Kültürel coğrafyanın Sosyal Bilgiler öğretmenleri tarafından ne düzeyde bilindiğinin ve Sosyal Bilgiler dersinde kültürel coğrafya konusuna ne düzeyde yer verildiğinin araştırıldığı bu çalışma, Nitel araştırma yönteminden yararlanılarak yapılmış ve fenomenoloji (olgubilim) deseni kullanılmıştır. Verilerin çözümlenmesinde betimsel analiz tekniğinden yararlanılmıştır. Bu çalışma 2021-2022 eğitim öğretim döneminde Ankara’daki 40 ortaokulda görev yapmakta olan 50 Sosyal Bilgiler öğretmeniyle gerçekleştirilmiştir. Sosyal Bilgiler öğretmenlerine cevaplandırmaları için temelde 10 sorudan oluşan, ilk üç sorudaki alt sorularla birlikte toplamda 16 açık uçlu sorudan oluşan yarı yapılandırılmış görüşme formu geliştirilmiştir. Bu sorular, problem cümlesi ve alt problemler temel alınarak oluşturulmuştur. Sorulara verilen yazılı yanıtlardan yola çıkılarak tekrarlanan görüşler belirlenmiş, bu görüşler tema haline getirilerek frekans ve yüzde değerleriyle birlikte yorumlanmıştır. Bu araştırmadan elde edilen sonuçlara göre kültürel coğrafyanın Sosyal Bilgiler öğretmenleri tarafından yeterli düzeyde bilinmediği sonucuna ulaşılmıştır. Özellikle kültürel coğrafyanın tanımında yetersizliklerin olduğu sonucuna ulaşılmış ve kültürel coğrafya ile ilgili anlam karmaşası yaşadıkları görülmüştür. Kültürel coğrafyada; coğrafyanın kültüre olan etkisinin yanı sıra, kültürün de coğrafyaya etkisi olduğunu belirten öğretmen görüşlerinin sınırlı kaldığı görülmüştür. Coğrafi özellikler ve iklimsel etkilerin kültür üzerinde etkili olduğunu belirten öğretmenlerin oranı ise daha fazla öne çıkmıştır. Sosyal Bilgiler öğretmenlerinin önemli bir bölümünün, kültürel coğrafyanın Sosyal Bilgiler dersinde ele alınışında daha çok coğrafi etkilerin, coğrafi özelliklerin kültüre olan etkisinin öne çıkarılmış olduğundan bahsettikleri görülmüştür. Kültürel coğrafya oldukça kapsamlı ve geniş içeriklere sahip bir alandır. Bu yönüyle Sosyal Bilgiler dersinde daha etkili ve görsel temalarla zenginleştirilerek öğretilebilirse ve yeni bir ünite başlığı halinde ele alınabilirse, öğrenciler tarafından daha anlaşılabilir bir hale gelecek ve hem coğrafyasını hem de kültürünü daha iyi tanıyan, seven, coğrafyasına ve kültürüne çok daha hâkim bireyler yetiştirilebilecektir.
{"title":"Kültürel Coğrafyanın Sosyal Bilgiler Dersindeki Yeri ve Önemi İle İlgili Öğretmen Görüşlerinin İncelenmesi","authors":"Merve Avci, Seyit Taşer","doi":"10.47994/usbad.1384028","DOIUrl":"https://doi.org/10.47994/usbad.1384028","url":null,"abstract":"Kültürel coğrafyanın Sosyal Bilgiler öğretmenleri tarafından ne düzeyde bilindiğinin ve Sosyal Bilgiler dersinde kültürel coğrafya konusuna ne düzeyde yer verildiğinin araştırıldığı bu çalışma, Nitel araştırma yönteminden yararlanılarak yapılmış ve fenomenoloji (olgubilim) deseni kullanılmıştır. Verilerin çözümlenmesinde betimsel analiz tekniğinden yararlanılmıştır. Bu çalışma 2021-2022 eğitim öğretim döneminde Ankara’daki 40 ortaokulda görev yapmakta olan 50 Sosyal Bilgiler öğretmeniyle gerçekleştirilmiştir. Sosyal Bilgiler öğretmenlerine cevaplandırmaları için temelde 10 sorudan oluşan, ilk üç sorudaki alt sorularla birlikte toplamda 16 açık uçlu sorudan oluşan yarı yapılandırılmış görüşme formu geliştirilmiştir. Bu sorular, problem cümlesi ve alt problemler temel alınarak oluşturulmuştur. Sorulara verilen yazılı yanıtlardan yola çıkılarak tekrarlanan görüşler belirlenmiş, bu görüşler tema haline getirilerek frekans ve yüzde değerleriyle birlikte yorumlanmıştır. Bu araştırmadan elde edilen sonuçlara göre kültürel coğrafyanın Sosyal Bilgiler öğretmenleri tarafından yeterli düzeyde bilinmediği sonucuna ulaşılmıştır. Özellikle kültürel coğrafyanın tanımında yetersizliklerin olduğu sonucuna ulaşılmış ve kültürel coğrafya ile ilgili anlam karmaşası yaşadıkları görülmüştür. Kültürel coğrafyada; coğrafyanın kültüre olan etkisinin yanı sıra, kültürün de coğrafyaya etkisi olduğunu belirten öğretmen görüşlerinin sınırlı kaldığı görülmüştür. Coğrafi özellikler ve iklimsel etkilerin kültür üzerinde etkili olduğunu belirten öğretmenlerin oranı ise daha fazla öne çıkmıştır. Sosyal Bilgiler öğretmenlerinin önemli bir bölümünün, kültürel coğrafyanın Sosyal Bilgiler dersinde ele alınışında daha çok coğrafi etkilerin, coğrafi özelliklerin kültüre olan etkisinin öne çıkarılmış olduğundan bahsettikleri görülmüştür. Kültürel coğrafya oldukça kapsamlı ve geniş içeriklere sahip bir alandır. Bu yönüyle Sosyal Bilgiler dersinde daha etkili ve görsel temalarla zenginleştirilerek öğretilebilirse ve yeni bir ünite başlığı halinde ele alınabilirse, öğrenciler tarafından daha anlaşılabilir bir hale gelecek ve hem coğrafyasını hem de kültürünü daha iyi tanıyan, seven, coğrafyasına ve kültürüne çok daha hâkim bireyler yetiştirilebilecektir.","PeriodicalId":164627,"journal":{"name":"Uluslararası Sosyal Bilimler Akademi Dergisi","volume":"81 3","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-02-02","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139870566","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Bu çalışma, internet bağımlılığına yönelik sosyal temsilleri incelemeyi amaçlamaktadır. Gündelik hayatta kullanılan ve bilimsel bilgi temelli ele alınabilen “internet bağımlılığı” bilgisinin içeriğine dair toplum gözünden ayrıntılı bir bilgi edinebilmeye çalışılmıştır. Çalışmanın ana