6360 sayılı kanunla birlikte idari yapıda, mali sistemde, siyasal coğrafyada önemli değişiklikler olmuştur. Bu önemli değişikliklerden biri de büyükşehir olan illerde il özel idarelerinin kaldırılıp yatırım izleme ve koordinasyon başkanlıklarının (YİKOB) kurulmasıdır. Büyükşehir olan illerde il özel idarelerinin kaldırılıp YİKOB’ların kurulması, YİKOB’ları il özel idarelerini devamı olduğu yönünde algı yarattı. Özellikle YİKOB’lara tüzel kişilik kazandırılması ile bu algı farklı bir boyuta taşınmıştır. Bu çalışmada, il özel idareleri ile YİKOB’ları mevcut yapı, işleyiş, sorunları yönünden bu iki kurumu karşılaştırarak YİKOB’ların Türk kamu yönetimi sistemi içerisindeki yerini anlamayı amaçlanmaktadır. Bu kapsamda Uşak İl Özel İdaresi ve Manisa YİKOB’daki katılımcılar ile nitel görüşme tekniğinden yararlanılarak il özel idareleri ve YİKOB’ların kurum algısı, görev, yetki ve sorumlulukları, teşkilat ve mali yapısı, hizmet sunumu, merkezileşme ve yerelleşme boyutu, tanınma problemi ile ilgili konular üzerinden karşılaştırmalı olarak analiz edilerek değerlendirmelerde bulunulmuştur.
{"title":"COMPARATIVE QUALITATIVE ANALYSIS ON SPECIAL PROVINCIAL ADMINISTRATIONS AND DEPARTMENTS OF INVESTMENT MONİTORİNG AND COORDİNATİON","authors":"Yurdanur URAL USLAN, M. Tosun","doi":"10.33630/ausbf.1109981","DOIUrl":"https://doi.org/10.33630/ausbf.1109981","url":null,"abstract":"6360 sayılı kanunla birlikte idari yapıda, mali sistemde, siyasal coğrafyada önemli değişiklikler olmuştur. Bu önemli değişikliklerden biri de büyükşehir olan illerde il özel idarelerinin kaldırılıp yatırım izleme ve koordinasyon başkanlıklarının (YİKOB) kurulmasıdır. Büyükşehir olan illerde il özel idarelerinin kaldırılıp YİKOB’ların kurulması, YİKOB’ları il özel idarelerini devamı olduğu yönünde algı yarattı. Özellikle YİKOB’lara tüzel kişilik kazandırılması ile bu algı farklı bir boyuta taşınmıştır. \u0000 \u0000Bu çalışmada, il özel idareleri ile YİKOB’ları mevcut yapı, işleyiş, sorunları yönünden bu iki kurumu karşılaştırarak YİKOB’ların Türk kamu yönetimi sistemi içerisindeki yerini anlamayı amaçlanmaktadır. Bu kapsamda Uşak İl Özel İdaresi ve Manisa YİKOB’daki katılımcılar ile nitel görüşme tekniğinden yararlanılarak il özel idareleri ve YİKOB’ların kurum algısı, görev, yetki ve sorumlulukları, teşkilat ve mali yapısı, hizmet sunumu, merkezileşme ve yerelleşme boyutu, tanınma problemi ile ilgili konular üzerinden karşılaştırmalı olarak analiz edilerek değerlendirmelerde bulunulmuştur.","PeriodicalId":213629,"journal":{"name":"Ankara Üniversitesi SBF Dergisi","volume":"41 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-11-08","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"121484604","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Eğitim gibi temel ihtiyaçlarını karşılayamayan kadınlar, demokratik gelişmelerden yararlanmada zorluklar çekmektedir. Bu çalışma, 2002-2018 dönemi boyunca gelişmiş ve gelişmekte olan 165 ülkede demokrasinin kadınların iş gücüne katılımı üzerindeki etkisinde eğitimin aracılık rolünü incelemektedir. Bu amaçla Driscoll-Kraay tahmincisi kullanılarak sabit etkiler modeli uygulanmıştır. Modelde, istihdamda cinsiyet eşitsizliğini temsil eden kadın bölü erkek iş gücüne katılma oranı bağımlı değişkendir. Bu değişken, kadınların demokratik düzenlemelerden erkeklere göre daha fazla yararlanıp yararlanmadığını göstermesi açısından önemlidir. Ek olarak model, demokrasi düzeyi ile eğitim endeksi arasında bir etkileşim terimine sahiptir. Bu etkileşim terimi, demokrasinin kadınların iş gücüne katılımı üzerindeki etkisini artırmak için eğitim endeksinin hangi eşik düzeyinin uygun olduğunu anlamaya yardımcı olmaktadır. Çalışmanın temel sonucuna göre demokrasinin kadın bölü erkek iş gücüne katılma oranı üzerindeki etkisinde eğitimin aracılık rolü vardır. Eğer eğitim endeksi eşik değeri (0.64) aşarsa, demokrasi kadınların iş gücüne katılımını pozitif etkilemektedir. Bu bulgudan hareketle politika yapıcılar, iş gücüne katılımda cinsiyet eşitliği için demokratikleşme politikalarını geliştirirken eğitim altyapısına yönelik yatırımlara odaklanmalıdır.
