Türkay KOTAN, Metehan ARDAHANLI, Ömer Furkan ÖZBEY
Kendiliğinden yerleşen betonlar (KYB) yüksek işlenebilirliğe sahip, vibrasyon işlemi gerektirmeyen ve donatı sıklığının fazla olduğu kalıplarda kolayca yerleşebilen bir özel beton türüdür. KYB’lerin kullanımı güzümüzde gittikçe yaygınlaşmakta olup özellikle bu tür betonlarda kullanılan yüksek çimento dozajını azaltarak maliyeti düşürmek için birçok çalışma yapılmaktadır. Betonun en yüksek maliyetli bileşeni olan çimentonun bir kısmının yerine atık ürünler kullanılması bu çalışmaların başında gelmektedir. Bu çalışmada, atık çinko cüruf tozu çimentonun yerine ağırlıkça %5, 7.5 ve 10 oranında kullanılmış olup, üretilen KYB’lerin taze beton özellikleri ile 7 ve 28 gün standart kür sonunda basınç dayanımı sonuçları incelenmiştir. Taze beton deneyleri olarak; yayılma deneyi, V-hunisi deneyi, L-kutusu deneyi ve U-kutusu deneyi gerçekleştirilmiştir. Sonuçlar incelendiğinde, atık çinko cüruf tozunun KYB taze beton özelliklerini iyileştirebildiği görülmüş olup, bu malzemenin kullanılması ile üretilen KYB betonlarının yüksek dayanıma ve kontrol betonuna eş değer basınç dayanımına sahip olduğu belirlenmiştir.
{"title":"Atık Çinko Cüruf Tozu Katkılı Kendiliğinden Yerleşen Betonların Taze Beton ve Mekanik Özelliklerinin İncelenmesi","authors":"Türkay KOTAN, Metehan ARDAHANLI, Ömer Furkan ÖZBEY","doi":"10.36306/konjes.1174194","DOIUrl":"https://doi.org/10.36306/konjes.1174194","url":null,"abstract":"Kendiliğinden yerleşen betonlar (KYB) yüksek işlenebilirliğe sahip, vibrasyon işlemi gerektirmeyen ve donatı sıklığının fazla olduğu kalıplarda kolayca yerleşebilen bir özel beton türüdür. KYB’lerin kullanımı güzümüzde gittikçe yaygınlaşmakta olup özellikle bu tür betonlarda kullanılan yüksek çimento dozajını azaltarak maliyeti düşürmek için birçok çalışma yapılmaktadır. Betonun en yüksek maliyetli bileşeni olan çimentonun bir kısmının yerine atık ürünler kullanılması bu çalışmaların başında gelmektedir. Bu çalışmada, atık çinko cüruf tozu çimentonun yerine ağırlıkça %5, 7.5 ve 10 oranında kullanılmış olup, üretilen KYB’lerin taze beton özellikleri ile 7 ve 28 gün standart kür sonunda basınç dayanımı sonuçları incelenmiştir. Taze beton deneyleri olarak; yayılma deneyi, V-hunisi deneyi, L-kutusu deneyi ve U-kutusu deneyi gerçekleştirilmiştir. Sonuçlar incelendiğinde, atık çinko cüruf tozunun KYB taze beton özelliklerini iyileştirebildiği görülmüş olup, bu malzemenin kullanılması ile üretilen KYB betonlarının yüksek dayanıma ve kontrol betonuna eş değer basınç dayanımına sahip olduğu belirlenmiştir.","PeriodicalId":17899,"journal":{"name":"Konya Journal of Engineering Sciences","volume":"53 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-06-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"135674282","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Poly(methyl methacrylate) (PMMA) has a wide variety of applications due to its attractive physical and optical properties. Due to its hydrophobic (water-repellent) character, the surface of PMMA should be modified before being used in applications. In this study, the surface of PMMA films were modified by 40.68 MHz high frequency CCP (capacitive-coupled plasma) RF system with nitrogen (N) and argon (Ar) gases. The experiments carried out under various plasma powers while the pressure and treatment time were kept constant. The wettability of the plasma treated surfaces was analyzed with contact angle and surface free energy (SFE) measurements. Also, the change in the chemical structure of the surfaces was investigated with X-ray photoelectron spectroscopy (XPS). The results showed that all plasma treatments enhanced the hydrophilicity of the surfaces and the lowest contact angle values obtained at high plasma power. The total SFE of the treated surfaces increased with power and the main contribution to total SFE came from polar components. The polar groups formation on the surface after plasma treatment was proved with XPS results. Hence, it was found that high frequency CCP RF plasmas can be used effectively to obtain hydrophilic polymer surfaces.
