Pub Date : 2023-10-15DOI: 10.17518/canakkalearastirmalari.1329377
Fatih PARLAKYILDIZ, Muhammet ERAT
Cumhuriyet’in ilk yıllarında (Atatürk Döneminde), modern Türkiye’nin inşası için her alanda olduğu gibi Türk sporunun teşkilatlanması ve bütün yurtta sağlıklı ve güçlü bir spor altyapısı oluşturulması amacıyla büyük yatırımlar yapılmıştır. Bu doğrultuda spor faaliyetleriyle meşgul olan kurum ve kuruluşlara, spor kulüplerine ve sporculara devletin imkânları seferber edilmiştir. Bu spor faaliyetlerinin gerçekleşmesinde Cumhuriyet Halk Partisi’nin ve resmi kurumların önemli katkıları olmuştur. Bu çalışmada, Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı (TİCİ)’nın kuruluşuna kadar geçen dönemdeki gelişmeler, Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı’nın kuruluşu, Muhafız Gücü’nün kuruluşu, Türk Spor Kurumu (TSK)’nun kuruluşu, Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü (BTGM)’nün Kurulması ve Türkiye Milli Olimpiyat Cemiyeti (TMOC)’nin kuruluşu ve faaliyetleri hakkında bilgi ayrıntılı bilgiler verilmiştir. Hatıralar, arşiv belgeleri ve konuya dair yapılan akademik çalışmalar araştırmanın kaynaklarını oluşturmaktadır.
{"title":"Atatürk Dönemi Cumhuriyet Halk Partisi’nin Türkiye’de Sporun Teşkilatlanması İçin Yaptığı Bazı Düzenlemeler ve Destekler","authors":"Fatih PARLAKYILDIZ, Muhammet ERAT","doi":"10.17518/canakkalearastirmalari.1329377","DOIUrl":"https://doi.org/10.17518/canakkalearastirmalari.1329377","url":null,"abstract":"Cumhuriyet’in ilk yıllarında (Atatürk Döneminde), modern Türkiye’nin inşası için her alanda olduğu gibi Türk sporunun teşkilatlanması ve bütün yurtta sağlıklı ve güçlü bir spor altyapısı oluşturulması amacıyla büyük yatırımlar yapılmıştır. Bu doğrultuda spor faaliyetleriyle meşgul olan kurum ve kuruluşlara, spor kulüplerine ve sporculara devletin imkânları seferber edilmiştir. Bu spor faaliyetlerinin gerçekleşmesinde Cumhuriyet Halk Partisi’nin ve resmi kurumların önemli katkıları olmuştur. Bu çalışmada, Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı (TİCİ)’nın kuruluşuna kadar geçen dönemdeki gelişmeler, Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı’nın kuruluşu, Muhafız Gücü’nün kuruluşu, Türk Spor Kurumu (TSK)’nun kuruluşu, Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü (BTGM)’nün Kurulması ve Türkiye Milli Olimpiyat Cemiyeti (TMOC)’nin kuruluşu ve faaliyetleri hakkında bilgi ayrıntılı bilgiler verilmiştir. Hatıralar, arşiv belgeleri ve konuya dair yapılan akademik çalışmalar araştırmanın kaynaklarını oluşturmaktadır.","PeriodicalId":30751,"journal":{"name":"Canakkale Arastirmalari Turk Yilligi","volume":"173 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-10-15","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"136183153","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-10-15DOI: 10.17518/canakkalearastirmalari.1220153
Rıza ÖZBÖLÜK
Birinci Dünya Savaşı’nda on binlerce Türk asker esir düşmüştür. Mısır’dan Malta’ya, Rusya’dan Birmanya’ya kadar çok geniş bir coğrafyada yer alan kamplarda uzun yıllar esir olarak tutulan Türk askerlerin vatanlarına dönüşleri, 1922 yılına kadar devam etmiştir. Esirler içerisinde kayda değer bir çoğunluk bu emsalsiz hayat tecrübesini aktarmayı değil sessizliği tercih etmiştir. Dolayısıyla esir düşen asker sayısına nispetle onlardan geriye kalan günlük ve hatıra gibi metinlerin sayısı şaşırtıcı derecede azdır. Esaret binlerce Türk askerin hayat çizgisinde olağanüstü bir tecrübe dönemiydi fakat birbirinin aynısı olan günler bu tecrübeyi kayda geçirme ihtiyacını törpülemişti. Zira dar alanlarda, yıllar boyunca devam eden monoton kamp hayatı, kayda geçirmeye değecek olayların azlığı, not tutmayı gereksiz hale getirmişti. Dolayısıyla bu durum savaştan yıllar sonra anıları yazma işini de olumsuz anlamda etkilemiştir. Kamplarda bulunduğu dönemde günlük ya da not tutma konusunda ısrarlı davranan az sayıdaki esir ise yıllar sonra anılarını kaleme aldığında geçmişte tutulan notlar üzerinde bazı değişiklikler yapma ihtiyacı hissetmiştir. Savaş esirleri doğrudan ifade etmeseler de esir düşmekten dolayı utanç duydukları izlenimi verirler ve kasten esir düşmediklerini ispatlama çabası içindedirler. Hem Osmanlı İmparatorluğu hem de Türkiye Cumhuriyeti kamuoyunun savaşta esir düşen askerlere yönelik pek de müspet olmayan bakışı, esir anılarını sadece geçmişe dair bir tecrübe aktarımı olmaktan çıkarmıştır.