{"title":"Demokrasinin Kadınların İş Gücüne Katılımı Üzerindeki Etkisinde Eğitimin Aracılık Rolü: Panel Veri Analizi","authors":"Gökhan Demi̇rtaş, Sevil Çiçek","doi":"10.33630/ausbf.1116938","DOIUrl":"https://doi.org/10.33630/ausbf.1116938","url":null,"abstract":"Eğitim gibi temel ihtiyaçlarını karşılayamayan kadınlar, demokratik gelişmelerden yararlanmada zorluklar çekmektedir. Bu çalışma, 2002-2018 dönemi boyunca gelişmiş ve gelişmekte olan 165 ülkede demokrasinin kadınların iş gücüne katılımı üzerindeki etkisinde eğitimin aracılık rolünü incelemektedir. Bu amaçla Driscoll-Kraay tahmincisi kullanılarak sabit etkiler modeli uygulanmıştır. Modelde, istihdamda cinsiyet eşitsizliğini temsil eden kadın bölü erkek iş gücüne katılma oranı bağımlı değişkendir. Bu değişken, kadınların demokratik düzenlemelerden erkeklere göre daha fazla yararlanıp yararlanmadığını göstermesi açısından önemlidir. Ek olarak model, demokrasi düzeyi ile eğitim endeksi arasında bir etkileşim terimine sahiptir. Bu etkileşim terimi, demokrasinin kadınların iş gücüne katılımı üzerindeki etkisini artırmak için eğitim endeksinin hangi eşik düzeyinin uygun olduğunu anlamaya yardımcı olmaktadır. Çalışmanın temel sonucuna göre demokrasinin kadın bölü erkek iş gücüne katılma oranı üzerindeki etkisinde eğitimin aracılık rolü vardır. Eğer eğitim endeksi eşik değeri (0.64) aşarsa, demokrasi kadınların iş gücüne katılımını pozitif etkilemektedir. Bu bulgudan hareketle politika yapıcılar, iş gücüne katılımda cinsiyet eşitliği için demokratikleşme politikalarını geliştirirken eğitim altyapısına yönelik yatırımlara odaklanmalıdır.","PeriodicalId":213629,"journal":{"name":"Ankara Üniversitesi SBF Dergisi","volume":"15 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-11-08","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"126893501","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
İnternet teknolojilerindeki gelişmelerle birlikte sosyal medya platformları önemli haber dağıtım mecraları haline gelmiştir. Sosyal medyanın sunduğu olanaklar sayesinde, dünyanın farklı kesimlerinde yaşayan internet kullanıcıları birbirleriyle kolay ve hızlı bir şekilde iletişim kurabilirlerken, gündemdeki haberlerin yayılımı da kısa sürede gerçekleşmektedir. Bu araştırmada kriz zamanlarında sosyal medyanın haber akışı ve kullanıcı olarak vatandaşların bu platformlardan nasıl faydalandığının ortaya konulması amaçlanmıştır. Sosyal medyada haber sayfalarının kriz durumlarında vatandaşı bilgilendirme, vatandaşın talep ve şikayetlerini gündeme taşıma ve etkileşim durumu incelenmiş, halkın taleplerini kamuya duyurma yöntemlerinin tespiti amaçlanmıştır. Çalışmada kar yağışında yaşanan elektrik kesintisi nedeniyle Isparta’da bulunan altı haber sitesinin haber dağıtım kanalı olarak kullandığı Instagram ağı üzerinden yaptıkları paylaşımlar incelenmiştir. Çalışmada nitel araştırma yöntemlerinden, içerik analizi kullanılmıştır. 03 Şubat 2022/17 Şubat 2022 tarihleri arasında SON32, ISPARTA32, AJANS32, BOMBA32, UYAN32 ve HABER32 çevrimiçi haber sitelerinin Instagram hesaplarından paylaştıkları gönderiler analiz edilmiştir. Kentte kar yağışının etkili olduğu 15 günlük süreç incelenmiştir. İlgili süreçte en fazla paylaşım ‘gündem’ (kar yağışından kaynaklı elektrik kesintisi, vatandaş talebi, su sıkıntısı vb.) konularındadır. Sosyal medyada haber sayfalarının kriz ortamlarında haber paylaşımı ve bilgi aktarımı açısından önemli bir işlev yürüttüğü, kullanıcılarında haber akışına yaptıkları paylaşımlarla bilfiil dahil olduğu tespit edilmiştir. Haber sayfalarının vatandaşların yorumlarına dönüş yapmadığı daha çok bilgi aktararak kamuyu bilgilendirme rolünü yerine getirdiği görülmüştür.
