Endoskopik kaş kaldırma ameliyatının geleneksel yöntemlere kıyasla ameliyat sahasının daha iyi görülmesi, daha kısa yara izleri, alopesi riskinin ve kafa derisi duyusal değişikliklerinin daha az olması gibi birçok avantajı vardır. Kaş kaldırma ameliyatlarında doğru diseksiyon tekniği, yumuşak doku bağlantılarının etkili bir şekilde gevşetilmesi ve alın flebinin etkin bir şekilde sabitlenmesi ameliyat sonucunda önemli rol oynar. Bu yazıda, fiksasyon amacı ile kortikal kemikte açılan dar tünelden, kalın, ağırlık taşıyan sütürlerin taşıyıcı ilmek ile kolayca geçirilmesine olanak sağlayan kortikal fiksasyon tekniğinin bir modifikasyonunu tanımlıyoruz.
{"title":"Experience with Cortical Tunnel Fixation In Endoscopic Brow Lift - Carrier Loop Modification","authors":"Asli Datli, M. E. C. Yıldırım, K. Başaran","doi":"10.30733/std.2021.01537","DOIUrl":"https://doi.org/10.30733/std.2021.01537","url":null,"abstract":"Endoskopik kaş kaldırma ameliyatının geleneksel yöntemlere kıyasla ameliyat sahasının daha iyi görülmesi, daha kısa yara izleri, alopesi riskinin ve kafa derisi duyusal değişikliklerinin daha az olması gibi birçok avantajı vardır. Kaş kaldırma ameliyatlarında doğru diseksiyon tekniği, yumuşak doku bağlantılarının etkili bir şekilde gevşetilmesi ve alın flebinin etkin bir şekilde sabitlenmesi ameliyat sonucunda önemli rol oynar. Bu yazıda, fiksasyon amacı ile kortikal kemikte açılan dar tünelden, kalın, ağırlık taşıyan sütürlerin taşıyıcı ilmek ile kolayca geçirilmesine olanak sağlayan kortikal fiksasyon tekniğinin bir modifikasyonunu tanımlıyoruz.","PeriodicalId":332557,"journal":{"name":"Selcuk Tip Dergisi","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2021-12-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"115662672","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Amaç: Laboratuvar testleri, klinik açıdan tanısal karar vermenin önemli bir parçasıdır. Bu nedenle ölçüm belirsizliği laboratuvar sonuçlarının doğruluğu bağlamında ön plana çıkmaktadır. Bu çalışmada, 29 rutin biyokimya analitinin ölçüm belirsizliği araştırılarak farklı kalite hedefleri ve sonuçları değerlendirildi. Gereçler ve Yöntem: Çalışmada Mindray BS-800 otoanalizörü ile Ekim 2020 Nisan 2021 tarihleri arasında çalışılan 29 analitin ölçüm belirsizliği analiz edilmiş ve ISO/TS 20914 Kılavuzuna göre değerlendirilmiştir. Ölçülen değerlerin tanımlanması, ölçümü etkileyen faktörlerin belirlenmesi, metot ölçüm belirsizliği, kalibrasyon belirsizliği, kalite kontrol verilerinden oluşan dış belirsizlik ve ölçüm belirsizlikleri belirlenmiştir. Ayrıca kalite kontrol verilerinden oluşan eksternal belirsizlik ve ölçüm belirsizlikleri de ölçülmüştür. Bulgular: Ölçülen analitlerden trigliserit, demir, fosfor, GGT, kreatin kinaz, ürik asit, lipaz ve CRP’ nin her iki seviyede EFLM ve Ricos toplam izin verilen hata (TEa %) değerlerine göre limit içerisinde olduğu görülürken, ALT’ nin 2. seviyede ve 1.seviyede Ricos’ a göre geçtiği, amilazın 2. seviyede geçtiği, AST’ nin 2. seviyede Ricos’a göre geçtiği, total kolesterolün 2. seviyede geçtiği, HDL’ nin 2. seviyede geçtiği, potasyumun 2. seviyede Ricos’a göre geçtiği, total bilirubinin 2. seviyede Ricos’a göre geçtiği, LDH’ nin 2. seviyede EFLM’ ye göre geçtiği, BUN’ un ise 2. seviyede geçtiği belirlenmiştir. Sonuç: Ölçüm sonuçlarının dağılımını gösteren bir değer olarak ölçüm belirsizliği, laboratuvar testlerinin ölçüm ve test sonuçlarının değerlendirilmesinde önemli rol oynar. Çalışmamızda EFLM ve Ricos' un toplam izin verilen hatasına (%TEa) göre trigliserit, demir, fosfor, GGT, kreatin kinaz, ürik asit, lipaz ve CRP analitlerinin her iki düzeyde de uyumlu olduğu, diğer parametrelerin ise uyumlu olmadığı görülmektedir. Daha ileri ve kapsamlı çalışmalara ihtiyaç vardır.
