Çalışmanın başlıca amacı kültürlerarasılık olgusunu oryantalist bakış açısıyla farklı bir perspektiften değerlendirmektir. Tarih boyunca Doğuyla Batı arasında bazı çatışmalar, yarışlar, çekişmeler olmuş ve bunlar birçok farklı kavramı, olayı beraberinde getirmiş; birbiriyle etkileşim kuran toplumlar doğal olarak birbirlerinin kültürlerinden etkilenmiş, bazı zamanlar savaş ve çatışmalara maruz kalmış hatta bazı toplumlar sömürgeleştirilmiştir, kapitalizm de tüm toplumları dolaylı veya doğrudan etkilemiştir. Doğu ve Batı sürekli bir temas halinde olmuştur dolayısıyla kültürlerarası bir etkileşim de kaçınılmaz olmuştur. Doğu ve Batı, dolaylı veya dolaysız olarak birbirlerinden etkilenmişlerdir. Bu çatışmalar Doğu ve Batı yanlısı görüşleri doğurmuştur. Bu çalışmada Doğu yanlısı oryantalist görüşler irdelenecektir. Oryantalizm, Batı’nın Doğu fikridir ve bu cümle tüm çalışmayı özetler niteliktedir. Bunlar için Edward Said, Jack Goody ve Bernard Lewis’in görüşleri incelenecektir, bu kişilerin oryantalizm denilince akla gelen başlıca kişiler olmasından dolayı çalışmanın örneklemini bu oryantalistler ve görüşleri oluşturacaktır. Özellikle Edward Said, oryantalizmin doğuşuna ve gelişimine mal olmuş önemli isimlerden birisi olup oryantalizm denilince akla gelen ilk kişilerdendir. Bu kapsamda, çalışmada oryantalizmin ne olduğu ve gelişimi, emperyalizm ve sömürgecilik kavramları hakkında bilgi verilecek, Said’in Oryantalizm(Doğubilim), Sömürgeciliğin Keşif Yolu adlı kitabı, Goody’nin Avrasya Mucizesi, Batı’daki Doğu adlı kitapları ve Lewis’in İslam ve Batı adlı kitabı oryantalizm ve kültürlerarası görüşler bağlamında incelenecek, yorumlanacak ve sonuç olarak oryantalizmin gelişiminde kültürlerarasılık olgusu nitel araştırma yöntemlerinden olan doküman inceleme yöntemiyle sorgulanacaktır.
{"title":"Oryantalizmin Kültürlerarasılık Kapsamında Gelişimi: Oryantalizme Alternatif Bakış Açıları Getiren Said/ Goody/Lewis gibi Oryantalistlerin Görüşleri","authors":"Merve Çukurova","doi":"10.25306/skad.1307297","DOIUrl":"https://doi.org/10.25306/skad.1307297","url":null,"abstract":"Çalışmanın başlıca amacı kültürlerarasılık olgusunu oryantalist bakış açısıyla farklı bir perspektiften değerlendirmektir. Tarih boyunca Doğuyla Batı arasında bazı çatışmalar, yarışlar, çekişmeler olmuş ve bunlar birçok farklı kavramı, olayı beraberinde getirmiş; birbiriyle etkileşim kuran toplumlar doğal olarak birbirlerinin kültürlerinden etkilenmiş, bazı zamanlar savaş ve çatışmalara maruz kalmış hatta bazı toplumlar sömürgeleştirilmiştir, kapitalizm de tüm toplumları dolaylı veya doğrudan etkilemiştir. Doğu ve Batı sürekli bir temas halinde olmuştur dolayısıyla kültürlerarası bir etkileşim de kaçınılmaz olmuştur. Doğu ve Batı, dolaylı veya dolaysız olarak birbirlerinden etkilenmişlerdir. Bu çatışmalar Doğu ve Batı yanlısı görüşleri doğurmuştur. Bu çalışmada Doğu yanlısı oryantalist görüşler irdelenecektir. Oryantalizm, Batı’nın Doğu fikridir ve bu cümle tüm çalışmayı özetler niteliktedir. Bunlar için Edward Said, Jack Goody ve Bernard Lewis’in görüşleri incelenecektir, bu kişilerin oryantalizm denilince akla gelen başlıca kişiler olmasından dolayı çalışmanın örneklemini bu oryantalistler ve görüşleri oluşturacaktır. Özellikle Edward Said, oryantalizmin doğuşuna ve gelişimine mal olmuş önemli isimlerden birisi olup oryantalizm denilince akla gelen ilk kişilerdendir. Bu kapsamda, çalışmada oryantalizmin ne olduğu ve gelişimi, emperyalizm ve sömürgecilik kavramları hakkında bilgi verilecek, Said’in Oryantalizm(Doğubilim), Sömürgeciliğin Keşif Yolu adlı kitabı, Goody’nin Avrasya Mucizesi, Batı’daki Doğu adlı kitapları ve Lewis’in İslam ve Batı adlı kitabı oryantalizm ve kültürlerarası görüşler bağlamında incelenecek, yorumlanacak ve sonuç olarak oryantalizmin gelişiminde kültürlerarasılık olgusu nitel araştırma yöntemlerinden olan doküman inceleme yöntemiyle sorgulanacaktır.","PeriodicalId":196616,"journal":{"name":"Sosyal ve Kültürel Araştırmalar Dergisi (SKAD)","volume":" 36","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-12-29","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139143622","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Türkçe sözcükler, temelde tek heceli kök biçimine sahiptir. Kök biçimi tarihî metinlerde yer almayan, iki ya da daha fazla heceden oluşan ve biçim birimleri arasında ilişkinin belirsiz olduğu sözcükler kapalı biçim birimi olarak adlandırılmaktadır. Araştırmacılar çeşitli yöntemlerle kapalı biçim birimi özelliği taşıyan sözcükleri çözümleme çalışmaları yapmaktadırlar. Sözcüklerin ağız, lehçe ve diğer dillerdeki izlerinden hareketle ve dilin genel mantığından yararlanılarak yapılan bu çözümlemelerin genel kabul görenleri yanında bir öneri olarak kalanları da vardır. Kapalı biçim birimi içeren sözcüklerden biri de kuyruk sözcüğüdür. Kuyruk sözcüğü üzerine birden çok çözümleme yapılmasına rağmen sözcüğün biçim birimleriyle ilgili tartışmalar devam etmektedir. Bu çalışmada kuyruk sözcüğünün tarihî metinlerde, çağdaş Türkiye Türkçesi ağızlarında, Türkçenin lehçelerinde ve diğer dillerdeki biçim birimleri incelenmiştir. Bu incelemeler yanında sözcükle ilgili daha önce yapılan çözümlemelere de yer verilmiştir. Sonuçta, elde edilen verilerden hareketle sözcüğün tek heceli kökü tespit edilmiş ve o kökten hareketle sözcüğün diğer biçim birimleriyle ilgili yeni bir çözümleme yapılmıştır.