{"title":"Esaret ve Utanç: Birinci Dünya Savaşı’nda Esir Düşen Türk Askerlerin Anı ve Günlükleri Üzerine Bir Değerlendirme","authors":"Rıza ÖZBÖLÜK","doi":"10.17518/canakkalearastirmalari.1220153","DOIUrl":"https://doi.org/10.17518/canakkalearastirmalari.1220153","url":null,"abstract":"Birinci Dünya Savaşı’nda on binlerce Türk asker esir düşmüştür. Mısır’dan Malta’ya, Rusya’dan Birmanya’ya kadar çok geniş bir coğrafyada yer alan kamplarda uzun yıllar esir olarak tutulan Türk askerlerin vatanlarına dönüşleri, 1922 yılına kadar devam etmiştir. Esirler içerisinde kayda değer bir çoğunluk bu emsalsiz hayat tecrübesini aktarmayı değil sessizliği tercih etmiştir. Dolayısıyla esir düşen asker sayısına nispetle onlardan geriye kalan günlük ve hatıra gibi metinlerin sayısı şaşırtıcı derecede azdır. Esaret binlerce Türk askerin hayat çizgisinde olağanüstü bir tecrübe dönemiydi fakat birbirinin aynısı olan günler bu tecrübeyi kayda geçirme ihtiyacını törpülemişti. Zira dar alanlarda, yıllar boyunca devam eden monoton kamp hayatı, kayda geçirmeye değecek olayların azlığı, not tutmayı gereksiz hale getirmişti. Dolayısıyla bu durum savaştan yıllar sonra anıları yazma işini de olumsuz anlamda etkilemiştir. Kamplarda bulunduğu dönemde günlük ya da not tutma konusunda ısrarlı davranan az sayıdaki esir ise yıllar sonra anılarını kaleme aldığında geçmişte tutulan notlar üzerinde bazı değişiklikler yapma ihtiyacı hissetmiştir. Savaş esirleri doğrudan ifade etmeseler de esir düşmekten dolayı utanç duydukları izlenimi verirler ve kasten esir düşmediklerini ispatlama çabası içindedirler. Hem Osmanlı İmparatorluğu hem de Türkiye Cumhuriyeti kamuoyunun savaşta esir düşen askerlere yönelik pek de müspet olmayan bakışı, esir anılarını sadece geçmişe dair bir tecrübe aktarımı olmaktan çıkarmıştır.","PeriodicalId":30751,"journal":{"name":"Canakkale Arastirmalari Turk Yilligi","volume":"28 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-10-15","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"136183499","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-10-15DOI: 10.17518/canakkalearastirmalari.1360990
Mithat ATABAY
Özet
Çanakkale kara savaşlarının başladığı 25 Nisan 1915 günü müttefik donanması Kumkale bölgesini şiddetli şekilde topçu ateşine tuttu. Saat 10:00’da da Kumkale’ye asker çıkardı ve köyü işgal etti. Kumkale köyünde şiddetli çarpışmalar oldu.
Osmanlı 3. Tümeni’nin 25 Nisan 1915 gecesi üç taburla gerçekleştirdiği taarruz köyün içine kadar genişlediyse de düşman donanmasının ateşi altında birlikler dayanamayıp köyün dışına çıkmak zorunda kaldı. Düşman ertesi sabah başarısız bir taarruz daha yaptı ve sonrasında karşı taarruza kalkan Türk askerleri tekrar Kumkale’ye girdiyse de düşman donanmasının köye yönelttiği şiddetli topçu ateşi altında birliklerin bir kısmı köyden çıkmak zorunda kaldı, bir kısmı da evlere sığınarak savaşa yeniden başladı.
Öğleden sonra Türk askeri birlikleri Orhaniye sırtlarına çekildi ve oradan düşmanın ilerlemesini engelledi. 26 Nisan gecesi Fransızlar Kumkale’yi boşalttı. İki gün devam eden savaş böylece sona erdi.
1.Dünya Savaşı sonrasında yapılan anlaşmalarla Yunanlılar Kumkale bölgesini 1920 yılında işgal ettiler. Boğazlar bölgesinde daha etkili olabilmek için Fransızların desteğini almak istediler. Bu amaçla Kumkale Türk Mezarlığı’nın içerisine bir anıt yaparak, bunu sanki Fransızlar yapmış gibi göstermeye çalıştılar. Çanakkale milletvekili Mehmet Bey’in girişimi ile bu anıtın Fransızlarla bir ilgisi olmadığı ve Yunanlıların yaptığı anlaşıldı ve sonra da yıkıldı.
{"title":"Kumkale’de Yunanlıların Yaptığı Sahte Bir Fransız Anıtı","authors":"Mithat ATABAY","doi":"10.17518/canakkalearastirmalari.1360990","DOIUrl":"https://doi.org/10.17518/canakkalearastirmalari.1360990","url":null,"abstract":"Özet 
 Çanakkale kara savaşlarının başladığı 25 Nisan 1915 günü müttefik donanması Kumkale bölgesini şiddetli şekilde topçu ateşine tuttu. Saat 10:00’da da Kumkale’ye asker çıkardı ve köyü işgal etti. Kumkale köyünde şiddetli çarpışmalar oldu. 
 Osmanlı 3. Tümeni’nin 25 Nisan 1915 gecesi üç taburla gerçekleştirdiği taarruz köyün içine kadar genişlediyse de düşman donanmasının ateşi altında birlikler dayanamayıp köyün dışına çıkmak zorunda kaldı. Düşman ertesi sabah başarısız bir taarruz daha yaptı ve sonrasında karşı taarruza kalkan Türk askerleri tekrar Kumkale’ye girdiyse de düşman donanmasının köye yönelttiği şiddetli topçu ateşi altında birliklerin bir kısmı köyden çıkmak zorunda kaldı, bir kısmı da evlere sığınarak savaşa yeniden başladı. 
 Öğleden sonra Türk askeri birlikleri Orhaniye sırtlarına çekildi ve oradan düşmanın ilerlemesini engelledi. 26 Nisan gecesi Fransızlar Kumkale’yi boşalttı. İki gün devam eden savaş böylece sona erdi. 
 1.Dünya Savaşı sonrasında yapılan anlaşmalarla Yunanlılar Kumkale bölgesini 1920 yılında işgal ettiler. Boğazlar bölgesinde daha etkili olabilmek için Fransızların desteğini almak istediler. Bu amaçla Kumkale Türk Mezarlığı’nın içerisine bir anıt yaparak, bunu sanki Fransızlar yapmış gibi göstermeye çalıştılar. Çanakkale milletvekili Mehmet Bey’in girişimi ile bu anıtın Fransızlarla bir ilgisi olmadığı ve Yunanlıların yaptığı anlaşıldı ve sonra da yıkıldı.","PeriodicalId":30751,"journal":{"name":"Canakkale Arastirmalari Turk Yilligi","volume":"22 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-10-15","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"136183834","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-10-08DOI: 10.17518/canakkalearastirmalari.1249208
Hilal AKTUR
This study focuses on the Late Period Ottoman Architecture through the summer mansion designed for Ahmed Ratib Paşa by Mimar Kemaleddin, built between 1900-1908. Ahmed Ratib Paşa Mansion’s classical planary discipline is oversailed with numerous cantilevers, balconies, and eaves placed on different levels and the angle braces that support them. On the façade, the eave adornments and the angle braces differ from classical decorative details and allude to an Ottoman Baroque past where curvilinear features are dominant. Floral Art Nouveau decorations in unique woodwork are used in all the architectural elements like balconies, windows and doors. In addition, the basket arches above the windows point to the building's affinity with the Art Nouveau movement in a rather striking fashion.
