Ergenekon Destanı Türklerin demir dağı eritip yeniden doğumu başlattıkları önemli bir anlatıdır. Bu destanın önemi hem kozmogoniyi hem de takvim ve zamanı belirleyen bir anlatı olmasından kaynaklanır. Baharın başlangıcını sembolik unsurlarla ortaya koyan bu anlatı aynı zamanda Türk halklarında önemli bir yer teşkil eden Nevruz kutlamasının da köken anlatısı olarak kabul edilmektedir. Bu anlatıda Türklerin evrenselci dikotomi anlayışının izlerini görmek de mümkündür. Türkler kendilerine ait ikili kolektif felsefelerini ve bununla beraber kendi “hikmet” anlayışlarını geliştiren bir toplum olmuş ve dünyayı algılayış biçimleri anlatılara da yansımıştır. Türklerin anlayışına göre kâinat Yer ve Göğün birleşmesiyle oluşmuştur. Bu birleşme diğer varlıkların da temeli niteliğindedir. Yer ve Gök birbirinin zıttı olsalar da aslında bir özden gelmişlerdir. Birinin diğerine üstünlüğü yoktur, birbirlerini tamamlarlar ve birleşip yarattıkları uyum kâinatın doğumunu sağlar. Bu anlayış “evrenselci dikotomi”yi oluşturur. Bu çalışmada zaman ve takvim kavramları kısaca ele alınarak Türklerin zamanı algılayış biçimlerine ve yarattıkları takvimlere değinilmiş, daha sonra dünya tarihi boyunca insanlar tarafından kutsal sayılıp kutlanılmış takvimsel bir uygulama olan bahar bayramları ele alınmıştır. Makalenin devamında ise evrenselci dikotomi kavramı üzerinde durulmuştur. Sonrasında makalenin asıl kısmını oluşturan Ergenekon Destanı hakkında kısa bir bilgi verilmiş ve özeti sunulmuştur. Son kısımda ise Göktürklere ait Ergenekon Destanı’ndaki sembollerin çözümlenmesi yapılmış ve destan evrenselci dikotomi bağlamında ele alınarak inceleme tamamlanmıştır.
{"title":"TÜRK TAKVİM MİTİ EKSENİNDE EVRENSELCİ DİKOTOMİNİN İZLERİ: ERGENEKON DESTANI ÖRNEĞİ","authors":"Zeynep Seleme ALFEEL, Aynur KOÇAK","doi":"10.12981/mahder.1325912","DOIUrl":"https://doi.org/10.12981/mahder.1325912","url":null,"abstract":"Ergenekon Destanı Türklerin demir dağı eritip yeniden doğumu başlattıkları önemli bir anlatıdır. Bu destanın önemi hem kozmogoniyi hem de takvim ve zamanı belirleyen bir anlatı olmasından kaynaklanır. Baharın başlangıcını sembolik unsurlarla ortaya koyan bu anlatı aynı zamanda Türk halklarında önemli bir yer teşkil eden Nevruz kutlamasının da köken anlatısı olarak kabul edilmektedir. Bu anlatıda Türklerin evrenselci dikotomi anlayışının izlerini görmek de mümkündür. Türkler kendilerine ait ikili kolektif felsefelerini ve bununla beraber kendi “hikmet” anlayışlarını geliştiren bir toplum olmuş ve dünyayı algılayış biçimleri anlatılara da yansımıştır. Türklerin anlayışına göre kâinat Yer ve Göğün birleşmesiyle oluşmuştur. Bu birleşme diğer varlıkların da temeli niteliğindedir. Yer ve Gök birbirinin zıttı olsalar da aslında bir özden gelmişlerdir. Birinin diğerine üstünlüğü yoktur, birbirlerini tamamlarlar ve birleşip yarattıkları uyum kâinatın doğumunu sağlar. Bu anlayış “evrenselci dikotomi”yi oluşturur. Bu çalışmada zaman ve takvim kavramları kısaca ele alınarak Türklerin zamanı algılayış biçimlerine ve yarattıkları takvimlere değinilmiş, daha sonra dünya tarihi boyunca insanlar tarafından kutsal sayılıp kutlanılmış takvimsel bir uygulama olan bahar bayramları ele alınmıştır. Makalenin devamında ise evrenselci dikotomi kavramı üzerinde durulmuştur. Sonrasında makalenin asıl kısmını oluşturan Ergenekon Destanı hakkında kısa bir bilgi verilmiş ve özeti sunulmuştur. Son kısımda ise Göktürklere ait Ergenekon Destanı’ndaki sembollerin çözümlenmesi yapılmış ve destan evrenselci dikotomi bağlamında ele alınarak inceleme tamamlanmıştır.","PeriodicalId":33784,"journal":{"name":"Motif Akademi Halkbilimi Dergisi","volume":"394 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-08-28","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"135087658","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Letonya, tarihi süreç içinde farklı etnik grupların bir arada yaşadığı bir bölge olmuştur. Bu etnik çok çeşitlilik, kültürel anlamda büyük bir zenginlik sunsa da, bölge üzerindeki yönetimsel hâkimiyet mekanizmalarının isteği doğrultusunda, yıllar içinde Alman kültürü egemen olmuştur. Letonya’nın kültürel anlamda özgün karakteri ise ulusal akımların bir sonucu olarak yirminci yüzyılda araştırılmaya başlanmıştır. Almanya’da ortaya çıkan ve “Genç Almanyalılar” hareketinin uzantısı olarak yapılan bu çalışmalar, Sovyetler Birliği döneminde yürütülen Ruslaştırma politikaları doğrultusunda sekteye uğramıştır. Ulusal kültürün ortaya çıkarılması amacını taşıyan çalışmalarda ön plana çıkan alanlardan biri de halk müziği olmuştur. Letonya’nın kültürel farklılığını yansıtan ve pagan inancı üzerinden yaşam biçimini aktaran “Daina” isimli şarkıların, hem metin hem de ezgi bakımından içinde oldukça zengin bir malzeme barındırdığı görülmüştür. Letonya’nın en önemli bestecilerinden biri olan Jāzeps Vītols da bu ezgilerin derlenmesinde görev almıştır. Vītols’un, ulusal bestecilik okulunun ilk temsilcilerinden biri olarak Letonya müziğini yansıttığı eserlerinden biri de keman ve orkestra için bestelemiş olduğu Letonya Halk Şarkıları Fantezisi isimli eseridir. Bu çalışmada Letonya’nın tarihsel süreç içindeki konumu ile birlikte ulusal uyanış sonucunda kültürel bir özne olarak halk müziğinin ortaya çıkışı ve dönemin yaygın bir uygulaması olarak Orta Avrupa müziği gelenekleri dâhilinde bir yapıta aktarılması durumu incelenmiştir. Bölgenin tarihi ve ulusal kültürle ilgili yapılan araştırmaların müziğe yansıması durumu ile birlikte Letonya halk müziğinin karakteristik özellikleri belirlenerek Vītols’un ilgili eserinin incelenmesi ve bahsedilen bakış açısı çerçevesinde eserdeki folklorik öğelerin varlığını ortaya koymak amaçlanmıştır. Bu çalışmada betimsel araştırma modeli temelinde ilişkisel etnografi deseni kullanılmıştır. Nitel araştırma yöntemlerinden doküman analizi yöntemi kullanılarak ilgili bilgiler derlenmiş ve elde edilen veriler betimsel analiz tekniği ile değerlendirilmiştir. Çalışmanın sonucu itibariyle elde edilen veriler incelendiğinde, Vītols’un Letonya Halk Şarkıları Fantezisi eserinde, halk müziğindeki belirli ezgileri ve bu ezgilerin çeşitli varyantlarını kullanması sonucunda Letonya halk müziği karakterini aktardığı saptanmıştır.
