Pub Date : 2024-03-23DOI: 10.53568/yyusbed.1411667
Tolga Bayındır
Zamanın Bittiği Yer, Can Eryümlü tarafından 1999’da yayımlanan fantastik ögeler barındıran, sembolik bir romandır. Roman, bilinenden oldukça farklı ve sıra dışı bir dünyada, bir kitabın içinde, başlar. Yediği kitap sayfalarını okumayı öğrenen bir “kitap kurdu”, dünyaya geldiği kitabı terk edip kitaplar arası bir yolculuğa başlar. Yediği her kitaptan yeni bilgiler öğrenir; öğrendikçe de merakı artar. Bir noktadan sonra da benliğini, toplumunu, cinselliği, inancı, zamanı, ölümü ve varoluşu sorgulamaya başlar. Roman “özgürlüğe” yolculuk olarak nitelendirilebilecek en temel insani etik anlayışına dayanmaktadır. Dünyaya geldiği kitaptan başlayarak özgürlüğü arayan kitap kurdu kısıtlı olanaklarına rağmen bulduğu cevaplarla 20 Ağustos 1977’de fırlatılan Voyager 2 uzay aracına ulaşır. Zamanın Bittiği Yer, insan ve yaşamına dair en temel soruları soran, varlık ve hiçlik kavramlarına değinen bir romandır. Can Eryümlü, bir kitap kurdunun bakış açısını kullanarak insan ve toplum normlarına karşı eleştirel bir tavır takınır. Özellikle bireysel gelişmeyi engelleyici toplumsal “normlar” üzerine yazar dikkatle durur. Bu çalışmada amaç romanda yazarın satır aralarına yerleştirdiği “varlık felsefesi ve varoluşsal” soru ve sorunları ne şekilde ele aldığı tespite çalışılacaktır. Özellikle Baruch Spinoza’nın varlık felsefesine dair görüşleri çerçevesinde roman incelenecektir. Romanın yapısal ve tematik incelemesinin yanı sıra romanda yer alan ve insan ve toplum açısından sembolik değerler barındıran bazı kavramlara da değinilecektir.
{"title":"“Zamanın Bittiği Yer”de Varlık Felsefesi ve Varoluş Sorunsalı","authors":"Tolga Bayındır","doi":"10.53568/yyusbed.1411667","DOIUrl":"https://doi.org/10.53568/yyusbed.1411667","url":null,"abstract":"Zamanın Bittiği Yer, Can Eryümlü tarafından 1999’da yayımlanan fantastik ögeler barındıran, sembolik bir romandır. Roman, bilinenden oldukça farklı ve sıra dışı bir dünyada, bir kitabın içinde, başlar. Yediği kitap sayfalarını okumayı öğrenen bir “kitap kurdu”, dünyaya geldiği kitabı terk edip kitaplar arası bir yolculuğa başlar. Yediği her kitaptan yeni bilgiler öğrenir; öğrendikçe de merakı artar. Bir noktadan sonra da benliğini, toplumunu, cinselliği, inancı, zamanı, ölümü ve varoluşu sorgulamaya başlar. Roman “özgürlüğe” yolculuk olarak nitelendirilebilecek en temel insani etik anlayışına dayanmaktadır. Dünyaya geldiği kitaptan başlayarak özgürlüğü arayan kitap kurdu kısıtlı olanaklarına rağmen bulduğu cevaplarla 20 Ağustos 1977’de fırlatılan Voyager 2 uzay aracına ulaşır. Zamanın Bittiği Yer, insan ve yaşamına dair en temel soruları soran, varlık ve hiçlik kavramlarına değinen bir romandır. Can Eryümlü, bir kitap kurdunun bakış açısını kullanarak insan ve toplum normlarına karşı eleştirel bir tavır takınır. Özellikle bireysel gelişmeyi engelleyici toplumsal “normlar” üzerine yazar dikkatle durur. Bu çalışmada amaç romanda yazarın satır aralarına yerleştirdiği “varlık felsefesi ve varoluşsal” soru ve sorunları ne şekilde ele aldığı tespite çalışılacaktır. Özellikle Baruch Spinoza’nın varlık felsefesine dair görüşleri çerçevesinde roman incelenecektir. Romanın yapısal ve tematik incelemesinin yanı sıra romanda yer alan ve insan ve toplum açısından sembolik değerler barındıran bazı kavramlara da değinilecektir.","PeriodicalId":477338,"journal":{"name":"Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal bilimler Enstitüsü dergisi","volume":"178 ","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-03-23","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140387126","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2024-03-15DOI: 10.53568/yyusbed.1432382
Işılay Konak, Mustafa Kartal, Mine Dilber
Dünyada bilinen tüm uygarlıklarda tarih, din, kültür, sanat, teknoloji vb. olguların anlaşılması, geliştirilmesi ve gelecek kuşaklara aktarılması için kritik öneme sahip materyaller, yazılı kayıtlar olmuştur. Bu kayıtların en önemli türü ise el yazması kitaplardır. Anadolu ve Orta Asya coğrafyasında, Türklerin İslam’ı kabulü ile başlayan süreçte el yazmalarının önemli gurubunu Kur’an-ı Kerim tercümeleri oluşturmaktadır. Zira Kur’an-ı Kerim tercümeleri ait olduğu bölgelerin dil bilimi, dini değerleri, döneminin sanatı, teknolojisi, kültürel alt yapısı hakkında kapsamlı bilgi barındırmaktadır. Bu değerler bakımdan da el yazması Kur’an-ı Kerimler korunması gerekli kültür varlığı olarak nitelendirilmektedir. Bu bağlamda çalışmamıza Dr. Rıfkı Kâmil Urga Çankırı Araştırmaları Merkezi Tarihi Belgeler Müzesinde bulunan,1790 kayıt no’lu Satır Arası Kur’an-ı Kerim Tercümesi konu edinmiş, mevcut korunmuşluk durumu değerlendirilerek günümüze ilişkin belgelemesinin yapılması amaçlanmıştır. Bu sayede Anadolu’ya veya Orta Asya’ya ait bir kültür varlığı olabilecek bu esere yapılması gerekli müdahalelerin belirlenerek korunmasına katkıda bulunulacağına ve gelecek nesillere sağlıklı bir şekilde ulaşmasına katkı sunacağına inanılmaktadır.