temalarını; internet bağımlılığının bir bağımlılık türü olup olmaması ve hangi türe dahil edilmesi, kimlerde görüldüğü, nedenleri ve gerekçelerinin neler olabileceği, yol açtığı problemlerin neler olabileceği ve katılımcıların internet bağımlılığı ile sosyal temsiller kuramı arasında bağ kurabilmek adına serbest çağrışım yönteminin dahil olduğu internet bağımlılığı ifadesiyle akıllarına gelen 3 kelimeyi belirtmeleri ile oluşturulmuştur. Buradan katılımcıların vermiş olduğu cevaplar neticesinde internet bağımlılığı kavramına yönelik gündelik bilgi ve bilimsel bilgi içerikleri dönüşümlü olarak incelenmeye çalışılmıştır. Araştırmanın katılımcıları (örneklem); İzmir’de yaşayan, 19- 65 yaş aralığında, 7’si erkek ve 8'i kadın olmak üzere 15 kişiden oluşmaktadır. Araştırmanın amacına uygun olarak 5 açık uçlu sorudan hazırlanan görüşme formu katılımcılarla yüze yüze görüşerek uygulanmış, kaydedilen görüşmeler daha sonrasında yazıya geçirilmiştir. Elde edilen veriler, içerik analizine bağlı frekans analizi tekniğine göre analiz edilmiştir. Analiz sonucunda; internet bağımlılığının bir bağımlılık türü olarak görüldüğü ve kategorik olarak değerlendirildiğinde çoğunluğun teknolojik bağımlılık alt sınıfında yer aldığını ifade etmesi, internet bağımlılığına yatkın grubun en çok çocuklarda ve devamında ergenler, yetişkinler olarak görülmesi, internet bağımlılığının nedenleri/gerekçeleri olarak negatif psikolojik duygudurumun yaşanması ve stresin bu durumu tetikleyebileceği, internet bağımlılığının yol açtığı problemler olarak en çok romantik ilişkilerde sorunların olması ve devamında uyku sorunları ile yalan söyleme davranışının gelmesi, internet bağımlılığı denildiğinde katılımcıların akıllarına en çok sosyal medya ve paylaşmak ifadeleri gelerek internet bağımlılığının sosyal temsillerine yönelik sorulan soruları bu cevaplar ile ilişkilendirmişlerdir. Sonuçlar, internet bağımlılığına yönelik yaygın, güçlü bir sosyal temsilin olduğunu ortaya koymaktadır. “Teknoloji bağımlılığı”, “çocuklar”, “negatif psikolojik duygudurum (stres)”, “romantik ilişkilerde sorunlar”, “sosyal medya” temsilleri katılımcıların vermiş olduğu cevaplarda yüksek frekanslar olmuştur. Paylaşılan bu temsiller, bilimsel bilgi ve sağduyu bilgisinin toplumsal etkileşimlere dayanarak oluştuğu yorumunu doğurmuştur.
{"title":"İnternet Bağımlılığının Sosyal Temsilleri","authors":"Eda Deligöz","doi":"10.47994/usbad.1343125","DOIUrl":"https://doi.org/10.47994/usbad.1343125","url":null,"abstract":"Bu çalışma, internet bağımlılığına yönelik sosyal temsilleri incelemeyi amaçlamaktadır. Gündelik hayatta kullanılan ve bilimsel bilgi temelli ele alınabilen “internet bağımlılığı” bilgisinin içeriğine dair toplum gözünden ayrıntılı bir bilgi edinebilmeye çalışılmıştır. Çalışmanın ana temalarını; internet bağımlılığının bir bağımlılık türü olup olmaması ve hangi türe dahil edilmesi, kimlerde görüldüğü, nedenleri ve gerekçelerinin neler olabileceği, yol açtığı problemlerin neler olabileceği ve katılımcıların internet bağımlılığı ile sosyal temsiller kuramı arasında bağ kurabilmek adına serbest çağrışım yönteminin dahil olduğu internet bağımlılığı ifadesiyle akıllarına gelen 3 kelimeyi belirtmeleri ile oluşturulmuştur. Buradan katılımcıların vermiş olduğu cevaplar neticesinde internet bağımlılığı kavramına yönelik gündelik bilgi ve bilimsel bilgi içerikleri dönüşümlü olarak incelenmeye çalışılmıştır. Araştırmanın katılımcıları (örneklem); İzmir’de yaşayan, 19- 65 yaş aralığında, 7’si erkek ve 8'i kadın olmak üzere 15 kişiden oluşmaktadır. Araştırmanın amacına uygun olarak 5 açık uçlu sorudan hazırlanan görüşme formu katılımcılarla yüze yüze görüşerek uygulanmış, kaydedilen görüşmeler daha sonrasında yazıya geçirilmiştir. Elde edilen veriler, içerik analizine bağlı frekans analizi tekniğine göre analiz edilmiştir. Analiz sonucunda; internet bağımlılığının bir bağımlılık türü olarak görüldüğü ve kategorik olarak değerlendirildiğinde çoğunluğun teknolojik bağımlılık alt sınıfında yer aldığını ifade etmesi, internet bağımlılığına yatkın grubun en çok çocuklarda ve devamında ergenler, yetişkinler olarak görülmesi, internet bağımlılığının nedenleri/gerekçeleri olarak negatif psikolojik duygudurumun yaşanması ve stresin bu durumu tetikleyebileceği, internet bağımlılığının yol açtığı problemler olarak en çok romantik ilişkilerde sorunların olması ve devamında uyku sorunları ile yalan söyleme davranışının gelmesi, internet bağımlılığı denildiğinde katılımcıların akıllarına en çok sosyal medya ve paylaşmak ifadeleri gelerek internet bağımlılığının sosyal temsillerine yönelik sorulan soruları bu cevaplar ile ilişkilendirmişlerdir. Sonuçlar, internet bağımlılığına yönelik yaygın, güçlü bir sosyal temsilin olduğunu ortaya koymaktadır. “Teknoloji bağımlılığı”, “çocuklar”, “negatif psikolojik duygudurum (stres)”, “romantik ilişkilerde sorunlar”, “sosyal medya” temsilleri katılımcıların vermiş olduğu cevaplarda yüksek frekanslar olmuştur. Paylaşılan bu temsiller, bilimsel bilgi ve sağduyu bilgisinin toplumsal etkileşimlere dayanarak oluştuğu yorumunu doğurmuştur.","PeriodicalId":164627,"journal":{"name":"Uluslararası Sosyal Bilimler Akademi Dergisi","volume":"5 S1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-02-02","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139809187","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Kültürel