{"title":"KRİZ ORTAMINDA HABER KAYNAĞI OLARAK SOSYAL MEDYA; INSTAGRAM ÜZERİNDEN BİR İNCELEME","authors":"Nedret Çağlar, Gaye Demi̇rel","doi":"10.33630/ausbf.1158369","DOIUrl":"https://doi.org/10.33630/ausbf.1158369","url":null,"abstract":"İnternet teknolojilerindeki gelişmelerle birlikte sosyal medya platformları önemli haber dağıtım mecraları haline gelmiştir. Sosyal medyanın sunduğu olanaklar sayesinde, dünyanın farklı kesimlerinde yaşayan internet kullanıcıları birbirleriyle kolay ve hızlı bir şekilde iletişim kurabilirlerken, gündemdeki haberlerin yayılımı da kısa sürede gerçekleşmektedir. Bu araştırmada kriz zamanlarında sosyal medyanın haber akışı ve kullanıcı olarak vatandaşların bu platformlardan nasıl faydalandığının ortaya konulması amaçlanmıştır. Sosyal medyada haber sayfalarının kriz durumlarında vatandaşı bilgilendirme, vatandaşın talep ve şikayetlerini gündeme taşıma ve etkileşim durumu incelenmiş, halkın taleplerini kamuya duyurma yöntemlerinin tespiti amaçlanmıştır. Çalışmada kar yağışında yaşanan elektrik kesintisi nedeniyle Isparta’da bulunan altı haber sitesinin haber dağıtım kanalı olarak kullandığı Instagram ağı üzerinden yaptıkları paylaşımlar incelenmiştir. Çalışmada nitel araştırma yöntemlerinden, içerik analizi kullanılmıştır. 03 Şubat 2022/17 Şubat 2022 tarihleri arasında SON32, ISPARTA32, AJANS32, BOMBA32, UYAN32 ve HABER32 çevrimiçi haber sitelerinin Instagram hesaplarından paylaştıkları gönderiler analiz edilmiştir. Kentte kar yağışının etkili olduğu 15 günlük süreç incelenmiştir. \u0000İlgili süreçte en fazla paylaşım ‘gündem’ (kar yağışından kaynaklı elektrik kesintisi, vatandaş talebi, su sıkıntısı vb.) konularındadır. Sosyal medyada haber sayfalarının kriz ortamlarında haber paylaşımı ve bilgi aktarımı açısından önemli bir işlev yürüttüğü, kullanıcılarında haber akışına yaptıkları paylaşımlarla bilfiil dahil olduğu tespit edilmiştir. Haber sayfalarının vatandaşların yorumlarına dönüş yapmadığı daha çok bilgi aktararak kamuyu bilgilendirme rolünü yerine getirdiği görülmüştür.","PeriodicalId":213629,"journal":{"name":"Ankara Üniversitesi SBF Dergisi","volume":"39 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-10-25","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"128312237","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
The aim of this paper is two folds. First, we perform a review of empirical research that report the vertical mismatch and/or field of study mismatch in Turkey. Second, we provide additional evidence from two perspectives which are (i) change in vertical mismatch and field of study mismatch over time and (ii) their overlapping mismatch. Using dataset from Turkish Statistical Institute labor force surveys, we conduct our analyses for two separate target groups, namely vocational and technical high schools and higher education. The main findings are as follows: The mismatch literature on Turkey has been growing for the recent years but is still very limited. The incidence of both the vertical and field of study mismatch is higher for vocational and technical high schools in all periods examined. Both mismatches increased over time for both target groups, and that the rate of increase in higher education is higher than that in vocational and technical high schools. Regarding the overlapping mismatch, we define three mismatch categories, namely mere field of study mismatch, mere overeducation and full-mismatch. We find that 40.6% of employees from higher education and 70.2% of employees from vocational and technical high schools are mismatched by any category.
{"title":"A Review of Empirical Research on Vertical Mismatch and Field of Study Mismatch in Turkey and Additional Evidence from Their Overlapping Mismatch.","authors":"A. Ege, Erkan Erdil","doi":"10.33630/ausbf.1161828","DOIUrl":"https://doi.org/10.33630/ausbf.1161828","url":null,"abstract":"The aim of this paper is two folds. First, we perform a review of empirical research that report the vertical mismatch and/or field of study mismatch in Turkey. Second, we provide additional evidence from two perspectives which are (i) change in vertical mismatch and field of study mismatch over time and (ii) their overlapping mismatch. Using dataset from Turkish Statistical Institute labor force surveys, we conduct our analyses for two separate target groups, namely vocational and technical high schools and higher education. The main findings are as follows: The mismatch literature on Turkey has been growing for the recent years but is still very limited. The incidence of both the vertical and field of study mismatch is higher for vocational and technical high schools in all periods examined. Both mismatches increased over time for both target groups, and that the rate of increase in higher education is higher than that in vocational and technical high schools. Regarding the overlapping mismatch, we define three mismatch categories, namely mere field of study mismatch, mere overeducation and full-mismatch. We find that 40.6% of employees from higher education and 70.2% of employees from vocational and technical high schools