{"title":"Dr. Rıfkı Kâmil Urga Çankırı Araştırmaları Merkezi Tarihi Belgeler Müzesi’nde Bulunan 1790 Kayıt No’lu Satır Arası Kur’an-ı Kerim’in Mevcut Korunma Durum Tespiti","authors":"Işılay Konak, Mustafa Kartal, Mine Dilber","doi":"10.53568/yyusbed.1432382","DOIUrl":"https://doi.org/10.53568/yyusbed.1432382","url":null,"abstract":"Dünyada bilinen tüm uygarlıklarda tarih, din, kültür, sanat, teknoloji vb. olguların anlaşılması, geliştirilmesi ve gelecek kuşaklara aktarılması için kritik öneme sahip materyaller, yazılı kayıtlar olmuştur. Bu kayıtların en önemli türü ise el yazması kitaplardır. Anadolu ve Orta Asya coğrafyasında, Türklerin İslam’ı kabulü ile başlayan süreçte el yazmalarının önemli gurubunu Kur’an-ı Kerim tercümeleri oluşturmaktadır. Zira Kur’an-ı Kerim tercümeleri ait olduğu bölgelerin dil bilimi, dini değerleri, döneminin sanatı, teknolojisi, kültürel alt yapısı hakkında kapsamlı bilgi barındırmaktadır. Bu değerler bakımdan da el yazması Kur’an-ı Kerimler korunması gerekli kültür varlığı olarak nitelendirilmektedir. Bu bağlamda çalışmamıza Dr. Rıfkı Kâmil Urga Çankırı Araştırmaları Merkezi Tarihi Belgeler Müzesinde bulunan,1790 kayıt no’lu Satır Arası Kur’an-ı Kerim Tercümesi konu edinmiş, mevcut korunmuşluk durumu değerlendirilerek günümüze ilişkin belgelemesinin yapılması amaçlanmıştır. Bu sayede Anadolu’ya veya Orta Asya’ya ait bir kültür varlığı olabilecek bu esere yapılması gerekli müdahalelerin belirlenerek korunmasına katkıda bulunulacağına ve gelecek nesillere sağlıklı bir şekilde ulaşmasına katkı sunacağına inanılmaktadır.","PeriodicalId":477338,"journal":{"name":"Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal bilimler Enstitüsü dergisi","volume":" 7","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-03-15","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140391885","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2024-03-15DOI: 10.53568/yyusbed.1405354
Seda Gürsel, Rahmi Doğanay
Lozan antlaşması, yeni Türk Devleti’nin uluslararası tanınırlığını sağlamış ve geçmişe dönük birçok problemleri de çözmüştü. Bununla birlikte bazı sorunların çözümü belirli bir sürece bırakılmış, bu anlamda bazı yeni sorumluluklar da getirmişti. Bağımsızlık mücadelesinden çıkan Türkiye, harap olmuş ülkeyi ve yoksulluk içinde yaşayan halkı kalkındırmak ve refah toplumuna dönüştürmek zorundaydı. Aynı zamanda sınırlarının dışında kalan Türk nüfusun vatan topraklarına yerleştirilmesi sorunu, özellikle de Lozan Antlaşması’nın gereği olarak mübadiller konusu, Cumhuriyet’in ilk yıllarında dış ilişkiler yanında iç işlerini de ilgilendiren ve aynı zamanda ekonomik durumla doğrudan ilgili olan bir problemdi. Türkiye’nin konuyla ilgili zorunlulukları mübadiller ile sınırlı kalmamış, Balkan ülkelerinden gelen göç taleplerine olumlu bakılması, Balkan muhacirlerinin iskânları konusunu da gündeme getirmişti. Dış göç hareketlerine içerde çeşitli sebeplere dayalı olarak yapılan iskân faaliyetlerinin de eklenmesi, meseleyi daha karmaşık ve ekonomik bakımdan daha maliyetli bir duruma getirmişti. Çalışmamıza konu olan göçler, mübadele ve iskân meselesi, Cumhuriyet’in ilk çeyreğini meşgul eden mesele olarak incelenmeye değer bulunmuştur. Bu çerçevede, iskânın maliyeti ve maliyetin kaynakları konusu araştırmada detaylandırılmaya çalışılacaktır. 1923-1950 döneminde Türkiye’nin iskân işlerinde yüklendiği mali yükün, Türkiye ekonomisine etkilerinin belirlenmesi de sağlanmaya çalışılacaktır.