{"title":"YÜKSEK FREKANSLI RF PLAZMALAR İLE PMMA FİLMLERİNİN ISILABİLİRLİĞİNİN İYİLEŞTİRİLMESİ","authors":"Zahide TOSUN, Ayhan OZMEN","doi":"10.36306/konjes.1209124","DOIUrl":"https://doi.org/10.36306/konjes.1209124","url":null,"abstract":"Poly(methyl methacrylate) (PMMA) has a wide variety of applications due to its attractive physical and optical properties. Due to its hydrophobic (water-repellent) character, the surface of PMMA should be modified before being used in applications. In this study, the surface of PMMA films were modified by 40.68 MHz high frequency CCP (capacitive-coupled plasma) RF system with nitrogen (N) and argon (Ar) gases. The experiments carried out under various plasma powers while the pressure and treatment time were kept constant. The wettability of the plasma treated surfaces was analyzed with contact angle and surface free energy (SFE) measurements. Also, the change in the chemical structure of the surfaces was investigated with X-ray photoelectron spectroscopy (XPS). The results showed that all plasma treatments enhanced the hydrophilicity of the surfaces and the lowest contact angle values obtained at high plasma power. The total SFE of the treated surfaces increased with power and the main contribution to total SFE came from polar components. The polar groups formation on the surface after plasma treatment was proved with XPS results. Hence, it was found that high frequency CCP RF plasmas can be used effectively to obtain hydrophilic polymer surfaces.","PeriodicalId":17899,"journal":{"name":"Konya Journal of Engineering Sciences","volume":"23 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-06-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"135165033","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Bu çalışmada kitosan ve glukozun farklı çözücü ortamlarında belirli sıcaklık ve sürede tungstofosforik asit katalizörlüğünde tek basamakta hidrolizi ve levulinik aside dönüşümleri incelenmiştir. Katalitik dönüşüm prosesinde kütlece 1:5 oranında (yardımcı çözücü-su) sulu ortama eklenen γ-valerolakton, kitosanın levulinik aside dönüşüm verimini değiştirmezken, glukoz dönüşüm verimini yaklaşık iki katına çıkarmıştır. Sulu ortama aynı oranda 1 butil 3 metilimidazolyum hidrojensülfat ilavesinde ise hem kitosan hem de glukoz dönüşümlerinde levulinik asit verimi sırasıyla %3,7 ve %22,7’ye ulaşmıştır. Kitosanın su/1 butil-3-metilimidazolyum hidrojensülfat ortamında dönüşümü sonrası toplam indirgen şeker miktarı ve katı atığın FT-IR spektrumu incelendiğinde iyonik sıvının asidik karakterinin hidroliz ve dönüşüm üzerinde etkili olduğu görülmektedir. Katalizörsüz sulu ortamda biyokütle dönüşümünde levulinik asit oluşmazken, tungstofosforik asit kullanıldığında kitosandan %3,1, glukozdan ise %7,0 verimle levulinik asit elde edilmiştir.