{"title":"Letonya’nın Uyanışı: Jāzeps Vītols’un Letonya Halk Şarkıları Fantezisi Eserinin Ulusal Müzik Bağlamında Temsili","authors":"Burak EKER, Hakkı Alper MARAL","doi":"10.12981/mahder.1308374","DOIUrl":"https://doi.org/10.12981/mahder.1308374","url":null,"abstract":"Letonya, tarihi süreç içinde farklı etnik grupların bir arada yaşadığı bir bölge olmuştur. Bu etnik çok çeşitlilik, kültürel anlamda büyük bir zenginlik sunsa da, bölge üzerindeki yönetimsel hâkimiyet mekanizmalarının isteği doğrultusunda, yıllar içinde Alman kültürü egemen olmuştur. Letonya’nın kültürel anlamda özgün karakteri ise ulusal akımların bir sonucu olarak yirminci yüzyılda araştırılmaya başlanmıştır. Almanya’da ortaya çıkan ve “Genç Almanyalılar” hareketinin uzantısı olarak yapılan bu çalışmalar, Sovyetler Birliği döneminde yürütülen Ruslaştırma politikaları doğrultusunda sekteye uğramıştır. Ulusal kültürün ortaya çıkarılması amacını taşıyan çalışmalarda ön plana çıkan alanlardan biri de halk müziği olmuştur. Letonya’nın kültürel farklılığını yansıtan ve pagan inancı üzerinden yaşam biçimini aktaran “Daina” isimli şarkıların, hem metin hem de ezgi bakımından içinde oldukça zengin bir malzeme barındırdığı görülmüştür. Letonya’nın en önemli bestecilerinden biri olan Jāzeps Vītols da bu ezgilerin derlenmesinde görev almıştır. Vītols’un, ulusal bestecilik okulunun ilk temsilcilerinden biri olarak Letonya müziğini yansıttığı eserlerinden biri de keman ve orkestra için bestelemiş olduğu Letonya Halk Şarkıları Fantezisi isimli eseridir. Bu çalışmada Letonya’nın tarihsel süreç içindeki konumu ile birlikte ulusal uyanış sonucunda kültürel bir özne olarak halk müziğinin ortaya çıkışı ve dönemin yaygın bir uygulaması olarak Orta Avrupa müziği gelenekleri dâhilinde bir yapıta aktarılması durumu incelenmiştir. Bölgenin tarihi ve ulusal kültürle ilgili yapılan araştırmaların müziğe yansıması durumu ile birlikte Letonya halk müziğinin karakteristik özellikleri belirlenerek Vītols’un ilgili eserinin incelenmesi ve bahsedilen bakış açısı çerçevesinde eserdeki folklorik öğelerin varlığını ortaya koymak amaçlanmıştır. Bu çalışmada betimsel araştırma modeli temelinde ilişkisel etnografi deseni kullanılmıştır. Nitel araştırma yöntemlerinden doküman analizi yöntemi kullanılarak ilgili bilgiler derlenmiş ve elde edilen veriler betimsel analiz tekniği ile değerlendirilmiştir. Çalışmanın sonucu itibariyle elde edilen veriler incelendiğinde, Vītols’un Letonya Halk Şarkıları Fantezisi eserinde, halk müziğindeki belirli ezgileri ve bu ezgilerin çeşitli varyantlarını kullanması sonucunda Letonya halk müziği karakterini aktardığı saptanmıştır.","PeriodicalId":33784,"journal":{"name":"Motif Akademi Halkbilimi Dergisi","volume":"20 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-08-28","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"135087803","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Sinemada mitolojik efsanelerin anlatımı her devirde popüler olmuştur. Anlatılan efsanelerden biri de Amazonların hikayesidir. Amazonların çizgi romandaki en büyük temsilcisi olan Wonder Woman 2017 yılında film olarak beyazperdeye aktarılmıştır. Çizgi roman ve mitoloji dünyasından sürekli olarak beslenen sinema sanatı Wonder Woman'ı biraz geç olarak beyazperdeye getirse de büyük bir başarı elde etmiştir. Filmde Amazon miti, feminizmin yükselişi, 1. Dünya Savaşı ve değişen dengeler gibi konular da ele alınmıştır. “Wonder Woman” filmine kadar kadın süper kahramanlar genelde erkek süper kahramanların arkasında ya da gölgesinde kalmıştır. Kadınlar, daha çok erkeklere yardımcı olan, onları destekleyici unsurlar olarak kullanılmışlardır. Oysaki Wonder Woman karakteri, tıpkı çizgi roman dünyasında 1940'lardan itibaren gösterdiği başarıyla erkek egemen kahraman dünyasını sarstığı gibi, sinemada da kendine has yapısıyla gişe rekorları kırmıştır. Filmin senaryosunda ve kadının temsilinde yeni söylem biçimlerinin geliştirildiği aşikardır. Bu çalışma kapsamında anaerkil senaryolarla efsaneleştirilmiş Amazon miti ve bu mitten yola çıkılarak hazırlanan 2017 yapımı "Wonder Woman" filmi, femme fatale tanımı ve kavramı bağlamında tartışmaya açılacaktır. 2017 yapımı filmde, sinemada daha önce benzerleri görülen femme fatale kadın tiplemesinin nasıl modernize edildiğini ve Diana karakteri oluşturulurken ne tarz kodlamalar kullanıldığı ortaya konulacaktır. Böylece sinema tarihi boyunca 1910'lu yıllardan günümüze kadar olan süreçte femme fatale kavramının belirgin kalıplarını, mitoloji ve süper kahraman formuyla buluşturan “Wonder Woman” filminde, sinema seyircisinin bilincine kodlanmış kalıpların yeniden nasıl tasarlandığı gözlenmeye çalışılacaktır.