coğrafyanın Sosyal Bilgiler öğretmenleri tarafından ne düzeyde bilindiğinin ve Sosyal Bilgiler dersinde kültürel coğrafya konusuna ne düzeyde yer verildiğinin araştırıldığı bu çalışma, Nitel araştırma yönteminden yararlanılarak yapılmış ve fenomenoloji (olgubilim) deseni kullanılmıştır. Verilerin çözümlenmesinde betimsel analiz tekniğinden yararlanılmıştır. Bu çalışma 2021-2022 eğitim öğretim döneminde Ankara’daki 40 ortaokulda görev yapmakta olan 50 Sosyal Bilgiler öğretmeniyle gerçekleştirilmiştir. Sosyal Bilgiler öğretmenlerine cevaplandırmaları için temelde 10 sorudan oluşan, ilk üç sorudaki alt sorularla birlikte toplamda 16 açık uçlu sorudan oluşan yarı yapılandırılmış görüşme formu geliştirilmiştir. Bu sorular, problem cümlesi ve alt problemler temel alınarak oluşturulmuştur. Sorulara verilen yazılı yanıtlardan yola çıkılarak tekrarlanan görüşler belirlenmiş, bu görüşler tema haline getirilerek frekans ve yüzde değerleriyle birlikte yorumlanmıştır. Bu araştırmadan elde edilen sonuçlara göre kültürel coğrafyanın Sosyal Bilgiler öğretmenleri tarafından yeterli düzeyde bilinmediği sonucuna ulaşılmıştır. Özellikle kültürel coğrafyanın tanımında yetersizliklerin olduğu sonucuna ulaşılmış ve kültürel coğrafya ile ilgili anlam karmaşası yaşadıkları görülmüştür. Kültürel coğrafyada; coğrafyanın kültüre olan etkisinin yanı sıra, kültürün de coğrafyaya etkisi olduğunu belirten öğretmen görüşlerinin sınırlı kaldığı görülmüştür. Coğrafi özellikler ve iklimsel etkilerin kültür üzerinde etkili olduğunu belirten öğretmenlerin oranı ise daha fazla öne çıkmıştır. Sosyal Bilgiler öğretmenlerinin önemli bir bölümünün, kültürel coğrafyanın Sosyal Bilgiler dersinde ele alınışında daha çok coğrafi etkilerin, coğrafi özelliklerin kültüre olan etkisinin öne çıkarılmış olduğundan bahsettikleri görülmüştür. Kültürel coğrafya oldukça kapsamlı ve geniş içeriklere sahip bir alandır. Bu yönüyle Sosyal Bilgiler dersinde daha etkili ve görsel temalarla zenginleştirilerek öğretilebilirse ve yeni bir ünite başlığı halinde ele alınabilirse, öğrenciler tarafından daha anlaşılabilir bir hale gelecek ve hem coğrafyasını hem de kültürünü daha iyi tanıyan, seven, coğrafyasına ve kültürüne çok daha hâkim bireyler yetiştirilebilecektir.
{"title":"Kültürel Coğrafyanın Sosyal Bilgiler Dersindeki Yeri ve Önemi İle İlgili Öğretmen Görüşlerinin İncelenmesi","authors":"Merve Avci, Seyit Taşer","doi":"10.47994/usbad.1384028","DOIUrl":"https://doi.org/10.47994/usbad.1384028","url":null,"abstract":"Kültürel coğrafyanın Sosyal Bilgiler öğretmenleri tarafından ne düzeyde bilindiğinin ve Sosyal Bilgiler dersinde kültürel coğrafya konusuna ne düzeyde yer verildiğinin araştırıldığı bu çalışma, Nitel araştırma yönteminden yararlanılarak yapılmış ve fenomenoloji (olgubilim) deseni kullanılmıştır. Verilerin çözümlenmesinde betimsel analiz tekniğinden yararlanılmıştır. Bu çalışma 2021-2022 eğitim öğretim döneminde Ankara’daki 40 ortaokulda görev yapmakta olan 50 Sosyal Bilgiler öğretmeniyle gerçekleştirilmiştir. Sosyal Bilgiler öğretmenlerine cevaplandırmaları için temelde 10 sorudan oluşan, ilk üç sorudaki alt sorularla birlikte toplamda 16 açık uçlu sorudan oluşan yarı yapılandırılmış görüşme formu geliştirilmiştir. Bu sorular, problem cümlesi ve alt problemler temel alınarak oluşturulmuştur. Sorulara verilen yazılı yanıtlardan yola çıkılarak tekrarlanan görüşler belirlenmiş, bu görüşler tema haline getirilerek frekans ve yüzde değerleriyle birlikte yorumlanmıştır. Bu araştırmadan elde edilen sonuçlara göre kültürel coğrafyanın Sosyal Bilgiler öğretmenleri tarafından yeterli düzeyde bilinmediği sonucuna ulaşılmıştır. Özellikle kültürel coğrafyanın tanımında yetersizliklerin olduğu sonucuna ulaşılmış ve kültürel coğrafya ile ilgili anlam karmaşası yaşadıkları görülmüştür. Kültürel coğrafyada; coğrafyanın kültüre olan etkisinin yanı sıra, kültürün de coğrafyaya etkisi olduğunu belirten öğretmen görüşlerinin sınırlı kaldığı görülmüştür. Coğrafi özellikler ve iklimsel etkilerin kültür üzerinde etkili olduğunu belirten öğretmenlerin oranı ise daha fazla öne çıkmıştır. Sosyal Bilgiler öğretmenlerinin önemli bir bölümünün, kültürel coğrafyanın Sosyal Bilgiler dersinde ele alınışında daha çok coğrafi etkilerin, coğrafi özelliklerin kültüre olan etkisinin öne çıkarılmış olduğundan bahsettikleri görülmüştür. Kültürel coğrafya oldukça kapsamlı ve geniş içeriklere sahip bir alandır. Bu yönüyle Sosyal Bilgiler dersinde daha etkili ve görsel temalarla zenginleştirilerek öğretilebilirse ve yeni bir ünite başlığı halinde ele alınabilirse, öğrenciler tarafından daha anlaşılabilir bir hale gelecek ve hem coğrafyasını hem de kültürünü daha iyi tanıyan, seven, coğrafyasına ve kültürüne çok daha hâkim bireyler yetiştirilebilecektir.","PeriodicalId":164627,"journal":{"name":"Uluslararası Sosyal Bilimler Akademi Dergisi","volume":"82 12","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-02-02","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139810861","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Bu çalışmada, hemşirelik eğitimi üzerine yapılan lisansüstü tezlerin farklı değişkenler açısından eğilimlerini ortaya koymak amaçlanmıştır. Çalışmada nitel araştırma desenlerinden biri olan doküman incelemesi yöntemi kullanılmıştır. Ulusal Tez Merkezi veri tabanında, 2000-2023 yılları