{"title":"Production of Levulinic Acid from Chitosan in Different Solvent Mediums Using Tungstophosphoric Acid as Catalyst","authors":"Şeyma ÖZDEMİR, Berna NİŞ, Burçak KAYA ÖZSEL","doi":"10.36306/konjes.1202828","DOIUrl":"https://doi.org/10.36306/konjes.1202828","url":null,"abstract":"Bu çalışmada kitosan ve glukozun farklı çözücü ortamlarında belirli sıcaklık ve sürede tungstofosforik asit katalizörlüğünde tek basamakta hidrolizi ve levulinik aside dönüşümleri incelenmiştir. Katalitik dönüşüm prosesinde kütlece 1:5 oranında (yardımcı çözücü-su) sulu ortama eklenen γ-valerolakton, kitosanın levulinik aside dönüşüm verimini değiştirmezken, glukoz dönüşüm verimini yaklaşık iki katına çıkarmıştır. Sulu ortama aynı oranda 1 butil 3 metilimidazolyum hidrojensülfat ilavesinde ise hem kitosan hem de glukoz dönüşümlerinde levulinik asit verimi sırasıyla %3,7 ve %22,7’ye ulaşmıştır. Kitosanın su/1 butil-3-metilimidazolyum hidrojensülfat ortamında dönüşümü sonrası toplam indirgen şeker miktarı ve katı atığın FT-IR spektrumu incelendiğinde iyonik sıvının asidik karakterinin hidroliz ve dönüşüm üzerinde etkili olduğu görülmektedir. Katalizörsüz sulu ortamda biyokütle dönüşümünde levulinik asit oluşmazken, tungstofosforik asit kullanıldığında kitosandan %3,1, glukozdan ise %7,0 verimle levulinik asit elde edilmiştir.","PeriodicalId":17899,"journal":{"name":"Konya Journal of Engineering Sciences","volume":"102 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-06-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"135674034","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Günümüzde, polimerik nanokompozit malzemeler kompozit malzemeler içinde öncelikli olarak tercih edilen malzeme grubunda ilk sırada bulunmaktadır. Nano boyutta takviye taneciklerinin yer aldığı kompozit malzemelerin niteliklerinin bulunması, geliştirilmesi, ve üretilmesi oldukça önem arzetmektedir. Bu çalışmada, P3HT-PCBM, ve PVP-Ag nanotoz (PVP-AgNP) ince filmleri döndürmeli kaplama yöntemi ile hazırlandıktan sonra süoer kritik CO₂ tavlaması yapılmıştır. Üretilen filmlerin daha sonra optik mikroskop, taramalı elektron mikroskobu ve atomik kuvvet mikroskop ile analizleri yapılmıştır. Bu araştırmaların sonucunda, P3HT-PCBM ve PVP-AgNP numunelerinde, CO₂ tavlama değişkenleri üzerinden partiküllerin yüzelsey faz ayrışması ile yüzey göçü kontrolünün kapsamlı bir şekilde yapılabildiği gözlenmiştir. Polimer içinde yer alan CO2 miktarına bağlı olarak partikül konsantrasyon dağılımının değişkenlik gösterdiği saptanmıştır. Böylelikle polimer nanokompozitlerin özelliklerinin anlaşılarak kullanım alanlarının genişletilmesi, düşük maliyete sahip yeni malzemelerin üretilmesi ve CO2 kritik ıslatma mekanizmasının farklı sistemler ile en iyi şekilde kullanılabileceği anlaşılmıştır.
