Ezgi Trak, Elif Üzümcü, Müjgan İnözü, A. B. Hacıömeroğlu
Recent findings indicate that the COVID-19 outbreak is associated with high distress levels. The present study reports the development and psychometric evaluation of the COVID-19 Distress Scale, a fourteen-item self-report measure assessing anxiety, threat perception, and hopelessness related to COVID-19. In Study 1, 626 individuals completed the COVID-19 Distress Scale and established measures of mental health. Exploratory factor analysis suggested a three-factor structure, consisting of anxiety, threat perception, and hopelessness regarding COVID-19. The COVID-19 Distress Scale was internally consistent, had test-retest reliability, concurrent, divergent, and predictive validity. In Study 2, 548 participants completed the COVID-19 Distress Scale. Confirmatory factor analysis supported the three-factor structure of the scale. These results suggest that the COVID-19 Distress Scale is a robust and multidimensional measure for assessing COVID-19 related distress.
{"title":"Development and Psychometric Evaluation of COVID-19 Distress Scale","authors":"Ezgi Trak, Elif Üzümcü, Müjgan İnözü, A. B. Hacıömeroğlu","doi":"10.32600/huefd.949751","DOIUrl":"https://doi.org/10.32600/huefd.949751","url":null,"abstract":"Recent findings indicate that the COVID-19 outbreak is associated with high distress levels. The present study reports the development and psychometric evaluation of the COVID-19 Distress Scale, a fourteen-item self-report measure assessing anxiety, threat perception, and hopelessness related to COVID-19. In Study 1, 626 individuals completed the COVID-19 Distress Scale and established measures of mental health. Exploratory factor analysis suggested a three-factor structure, consisting of anxiety, threat perception, and hopelessness regarding COVID-19. The COVID-19 Distress Scale was internally consistent, had test-retest reliability, concurrent, divergent, and predictive validity. In Study 2, 548 participants completed the COVID-19 Distress Scale. Confirmatory factor analysis supported the three-factor structure of the scale. These results suggest that the COVID-19 Distress Scale is a robust and multidimensional measure for assessing COVID-19 related distress.","PeriodicalId":30677,"journal":{"name":"Hacettepe Universitesi Edebiyat Fakultesi Dergisi","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-09-13","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"48746282","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Osmanlı mimarisi literatüründe camiler sıklıkla üst örtü kurgusuna göre sınıflandırılmaktadır. Özellikle Mimar Sinan dönemi gibi başından sonuna takip edilebilen dönemlerde bu sınıflandırmalar ana kubbenin taşıyıcı ayak sayısı, ana kubbe desteklerinin sayısı, yönleri ve ana kubbeye geçiş elemanlarına göre çeşitlendirilmektedir. Erken Osmanlı mimarisinde sıklıkla tercih edilmiş bir kubbeye geçiş elemanı olan trompun, literatür genelinde sözlü tasvirlerde ve plan çizimlerinde bir karışıklığa sebep olduğu görülmektedir. Bu karışıklığın yapılacak sınıflandırmalar ya da analizlerde yanlış sonuçlara yol açabileceği düşünülmektedir. Çalışmada trompun literatür içindeki tanımlama sorunları araştırılmış ve Mimar Sinan dönemi mimarisindeki yeri incelenmiştir. Bu kapsamda öncelikle trompun kökeni ve çalışma prensibi incelenmiş, literatürde sıklıkla tromp ile karıştırıldığı görülen yarım kubbe ve pandantifin de çalışma prensipleri araştırılarak karşılaştırma yapılmıştır. Devamında trompun klasik dönem Osmanlı mimarisi literatüründe nasıl tanımlandığı, tromp geçişli olarak tanımlanan yapıların bu çalışmada yapılan tanımlamalara uygun olup olmadığı ve yapılan bu tanımların yayınlardaki plan çizimlerine nasıl yansıdığı araştırılmıştır. Plan çizimlerindeki tasvir hataları, yersel lazer tarayıcı kullanılarak elde edilmiş nokta bulutları üzerinden alınan kesitlerle karşılaştırılmıştır. Bu sonuçlar ışığında tromp geçişli yapıların Mimar Sinan yapıları arasında ayrı bir tip olarak değerlendirilmesinin gerektiği ve bu durumun “tarihselci yaklaşım” kavramı kapsamında değerlendirilebileceği ortaya konulmaya çalışılmıştır.
