İnsanoğlu var oluşundan bugüne etrafındaki varlıkları pek çok unsurla ilişkilendirmiş ve bu unsurlara inanma ihtiyacı duymuştur. Söz konusu ihtiyaç doğrultusunda dönem dönem farklı dinlere intisap etmelerinin yanı sıra tabiattaki canlı ve cansız varlıklara da tapınmıştır. Sosyal bir varlık olan insan hayatında meydana gelen her şey, yüzyıllardır kültürün yapı taşı kabul edilen dilde de görünüm kazanmıştır. Bu doğrultuda geçmişten günümüze var olagelen siyasi, sosyal, kültürel vb. birçok olay ve olgu gibi Türk inanç sisteminin izlerini de Türkçede bulabilmek mümkündür. Türk inanç sistemi içinde değerlendirilen unsurlardan biri de tabiatüstü varlıklardır. Gerek dinî gerek sosyal yaşamda etkileri görülen tabiatüstü varlıklar, Türkçede pek çok kavram ile ilişkilendirilmiş, bu kavram adlarından oluşan birçok sözcük/sözcük grubu dilin terim ve sözcük hazinesine yerleşmiştir. Bu çalışmada Türkçe söz varlığında birçok kavram ve ifadeyle bağdaştırılmış tabiatüstü varlıklardan “cin” ve “şeytan”ın Türkiye Türkçesindeki görünümlerinden söz edilecek ve bu sözcükler/sözcük grupları kavram alanına göre kendi içinde bir sınıflandırmaya tabi tutularak konu edilecektir.
因为有一个人,它与很多事情都有联系,需要相信这些事情。为了实现这个词,在这一时期,Tabiata的生命和不朽也被牺牲给了其他宗教。人类生活中出现的任何东西,只要有社会存在,都会以几个世纪以来被视为文化基石的语言出现。在这个方向上,我们可以发现土耳其信仰体系在土耳其的痕迹,以及可能的政治、社会、文化等。土耳其信仰体系中评估的要素之一是禁忌。在土耳其,这个概念的许多单词/短语都包含在单词的术语和宝藏中。Buçalışmada Türkçe söz varlığında birçok kavram ve ifadeyle bağdaşdırmaya tabi tutularak konu edilecektir。
{"title":"TABİATÜSTÜ VARLIKLARIN TÜRKİYE TÜRKÇESİNDEKİ GÖRÜNÜMLERİ: CİN, ŞEYTAN ÖRNEĞİ","authors":"Burcu Sibiç","doi":"10.12981/mahder.1198566","DOIUrl":"https://doi.org/10.12981/mahder.1198566","url":null,"abstract":"İnsanoğlu var oluşundan bugüne etrafındaki varlıkları pek çok unsurla ilişkilendirmiş ve bu unsurlara inanma ihtiyacı duymuştur. Söz konusu ihtiyaç doğrultusunda dönem dönem farklı dinlere intisap etmelerinin yanı sıra tabiattaki canlı ve cansız varlıklara da tapınmıştır. Sosyal bir varlık olan insan hayatında meydana gelen her şey, yüzyıllardır kültürün yapı taşı kabul edilen dilde de görünüm kazanmıştır. Bu doğrultuda geçmişten günümüze var olagelen siyasi, sosyal, kültürel vb. birçok olay ve olgu gibi Türk inanç sisteminin izlerini de Türkçede bulabilmek mümkündür. Türk inanç sistemi içinde değerlendirilen unsurlardan biri de tabiatüstü varlıklardır. Gerek dinî gerek sosyal yaşamda etkileri görülen tabiatüstü varlıklar, Türkçede pek çok kavram ile ilişkilendirilmiş, bu kavram adlarından oluşan birçok sözcük/sözcük grubu dilin terim ve sözcük hazinesine yerleşmiştir. Bu çalışmada Türkçe söz varlığında birçok kavram ve ifadeyle bağdaştırılmış tabiatüstü varlıklardan “cin” ve “şeytan”ın Türkiye Türkçesindeki görünümlerinden söz edilecek ve bu sözcükler/sözcük grupları kavram alanına göre kendi içinde bir sınıflandırmaya tabi tutularak konu edilecektir.","PeriodicalId":33784,"journal":{"name":"Motif Akademi Halkbilimi Dergisi","volume":" ","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-12-06","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"46363343","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Bilimsel çalışmalarda sistematize etme gereksinimiyle sınıflandırmalar yapılırken halkbilimi alanındaki bu sınıflandırmalardan biri olan çocuk folkloru, en kapsamlı şekliyle çocuğun merkezde olduğu kültürel çalışmalar olarak düşünülebilir. Çocuk folklorunun ne olduğu kadar nasıl çalışıldığı ve çalışılması gerektiği de önem taşır. Bu çerçevede yapılan bu çalışmanın evrenini Türkiye’deki çocuk folkloru çalışmaları oluştururken örneklem çocuk folkloru ismiyle hazırlanmış lisansüstü tezlerden seçilmiştir. Çalışmanın temel problemi incelenen çalışmalarda çocuğun konumunun ne olduğudur. Söz konusu çalışmaların kapsamı ile bu çalışmalarda kullanılan yöntemler, kültürün hangi alanlarının çalışmalara konu edildiği, derleme yapılan kaynak kişilerin seçiminde kullanılan kriterler ve bu kriterlerin çocuk folkloru için ne derece uygun olduğu; bu çalışmalarda kültür içerisinde çocuğun etkin olduğu alanlara mı odaklanıldığı yoksa çocuğun bir nesne konumuna indirgenerek pasif olarak yer aldığı alanlara mı ağırlık verildiği soruları çalışmanın alt problemlerini oluşturmaktadır. Literatür taramasına dayalı içerik analizleri çalışmanın yöntemini oluştururken; çalışma neticesinde söz konusu çalışmalarda çoğu zaman çocuğun aktif değil pasif, özne değil nesne olarak konumlandırıldığı, çalışmaların kültürün belirli alanlarına odaklandığı, kullanılan yöntemlerin, kaynak kişi belirleme kriterlerinin çocuk merkezli çalışmalar için yeterli olmadığı çıkarımına varılarak daha sonra yapılabilecek çalışmalar için çocuk folkloru çalışmalarının kapsam ve yöntemine ilişkin önerilerde bulunulmuştur.