are mismatched by any category.","PeriodicalId":213629,"journal":{"name":"Ankara Üniversitesi SBF Dergisi","volume":"194 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-10-25","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"121241197","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Prosopografi olarak bilinen yöntemin öncüsü olan Lewis Bernstein Namier, İngiliz siyasetinin derinliklerini keşfedebilmek için yalnızca siyasi hareketlerin öncülerine odaklanmak yerine, parlamentodaki her bir bireyin ayrıntılı biyografilerini çıkarmıştı. Bu yöntemle Namier, insanların neden siyasete atıldığını sorusuna bir yanıt bulmayı amaçlıyor ve aynı zamanda parlamenterler arasındaki kişisel, bölgesel yahut sosyolojik bağları açıklamaya çalışıyordu. Böylelikle, elbette ideolojik yaklaşımların önemli bir payı olsa da, bireylerin politikaya girme arzusunun içinde gizlenmiş dürtülerin birtakım ‘ortak paydalar ve çıkarlar’ olduğu anlaşılıyordu. Namier’in öncülüğünü yaptığı bu yöntemi kendisine rehber edinmiş bu çalışmada benzer bir deneme Türkiye siyasetine ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerine uyarlanmaya çalışıldı. Yalnızca siyasi partilerin liderlerine veya ön plana çıkmış isimlerine odaklanmaktan ziyade, yaş, cinsiyet, medeni hal, memleket ve meslek gibi temel sosyolojik özellikler çerçevesinde, 2002 ile 2018 yılları arasındaki her bir milletvekiline odaklanan bu çalışma neticesinde, ideolojik zıtlıklarıyla bilinen siyasal yapıların dahi esasında sosyolojik bakımdan birbirine son derece yakın oldukları ve her ne kadar politikacılara dair dünya genelinde mevcut olan olumsuz bakış Türkiye’de de egemen olsa da, siyasetçilerin esasında o toplumun özelliklerini fazlasıyla barındırdığı yansıtılmaya gayret edildi.
{"title":"Türkiye Toplumunun Aynası: TBMM Üyelerinin Sosyolojik Özellikleri (2002-2018)","authors":"Rıza Mertoğlu","doi":"10.33630/ausbf.978888","DOIUrl":"https://doi.org/10.33630/ausbf.978888","url":null,"abstract":"Prosopografi olarak bilinen yöntemin öncüsü olan Lewis Bernstein Namier, İngiliz siyasetinin derinliklerini keşfedebilmek için yalnızca siyasi hareketlerin öncülerine odaklanmak yerine, parlamentodaki her bir bireyin ayrıntılı biyografilerini çıkarmıştı. Bu yöntemle Namier, insanların neden siyasete atıldığını sorusuna bir yanıt bulmayı amaçlıyor ve aynı zamanda parlamenterler arasındaki kişisel, bölgesel yahut sosyolojik bağları açıklamaya çalışıyordu. Böylelikle, elbette ideolojik yaklaşımların önemli bir payı olsa da, bireylerin politikaya girme arzusunun içinde gizlenmiş dürtülerin birtakım ‘ortak paydalar ve çıkarlar’ olduğu anlaşılıyordu. Namier’in öncülüğünü yaptığı bu yöntemi kendisine rehber edinmiş bu çalışmada benzer bir deneme Türkiye siyasetine ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerine uyarlanmaya çalışıldı. Yalnızca siyasi partilerin liderlerine veya ön plana çıkmış isimlerine odaklanmaktan ziyade, yaş, cinsiyet, medeni hal, memleket ve meslek gibi temel sosyolojik özellikler çerçevesinde, 2002 ile 2018 yılları arasındaki her bir milletvekiline odaklanan bu çalışma neticesinde, ideolojik zıtlıklarıyla bilinen siyasal yapıların dahi esasında sosyolojik bakımdan birbirine son derece yakın oldukları ve her ne kadar politikacılara dair dünya genelinde mevcut olan olumsuz bakış Türkiye’de de egemen olsa da, siyasetçilerin esasında o toplumun özelliklerini fazlasıyla barındırdığı yansıtılmaya gayret edildi.","PeriodicalId":213629,"journal":{"name":"Ankara Üniversitesi SBF Dergisi","volume":"30 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-10-17","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"132601418","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Bu makale, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Örgütü (AGİT) örneğine odaklanarak bölgesel örgütlerin çatışma çözümündeki konumlarını anlamaya çalışmaktadır. Mevcut literatür, bölgesel örgütlerin çatışma çözümündeki konumlarını çoğunlukla avantajları ve sınırlılıkları açısından küresel örgütlerle karşılaştırmaktadır. Makale, özellikle Soğuk Savaşın sona ermesinden sonra bölgesel örgütlerin çatışma çözümündeki konumlarını analiz edebilmek için kurumsallaşma kapasitesi, ortak tarih ve/veya ortak değerlere sahip olma, coğrafi yakınlık, homojenlik, çatışmaya aşinalık, demokratik üyelere sahip olma ve sahip olunan kaynaklar şeklinde yedi spesifik kriter belirlemektedir. Détente döneminde konferanslar serisi olarak ortaya çıkan AGİT, bu yedi kriteri incelemek için güçlü bir bölgesel örgüt örneği sunmaktadır. Makale, üç bölüme ayrılmıştır. Birinci bölüm, uluslararası belgeleri inceleyerek bölgesel örgütlerin çatışma çözümündeki rolüne işaret eder ve çatışma çözümündeki pozisyonlarını analiz etmek için yedi kriter belirler. İkinci bölüm, AGİT’in çatışma çözümü yaklaşımının gelişimini tartışır. Üçüncü bölüm ise belirlenen kriterler çerçevesinde AGİT’in çatışma çözümündeki avantajlarını ve sınırlarını analiz etmektedir. Makale, çatışma çözümünde bölgesel örgütler için avantaj olarak tanımlanan kriterlerin AGİT'in çatışma çözümü eylemlerinde belirleyici bir avantaj oluşturmadığı sonucuna varmaktadır.
