbed.1345320
Vural ÖNTÜRK
Fahrüddîn Benâkıtî, muhtemelen h. VII. yüzyılın ortalarından sonra Mâverâünnehir’e bağlı bir Türk yerleşim yeri olan Benâket’te dünyaya gelmiştir. İlhanlı Devleti’nin önemli şairlerinden birisi olan Benâkıtî aynı zamanda tarihçiliği ile de ön plana çıkmıştır. İlhanlı hükümdarlarından Gazan Han’ın (1295-1304) korumasına mazhar olup iltifat gören müellif onun yakın adamlarından biri olmayı başarmıştır. Olcaytu Han (1304-1316) zamanında saraydaki durumu kötüye gitse de Ebû Sa’id Bahadır Han (1317-1335) zamanında tekrardan yıldızı parlamıştır. Bu hükümdar tarafından bir tarih kitabı yazmakla görevlendirilen Benâkıtî, Târîh-i Benâkıtî adlı eserini tamamlayarak 1317 yılında Ebû Sa‘id Bahadır Han’a sunmuştur. Eser ihtiva etmiş olduğu bilgilerle bir umumî tarih olma özeliğini taşımıştır. Dokuz bölümden oluşan Târîh-i Benâkıtî’nin dördüncü bölümünde Abbasîlere bağlı hanedanlıklardan bahsedilmiştir. Bunlardan birisi de Ortaçağ Türk-İslâm devletlerinden olan Gaznelilerdir. Eser Gazneliler tarihi açısından oldukça muhtasar bir görünüm arz etmektedir. Bunun yanı sıra aktarmış olduğu bilgilerin tarihi açısından sıhhati de teyide muhtaçtır. Bu çalışmada eserin Gazneliler kısmı incelemeye tabi tutulmuştur. Bahsi geçen bölümün tercümesi yapılmış ve devrin diğer kaynakları ile mukayese edilerek değeri ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır.
{"title":"A Critical View of Ravżatü Üli'l-Elbâb fî Tevârîḫi’l-Ekâbir ve’l-Ensâb (History of Benâkitî) in Terms of Ghaznavid History","authors":"Vural ÖNTÜRK","doi":"10.53568/yyusbed.1345320","DOIUrl":"https://doi.org/10.53568/yyusbed.1345320","url":null,"abstract":"Fahrüddîn Benâkıtî, muhtemelen h. VII. yüzyılın ortalarından sonra Mâverâünnehir’e bağlı bir Türk yerleşim yeri olan Benâket’te dünyaya gelmiştir. İlhanlı Devleti’nin önemli şairlerinden birisi olan Benâkıtî aynı zamanda tarihçiliği ile de ön plana çıkmıştır. İlhanlı hükümdarlarından Gazan Han’ın (1295-1304) korumasına mazhar olup iltifat gören müellif onun yakın adamlarından biri olmayı başarmıştır. Olcaytu Han (1304-1316) zamanında saraydaki durumu kötüye gitse de Ebû Sa’id Bahadır Han (1317-1335) zamanında tekrardan yıldızı parlamıştır. Bu hükümdar tarafından bir tarih kitabı yazmakla görevlendirilen Benâkıtî, Târîh-i Benâkıtî adlı eserini tamamlayarak 1317 yılında Ebû Sa‘id Bahadır Han’a sunmuştur. Eser ihtiva etmiş olduğu bilgilerle bir umumî tarih olma özeliğini taşımıştır. Dokuz bölümden oluşan Târîh-i Benâkıtî’nin dördüncü bölümünde Abbasîlere bağlı hanedanlıklardan bahsedilmiştir. Bunlardan birisi de Ortaçağ Türk-İslâm devletlerinden olan Gaznelilerdir. Eser Gazneliler tarihi açısından oldukça muhtasar bir görünüm arz etmektedir. Bunun yanı sıra aktarmış olduğu bilgilerin tarihi açısından sıhhati de teyide muhtaçtır. Bu çalışmada eserin Gazneliler kısmı incelemeye tabi tutulmuştur. Bahsi geçen bölümün tercümesi yapılmış ve devrin diğer kaynakları ile mukayese edilerek değeri ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır.","PeriodicalId":477338,"journal":{"name":"Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal bilimler Enstitüsü dergisi","volume":"66 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-10-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"135406023","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}