Art Nouveau “Tarz-ı Cedid” showed up in Istanbul architecture, where almost all modes of Historicism were already represented, at the turn of the century. Although mostly applied by foreign architects, Art Nouveau was also practised by local ones who had received formal training. In Istanbul, where Art Nouveau buildings were common, the portfolio included mostly large scale urban residences such as apartment buildings, mansions and villas, countryside residences and office buildings. These buildings were favoured mostly by Ottoman high level bureaucrats, by the section of the society affiliated with the court, Levantine bourgeoisie and members of foreign missions. Considering Ahmed Ratib Paşa’s Western style and modern education, and likewise that of Mimar Kemaleddin's, it is not surprising that the former would wish for this new style in his residence and the latter would implement it. However, it is worth noting that it was also in the period where he was building Ahmet Ratip Paşa Mansion that Mimar Kemaleddin began forming his notion of “National Architecture”.
Is it possible to consider Mimar Kemaleddin, who was influenced by Ottoman Baroque Architecture and designed a residence adorned with Art Nouveau details, merely within the confines of the “National Architecture Movement”?
{"title":"Between East and West: Mimar Kemaleddin and 'Ahmed Ratib Paşa Mansion'","authors":"Hilal AKTUR","doi":"10.17518/canakkalearastirmalari.1249208","DOIUrl":"https://doi.org/10.17518/canakkalearastirmalari.1249208","url":null,"abstract":"This study focuses on the Late Period Ottoman Architecture through the summer mansion designed for Ahmed Ratib Paşa by Mimar Kemaleddin, built between 1900-1908. Ahmed Ratib Paşa Mansion’s classical planary discipline is oversailed with numerous cantilevers, balconies, and eaves placed on different levels and the angle braces that support them. On the façade, the eave adornments and the angle braces differ from classical decorative details and allude to an Ottoman Baroque past where curvilinear features are dominant. Floral Art Nouveau decorations in unique woodwork are used in all the architectural elements like balconies, windows and doors. In addition, the basket arches above the windows point to the building's affinity with the Art Nouveau movement in a rather striking fashion.
 Art Nouveau “Tarz-ı Cedid” showed up in Istanbul architecture, where almost all modes of Historicism were already represented, at the turn of the century. Although mostly applied by foreign architects, Art Nouveau was also practised by local ones who had received formal training. In Istanbul, where Art Nouveau buildings were common, the portfolio included mostly large scale urban residences such as apartment buildings, mansions and villas, countryside residences and office buildings. These buildings were favoured mostly by Ottoman high level bureaucrats, by the section of the society affiliated with the court, Levantine bourgeoisie and members of foreign missions. Considering Ahmed Ratib Paşa’s Western style and modern education, and likewise that of Mimar Kemaleddin's, it is not surprising that the former would wish for this new style in his residence and the latter would implement it. However, it is worth noting that it was also in the period where he was building Ahmet Ratip Paşa Mansion that Mimar Kemaleddin began forming his notion of “National Architecture”.
 Is it possible to consider Mimar Kemaleddin, who was influenced by Ottoman Baroque Architecture and designed a residence adorned with Art Nouveau details, merely within the confines of the “National Architecture Movement”?","PeriodicalId":30751,"journal":{"name":"Canakkale Arastirmalari Turk Yilligi","volume":"126 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-10-08","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"135198256","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-10-05DOI: 10.17518/canakkalearastirmalari.1318079
Nesrin HANGÜL
1932’de açılan Halkevleri, Cumhuriyet Halk Partisi’nin önemli bir eğitim kurumuydu fakat 1951’de kapatıldı. 27 Mayıs 1960 darbesinden sonra eski halkevi yöneticileri bir araya gelerek halkevlerini açmak için birtakım çalışmalara başladı. Bu çalışmaların sonucunda 1960 yılında “Türk Kültür Derneği” adıyla yeniden kuruldu. Dernek 12 Nisan 1961’de Bakanlar Kurulu’nun kararıyla kamuya hizmet eden dernekler arasına alındı. Derneğin 21 Nisan 1963 tarihli olağanüstü kurultayında ismi “Halkevi” olarak değiştirildi. Eski örgütlenme yapısına sahip olan halkevi köycülük, dil, tarih ve edebiyat, müzik, gösteri, folklor, spor, turizm ve gezi, kitaplık ve yayın olmak üzere 9 koldan oluşuyordu. 1963’te derneğin halkevi ismini almasıyla birlikte Adana Halkevi açıldı. İlk toplantısını 26 Ekim 1963’te yaptı. Halkevine ilginin artması sonucu 1965’de Akkapı Halkodası açıldı. Açıldıktan kısa süre içinde üye sayısında büyük bir artış meydana geldi. Bunun üzerine 1966’da halkevine dönüştürülerek hizmet vermeye devam etti.
Adana’da faaliyet yürüten iki halkevinin çalışmaları Yeni Adana ve Ülkü gazeteleri ile Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi’nden elde edilen bilgiler incelenerek ortaya çıkarıldı. Ayrıca konuyla ilgili telif eserlerden de faydalanıldı.
{"title":"Adana Halkevleri Ve Faaliyetleri (1963-1973)","authors":"Nesrin HANGÜL","doi":"10.17518/canakkalearastirmalari.1318079","DOIUrl":"https://doi.org/10.17518/canakkalearastirmalari.1318079","url":null,"abstract":"1932’de açılan Halkevleri, Cumhuriyet Halk Partisi’nin önemli bir eğitim kurumuydu fakat 1951’de kapatıldı. 27 Mayıs 1960 darbesinden sonra eski halkevi yöneticileri bir araya gelerek halkevlerini açmak için birtakım çalışmalara başladı. Bu çalışmaların sonucunda 1960 yılında “Türk Kültür Derneği” adıyla yeniden kuruldu. Dernek 12 Nisan 1961’de Bakanlar Kurulu’nun kararıyla kamuya hizmet eden dernekler arasına alındı. Derneğin 21 Nisan 1963 tarihli olağanüstü kurultayında ismi “Halkevi” olarak değiştirildi. Eski örgütlenme yapısına sahip olan halkevi köycülük, dil, tarih ve edebiyat, müzik, gösteri, folklor, spor, turizm ve gezi, kitaplık ve yayın olmak üzere 9 koldan oluşuyordu. 1963’te derneğin halkevi ismini almasıyla birlikte Adana Halkevi açıldı. İlk toplantısını 26 Ekim 1963’te yaptı. Halkevine ilginin artması sonucu 1965’de Akkapı Halkodası açıldı. Açıldıktan kısa süre içinde üye sayısında büyük bir artış meydana geldi. Bunun üzerine 1966’da halkevine dönüştürülerek hizmet vermeye devam etti. 