{"title":"Root Form of the Turkish Word “Kuyruk” Tail","authors":"Ünal Kalayci","doi":"10.25306/skad.1396411","DOIUrl":"https://doi.org/10.25306/skad.1396411","url":null,"abstract":"Türkçe sözcükler, temelde tek heceli kök biçimine sahiptir. Kök biçimi tarihî metinlerde yer almayan, iki ya da daha fazla heceden oluşan ve biçim birimleri arasında ilişkinin belirsiz olduğu sözcükler kapalı biçim birimi olarak adlandırılmaktadır. Araştırmacılar çeşitli yöntemlerle kapalı biçim birimi özelliği taşıyan sözcükleri çözümleme çalışmaları yapmaktadırlar. Sözcüklerin ağız, lehçe ve diğer dillerdeki izlerinden hareketle ve dilin genel mantığından yararlanılarak yapılan bu çözümlemelerin genel kabul görenleri yanında bir öneri olarak kalanları da vardır. Kapalı biçim birimi içeren sözcüklerden biri de kuyruk sözcüğüdür. Kuyruk sözcüğü üzerine birden çok çözümleme yapılmasına rağmen sözcüğün biçim birimleriyle ilgili tartışmalar devam etmektedir. Bu çalışmada kuyruk sözcüğünün tarihî metinlerde, çağdaş Türkiye Türkçesi ağızlarında, Türkçenin lehçelerinde ve diğer dillerdeki biçim birimleri incelenmiştir. Bu incelemeler yanında sözcükle ilgili daha önce yapılan çözümlemelere de yer verilmiştir. Sonuçta, elde edilen verilerden hareketle sözcüğün tek heceli kökü tespit edilmiş ve o kökten hareketle sözcüğün diğer biçim birimleriyle ilgili yeni bir çözümleme yapılmıştır.","PeriodicalId":196616,"journal":{"name":"Sosyal ve Kültürel Araştırmalar Dergisi (SKAD)","volume":"7 10","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-12-25","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139158375","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
This paper traces the key moments that shaped the perceptions of the literary arts and their epistemic relationship with systematic social study in Western thought. Following a chronological order, spanning from antiquity to the modern era, it adopts a conceptual-history approach. This comprehensive scope enables the analysis of different watersheds in religion, philosophy, science and social thought. As Enlightenment rationality ascended, the mystical insights of poetry were derided as irrational fancies. Accordingly, pioneer sociologists – in their endeavour to achieve academic legitimacy and authority – distanced themselves from the suspect influence of belletristic styles. Before long, sociology disavowed literature entirely, denying its own foundation in literary commentary and critique. However, the emergence of new paradigms (deconstructionism, post-structuralism, etc.) destabilised this institutional estrangement. The study reveals that literature has been intertwined with the social studies in general, and the genesis and development of sociology in particular. It argues that both remain inextricably linked in their endeavours to illuminate the human condition. This research ultimately postulates that the fluidity between these disciplines encourages a holistic understanding of society, fostering creativity, empathy, scientific inquiry and critical thinking.