在奥斯曼建筑师文献中,窗户经常被归类为一种封面艺术。特别是在Mimar Sinan时期末期,这些类别是根据主立方体载体的数量、主立方体支撑的数量、方向和主立方体来区分的。在早期的奥斯曼建筑师中,长号往往比立方体更受欢迎,似乎在文学设计和设计方面造成了混乱。这种复杂性被认为会导致不正确的类或分析。在这项工作中,研究了血栓文献中的诊断问题,并研究了Mimar Sinan的建筑位置。在本节中,首次对血栓素的起源和工作原理进行了研究,并与文献中经常与长号混淆的半立方体和泛旦替芬的研究进行了比较。此外,奥斯曼建筑师的文献中研究了长号的古典时代,以及它如何反映出在溪流上发布的平面图,无论长号的作品是否与本研究中的预测一致。Plançizimlerindki tasvir hataları,yersel lazer tarayıcıkullanılarak elde edilmişnokta bulutlarıüzerinden alınan kestitlele karşılaştırılmı。Bu sonuçlarışığnda tromp geçişli yapıları。
{"title":"Mimarlık Tarihi Yazınında Tromp ve Sinan Mimarisindeki Ayrıştırıcı Rolü","authors":"Serhan Tuncer","doi":"10.32600/huefd.1114274","DOIUrl":"https://doi.org/10.32600/huefd.1114274","url":null,"abstract":"Osmanlı mimarisi literatüründe camiler sıklıkla üst örtü kurgusuna göre sınıflandırılmaktadır. Özellikle Mimar Sinan dönemi gibi başından sonuna takip edilebilen dönemlerde bu sınıflandırmalar ana kubbenin taşıyıcı ayak sayısı, ana kubbe desteklerinin sayısı, yönleri ve ana kubbeye geçiş elemanlarına göre çeşitlendirilmektedir. Erken Osmanlı mimarisinde sıklıkla tercih edilmiş bir kubbeye geçiş elemanı olan trompun, literatür genelinde sözlü tasvirlerde ve plan çizimlerinde bir karışıklığa sebep olduğu görülmektedir. Bu karışıklığın yapılacak sınıflandırmalar ya da analizlerde yanlış sonuçlara yol açabileceği düşünülmektedir. Çalışmada trompun literatür içindeki tanımlama sorunları araştırılmış ve Mimar Sinan dönemi mimarisindeki yeri incelenmiştir. Bu kapsamda öncelikle trompun kökeni ve çalışma prensibi incelenmiş, literatürde sıklıkla tromp ile karıştırıldığı görülen yarım kubbe ve pandantifin de çalışma prensipleri araştırılarak karşılaştırma yapılmıştır. Devamında trompun klasik dönem Osmanlı mimarisi literatüründe nasıl tanımlandığı, tromp geçişli olarak tanımlanan yapıların bu çalışmada yapılan tanımlamalara uygun olup olmadığı ve yapılan bu tanımların yayınlardaki plan çizimlerine nasıl yansıdığı araştırılmıştır. Plan çizimlerindeki tasvir hataları, yersel lazer tarayıcı kullanılarak elde edilmiş nokta bulutları üzerinden alınan kesitlerle karşılaştırılmıştır. Bu sonuçlar ışığında tromp geçişli yapıların Mimar Sinan yapıları arasında ayrı bir tip olarak değerlendirilmesinin gerektiği ve bu durumun “tarihselci yaklaşım” kavramı kapsamında değerlendirilebileceği ortaya konulmaya çalışılmıştır.","PeriodicalId":30677,"journal":{"name":"Hacettepe Universitesi Edebiyat Fakultesi Dergisi","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-09-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"69709174","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Bu çalışma Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) 2002 genel seçimlerinde Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği konusunda takındığı tavır ve oluşturduğu söylemin dilbilimsel söylem analizi yoluyla çözümlenmesi amaçlamaktadır. Çözümleme yapılırken Düsseldorf Okulu/Ekolü olarak da bilinen yöntem temel alınmıştır. Buna göre parti programı, seçim bildirgesi ve belirlenen ulusal gazetelerden elde edilen derlem; söz varlığı, metafor konsepti ve gerekçelendirme (Alm: Lexik-Metaphorik-Argumentation) boyutlarıyla ele alınmış ve incelenmiştir. Uygulalan metodoloji bakımından bu çalışma, daha çok eleştirel söylem analizi yöntemiyle incelen siyasi söylemlerin çözümlenmesinde nispeten özgün bir yaklaşım ortaya koymaktadır. Özellikle Düsseldorf Ekolü’nün geliştirdiği, yukarda belirtilen üç aşamalı inceleme modelinin Türkiye’deki politik söylem üzerine bu anlamda ilk defa uygulandığı söylenebilir. Yapılan inceleme ortaya koymuştur ki AKP, içinden geldiği Millî Görüş geleneğinin aksine Türkiye’nin AB üyeliği konusunda oldukça pozitif bir tavır içindedir ve bu tavrını hem söz varlığı hem oluşturduğu metafor konseptleri hem de sunduğu çok çeşitli argümanlarla gerekçelendirmiştir.
正义与发展党(AKP)在2002年大选中的工作旨在分析土耳其的语言声明分析,他认为土耳其是欧盟成员国。杜塞尔多夫学校/Ekoll的方式基于分析。Buna göre parti programı,seçim bildirisi ve belillenen ulunal gazetelerden elde edilen derlem;词汇、隐喻和合理化的概念(德语:Lexik隐喻论证)已经被采纳和测试。这项基于应用方法的研究以更具分析性的方式展示了一种非常具体的政治声明分析方法。特别是,可以说,杜塞尔多夫-埃科尔制定的三步考试模式首次在土耳其的政治声明中实施。所进行的调查显示,与千年会议的传统不同,AKP在土耳其的欧盟成员国身份方面非常积极,而且也是基于他提出的隐喻概念以及他提出的各种论点。
{"title":"Adalet ve Kalkınma Partisi’nin 2002 Genel Seçimlerindeki AB Söylemi: Dilbilimsel Söylem Analizi","authors":"Dursun Karakaya, Mutlu Er","doi":"10.32600/huefd.1124120","DOIUrl":"https://doi.org/10.32600/huefd.1124120","url":null,"abstract":"Bu çalışma Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) 2002 genel seçimlerinde Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği konusunda takındığı tavır ve oluşturduğu söylemin dilbilimsel söylem analizi yoluyla çözümlenmesi amaçlamaktadır. Çözümleme yapılırken Düsseldorf Okulu/Ekolü olarak da bilinen yöntem temel alınmıştır. Buna göre parti programı, seçim bildirgesi ve belirlenen ulusal gazetelerden elde edilen derlem; söz varlığı, metafor konsepti ve gerekçelendirme (Alm: Lexik-Metaphorik-Argumentation) boyutlarıyla ele alınmış ve incelenmiştir. Uygulalan metodoloji bakımından bu çalışma, daha çok eleştirel söylem analizi yöntemiyle incelen siyasi söylemlerin çözümlenmesinde nispeten özgün bir yaklaşım ortaya koymaktadır. Özellikle Düsseldorf Ekolü’nün geliştirdiği, yukarda belirtilen üç aşamalı inceleme modelinin Türkiye’deki politik söylem üzerine bu anlamda ilk defa uygulandığı söylenebilir. Yapılan inceleme ortaya koymuştur ki AKP, içinden geldiği Millî Görüş geleneğinin aksine Türkiye’nin AB üyeliği konusunda oldukça pozitif bir tavır içindedir ve bu tavrını hem söz varlığı hem oluşturduğu metafor konseptleri hem de sunduğu çok çeşitli argümanlarla gerekçelendirmiştir.","PeriodicalId":30677,"journal":{"name":"Hacettepe Universitesi Edebiyat Fakultesi Dergisi","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-07-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"69709297","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Bu çalışmada, bilgisayarlaşmaya, robot teknolojisine ve yapay zekâya dayanan enformasyon teknolojilerinin geliştiği teknoloji toplumunda değişen üretim sürecinin istihdam üzerindeki etkileri sinemadaki temsilleri üzerinden ele alınmıştır. Sinema işlenen konu açısından toplumda bir yansıma bulmaktadır. Bu bağlamda, sinema toplumu kimi zaman bir değişime hazırlamakta kimi zaman bir tepki oluşturmaktadır. Bu çalışmada bir kısmı üretim sürecinde gerçekleşmiş bir kısmının ise gelecek döneminde gerçekleşmesi beklenen değişimlerin postmodern sinemada nasıl temsil edildiğini ortaya koymak amaçlanmıştır. Nitel yöntemin kullanıldığı bu çalışmada 100 postmodern Hollywood filmi görsel analiz evreni olarak seçilmiştir. Bu filmler arasından teknoloji ile birlikte değişen üretim sürecine ilişkin temsiller içeren üç postmodern Hollywood filmi olan Westworld, Blade Runner, Blade Runner 2049 analiz birimi olarak belirlenmiştir. Elde edilen bulgular üzerinden filmlerde özellikle robotlaşmanın üretim sürecindeki etkisinin yoğunlaştığı ve filmlerin postfordizmin gerçekleşmiş ve gerçekleşmemiş temel iddialarını senaryoya taşıdıkları saptanmıştır. Üretim sürecinin birçok alanına robotların dahil olması, artan işsizlik ve esnek çalışma yaşamı ile postmodern toplumlarda özellikle ucuz işçi olarak çalışan göçmenlerin ve çocuk işçilerin daha fazla talep görmesi ve kayıt dışı çalışmanın artması temaları belirgin olarak vurgulanmıştır. Tüm sonuçlar görsel olarak değerlendirildiğinde ise, sinemanın geleceğin toplumuna ilişkin bir hipergerçeklik inşa ettiği ve bu inşayı kitlelere sunarak adeta geleceğin bir öngösterimini yaptığı görülmüştür.
在这项研究中,计算机工程、机器人技术和信息技术的代表已经接管了电影制作过程对电影开发的影响。这是关于在社区中找到反思。在这方面,电影界总是对时间的变化做出反应。在这项研究中,一些制作过程旨在展示未来后现代电影中的变化是如何表现的。本研究选取100部后现代好莱坞电影作为视觉分析宇宙。在这些电影中,与好莱坞后现代电影的制作过程有关的三部电影被确定为《西部世界》、《银翼杀手》、《2049年银翼战士》的分析单元。Elde edilen bulgularüzerinden fillerderözellikle robotlaşmanınüretim sürecindeki etkisinin yoğunlaştığıve fillerin postfordizmin gerçekleşmişve gerçek leşmemiştemel iddialarınısenaryya taşıdıklarısaptanmışt。生产过程的许多部分包括机器人、后现代社会失业率和灵活性的增加,尤其是移民和童工,以及就业机会的增加。当对所有结果进行视觉评估时,可以看出这部电影的未来已经建立了一个高血糖症,并将这座建筑介绍给了书籍,并为未来树立了一个榜样。
{"title":"Teknoloji Toplumunda Değişen Üretim Sürecinin Postmodern Hollywood Film Örnekleri Üzerinden Görsel Analizi","authors":"S. Koçak","doi":"10.32600/huefd.1115940","DOIUrl":"https://doi.org/10.32600/huefd.1115940","url":null,"abstract":"Bu çalışmada, bilgisayarlaşmaya, robot teknolojisine ve yapay zekâya dayanan enformasyon teknolojilerinin geliştiği teknoloji toplumunda değişen üretim sürecinin istihdam üzerindeki etkileri sinemadaki temsilleri üzerinden ele alınmıştır. Sinema işlenen konu açısından toplumda bir yansıma bulmaktadır. Bu bağlamda, sinema toplumu kimi zaman bir değişime hazırlamakta kimi zaman bir tepki oluşturmaktadır. Bu çalışmada bir kısmı üretim sürecinde gerçekleşmiş bir kısmının ise gelecek döneminde gerçekleşmesi beklenen değişimlerin postmodern sinemada nasıl temsil edildiğini ortaya koymak amaçlanmıştır. Nitel yöntemin kullanıldığı bu çalışmada 100 postmodern Hollywood filmi görsel analiz evreni olarak seçilmiştir. Bu filmler arasından teknoloji ile birlikte değişen üretim sürecine ilişkin temsiller içeren üç postmodern Hollywood filmi olan Westworld, Blade Runner, Blade Runner 2049 analiz birimi olarak belirlenmiştir. Elde edilen bulgular üzerinden filmlerde özellikle robotlaşmanın üretim sürecindeki etkisinin yoğunlaştığı ve filmlerin postfordizmin gerçekleşmiş ve gerçekleşmemiş temel iddialarını senaryoya taşıdıkları saptanmıştır. Üretim sürecinin birçok alanına robotların dahil olması, artan işsizlik ve esnek çalışma yaşamı ile postmodern toplumlarda özellikle ucuz işçi olarak çalışan göçmenlerin ve çocuk işçilerin daha fazla talep görmesi ve kayıt dışı çalışmanın artması temaları belirgin olarak vurgulanmıştır. Tüm sonuçlar görsel olarak değerlendirildiğinde ise, sinemanın geleceğin toplumuna