{"title":"ÇATIŞMA ÇÖZÜMÜNDE BÖLGESEL ÖRGÜTLER: AGİT DEĞERLENDİRMESİ","authors":"Görkem TANRIVERDİ ŞEYŞANE","doi":"10.33630/ausbf.1119265","DOIUrl":"https://doi.org/10.33630/ausbf.1119265","url":null,"abstract":"Bu makale, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Örgütü (AGİT) örneğine odaklanarak bölgesel örgütlerin çatışma çözümündeki konumlarını anlamaya çalışmaktadır. Mevcut literatür, bölgesel örgütlerin çatışma çözümündeki konumlarını çoğunlukla avantajları ve sınırlılıkları açısından küresel örgütlerle karşılaştırmaktadır. Makale, özellikle Soğuk Savaşın sona ermesinden sonra bölgesel örgütlerin çatışma çözümündeki konumlarını analiz edebilmek için kurumsallaşma kapasitesi, ortak tarih ve/veya ortak değerlere sahip olma, coğrafi yakınlık, homojenlik, çatışmaya aşinalık, demokratik üyelere sahip olma ve sahip olunan kaynaklar şeklinde yedi spesifik kriter belirlemektedir. Détente döneminde konferanslar serisi olarak ortaya çıkan AGİT, bu yedi kriteri incelemek için güçlü bir bölgesel örgüt örneği sunmaktadır. Makale, üç bölüme ayrılmıştır. Birinci bölüm, uluslararası belgeleri inceleyerek bölgesel örgütlerin çatışma çözümündeki rolüne işaret eder ve çatışma çözümündeki pozisyonlarını analiz etmek için yedi kriter belirler. İkinci bölüm, AGİT’in çatışma çözümü yaklaşımının gelişimini tartışır. Üçüncü bölüm ise belirlenen kriterler çerçevesinde AGİT’in çatışma çözümündeki avantajlarını ve sınırlarını analiz etmektedir. Makale, çatışma çözümünde bölgesel örgütler için avantaj olarak tanımlanan kriterlerin AGİT'in çatışma çözümü eylemlerinde belirleyici bir avantaj oluşturmadığı sonucuna varmaktadır.","PeriodicalId":213629,"journal":{"name":"Ankara Üniversitesi SBF Dergisi","volume":"1 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-10-17","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"131821683","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Bu çalışmada, yerel yönetimler ve demokrasi arasındaki yakın ilişkiden yola çıkılarak Türkiye’deki belediye meclis üyelerinin seçmen kitlesini temsil edebilecek nitelikte olup olmadığını değerlendirmek amaçlanmaktadır. Yerel yönetimler demokrasinin temel beşiği olarak nitelendirilmektedir. Dolayısıyla yerel yönetim birimlerinden belediyeler halka en yakın birim olarak her kesimin ihtiyaç ve sorunlarına cevap verebilmelidirler. Bu nedenle belediyelerin karar organı olan belediye meclislerinin halkı yeterli düzeyde temsil edebilecek nitelikte olması gerekmektedir. Halkın yönetime katılarak kendisiyle ilgili alınan kararlarda etkili olup alınan kararları denetleme imkanına sahip olduğu belediye meclislerinde üyeler seçmen kitlesini en azından sayı, meslek, cinsiyet ve yaş açısından temsil edebilmelidirler. Bu doğrultuda sayı, meslek, cinsiyet ve yaş bakımından belediye meclis üyelerinin hem belediye meclis üyeleri içindeki hem de seçmen kitlesi içindeki payı incelenmiştir. Belediye meclis üyelerinin seçmenleri sayı, meslek, cinsiyet ve yaş bakımından adil şekilde temsil edemedikleri görülmüştür. Belediye meclis üye sayısının belirlendiği nüfus dilim aralıklarının yeniden düzenlenmesi, uzman meslek gruplarının ve kadın sayısının belediye meclis üyeleri içinde artırılması, belediye meclis üyelerinin belirli bir yaş aralığında yığılmasının önlenmesi gerektiği ortaya konmuştur.