{"title":"AMAZON KADINLARI VE \"WONDER WOMAN\" (2017) FİLMİ ÖZELİNDE SİNEMADA FEMME FATALE KAVRAMI","authors":"Fırat SAYICI","doi":"10.12981/mahder.1256737","DOIUrl":"https://doi.org/10.12981/mahder.1256737","url":null,"abstract":"Sinemada mitolojik efsanelerin anlatımı her devirde popüler olmuştur. Anlatılan efsanelerden biri de Amazonların hikayesidir. Amazonların çizgi romandaki en büyük temsilcisi olan Wonder Woman 2017 yılında film olarak beyazperdeye aktarılmıştır. Çizgi roman ve mitoloji dünyasından sürekli olarak beslenen sinema sanatı Wonder Woman'ı biraz geç olarak beyazperdeye getirse de büyük bir başarı elde etmiştir. Filmde Amazon miti, feminizmin yükselişi, 1. Dünya Savaşı ve değişen dengeler gibi konular da ele alınmıştır. “Wonder Woman” filmine kadar kadın süper kahramanlar genelde erkek süper kahramanların arkasında ya da gölgesinde kalmıştır. Kadınlar, daha çok erkeklere yardımcı olan, onları destekleyici unsurlar olarak kullanılmışlardır. Oysaki Wonder Woman karakteri, tıpkı çizgi roman dünyasında 1940'lardan itibaren gösterdiği başarıyla erkek egemen kahraman dünyasını sarstığı gibi, sinemada da kendine has yapısıyla gişe rekorları kırmıştır. Filmin senaryosunda ve kadının temsilinde yeni söylem biçimlerinin geliştirildiği aşikardır. Bu çalışma kapsamında anaerkil senaryolarla efsaneleştirilmiş Amazon miti ve bu mitten yola çıkılarak hazırlanan 2017 yapımı \"Wonder Woman\" filmi, femme fatale tanımı ve kavramı bağlamında tartışmaya açılacaktır. 2017 yapımı filmde, sinemada daha önce benzerleri görülen femme fatale kadın tiplemesinin nasıl modernize edildiğini ve Diana karakteri oluşturulurken ne tarz kodlamalar kullanıldığı ortaya konulacaktır. Böylece sinema tarihi boyunca 1910'lu yıllardan günümüze kadar olan süreçte femme fatale kavramının belirgin kalıplarını, mitoloji ve süper kahraman formuyla buluşturan “Wonder Woman” filminde, sinema seyircisinin bilincine kodlanmış kalıpların yeniden nasıl tasarlandığı gözlenmeye çalışılacaktır.","PeriodicalId":33784,"journal":{"name":"Motif Akademi Halkbilimi Dergisi","volume":"65 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-08-26","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"135236390","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Abstract: Clothing and accessories were used by the people to articulate the tremendous social and cultural richness of the civilization. Mughal Emperor Akbar’s biography ‘Akbar Nama’ (1595) is taken into account to understand the relationship between social status and clothing. A qualitative research method was used to identify the social roles and their honour, power, and status shown through their attires. The literature and the miniatures are studied parallelly to find out the details such as important figures and events illustrated in the miniatures, and later purposively selected figures were meticulously examined, putting forward their outer, and inner garments, headgear, shoes, accessories, and embellishments. The fabrics, materials, and colours are also taken into account as they are used according to the norms and conventions. Emperors, royals, governors, army men, servers, and entertainers figures show a transformation in their dress according to their profession, education level, religion, and economic social positioning. By examining the social and symbolic roles of clothing, we can gain insight into antiquity, and the purpose of the inscribed literature and miniatures.
{"title":"BABÜRLÜLERDE SOSYAL SINIFLARA GÖRE GİYİM: EKBERNAME MİNYATÜRLERİNE DAYALI BİR İNCELEME","authors":"Nurgül Kılınç, Ezza Nasir","doi":"10.12981/mahder.1221797","DOIUrl":"https://doi.org/10.12981/mahder.1221797","url":null,"abstract":"Abstract: Clothing and accessories were used by the people to articulate the tremendous social and cultural richness of the civilization. Mughal Emperor Akbar’s biography ‘Akbar Nama’ (1595) is taken into account to understand the relationship between social status and clothing. A qualitative research method was used to identify the social roles and their honour, power, and status shown through their attires. The literature and the miniatures are studied parallelly to find out the details such as important figures and events illustrated in the miniatures, and later purposively selected figures were meticulously examined, putting forward their outer, and inner garments, headgear, shoes, accessories, and embellishments. The fabrics, materials, and colours are also taken into account as they are used according to the norms and conventions. Emperors, royals, governors, army men, servers, and entertainers figures show a transformation in their dress according to their profession, education level, religion, and economic social positioning. By examining the social and symbolic roles of clothing, we can gain insight into antiquity, and the purpose of the inscribed literature and miniatures.","PeriodicalId":33784,"journal":{"name":"Motif Akademi Halkbilimi Dergisi","volume":" ","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-06-11","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"45646556","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Birinci tür çömlekçilik olarak adlandırılan, elle şekillendirmede yaygın olarak kullanılan, formu fitil tekniği ile yükselterek oluşturma yöntemi, günümüzde de aynı zamanda önemli bir kültürel değer olarak sürdürülmektedir. Bu tarz üretimin ilk ustasının günümüzden 50-60 milyon yıl önce varlığı ön görülen çömlekçi yaban arısı olduğu da göz ardı edilmemelidir. Aynı zamanda bu yöntem çağdaş teknolojilere de esin vermiştir. Üç boyutlu yazıcılarda polimer ve toprak malzemelerle üretilen formların teknolojik temelde çıkış noktası birinci tür ilkel çömlekçiliktir. Çömlek üretiminin makine destekli gelişimi; çarklı çömlekçilikten itibaren, günümüzün inovatif üretim teknolojileri arasında önemli bir yer tutan 3B bilgisayar destekli yazıcılarla yapılan üretim tarzına ve daha da ileriye dönük bir gelişim içinde Delta Wasp sistemiyle mimaride konut yapımına kadar taşınmıştır. Çalışmada, yaklaşık 9000 yıllık pişmiş toprak üretimi ve kültürü olan çömlekçiliğin değerli bir maddi kültür unsuru olduğu vurgulanmış, çağdaş seramik endüstrisi ve sanatına ilham veren yansımaları incelenmiş, anılan biyomimetik ve tarihsel aktarımla birlikte, 3B yazıcılarla Göller Bölgesi killeri ile Tekstür profil analizi (TPA) yapılarak seramik üretimi ve uygulamaları hakkında bilgi üretilmesi amaçlanmıştır. Anahtar kelimeler: Çömlekçilik, Kültürel Miras, 3B Seramik Üretimi, Tekstür profil analizi.