arasında yayınlanmış olan lisansüstü tezler “Hemşirelik Eğitimi” ve “Nurse Education” anahtar kelimeleri kullanılarak taranmıştır. Veri tabanından, 54 teze ulaşılmıştır. Araştırmada dahil edilme kriterlerini karşılayan 45 lisansüstü tez değerlendirmeye alınmış ve betimsel içerik analizi yöntemiyle çözümlenmiştir. Dahil edilen araştırmaların %53,4’ü yüksek lisans, %46,6’sı ise doktora tezi olup, en çok araştırma 2019 yılında yapılmıştır. Hemşirelik eğitimi üzerine yapılan lisansüstü tezlerde; %47’sinde en çok ön test son test kontrol gruplu deneysel desen kullanıldığı, yayın dillerinin ise tamamının Türkçe olduğu saptanmıştır. Lisansüstü tezlerin çoğunluğu erişime açıktır. Türkiye genelinde tüm üniversiteler kapsama alındığında az sayıda üniversitede hemşirelik eğitimi konusunun çalışıldığı, üniversiteler arasında ise en çok %8,88 Ege Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi ve Hacettepe Üniversitesi’nde konu alanında çalışıldığı görülmektedir. Ayrıca en sık kullanılan anahtar kelimenin ise “hemşirelik eğitimi” olduğu saptanmıştır. Hemşirelik eğitimi konulu lisansüstü tez sayısının istendik düzeyde olmadığı belirlenmiş olup, bunun arttırılması hemşirelik eğitiminin geleceği açısından oldukça önem taşımaktadır. Gelecekte planlanan araştırmalarda tema, araştırma deseni seçiminde; bu çalışma bulgularının dikkate alınması, hemşirelik eğitimi alanında üretilen bilimsel bilginin kalitesini artıracaktır. Bununla birlikte, sınırlı sayıda araştırma olması nedeniyle hemşirelik eğitimi araştırmalarının desteklenmesi ve yaygınlaştırılması önerilmektedir.
{"title":"Hemşirelik Eğitimi Üzerine 2000-2023 Yılları Arasında Yapılan Lisansüstü Tezlerin Eğilimleri: Bir İçerik Analizi","authors":"Elif Kocaağalar Akince, D. Güngör","doi":"10.47994/usbad.1334253","DOIUrl":"https://doi.org/10.47994/usbad.1334253","url":null,"abstract":"Bu çalışmada, hemşirelik eğitimi üzerine yapılan lisansüstü tezlerin farklı değişkenler açısından eğilimlerini ortaya koymak amaçlanmıştır. Çalışmada nitel araştırma desenlerinden biri olan doküman incelemesi yöntemi kullanılmıştır. Ulusal Tez Merkezi veri tabanında, 2000-2023 yılları arasında yayınlanmış olan lisansüstü tezler “Hemşirelik Eğitimi” ve “Nurse Education” anahtar kelimeleri kullanılarak taranmıştır. Veri tabanından, 54 teze ulaşılmıştır. Araştırmada dahil edilme kriterlerini karşılayan 45 lisansüstü tez değerlendirmeye alınmış ve betimsel içerik analizi yöntemiyle çözümlenmiştir. Dahil edilen araştırmaların %53,4’ü yüksek lisans, %46,6’sı ise doktora tezi olup, en çok araştırma 2019 yılında yapılmıştır. Hemşirelik eğitimi üzerine yapılan lisansüstü tezlerde; %47’sinde en çok ön test son test kontrol gruplu deneysel desen kullanıldığı, yayın dillerinin ise tamamının Türkçe olduğu saptanmıştır. Lisansüstü tezlerin çoğunluğu erişime açıktır. Türkiye genelinde tüm üniversiteler kapsama alındığında az sayıda üniversitede hemşirelik eğitimi konusunun çalışıldığı, üniversiteler arasında ise en çok %8,88 Ege Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi ve Hacettepe Üniversitesi’nde konu alanında çalışıldığı görülmektedir. Ayrıca en sık kullanılan anahtar kelimenin ise “hemşirelik eğitimi” olduğu saptanmıştır. Hemşirelik eğitimi konulu lisansüstü tez sayısının istendik düzeyde olmadığı belirlenmiş olup, bunun arttırılması hemşirelik eğitiminin geleceği açısından oldukça önem taşımaktadır. Gelecekte planlanan araştırmalarda tema, araştırma deseni seçiminde; bu çalışma bulgularının dikkate alınması, hemşirelik eğitimi alanında üretilen bilimsel bilginin kalitesini artıracaktır. Bununla birlikte, sınırlı sayıda araştırma olması nedeniyle hemşirelik eğitimi araştırmalarının desteklenmesi ve yaygınlaştırılması önerilmektedir.","PeriodicalId":164627,"journal":{"name":"Uluslararası Sosyal Bilimler Akademi Dergisi","volume":"26 5","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-01-25","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139596471","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Murat Demi̇rkol, Mukadder BOYDAK ÖZAN, Ahmet Alper Karagözoğlu
örgüt yararına sergiledikleri etik dışı davranışlara ilişkin görüşlerini incelemektir. Bu çalışma nitel araştırma yöntemlerinden olgu bilim (fenomenoloji) deseninde tasarlanmıştır. Araştırma 2022-2023 eğitim öğretim yılında Fırat Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Eğitim Yönetimi alanında tezsiz yüksek lisans eğitimi gören 38 öğretmen ile gönüllü olarak yürütülmüştür. Araştırmada öğretmenlerin görüşlerini belirleyebilmek amacı ile yarı yapılandırılmış görüşme formu geliştirilmiş ve betimsel analiz yöntemi kullanılmıştır. Öğretmenlerden alınan görüşler çerçevesinde, okul müdürlerinin örgüt yararına sergilediği etik dışı davranışların; kuruma maddi kaynak sağlamak, kurum imajını korumak, siyasilerin ve paydaşların baskısını önlemek amacıyla yapıldığı bulgusuna ulaşılmıştır. Katılımcıların etik ilkeler konusunda hassas olduğu görülmektedir. Okul müdürünün örgüt yararına sergilediği etik dışı davranışların, örgütün; işleyişini bozabileceği, kültürüne ve imajına zarar vereceği, itibar yitimine uğratacağı ifade edilmektedir. Araştırmada elde edilen başka bir bulgu, katılımcıların; örgüt yararına etik olmayan davranışların örgüte büyük zarar vereceğini hukuki sorunlarla karşı karşıya kalınabileceği algısına sahip oldukları göstermektedir.