{"title":"1923-1950 Yılları Arasında Göçmenlerin İskanına Ayrılan Bütçe","authors":"Seda Gürsel, Rahmi Doğanay","doi":"10.53568/yyusbed.1405354","DOIUrl":"https://doi.org/10.53568/yyusbed.1405354","url":null,"abstract":"Lozan antlaşması, yeni Türk Devleti’nin uluslararası tanınırlığını sağlamış ve geçmişe dönük birçok problemleri de çözmüştü. Bununla birlikte bazı sorunların çözümü belirli bir sürece bırakılmış, bu anlamda bazı yeni sorumluluklar da getirmişti. Bağımsızlık mücadelesinden çıkan Türkiye, harap olmuş ülkeyi ve yoksulluk içinde yaşayan halkı kalkındırmak ve refah toplumuna dönüştürmek zorundaydı. Aynı zamanda sınırlarının dışında kalan Türk nüfusun vatan topraklarına yerleştirilmesi sorunu, özellikle de Lozan Antlaşması’nın gereği olarak mübadiller konusu, Cumhuriyet’in ilk yıllarında dış ilişkiler yanında iç işlerini de ilgilendiren ve aynı zamanda ekonomik durumla doğrudan ilgili olan bir problemdi. Türkiye’nin konuyla ilgili zorunlulukları mübadiller ile sınırlı kalmamış, Balkan ülkelerinden gelen göç taleplerine olumlu bakılması, Balkan muhacirlerinin iskânları konusunu da gündeme getirmişti. Dış göç hareketlerine içerde çeşitli sebeplere dayalı olarak yapılan iskân faaliyetlerinin de eklenmesi, meseleyi daha karmaşık ve ekonomik bakımdan daha maliyetli bir duruma getirmişti. Çalışmamıza konu olan göçler, mübadele ve iskân meselesi, Cumhuriyet’in ilk çeyreğini meşgul eden mesele olarak incelenmeye değer bulunmuştur. Bu çerçevede, iskânın maliyeti ve maliyetin kaynakları konusu araştırmada detaylandırılmaya çalışılacaktır. 1923-1950 döneminde Türkiye’nin iskân işlerinde yüklendiği mali yükün, Türkiye ekonomisine etkilerinin belirlenmesi de sağlanmaya çalışılacaktır.","PeriodicalId":477338,"journal":{"name":"Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal bilimler Enstitüsü dergisi","volume":" 26","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-03-15","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140392001","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2024-03-13DOI: 10.53568/yyusbed.1394877
F. Başbuğ, Zuhal Başbuğ
Sanatçılar, sanat eserlerinin oluşmasındaki yaratım sürecinde kendilerini ifade etmelerine imkan sağlayan farklı çıkış noktalarını referans almışlardır. Sanatın toplumsal anlamda insanlar üzerinde meydana getirdiği etki, bu referans noktalarından sayılabilir. Toplumsal etki durumu sanatın bir propaganda aracına dönüşerek, kitleleri etkilemesi sonucunu doğurmuştur. Bu araştırma, güncel sanatın sanat dinamikleri özelinde geçirdiği evreler ve sanatçıların özgün çıkış yolu arayışlarından örnekleri barındırmaktadır. Araştırma, veri toplama tekniklerinden, literatür taraması ile yapılmış, ağırlıklı olarak yabancı yazarların çalışmaları referans alınarak, toplanan bilgiler bir araya getirilmiştir. Sanat kavramının teorik anlamda karşılığı, çeşitli dönemlerden ve coğrafyalardan örneklerle propaganda aracına nasıl dönüştüğü çalışmanın problemini oluşturmuştur. Çalışmanın sonunda elde edilen bulgular, sanat kavramından yola çıkarak propaganda aracına dönüşen sanat yapıtları, sanatçıların kimlik arayışları ve kitleleri etkileme prensipleri üzerinde durulmuştur. Sonuç olarak sanat kavramının kendi dönemi içinde her sanatçının çağdaş sayılabileceği, belirli bir dönemi kapsamadığı ve her dönemde sanat ve siyaset ilişkisine bağlı olarak farklı ifade araçlarına dönüşen sanat eserlerinin bulunduğu, günümüzde de bu anlayışın devam ettiği sonucuna varılmıştır.