{"title":"CERAMIC PRODUCTION WITH THREE-D PRINTERS FROM THE FIRST TYPE OF NEOLITIC POTS TO THE PRESENT","authors":"Serap Ünal, Uygar Haseki̇oğlu","doi":"10.12981/mahder.1249170","DOIUrl":"https://doi.org/10.12981/mahder.1249170","url":null,"abstract":"Birinci tür çömlekçilik olarak adlandırılan, elle şekillendirmede yaygın olarak kullanılan, formu fitil tekniği ile yükselterek oluşturma yöntemi, günümüzde de aynı zamanda önemli bir kültürel değer olarak sürdürülmektedir. Bu tarz üretimin ilk ustasının günümüzden 50-60 milyon yıl önce varlığı ön görülen çömlekçi yaban arısı olduğu da göz ardı edilmemelidir. Aynı zamanda bu yöntem çağdaş teknolojilere de esin vermiştir. Üç boyutlu yazıcılarda polimer ve toprak malzemelerle üretilen formların teknolojik temelde çıkış noktası birinci tür ilkel çömlekçiliktir. Çömlek üretiminin makine destekli gelişimi; çarklı çömlekçilikten itibaren, günümüzün inovatif üretim teknolojileri arasında önemli bir yer tutan 3B bilgisayar destekli yazıcılarla yapılan üretim tarzına ve daha da ileriye dönük bir gelişim içinde Delta Wasp sistemiyle mimaride konut yapımına kadar taşınmıştır. \u0000Çalışmada, yaklaşık 9000 yıllık pişmiş toprak üretimi ve kültürü olan çömlekçiliğin değerli bir maddi kültür unsuru olduğu vurgulanmış, çağdaş seramik endüstrisi ve sanatına ilham veren yansımaları incelenmiş, anılan biyomimetik ve tarihsel aktarımla birlikte, 3B yazıcılarla Göller Bölgesi killeri ile Tekstür profil analizi (TPA) yapılarak seramik üretimi ve uygulamaları hakkında bilgi üretilmesi amaçlanmıştır. \u0000Anahtar kelimeler: Çömlekçilik, Kültürel Miras, 3B Seramik Üretimi, Tekstür profil analizi.","PeriodicalId":33784,"journal":{"name":"Motif Akademi Halkbilimi Dergisi","volume":" ","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-06-07","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"45381314","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Osmanlı Dönemi saray halkı ve üst düzey kişilerin giyimlerinde, yaşadığı mekanlarda İpek ipliği ile dokunan kumaşlar kullanılmıştır. 19. Yüzyıl Osmanlı dokuma sanayinin ilk büyük fabrikalarından biri olan Hereke Fabrika-i Hümayunu Padişah Abdülmecit Döneminde kurulmuştur. Dadyan kardeşler tarafından Hereke beldesinde kurulan Hereke Fabrikasını 1843 yılında işletmeye açılmıştır. Hereke Fabrikası, 1845 yılında, padişaha Ferağ olunarak, saray adına çalışmaya başlamıştır. Osmanlı saray ve köşklerin döşemelik ve perdelik olarak üretilen ipek kumaşları Hereke Fabrika-i Hümayununda dokunmaktaydı. Hereke Fabrikasına 1850 yılında Fransa'dan jakar tezgâhlar getirilmiş ve Kemhahâne bölümü açılarak çalışmaya başlanmıştır. Hereke Fabrikası, Perakende satış yapan, ilk kuruluş olduğu kadar ürettikleri ile Uluslararası alanlarda büyük ödüller alan önemli bir işletmedir.1902 yılında, çuha, şayak ve iplik bölümleri, 1905 yılında yünlü dokuma, 1908 yılında fes bölümü, fanila, yün ve ipek halı atölyeleri Hereke Fabrikasına eklenmiştir. 1933 yılında Hereke Fabrikası, Sümerbank yönetimine,1995 yılında Milli Saraylara, günümüzde de Yıldız Sarayına devredilmiştir. Hereke Fabrikasında dokunan ipekli kumaşlar, Saray ve çevresine, ayrıca yabancı hanedan mensuplarına ve elçilere hediye edilerek, Avrupa saraylarına ulaşmıştır. Hereke ipekli dokumalarının kompozisyonunda Batı etkileri görülmekte olup oryantalizm ve çok rengin kullanıldığı görülen bu dokumalarda 143 farklı desen tespit edilmiştir. Kumaşlarda yer alan desenlerde bitkisel, hayvansal motifler, vazolar, müzik aletleri, geometrik düzenlemeler, Rumi, Çin bulutu gibi birçok motif görülmektedir. Hereke fabrikasında İpekli kumaş yanın da kadife kumaşta üretilmiştir. Son Dönem Osmanlı İpek kumaş koleksiyonu olan Hereke ipekli dokumaların da görülen, farklı örgü ve zengin renk çeşitliliği izleyicileri etkilemektedir. Ancak görselde kuvvetli etki yaratan bu dokumalarda kalite dışında, bir üsluptan söz edilememektedir. Bu bağlamda kültürel varlıklarımızdan olan Hereke ipek dokuma kumaş koleksiyonunun gelecek kuşaklara aktarımı adına bu ipek dokumaların desen, renk, üretim tekniği açısından araştırılarak incelenmesi önemlidir.