{"title":"Evaluation of Measurement Uncertainty of Some Biochemical Parameters According to ISO/TS 20914 Guidance","authors":"T. Akdağ, S. Kader","doi":"10.30733/std.2021.01532","DOIUrl":"https://doi.org/10.30733/std.2021.01532","url":null,"abstract":"Amaç: Laboratuvar testleri, klinik açıdan tanısal karar vermenin önemli bir parçasıdır. Bu nedenle ölçüm belirsizliği laboratuvar sonuçlarının doğruluğu bağlamında ön plana çıkmaktadır. Bu çalışmada, 29 rutin biyokimya analitinin ölçüm belirsizliği araştırılarak farklı kalite hedefleri ve sonuçları değerlendirildi. Gereçler ve Yöntem: Çalışmada Mindray BS-800 otoanalizörü ile Ekim 2020 Nisan 2021 tarihleri arasında çalışılan 29 analitin ölçüm belirsizliği analiz edilmiş ve ISO/TS 20914 Kılavuzuna göre değerlendirilmiştir. Ölçülen değerlerin tanımlanması, ölçümü etkileyen faktörlerin belirlenmesi, metot ölçüm belirsizliği, kalibrasyon belirsizliği, kalite kontrol verilerinden oluşan dış belirsizlik ve ölçüm belirsizlikleri belirlenmiştir. Ayrıca kalite kontrol verilerinden oluşan eksternal belirsizlik ve ölçüm belirsizlikleri de ölçülmüştür. Bulgular: Ölçülen analitlerden trigliserit, demir, fosfor, GGT, kreatin kinaz, ürik asit, lipaz ve CRP’ nin her iki seviyede EFLM ve Ricos toplam izin verilen hata (TEa %) değerlerine göre limit içerisinde olduğu görülürken, ALT’ nin 2. seviyede ve 1.seviyede Ricos’ a göre geçtiği, amilazın 2. seviyede geçtiği, AST’ nin 2. seviyede Ricos’a göre geçtiği, total kolesterolün 2. seviyede geçtiği, HDL’ nin 2. seviyede geçtiği, potasyumun 2. seviyede Ricos’a göre geçtiği, total bilirubinin 2. seviyede Ricos’a göre geçtiği, LDH’ nin 2. seviyede EFLM’ ye göre geçtiği, BUN’ un ise 2. seviyede geçtiği belirlenmiştir. Sonuç: Ölçüm sonuçlarının dağılımını gösteren bir değer olarak ölçüm belirsizliği, laboratuvar testlerinin ölçüm ve test sonuçlarının değerlendirilmesinde önemli rol oynar. Çalışmamızda EFLM ve Ricos' un toplam izin verilen hatasına (%TEa) göre trigliserit, demir, fosfor, GGT, kreatin kinaz, ürik asit, lipaz ve CRP analitlerinin her iki düzeyde de uyumlu olduğu, diğer parametrelerin ise uyumlu olmadığı görülmektedir. Daha ileri ve kapsamlı çalışmalara ihtiyaç vardır.","PeriodicalId":332557,"journal":{"name":"Selcuk Tip Dergisi","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2021-12-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"122729247","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"Adölesan Annelerin Sosyodemografik Özelliklerinin, Anksiyete ve Depresyon Düzeylerinin Değerlendirilmesi: Ağrı İli Örneklemi","authors":"Halil Kara, Mahmoud Almbaidheen, Ebru Sağlam","doi":"10.30733/std.2021.01529","DOIUrl":"https://doi.org/10.30733/std.2021.01529","url":null,"abstract":"","PeriodicalId":332557,"journal":{"name":"Selcuk Tip Dergisi","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2021-12-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"121928561","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