{"title":"SÜPER KRİTİK CO2’nin P3HT/PCBM ve PVP-AgNP MALZEMELERDE NANOPARTİKÜL DAĞILIMININ KONTROLÜ","authors":"Fatma Zehra YALÇIN, Selda TOPÇU ŞENDOĞDULAR, Levent ŞENDOĞDULAR","doi":"10.36306/konjes.1224605","DOIUrl":"https://doi.org/10.36306/konjes.1224605","url":null,"abstract":"Günümüzde, polimerik nanokompozit malzemeler kompozit malzemeler içinde öncelikli olarak tercih edilen malzeme grubunda ilk sırada bulunmaktadır. Nano boyutta takviye taneciklerinin yer aldığı kompozit malzemelerin niteliklerinin bulunması, geliştirilmesi, ve üretilmesi oldukça önem arzetmektedir. Bu çalışmada, P3HT-PCBM, ve PVP-Ag nanotoz (PVP-AgNP) ince filmleri döndürmeli kaplama yöntemi ile hazırlandıktan sonra süoer kritik CO₂ tavlaması yapılmıştır. Üretilen filmlerin daha sonra optik mikroskop, taramalı elektron mikroskobu ve atomik kuvvet mikroskop ile analizleri yapılmıştır. Bu araştırmaların sonucunda, P3HT-PCBM ve PVP-AgNP numunelerinde, CO₂ tavlama değişkenleri üzerinden partiküllerin yüzelsey faz ayrışması ile yüzey göçü kontrolünün kapsamlı bir şekilde yapılabildiği gözlenmiştir. Polimer içinde yer alan CO2 miktarına bağlı olarak partikül konsantrasyon dağılımının değişkenlik gösterdiği saptanmıştır. Böylelikle polimer nanokompozitlerin özelliklerinin anlaşılarak kullanım alanlarının genişletilmesi, düşük maliyete sahip yeni malzemelerin üretilmesi ve CO2 kritik ıslatma mekanizmasının farklı sistemler ile en iyi şekilde kullanılabileceği anlaşılmıştır.","PeriodicalId":17899,"journal":{"name":"Konya Journal of Engineering Sciences","volume":"6 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-06-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"135674276","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Factories focusing on digital transformation accelerate their production and surpass their competitors by increasing their controllability and efficiency. In this study, the data obtained by image processing with the aim of digital transformation was transferred to the collaborative robot arm with 5G communication and the robot arm was remotely controlled. A 3D-printed humanoid hand is mounted on the end of the robot arm for bin picking. Each finger is controlled by five servo motors. For finger control, the user wore a glove, and the finger positions of the user were transferred to the servo motors thanks to each flex sensor attached to the glove. In this way, the desired pick and place process is provided. The position control of the robot arm was realized with image processing. The gloves worn by the user were determined by two different YOLO (You only look once) methods. YOLOv4 and YOLOv5 algorithms were compared by using Python software language in object detection. While the highest detection accuracy obtained with the YOLOv4 algorithm during the test phase was 99.75% in the front camera, it was 99.83% in the YOLOv5 algorithm; YOLOv4 detection accuracy was the highest in the side camera of 97.59%, and YOLOv5 detection accuracy was 97.9%.
{"title":"DEEP LEARNING BASED HUMAN ROBOT INTERACTION WITH 5G COMMUNICATION","authors":"Mücahid BARSTUĞAN, Zeynep OSMANPAŞAOĞLU","doi":"10.36306/konjes.1228275","DOIUrl":"https://doi.org/10.36306/konjes.1228275","url":null,"abstract":"Factories focusing on digital transformation accelerate their production and surpass their competitors by increasing their controllability and efficiency. In this study, the data obtained by image processing with the aim of digital transformation was transferred to the collaborative robot arm with 5G communication and the robot arm was remotely controlled. A 3D-printed humanoid hand is mounted on the end of the robot arm for bin picking. Each finger is controlled by five servo motors. For finger control, the user wore a glove, and the finger positions of the user were transferred to the servo motors thanks to each flex sensor attached to the glove. In this way, the desired pick and place process is provided. The position control of the robot arm was realized with image processing. The gloves worn by the user were determined by two different YOLO (You only look once) methods. YOLOv4 and YOLOv5 algorithms were compared by using Python software language in object detection. While the highest detection accuracy obtained with the YOLOv4 algorithm during the test phase was 99.75% in the front camera, it was 99.83% in the YOLOv5 algorithm; YOLOv4 detection accuracy was the highest in the side camera of 97.59%, and YOLOv5 detection accuracy was 97.9%.","PeriodicalId":17899,"journal":{"name":"Konya Journal of Engineering Sciences","volume":"38 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-06-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"135674280","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Müberra KOÇAK, Gizem EKREN, Rabia YUMUŞAK, Tamer EREN, Hacı Mehmet ALAKAŞ