{"title":"Literature and Sociology: A Siamese Twins’ Journey from Entwined to Estranged","authors":"Asmaa Rami̇l","doi":"10.25306/skad.1373323","DOIUrl":"https://doi.org/10.25306/skad.1373323","url":null,"abstract":"This paper traces the key moments that shaped the perceptions of the literary arts and their epistemic relationship with systematic social study in Western thought. Following a chronological order, spanning from antiquity to the modern era, it adopts a conceptual-history approach. This comprehensive scope enables the analysis of different watersheds in religion, philosophy, science and social thought. As Enlightenment rationality ascended, the mystical insights of poetry were derided as irrational fancies. Accordingly, pioneer sociologists – in their endeavour to achieve academic legitimacy and authority – distanced themselves from the suspect influence of belletristic styles. Before long, sociology disavowed literature entirely, denying its own foundation in literary commentary and critique. However, the emergence of new paradigms (deconstructionism, post-structuralism, etc.) destabilised this institutional estrangement. The study reveals that literature has been intertwined with the social studies in general, and the genesis and development of sociology in particular. It argues that both remain inextricably linked in their endeavours to illuminate the human condition. This research ultimately postulates that the fluidity between these disciplines encourages a holistic understanding of society, fostering creativity, empathy, scientific inquiry and critical thinking.","PeriodicalId":196616,"journal":{"name":"Sosyal ve Kültürel Araştırmalar Dergisi (SKAD)","volume":"61 13","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-12-19","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139171760","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Bartın’ın bir ilçesi olan Amasra İlkçağ’dan itibaren günümüze kadar Roma, Bizans, Ceneviz ve Osmanlı dönemlerinde var olmuş bir liman kasabasıdır. Tabiat örtüsünün zenginliği sebebiyle uzun yıllar tekne yapım merkezi olarak topraklarında barınan her me-deniyeti zenginleştirmiştir. Ayrıca başta şimşir ve ceviz ağacı olmak üzere yöreye has çekici denilen oyma süs eşya yapımıyla ün kazanmıştır. Bu önemli tarih kenti Amasra’nın yetiştirdiği bir ilim adamı olan Prof.Dr. Semavi Eyice, 250 yıl öncesine dayanan bir geçmişle Amasra’nın köklü Eyiceler ailesinin beşinci kuşak temsilcisi ola-rak Türkiye’nin ilk Bizans sanat tarihçisi olmuş, aynı zamanda Amasra’nın tarihî eserlerini Türkçe yayınları ile ilk tanıtan ilim insanı olmuştur. Semavi Eyice çocukluk ve gençlik yılları olan 1930-40 yılları arasında yaz tatillerini Amasra’da geçirmiş, böy-lece bölgeyi ve bölgenin tarihini yakından tanıma imkânı bulmuş-tur. Bu araştırma-inceleme makalesinde Eyice Dayı ile Amasra’da başlayan Eyiceler ailesinin tarihî serüveni ilk defa gün yüzüne çıkartılarak Amasra’nın değerleri ve Semavi Eyice’nin Amasra’ya dair yazı ve özel anlatılarından istifade edilerek, Amasra’ya ve Amasra’nın tarihî eserlerine dair kaynakça verilmeye çalışılmak-tadır.
{"title":"AMASRA ve AMASRALI SEMAVİ EYİCE ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA-İNCELEME","authors":"Sema Doğan","doi":"10.25306/skad.1396189","DOIUrl":"https://doi.org/10.25306/skad.1396189","url":null,"abstract":"Bartın’ın bir ilçesi olan Amasra İlkçağ’dan itibaren günümüze kadar Roma, Bizans, Ceneviz ve Osmanlı dönemlerinde var olmuş bir liman kasabasıdır. Tabiat örtüsünün zenginliği sebebiyle uzun yıllar tekne yapım merkezi olarak topraklarında barınan her me-deniyeti zenginleştirmiştir. Ayrıca başta şimşir ve ceviz ağacı olmak üzere yöreye has çekici denilen oyma süs eşya yapımıyla ün kazanmıştır. Bu önemli tarih kenti Amasra’nın yetiştirdiği bir ilim adamı olan Prof.Dr. Semavi Eyice, 250 yıl öncesine dayanan bir geçmişle Amasra’nın köklü Eyiceler ailesinin beşinci kuşak temsilcisi ola-rak Türkiye’nin ilk Bizans sanat tarihçisi olmuş, aynı zamanda Amasra’nın tarihî eserlerini Türkçe yayınları ile ilk tanıtan ilim insanı olmuştur. Semavi Eyice çocukluk ve gençlik yılları olan 1930-40 yılları arasında yaz tatillerini Amasra’da geçirmiş, böy-lece bölgeyi ve bölgenin tarihini yakından tanıma imkânı bulmuş-tur. Bu araştırma-inceleme makalesinde Eyice Dayı ile Amasra’da başlayan Eyiceler ailesinin tarihî serüveni ilk defa gün yüzüne çıkartılarak Amasra’nın değerleri ve Semavi Eyice’nin Amasra’ya dair yazı ve özel anlatılarından istifade edilerek, Amasra’ya ve Amasra’nın tarihî eserlerine dair kaynakça verilmeye çalışılmak-tadır.","PeriodicalId":196616,"journal":{"name":"Sosyal ve Kültürel Araştırmalar Dergisi (SKAD)","volume":"255 ","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-12-18","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139173939","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Derleme