F. Eravcı, N. Poyraz, C. Korkmaz, Hilmi Alper, Miyase Orhan, M. Dundar, Pinar Diydem Yilmaz, H. Arbağ
{"title":"The Relationship Between Pneumonia Severity and The Presence of Anosmia and Ageusia in Hospitalized Patients with Covid-19","authors":"F. Eravcı, N. Poyraz, C. Korkmaz, Hilmi Alper, Miyase Orhan, M. Dundar, Pinar Diydem Yilmaz, H. Arbağ","doi":"10.30733/std.2021.01526","DOIUrl":"https://doi.org/10.30733/std.2021.01526","url":null,"abstract":"","PeriodicalId":332557,"journal":{"name":"Selcuk Tip Dergisi","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2021-12-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"131050830","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
I. Korucu, O. Tokgoz, S. Kucuksen, hasan huseyin kir, M. Iyisoy
Amaç: Lateral dirsek tendinopatisi öncelikle ekstansör digitorum communis, ekstansör karpi radialis brevis ve ekstansör karpi ulnaris kaslarının ekstansör disfonksiyonu ile ilişkilidir.Ekstansör karpi radialis brevis ve ekstansör karpi ulnarisin ikincil işlevleri, sırasıyla bileğin radyal ve ulnar deviasyon hareketidir. Bileğin (radio-ulnar) bu antagonistik kuvveti nedeniyle bir kısır döngü olarak ortak ekstansör tendonun tam olarak dinlenemeyeceğini varsaydık. Bu çalışmada tam iyileşmeyi engelleyen kronik persistan patofizyolojik mekanizmayı açıklamayı ve bu yeni egzersiz yönteminin sonuçlarını sunmayı amaçladık. Hastalar ve Yöntem: 2015-2016 yılları arasında 47 LET hastası (egzersiz: 27; kontrol: 20) vaka kontrol çalışmasına dahil edildi. Egzersiz, egzersiz grubu için ulnar-radial deviasyondan oluşuyordu. Hasta dereceli tenisçi dirseği değerlendirme (PRTEE) testi başlangıç, 1., 6. ve 12. aylardaki ölçümler için kullanıldı. İki grubun bu puanlarını karşılaştırmak için karma modeller kullanıldı. Bulgular: Egzersiz ve kontrol gruplarının PRTE başlangıç puanları arasında fark yoktu (t:-0.22, p:0.830). 1., 6. ve 12. aylardaki PRTE puanları, egzersiz grubunda kontrollere göre anlamlı olarak daha düşüktü (t: -3.71, p: 0.0003; t: -3.88, p:0.0002; t: -2.28, p:0.024 , sırasıyla). Sonuç: Ortak ekstansör tendon bu antagonistik kuvvet nedeniyle tam olarak dinlenemez. Tendon üzerindeki antagonistik gerilimi azaltmayı amaçlayan egzersiz yönteminin, uzun süreli inflamasyon ve/ veya tendinoz mekanizmasının anlaşılmasına katkı sağlayabilecek etkili olduğu bulundu.