Pandemi sürecinde sağlık kuruluşlarında çalışan hemşirelerin, uzun çalışma saatlerinin psikolojik ve fiziksel anlamda hemşireleri olumsuz etkilediği görülmektedir. Pandemi süreciyle hastanelerde artan iş yükü, özellikle 24 saat süren vardiya ve nöbet sistemi içinde çalışmanın ağır ve yorucu olması ve hemşirelerin düzensiz bir iş programına maruz kalması sonucunda personellerin iş ve kişisel yaşam kalitesi olumsuz yönde etkilenmektedir. Bunun sonucu olarak hastalara verilen hizmetin kalitesi de düşmektedir. Hem hemşirelerin çalışma şartlarından kaynaklı olumsuzlukların giderilmesi hem de müşteri memnuniyetinin artırılması amacıyla bu çalışmada hemşire çizelgeleme problemi ele alınmıştır. Bir devlet hastanesinin nöroloji yoğun bakım ünitesinde çalışan 18 hemşirenin çizelgelenmesi problemi için iki çözüm önerisinde bulunulmuştur. İlk olarak hastanenin mevcut çalışma şartları dikkate alınarak 0-1 hedef programlama yöntemi ile çözüm sunulmuştur. İkinci olarak 24 saatlik vardiyadan kaynaklı oluşabilecek risklerin önüne geçebilmek için 8 ve 16 saatlik iki vardiya sistemi üzerinde çalışılarak yeni bir model önerisinde bulunulmuştur. Önerilen modellerde hastanenin kuralları, hemşire özel istekleri ve tecrübeleri dikkate alınarak adil ve dengeli bir çalışma programı oluşturulmuştur. Bu çalışma gerçek hayat problemini ele almakla birlikte mevcut durum analizi ve yeni vardiya sistemi önerisiyle hemşire çizelgeleme problemine yeni bir bakış açısı sunmaktadır.
{"title":"PANDEMİ SÜRECİNDE HEMŞİRE ÇİZELGELEME PROBLEMİ İÇİN HEDEF PROGRAMLAMA MODELİ","authors":"Müberra KOÇAK, Gizem EKREN, Rabia YUMUŞAK, Tamer EREN, Hacı Mehmet ALAKAŞ","doi":"10.36306/konjes.1120463","DOIUrl":"https://doi.org/10.36306/konjes.1120463","url":null,"abstract":"Pandemi sürecinde sağlık kuruluşlarında çalışan hemşirelerin, uzun çalışma saatlerinin psikolojik ve fiziksel anlamda hemşireleri olumsuz etkilediği görülmektedir. Pandemi süreciyle hastanelerde artan iş yükü, özellikle 24 saat süren vardiya ve nöbet sistemi içinde çalışmanın ağır ve yorucu olması ve hemşirelerin düzensiz bir iş programına maruz kalması sonucunda personellerin iş ve kişisel yaşam kalitesi olumsuz yönde etkilenmektedir. Bunun sonucu olarak hastalara verilen hizmetin kalitesi de düşmektedir. Hem hemşirelerin çalışma şartlarından kaynaklı olumsuzlukların giderilmesi hem de müşteri memnuniyetinin artırılması amacıyla bu çalışmada hemşire çizelgeleme problemi ele alınmıştır. Bir devlet hastanesinin nöroloji yoğun bakım ünitesinde çalışan 18 hemşirenin çizelgelenmesi problemi için iki çözüm önerisinde bulunulmuştur. İlk olarak hastanenin mevcut çalışma şartları dikkate alınarak 0-1 hedef programlama yöntemi ile çözüm sunulmuştur. İkinci olarak 24 saatlik vardiyadan kaynaklı oluşabilecek risklerin önüne geçebilmek için 8 ve 16 saatlik iki vardiya sistemi üzerinde çalışılarak yeni bir model önerisinde bulunulmuştur. Önerilen modellerde hastanenin kuralları, hemşire özel istekleri ve tecrübeleri dikkate alınarak adil ve dengeli bir çalışma programı oluşturulmuştur. Bu çalışma gerçek hayat problemini ele almakla birlikte mevcut durum analizi ve yeni vardiya sistemi önerisiyle hemşire çizelgeleme problemine yeni bir bakış açısı sunmaktadır.","PeriodicalId":17899,"journal":{"name":"Konya Journal of Engineering Sciences","volume":"31 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-06-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"135674032","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
While engineering has recently been presented in medias by computers and laboratory outfits, responsibilities of ground engineers who perform works in/on earth crust have not been changed at all. They have to supply stable spaces and structures for urban life in/on earth as they have been always required. Engineers dealing with earth for its properties, features, stabilities for different civil work circumstances like; dam, bridge, tunnel, mine gallery & stopes, pits, foundations of buildings etc. have their tough decisions under various uncertainties. They have recently been categorised as ground engineers including, soil and rock engineers, geotechnics, geomechanics, geologist, civil and mining engineers etc. subjects. Some European countries have gradually provided specifications to define ground engineering under EUR-ING qualifications. Engineers who have been controlling product qualities, organising works for employees, testing in laboratories have their work places which have not been changed regularly, as it is the case for ground engineers. Rock engineering, (concepts based mainly on rock mechanics in geology, mining and civil engineering) contributions to ground engineering have been worked here under Eurocode 7 applications and evaluations performed by engineers.