niteliği taşıyan mecmualar arasında şiir mecmualarının önemli bir yeri vardır. Bir şair veya birçok şairden şiir seçkisi mahiyetindeki bu eserlerin antolojik eser olarak nitelendirilmesi mümkündür. Şiir mecmualarının, şiirin/eserin yazıldığı dönemin bir aynası olmak kadar, derlendiği dönemin de aynası olma özellikleri vardır. Şairlerin yaşadıkları dönemin bir yansıtıcısı oldukları düşünüldüğünde, derleyicilerin önemi de gün yüzüne çıkar. Şiir mecmualarının bir kısmı benzer şiir taşımak yönüyle de önem arz eder ki aynı algı ve hayalleri barındıran şiirlerin bir arada bulunması adına kayda değerdir. Bu bağlamda şiir mecmualarının, dönemin yönelimlerini, halkların zevklerini ve dünyaya bakış açılarını, sosyal ve siyasal durumları yansıtması açısından önemli oldukları söylenebilir. Farklı disiplinlere veri sunma özelliklerinin yanı sıra şiir mecmuaları, asıl disiplini olan dil, dil tarihi, edebiyat ve edebiyat tarihine de doğrudan ya da dolaylı olarak katkı sağlar. Şiir mecmualarının öncelikle, sanatçı, muhteva ve biçim yönüyle edebiyatın gelişmişlik düzeyini ortaya koymaları yönlerinden bahsedilebilir. Edebiyat tarihi kaynaklarında adına rastlanmayan kimi sanatçıların mecmualarda yer bulması mümkündür. Kimi şairlerin daha önce varlığı bilinmeyen şiirlerine de aynı şekilde şiir mecmuaları vesilesiyle ulaşılabilir. Şiir mecmuaları, hem şairlerin kendileri hem de şiirleri hakkında yeni bilgi ve belge niteliği taşıyabilir. Bu özellikleriyle şiir mecmuaları, öncelikle edebiyat tarihine doğrudan katkı sağlayan kaynak niteliğinde eserler olarak değerlendirilebilirler. Edebiyat tarihimizde farklı derleme özellikleri gösteren, derleyeni belli olan ve/veya belli olmayan birçok şiir mecmuasından bahsedilebilir. Bunlardan biri, yazım tarihi ve derleyicisi belli olan Sandukatu’l-Maarif olarak da adlandırılan Kasımî Mecmuası’dır. Bu mecmuada derleyicinin kendisine ait şiirleri de mevcuttur. Bu şiirler, öncül edebiyat tarihi kaynaklarında adına rastlanmayan Kâsımî’nin hayatına dair önemli veriler sunma özelliği taşırlar. Bu makalede, mecmua hakkında kısa bilgiler verildikten sonra, Kâsımî’ye ait bilgilere ve Kâsımî’nin Türkçe şiirlerinin Arap harflerinden Latin harflerine aktarımına yer verilmiştir.
{"title":"KÂSIMÎ’NİN DERLEDİĞİ ŞİİR MECMUASINDA KENDİSİNE AİT ŞİİRLER","authors":"A. İçli̇","doi":"10.25306/skad.1386523","DOIUrl":"https://doi.org/10.25306/skad.1386523","url":null,"abstract":"Derleme niteliği taşıyan mecmualar arasında şiir mecmualarının önemli bir yeri vardır. Bir şair veya birçok şairden şiir seçkisi mahiyetindeki bu eserlerin antolojik eser olarak nitelendirilmesi mümkündür. Şiir mecmualarının, şiirin/eserin yazıldığı dönemin bir aynası olmak kadar, derlendiği dönemin de aynası olma özellikleri vardır. Şairlerin yaşadıkları dönemin bir yansıtıcısı oldukları düşünüldüğünde, derleyicilerin önemi de gün yüzüne çıkar. Şiir mecmualarının bir kısmı benzer şiir taşımak yönüyle de önem arz eder ki aynı algı ve hayalleri barındıran şiirlerin bir arada bulunması adına kayda değerdir. Bu bağlamda şiir mecmualarının, dönemin yönelimlerini, halkların zevklerini ve dünyaya bakış açılarını, sosyal ve siyasal durumları yansıtması açısından önemli oldukları söylenebilir. Farklı disiplinlere veri sunma özelliklerinin yanı sıra şiir mecmuaları, asıl disiplini olan dil, dil tarihi, edebiyat ve edebiyat tarihine de doğrudan ya da dolaylı olarak katkı sağlar. Şiir mecmualarının öncelikle, sanatçı, muhteva ve biçim yönüyle edebiyatın gelişmişlik düzeyini ortaya koymaları yönlerinden bahsedilebilir. Edebiyat tarihi kaynaklarında adına rastlanmayan kimi sanatçıların mecmualarda yer bulması mümkündür. Kimi şairlerin daha önce varlığı bilinmeyen şiirlerine de aynı şekilde şiir mecmuaları vesilesiyle ulaşılabilir. Şiir mecmuaları, hem şairlerin kendileri hem de şiirleri hakkında yeni bilgi ve belge niteliği taşıyabilir. Bu özellikleriyle şiir mecmuaları, öncelikle edebiyat tarihine doğrudan katkı sağlayan kaynak niteliğinde eserler olarak değerlendirilebilirler. Edebiyat tarihimizde farklı derleme özellikleri gösteren, derleyeni belli olan ve/veya belli olmayan birçok şiir mecmuasından bahsedilebilir. Bunlardan biri, yazım tarihi ve derleyicisi belli olan Sandukatu’l-Maarif olarak da adlandırılan Kasımî Mecmuası’dır. Bu mecmuada derleyicinin kendisine ait şiirleri de mevcuttur. Bu şiirler, öncül edebiyat tarihi kaynaklarında adına rastlanmayan Kâsımî’nin hayatına dair önemli veriler sunma özelliği taşırlar. Bu makalede, mecmua hakkında kısa bilgiler verildikten sonra, Kâsımî’ye ait bilgilere ve Kâsımî’nin Türkçe şiirlerinin Arap harflerinden Latin harflerine aktarımına yer verilmiştir.","PeriodicalId":196616,"journal":{"name":"Sosyal ve Kültürel Araştırmalar Dergisi (SKAD)","volume":"34 2","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-12-11","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139183184","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Bu çalışmada, Bartın Üniversitesi’nde öğrenim gören yabancı uyruklu öğrencilerin Türkiye’deki ve özelde de Bartın’daki kültürü, alışkanlıkları, yaşam tarzını ve insanları nasıl gördüklerini tespit etmek amaçlanmıştır. Kendimize dışarıdan bir gözle bakmak bazı dikkat edilmeyen faktörleri daha iyi gün yüzüne çıkartacaktır. Çalışmaya 9 farklı ülkeden gelen toplam 18 kişi katılmıştır. Kişilerin ülke bazındaki sayısı, Türkiye’ye ve Bartın’a en çok gelen ülkelerden öğrenciler baz alınarak oranlanmıştır. Çalışmada yarı-yapılandırılmış mülakat yapılmıştır. Hızla küreselleşen dünyada öğrenci hareketliliği büyük bir yere sahiptir. Bu çalışmada öğrencilerle mülakat yapılmasının nedeni, çok çeşitli ülkelerden gelmeleridir. Bizim çalışmamızın ehemmiyeti bu konuda daha da artmaktadır. Bu yüzden farklılıklar arttıkça bölgelere ayırarak analiz etmeyi tercih ettik. Afrika ülkelerinden gelen öğrencilerde farklılıklar daha ağır basarken, Orta Asya ülkelerinden gelen öğrencilerde kültürün benzer yönleri daha ağır basmaktadır. Suudi Arabistan, Suriye, Mısır gibi ülkelerden gelen öğrencilerin de benzer yönlerini grupladıktan sonra özele inip analiz ettik. Sonuç olarak, yabancı uyruklu öğrencilerin bizi dışarıdan bir gözle nasıl gördüklerini analiz etmek hem sosyolojik olarak hem de antropolojik olarak önem arz etmektedir. Çalışmada, toplumsal çatışmanın çok az olduğu dayanışmanın ağır bastığı saptanmıştır.
{"title":"Bartın Üniversitesinde Okuyan Yabancı Uyruklu Öğrencilerin Türkiye’nin Kültürüne Bakış Açıları","authors":"Sümeyye Kaya","doi":"10.25306/skad.1371819","DOIUrl":"https://doi.org/10.25306/skad.1371819","url":null,"abstract":"Bu çalışmada, Bartın Üniversitesi’nde öğrenim gören yabancı uyruklu öğrencilerin Türkiye’deki ve özelde de Bartın’daki kültürü, alışkanlıkları, yaşam tarzını ve insanları nasıl gördüklerini tespit etmek amaçlanmıştır. Kendimize dışarıdan bir gözle bakmak bazı dikkat edilmeyen faktörleri daha iyi gün yüzüne çıkartacaktır. Çalışmaya 9 farklı ülkeden gelen toplam 18 kişi katılmıştır. Kişilerin ülke bazındaki sayısı, Türkiye’ye ve Bartın’a en çok gelen ülkelerden öğrenciler baz alınarak oranlanmıştır. Çalışmada yarı-yapılandırılmış mülakat yapılmıştır. Hızla küreselleşen dünyada öğrenci hareketliliği büyük bir yere sahiptir. Bu çalışmada öğrencilerle mülakat yapılmasının nedeni, çok çeşitli ülkelerden gelmeleridir. Bizim çalışmamızın ehemmiyeti bu konuda daha da artmaktadır. Bu yüzden farklılıklar arttıkça bölgelere ayırarak analiz etmeyi tercih ettik. Afrika ülkelerinden gelen öğrencilerde farklılıklar daha ağır basarken, Orta Asya ülkelerinden gelen öğrencilerde kültürün benzer yönleri daha ağır basmaktadır. Suudi Arabistan, Suriye, Mısır gibi ülkelerden gelen öğrencilerin de benzer yönlerini grupladıktan sonra özele inip analiz ettik. Sonuç olarak, yabancı uyruklu öğrencilerin bizi dışarıdan bir gözle nasıl gördüklerini analiz etmek hem sosyolojik olarak hem de antropolojik olarak önem arz etmektedir. Çalışmada, toplumsal çatışmanın çok az olduğu dayanışmanın ağır bastığı saptanmıştır.","PeriodicalId":196616,"journal":{"name":"Sosyal ve Kültürel Araştırmalar Dergisi (SKAD)","volume":"9 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-11-25","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139238327","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Tanzimat Fermanı’nın yayınlanmasıyla Osmanlı İmparatorluğu’nda modernleşme ve reform süreci başladığı kabul edilir. Bu dönemde toplumun çeşitli kesimlerinde eşitlik ve özgürlük talepleri ortaya çıkar. Kadınların statülerinde de bu süreçte değişimler gözlemlenir. II. Meşrutiyet’in ilanıyla beraber, kadınlar toplum içindeki rollerini sorgulamaya başlamışlardır. Önceki döneme kıyasla, kadınlar daha aktif bir şekilde basın, dernekler ve konferanslar aracılığıyla taleplerini dile getirme fırsatı bulmuşlardır. Osmanlı Devleti’nin, Tanzimat’ın ilanıyla beraber başlayan modernleşme sürecinde yaşadığı değişimler, II. Abdülhamid döneminde de devam etmiştir. Bu modernleşme, sadece siyasi olarak değil, toplumun sosyal açıdan yeniden yapılanmasında da belirleyici bir rol oynamıştır. Bunun bir neticesi olarak, modernleşme sürecinde gazete ve dergilerde yazan kadın yazarlar, kendilerini ifade etme ortamı bulmuşlardır. Gazete ve dergiler, Batılı ülkelerdeki kadınların modern hayata adapte olma çabalarını, Osmanlı kadınlarına örnek olarak göstermeye başlamıştır. Sayıları giderek artan kadın dergi ve gazetelerinde yazılar yazan kadın yazarlardan biri olan Naime Nimet Seyfi’nin, dönemin sorunlarına değindiği yazılarını tespit ederek, latinize ettik ve yazının sonunda verdik.