{"title":"COLOR, PATTERN, TECHNICAL PROPERTIES OF SOME SILK WEAVES MANUFACTURED AT THE HEREKE FACTORY","authors":"Ayşe Gamze Öngen, Şebnem Gökçeli̇","doi":"10.12981/mahder.1286024","DOIUrl":"https://doi.org/10.12981/mahder.1286024","url":null,"abstract":"Osmanlı Dönemi saray halkı ve üst düzey kişilerin giyimlerinde, yaşadığı mekanlarda İpek ipliği ile dokunan kumaşlar kullanılmıştır. 19. Yüzyıl Osmanlı dokuma sanayinin ilk büyük fabrikalarından biri olan Hereke Fabrika-i Hümayunu Padişah Abdülmecit Döneminde kurulmuştur. Dadyan kardeşler tarafından Hereke beldesinde kurulan Hereke Fabrikasını 1843 yılında işletmeye açılmıştır. Hereke Fabrikası, 1845 yılında, padişaha Ferağ olunarak, saray adına çalışmaya başlamıştır. Osmanlı saray ve köşklerin döşemelik ve perdelik olarak üretilen ipek kumaşları Hereke Fabrika-i Hümayununda dokunmaktaydı. Hereke Fabrikasına 1850 yılında Fransa'dan jakar tezgâhlar getirilmiş ve Kemhahâne bölümü açılarak çalışmaya başlanmıştır. Hereke Fabrikası, Perakende satış yapan, ilk kuruluş olduğu kadar ürettikleri ile Uluslararası alanlarda büyük ödüller alan önemli bir işletmedir.1902 yılında, çuha, şayak ve iplik bölümleri, 1905 yılında yünlü dokuma, 1908 yılında fes bölümü, fanila, yün ve ipek halı atölyeleri Hereke Fabrikasına eklenmiştir. 1933 yılında Hereke Fabrikası, Sümerbank yönetimine,1995 yılında Milli Saraylara, günümüzde de Yıldız Sarayına devredilmiştir. Hereke Fabrikasında dokunan ipekli kumaşlar, Saray ve çevresine, ayrıca yabancı hanedan mensuplarına ve elçilere hediye edilerek, Avrupa saraylarına ulaşmıştır. Hereke ipekli dokumalarının kompozisyonunda Batı etkileri görülmekte olup oryantalizm ve çok rengin kullanıldığı görülen bu dokumalarda 143 farklı desen tespit edilmiştir. Kumaşlarda yer alan desenlerde bitkisel, hayvansal motifler, vazolar, müzik aletleri, geometrik düzenlemeler, Rumi, Çin bulutu gibi birçok motif görülmektedir. Hereke fabrikasında İpekli kumaş yanın da kadife kumaşta üretilmiştir. Son Dönem Osmanlı İpek kumaş koleksiyonu olan Hereke ipekli dokumaların da görülen, farklı örgü ve zengin renk çeşitliliği izleyicileri etkilemektedir. Ancak görselde kuvvetli etki yaratan bu dokumalarda kalite dışında, bir üsluptan söz edilememektedir. Bu bağlamda kültürel varlıklarımızdan olan Hereke ipek dokuma kumaş koleksiyonunun gelecek kuşaklara aktarımı adına bu ipek dokumaların desen, renk, üretim tekniği açısından araştırılarak incelenmesi önemlidir.","PeriodicalId":33784,"journal":{"name":"Motif Akademi Halkbilimi Dergisi","volume":" ","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-06-07","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"48975688","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Halk hekimliği yaratılışın var olduğu zamanlardan itibaren insanların hayatta kalabilme yahut sağlıklı olma adına geliştirmiş oldukları geleneksel tedavi sistemidir. Modern tıbbın alternatifi/tamamlayıcısı olarak değerlendirilmesi ve doğal yollara dayalı bir sağaltım formülüne sahip olması söz konusu sağaltım sisteminin pek çok insan tarafından rağbet görmesini sağlamıştır. Benzer hususları Kırgız halk hekimliği geleneği üzerinde değerlendirmek önemli görülmüştür. Bu bakımdan çalışma, Kırgızların halk hekimliği geleneğine bütüncül bir perspektiften yaklaşmaktadır. Çalışmaya ilişkin veriler betimsel ve doküman analiz yöntemleri doğrultusunda irdelenip gerekli analizlerin neticesinde ortaya konmuştur. Makalede, Kırgız halk tıbbının kaynağı, gelişimi, değişim ve dönüşüm süreci değerlendirilmiştir. Bu minvalde kökeni Kamlık geleneğe dayanan pratiklerin animistik düşünce yapısına bağlı olarak İslamiyet ile dinin tesirine girdiği ve bu temeller çerçevesinde günümüze kadar kullanılageldiği görülmüştür. Bunlara ek olarak gelenek Budizm, Taozm, Hinduizm, Zerdüştlük, Hristiyanlık gibi dinlerin ve inançların da etkisiyle zengin bir sağaltım içeriğine sahip olmuştur. Geleneğe ilişkin icracı profili ve tedavi pratiklerinde irrasyonelden rasyonele doğru bir ilerlemenin yaşanmış olması folklorik unsurun çağın gereksinimlerine ayak uydurarak varlığını değişim ve dönüşüm ekseninde aktarılageldiğini göstermiştir.