{"title":"A Vicious Circle in Lateral Elbow Tendinopathy Mechanism and a Novel Exercise Method","authors":"I. Korucu, O. Tokgoz, S. Kucuksen, hasan huseyin kir, M. Iyisoy","doi":"10.30733/std.2021.01535","DOIUrl":"https://doi.org/10.30733/std.2021.01535","url":null,"abstract":"Amaç: Lateral dirsek tendinopatisi öncelikle ekstansör digitorum communis, ekstansör karpi radialis brevis ve ekstansör karpi ulnaris kaslarının ekstansör disfonksiyonu ile ilişkilidir.Ekstansör karpi radialis brevis ve ekstansör karpi ulnarisin ikincil işlevleri, sırasıyla bileğin radyal ve ulnar deviasyon hareketidir. Bileğin (radio-ulnar) bu antagonistik kuvveti nedeniyle bir kısır döngü olarak ortak ekstansör tendonun tam olarak dinlenemeyeceğini varsaydık. Bu çalışmada tam iyileşmeyi engelleyen kronik persistan patofizyolojik mekanizmayı açıklamayı ve bu yeni egzersiz yönteminin sonuçlarını sunmayı amaçladık. Hastalar ve Yöntem: 2015-2016 yılları arasında 47 LET hastası (egzersiz: 27; kontrol: 20) vaka kontrol çalışmasına dahil edildi. Egzersiz, egzersiz grubu için ulnar-radial deviasyondan oluşuyordu. Hasta dereceli tenisçi dirseği değerlendirme (PRTEE) testi başlangıç, 1., 6. ve 12. aylardaki ölçümler için kullanıldı. İki grubun bu puanlarını karşılaştırmak için karma modeller kullanıldı. Bulgular: Egzersiz ve kontrol gruplarının PRTE başlangıç puanları arasında fark yoktu (t:-0.22, p:0.830). 1., 6. ve 12. aylardaki PRTE puanları, egzersiz grubunda kontrollere göre anlamlı olarak daha düşüktü (t: -3.71, p: 0.0003; t: -3.88, p:0.0002; t: -2.28, p:0.024 , sırasıyla). Sonuç: Ortak ekstansör tendon bu antagonistik kuvvet nedeniyle tam olarak dinlenemez. Tendon üzerindeki antagonistik gerilimi azaltmayı amaçlayan egzersiz yönteminin, uzun süreli inflamasyon ve/ veya tendinoz mekanizmasının anlaşılmasına katkı sağlayabilecek etkili olduğu bulundu.","PeriodicalId":332557,"journal":{"name":"Selcuk Tip Dergisi","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2021-12-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"130899535","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Erken evre distal özofagus kanserleri ve proksimal mide kanserlerinde en yaygın tedavi yöntemi cerrahidir. Özofagus cerrahisinin zorluklarından biri gastrointestinal devamlılığının sağlanmasıdır. Bu amaçla mide, ince barsak ve kolon kullanılabilir. Neoözofagus posterior mediastinal veya retrosternal alandan servikal bölgeye ulaştırılır. Distal özofagus kanseri nedeniyle opere edilip özofagusu güdük halinde bırakılan hastanın yapılan presternal kolonik transpozisyonu literatür eşliğinde tartışılması amaçlandı. 61 yaşında erkek hasta, özofagus ca nedeniyle transhiatal olarak total gastrektomi ve distal özofajektomi cerrahisi uygulanmış. Anastomoz kaçağı nedeniyle sağ torakotomi yapılmış ve özofagus güdük olarak bırakılmış. Beslenme jejunostomisi açılmış. Akciğer metastazı nedeniyle sol torakotomi ile metastazektomi yapılmış. Rekonstruksiyon amaçla sol kolon presternal alandan ilerletilerek servikal bölgeye ulaştırılarak özofagus amastomozu yapıldı. Özofagus cerrahisinde konduitin lokalizasyonunda son çare olarak presternal alanda ilerletilmesi akılda tutulmalıdır.