{"title":"Propagandanın Resim Sanatındaki Görsel Dili Üzerine Bir Değerlendirme","authors":"F. Başbuğ, Zuhal Başbuğ","doi":"10.53568/yyusbed.1394877","DOIUrl":"https://doi.org/10.53568/yyusbed.1394877","url":null,"abstract":"Sanatçılar, sanat eserlerinin oluşmasındaki yaratım sürecinde kendilerini ifade etmelerine imkan sağlayan farklı çıkış noktalarını referans almışlardır. Sanatın toplumsal anlamda insanlar üzerinde meydana getirdiği etki, bu referans noktalarından sayılabilir. Toplumsal etki durumu sanatın bir propaganda aracına dönüşerek, kitleleri etkilemesi sonucunu doğurmuştur. Bu araştırma, güncel sanatın sanat dinamikleri özelinde geçirdiği evreler ve sanatçıların özgün çıkış yolu arayışlarından örnekleri barındırmaktadır. Araştırma, veri toplama tekniklerinden, literatür taraması ile yapılmış, ağırlıklı olarak yabancı yazarların çalışmaları referans alınarak, toplanan bilgiler bir araya getirilmiştir. Sanat kavramının teorik anlamda karşılığı, çeşitli dönemlerden ve coğrafyalardan örneklerle propaganda aracına nasıl dönüştüğü çalışmanın problemini oluşturmuştur. Çalışmanın sonunda elde edilen bulgular, sanat kavramından yola çıkarak propaganda aracına dönüşen sanat yapıtları, sanatçıların kimlik arayışları ve kitleleri etkileme prensipleri üzerinde durulmuştur. Sonuç olarak sanat kavramının kendi dönemi içinde her sanatçının çağdaş sayılabileceği, belirli bir dönemi kapsamadığı ve her dönemde sanat ve siyaset ilişkisine bağlı olarak farklı ifade araçlarına dönüşen sanat eserlerinin bulunduğu, günümüzde de bu anlayışın devam ettiği sonucuna varılmıştır.","PeriodicalId":477338,"journal":{"name":"Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal bilimler Enstitüsü dergisi","volume":"57 s198","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-03-13","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140393866","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2024-03-13DOI: 10.53568/yyusbed.1433338
Zübeyir Çelik, Reha Saydan
The aim of this study is to examine the research models of doctoral theses published on brands subject in 2020-2023. For this aim, the content analysis of the doctoral theses retrieved from the database of the YÖK National Thesis Centre was carried out using PRISMA 2009 Flow Diagram. Secondary data sources obtained from 85 doctoral theses evaluated were analyzed using VOSviewer and UCINET programs. As a result of the analyses, a total of 40 brand concepts were evaluated in the research models of doctoral theses published on brand concepts. It can be seen that some similar brand concepts have been evaluated in the research models of relevant theses in all years. Brand loyalty, brand equity, brand image, brand quality, brand trust, brand satisfaction, brand experience, brand awareness, brand attitude and brand love are the common motor structures with high link strength that are evaluated in most of the dissertations. However, the concepts of brand loyalty, brand trust, brand quality, brand equity and brand image, which have a higher number of direct ties and eigenvector values, are the leading actors. The results of the study are discussed and implications are provided.