这是一种传统的治疗系统,从人类开始就发展了人们的生活或健康。现代tıbbın alternatifi/tamamlayıcısıolarak değerlendirilmesi ve doğal yollara dayalıbir sağaltım formülüne sahip olmasısöz konusu sağaltım system teminin pekçok insan tarafından rağbet görmesini sağlamıştır。评价恶人历史上类似的主题是很重要的。在这方面,作品更接近于恶人智慧的传统,而不是整个视角。已经使用具体和文件分析方法对与行动有关的数据进行了分析和分析。文章对恶性医学的来源、发展、变化和转化进行了评价。当时,基于斯德哥尔摩传统的实践似乎是基于伊斯兰教的万物有灵论思维结构,并且迄今为止被用于这些原则的框架中。此外,佛教、道教、印度教徒、波斯教徒和基督教的传统有着丰富的自然栖息地。在传统实践者和实践者中,非理性进步的演变已经表明,它是基于民俗元素的长期需求,改变了它的存在并转移到转型阶段。
{"title":"FROM IRRATIONAL TO RATIONAL: KYRGYZ FOLK MEDICINE FROM A HISTORICAL PERSPECTIVE","authors":"Arzu Ki̇yat","doi":"10.12981/mahder.1285298","DOIUrl":"https://doi.org/10.12981/mahder.1285298","url":null,"abstract":"Halk hekimliği yaratılışın var olduğu zamanlardan itibaren insanların hayatta kalabilme yahut sağlıklı olma adına geliştirmiş oldukları geleneksel tedavi sistemidir. Modern tıbbın alternatifi/tamamlayıcısı olarak değerlendirilmesi ve doğal yollara dayalı bir sağaltım formülüne sahip olması söz konusu sağaltım sisteminin pek çok insan tarafından rağbet görmesini sağlamıştır. Benzer hususları Kırgız halk hekimliği geleneği üzerinde değerlendirmek önemli görülmüştür. Bu bakımdan çalışma, Kırgızların halk hekimliği geleneğine bütüncül bir perspektiften yaklaşmaktadır. Çalışmaya ilişkin veriler betimsel ve doküman analiz yöntemleri doğrultusunda irdelenip gerekli analizlerin neticesinde ortaya konmuştur. Makalede, Kırgız halk tıbbının kaynağı, gelişimi, değişim ve dönüşüm süreci değerlendirilmiştir. Bu minvalde kökeni Kamlık geleneğe dayanan pratiklerin animistik düşünce yapısına bağlı olarak İslamiyet ile dinin tesirine girdiği ve bu temeller çerçevesinde günümüze kadar kullanılageldiği görülmüştür. Bunlara ek olarak gelenek Budizm, Taozm, Hinduizm, Zerdüştlük, Hristiyanlık gibi dinlerin ve inançların da etkisiyle zengin bir sağaltım içeriğine sahip olmuştur. Geleneğe ilişkin icracı profili ve tedavi pratiklerinde irrasyonelden rasyonele doğru bir ilerlemenin yaşanmış olması folklorik unsurun çağın gereksinimlerine ayak uydurarak varlığını değişim ve dönüşüm ekseninde aktarılageldiğini göstermiştir.","PeriodicalId":33784,"journal":{"name":"Motif Akademi Halkbilimi Dergisi","volume":"1 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-06-05","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"66362682","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Bektaşi geleneği ve bu geleneğe bağlı olarak gelişen sistematik kurumsal yapı İslâm düşünce ekollerinden biridir. Bektaşi öğretisi Mâveraünnehir merkezli olarak Hoca Ahmet Yesevî anlayışı ve ananesi çerçevesinde XIII. yüzyılda Hacı Bektâş-ı Velî ile birlikte Anadolu ve Balkan coğrafyasında etkili olmuş bir tarikat formudur. Tarikat, zamanımıza kadar dönem dönem Osmanlı Devlet idarecilerinden aldığı destek sayesinde yüksek seviyede bir ilgi görmüş, Sultan II. Mahmut döneminde de ilgâ edilmiştir. Her tarikat formunda olduğu gibi bu teşekkülde de belirli ritüeller, evrat ve rükünler, tarikat geleneğinin gelişmesinde ve müntesiplerinin itikadî, ictimaî ve ahlakî bütünlüğünü sağlayabilmek için önemli misyona sahip olmuştur. Bektaşilik düşüncesinin işlendiği yazılı kaynaklarda yer alan bu ritüellerden birisi de Hz. Peygamber (s.a.v.)’e, Ehl-i Beytine ve Bektaşilerce takdis edilen on dört mâsûmân-ı pâk ile on yedi kemer-best’e yapılan salâtu selâmlardır. Bu çalışmamızda Anadolu’da yaşayan Dedegân koluna ve çoğunlukla da Balkanlarda yerleşik Bâbâgân Bektaşi topluluklarının yazılı literatüründe sıkça görülebilen salavatlar ve çağrıştırdığı dinî-sosyal işlevleri hakkında bilgi vereceğiz. Ayrıca konuyu doğrudan ifade eden Türkiye kütüphaneleri yazma koleksiyonlarının bir parçası Milli Kütüphane 461 Numarada kayıtlı yazma eserin 33a-34b varakları arasındaki salavat-ı şerifenin transliterasyonunu ve orijinal metnini çalışmamızın sonuna ekleyeceğiz.