{"title":"Yer Kabuğunun İçinde/Üstünde Güvenli Yapılar, Eurocode 7 ve Mühendislik","authors":"Mehmet Kemal GÖKAY","doi":"10.36306/konjes.1100856","DOIUrl":"https://doi.org/10.36306/konjes.1100856","url":null,"abstract":"While engineering has recently been presented in medias by computers and laboratory outfits, responsibilities of ground engineers who perform works in/on earth crust have not been changed at all. They have to supply stable spaces and structures for urban life in/on earth as they have been always required. Engineers dealing with earth for its properties, features, stabilities for different civil work circumstances like; dam, bridge, tunnel, mine gallery & stopes, pits, foundations of buildings etc. have their tough decisions under various uncertainties. They have recently been categorised as ground engineers including, soil and rock engineers, geotechnics, geomechanics, geologist, civil and mining engineers etc. subjects. Some European countries have gradually provided specifications to define ground engineering under EUR-ING qualifications. Engineers who have been controlling product qualities, organising works for employees, testing in laboratories have their work places which have not been changed regularly, as it is the case for ground engineers. Rock engineering, (concepts based mainly on rock mechanics in geology, mining and civil engineering) contributions to ground engineering have been worked here under Eurocode 7 applications and evaluations performed by engineers.","PeriodicalId":17899,"journal":{"name":"Konya Journal of Engineering Sciences","volume":"3 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-06-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"135674285","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
The development of optimization algorithms attracts the attention of many analysts as it has advantages such as increasing performance, revenue, and efficiency in various fields, and reducing cost. Swarm-based optimization algorithms, which are among the meta-heuristic methods, are more commonly preferred because they are generally successful. In this study, the alpha wolf class, also called the wolf leader class, in the Grey Wolf Optimization (GWO), has been improved with the Whale Optimization Algorithm (WOA). This improved method is called ILGWO. To evaluate the ILGWO, 23 benchmark test functions, and 10 CEC2019 test functions were used. After running 30 iterations of the suggested algorithm, average fitness and standard deviation values have been acquired; these findings have been compared to the literature. Based on the literature's comparisons of the algorithms, the ILGWO algorithm has achieved the most optimal result in 5 of 7 functions for unimodal benchmark functions, 3 of 6 functions for multimodal benchmark functions, 9 of 10 functions for fixed-dimension multimodal benchmark functions, and 8 of 10 functions for CEC2019 test functions. So the proposed algorithm is generally better than the literature results. It has been found that the suggested ILGWO is encouraging and may be used in a variety of implementations.