{"title":"Neolocalization in the Neoesophagus: Presternal Transposition","authors":"Murat Çakır, Mehmet Biçer","doi":"10.30733/std.2021.01536","DOIUrl":"https://doi.org/10.30733/std.2021.01536","url":null,"abstract":"Erken evre distal özofagus kanserleri ve proksimal mide kanserlerinde en yaygın tedavi yöntemi cerrahidir. Özofagus cerrahisinin zorluklarından biri gastrointestinal devamlılığının sağlanmasıdır. Bu amaçla mide, ince barsak ve kolon kullanılabilir. Neoözofagus posterior mediastinal veya retrosternal alandan servikal bölgeye ulaştırılır. Distal özofagus kanseri nedeniyle opere edilip özofagusu güdük halinde bırakılan hastanın yapılan presternal kolonik transpozisyonu literatür eşliğinde tartışılması amaçlandı. 61 yaşında erkek hasta, özofagus ca nedeniyle transhiatal olarak total gastrektomi ve distal özofajektomi cerrahisi uygulanmış. Anastomoz kaçağı nedeniyle sağ torakotomi yapılmış ve özofagus güdük olarak bırakılmış. Beslenme jejunostomisi açılmış. Akciğer metastazı nedeniyle sol torakotomi ile metastazektomi yapılmış. Rekonstruksiyon amaçla sol kolon presternal alandan ilerletilerek servikal bölgeye ulaştırılarak özofagus amastomozu yapıldı. Özofagus cerrahisinde konduitin lokalizasyonunda son çare olarak presternal alanda ilerletilmesi akılda tutulmalıdır.","PeriodicalId":332557,"journal":{"name":"Selcuk Tip Dergisi","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2021-12-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"132326784","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Amaç: Bu çalışmanın amacı, mide kanserinde ekstrakapsüler invazyonun prognostik önemi ve klinikopatolojik verilerle ilişkisini araştırmaktır. Hastalar ve Yöntem: 2013-2020 yılları arasında total ve subtotal gastrektomi yapılan toplam 190 primer mide kanseri hastası çalışmaya dahil edildi. Hastaların 133’ü (%70)’ü erkek, 57’si (%30) kadındı. Metastatik lenf nodu kapsülünün dışına tümör hücrelerinin invazyonunun saptanması ekstrakapsüler invazyon olarak tanımlandı ve bunun yanısıra histolojik tip, lenf nodu pozitifliği, lenfovasküler ve perinöral invazyon, invazyon derinliği ve metastatik lenf nodu sayıları değerlendirildi. Bulgular: 136 (%71.4) hastada lenf nodu metastazı saptandı. Bunların 87'sinde (%64) ekstrakapsüler invazyon izlendi. Ekstrakapsüler invazyonlu olguların 36'sı (%65,5) diferansiye, 51'i (%63) andiferansiye idi ve sırasıyla 68 (%68) ve 80 (%68,4) olguda perinöral lenfovasküler invazyon görüldü. Perinöral invazyon (p=0.01), lenfovasküler invazyon (p=0.008), invazyon derinliği (p=0.001) ve metastatik lenf nodu sayısı (p=0.001) ile ekstrakapsüler invazyon arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki gözlendi. Ekstrakapsüler invazyon cinsiyet, histolojik tip ve rezeksiyon tipi ile ilişkili değildi. Çok değişkenli analizde mide kardia yerleşimli tümörlerde ekstrakapsüler invazyon olma riski 5,501 kat, perinöral invazyon olanlarda ise ekstrakapsüler invazyon olma riski 11,44 kat daha fazla olduğu gözlenmiştir. Sonuç: Ekstrakapsüler invazyon görülen vakalar kötü prognostik parametrelerle ilişkilidir. Mide kanserlerinin gelecekteki evreleme sistemine ekstrakapsüler invazyon durumu dahil edilmeli ve patoloji raporları ekstrakapsüler invazyon durumu hakkında bilgi içermelidir.