 Adana’da faaliyet yürüten iki halkevinin çalışmaları Yeni Adana ve Ülkü gazeteleri ile Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi’nden elde edilen bilgiler incelenerek ortaya çıkarıldı. Ayrıca konuyla ilgili telif eserlerden de faydalanıldı.","PeriodicalId":30751,"journal":{"name":"Canakkale Arastirmalari Turk Yilligi","volume":"468 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-10-05","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"135546649","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-10-05DOI: 10.17518/canakkalearastirmalari.1360879
Doğa Filiz SUBAŞI
Yahudi cemaatleri, Osmanlı İmparatorluğu’na geldiklerinden itibaren köklü Sefarad geleneklerine ve geleneklerinin aşırı muhafazakarlığına sadık kalarak barış içinde yaşadılar. Ancak XIX. yüzyıl üç cephede birden kültürel ve dilsel bir canlanma getirdi: Osmanlı devletinin modernleşme uğraşları, esas olarak L'Alliance Israélite Universelle tarafından temsil edilen Batı etkisi ve Kuzey ülkelerinden gelen Siyonizm. Bu kültürel mayalanma hali iki yüzyıl arasındaki yıllarda, en temelde Siyonizm/anti-Siyonizm tartışması da dahil olmak üzere, fikir yazıları ve tartışmalarla çok sayıda gazetenin ortaya çıkmasını beraberinde getirdi. Bu makalede, David Fresko’nun El Tiempo gazetesinde seneler içinde dile getirmiş olduğu ve 1909 yılında İstanbul’da derleyip Le Sionisme başlığı altında Fransızcaya çevrilmiş bir kitapçık halinde yayınladığı görüşlerinin incelenmesi amaçlanmıştır. Le Sionisme’de toplanan bu makaleler, XIX. yüzyılın sonları ve XX. yüzyılın başlarında, yaşam biçimlerini, kültürlerini, dilsel gerçekliklerini ve aynı zamanda Siyonist hareketin Yahudilikte meydana getirdiği derin devrimi etkileyecek olan modernleşmeye geçişi deneyimleyen Osmanlı Sefaradilerinin sosyo-kültürel durumunun açık bir yansımasıdır.
自抵达奥斯曼帝国以来,犹太人社区一直过着和平的生活,忠实于其根深蒂固的塞法尔传统和极端保守的习俗。然而,十九世纪从三个方面带来了文化和语言的复兴:奥斯曼帝国的现代化努力、以世界犹太人联盟为主要代表的西方影响以及来自北欧国家的犹太复国主义。在这两个世纪之间的岁月里,这种文化熏陶催生了众多报纸,其中包括最重要的犹太复国主义/反犹太复国主义辩论。本文旨在分析大卫-弗雷斯科多年来在《时代报》上发表的观点,他于 1909 年在伊斯坦布尔将这些观点汇编成册,并以 Le Zionisme 为题翻译成法文出版。Le Sionisme》中收集的文章清楚地反映了十九世纪末二十世纪初奥斯曼塞法尔迪人的社会文化状况,他们正在经历向现代化的过渡,这将影响到他们的生活方式、文化、语言现实,以及犹太复国主义运动给犹太教带来的深刻革命。
{"title":"David Fresko’nun Le Sionisme Adlı Eserindeki Siyonizm Karşıtı Söylemi","authors":"Doğa Filiz SUBAŞI","doi":"10.17518/canakkalearastirmalari.1360879","DOIUrl":"https://doi.org/10.17518/canakkalearastirmalari.1360879","url":null,"abstract":"Yahudi cemaatleri, Osmanlı İmparatorluğu’na geldiklerinden itibaren köklü Sefarad geleneklerine ve geleneklerinin aşırı muhafazakarlığına sadık kalarak barış içinde yaşadılar. Ancak XIX. yüzyıl üç cephede birden kültürel ve dilsel bir canlanma getirdi: Osmanlı devletinin modernleşme uğraşları, esas olarak L'Alliance Israélite Universelle tarafından temsil edilen Batı etkisi ve Kuzey ülkelerinden gelen Siyonizm. Bu kültürel mayalanma hali iki yüzyıl arasındaki yıllarda, en temelde Siyonizm/anti-Siyonizm tartışması da dahil olmak üzere, fikir yazıları ve tartışmalarla çok sayıda gazetenin ortaya çıkmasını beraberinde getirdi. Bu makalede, David Fresko’nun El Tiempo gazetesinde seneler içinde dile getirmiş olduğu ve 1909 yılında İstanbul’da derleyip Le Sionisme başlığı altında Fransızcaya çevrilmiş bir kitapçık halinde yayınladığı görüşlerinin incelenmesi amaçlanmıştır. Le Sionisme’de toplanan bu makaleler, XIX. yüzyılın sonları ve XX. yüzyılın başlarında, yaşam biçimlerini, kültürlerini, dilsel gerçekliklerini ve aynı zamanda Siyonist hareketin Yahudilikte meydana getirdiği derin devrimi etkileyecek olan modernleşmeye geçişi deneyimleyen Osmanlı Sefaradilerinin sosyo-kültürel durumunun açık bir yansımasıdır.","PeriodicalId":30751,"journal":{"name":"Canakkale Arastirmalari Turk Yilligi","volume":"160 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-10-05","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"135482239","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-08-22DOI: 10.17518/canakkalearastirmalari.1344680
Burcu MALKADI ÇİÇEK
Osmanlı döneminde Selânik Vilâyetine bağlı olan ve etnik, dini ve kültürel çeşitliliği bakımından Rumeli’nin en renkli kazalarından biri olan Karaferye, Balkan Savaşlarına kadar Türk egemenliğinde kalmıştır. 1826’da Yeniçeri Ocağı kaldırılmış ve yerine Asâkir-i Mansûre-i Muhammediye ordusu teşkil edilmiştir. Bu ordunun nefer ihtiyacının karşılanması için Anadolu ve Rumeli’de 1830-1831 yılları arasında sadece erkekleri kapsayan nüfus sayımları yapılmıştır. Reayanın kalabalık olduğu yerlerde nüfus, etnik bakımdan bölümlere ayrılarak kayda geçirilmiştir. Karaferye kazasının erkek nüfusu yerli-yabancı Müslim- Gayrimüslim, Kıptî ve Ulah nüfus olarak ayrı ayrı kaydedilmiştir. Buna göre Karaferye’nin erkek nüfusu 12.732 olarak tespit edilmiştir. Biz bu çalışmamızda hem ilk sayımdan sonra şehirdeki nüfus hareketliliğini görebilmek hem de nüfusun etnik-dinsel bileşenlerine ilişkin daha ayrıntılı veriler içermesi bakımından 1835 yılına ait 4934, 4935, 4936 ve 4937 numaralı defterinden hareketle Karaferye kazasının nüfus ve demografik yapısını ortaya koymaya çalışacağız. Bu defterlerde Karaferye’de yaşayan Türk ve Rum nüfus herhangi etnik bir vurgu yapılmaksızın Müslim ve Gayrimüslim nüfus şeklinde kaydedilirken Yahudi, Arnavut, Bulgar, Ulah ve Kıptî nüfus ayrı ayrı belirtilmiştir. 