{"title":"TÜRKİYE’DE BELEDİYE MECLİS ÜYELERİNİN TEMSİLDE ADALET BAKIMINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ","authors":"Merve Demi̇r","doi":"10.33630/ausbf.1084647","DOIUrl":"https://doi.org/10.33630/ausbf.1084647","url":null,"abstract":"Bu çalışmada, yerel yönetimler ve demokrasi arasındaki yakın ilişkiden yola çıkılarak Türkiye’deki belediye meclis üyelerinin seçmen kitlesini temsil edebilecek nitelikte olup olmadığını değerlendirmek amaçlanmaktadır. Yerel yönetimler demokrasinin temel beşiği olarak nitelendirilmektedir. Dolayısıyla yerel yönetim birimlerinden belediyeler halka en yakın birim olarak her kesimin ihtiyaç ve sorunlarına cevap verebilmelidirler. Bu nedenle belediyelerin karar organı olan belediye meclislerinin halkı yeterli düzeyde temsil edebilecek nitelikte olması gerekmektedir. Halkın yönetime katılarak kendisiyle ilgili alınan kararlarda etkili olup alınan kararları denetleme imkanına sahip olduğu belediye meclislerinde üyeler seçmen kitlesini en azından sayı, meslek, cinsiyet ve yaş açısından temsil edebilmelidirler. Bu doğrultuda sayı, meslek, cinsiyet ve yaş bakımından belediye meclis üyelerinin hem belediye meclis üyeleri içindeki hem de seçmen kitlesi içindeki payı incelenmiştir. Belediye meclis üyelerinin seçmenleri sayı, meslek, cinsiyet ve yaş bakımından adil şekilde temsil edemedikleri görülmüştür. Belediye meclis üye sayısının belirlendiği nüfus dilim aralıklarının yeniden düzenlenmesi, uzman meslek gruplarının ve kadın sayısının belediye meclis üyeleri içinde artırılması, belediye meclis üyelerinin belirli bir yaş aralığında yığılmasının önlenmesi gerektiği ortaya konmuştur.","PeriodicalId":213629,"journal":{"name":"Ankara Üniversitesi SBF Dergisi","volume":"11 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-10-17","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"121219419","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Filistin-İsrail sorunu, Birleşmiş Milletler’de (BM), 1947’den beri, neredeyse kuruluşundan günümüze kadar hem Genel Kurulu’nun hem de Güvenlik Konseyi’nin gündeminin en üst sıralarında yer almıştır. Uluslararası barış ve güvenliğin sağlanmasına ilişkin birincil sorumluluğu olan Güvenlik Konseyi’nin, Filistin-İsrail sorununa dahil olması küresel barış ve güvenliğin tesis edilmesi açısından merkezi konumunun bir yansıması niteliğinde olmuştur. Filistin-İsrail sorunu özelinde, 1946-2022 yılları arasında BM Güvenlik Konseyi’nde altmış iki (62) karar kabul edilmiştir. Bu çalışma kapsamında doküman analizi yöntemiyle BM Güvenlik Konseyi kararları analiz edilmiş ve barışa engel teşkil eden sorunlar; 1) Filistinli mülteciler, 2) Yerleşimciler, 3) Kudüs ve 4) toprak bütünlüğü olmak üzere dört temel başlık altında sentezlenmiştir. Çalışmada Birleşmiş Milletlerin, çatışma çözümündeki rolüne atıfta bulunarak, Filistin-İsrail sorunu üzerindeki etkisine odaklanılmış ve BM'nin, Filistin-İsrail barış sürecinde hala bir etkisinin olup olmadığı ortaya konulmuştur. Bu yönüyle çalışma, güncel uluslararası çatışma tartışmalarına da farklı bir bakış açısı kazandıracağı için önem taşımaktadır.
{"title":"Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararlarının Filistin-İsrail Barış Sürecine Etkisi","authors":"Zuhal ÇALIK TOPUZ, Mohammad Arafat","doi":"10.33630/ausbf.1065955","DOIUrl":"https://doi.org/10.33630/ausbf.1065955","url":null,"abstract":"Filistin-İsrail sorunu, Birleşmiş Milletler’de (BM), 1947’den beri, neredeyse kuruluşundan günümüze kadar hem Genel Kurulu’nun hem de Güvenlik Konseyi’nin gündeminin en üst sıralarında yer almıştır. Uluslararası barış ve güvenliğin sağlanmasına ilişkin birincil sorumluluğu olan Güvenlik Konseyi’nin, Filistin-İsrail sorununa dahil olması küresel barış ve güvenliğin tesis edilmesi açısından merkezi konumunun bir yansıması niteliğinde olmuştur. Filistin-İsrail sorunu özelinde, 1946-2022 yılları arasında BM Güvenlik Konseyi’nde altmış iki (62) karar kabul edilmiştir. Bu çalışma kapsamında doküman analizi yöntemiyle BM Güvenlik Konseyi kararları analiz edilmiş ve barışa engel teşkil eden sorunlar; 1) Filistinli mülteciler, 2) Yerleşimciler, 3) Kudüs ve 4) toprak bütünlüğü olmak üzere dört temel başlık altında sentezlenmiştir. \u0000Çalışmada Birleşmiş Milletlerin, çatışma çözümündeki rolüne atıfta bulunarak, Filistin-İsrail sorunu üzerindeki etkisine odaklanılmış ve BM'nin, Filistin-İsrail barış sürecinde hala bir etkisinin olup olmadığı ortaya konulmuştur. Bu yönüyle çalışma, güncel uluslararası çatışma tartışmalarına da farklı bir bakış açısı kazandıracağı için önem taşımaktadır.","PeriodicalId":213629,"journal":{"name":"Ankara Üniversitesi SBF Dergisi","volume":"9 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-09-28","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"134166895","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