{"title":"Prognostic Significance of Extracapsular Invasion in Gastric Cancer","authors":"A. Gokce","doi":"10.30733/std.2021.01533","DOIUrl":"https://doi.org/10.30733/std.2021.01533","url":null,"abstract":"Amaç: Bu çalışmanın amacı, mide kanserinde ekstrakapsüler invazyonun prognostik önemi ve klinikopatolojik verilerle ilişkisini araştırmaktır. Hastalar ve Yöntem: 2013-2020 yılları arasında total ve subtotal gastrektomi yapılan toplam 190 primer mide kanseri hastası çalışmaya dahil edildi. Hastaların 133’ü (%70)’ü erkek, 57’si (%30) kadındı. Metastatik lenf nodu kapsülünün dışına tümör hücrelerinin invazyonunun saptanması ekstrakapsüler invazyon olarak tanımlandı ve bunun yanısıra histolojik tip, lenf nodu pozitifliği, lenfovasküler ve perinöral invazyon, invazyon derinliği ve metastatik lenf nodu sayıları değerlendirildi. Bulgular: 136 (%71.4) hastada lenf nodu metastazı saptandı. Bunların 87'sinde (%64) ekstrakapsüler invazyon izlendi. Ekstrakapsüler invazyonlu olguların 36'sı (%65,5) diferansiye, 51'i (%63) andiferansiye idi ve sırasıyla 68 (%68) ve 80 (%68,4) olguda perinöral lenfovasküler invazyon görüldü. Perinöral invazyon (p=0.01), lenfovasküler invazyon (p=0.008), invazyon derinliği (p=0.001) ve metastatik lenf nodu sayısı (p=0.001) ile ekstrakapsüler invazyon arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki gözlendi. Ekstrakapsüler invazyon cinsiyet, histolojik tip ve rezeksiyon tipi ile ilişkili değildi. Çok değişkenli analizde mide kardia yerleşimli tümörlerde ekstrakapsüler invazyon olma riski 5,501 kat, perinöral invazyon olanlarda ise ekstrakapsüler invazyon olma riski 11,44 kat daha fazla olduğu gözlenmiştir. Sonuç: Ekstrakapsüler invazyon görülen vakalar kötü prognostik parametrelerle ilişkilidir. Mide kanserlerinin gelecekteki evreleme sistemine ekstrakapsüler invazyon durumu dahil edilmeli ve patoloji raporları ekstrakapsüler invazyon durumu hakkında bilgi içermelidir.","PeriodicalId":332557,"journal":{"name":"Selcuk Tip Dergisi","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2021-12-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"134118523","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"Siroz Hastalarında, Serum Biyobelirteçlerinin HCC, HRS ve Sağ Kalımla İlişkisi","authors":"Muharrem Keskin","doi":"10.30733/std.2021.01534","DOIUrl":"https://doi.org/10.30733/std.2021.01534","url":null,"abstract":"","PeriodicalId":332557,"journal":{"name":"Selcuk Tip Dergisi","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2021-12-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"114606338","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Amaç: Yanık, özellikle çocukluk döneminde sık görülen bir durumdur. Yanık oluşan çocuklarda, dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu (DEHB) semptomlarının görülme sıklığını belirlemek ve sağlıklı çocuklarla karşılaştırmayı amaçladık. Hastalar ve Yöntem: Bu prospektif çalışma Ağustos 2019Nisan 2021 tarihleri arasında yürütülmüştür. Çalışma grubu, çocuk acil servise yanık nedeni ile başvuran 3-16 yaş arası çocuk hastalardan seçildi. Kontrol