第五传统,也是传统,是伊斯兰思想经济的体系之一。五年级是基于Hoca Ahmet Jesevi和他母亲的XIII的概念。在几个世纪里,Hajib Bekkaş-Veli是阿纳多卢和巴尔干半岛的历史。塔里克一直对支持奥斯曼政府官员非常感兴趣,直到我们的时代,苏丹二世。他对监狱也很感兴趣。与每一种历史形式一样,都有一项重大使命,即确保某些仪式、伦理和岩石、历史传统及其影响的发展,以确保它们受到尊重、公开和道德。其中一个仪式是Hz,它位于使用不安全概念的软件源中。愿先知平安,愿伯一家平安,愿贝卡兹家平安,14名穆斯林平安,17头骆驼平安。在这项工作中,我们将向大德丹部队和巴尔干半岛大部分地区通报巴格达贝卡提社区文学作品中经常出现的工资以及他们所要求的宗教和社会工作。Ayrıca konuyu doğrudan ifade eden Turkiye küTüphaneli yazma koleksiyonlarının bir parçasıMilli küTúphane 461 Numarada kayıtlıyazma eserin 33a-34b varaklarıarasındaki salavat-ışerifenin transliterasyonunu ve orijinal metniniçalı。
{"title":"SALAWAT SHARIF IN BEKTASHI THOUGHT AND A COMPARISON EXAMPLE","authors":"Muhyettin İğde","doi":"10.12981/mahder.1279409","DOIUrl":"https://doi.org/10.12981/mahder.1279409","url":null,"abstract":"Bektaşi geleneği ve bu geleneğe bağlı olarak gelişen sistematik kurumsal yapı İslâm düşünce ekollerinden biridir. Bektaşi öğretisi Mâveraünnehir merkezli olarak Hoca Ahmet Yesevî anlayışı ve ananesi çerçevesinde XIII. yüzyılda Hacı Bektâş-ı Velî ile birlikte Anadolu ve Balkan coğrafyasında etkili olmuş bir tarikat formudur. Tarikat, zamanımıza kadar dönem dönem Osmanlı Devlet idarecilerinden aldığı destek sayesinde yüksek seviyede bir ilgi görmüş, Sultan II. Mahmut döneminde de ilgâ edilmiştir. Her tarikat formunda olduğu gibi bu teşekkülde de belirli ritüeller, evrat ve rükünler, tarikat geleneğinin gelişmesinde ve müntesiplerinin itikadî, ictimaî ve ahlakî bütünlüğünü sağlayabilmek için önemli misyona sahip olmuştur. Bektaşilik düşüncesinin işlendiği yazılı kaynaklarda yer alan bu ritüellerden birisi de Hz. Peygamber (s.a.v.)’e, Ehl-i Beytine ve Bektaşilerce takdis edilen on dört mâsûmân-ı pâk ile on yedi kemer-best’e yapılan salâtu selâmlardır. Bu çalışmamızda Anadolu’da yaşayan Dedegân koluna ve çoğunlukla da Balkanlarda yerleşik Bâbâgân Bektaşi topluluklarının yazılı literatüründe sıkça görülebilen salavatlar ve çağrıştırdığı dinî-sosyal işlevleri hakkında bilgi vereceğiz. Ayrıca konuyu doğrudan ifade eden Türkiye kütüphaneleri yazma koleksiyonlarının bir parçası Milli Kütüphane 461 Numarada kayıtlı yazma eserin 33a-34b varakları arasındaki salavat-ı şerifenin transliterasyonunu ve orijinal metnini çalışmamızın sonuna ekleyeceğiz.","PeriodicalId":33784,"journal":{"name":"Motif Akademi Halkbilimi Dergisi","volume":" ","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-05-31","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"48331029","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Doğum, evlilik ve ölüm başta olmak üzere yaşamdaki önemli dönüm noktaları “geçiş dönemi” olarak adlandırılır. İnsan ve toplum için bir eşik sayılan ve temelinde “yeniden doğuş” düşüncesi bulunan bu aşamalarda, kutsal olan ile bağlantı kurularak kut alınmaya ve olumlu bir başlangıç yapılmaya çalışılmaktadır. Türkler ayrıcalıklı görülen bu zamanlarda, kökenleri arkaik düşüncelere dayanan kutlama, törenler düzenleyip ritüeller yapar. “Yeniden doğuş” düşüncesine temellenen geçiş dönemi kutlama, tören ve ritüellerine gerek biçimleri ve yapıldığı maddeler gerekse renkleri ile bu düşünceyi simgeleyen eşya ve nesneler de dahil edilmektedir. Türklerde baş renk olarak bilinen ak/beyaz renk, daima doğaya ait, saf, arınmış ve temiz olma, yücelik anlamları ile bilinmekte ve kutsal olanla ilişkilendirilmektedir. Bu nedenle özellikle doğum, evlilik ve ölüm olmak üzere geçiş dönemi kutlama, tören ve ritüellerinde ak/beyaz renkteki nesneler ve eşyalar tercih edilmekte, bunlar en önemsenen an ve durumlarda belirmektedir. Bu çalışmada ak/beyaz rengin Türk dünya görüşlerindeki yeri ve anlamı incelenecek ve bu renkteki nesne ve eşyaların geçiş dönemi ritüellerinde nasıl ve ne amaçla kullanıldığı belirlenmeye çalışılacaktır. Konuyla bağlantılı olarak Türk anlatılarının bölümlerinden ilgili örnekler verilerek, rengin Türk mitolojisinde ne şekilde yer aldığı tespit edilecektir.
生命中的重要时刻,如出生、婚姻和死亡,被称为“过渡期”。在这些步骤中,“重生”的概念被认为是人类和社会的匹配,它旨在建立一个盒子和一个积极的开端。在土耳其人分离的时候,他们根据背景庆祝根源,组织谷物和仪式。“重生”的概念是包括象征这种颜色概念的物品,如有必要,还包括庆祝、谷物和仪式。Türklerde başrenk olarak bilinen ak/beyaz renk,daima doğaya ait,saf,arınmışve temiz olma,yücelik anlamlarıile bilinmekte ve kutsal olanla ilişkilendirilmektedir。因此,特别是在过渡时期的庆祝活动中,出生、结婚和死亡的庆祝活动,以及白色/白色仪式中对物体和物体的偏好,这些都表明了最重要的时间和条件。在这项研究中,白色土耳其世界观的位置和意义将被调查,并确定在这种颜色的过渡仪式中如何以及为什么使用物体和物体。因此,我们将举例说明土耳其神话的各个部分,它是如何在彩色土耳其神话中定位的。
{"title":"A STUDY ON THE SYMBOLISM OF WHITE COLOR IN TURKISH RITUALS OF TRANSITIONAL PERIODS","authors":"Berna Özpinar","doi":"10.12981/mahder.1263928","DOIUrl":"https://doi.org/10.12981/mahder.1263928","url":null,"abstract":"Doğum, evlilik ve ölüm başta olmak üzere yaşamdaki önemli dönüm noktaları “geçiş dönemi” olarak adlandırılır. İnsan ve toplum için bir eşik sayılan ve temelinde “yeniden doğuş” düşüncesi bulunan bu aşamalarda, kutsal olan ile bağlantı kurularak kut alınmaya ve olumlu bir başlangıç yapılmaya çalışılmaktadır. Türkler ayrıcalıklı görülen bu zamanlarda, kökenleri arkaik düşüncelere dayanan kutlama, törenler düzenleyip ritüeller yapar. “Yeniden doğuş” düşüncesine temellenen geçiş dönemi kutlama, tören ve ritüellerine gerek biçimleri ve yapıldığı