{"title":"OKULLARDA KARŞILAŞILAN ÖRGÜT YANLISI ETİK OLMAYAN DAVRANIŞLAR HAKKINDA ÖĞRETMEN GÖRÜŞLERİ","authors":"Murat Demi̇rkol, Mukadder BOYDAK ÖZAN, Ahmet Alper Karagözoğlu","doi":"10.47994/usbad.1328618","DOIUrl":"https://doi.org/10.47994/usbad.1328618","url":null,"abstract":"örgüt yararına sergiledikleri etik dışı davranışlara ilişkin görüşlerini incelemektir. Bu çalışma nitel araştırma yöntemlerinden olgu bilim (fenomenoloji) deseninde tasarlanmıştır. Araştırma 2022-2023 eğitim öğretim yılında Fırat Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Eğitim Yönetimi alanında tezsiz yüksek lisans eğitimi gören 38 öğretmen ile gönüllü olarak yürütülmüştür. Araştırmada öğretmenlerin görüşlerini belirleyebilmek amacı ile yarı yapılandırılmış görüşme formu geliştirilmiş ve betimsel analiz yöntemi kullanılmıştır. Öğretmenlerden alınan görüşler çerçevesinde, okul müdürlerinin örgüt yararına sergilediği etik dışı davranışların; kuruma maddi kaynak sağlamak, kurum imajını korumak, siyasilerin ve paydaşların baskısını önlemek amacıyla yapıldığı bulgusuna ulaşılmıştır. Katılımcıların etik ilkeler konusunda hassas olduğu görülmektedir. Okul müdürünün örgüt yararına sergilediği etik dışı davranışların, örgütün; işleyişini bozabileceği, kültürüne ve imajına zarar vereceği, itibar yitimine uğratacağı ifade edilmektedir. Araştırmada elde edilen başka bir bulgu, katılımcıların; örgüt yararına etik olmayan davranışların örgüte büyük zarar vereceğini hukuki sorunlarla karşı karşıya kalınabileceği algısına sahip oldukları göstermektedir.","PeriodicalId":164627,"journal":{"name":"Uluslararası Sosyal Bilimler Akademi Dergisi","volume":"25 2","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-01-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139129032","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Cryptocracy is an exchange and payment platform created and stored on the internet through encryption methods of virtual/digital currencies by using the blockchain technology. Cryptocurrencies, which are increasing in popularity in the world and whose academic literature is rapidly developing, are considered "quasi-money" because they do not perform all the functions of money. The production and access of cryptocurrencies like Bitcoin (BTC) through blockchain technology represents the pinnacle of innovation in financial technology. BTC dominates the cryptocurrency market with the highest share, which does not yet have a physical form and any central authority or mediator controlling it. The key to a digital money transfer system that is independent of a central authority and trust is cryptographic mechanisms. Since BTC enables fast money transfer, it is included in wallets by the IMF, the World Bank and some central banks. The cryptocurrency system has divided the Islamic world, like the Western world, into two or even three fronts. This study aims to draw a framework for some strong (S), weak (W), opportunistic (O) and threatening (T) aspects of cryptocurrencies.