grubu, travma dışı sebeplerle çocuk acil servise başvuran 3-16 yaş arası çocuklardan seçildi. Her iki grubun da kültürel ve demografik özellikleri benzerdi. Her iki gruba da İlk müdahale ve stabilizasyondan sonra revize edilmiş Conners Ebeveyn Derecelendirme Ölçekleri (CPRS-R) uygulandı. Bulgular: Çalışma grubu 143 kişiden oluşturuldu yaş ortalaması 6,93 ± 2,96 yıl (dağılım: 3-16) ve 69'u (%48,3) kızdı. Kontrol grubu yaş ortalaması 6.72 ± 2.48 yıl (dağılım: 3-16) olan 140 çocuktan oluşmaktaydı ve olguların %49.3'ü kızdı. İki grup arasında yaş ve cinsiyet açısından istatistiksel olarak anlamlı fark yoktu (sırasıyla p = 0.36, 0.84). Yanıkların en sık nedeni( %69.2) sıcak su veya yağdan oluşmaktaydı. Yanıkların büyük bir kısmı (%89,5) ayaktan müdahale sonrası acil servisten taburcu edildi. CPRS-R'nin hesaplanan tüm alt ölçek puanları; -bilişsel problemler/dikkatsizlik alt ölçek puanları dışındaçalışma grubunda, kontrol grubuna göre anlamlı olarak daha yüksekti. Çalışma grubundaki ebeveynlerin eğitim durumu kontrol grubundakilere göre daha yüksekti. Sonuç: Bizim bulgularımız acil servise yanık yaralanmaları nedeniyle başvuran çocuklarda DEHB belirtilerinin görülme sıklığının yüksek olabileceğini göstermektedir.
{"title":"The Prevalence of Attention Deficit Hyperactivity Disorder in Children Admitted to The Pediatric Emergency Room with Burns","authors":"C. Kılıçaslan, H. Mutlu, E. Sert, K. Kokulu","doi":"10.30733/std.2021.01527","DOIUrl":"https://doi.org/10.30733/std.2021.01527","url":null,"abstract":"Amaç: Yanık, özellikle çocukluk döneminde sık görülen bir durumdur. Yanık oluşan çocuklarda, dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu (DEHB) semptomlarının görülme sıklığını belirlemek ve sağlıklı çocuklarla karşılaştırmayı amaçladık. Hastalar ve Yöntem: Bu prospektif çalışma Ağustos 2019Nisan 2021 tarihleri arasında yürütülmüştür. Çalışma grubu, çocuk acil servise yanık nedeni ile başvuran 3-16 yaş arası çocuk hastalardan seçildi. Kontrol grubu, travma dışı sebeplerle çocuk acil servise başvuran 3-16 yaş arası çocuklardan seçildi. Her iki grubun da kültürel ve demografik özellikleri benzerdi. Her iki gruba da İlk müdahale ve stabilizasyondan sonra revize edilmiş Conners Ebeveyn Derecelendirme Ölçekleri (CPRS-R) uygulandı. Bulgular: Çalışma grubu 143 kişiden oluşturuldu yaş ortalaması 6,93 ± 2,96 yıl (dağılım: 3-16) ve 69'u (%48,3) kızdı. Kontrol grubu yaş ortalaması 6.72 ± 2.48 yıl (dağılım: 3-16) olan 140 çocuktan oluşmaktaydı ve olguların %49.3'ü kızdı. İki grup arasında yaş ve cinsiyet açısından istatistiksel olarak anlamlı fark yoktu (sırasıyla p = 0.36, 0.84). Yanıkların en sık nedeni( %69.2) sıcak su veya yağdan oluşmaktaydı. Yanıkların büyük bir kısmı (%89,5) ayaktan müdahale sonrası acil servisten taburcu edildi. CPRS-R'nin hesaplanan tüm alt ölçek puanları; -bilişsel problemler/dikkatsizlik alt ölçek puanları dışındaçalışma grubunda, kontrol grubuna göre anlamlı olarak daha yüksekti. Çalışma grubundaki ebeveynlerin eğitim durumu kontrol grubundakilere göre daha yüksekti. Sonuç: Bizim bulgularımız acil servise yanık yaralanmaları nedeniyle başvuran çocuklarda DEHB belirtilerinin görülme sıklığının yüksek olabileceğini göstermektedir.","PeriodicalId":332557,"journal":{"name":"Selcuk Tip Dergisi","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2021-12-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"123945070","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