1835 yılında şehirde 29 mahalle ve 115 köyde 10.984 erkek nüfus kaydedilmiştir. Bu rakamlara yabancı reaya dâhil değildir. Karaferye kazasında nüfusun %67,70’i kırsalda yaşamaktadır. Veriler Karaferye kazasında şehirli nüfus oranının diğer Osmanlı şehirlerinden oldukça yüksek olduğunu göstermektedir.
在奥斯曼时代,加勒比地区是罗马最丰富多彩的事故之一,取决于种族、宗教和文化的多样性,一直留在土耳其,直到巴尔干战争,取决于塞拉尼委员会。1826年,亚述-曼苏尔-穆罕默德的军队被驱逐并入侵。在阿纳多卢和罗马尼亚,只有1831-1831年被俘的人才能满足呼吸的需要。人口记录是在雷亚拥挤、种族分离的地方。加勒比地区的人民与埃及和乌拉的人民分离。卡拉费里的男子已被确认为12732人。在这项研究中,我们将试图展示该市的人口流动,包括1835年4934、4935、4936和4937的更详细数据,包括加勒比海事故的人口和人口结构。Karaferye'de yaşayan Türk ve Rum nüfus herhangi etnik bir vurgu yapılmaksızın Müslim ve Gayrimüslin n nüfosşeklinde kaydedilirken Yahudi,Arnavut,Bulgar,Ulah ve Kıptînüfus ayrıbelitilmiştir。1835年,记录了29个村庄和115个村庄的10984名男子。这些数字不是外国的反应。在车祸中,67.70%的人口生活在车祸中。数据显示,该市在加勒比地区的人口数量高于其他奥斯曼城市。
{"title":"1835 Yılında Karaferye Kazasının Nüfus ve Demografik Yapısı","authors":"Burcu MALKADI ÇİÇEK","doi":"10.17518/canakkalearastirmalari.1344680","DOIUrl":"https://doi.org/10.17518/canakkalearastirmalari.1344680","url":null,"abstract":"Osmanlı döneminde Selânik Vilâyetine bağlı olan ve etnik, dini ve kültürel çeşitliliği bakımından Rumeli’nin en renkli kazalarından biri olan Karaferye, Balkan Savaşlarına kadar Türk egemenliğinde kalmıştır. 1826’da Yeniçeri Ocağı kaldırılmış ve yerine Asâkir-i Mansûre-i Muhammediye ordusu teşkil edilmiştir. Bu ordunun nefer ihtiyacının karşılanması için Anadolu ve Rumeli’de 1830-1831 yılları arasında sadece erkekleri kapsayan nüfus sayımları yapılmıştır. Reayanın kalabalık olduğu yerlerde nüfus, etnik bakımdan bölümlere ayrılarak kayda geçirilmiştir. Karaferye kazasının erkek nüfusu yerli-yabancı Müslim- Gayrimüslim, Kıptî ve Ulah nüfus olarak ayrı ayrı kaydedilmiştir. Buna göre Karaferye’nin erkek nüfusu 12.732 olarak tespit edilmiştir. \u0000Biz bu çalışmamızda hem ilk sayımdan sonra şehirdeki nüfus hareketliliğini görebilmek hem de nüfusun etnik-dinsel bileşenlerine ilişkin daha ayrıntılı veriler içermesi bakımından 1835 yılına ait 4934, 4935, 4936 ve 4937 numaralı defterinden hareketle Karaferye kazasının nüfus ve demografik yapısını ortaya koymaya çalışacağız. Bu defterlerde Karaferye’de yaşayan Türk ve Rum nüfus herhangi etnik bir vurgu yapılmaksızın Müslim ve Gayrimüslim nüfus şeklinde kaydedilirken Yahudi, Arnavut, Bulgar, Ulah ve Kıptî nüfus ayrı ayrı belirtilmiştir. 1835 yılında şehirde 29 mahalle ve 115 köyde 10.984 erkek nüfus kaydedilmiştir. Bu rakamlara yabancı reaya dâhil değildir. Karaferye kazasında nüfusun %67,70’i kırsalda yaşamaktadır. Veriler Karaferye kazasında şehirli nüfus oranının diğer Osmanlı şehirlerinden oldukça yüksek olduğunu göstermektedir.","PeriodicalId":30751,"journal":{"name":"Canakkale Arastirmalari Turk Yilligi","volume":" ","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-08-22","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"48111648","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-08-14DOI: 10.17518/canakkalearastirmalari.1342245
İslam Özdemi̇r
Birinci Dünya Savaşı süresince yaşanan muharebeler genelinde değerlendirildiğinde 1915 yılında Çanakkale Cephesi’nde meydana gelen muharebeler bu harbin sonuçlarını doğrudan etkileyen çarpışmalar olma özelliğini taşımaktadır. İtilaf Devletlerinin, Almanya’nın müttefiki olarak bu savaşa katılan Osmanlı Devletini saf dışı bırakmak ve İstanbul’u işgal ettikten sonra Çarlık Rusya’sına yardım etmek gibi nedenlerle 19 Şubat 1915 tarihinde donanma ile başlattıkları Çanakkale Harekâtı, onlar açısından beklenilen sonuçlara ulaşamamıştır. 18 Mart 1915 Boğaz Muharebesi’nde ağır bir yenilgi alan İngiliz ve Fransız donanması, bu tarihten itibaren Çanakkale Boğazı’nın kilidini kırıp İstanbul yolunu açma görevini Akdeniz Seferi Kuvvetlerine devretmiş ve Gelibolu Yarımadası’nda kara harekâtını yürüten seferi kuvvetin harekâtını kolaylaştırmak maksadıyla kara birliklerine topçu desteği vermeye başlamıştır. 25 Nisan 1915’te Akdeniz Seferi Kuvvetlerine bağlı kara birliklerinin Gelibolu Yarımadası’na yaptığı çıkarma harekâtıyla başlayan kara muharebeleri yaklaşık 8,5 ay sürmüştür. Üç cephede aylarca devam eden bu şiddetli muharebelerin en kanlı safhaları ise Seddülbahir Cephesi’nde meydana gelmiştir. Savaşın ilerleyen günlerinde sürekli takviye alan Müttefikler Alçıtepe’yi ele geçirmek maksadıyla öncelikle üç aşamada gerçekleşen ve “Kirte Muharebeleri” olarak isimlendirilen genel cephe taarruzları gerçekleştirmişlerse de yine Türk birliklerinin direncini kırmayı başaramamışlardır. Seddülbahir Cephesi’nde yaşanan ve on binlerce askerin hayatına mal olan bu kanlı muharebe safhasının en şiddetlisini Zığındere Muharebeleri oluşturmaktadır.