随着《坦齐马特诏书》的颁布,奥斯曼帝国的现代化和改革进程被认为已经开始。在此期间,社会各阶层出现了平等和自由的要求。在此期间,妇女地位也发生了变化。随着君主立宪二世的宣布,妇女开始质疑自己在社会中的角色。与前一时期相比,妇女有机会通过新闻媒体、协会和会议更积极地表达自己的诉求。 奥斯曼帝国的现代化进程始于坦齐马特(Tanzimat)宣言,在阿卜杜勒哈米德二世统治时期继续发生变化。现代化不仅在政治上,而且在社会结构调整方面都发挥了决定性作用。因此,在现代化进程中,在报纸和杂志上写作的女作家们找到了表达自己的环境。 报纸和杂志开始展示西方国家妇女为适应现代生活所做的努力,以此作为奥斯曼妇女的榜样。纳伊梅-尼梅特-塞菲(Naime Nimet Seyfi)是在越来越多的妇女杂志和报纸上发表文章的女作家之一。
{"title":"A Forgotten Constitutionalist Author: Naime Nimet Seyfi","authors":"Yasemin Daşcioğlu","doi":"10.25306/skad.1382377","DOIUrl":"https://doi.org/10.25306/skad.1382377","url":null,"abstract":"Tanzimat Fermanı’nın yayınlanmasıyla Osmanlı İmparatorluğu’nda modernleşme ve reform süreci başladığı kabul edilir. Bu dönemde toplumun çeşitli kesimlerinde eşitlik ve özgürlük talepleri ortaya çıkar. Kadınların statülerinde de bu süreçte değişimler gözlemlenir. II. Meşrutiyet’in ilanıyla beraber, kadınlar toplum içindeki rollerini sorgulamaya başlamışlardır. Önceki döneme kıyasla, kadınlar daha aktif bir şekilde basın, dernekler ve konferanslar aracılığıyla taleplerini dile getirme fırsatı bulmuşlardır. Osmanlı Devleti’nin, Tanzimat’ın ilanıyla beraber başlayan modernleşme sürecinde yaşadığı değişimler, II. Abdülhamid döneminde de devam etmiştir. Bu modernleşme, sadece siyasi olarak değil, toplumun sosyal açıdan yeniden yapılanmasında da belirleyici bir rol oynamıştır. Bunun bir neticesi olarak, modernleşme sürecinde gazete ve dergilerde yazan kadın yazarlar, kendilerini ifade etme ortamı bulmuşlardır. Gazete ve dergiler, Batılı ülkelerdeki kadınların modern hayata adapte olma çabalarını, Osmanlı kadınlarına örnek olarak göstermeye başlamıştır. Sayıları giderek artan kadın dergi ve gazetelerinde yazılar yazan kadın yazarlardan biri olan Naime Nimet Seyfi’nin, dönemin sorunlarına değindiği yazılarını tespit ederek, latinize ettik ve yazının sonunda verdik.","PeriodicalId":196616,"journal":{"name":"Sosyal ve Kültürel Araştırmalar Dergisi (SKAD)","volume":"74 3","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-11-13","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139278794","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Tarihsel süreçte Çeçenistan, ulusal hegemonyasının devamlılığını sağlaması, ticari ve askeri bir üs olarak kullanması ve kaynaklarını genişletmesi için Rusya açısından son derece önemli bir bölge olmuştur. Rusya’nın 18. yüzyılın ilk yarısında kendini belirgin bir şekilde gösteren Kafkasya’daki işgalcilik politikaları, 19. yüzyılda, tasavvuftaki itaat ve teslimiyet anlayışının, Rusya’nın politikalarına karşı direniş gerçekleştiren Çeçen askeri örgütlenmesine uygulanarak gittikçe ‘‘kurumsallaşan’’ Müridizm hareketi ile karşılık bulmuştur. 1864’e kadar süren bu mücadelelere rağmen Kafkasyalıların yenilgilere uğratılması sonucunda Kuzey Kafkasya’dan Anadolu’ya kitleler halinde bir Çeçen göçü başlamıştır. Rusya’nın siyasal ve kültürel hegemonya çabalarına karşı oldukça sert tepkiler veren Çeçenlerin Anadolu’ya göç ettikten sonra oldukça milliyetçi politikaların uygulandığı Türkiye’de yerleşik halkla ve siyasal sistemle nasıl bir ilişki geliştirdiği, bu ilişkinin Ruslara gösterdikleri sert tepkilerden nasıl ve niçin farklılaştığı araştırılmaya değer önemli bir sorudur. Bu bağlamda spesifik olarak bu çalışmanın amacı, Türkiye’ye göç ile gelerek nesillerdir yerleşik olarak yaşayan Çeçen etnik kimliğine sahip bireylerin Türkiye özelinde dinsel kimliklerini nasıl ve hangi dayanaklara bağlı olarak inşa ettiklerini tarihsel ve toplumsal dinamikleri minvalinde araştırmak ve bu dayanakların temellerine inmektir. Araştırmada tarihsel verilere ek olarak Kahramanmaraş’ın Göksun ilçesine bağlı Çardak mahallesinde yaşayan 25 Çeçenle yapılan derinlemesine mülakat verilerinden yararlanılmıştır. Bu çalışma, Türkiye’deki Çeçen tecrübesinin “gönüllü özdeşlik” olarak adlandırılan bir ilişki türünü örneklendirdiği sonucuna varmaktadır.