{"title":"Anatomy Of Cryptocurrencies","authors":"İrfan Kalayci","doi":"10.47994/usbad.1385275","DOIUrl":"https://doi.org/10.47994/usbad.1385275","url":null,"abstract":"Cryptocracy is an exchange and payment platform created and stored on the internet through encryption methods of virtual/digital currencies by using the blockchain technology. Cryptocurrencies, which are increasing in popularity in the world and whose academic literature is rapidly developing, are considered \"quasi-money\" because they do not perform all the functions of money. The production and access of cryptocurrencies like Bitcoin (BTC) through blockchain technology represents the pinnacle of innovation in financial technology. BTC dominates the cryptocurrency market with the highest share, which does not yet have a physical form and any central authority or mediator controlling it. The key to a digital money transfer system that is independent of a central authority and trust is cryptographic mechanisms. Since BTC enables fast money transfer, it is included in wallets by the IMF, the World Bank and some central banks. The cryptocurrency system has divided the Islamic world, like the Western world, into two or even three fronts. This study aims to draw a framework for some strong (S), weak (W), opportunistic (O) and threatening (T) aspects of cryptocurrencies.","PeriodicalId":164627,"journal":{"name":"Uluslararası Sosyal Bilimler Akademi Dergisi","volume":"31 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-12-20","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139168745","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Bu çalışma, Mart 2020'de Dünya Sağlık Örgütü tarafından pandemi olarak ilan edilen COVID-19 salgın hastalık döneminde neredeyse tüm ülkelerde ve tüm eğitim seviyelerinde hazırlıksız geçiş yapılan uzaktan eğitim uygulamalarına yönelik akademisyen tutumlarını ölçmeyi hedefleyen Uzaktan Eğitim Tutum Ölçeğinin (DEAS - Distance Education Attitudes During COVID-19) Türkçeye uyarlamasını yaparak geçerlik ve güvenirliğini sınamayı amaçlamaktadır. İngilizce versiyonu Tzivinikou, Charitaki ve Kagkara (2020) tarafından oluşturulan 10 maddelik ölçeğin Cronbach’s Alfa değeri 0,764 bulunmuştur. Araştırmanın örneklemini 2021-2022 öğretim yılı ikinci döneminde Fırat Üniversitesinde görev yapan 190 akademisyen oluşturmaktadır. Ölçekteki özgün maddeler, alanında uzman dilbilimci üç öğretim üyesi tarafından bağımsız olarak Türkçeye çevrilmiştir. Katılımcılara uygulanan Türkçe ölçekten alınan verilerle ölçeğin Kaiser-Meyer-Olkin (KMO) Barlets değerleri hesaplanmış ve faktör yapıları için doğrulayıcı faktör analizi yapılmıştır. Analizler neticesinde Kaiser-Meyer-Olkin (KMO) değeri 0,854 olarak, Cronbach’s Alfa katsayısı ise α= 0,852 olarak hesaplanmıştır. Araştırmadan elde edilen bulgular, Türkçeye uyarlanan ve AKUZET ismiyle kullanılacak “COVID-19 Döneminde Akademisyenlerin Uzaktan Eğitime Yönelik Tutumları Ölçeği”nin üniversitelerde görev yapan akademisyenler için geçerli ve yüksek derecede güvenilir olduğunu göstermektedir. Gelecekte de uygulanması muhtemel olan uzaktan eğitim uygulamalarının iyileştirilmesi açısından, farklı deneyimlere sahip akademisyenlerin uzaktan eğitime yönelik tutumlarının belirlenmesi için daha fazla sayıda ölçme değerlendirme araçlarının geliştirilmesi çalışmalarına önem verilmelidir. Araştırmada doğrulanan ölçeğin uygulanmasından elde edilecek bulguların, günümüzde artık eğitim metotlarının merkezinde yer edinen uzaktan eğitim uygulamalarının iyileştirilmesi açısından araştırmacılar, eğitimciler ve politika yapıcılar için değerli bilgiler sağlayacağına inanıyoruz.
{"title":"Covid-19 Döneminde Akademisyenlerin Uzaktan Eğitime Yönelik Tutumları Ölçeği (AKUZET): Türkçeye Uyarlama, Geçerlik Ve Güvenirlik Çalışması","authors":"Atilla Bi̇ngöl, Y. Güral","doi":"10.47994/usbad.1317808","DOIUrl":"https://doi.org/10.47994/usbad.1317808","url":null,"abstract":"Bu çalışma, Mart 2020'de Dünya Sağlık Örgütü tarafından pandemi olarak ilan edilen COVID-19 salgın hastalık döneminde neredeyse tüm ülkelerde ve tüm eğitim seviyelerinde hazırlıksız geçiş yapılan uzaktan eğitim uygulamalarına yönelik akademisyen tutumlarını ölçmeyi hedefleyen Uzaktan Eğitim Tutum Ölçeğinin (DEAS - Distance Education Attitudes During COVID-19) Türkçeye uyarlamasını yaparak geçerlik ve güvenirliğini sınamayı amaçlamaktadır. İngilizce versiyonu Tzivinikou, Charitaki ve Kagkara (2020) tarafından oluşturulan 10 maddelik ölçeğin Cronbach’s Alfa değeri 0,764 bulunmuştur. Araştırmanın örneklemini 2021-2022 öğretim yılı ikinci döneminde Fırat Üniversitesinde görev yapan 190 akademisyen oluşturmaktadır. Ölçekteki özgün maddeler, alanında uzman dilbilimci üç öğretim üyesi tarafından bağımsız olarak Türkçeye çevrilmiştir. Katılımcılara uygulanan Türkçe ölçekten alınan verilerle ölçeğin Kaiser-Meyer-Olkin (KMO) Barlets değerleri hesaplanmış ve faktör yapıları için doğrulayıcı faktör analizi yapılmıştır. Analizler neticesinde Kaiser-Meyer-Olkin (KMO) değeri 0,854 olarak, Cronbach’s Alfa katsayısı ise α= 0,852 olarak hesaplanmıştır. Araştırmadan elde edilen bulgular, Türkçeye uyarlanan ve AKUZET ismiyle kullanılacak “COVID-19 Döneminde Akademisyenlerin Uzaktan Eğitime Yönelik Tutumları Ölçeği”nin üniversitelerde görev yapan akademisyenler için geçerli ve yüksek derecede güvenilir olduğunu göstermektedir. Gelecekte de uygulanması muhtemel olan uzaktan eğitim uygulamalarının iyileştirilmesi açısından, farklı deneyimlere sahip akademisyenlerin uzaktan eğitime yönelik tutumlarının belirlenmesi için daha fazla sayıda ölçme değerlendirme araçlarının geliştirilmesi çalışmalarına önem verilmelidir. Araştırmada doğrulanan ölçeğin uygulanmasından elde edilecek bulguların, günümüzde artık eğitim metotlarının merkezinde yer edinen uzaktan eğitim uygulamalarının iyileştirilmesi açısından araştırmacılar, eğitimciler ve politika yapıcılar için değerli bilgiler sağlayacağına inanıyoruz.","PeriodicalId":164627,"journal":{"name":"Uluslararası Sosyal Bilimler Akademi Dergisi","volume":"109 10","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-12-20","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"138958633","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
This study explores Christina Rossetti's dual personality and its manifestation in her poem "Goblin Market." Rossetti's work is a reflection of the societal and religious dichotomies generated by the contradictions and complexities of the Victorian era. This study delves into Rossetti's divided psyche, shaped by her upbringing, religious influences, and idealized Victorian womanhood. The poem "Goblin Market" exemplifies Rossetti's exploration of dual identity through the contrasting characters of Laura and Lizzie. Additionally, the influence of Rossetti's parents, Gabriele and Frances, plays a significant role in her personal and artistic development, as well as the tension between their contrasting temperaments and cultural backgrounds. The role of religion in Rossetti's life and its impact on her poetry is also examined, highlighting her acceptance and critique of restrictive gender roles and ideals of purity imposed by Christianity. Furthermore, societal expectations of Victorian womanhood and their influence on Rossetti's divided self reflect the complexities of female identity in her works. Through an analysis of Rossetti's poetry, particularly "Goblin Market," the study uncovers the themes of desire, temptation, and female agency, and the utilization of vivid language and sensual imagery to depict the consequences of indulging in forbidden desires. The study also investigates the incorporation of Christian theology in the poem, drawing parallels between the biblical stories and challenging patriarchal norms and the objectification of women. The study reveals Rossetti's celebration of the female agency, sisterhood, and the breaking of conventional gender roles in her poetic exploration of the Victorian era, focusing on the embodiment of duality in her personality and its expression in "Goblin Market".