当世界上第一次战争被评为世界历史上的记者时,1915年出现在总理Cephas的记者们能够直接承受信件带来的后果。1915年2月19日开始的中国运动,在入侵伊斯坦布尔、解散作为德国盟友加入战争的奥斯曼帝国并在俄罗斯援助土耳其后,预计不会达到反对派国家的预期结果。1915年3月18日,Bo战争的一个重大胜利是英国和法国海军,从这个时候起,打破运河Boaz的锁并开辟通往伊斯坦布尔的道路的任务领导了Akdeniz Sefers部队,并开始支持黑人部队,以促进部队在盖利波尔南部的行动。1915年4月25日,黑卫队立即从太平洋的黑卫队发起了为期8.5个月的行军。这些暴力战士持续了三个月,最血腥的时刻出现在塞德尔巴希尔的Cephes。Savaşın ilerleyen günlerinde sürekli takviye alan Müttefikler Alçıtepe'yi ele geçirmek maksadıylaöncelikleüçaşamada gerçekleşen ve“Kirte Muharebeleri”olarak isimlendirilen基因由Türk birliklenin领导。Sedderbahir Cephas最暴力的战争场景是匈牙利勇士的创造,他们生活在Sedderbhair市,度过了数万名士兵的一生。
{"title":"Seddülbahir Cephesi'nde Zığındere Muharebeleri (28 Haziran-5 Temmuz 1915)","authors":"İslam Özdemi̇r","doi":"10.17518/canakkalearastirmalari.1342245","DOIUrl":"https://doi.org/10.17518/canakkalearastirmalari.1342245","url":null,"abstract":"Birinci Dünya Savaşı süresince yaşanan muharebeler genelinde değerlendirildiğinde 1915 yılında Çanakkale Cephesi’nde meydana gelen muharebeler bu harbin sonuçlarını doğrudan etkileyen çarpışmalar olma özelliğini taşımaktadır. İtilaf Devletlerinin, Almanya’nın müttefiki olarak bu savaşa katılan Osmanlı Devletini saf dışı bırakmak ve İstanbul’u işgal ettikten sonra Çarlık Rusya’sına yardım etmek gibi nedenlerle 19 Şubat 1915 tarihinde donanma ile başlattıkları Çanakkale Harekâtı, onlar açısından beklenilen sonuçlara ulaşamamıştır. 18 Mart 1915 Boğaz Muharebesi’nde ağır bir yenilgi alan İngiliz ve Fransız donanması, bu tarihten itibaren Çanakkale Boğazı’nın kilidini kırıp İstanbul yolunu açma görevini Akdeniz Seferi Kuvvetlerine devretmiş ve Gelibolu Yarımadası’nda kara harekâtını yürüten seferi kuvvetin harekâtını kolaylaştırmak maksadıyla kara birliklerine topçu desteği vermeye başlamıştır. 25 Nisan 1915’te Akdeniz Seferi Kuvvetlerine bağlı kara birliklerinin Gelibolu Yarımadası’na yaptığı çıkarma harekâtıyla başlayan kara muharebeleri yaklaşık 8,5 ay sürmüştür. Üç cephede aylarca devam eden bu şiddetli muharebelerin en kanlı safhaları ise Seddülbahir Cephesi’nde meydana gelmiştir. \u0000Savaşın ilerleyen günlerinde sürekli takviye alan Müttefikler Alçıtepe’yi ele geçirmek maksadıyla öncelikle üç aşamada gerçekleşen ve “Kirte Muharebeleri” olarak isimlendirilen genel cephe taarruzları gerçekleştirmişlerse de yine Türk birliklerinin direncini kırmayı başaramamışlardır. Seddülbahir Cephesi’nde yaşanan ve on binlerce askerin hayatına mal olan bu kanlı muharebe safhasının en şiddetlisini Zığındere Muharebeleri oluşturmaktadır.","PeriodicalId":30751,"journal":{"name":"Canakkale Arastirmalari Turk Yilligi","volume":"7 Suppl 2 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-08-14","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"67447510","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-07-21DOI: 10.17518/canakkalearastirmalari.1307769
İbrahim Erdal
İzmir’de düzenlenen İktisat Kongresinde ülkenin hammadde kaynaklarının çeşitliliğine vurgu yapılarak geleneksel işçilik ve küçük ölçekli imalathanelere sahip olan yerli tüccar sınıfının şirket olması gerekliliği vurgulanmıştır. Çeltik, dokuma, iplik, un gibi tarımsal üretim malları üzerinden tüccar sınıfının şirketleşmesinde bir ölçüde başarı sağlanmış ise de bu yatırım çeşitliliği sanayi ve madenler bağlamında istenilen düzeye gelememiştir. Bu süreçte Anadolu’da kurulan Anonim Şirketlerin ve küçük işletmelerin finans ihtiyacını karşılayacak bir bankacılık sisteminin olmaması kalkınma modelinde en önemli sorun olmuş, bu sorunu çözmek amacıyla 19 Nisan 1925 tarihinde Türkiye Sanayi ve Maadin Bankası kurulmuştur. Ancak hisse ortaklığı ve kredi ile destek olunan Anonim Şirketler bir süre sonra modernizasyona ayrılan aşırı bütçesi, üretim ve pazarda yaşadıkları sorunları sonucunda mali durumlarını geliştiremedikleri için Banka’ya devredilmiştir. Bundan dolayı banka hem piyasada şirketlere destek veren hem de bu şirketlerle rekabete giren bir duruma düşmüştür. Hisse çoğunluğu bankanın idaresine geçtiği için devletin elinde kalan ve kamu iktisadi teşekküllerine dönüşen bu anonim şirketlerin yeniden düzenlenmesi, üretime dâhil edilmesi ve devlet eliyle işletilmesi amacıyla 1933 yılında Sümerbank kurulmuştur. Bu makalede bir kamu iktisadi teşekkülü olan Sümerbank'ın kuruluşuna kadar geçen süreç, daha önce kurulmuş olan banka ve anonim şirketlerin faaliyetleri üzerinden arşiv belgelerine dayalı olarak değerlendirilmiştir.