{"title":"A Systematic Review of the Research Models of Brands Subject Doctoral Theses Published in 2020-2023 at the YÖK National Thesis Center","authors":"Zübeyir Çelik, Reha Saydan","doi":"10.53568/yyusbed.1433338","DOIUrl":"https://doi.org/10.53568/yyusbed.1433338","url":null,"abstract":"The aim of this study is to examine the research models of doctoral theses published on brands subject in 2020-2023. For this aim, the content analysis of the doctoral theses retrieved from the database of the YÖK National Thesis Centre was carried out using PRISMA 2009 Flow Diagram. Secondary data sources obtained from 85 doctoral theses evaluated were analyzed using VOSviewer and UCINET programs. As a result of the analyses, a total of 40 brand concepts were evaluated in the research models of doctoral theses published on brand concepts. It can be seen that some similar brand concepts have been evaluated in the research models of relevant theses in all years. Brand loyalty, brand equity, brand image, brand quality, brand trust, brand satisfaction, brand experience, brand awareness, brand attitude and brand love are the common motor structures with high link strength that are evaluated in most of the dissertations. However, the concepts of brand loyalty, brand trust, brand quality, brand equity and brand image, which have a higher number of direct ties and eigenvector values, are the leading actors. The results of the study are discussed and implications are provided.","PeriodicalId":477338,"journal":{"name":"Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal bilimler Enstitüsü dergisi","volume":"195 4","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-03-13","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140393369","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2024-03-12DOI: 10.53568/yyusbed.1420962
Cihan Oruç
Hindistan kadim tarihi boyunca birçok kültür ve medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Bu durum, bölgede farklı inanç gruplarının bir arada yaşamasını gerektirmişti. Bölgedeki yerli halkın Vedizm ve Brahmanizm gibi inanç sistemlerine itibar etmesi Hinduizm’i oldukça fazla etkilemişti. Hinduların tüm inanışları çok tanrılı bir yapıya sahipti. Bir süre sonra bu inanışların arasında fark gözetmek güçleşmişti. Hinduizm yerli halkın itibar ettiği Vedizm ve Brahmanizm inanışlarını da kapsar bir duruma gelmişti. Hinduların yerel dini olan Hinduizm’in süreç içerisindeki gelişimi toplum yapısına direk olarak etki etmişti. Hindistan’daki en büyük yerel din olan Hinduizm’e bağlı ruhban sınıfı ayrıcalıklı bir konumdaydı. Hinduizm ve benzer inanış sistemleri bölgedeki sosyal tabakalaşmanın temelini oluşturmuştu. Büyük nüfus kitlelerinin yönetilmesini kolaylaştırmıştı. Bu durum, din adamlarının siyasi otorite üzerinde etkisinin artmasına neden olmuştu. Hindistan’a fütuhat yoluyla gelen İslam ve ticari yollarla etki eden Hristiyanlık bölgenin dini yapısını farklılaştırmıştı. Yahudilik bölgedeki diğer semavi dinlere göre arka planda kalmıştı. Bu dinlerin birbirleriyle olan etkisi bölgeyi oldukça derinden etkilemişti. XV. yüzyılda farklı dinlere mensup birçok seyyah Hindistan’a gitmişti. Seyyahlar bölgenin inanç durumuna dikkat çekerek dinin yerel halk üzerindeki etkisini ortaya koymuştu.
{"title":"XV. Yüzyıl Seyyahlarının Gözünden Hindistan’da Dini Hayat","authors":"Cihan Oruç","doi":"10.53568/yyusbed.1420962","DOIUrl":"https://doi.org/10.53568/yyusbed.1420962","url":null,"abstract":"Hindistan kadim tarihi boyunca birçok kültür ve medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Bu durum, bölgede farklı inanç gruplarının bir arada yaşamasını gerektirmişti. Bölgedeki yerli halkın Vedizm ve Brahmanizm gibi inanç sistemlerine itibar etmesi Hinduizm’i oldukça fazla etkilemişti. Hinduların tüm inanışları çok tanrılı bir yapıya sahipti. Bir süre sonra bu inanışların arasında fark gözetmek güçleşmişti. Hinduizm yerli halkın itibar ettiği Vedizm ve Brahmanizm inanışlarını da kapsar bir duruma gelmişti. Hinduların yerel dini olan Hinduizm’in süreç içerisindeki gelişimi toplum yapısına direk olarak etki etmişti. Hindistan’daki en büyük yerel din olan Hinduizm’e bağlı ruhban sınıfı ayrıcalıklı bir konumdaydı. Hinduizm ve benzer inanış sistemleri bölgedeki sosyal tabakalaşmanın temelini oluşturmuştu. Büyük nüfus kitlelerinin yönetilmesini kolaylaştırmıştı. Bu durum, din adamlarının siyasi otorite üzerinde etkisinin artmasına neden olmuştu. Hindistan’a fütuhat yoluyla gelen İslam ve ticari yollarla etki eden Hristiyanlık bölgenin dini yapısını farklılaştırmıştı. Yahudilik bölgedeki diğer semavi dinlere göre arka planda kalmıştı. Bu dinlerin birbirleriyle olan etkisi bölgeyi oldukça derinden etkilemişti. XV. yüzyılda farklı dinlere mensup birçok seyyah Hindistan’a gitmişti. Seyyahlar bölgenin inanç durumuna dikkat çekerek dinin yerel halk üzerindeki etkisini ortaya koymuştu.","PeriodicalId":477338,"journal":{"name":"Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal bilimler Enstitüsü dergisi","volume":"43 S206","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-03-12","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140395002","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2024-03-09DOI: 10.53568/yyusbed.1428495
Mehmet Özgüden
Antigone, “ölüm üzerinden” daha doğrusu “bir ölünün gömülüp gömülmemesi” üzerindenbir kadın ile bir kralın siyasal çatışmasını işleyen ve sayısız yoruma konu olan en ünlü tragedyalardan biridir. Sophokles'in yarattığı Antigone karakteri,toplumdaki dışlanmış konumu nedeniyle polise yönelik egemen bakış açısına karşı meydan okuyan aykırı bir kadını temsil eder. Buna karşın yeni kral olan Creon ise kendi kişisel iktidarı ile devletin iktidarını özdeşleştirerek polisin yazısız-geleneksel yasalarına karşı katı bir siyasal tavır sergileyen bir yöneticiyi temsil eder. Creon, vatan haini ilan ettiği Antigone’nin erkek kardeşinin cesedinin gömülmesini devletin çıkarlarını korumak adına yasaklayan bir yasa çıkarır. Sophokles, Creon’un yasağına karşı gelerek ne pahasına olursa olsun kardeşinin cesedinin gömmek isteyen Antigone karakteri aracılığıyla sivil itaatsizliğin temelleri yanında, devletin temellerini ve sınırlarını tartışma konusu yaparakyasaya ve devlete itaat yükümlülüğünün sınırlarını sorgulamıştır. Bu bağlamda Antigone yasanın doğası, siyaset ve siyasal yükümlülük hakkındaki temel soruları gündeme getiren siyasal bir oyundur. Bu makalenin amacı da bu tartışmaları ve soruları ele alarak analiz edebilmektir. Makalenin önemi ise Antıgone tragedyasını, tarihsel, toplumsal, siyasal ve kültürel bağlamı ve arka planını da değinerek analiz edebilmektir.