{"title":"Migration Experiences and Voluntary Identity Constructions of Chechens","authors":"Gonca Yandir, Fahri Çaki","doi":"10.25306/skad.1281541","DOIUrl":"https://doi.org/10.25306/skad.1281541","url":null,"abstract":"Tarihsel süreçte Çeçenistan, ulusal hegemonyasının devamlılığını sağlaması, ticari ve askeri bir üs olarak kullanması ve kaynaklarını genişletmesi için Rusya açısından son derece önemli bir bölge olmuştur. Rusya’nın 18. yüzyılın ilk yarısında kendini belirgin bir şekilde gösteren Kafkasya’daki işgalcilik politikaları, 19. yüzyılda, tasavvuftaki itaat ve teslimiyet anlayışının, Rusya’nın politikalarına karşı direniş gerçekleştiren Çeçen askeri örgütlenmesine uygulanarak gittikçe ‘‘kurumsallaşan’’ Müridizm hareketi ile karşılık bulmuştur. 1864’e kadar süren bu mücadelelere rağmen Kafkasyalıların yenilgilere uğratılması sonucunda Kuzey Kafkasya’dan Anadolu’ya kitleler halinde bir Çeçen göçü başlamıştır. Rusya’nın siyasal ve kültürel hegemonya çabalarına karşı oldukça sert tepkiler veren Çeçenlerin Anadolu’ya göç ettikten sonra oldukça milliyetçi politikaların uygulandığı Türkiye’de yerleşik halkla ve siyasal sistemle nasıl bir ilişki geliştirdiği, bu ilişkinin Ruslara gösterdikleri sert tepkilerden nasıl ve niçin farklılaştığı araştırılmaya değer önemli bir sorudur. Bu bağlamda spesifik olarak bu çalışmanın amacı, Türkiye’ye göç ile gelerek nesillerdir yerleşik olarak yaşayan Çeçen etnik kimliğine sahip bireylerin Türkiye özelinde dinsel kimliklerini nasıl ve hangi dayanaklara bağlı olarak inşa ettiklerini tarihsel ve toplumsal dinamikleri minvalinde araştırmak ve bu dayanakların temellerine inmektir. Araştırmada tarihsel verilere ek olarak Kahramanmaraş’ın Göksun ilçesine bağlı Çardak mahallesinde yaşayan 25 Çeçenle yapılan derinlemesine mülakat verilerinden yararlanılmıştır. Bu çalışma, Türkiye’deki Çeçen tecrübesinin “gönüllü özdeşlik” olarak adlandırılan bir ilişki türünü örneklendirdiği sonucuna varmaktadır.","PeriodicalId":196616,"journal":{"name":"Sosyal ve Kültürel Araştırmalar Dergisi (SKAD)","volume":"153 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-08-24","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139349294","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Postmodern bir teknik olan metinlerarasılık, kurmaca bir metnin başka metinlerden çeşitli şekillerde faydalanması anlamına gelmektedir. Postmodern edebiyatın hâkim olduğu 21. yüzyılda, kurmaca metinlerde bu teknik sıklıkla kullanılmıştır. Âlim Kahraman, postmodern edebiyatın yaygınlık kazandığı 1990’lı yıllarda hikâyelerini yayımlamaya başlamış bir yazardır. Metinlerarasılık, Kahraman’ın hikâyelerinde en sık kullandığı tekniklerden biridir. Tekniği hikâyelerinde farklı şekillerde uygulamış ve bu uygulamalarda postmodern edebiyatın kurmacayı oyuna dönüştürme özelliğini ortaya çıkarmıştır. Bu çalışmanın amacı yazarın hikâyelerinde bulunan metinlerarasılık tekniğinin uygulanma şekillerini ve tekniğin bu hikâyelerdeki önemini belirlemektir. Kahraman’ın bu çalışmaya kadar yayımlanmış dört hikâye kitabı ve kitaplarına almadığı hikâyeleri bu çalışmanın kapsamına dahildir.