{"title":"CHRISTINA ROSSETTI’S DIVIDED PSYCHE AND IT’S REFLECTION IN HER POETRY: GOBLIN MARKET","authors":"Begüm Sude Mizrak, Tülay Dağoğlu","doi":"10.47994/usbad.1335773","DOIUrl":"https://doi.org/10.47994/usbad.1335773","url":null,"abstract":"This study explores Christina Rossetti's dual personality and its manifestation in her poem \"Goblin Market.\" Rossetti's work is a reflection of the societal and religious dichotomies generated by the contradictions and complexities of the Victorian era. This study delves into Rossetti's divided psyche, shaped by her upbringing, religious influences, and idealized Victorian womanhood. The poem \"Goblin Market\" exemplifies Rossetti's exploration of dual identity through the contrasting characters of Laura and Lizzie. Additionally, the influence of Rossetti's parents, Gabriele and Frances, plays a significant role in her personal and artistic development, as well as the tension between their contrasting temperaments and cultural backgrounds. The role of religion in Rossetti's life and its impact on her poetry is also examined, highlighting her acceptance and critique of restrictive gender roles and ideals of purity imposed by Christianity. Furthermore, societal expectations of Victorian womanhood and their influence on Rossetti's divided self reflect the complexities of female identity in her works. Through an analysis of Rossetti's poetry, particularly \"Goblin Market,\" the study uncovers the themes of desire, temptation, and female agency, and the utilization of vivid language and sensual imagery to depict the consequences of indulging in forbidden desires. The study also investigates the incorporation of Christian theology in the poem, drawing parallels between the biblical stories and challenging patriarchal norms and the objectification of women. The study reveals Rossetti's celebration of the female agency, sisterhood, and the breaking of conventional gender roles in her poetic exploration of the Victorian era, focusing on the embodiment of duality in her personality and its expression in \"Goblin Market\".","PeriodicalId":164627,"journal":{"name":"Uluslararası Sosyal Bilimler Akademi Dergisi","volume":"452 ","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-11-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139203187","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Yeni enformasyon teknolojilerinin geliştirilmesi ile birlikte dezenformasyon ve yanlış bilgi içeren veri yığınlarının tarihin hiçbir döneminde olmadığı boyutlara vardığı bilinmektedir. Dünya çapında politika yapıcılar farklı biçimlerde bu süreçten etkilenmiştir. 2016 yılında ABD’de gerçekleştirilen seçimde yaşanan veri skandalları bu sürecin kırılma noktası olmuş, Brexıt vakasının ardından birçok yeni kavram ortaya atılmıştır. Dezenformasyon ve yanlış bilgi içeren verilerin yayılması kamusal alanda politika yapıcılar ile hizmet sağlayıcılar arasında yeni bir rekabet ve gerilim alanının ortaya çıkmasına neden olmuş, dünyada hükümetler, hükümet dışı örgütler, sivil toplumla birlikte özel girişimler tarafından dezenformasyon ve sahte bilgiyle mücadelede pek çok farklı yaklaşım ve pratik uygulama geliştirilmiştir. Bu makale; doğrudan bu yeni kavram, yaklaşım ve dezenformasyon ve sahte bilgiyle mücadelede geliştirilen uygulamaları incelemeyi amaçlamaktadır. Bu amaçla sahte içeriklere maruz kalmadan önce, maruz kaldıktan sonra ve dezenformasyon ağını analiz eden uygulamalar sistematik literatür taramasıyla analiz edilmiştir. Ayrıca, dünyanın farklı coğrafyalarında çeşitli ülkeler tarafından uygulanan politika girişimleri ve Türkiye’nin dezenformasyon ve yanlış bilgiyle mücadelede alabileceği olası önlemler incelenmiştir.