{"title":"Antigone: Bir Ölü Üzerinden Siyaset, Meşruiyet ve Devlet","authors":"Mehmet Özgüden","doi":"10.53568/yyusbed.1428495","DOIUrl":"https://doi.org/10.53568/yyusbed.1428495","url":null,"abstract":"Antigone, “ölüm üzerinden” daha doğrusu “bir ölünün gömülüp gömülmemesi” üzerindenbir kadın ile bir kralın siyasal çatışmasını işleyen ve sayısız yoruma konu olan en ünlü tragedyalardan biridir. Sophokles'in yarattığı Antigone karakteri,toplumdaki dışlanmış konumu nedeniyle polise yönelik egemen bakış açısına karşı meydan okuyan aykırı bir kadını temsil eder. Buna karşın yeni kral olan Creon ise kendi kişisel iktidarı ile devletin iktidarını özdeşleştirerek polisin yazısız-geleneksel yasalarına karşı katı bir siyasal tavır sergileyen bir yöneticiyi temsil eder. Creon, vatan haini ilan ettiği Antigone’nin erkek kardeşinin cesedinin gömülmesini devletin çıkarlarını korumak adına yasaklayan bir yasa çıkarır. Sophokles, Creon’un yasağına karşı gelerek ne pahasına olursa olsun kardeşinin cesedinin gömmek isteyen Antigone karakteri aracılığıyla sivil itaatsizliğin temelleri yanında, devletin temellerini ve sınırlarını tartışma konusu yaparakyasaya ve devlete itaat yükümlülüğünün sınırlarını sorgulamıştır. Bu bağlamda Antigone yasanın doğası, siyaset ve siyasal yükümlülük hakkındaki temel soruları gündeme getiren siyasal bir oyundur. Bu makalenin amacı da bu tartışmaları ve soruları ele alarak analiz edebilmektir. Makalenin önemi ise Antıgone tragedyasını, tarihsel, toplumsal, siyasal ve kültürel bağlamı ve arka planını da değinerek analiz edebilmektir.","PeriodicalId":477338,"journal":{"name":"Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal bilimler Enstitüsü dergisi","volume":"4 2","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-03-09","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140396540","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2024-03-02DOI: 10.53568/yyusbed.1438534
Recep Emin Gül
Bu çalışma, 2022 yılında YouTube üzerinden paylaşılan bir videoda aktarılan; ancak 2023 yılının başlarında Twitter’daki bir haber sitesinin paylaşımıyla Türkiye’nin gündemine giren Hz. Peygamber ile Hz. Meryem evliliğine dair rivayeti konu edinmektedir. Çalışmanın amacı sanal alemde paylaşılan rivayetlerin sıhhati ve kaynağı noktasında problemler olabileceğine dikkat çekmektir. Mezkûr amacı yerine getirebilmek için öncelikle ilgili rivayetin sanal alemdeki seyri ele alınmış, ardından ise rivayetin tahrîc ve tahlîli yapılmıştır. Tahrîc esnasında sadece temel hadis kaynakları kapsama dâhil edilmiş; tahlîlde ise senet ve metin tenkîdi yöntemleri uygulanmıştır. Çalışma neticesinde ilgili rivayeti içeren videoya dair paylaşımın bir günde Türkiye’nin gündemine girdiği, dört milyondan fazla kişi tarafından izlendiği ve farklı kesimlerin tepkisine sebep olduğu tespit edilmiştir. Yapılan tahrîc sonrasında rivayetin, Taberânî’nin Mu‘cemü’l-kebîr’i ve Mu‘cemü’l-evsat’ı ile İbnü’s-Sünnî’nin Amelü’l-yevm ve’l-leyle adlı eserlerinde, Ebû Ümâme, Sa‘d b. Cünâde, Hz. Aişe, Ebû Hüreyre ve İbn Ebî Revvâd’dan gelen beş tarikinin bulunduğu görülmüştür. Senet ve metin tenkîdi sonucunda ise rivayetin tüm senetlerinin farklı nedenlerle zayıf olduğu, metin açısından da bazı problemleri barındırdığı; dolayısıyla rivayetin sahih olmadığı ortaya çıkmıştır.