优化算法的发展吸引了许多分析人士的关注,因为它具有在各个领域提高性能、收益和效率以及降低成本等优点。基于群的优化算法是一种元启发式方法,因为它们通常是成功的,所以更受欢迎。在本研究中,利用鲸鱼优化算法(Whale Optimization Algorithm, WOA)对灰狼优化算法(GWO)中的阿尔法狼类(alpha wolf class)也称为狼领导类(wolf leader class)进行改进。这种改进的方法被称为ILGWO。为了评估ILGWO,使用了23个基准测试函数和10个CEC2019测试函数。算法运行30次迭代后,得到了平均适应度和标准差值;这些发现已经与文献进行了比较。通过文献对算法的比较,ILGWO算法在单峰基准函数的7个函数中有5个,在多峰基准函数的6个函数中有3个,在固定维多峰基准函数的10个函数中有9个,在CEC2019测试函数的10个函数中有8个得到了最优结果。因此,本文提出的算法总体上优于文献结果。已经发现,建议的ILGWO是令人鼓舞的,并可用于各种实施。
{"title":"GRİ KURT OPTİMİZASYONUNDA KURT LİDERİNİN GELİŞTİRİLMESİ","authors":"Onur İNAN, Mustafa Serter UZER","doi":"10.36306/konjes.1209089","DOIUrl":"https://doi.org/10.36306/konjes.1209089","url":null,"abstract":"The development of optimization algorithms attracts the attention of many analysts as it has advantages such as increasing performance, revenue, and efficiency in various fields, and reducing cost. Swarm-based optimization algorithms, which are among the meta-heuristic methods, are more commonly preferred because they are generally successful. In this study, the alpha wolf class, also called the wolf leader class, in the Grey Wolf Optimization (GWO), has been improved with the Whale Optimization Algorithm (WOA). This improved method is called ILGWO. To evaluate the ILGWO, 23 benchmark test functions, and 10 CEC2019 test functions were used. After running 30 iterations of the suggested algorithm, average fitness and standard deviation values have been acquired; these findings have been compared to the literature. Based on the literature's comparisons of the algorithms, the ILGWO algorithm has achieved the most optimal result in 5 of 7 functions for unimodal benchmark functions, 3 of 6 functions for multimodal benchmark functions, 9 of 10 functions for fixed-dimension multimodal benchmark functions, and 8 of 10 functions for CEC2019 test functions. So the proposed algorithm is generally better than the literature results. It has been found that the suggested ILGWO is encouraging and may be used in a variety of implementations.","PeriodicalId":17899,"journal":{"name":"Konya Journal of Engineering Sciences","volume":"22 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-06-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"135674030","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Bu çalışmada, yüksek mertebe kayma deformasyon teorisi kullanılarak poroz ortotropik tabakalı plakların burkulma davranışı araştırılmaktadır. Plağın tek ve iki eksenli basınca maruz kaldığı ve plak kalınlığı boyunca özel fonksiyonlarla tanımlanan üç farklı porozite dağılımı dikkate alınmaktadır. Stabilite denklemleri virtüel iş prensibiyle türetilmektedir ve elde edilen kısmi türevli diferansiyel denklemlere Galerkin yöntemi uygulanarak kritik burkulma yükü ifadesi elde edilmektedir. Türetilen kritik burkulma yükü ifadesiyle elde edilen sonuçlar, literatürdeki uygun sonuçlarla kıyaslanarak doğrulanmaktadır. Kritik burkulma yükünün kayma deformasyonuna, poroziteye, ortotropiye, yükleme faktörüne ve farklı geometrik özelliklere duyarlılığını gözlemlemek için parametrik bir analiz yapılmaktadır.