{"title":"Âlim Kahraman’ın Hikâyelerinde Metinlerarasılık Tekniği","authors":"Betül Köktürk","doi":"10.25306/skad.1309100","DOIUrl":"https://doi.org/10.25306/skad.1309100","url":null,"abstract":"Postmodern bir teknik olan metinlerarasılık, kurmaca bir metnin başka metinlerden çeşitli şekillerde faydalanması anlamına gelmektedir. Postmodern edebiyatın hâkim olduğu 21. yüzyılda, kurmaca metinlerde bu teknik sıklıkla kullanılmıştır. Âlim Kahraman, postmodern edebiyatın yaygınlık kazandığı 1990’lı yıllarda hikâyelerini yayımlamaya başlamış bir yazardır. Metinlerarasılık, Kahraman’ın hikâyelerinde en sık kullandığı tekniklerden biridir. Tekniği hikâyelerinde farklı şekillerde uygulamış ve bu uygulamalarda postmodern edebiyatın kurmacayı oyuna dönüştürme özelliğini ortaya çıkarmıştır. Bu çalışmanın amacı yazarın hikâyelerinde bulunan metinlerarasılık tekniğinin uygulanma şekillerini ve tekniğin bu hikâyelerdeki önemini belirlemektir. Kahraman’ın bu çalışmaya kadar yayımlanmış dört hikâye kitabı ve kitaplarına almadığı hikâyeleri bu çalışmanın kapsamına dahildir.","PeriodicalId":196616,"journal":{"name":"Sosyal ve Kültürel Araştırmalar Dergisi (SKAD)","volume":"20 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-07-29","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"114499630","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Batı dünyası üzerinde tesir ettiği düşünülen İbn Tufeyl’in Hay bin Yakzan isimli eseri, özellikle Danıel Defoe’nin Robinson Crusoe adlı yapıtı üzerinde ilham kaynağı olduğu çeşitli araştırmacılar tarafından ifade edilmiştir. Hay bin Yakzan karakterinin bir adada yalnız başına deneyimlediği seyr ü sulûk yolculuğu ve yaşadığı gemi kazası sonucu yaklaşık otuz yılını adada geçirmek zorunda kalan Robinson Crusoe’nin hikayelerinin anlatıldığı her iki edebi metin, ihtiva ettiği anlamlar açısından içinde bulundukları medeniyetin izlerini beraberinde taşımışlardır. Her iki metinde kendi türleri içinde kurucu metin olma niteliklerini taşımış olup, buna göre Hay b. Yakzan, Salaman ve Absal metinlerinin; Robinson Crusoe ise “Robinsonad” türünün oluşumuna etki etmiştir. Çalışmada, ilk olarak Hay bin Yakzan ve Robinson Crusoe eserlerinin içinde bulundukları kültürdeki konumları değerlendirilmiş ve hikâyelerin ana hatları hakkında bilgi verilmiştir. Akabindeki bölümde ise her iki eserdeki ortak unsurlar tespit edilip, bu ortak unsurların birbirlerinden ayrışan yönleri incelenmiştir.
伊本-图法伊尔(Ibn Tufayl)的《海-本-雅克赞》(Hay bin Yakzan)被认为对西方世界产生了影响,许多研究者都认为它是灵感的来源,尤其是丹尼尔-笛福(Daniel Defoe)的《鲁滨逊漂流记》(Robinson Crusoe)。这两部文学作品都讲述了海-本-雅克赞独自在孤岛上流浪的故事,以及鲁滨逊-克鲁索因海难而不得不在孤岛上度过约三十年的故事。因此,《海-亚克桑》影响了《萨拉曼》和《阿布萨勒》的形成,而《鲁滨逊漂流记》则影响了 "鲁滨逊流派 "的形成。在研究中,首先评估了《海-本-雅克赞》和《鲁滨逊漂流记》在其所处文化中的地位,并提供了有关故事主线的信息。在接下来的章节中,确定了两部作品中的共同要素,并对这些共同要素的不同方面进行了分析。
{"title":"İki Medeniyetin Karşılaştığı Yer: Hay Bin Yakzan ve Robinson Crusoe Üzerine Bir İnceleme","authors":"Mustafa Moral","doi":"10.25306/skad.1272977","DOIUrl":"https://doi.org/10.25306/skad.1272977","url":null,"abstract":"Batı dünyası üzerinde tesir ettiği düşünülen İbn Tufeyl’in Hay bin Yakzan isimli eseri, özellikle Danıel Defoe’nin Robinson Crusoe adlı yapıtı üzerinde ilham kaynağı olduğu çeşitli araştırmacılar tarafından ifade edilmiştir. Hay bin Yakzan karakterinin bir adada yalnız başına deneyimlediği seyr ü sulûk yolculuğu ve yaşadığı gemi kazası sonucu yaklaşık otuz yılını adada geçirmek zorunda kalan Robinson Crusoe’nin hikayelerinin anlatıldığı her iki edebi metin, ihtiva ettiği anlamlar açısından içinde bulundukları medeniyetin izlerini beraberinde taşımışlardır. Her iki metinde kendi türleri içinde kurucu metin olma niteliklerini taşımış olup, buna göre Hay b. Yakzan, Salaman ve Absal metinlerinin; Robinson Crusoe ise “Robinsonad” türünün oluşumuna etki etmiştir. \u0000Çalışmada, ilk olarak Hay bin Yakzan ve Robinson Crusoe eserlerinin içinde bulundukları kültürdeki konumları değerlendirilmiş ve hikâyelerin ana hatları hakkında bilgi verilmiştir. Akabindeki bölümde ise her iki eserdeki ortak unsurlar tespit edilip, bu ortak unsurların birbirlerinden ayrışan yönleri incelenmiştir.","PeriodicalId":196616,"journal":{"name":"Sosyal ve Kültürel Araştırmalar Dergisi (SKAD)","volume":"152 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-06-27","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"134280073","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}