ilişkin bir hipergerçeklik inşa ettiği ve bu inşayı kitlelere sunarak adeta geleceğin bir öngösterimini yaptığı görülmüştür.","PeriodicalId":30677,"journal":{"name":"Hacettepe Universitesi Edebiyat Fakultesi Dergisi","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-07-26","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"69709232","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Hıristiyan hacılığı dördüncü yüzyılda Bizans imparatorluğunun desteğiyle ortaya çıkmış ve kısa sürede imparatorluk boyunca her bölge ve sosyal kökenden Hıristiyanları kutsal topraklara çekmiştir. Bu gelişme aynı zamanda Hıristiyanlığın, Pagan kült ve inançlara karşı kendini varoluşunu temellendirmesi bağlamında yerel kültlerin Hıristiyanlaştırılması ve Hıristiyan kutsal peyzajının oluşturulmasında kritik bir rol oynamıştır. Hıristiyan hacılığı eski inanç ve ritüellerin Hıristiyan konsepti içerisinde yeniden şekillendiği, dini öneminin yanında politik, ekonomik ve sosyal bir fenomen olarak işaretlenir. Bu açıdan yerel ve bölgesel hac merkezlerinin ortaya çıkması, bu merkezlerin dini önemini gösteren ve hacı ihtiyaçlarının karşılanması için çeşitli mimari kuruluş ve tesislerin yapılmasını beraberinde getirmiştir. Hac merkezleri çoğu durumda manastır bünyesinde kurulmuş ya da sonradan kutsal merkezler etrafına manastırlar kurulmuştur. Erken Bizans dönemine ilişkin bu merkezlerden biri antik Claudiopolis’te bulunan Alahan yerleşimidir. Literatürde Alahan Manastırı olarak geçen yerleşim, araştırmacılar arasında Bizans mimari varlığına ilişkin oldukça tartışmalı konulardan biridir. Alahan’ın bir hac merkezi ya da manastır olup olmadığı hala belirsizdir. Bu açıdan makalede Hıristiyan hacılığı genel özellikleriyle tanıtılmış, hac merkezlerinin oluşumunda rol oynayan faktörler incelenmiş ve Alahan yerleşimi, mimari kuruluşları arasındaki mekân-işlev ilişkisi ve hacı hareketi bağlamında yeniden tanımlanmaya çalışılmıştır.
{"title":"Bizans’ta Hacılık, Hac Merkezi ve Kutsal Tedavi: Alahan Manastırı Üzerine Yeni Bir Değerlendirme","authors":"Hüseyin Hakan Gazi̇oğlu","doi":"10.32600/huefd.1098470","DOIUrl":"https://doi.org/10.32600/huefd.1098470","url":null,"abstract":"Hıristiyan hacılığı dördüncü yüzyılda Bizans imparatorluğunun desteğiyle ortaya çıkmış ve kısa sürede imparatorluk boyunca her bölge ve sosyal kökenden Hıristiyanları kutsal topraklara çekmiştir. Bu gelişme aynı zamanda Hıristiyanlığın, Pagan kült ve inançlara karşı kendini varoluşunu temellendirmesi bağlamında yerel kültlerin Hıristiyanlaştırılması ve Hıristiyan kutsal peyzajının oluşturulmasında kritik bir rol oynamıştır. Hıristiyan hacılığı eski inanç ve ritüellerin Hıristiyan konsepti içerisinde yeniden şekillendiği, dini öneminin yanında politik, ekonomik ve sosyal bir fenomen olarak işaretlenir. Bu açıdan yerel ve bölgesel hac merkezlerinin ortaya çıkması, bu merkezlerin dini önemini gösteren ve hacı ihtiyaçlarının karşılanması için çeşitli mimari kuruluş ve tesislerin yapılmasını beraberinde getirmiştir. Hac merkezleri çoğu durumda manastır bünyesinde kurulmuş ya da sonradan kutsal merkezler etrafına manastırlar kurulmuştur. Erken Bizans dönemine ilişkin bu merkezlerden biri antik Claudiopolis’te bulunan Alahan yerleşimidir. Literatürde Alahan Manastırı olarak geçen yerleşim, araştırmacılar arasında Bizans mimari varlığına ilişkin oldukça tartışmalı konulardan biridir. Alahan’ın bir hac merkezi ya da manastır olup olmadığı hala belirsizdir. Bu açıdan makalede Hıristiyan hacılığı genel özellikleriyle tanıtılmış, hac merkezlerinin oluşumunda rol oynayan faktörler incelenmiş ve Alahan yerleşimi, mimari kuruluşları arasındaki mekân-işlev ilişkisi ve hacı hareketi bağlamında yeniden tanımlanmaya çalışılmıştır.","PeriodicalId":30677,"journal":{"name":"Hacettepe Universitesi Edebiyat Fakultesi Dergisi","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-07-26","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"69709314","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Toplumsal hareketlilik araştırmaları ister sınıf ister gelir isterse de statü konumları arasındaki değişikliği ölçüyor olsun, çoğunlukla survey vasıtasıyla elde edilen verilerin istatistiksel analiz marifetiyle analiz edildiği bir literatüre dayanmaktadır. Oysa ki, bireylerin konumları arasındaki değişim süreçleri, belirli değişkenler ve kavramsallaştırmalar vasıtasıyla anlaşılmak için çok fazla karmaşıktır. Bu tür niceliksel analizler toplumsal hareketlilik oranlarını betimlemek bakımından oldukça başarılı olsalar da bu hareketliliği üreten mekanizma ve ilişkileri nedensel olarak açıklamakta teknik ve metodolojik olarak birçok sorunla karşılaşmaktadırlar. Bu makalede bu sorunlar açıklanarak, baskın araştırma tavrını sorgulamanın ve onun ötesine geçmenin önemi ile niteliksel verilerin toplumsal hareketlilik süreçlerine dair anlayışa yapabilecek olduğu katkının neler olabileceği ifade edilmektedir.