{"title":"Buckling Analysis of Porous Orthotropic Laminated Plates Within Higher-Order Shear Deformation Theory","authors":"Ferruh TURAN, Suna ULU, Yıldız ÜNAL","doi":"10.36306/konjes.1173503","DOIUrl":"https://doi.org/10.36306/konjes.1173503","url":null,"abstract":"Bu çalışmada, yüksek mertebe kayma deformasyon teorisi kullanılarak poroz ortotropik tabakalı plakların burkulma davranışı araştırılmaktadır. Plağın tek ve iki eksenli basınca maruz kaldığı ve plak kalınlığı boyunca özel fonksiyonlarla tanımlanan üç farklı porozite dağılımı dikkate alınmaktadır. Stabilite denklemleri virtüel iş prensibiyle türetilmektedir ve elde edilen kısmi türevli diferansiyel denklemlere Galerkin yöntemi uygulanarak kritik burkulma yükü ifadesi elde edilmektedir. Türetilen kritik burkulma yükü ifadesiyle elde edilen sonuçlar, literatürdeki uygun sonuçlarla kıyaslanarak doğrulanmaktadır. Kritik burkulma yükünün kayma deformasyonuna, poroziteye, ortotropiye, yükleme faktörüne ve farklı geometrik özelliklere duyarlılığını gözlemlemek için parametrik bir analiz yapılmaktadır.","PeriodicalId":17899,"journal":{"name":"Konya Journal of Engineering Sciences","volume":"19 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-06-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"135674036","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Akif Yavuzsoy, Hüseyin Sargin, Tugce Yaren, S. Kizir
Oransal-integral-türev (PID) kontrol yöntemi, basit mimarisi, kolay tasarım ve otomatik kazanç ayarlama gibi çekici özellikleri nedeniyle endüstride yaygın olarak uygulanmaktadır. Bununla birlikte, PID denetleyicisiyle başarılı bir endüstriyel uygulama yapabilmek için genellikle denetleyicinin önceden manuel olarak yeniden ayarlanması gerekmektedir. Bu sorunu çözmek için çalışma kapsamında, düşük maliyetli STM32F4 uygulama geliştirme kiti ve Waijung blok seti kullanılarak uyarlamalı kontrol yöntemlerinden biri olan Model Referans Uyarlamalı PID Denetleyici (MRUPIDD) tasarımı gerçekleştirilmiştir. Uyarlanabilir PID denetleyicisi, sistem parametreleri zamanla değişse bile istenen kontrol performansını sağlamak için parametre ayarlama mekanizmasına sahiptir. Parametre ayarlama mekanizması ve denetleyici tasarımı için Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (Massachusetts Institute of Technology-MIT) kuralı kullanılmıştır. Çalışma kapsamında tasarlanan denetleyicinin DC motor üzerinde konum kontrol uygulaması gerçekleştirilmiş ve PID denetleyicisi ile karşılaştırılarak hata maliyetleri hesaplanmıştır. Uyarlama kazanç parametrelerinin sistem davranışına etkisinin incelenmesi için ise farklı gama kazanç değerleri sisteme uygulanmış ve kararlılığı bozan durumlar incelenmiştir.
{"title":"Model Reference Adaptive PID Controller Design and Analysis of the Impact of Controller Parameters on System Behavior: DC Motor Position Control","authors":"Akif Yavuzsoy, Hüseyin Sargin, Tugce Yaren, S. Kizir","doi":"10.36306/konjes.1218443","DOIUrl":"https://doi.org/10.36306/konjes.1218443","url":null,"abstract":"Oransal-integral-türev (PID) kontrol yöntemi, basit mimarisi, kolay tasarım ve otomatik kazanç ayarlama gibi çekici özellikleri nedeniyle endüstride yaygın olarak uygulanmaktadır. Bununla birlikte, PID denetleyicisiyle başarılı bir endüstriyel uygulama yapabilmek için genellikle denetleyicinin önceden manuel olarak yeniden ayarlanması gerekmektedir. Bu sorunu çözmek için çalışma kapsamında, düşük maliyetli STM32F4 uygulama geliştirme kiti ve Waijung blok seti kullanılarak uyarlamalı kontrol yöntemlerinden biri olan Model Referans Uyarlamalı PID Denetleyici (MRUPIDD) tasarımı gerçekleştirilmiştir. Uyarlanabilir PID denetleyicisi, sistem parametreleri zamanla değişse bile istenen kontrol performansını sağlamak için parametre ayarlama mekanizmasına sahiptir. Parametre ayarlama mekanizması ve denetleyici tasarımı için Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (Massachusetts Institute of Technology-MIT) kuralı kullanılmıştır. Çalışma kapsamında tasarlanan denetleyicinin DC motor üzerinde konum kontrol uygulaması gerçekleştirilmiş ve PID denetleyicisi ile karşılaştırılarak hata maliyetleri hesaplanmıştır. Uyarlama kazanç parametrelerinin sistem davranışına etkisinin incelenmesi için ise farklı gama kazanç değerleri sisteme uygulanmış ve kararlılığı bozan durumlar incelenmiştir.","PeriodicalId":17899,"journal":{"name":"Konya Journal of Engineering Sciences","volume":"37 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-05-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"84641526","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}