{"title":"Merdûd Bir Rivayetin Sanal Alemdeki Serencâmı: Hz. Peygamber’in Hz. Meryem ile Evleneceğine Dair Rivayetin Tahrîc ve Tahlîli","authors":"Recep Emin Gül","doi":"10.53568/yyusbed.1438534","DOIUrl":"https://doi.org/10.53568/yyusbed.1438534","url":null,"abstract":"Bu çalışma, 2022 yılında YouTube üzerinden paylaşılan bir videoda aktarılan; ancak 2023 yılının başlarında Twitter’daki bir haber sitesinin paylaşımıyla Türkiye’nin gündemine giren Hz. Peygamber ile Hz. Meryem evliliğine dair rivayeti konu edinmektedir. Çalışmanın amacı sanal alemde paylaşılan rivayetlerin sıhhati ve kaynağı noktasında problemler olabileceğine dikkat çekmektir. Mezkûr amacı yerine getirebilmek için öncelikle ilgili rivayetin sanal alemdeki seyri ele alınmış, ardından ise rivayetin tahrîc ve tahlîli yapılmıştır. Tahrîc esnasında sadece temel hadis kaynakları kapsama dâhil edilmiş; tahlîlde ise senet ve metin tenkîdi yöntemleri uygulanmıştır. Çalışma neticesinde ilgili rivayeti içeren videoya dair paylaşımın bir günde Türkiye’nin gündemine girdiği, dört milyondan fazla kişi tarafından izlendiği ve farklı kesimlerin tepkisine sebep olduğu tespit edilmiştir. Yapılan tahrîc sonrasında rivayetin, Taberânî’nin Mu‘cemü’l-kebîr’i ve Mu‘cemü’l-evsat’ı ile İbnü’s-Sünnî’nin Amelü’l-yevm ve’l-leyle adlı eserlerinde, Ebû Ümâme, Sa‘d b. Cünâde, Hz. Aişe, Ebû Hüreyre ve İbn Ebî Revvâd’dan gelen beş tarikinin bulunduğu görülmüştür. Senet ve metin tenkîdi sonucunda ise rivayetin tüm senetlerinin farklı nedenlerle zayıf olduğu, metin açısından da bazı problemleri barındırdığı; dolayısıyla rivayetin sahih olmadığı ortaya çıkmıştır.","PeriodicalId":477338,"journal":{"name":"Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal bilimler Enstitüsü dergisi","volume":"66 4","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-03-02","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140398322","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2024-02-24DOI: 10.53568/yyusbed.1409908
Mustafa Köksal
Moğol İstilası Türk ve İslâm coğrafyasında etkisi yüzyıllar süren ve tarihin hafızasında bugün bile canlılığını koruyan büyük bir yıkımdır. Sultan Alâeddin Muhammed’in yanlış savaş stratejilerine rağmen Harezmşahlar Devleti’nin uhdesinde bulunan şehirlerin tamamına yakının Moğolların saldırılarına karşı topyekün bir mücadele sergilemeleri takdire şayandır. İşte bu direniş örneklerinden biri de şüphesiz Seyhun Nehri kıyısında bulunan Hocend şehrinin savunmasıdır. Şehrin emiri Timur Melik’in az sayıda askeri ile yaptığı savunma ve son ana kadar verdiği mücadeleyle çok kısa süreliğine de olsa Moğolları durdurmuştur. Fakat bu durumTürk ve İslâm coğrafyasında meydana gelen ağır tahribatı engellemeye yetmedi. Timur Melik’in gösterdiği kahramanlık ve Hocend şehrini müdafaa etmesi Harezmşahlar Devleti’nin sınırları içerisinde yer alan şehirlerin Moğollara kolay kolay teslim olmadıklarının da açık bir delilidir. Çalışmamızda bu direnişin detayları ve Timur Melik’in hayatı hakkında kaynaklarda yer alan bilgiler ışığında değerlendirmeler yapılacaktır.