{"title":"Toplumsal Hareketliliğin Ölçülmesi Onun Anlaşılması ve Açıklanması İçin Neden Yeterli Değildir?","authors":"Esra ÇOLAK TÜRE","doi":"10.32600/huefd.1105827","DOIUrl":"https://doi.org/10.32600/huefd.1105827","url":null,"abstract":"Toplumsal hareketlilik araştırmaları ister sınıf ister gelir isterse de statü konumları arasındaki değişikliği ölçüyor olsun, çoğunlukla survey vasıtasıyla elde edilen verilerin istatistiksel analiz marifetiyle analiz edildiği bir literatüre dayanmaktadır. Oysa ki, bireylerin konumları arasındaki değişim süreçleri, belirli değişkenler ve kavramsallaştırmalar vasıtasıyla anlaşılmak için çok fazla karmaşıktır. Bu tür niceliksel analizler toplumsal hareketlilik oranlarını betimlemek bakımından oldukça başarılı olsalar da bu hareketliliği üreten mekanizma ve ilişkileri nedensel olarak açıklamakta teknik ve metodolojik olarak birçok sorunla karşılaşmaktadırlar. Bu makalede bu sorunlar açıklanarak, baskın araştırma tavrını sorgulamanın ve onun ötesine geçmenin önemi ile niteliksel verilerin toplumsal hareketlilik süreçlerine dair anlayışa yapabilecek olduğu katkının neler olabileceği ifade edilmektedir.","PeriodicalId":30677,"journal":{"name":"Hacettepe Universitesi Edebiyat Fakultesi Dergisi","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-06-22","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"69708921","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Türk matbuatının ilk tarihçisi, ilk derleme müdürü olarak anılan; özellikle basın ve tiyatro tarihine dair öncü çalışmalara imza atmış Selim Nüzhet Gerçek’in edebiyat tarihlerinde adına rastlanmayan romanı Meçhul Kuvvetlere Kurban 1922 yılında İleri gazetesinde yirmi dört bölüm olarak yayımlanmıştır. Bu araştırmanın amacı yaklaşık yüz yıldır gölgede kalmış olan bu romanı öncelikle Seval Şahin’in Cinai Meseleler (2017) eserinde incelediği “Osmanlı-Türk Polisiyesinin Özellikleri” çerçevesinde değerlendirmektir. Araştırmanın bir diğer amacı da romanın fantastik anlatı türünün belli başlı özellikleri açısından incelenmesi ve önde gelen fantastik yazını düşünürlerinin görüşleri ışığında eserin hangi açıdan bu türe ait olduğunun saptanmasıdır. Bu amaca ulaşmak için Rabkin, Jackson, Todorov ve Atterbery gibi düşünürlerin görüşlerinden yararlanılmıştır. Meçhul Kuvvetlere Kurban romanı üzerine yapılan bu iki boyutlu araştırma sonucunda romanın konusu, karakterleri ve kurgusuyla Osmanlı-Türk edebiyatında polisiye geleneğe bağlanabilecek özgün nitelikte bir eser olduğu görülmektedir. Ayrıca, romanın çeşitli fantastik unsurlar ihtiva etmesi ve fantastik türünün belli başlı niteliklerini taşıması da eserin özgünlüğüne katkıda bulunmaktadır.
{"title":"Selim Nüzhet Gerçek’in 'Meçhul Kuvvetlere Kurban' Romanında Polisiye ve Fantastik Unsurların İncelenmesi","authors":"Ercan Gürova","doi":"10.32600/huefd.1097551","DOIUrl":"https://doi.org/10.32600/huefd.1097551","url":null,"abstract":"Türk matbuatının ilk tarihçisi, ilk derleme müdürü olarak anılan; özellikle basın ve tiyatro tarihine dair öncü çalışmalara imza atmış Selim Nüzhet Gerçek’in edebiyat tarihlerinde adına rastlanmayan romanı Meçhul Kuvvetlere Kurban 1922 yılında İleri gazetesinde yirmi dört bölüm olarak yayımlanmıştır. Bu araştırmanın amacı yaklaşık yüz yıldır gölgede kalmış olan bu romanı öncelikle Seval Şahin’in Cinai Meseleler (2017) eserinde incelediği “Osmanlı-Türk Polisiyesinin Özellikleri” çerçevesinde değerlendirmektir. Araştırmanın bir diğer amacı da romanın fantastik anlatı türünün belli başlı özellikleri açısından incelenmesi ve önde gelen fantastik yazını düşünürlerinin görüşleri ışığında eserin hangi açıdan bu türe ait olduğunun saptanmasıdır. Bu amaca ulaşmak için Rabkin, Jackson, Todorov ve Atterbery gibi düşünürlerin görüşlerinden yararlanılmıştır. Meçhul Kuvvetlere Kurban romanı üzerine yapılan bu iki boyutlu araştırma sonucunda romanın konusu, karakterleri ve kurgusuyla Osmanlı-Türk edebiyatında polisiye geleneğe bağlanabilecek özgün nitelikte bir eser olduğu görülmektedir. Ayrıca, romanın çeşitli fantastik unsurlar ihtiva etmesi ve fantastik türünün belli başlı niteliklerini taşıması da eserin özgünlüğüne katkıda bulunmaktadır.","PeriodicalId":30677,"journal":{"name":"Hacettepe Universitesi Edebiyat Fakultesi Dergisi","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-06-22","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"47241879","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
İyrec-i Pézéşkzâd ve Aravind Adiga modern edebiyatın önemli romancıları arasında sayılmaktadırlar. İyrec-i Pézéşkzâd Dayıcan Napolyon adlı romanında, Aravind Adiga Beyaz Kaplan adlı romanında çeşitli teknikler kullanarak satirik açıdan incelenebilecek eleştirel eserler yazmış ve satirik romanın günümüz ürünlerine birer örnek yaratmışlardır. Romanını çerçeve hikâyelerin etrafında oluşturan Pézéşkzâd, geniş bir arazi üzerinde yan yana bulunan evlerde yaşamakta olan bir aileden ve yaşadıklarından bahseder. Yaşanılanlardan bahsederken bu anlatıların ardındaki çeşitli eleştirileri de satirik bir yöntemle ve karakterleri aracılığıyla işler. Hikâyedeki Meşkasım karakteri olay akışında büyük yer kaplayan Quixote tipi bir soytarı figürüdür. Bu iyi niyetli soytarı, hizmetlisi olduğu Dayıcan ve aile için elinden geleni yapar, onları son derece sever fakat yeri gelince efendileri için bazen efendileri hakkında yalan söylemekten kaçmaz; övgüye ve ilgiye de hayli düşkündür. Beyaz Kaplan ise aslında belirli bir adı olmayan; olay örgüsü içinde birçok isimle okuyucunun karşısına çıkan anlatıcı karakterin anlattığı hayat hikâyesini konu alır. Okurun karşısına daha çok Balram adı ile çıkan anlatıcı karakter, Hindistan’ın kötü düzeninden ve insanlarından oldukça rahatsızdır. Yazar, Hindistan’daki çarpık düzene, sosyal tabakalar arasındaki uçurumlara, yaşamın kalitesizliğine eleştirisini bu karakter üzerinden getirir. Mizahi bir dil kullanarak oluşturduğu Beyaz Kaplan, ülkedeki alt kastlardan biri olan Halwai sınıfından gelen bir çocuk olan Balram’ın dayatılan zavallı yaşantıyı ve hizmetkâr ruhunu kabul etmemesini, zaman içindeki değişimini anlatır. Kendisine dayatılan gelecekten korkan Balram’ın sevdiği ve saygı duyduğu işvereni Bay Ashok’u nasıl öldürdüğünü, bu noktaya nasıl geldiğini ve bu noktadan sonra neler olduğunu aktaran hikâyede birçok satirik unsur bulunmaktadır. İki romanda da bu unsurlar ile açıklanabilecek birçok karakter, birçok tema, birçok dil ile üslup tekniği mevcuttur ve yapılan eleştiriler bu unsurlar üzerinden sağlanmaktadır. Bu çalışmadaki amaç metinlere bağlı bir inceleme yöntemiyle Dayıcan Napolyon isimli romanda bulunan Meşkasım ve Beyaz Kaplan isimli romanda bulunan Balram karakterlerini satirik özellikleri ile incelemektir.