2017 yılında yapılan kapsamlı Anayasa değişiklikleri ile Türkiye’de yaklaşık bir asırlık geçmişi olan parlamenter sistem terkedilmiş, yürütme organı bakımından köklü değişiklikler yapılarak cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçilmiştir. Parlamenter sisteme uygun şekilde uzun yıllar meclis tarafından seçilen cumhurbaşkanının Anayasanın 101. maddesinde yapılan değişiklik ile halk tarafından seçileceği düzenlenmiştir. Türkiye’de ilk defa 10 Ağustos 2014 ve ikinci olarak 24 Haziran 2018 tarihlerinde Cumhurbaşkanı halk tarafından seçilmiştir. Seçimlerin gerçek anlamıyla demokratik olabilmesi için her şeyden önce ‘özgür ve adil’ olmaları gerekmektedir. Seçimlerin ‘özgür ve adil’ olması kavram öbeği oldukça kapsamlı bir içerik barındırır. Çeşitli uluslararası kuruluşlar bu hususta çok sayıda kıstaslar geliştirmiştir. Bu kıstasların önemli bir kısmı ise seçimlerin finansmanına ilişkindir. Türkiye’de cumhurbaşkanını halkın seçmesine ilişkin anayasal değişiklik sonrası cumhurbaşkanlığı seçimlerini düzenlemek üzere çeşitli hukuksal düzenlemeler yapılmıştır ancak seçimlerin şeffaflığı ve denetimi konusunda oldukça sorunlu alanlar bulunmaktadır. Bu çalışmada Cumhurbaşkanı adaylarının seçim kampanyalarının finansmanına ilişkin hukuksal düzenlemelerdeki eksikliklerin uluslararası standartlar ışığında değerlendirilmesi amaçlanmaktadır. Bu kapsamda cumhurbaşkanlığı seçimlerinde adayların seçim kampanyalarında kullandıkları gelirler, yaptıkları harcamalar ve bunların mali denetimi konuları incelenmektedir.
{"title":"Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı Seçim Kampanyalarının Finansmanı","authors":"Rengül Eki̇zceleroğlu","doi":"10.33630/ausbf.1005253","DOIUrl":"https://doi.org/10.33630/ausbf.1005253","url":null,"abstract":"2017 yılında yapılan kapsamlı Anayasa değişiklikleri ile Türkiye’de yaklaşık bir asırlık geçmişi olan parlamenter sistem terkedilmiş, yürütme organı bakımından köklü değişiklikler yapılarak cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçilmiştir. Parlamenter sisteme uygun şekilde uzun yıllar meclis tarafından seçilen cumhurbaşkanının Anayasanın 101. maddesinde yapılan değişiklik ile halk tarafından seçileceği düzenlenmiştir. Türkiye’de ilk defa 10 Ağustos 2014 ve ikinci olarak 24 Haziran 2018 tarihlerinde Cumhurbaşkanı halk tarafından seçilmiştir. \u0000Seçimlerin gerçek anlamıyla demokratik olabilmesi için her şeyden önce ‘özgür ve adil’ olmaları gerekmektedir. Seçimlerin ‘özgür ve adil’ olması kavram öbeği oldukça kapsamlı bir içerik barındırır. Çeşitli uluslararası kuruluşlar bu hususta çok sayıda kıstaslar geliştirmiştir. Bu kıstasların önemli bir kısmı ise seçimlerin finansmanına ilişkindir. Türkiye’de cumhurbaşkanını halkın seçmesine ilişkin anayasal değişiklik sonrası cumhurbaşkanlığı seçimlerini düzenlemek üzere çeşitli hukuksal düzenlemeler yapılmıştır ancak seçimlerin şeffaflığı ve denetimi konusunda oldukça sorunlu alanlar bulunmaktadır. Bu çalışmada Cumhurbaşkanı adaylarının seçim kampanyalarının finansmanına ilişkin hukuksal düzenlemelerdeki eksikliklerin uluslararası standartlar ışığında değerlendirilmesi amaçlanmaktadır. Bu kapsamda cumhurbaşkanlığı seçimlerinde adayların seçim kampanyalarında kullandıkları gelirler, yaptıkları harcamalar ve bunların mali denetimi konuları incelenmektedir.","PeriodicalId":213629,"journal":{"name":"Ankara Üniversitesi SBF Dergisi","volume":"17 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-09-28","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"127936672","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Televizyon endüstrisinin hızlı bir biçimde değişen yapısı içerik üretimi ve dağıtımı konusunda uluslararasılaşan bir ortamı hâkim kılmaktadır. Geleneksel televizyon kanallarından yeni medya yayıncılarına ve küresel dijital platformlara kadar birçok aktörün rol oynadığı bu süreçte uluslararası dolaşıma giren içeriklere