在埃及举行的厄瓜多尔大会上,评估了当地商人阶层在各个方面针对该国资源的多样性拥有传统劳动力和小规模财产的情况。由于钢、铁、绳等在商业上已经达到了商人级农产品的程度,这笔投资还没有达到工矿企业要求的水平。在阿纳多卢,最重要的问题是没有一个银行系统能够满足阿纳多卢建立的匿名公司和小企业的财务需求,该系统由土耳其工业和马丁银行于1925年4月19日建立,以解决这个问题。但长期以来,在合伙企业和信贷的支持下,匿名公司一直被转移到银行,因为它们的过度预算、生产和市场问题并没有改善它们的财务状况。这就是为什么该银行陷入了支持市场上的公司和公司的境地。Hisseçoğunluğu bankanın idaresine geçtiğiçin devletin elinde kalan ve kamu iktisadi teşekküllerine dönüşen bu anonimşirketlerin yeniden düzenlenmesi,üretime dâhil edilmesi ve devlet eliyle işletilmesi amacıyla 1933 yılında Sümerbank kurulmuştur。在这篇文章中,银行和匿名公司根据档案对Sümerbank的成立过程进行了评估,该银行对公众表示高度感谢。
{"title":"Financial Problems of Joint Stock Companies in the Established After the İzmir Economic Congree and the Establishment Formation Process of State-Owned Enterprises: The Case of Sümerbank","authors":"İbrahim Erdal","doi":"10.17518/canakkalearastirmalari.1307769","DOIUrl":"https://doi.org/10.17518/canakkalearastirmalari.1307769","url":null,"abstract":"İzmir’de düzenlenen İktisat Kongresinde ülkenin hammadde kaynaklarının çeşitliliğine vurgu yapılarak geleneksel işçilik ve küçük ölçekli imalathanelere sahip olan yerli tüccar sınıfının şirket olması gerekliliği vurgulanmıştır. Çeltik, dokuma, iplik, un gibi tarımsal üretim malları üzerinden tüccar sınıfının şirketleşmesinde bir ölçüde başarı sağlanmış ise de bu yatırım çeşitliliği sanayi ve madenler bağlamında istenilen düzeye gelememiştir. Bu süreçte Anadolu’da kurulan Anonim Şirketlerin ve küçük işletmelerin finans ihtiyacını karşılayacak bir bankacılık sisteminin olmaması kalkınma modelinde en önemli sorun olmuş, bu sorunu çözmek amacıyla 19 Nisan 1925 tarihinde Türkiye Sanayi ve Maadin Bankası kurulmuştur. Ancak hisse ortaklığı ve kredi ile destek olunan Anonim Şirketler bir süre sonra modernizasyona ayrılan aşırı bütçesi, üretim ve pazarda yaşadıkları sorunları sonucunda mali durumlarını geliştiremedikleri için Banka’ya devredilmiştir. Bundan dolayı banka hem piyasada şirketlere destek veren hem de bu şirketlerle rekabete giren bir duruma düşmüştür. Hisse çoğunluğu bankanın idaresine geçtiği için devletin elinde kalan ve kamu iktisadi teşekküllerine dönüşen bu anonim şirketlerin yeniden düzenlenmesi, üretime dâhil edilmesi ve devlet eliyle işletilmesi amacıyla 1933 yılında Sümerbank kurulmuştur. Bu makalede bir kamu iktisadi teşekkülü olan Sümerbank'ın kuruluşuna kadar geçen süreç, daha önce kurulmuş olan banka ve anonim şirketlerin faaliyetleri üzerinden arşiv belgelerine dayalı olarak değerlendirilmiştir.","PeriodicalId":30751,"journal":{"name":"Canakkale Arastirmalari Turk Yilligi","volume":"1 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-07-21","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"67447493","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-07-19DOI: 10.17518/canakkalearastirmalari.1298389
Emin Kurt
Çanakkale Muharebeleri, Türk askeri ve siyasi tarihi için olduğu kadar dünya tarihi için de bir dönüm noktasıdır. Savaşın Türkler lehine sonuçlanması, Birinci Dünya Savaşı’nın akışını ve dünya tarihini ilelebet değiştirmiştir. Bu özelliği nedeniyle Çanakkale Savaşı, Birinci Dünya Savaşı içindeki herhangi bir savaştan daha çok incelenmiş, hakkında çok fazla araştırma yapılmıştır. Bazı yabancı yazarlar, Çanakkale Savaşı hakkında ormanları bitirecek kadar kâğıt ve denizleri kurutacak kadar mürekkep harcandığından bahsetmektedir. Bu iddianın gerçeklik payı çok yüksektir. Çanakkale Savaşı, hemen hemen savaşan tüm ülke araştırmaları içinde geniş bir literatüre sahiptir. Savaşın incelenmesi o dereceye varmıştır ki, deniz ve kara muharebelerini inceleyen çalışmaların yanında, savaş içinde gerçekleşen muharebeleri ve hatta bölgeleri inceleyen eserler ortaya konulmuştur. Çanakkale deniz ve kara muharebelerindeki kaynak bolluğunun aksine, hava harekâtı hakkında çok az kaynak mevcuttur. Bu pencereden bakıldığında; hava harekâtının Çanakkale Muharebelerinin unutulan cephesi olduğunu söylemek mümkündür. Karada ve denizdeki savaşın yoğunluğunun, gözleri ve dikkatleri, gökyüzüne ve yükseklerdeki savaşa yöneltmekten alıkoyduğu söylenebilir. Çanakkale Savaşı’nı konu alan birçok eserde, havacılık konusu; “Çanakkale’de uçaklar da kullanıldı” algısını yaratmaktan öteye gidememektedir. Bu eserlerde havacılık, kara ve deniz savaşlarının anlatımı renklendiren, anlatım zenginliği yaratan, değinilmiş olmak için anlatılan bir konudan ileriye gidememiştir. Bu çalışmada, Gelibolu’nun tahliyesinden sonra Müttefik, özelliklede İngiliz hava gücünün tahliyenin Türk uçaklarından gizlenmesi yönündeki faaliyetleri, Türk ve yabancı arşiv belgeleri, Çanakkale hava faaliyetleri konusunda yazılmış birincil kaynak kitaplardan incelenecek, tahliyeye yönelik İngiliz hava gücü faaliyetinin boyutu ortaya konulmaya çalışılacaktır.