{"title":"Combatting Misinformation and Disinformation; Concepts and Applications","authors":"Necmettin Mutlu","doi":"10.47994/usbad.1257491","DOIUrl":"https://doi.org/10.47994/usbad.1257491","url":null,"abstract":"Yeni enformasyon teknolojilerinin geliştirilmesi ile birlikte dezenformasyon ve yanlış bilgi içeren veri yığınlarının tarihin hiçbir döneminde olmadığı boyutlara vardığı bilinmektedir. Dünya çapında politika yapıcılar farklı biçimlerde bu süreçten etkilenmiştir. 2016 yılında ABD’de gerçekleştirilen seçimde yaşanan veri skandalları bu sürecin kırılma noktası olmuş, Brexıt vakasının ardından birçok yeni kavram ortaya atılmıştır. Dezenformasyon ve yanlış bilgi içeren verilerin yayılması kamusal alanda politika yapıcılar ile hizmet sağlayıcılar arasında yeni bir rekabet ve gerilim alanının ortaya çıkmasına neden olmuş, dünyada hükümetler, hükümet dışı örgütler, sivil toplumla birlikte özel girişimler tarafından dezenformasyon ve sahte bilgiyle mücadelede pek çok farklı yaklaşım ve pratik uygulama geliştirilmiştir. Bu makale; doğrudan bu yeni kavram, yaklaşım ve dezenformasyon ve sahte bilgiyle mücadelede geliştirilen uygulamaları incelemeyi amaçlamaktadır. Bu amaçla sahte içeriklere maruz kalmadan önce, maruz kaldıktan sonra ve dezenformasyon ağını analiz eden uygulamalar sistematik literatür taramasıyla analiz edilmiştir. Ayrıca, dünyanın farklı coğrafyalarında çeşitli ülkeler tarafından uygulanan politika girişimleri ve Türkiye’nin dezenformasyon ve yanlış bilgiyle mücadelede alabileceği olası önlemler incelenmiştir.","PeriodicalId":164627,"journal":{"name":"Uluslararası Sosyal Bilimler Akademi Dergisi","volume":"11 9","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-11-25","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139237501","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Ekofeminizm, çevre sorunları ile toplumsal cinsiyet eşitsizliği arasındaki bağlantıyı vurgulayan bir düşünce ekolüdür. Doğayı ve kadınları sistematik bir düzeyde sömüren ve ezen ataerkil kapitalist sistemi eleştirmektedir. Ayrıca çevresel yıkımın kadınlara yönelik şiddet ve sömürü ile bağlantılı olduğunu ileri sürmektedir. Dede Korkut Hikâyeleri, Türk edebiyatının en önemli eserleri arasında yer almakta ve Orta Asya'dan Anadolu'ya uzanan uzun bir geleneğe dayanmaktadır. Hikâyeler, erkek kahramanlığı ve savaşçılığı merkeze alarak sıklıkla doğa ve çevreyle kurulan ilişkiler tasvir edilmektedir. Ekofeminist bir mercekten bakıldığında pek çok açıdan değerlendirilebilir. İlk olarak, hikâyelerdeki doğa tasvirlerinin ve çevresel temaların ekofeminist analizi, insanların doğayı nasıl etkilediğini göstermektedir. Avcılık, çiftçilik ve hayvancılık, kahramanların doğayla olan ilişkilerini dengelemeleri gerektiğini belirtmektedir. Ekofeminizm, bu denge olmadan doğanın istismar edildiğini ve çevresel dengesizliklerin ortaya çıktığını savunmaktadır. İkinci olarak, ekofeminizm Dede Korkut Hikâyelerindeki kadın karakterlere uygulanabilir. Kadın karakterler sıklıkla erkekleri destekleyici roller oynamaktadırlar. Ekofeministlere göre ataerkil kültür kadınları ve çevreyi sömürmekte ve boyun eğdirmektedir. Son olarak, Dede Korkut Hikâyelerinde vurgulanan erkek kahramanlık ve savaş teması, ekofeminist bir bakış açısıyla eleştirilebilir. Erkek kahramanlık ve savaş teması, doğanın tahribatına yol açabilecek bir erkek egemenliği ve şiddet kültürünün teşvik edildiğini ima etmektedir. Bu perspektife göre, erkeklerin üstünlüğü, kadınların ve doğanın sömürülmesine ve baskı altına alınmasına katkıda bulunmaktadır. Bu makalede, Dede Korkut Hikayelerinin doğa, çevre, kadınlar ve toplum arasındaki ilişkilerin ekofeminist bir analizi yapılmaktadır. Toplumun doğa ve kadınlarla olan ilişkisini daha derinlemesine anlamak ve sürdürülebilir yaşamın teşvik edilmesi amaç edilmektedir.
{"title":"EKOFEMİNİZM BAĞLAMINDA DEDE KORKUT HİKÂYELERİNİN İNCELENMESİ","authors":"Nursu Nida Kara","doi":"10.47994/usbad.1332348","DOIUrl":"https://doi.org/10.47994/usbad.1332348","url":null,"abstract":"Ekofeminizm, çevre sorunları ile toplumsal cinsiyet eşitsizliği arasındaki bağlantıyı vurgulayan bir düşünce ekolüdür. Doğayı ve kadınları sistematik bir düzeyde sömüren ve ezen ataerkil kapitalist sistemi eleştirmektedir. Ayrıca çevresel yıkımın kadınlara yönelik şiddet ve sömürü ile bağlantılı olduğunu ileri sürmektedir. Dede Korkut Hikâyeleri, Türk edebiyatının en önemli eserleri arasında yer almakta ve Orta Asya'dan Anadolu'ya uzanan uzun bir geleneğe dayanmaktadır. Hikâyeler, erkek kahramanlığı ve savaşçılığı merkeze alarak sıklıkla doğa ve çevreyle kurulan ilişkiler tasvir edilmektedir. Ekofeminist bir mercekten bakıldığında pek çok açıdan değerlendirilebilir. İlk olarak, hikâyelerdeki doğa tasvirlerinin ve çevresel temaların ekofeminist analizi, insanların doğayı nasıl etkilediğini göstermektedir. Avcılık, çiftçilik ve hayvancılık, kahramanların doğayla olan ilişkilerini dengelemeleri gerektiğini belirtmektedir. Ekofeminizm, bu denge olmadan doğanın istismar edildiğini ve çevresel dengesizliklerin ortaya çıktığını savunmaktadır. İkinci olarak, ekofeminizm Dede Korkut Hikâyelerindeki kadın karakterlere uygulanabilir. Kadın karakterler sıklıkla erkekleri destekleyici roller oynamaktadırlar. Ekofeministlere göre ataerkil kültür kadınları ve çevreyi sömürmekte ve boyun eğdirmektedir. Son olarak, Dede Korkut Hikâyelerinde vurgulanan erkek kahramanlık ve savaş teması, ekofeminist bir bakış açısıyla eleştirilebilir. Erkek kahramanlık ve savaş teması, doğanın tahribatına yol açabilecek bir erkek egemenliği ve şiddet kültürünün teşvik edildiğini ima etmektedir. Bu perspektife göre, erkeklerin üstünlüğü, kadınların ve doğanın sömürülmesine ve baskı altına alınmasına katkıda bulunmaktadır. Bu makalede, Dede Korkut Hikayelerinin doğa, çevre, kadınlar ve toplum arasındaki ilişkilerin ekofeminist bir analizi yapılmaktadır. Toplumun doğa ve kadınlarla olan ilişkisini daha derinlemesine anlamak ve sürdürülebilir yaşamın teşvik edilmesi amaç edilmektedir.","PeriodicalId":164627,"journal":{"name":"Uluslararası Sosyal Bilimler Akademi Dergisi","volume":"139 35","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-11-25","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139237806","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}