{"title":"Harezmşah-Moğol İlişkilerinin Bozulması ve Sonrasında Harezmşahların Moğol Saldırılarına Karşı Gösterdiği Önemli Bir Direniş: Hocend Savunması ve Timur Melik","authors":"Mustafa Köksal","doi":"10.53568/yyusbed.1409908","DOIUrl":"https://doi.org/10.53568/yyusbed.1409908","url":null,"abstract":"Moğol İstilası Türk ve İslâm coğrafyasında etkisi yüzyıllar süren ve tarihin hafızasında bugün bile canlılığını koruyan büyük bir yıkımdır. Sultan Alâeddin Muhammed’in yanlış savaş stratejilerine rağmen Harezmşahlar Devleti’nin uhdesinde bulunan şehirlerin tamamına yakının Moğolların saldırılarına karşı topyekün bir mücadele sergilemeleri takdire şayandır. İşte bu direniş örneklerinden biri de şüphesiz Seyhun Nehri kıyısında bulunan Hocend şehrinin savunmasıdır. Şehrin emiri Timur Melik’in az sayıda askeri ile yaptığı savunma ve son ana kadar verdiği mücadeleyle çok kısa süreliğine de olsa Moğolları durdurmuştur. Fakat bu durumTürk ve İslâm coğrafyasında meydana gelen ağır tahribatı engellemeye yetmedi. Timur Melik’in gösterdiği kahramanlık ve Hocend şehrini müdafaa etmesi Harezmşahlar Devleti’nin sınırları içerisinde yer alan şehirlerin Moğollara kolay kolay teslim olmadıklarının da açık bir delilidir. Çalışmamızda bu direnişin detayları ve Timur Melik’in hayatı hakkında kaynaklarda yer alan bilgiler ışığında değerlendirmeler yapılacaktır.","PeriodicalId":477338,"journal":{"name":"Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal bilimler Enstitüsü dergisi","volume":"58 1‐2","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-02-24","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140434179","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2024-02-23DOI: 10.53568/yyusbed.1374484
Gülşen Akkoyun Özlü
Diyarbakır tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Bu nedenle de ilim ve kültür hayatı çeşitli olmuştur. Bu durum şehirde yaşayanların sahip olduğu kitap ve bunlarla olan ilişkilerinden anlaşılmaktadır. Çalışmada öncelikle 18. yüzyıla ait Diyarbakır Şer’iyye Sicil defterlerindeki terekelerden istifade edilmiştir. Bu kapsamda 22 defterde yer alan 3.607 hüküm taranmıştır. Bu hükümlerin 138’inde 261 farklı eser 945 defa kaydedilmiştir. Ayrıca incelenen Şer’iyye sicillerinden 13’ü karma konulu, 9’u ise tereke olup bu defterler 1.286 hüküm içermektedir. Bunların yanı sıra telif eserlerden de istifade edilmiştir. Elde edilen veriler ışığında döneme ait kişilerin sahip olduğu kitaplar tespit edilmiştir. Daha sonra bu kitaplar konularına göre tasnif edilmiştir. Şer’iyye sicillerinde yer alan kitap ve sahiplerinin incelenmesi ile kitapların yer aldığı defterler, kitaba sahip olan kişiler, bu kişilerin sahip oldukları kitap sayısı, kitapların konulara göre dağılımı, hangi konulardaki kitapların daha çok okunduğu, kitap sahibi kişilerin maddi durumları, statüleri, dini mensubiyetleri, kitapların fiyatları ve mahallelere dağılımı gibi konular aydınlatılmaya çalışılmıştır.
{"title":"18. Yüzyılda Diyarbakır’da Kitaplar ve Kitap Sahipliği","authors":"Gülşen Akkoyun Özlü","doi":"10.53568/yyusbed.1374484","DOIUrl":"https://doi.org/10.53568/yyusbed.1374484","url":null,"abstract":"Diyarbakır tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Bu nedenle de ilim ve kültür hayatı çeşitli olmuştur. Bu durum şehirde yaşayanların sahip olduğu kitap ve bunlarla olan ilişkilerinden anlaşılmaktadır. Çalışmada öncelikle 18. yüzyıla ait Diyarbakır Şer’iyye Sicil defterlerindeki terekelerden istifade edilmiştir. Bu kapsamda 22 defterde yer alan 3.607 hüküm taranmıştır. Bu hükümlerin 138’inde 261 farklı eser 945 defa kaydedilmiştir. Ayrıca incelenen Şer’iyye sicillerinden 13’ü karma konulu, 9’u ise tereke olup bu defterler 1.286 hüküm içermektedir. Bunların yanı sıra telif eserlerden de istifade edilmiştir. Elde edilen veriler ışığında döneme ait kişilerin sahip olduğu kitaplar tespit edilmiştir. Daha sonra bu kitaplar konularına göre tasnif edilmiştir. Şer’iyye sicillerinde yer alan kitap ve sahiplerinin incelenmesi ile kitapların yer aldığı defterler, kitaba sahip olan kişiler, bu kişilerin sahip oldukları kitap sayısı, kitapların konulara göre dağılımı, hangi konulardaki kitapların daha çok okunduğu, kitap sahibi kişilerin maddi durumları, statüleri, dini mensubiyetleri, kitapların fiyatları ve mahallelere dağılımı gibi konular aydınlatılmaya çalışılmıştır.","PeriodicalId":477338,"journal":{"name":"Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal bilimler Enstitüsü dergisi","volume":"11 2","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-02-23","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140435669","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}