odaklanan akış tartışmaları da yeniden belirginleşmektedir. Bu kapsamda, son yıllarda özellikle Avrupa’da uluslararası yapıya da hâkim olan piyasa ilişkileri ve ticari yayıncılık karşısında kamu hizmeti yayıncılarının kendilerini nasıl konumlandırdıkları ve tanımladıkları önemli bir araştırma konusu olarak belirmektedir. Bu çalışmada da temel olarak Avrupa’daki tartışma ve analizlerden hareketle, Türkiye’de son yıllarda küresel dijital platformlar kapsamında giderek belirginleşen hâkim uluslararası akış karşısında TRT’nin uluslararasılaşma pratikleri ve kendisini kamu hizmeti yayıncısı olarak nasıl yeniden konumlandırdığı analiz edilmiştir. Bu analiz için temel veri kaynakları olarak, bu konudaki kamusal tartışmalara ulaşılan dijital gazete arşivleri ve düzenlemelere, sektör yapısına ve TRT faaliyetlerine dair bilgilere ulaşılan resmi raporlar kullanılmıştır. Ulaşılan veriler eleştirel ekonomi politik yaklaşımın sağlamış olduğu kuramsal zemine yaslanarak nitel belge analizi yöntemi ile çözümlenmiştir. Araştırma sonucunda son yıllarda küresel dijital platformlar temelinde televizyon sektöründe belirginleşen uluslararası akış dinamiklerinin Avrupa’da olduğu gibi Türkiye’de de görünür olduğu ve tıpkı Avrupa’daki kamu hizmeti yayıncıları gibi TRT’nin de bu hâkim yapıyla rekabet etmek zorunda kaldığı sonucuna ulaşılmıştır. Bu kapsamda, Avrupa’da yükselen kültürel korumacı politikalar temelinde kamu hizmeti yayıncılarına yüklenen kritik rolün Türkiye’nin özgül koşullarında TRT özelinde de ortaya çıktığı görülmüştür. TRT’nin kamu hizmeti yayıncılığını “milli ve kültürel değerler” vurgusu etrafında yeniden tanımlayarak kendisini sektörde önemli bir aktör olarak konumlandırmaya çalışması bu özgül koşullar temelinde analiz edilmiştir.
{"title":"Uluslararası Televizyon Akışının Platformlaşması Bağlamında Avrupa’da Kamu Hizmeti Yayıncılığının Dönüşümü ve TRT","authors":"Süleyman İlaslan, Burcu Sümer","doi":"10.33630/ausbf.1169879","DOIUrl":"https://doi.org/10.33630/ausbf.1169879","url":null,"abstract":"Televizyon endüstrisinin hızlı bir biçimde değişen yapısı içerik üretimi ve dağıtımı konusunda uluslararasılaşan bir ortamı hâkim kılmaktadır. Geleneksel televizyon kanallarından yeni medya yayıncılarına ve küresel dijital platformlara kadar birçok aktörün rol oynadığı bu süreçte uluslararası dolaşıma giren içeriklere odaklanan akış tartışmaları da yeniden belirginleşmektedir. Bu kapsamda, son yıllarda özellikle Avrupa’da uluslararası yapıya da hâkim olan piyasa ilişkileri ve ticari yayıncılık karşısında kamu hizmeti yayıncılarının kendilerini nasıl konumlandırdıkları ve tanımladıkları önemli bir araştırma konusu olarak belirmektedir. Bu çalışmada da temel olarak Avrupa’daki tartışma ve analizlerden hareketle, Türkiye’de son yıllarda küresel dijital platformlar kapsamında giderek belirginleşen hâkim uluslararası akış karşısında TRT’nin uluslararasılaşma pratikleri ve kendisini kamu hizmeti yayıncısı olarak nasıl yeniden konumlandırdığı analiz edilmiştir. Bu analiz için temel veri kaynakları olarak, bu konudaki kamusal tartışmalara ulaşılan dijital gazete arşivleri ve düzenlemelere, sektör yapısına ve TRT faaliyetlerine dair bilgilere ulaşılan resmi raporlar kullanılmıştır. Ulaşılan veriler eleştirel ekonomi politik yaklaşımın sağlamış olduğu kuramsal zemine yaslanarak nitel belge analizi yöntemi ile çözümlenmiştir. Araştırma sonucunda son yıllarda küresel dijital platformlar temelinde televizyon sektöründe belirginleşen uluslararası akış dinamiklerinin Avrupa’da olduğu gibi Türkiye’de de görünür olduğu ve tıpkı Avrupa’daki kamu hizmeti yayıncıları gibi TRT’nin de bu hâkim yapıyla rekabet etmek zorunda kaldığı sonucuna ulaşılmıştır. Bu kapsamda, Avrupa’da yükselen kültürel korumacı politikalar temelinde kamu hizmeti yayıncılarına yüklenen kritik rolün Türkiye’nin özgül koşullarında TRT özelinde de ortaya çıktığı görülmüştür. TRT’nin kamu hizmeti yayıncılığını “milli ve kültürel değerler” vurgusu etrafında yeniden tanımlayarak kendisini sektörde önemli bir aktör olarak konumlandırmaya çalışması bu özgül koşullar temelinde analiz edilmiştir.","PeriodicalId":213629,"journal":{"name":"Ankara Üniversitesi SBF Dergisi","volume":"10 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-09-21","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"126469121","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}