Çanakkale Muharebesi是世界历史以及土耳其军事和政治历史的转折点。土耳其战争的结束改变了第一次世界大战的进程和世界历史。正因为如此,中国的战争比第一次世界大战中的任何一场战争都受到了更多的调查,进行了许多研究。一些外国作家说,他们花了足够的纸来完成迦南战争的森林和干燥的海洋。Bu iddianın gerçeklik payıçok yüksektir。恰纳卡莱战争在该国所有正在进行的研究中都有大量文献。对战争的调查是在这个层面上的,探索海洋和黑卫队的工作,军阀甚至探索地区的工作都被揭露了。与海洋的性质和黑卫队的性质相比,空中交通的来源非常少。当你从窗户向外看时,可以说,空中运动是总理被遗忘的障碍。可以说,战争在陆地和海洋的深度,眼睛和注意力,天空和高空的战斗,都被阻止了战斗。在许多情况下,气候是恰纳卡莱战争的主题;“飞机也被用于Çanakkale”离创造这个概念不远了。在这些作品中,空中、陆地和海洋战争没有先于故事的叙事,这创造了财富并改变了叙事。Buçalışmada、Gelibolu'un-tahliyesinden sonra Müttefik、özelliklede Il ngiliz hava gücünün tahliyennin Türk uçaklarından gizlemesi yönünündeki faaliyetleri、Türk-ve yabancıarşiv belgeleri、Çanakkale hava faaliyeteri konusunda yazılmıcüfaaliyetinin boyutu ortaya konulmayaçalışılacaktır。
{"title":"Hiding Defeat From Eyes: British Air Force Activities in the Evacuation of Gallipoli","authors":"Emin Kurt","doi":"10.17518/canakkalearastirmalari.1298389","DOIUrl":"https://doi.org/10.17518/canakkalearastirmalari.1298389","url":null,"abstract":"Çanakkale Muharebeleri, Türk askeri ve siyasi tarihi için olduğu kadar dünya tarihi için de bir dönüm noktasıdır. Savaşın Türkler lehine sonuçlanması, Birinci Dünya Savaşı’nın akışını ve dünya tarihini ilelebet değiştirmiştir. Bu özelliği nedeniyle Çanakkale Savaşı, Birinci Dünya Savaşı içindeki herhangi bir savaştan daha çok incelenmiş, hakkında çok fazla araştırma yapılmıştır. Bazı yabancı yazarlar, Çanakkale Savaşı hakkında ormanları bitirecek kadar kâğıt ve denizleri kurutacak kadar mürekkep harcandığından bahsetmektedir. Bu iddianın gerçeklik payı çok yüksektir. \u0000Çanakkale Savaşı, hemen hemen savaşan tüm ülke araştırmaları içinde geniş bir literatüre sahiptir. Savaşın incelenmesi o dereceye varmıştır ki, deniz ve kara muharebelerini inceleyen çalışmaların yanında, savaş içinde gerçekleşen muharebeleri ve hatta bölgeleri inceleyen eserler ortaya konulmuştur. \u0000Çanakkale deniz ve kara muharebelerindeki kaynak bolluğunun aksine, hava harekâtı hakkında çok az kaynak mevcuttur. Bu pencereden bakıldığında; hava harekâtının Çanakkale Muharebelerinin unutulan cephesi olduğunu söylemek mümkündür. Karada ve denizdeki savaşın yoğunluğunun, gözleri ve dikkatleri, gökyüzüne ve yükseklerdeki savaşa yöneltmekten alıkoyduğu söylenebilir. Çanakkale Savaşı’nı konu alan birçok eserde, havacılık konusu; “Çanakkale’de uçaklar da kullanıldı” algısını yaratmaktan öteye gidememektedir. Bu eserlerde havacılık, kara ve deniz savaşlarının anlatımı renklendiren, anlatım zenginliği yaratan, değinilmiş olmak için anlatılan bir konudan ileriye gidememiştir. \u0000Bu çalışmada, Gelibolu’nun tahliyesinden sonra Müttefik, özelliklede İngiliz hava gücünün tahliyenin Türk uçaklarından gizlenmesi yönündeki faaliyetleri, Türk ve yabancı arşiv belgeleri, Çanakkale hava faaliyetleri konusunda yazılmış birincil kaynak kitaplardan incelenecek, tahliyeye yönelik İngiliz hava gücü faaliyetinin boyutu ortaya konulmaya çalışılacaktır.","PeriodicalId":30751,"journal":{"name":"Canakkale Arastirmalari Turk Yilligi","volume":"1 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-07-19","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"67447472","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}