maddeler gerekse renkleri ile bu düşünceyi simgeleyen eşya ve nesneler de dahil edilmektedir. Türklerde baş renk olarak bilinen ak/beyaz renk, daima doğaya ait, saf, arınmış ve temiz olma, yücelik anlamları ile bilinmekte ve kutsal olanla ilişkilendirilmektedir. Bu nedenle özellikle doğum, evlilik ve ölüm olmak üzere geçiş dönemi kutlama, tören ve ritüellerinde ak/beyaz renkteki nesneler ve eşyalar tercih edilmekte, bunlar en önemsenen an ve durumlarda belirmektedir. Bu çalışmada ak/beyaz rengin Türk dünya görüşlerindeki yeri ve anlamı incelenecek ve bu renkteki nesne ve eşyaların geçiş dönemi ritüellerinde nasıl ve ne amaçla kullanıldığı belirlenmeye çalışılacaktır. Konuyla bağlantılı olarak Türk anlatılarının bölümlerinden ilgili örnekler verilerek, rengin Türk mitolojisinde ne şekilde yer aldığı tespit edilecektir.","PeriodicalId":33784,"journal":{"name":"Motif Akademi Halkbilimi Dergisi","volume":" ","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-05-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"47546271","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Türk tarihinin ve kültürünün önemli ölçüde beslenmesine kaynaklık eden Karagöz, içinde güldürücü ve eğlendirici unsurlar başta olmak üzere birçok ögeyi barındırmaktadır. Toplumsal bellekte asırlarca yer edinmiş, eski dönemlerde özellikle düğün, sünnet gibi özel törenlerde halka karşı icra edilen bu oyunda, Karagöz ve Hacivat tipleri başta olmak üzere farklı nitelikleri kendi içinde barındıran diğer tiplerle yaratılan gülmece dil, mizah sanatının her türlü inceliklerinin ortaya koyulmasını sağlamıştır. Mizahın iletişimdeki rolü gereği farklı bir yapıyla ortaya koyulması, tiplerin kurduğu tümcelerde bazı ihlallere gidilmesi, gölge oyununun temel özelliklerinden biri olmuştur. Grice’ın ortaya koyduğu işbirliği ilkesi de konuşma sürecinde yerine getirilmediğinde bu ihlallerden biri olarak görülmektedir. Bu ilkeye göre konuşmacının, iletişim sürecindeyken bağlı kalması gereken dört temel ilke vardır. Bunlar; Nicelik, nitelik, bağıntı ve tarz olarak sınıflandırılır. Nicelik ilkesine göre; konuşur, gereğinden çok bilgi vermek yerine konuşmaya yeterli düzeyde katkı sağlamalıdır. Nitelik ilkesine göre; konuşur, dürüstlük değerine uygun davranmalı, yanlış bilgi vermemeye önem göstermelidir. Bağıntı ilkesine göre; konuşur, iletişim sürecinde bağlamdan kopmadan ele alınan konuyla ilgili düşüncelerini dile getirmelidir. Tarz ilkesine göre ise; konuşur, ifadelerini beyan ederken açık olmalı, karşı tarafın zihninde bir bilişsel dengesizlik yaratmamalıdır. Zaman zaman bu ilkelerin ihlali sonucunda ortaya çıkan aykırılık, mizah sanatını beslediği için bunun etkileri Karagöz oyununda görülmüştür. Bundan kaynaklı olarak da mizahın ortaya çıkış sürecinde Karagöz oyunundaki tiplerin işbirliği ilkesini nasıl ihlal ettiği örneklerle ortaya koyulmaya çalışılmıştır.
{"title":"KARAGÖZ METİNLERİNDE GRICE'IN İŞBİRLİĞİ İLKESİNİN İHLALİ","authors":"Galip Çağlayan","doi":"10.12981/mahder.1275519","DOIUrl":"https://doi.org/10.12981/mahder.1275519","url":null,"abstract":"Türk tarihinin ve kültürünün önemli ölçüde beslenmesine kaynaklık eden Karagöz, içinde güldürücü ve eğlendirici unsurlar başta olmak üzere birçok ögeyi barındırmaktadır. Toplumsal bellekte asırlarca yer edinmiş, eski dönemlerde özellikle düğün, sünnet gibi özel törenlerde halka karşı icra edilen bu oyunda, Karagöz ve Hacivat tipleri başta olmak üzere farklı nitelikleri kendi içinde barındıran diğer tiplerle yaratılan gülmece dil, mizah sanatının her türlü inceliklerinin ortaya koyulmasını sağlamıştır. Mizahın iletişimdeki rolü gereği farklı bir yapıyla ortaya koyulması, tiplerin kurduğu tümcelerde bazı ihlallere gidilmesi, gölge oyununun temel özelliklerinden biri olmuştur. Grice’ın ortaya koyduğu işbirliği ilkesi de konuşma sürecinde yerine getirilmediğinde bu ihlallerden biri olarak görülmektedir. Bu ilkeye göre konuşmacının, iletişim sürecindeyken bağlı kalması gereken dört temel ilke vardır. Bunlar; Nicelik, nitelik, bağıntı ve tarz olarak sınıflandırılır. Nicelik ilkesine göre; konuşur, gereğinden çok bilgi vermek yerine konuşmaya yeterli düzeyde katkı sağlamalıdır. Nitelik ilkesine göre; konuşur, dürüstlük değerine uygun davranmalı, yanlış bilgi vermemeye önem göstermelidir. Bağıntı ilkesine göre; konuşur, iletişim sürecinde bağlamdan kopmadan ele alınan konuyla ilgili düşüncelerini dile getirmelidir. Tarz ilkesine göre ise; konuşur, ifadelerini beyan ederken açık olmalı, karşı tarafın zihninde bir bilişsel dengesizlik yaratmamalıdır. Zaman zaman bu ilkelerin ihlali sonucunda ortaya çıkan aykırılık, mizah sanatını beslediği için bunun etkileri Karagöz oyununda görülmüştür. Bundan kaynaklı olarak da mizahın ortaya çıkış sürecinde Karagöz oyunundaki tiplerin işbirliği ilkesini nasıl ihlal ettiği örneklerle ortaya koyulmaya çalışılmıştır.","PeriodicalId":33784,"journal":{"name":"Motif Akademi Halkbilimi Dergisi","volume":"60 11","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-05-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"41257496","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}