伊拉克作家是白沙瓦和阿拉文德·阿迪加现代文学的重要小说家之一。Aravind Adiga在一本名为Pezéşkâd Daïcan Napoleon的小说中,在小说《白卡普兰》中写了许多不同的技巧,这些技巧可以在交通中进行分析,并产生了今天讽刺小说的一个例子。Pezéškâd围绕四层楼建造了罗马尼亚,他告诉了他的家人和住在广阔土地上的家人。谈到生命,不同的评论遵循这些叙事,也以讽刺的方式通过人物进行操作。Hikâyedeki Meşkasım karakteri玉兰油akışnda büyük yer kaplanayan Quixote tipi bir soytarıfigürüdür。这个好心的强盗为他的叔叔和家人做了力所能及的事,他非常爱他们,但当他来到这个地方时,他有时不能对他的领主撒谎。赞美和兴趣是巨大的。白卡普兰实际上并不是一个特定的名字;这是一个关于生活的故事,告诉很多名字在事件主体中读。印度和印度人民的糟糕秩序让人感到非常不舒服,他们比以往任何时候都更倾向于使用巴尔拉姆这个名字。作者在社交媒体和社交媒体之间的飞行中回顾了印度的生活不平等。他用一种神秘的语言创作的《白卡普兰》告诉他不接受巴尔拉姆的贫穷生活,巴尔拉姆是哈尔瓦伊阶级的孩子,是这个国家的下层阶级之一,他不接受仆人的灵魂。巴尔拉姆的未来故事中有很多讽刺元素,他害怕自己的未来,他如何杀死阿肖克,并尊重他的雇主。在两部小说中,有很多人物,很多主题,很多语言,包括技术,都可以用这些元素来解释。Buçalışmadaki amaçmetinlere bağlıbir inceleme yöntemiyle Dayıcan Napoliyon isimli romanda bulunan Meşkasım ve Beyaz Kaplan isimli罗马da bulunan Balram karaktererini讽刺közellikleri ile incelemektir。
{"title":"'Dayıcan Napolyon' ve 'Beyaz Kaplan’da Soytarı Figürleri: Quixote Meşkasım ile Picaro Balram","authors":"Funda BALCI BAYKOÇ","doi":"10.32600/huefd.1082173","DOIUrl":"https://doi.org/10.32600/huefd.1082173","url":null,"abstract":"İyrec-i Pézéşkzâd ve Aravind Adiga modern edebiyatın önemli romancıları arasında sayılmaktadırlar. İyrec-i Pézéşkzâd Dayıcan Napolyon adlı romanında, Aravind Adiga Beyaz Kaplan adlı romanında çeşitli teknikler kullanarak satirik açıdan incelenebilecek eleştirel eserler yazmış ve satirik romanın günümüz ürünlerine birer örnek yaratmışlardır. Romanını çerçeve hikâyelerin etrafında oluşturan Pézéşkzâd, geniş bir arazi üzerinde yan yana bulunan evlerde yaşamakta olan bir aileden ve yaşadıklarından bahseder. Yaşanılanlardan bahsederken bu anlatıların ardındaki çeşitli eleştirileri de satirik bir yöntemle ve karakterleri aracılığıyla işler. Hikâyedeki Meşkasım karakteri olay akışında büyük yer kaplayan Quixote tipi bir soytarı figürüdür. Bu iyi niyetli soytarı, hizmetlisi olduğu Dayıcan ve aile için elinden geleni yapar, onları son derece sever fakat yeri gelince efendileri için bazen efendileri hakkında yalan söylemekten kaçmaz; övgüye ve ilgiye de hayli düşkündür. Beyaz Kaplan ise aslında belirli bir adı olmayan; olay örgüsü içinde birçok isimle okuyucunun karşısına çıkan anlatıcı karakterin anlattığı hayat hikâyesini konu alır. Okurun karşısına daha çok Balram adı ile çıkan anlatıcı karakter, Hindistan’ın kötü düzeninden ve insanlarından oldukça rahatsızdır. Yazar, Hindistan’daki çarpık düzene, sosyal tabakalar arasındaki uçurumlara, yaşamın kalitesizliğine eleştirisini bu karakter üzerinden getirir. Mizahi bir dil kullanarak oluşturduğu Beyaz Kaplan, ülkedeki alt kastlardan biri olan Halwai sınıfından gelen bir çocuk olan Balram’ın dayatılan zavallı yaşantıyı ve hizmetkâr ruhunu kabul etmemesini, zaman içindeki değişimini anlatır. Kendisine dayatılan gelecekten korkan Balram’ın sevdiği ve saygı duyduğu işvereni Bay Ashok’u nasıl öldürdüğünü, bu noktaya nasıl geldiğini ve bu noktadan sonra neler olduğunu aktaran hikâyede birçok satirik unsur bulunmaktadır. İki romanda da bu unsurlar ile açıklanabilecek birçok karakter, birçok tema, birçok dil ile üslup tekniği mevcuttur ve yapılan eleştiriler bu unsurlar üzerinden sağlanmaktadır. Bu çalışmadaki amaç metinlere bağlı bir inceleme yöntemiyle Dayıcan Napolyon isimli romanda bulunan Meşkasım ve Beyaz Kaplan isimli romanda bulunan Balram karakterlerini satirik özellikleri ile incelemektir.","PeriodicalId":30677,"journal":{"name":"Hacettepe Universitesi Edebiyat Fakultesi Dergisi","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-06-06","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"47074652","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Ana dili, karşılaştığımız ilk dildir ve düşünmeyi bu dilde öğreniriz. Ancak konuşmaya başladığımızda diğer dilleri öğrenme fırsatımız olur. Yabancı dil öğretimi tarihinde ana dilinin yabancı dil öğretimindeki rolü konusunda çok farklı görüşler olmuştur. En önemli