S. Yıldırım, M. Işık, O. Tanyeli, Y. Dereli, N. Gormus
Amaç: Miyokard infarktüsü sonrası ventriküler septal defektler (PMIVSD) nadirdir ancak son derece yüksek mortalite ve morbiditeye sahiptir. Mortalite oranları ve risk faktörleri birçok çalışmada farklılık göstermektedir. Hastalar ve Yöntem: Ocak 2006 ile Nisan 2020 tarihleri arasında PMIVSD nedeniyle ameliyat edilen hastaları geriye dönük olarak 18 yaş ve üzeri kliniğimize dahil ettik. Bulgular: Akut miyokard infarktüsü ile başvuran 9451 hastanın 28'i 2006-2020 yılları arasında PMIVSD nedeniyle merkezimizde ameliyat edildi. PMIVSD oranımız % 0,296 idi. Hayatta kalanlar ile hayatta kalmayanları karşılaştırdığımızda istatistiksel olarak anlamlı olan tek şey hastanede kalış süresiydi. Sağ kalanlarda 2 gün iken, sağ kalmayan grupta 13 gündü (p <0.001). Sağ kalan gruptaki bir hasta 107 gün hastanede kaldı. Sonuç: PMIVSD hastaları için ameliyatın zamanlaması hala zordur. Sol ventrikül assist device (LVAD) veya perkütan cihazların implante edilmesi ve ameliyattan önce bir süre beklenmesi gibi diğer stratejiler, PMIVSD hastaları için daha iyi bir yaklaşım olacaktır.
{"title":"Surgical Repair of Post Myocardial Infarction Ventricular Septal Defects: Single Center Experience of Fifteen Years","authors":"S. Yıldırım, M. Işık, O. Tanyeli, Y. Dereli, N. Gormus","doi":"10.30733/std.2021.01530","DOIUrl":"https://doi.org/10.30733/std.2021.01530","url":null,"abstract":"Amaç: Miyokard infarktüsü sonrası ventriküler septal defektler (PMIVSD) nadirdir ancak son derece yüksek mortalite ve morbiditeye sahiptir. Mortalite oranları ve risk faktörleri birçok çalışmada farklılık göstermektedir. Hastalar ve Yöntem: Ocak 2006 ile Nisan 2020 tarihleri arasında PMIVSD nedeniyle ameliyat edilen hastaları geriye dönük olarak 18 yaş ve üzeri kliniğimize dahil ettik. Bulgular: Akut miyokard infarktüsü ile başvuran 9451 hastanın 28'i 2006-2020 yılları arasında PMIVSD nedeniyle merkezimizde ameliyat edildi. PMIVSD oranımız % 0,296 idi. Hayatta kalanlar ile hayatta kalmayanları karşılaştırdığımızda istatistiksel olarak anlamlı olan tek şey hastanede kalış süresiydi. Sağ kalanlarda 2 gün iken, sağ kalmayan grupta 13 gündü (p <0.001). Sağ kalan gruptaki bir hasta 107 gün hastanede kaldı. Sonuç: PMIVSD hastaları için ameliyatın zamanlaması hala zordur. Sol ventrikül assist device (LVAD) veya perkütan cihazların implante edilmesi ve ameliyattan önce bir süre beklenmesi gibi diğer stratejiler, PMIVSD hastaları için daha iyi bir yaklaşım olacaktır.","PeriodicalId":332557,"journal":{"name":"Selcuk Tip Dergisi","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2021-12-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"122350340","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}