nokta, ana dilin ya da ana dilinin yabancı dil derslerinde tam olarak nasıl bir rol oynadığıdır. Soru artık sınıfta kullanılıp kullanılmaması değil, sınıfa ne kadar entegre edilmesi gerektiğidir. Ana dilinin yabancı dil edinimini etkileyip etkilemediği ve ne şekilde etkileyeceği ve bu etkinin beraberinde getirdiği olasılıklar ve sınırlamalar hakkında belirsizlikler ve anlaşmazlıklar mevcut. Dillerin "doğru" öğretilmesi, özellikle yabancı dil eğitimi alanında her zaman tartışılan bir konu olmuş ve tarih boyunca da çeşitli yöntemler geliştirilmiştir. Yabancı dil eğitiminde karmaşık ve farklı tüm yapıların mantığını anlatabilmek veya öğrenci tarafından anlayabilmesi için ana dili bilgisine ihtiyaç duyulmaktadır. Birey, ana dilinde en azından temel dil becerilerine sahip ve bu nedenle de yeni bir yabancı dil öğrenirken ana dilinden, yabancı dil öğrenme sürecini etkileyen bilişsel bir temel olarak bahsedilebilir. Bu çalışmanın odak noktası, yabancı dil öğretiminde ana dilinin bilinçli kullanımının ne gibi olanaklar açtığı ve öğrenme hedeflerine ulaşılmasına nasıl katkı sağlayabileceği sorularına cevap aramaktadır. Bu, bir yabancı dilin eğitim dili olarak ana dilini kullanılarak öğretilip öğretilmeyeceğinin araştırması değildir. Aksine, yabancı dile ek olarak bilinçli ve yöntemli ana dilini kullanımına izin veren öğretimin, sıklıkla ihtiyaç duyulan, tutarlı bir şekilde tek dilli yabancı dil öğretiminden ne ölçüde daha başarılı olabileceğinin araştırmasıdır.
Ana dili,karşılaştığımız ilk dildir ve düşünmeyi bu dildeğreniriz。但当我们开始交谈时,我们就有机会学习其他语言。关于外语教师在外语教学史上的作用,有很多不同的讨论。最重要的一点是母语在外语中是如何发挥作用的。这个问题不再在课堂上使用,而是在课堂上集成。关于母语影响外语的可能性和局限性,存在着不确定性和分歧。语言学习一直是外语教育领域中的一个话题,历史上也发展出了各种各样的方式。在外语教育中,有必要理解复杂而不同的结构的含义,或者让学生理解它。可以参考至少一种语言的基本语言技能,这是学习一门新外语的科学基础。这项工作的重点是询问关于外语的使用是如何开放的,以及它如何帮助实现学习目标的问题。Bu,bir yabancıdilin eğitim dili olarak ana dilini kullanılarakğretilipğretilmeyeceğinin araştırmasıdeğildir。除此之外,这是一项研究,它可以比教授外语更好,因为外语可以让他们以更自觉、更简单的方式使用自己的语言。
{"title":"Yabancı Dil Öğretiminde Ana Dilinin “Bilinçli” ve “Yöntemli” Kullanımı","authors":"Aylin Seymen","doi":"10.32600/huefd.1085637","DOIUrl":"https://doi.org/10.32600/huefd.1085637","url":null,"abstract":"Ana dili, karşılaştığımız ilk dildir ve düşünmeyi bu dilde öğreniriz. Ancak konuşmaya başladığımızda diğer dilleri öğrenme fırsatımız olur. Yabancı dil öğretimi tarihinde ana dilinin yabancı dil öğretimindeki rolü konusunda çok farklı görüşler olmuştur. En önemli nokta, ana dilin ya da ana dilinin yabancı dil derslerinde tam olarak nasıl bir rol oynadığıdır. Soru artık sınıfta kullanılıp kullanılmaması değil, sınıfa ne kadar entegre edilmesi gerektiğidir. Ana dilinin yabancı dil edinimini etkileyip etkilemediği ve ne şekilde etkileyeceği ve bu etkinin beraberinde getirdiği olasılıklar ve sınırlamalar hakkında belirsizlikler ve anlaşmazlıklar mevcut. Dillerin \"doğru\" öğretilmesi, özellikle yabancı dil eğitimi alanında her zaman tartışılan bir konu olmuş ve tarih boyunca da çeşitli yöntemler geliştirilmiştir. Yabancı dil eğitiminde karmaşık ve farklı tüm yapıların mantığını anlatabilmek veya öğrenci tarafından anlayabilmesi için ana dili bilgisine ihtiyaç duyulmaktadır. Birey, ana dilinde en azından temel dil becerilerine sahip ve bu nedenle de yeni bir yabancı dil öğrenirken ana dilinden, yabancı dil öğrenme sürecini etkileyen bilişsel bir temel olarak bahsedilebilir. Bu çalışmanın odak noktası, yabancı dil öğretiminde ana dilinin bilinçli kullanımının ne gibi olanaklar açtığı ve öğrenme hedeflerine ulaşılmasına nasıl katkı sağlayabileceği sorularına cevap aramaktadır. Bu, bir yabancı dilin eğitim dili olarak ana dilini kullanılarak öğretilip öğretilmeyeceğinin araştırması değildir. Aksine, yabancı dile ek olarak bilinçli ve yöntemli ana dilini kullanımına izin veren öğretimin, sıklıkla ihtiyaç duyulan, tutarlı bir şekilde tek dilli yabancı dil öğretiminden ne ölçüde daha başarılı olabileceğinin araştırmasıdır.","PeriodicalId":30677,"journal":{"name":"Hacettepe Universitesi Edebiyat Fakultesi Dergisi","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-05-29","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"49476910","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Bu çalışmada sosyal bilimlerde giderek daha çok ilgi gören ve beden çalışmaları alanında önde gelen konulardan biri olan sporun uluslaşma ile ilişkisi tarihsel bir düzlemde, modernleşme odağında ele alınmaktadır. Bedene dair benimsenen yaklaşım, bedenin sosyal ilişkilerin taşıyıcısı ve yönlendiricisi olarak edindiği role odaklanmaktadır. Bedene dair bu güncel yaklaşım, spor ve ulus ilişkisinin tarihine odaklanan çalışmalara değinerek sunulmaktadır. Beden ve uluslaşma arasındaki ilişkinin yeniden tanımlanması ile son dönemde pek çok yeni çalışma ortaya konmuştur. Bahsi geçen çalışmalardan önde gelenlerinden hareketle, beden, spor ve uluslaşma ilişkisi incelenmektedir. Söz konusu ilişkinin sıkı bağlarla kurulduğu ortaya çıkmaktadır. Modernleşme ile ortaya çıkan bedene dair beden eğitimi, sağlık, hijyen, bilim, yönetim gibi alanlara eşlik eden ordu, disiplin, yaşam tarzı gibi alanlardaki yenilikler, devlet ve sporun ilişkisini farklı bir boyuta taşımıştır. Türkiye örneği ele alındığında, beden ve sporun uluslaşma ve modernleşme ile ilişkisi dikkat çekicidir. Türkiye’de modernleşme ile ortaya çıkan dinamiklerin izleri, günümüzde farklı biçimleriyle ulus ve spor ilişkisinde ortaya konmaktadır. Araştırma, Türkiye örneğini incelemesi ve günümüze dair açtığı çerçeve ile bu alana katkı vermeyi amaçlamaktadır.
在这项研究中,体育与国际社会的关系,这是社会科学中的关键问题之一,被纳入了一个历史设计的现代化房间。我对待身体的方法是专注于身体承载和指导社会关系的角色。该机构目前的做法不是专注于体育史和国家关系。近年来,该机构与国家之间的关系被重新确定。债务是为了调查身体、体育和国家之间的关系,这是之前的工作。事实证明,这种关系是紧密的。该机构的教育、健康、卫生、科学、行政管理一直在创新、政府和体育领域的不同层面进行,如纪律、生活方式。土耳其的阿尔内·埃莱·阿勒恩德·阿勒恩德(al-ındığında),是一位现代人。土耳其现代门户网站dinamiklerin izleri,günümüzde farklıbiçimleriye ulus ve spor ilişkisinde ortaya konmaktadır。研究旨在考察土耳其的例子,并通过今天开放的框架为这一领域做出贡献。
{"title":"Sosyal Boyutlarıyla Geçmişten Günümüze Beden Tasarımında Sporun Uluslaşma ve Modernleşme ile İlişkisi","authors":"Mehmet Kurtcebe, Tuğça Poyraz","doi":"10.32600/huefd.1075358","DOIUrl":"https://doi.org/10.32600/huefd.1075358","url":null,"abstract":"Bu çalışmada sosyal bilimlerde giderek daha çok ilgi gören ve beden çalışmaları alanında önde gelen konulardan biri olan sporun uluslaşma ile ilişkisi tarihsel bir düzlemde, modernleşme odağında ele alınmaktadır. Bedene dair benimsenen yaklaşım, bedenin sosyal ilişkilerin taşıyıcısı ve yönlendiricisi olarak edindiği role odaklanmaktadır. Bedene dair bu güncel yaklaşım, spor ve ulus ilişkisinin tarihine odaklanan çalışmalara değinerek sunulmaktadır. Beden ve uluslaşma arasındaki ilişkinin yeniden tanımlanması ile son dönemde pek çok yeni çalışma ortaya konmuştur. Bahsi geçen çalışmalardan önde gelenlerinden hareketle, beden, spor ve uluslaşma ilişkisi incelenmektedir. Söz konusu ilişkinin sıkı bağlarla kurulduğu ortaya çıkmaktadır. Modernleşme ile ortaya çıkan bedene dair beden eğitimi, sağlık, hijyen, bilim, yönetim gibi alanlara eşlik eden ordu, disiplin, yaşam tarzı gibi alanlardaki yenilikler, devlet ve sporun ilişkisini farklı bir boyuta taşımıştır. Türkiye örneği ele alındığında, beden ve sporun uluslaşma ve modernleşme ile ilişkisi dikkat çekicidir. Türkiye’de modernleşme ile ortaya çıkan dinamiklerin izleri, günümüzde farklı biçimleriyle ulus ve spor ilişkisinde ortaya konmaktadır. Araştırma, Türkiye örneğini incelemesi ve günümüze dair açtığı çerçeve ile bu alana katkı vermeyi amaçlamaktadır.","PeriodicalId":30677,"journal":{"name":"Hacettepe Universitesi Edebiyat Fakultesi Dergisi","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-05-11","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"69709096","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}