在科学研究中,班级可以被认为是我所在社区的一个班级,这是以孩子为中心的孩子最全面的文化工作。了解儿童民间传说如何运作以及如何运作是很重要的。在这个框架内所做的工作是从儿童民间传说为土耳其儿童编写的一篇授权论文中挑选出来的。孩子在学习工作中的基本问题是什么情况?这些研究中使用的方法,包括词汇的工作范围,是选择文化来源的标准,以及这些标准对儿童民间传说的适用性;在这些研究中,无论是关注孩子活跃的领域,还是关注孩子被动的领域。建立一种基于文献扫描的内容分析方法;çalışma neticesinde söz konusuçalşmalardaçoğu zamançocuğun aktif değil pasif,özne değilnesne olarak konumlandırıldığı,确定资源的标准的发现不足以用于儿童集中工作,建议我将儿童民间传说工作包括在内,以便以后工作。
{"title":"KAPSAM VE YÖNTEM ÇERÇEVESİNDE TÜRKİYE’DEKİ ÇOCUK FOLKLORU ÇALIŞMALARI","authors":"Nagihan Çeti̇n","doi":"10.12981/mahder.1193939","DOIUrl":"https://doi.org/10.12981/mahder.1193939","url":null,"abstract":"Bilimsel çalışmalarda sistematize etme gereksinimiyle sınıflandırmalar yapılırken halkbilimi alanındaki bu sınıflandırmalardan biri olan çocuk folkloru, en kapsamlı şekliyle çocuğun merkezde olduğu kültürel çalışmalar olarak düşünülebilir. Çocuk folklorunun ne olduğu kadar nasıl çalışıldığı ve çalışılması gerektiği de önem taşır. Bu çerçevede yapılan bu çalışmanın evrenini Türkiye’deki çocuk folkloru çalışmaları oluştururken örneklem çocuk folkloru ismiyle hazırlanmış lisansüstü tezlerden seçilmiştir. Çalışmanın temel problemi incelenen çalışmalarda çocuğun konumunun ne olduğudur. Söz konusu çalışmaların kapsamı ile bu çalışmalarda kullanılan yöntemler, kültürün hangi alanlarının çalışmalara konu edildiği, derleme yapılan kaynak kişilerin seçiminde kullanılan kriterler ve bu kriterlerin çocuk folkloru için ne derece uygun olduğu; bu çalışmalarda kültür içerisinde çocuğun etkin olduğu alanlara mı odaklanıldığı yoksa çocuğun bir nesne konumuna indirgenerek pasif olarak yer aldığı alanlara mı ağırlık verildiği soruları çalışmanın alt problemlerini oluşturmaktadır. Literatür taramasına dayalı içerik analizleri çalışmanın yöntemini oluştururken; çalışma neticesinde söz konusu çalışmalarda çoğu zaman çocuğun aktif değil pasif, özne değil nesne olarak konumlandırıldığı, çalışmaların kültürün belirli alanlarına odaklandığı, kullanılan yöntemlerin, kaynak kişi belirleme kriterlerinin çocuk merkezli çalışmalar için yeterli olmadığı çıkarımına varılarak daha sonra yapılabilecek çalışmalar için çocuk folkloru çalışmalarının kapsam ve yöntemine ilişkin önerilerde bulunulmuştur.","PeriodicalId":33784,"journal":{"name":"Motif Akademi Halkbilimi Dergisi","volume":" ","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-12-04","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"47352941","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Tarihi geçmişi ve kültürel dokusuyla sayısız geleneği ve kültürü yaşatma imkânına sahip güzide bir şehir olan İstanbul’da birçok değer yaşayarak günümüze erişmiştir. Bu değerler bütünü içerisinde yer alan kuşçuluk kültürü, saraydan toplum hayatına kadar her zümreden insana hitap eden köklü bir gelenek olarak varlığını sürdürmüştür. İstanbul’da yer alan kuşçu kahvehaneleri, kuş pazarları, kuşçu dernekleri, “kuşçuluk” çatısı altında toplanmış federasyonlar bu kültürel değerin icra edildiği ve kuşbazların bir araya gelerek sözlü kültür ortamlarının oluştuğu bir bütünü teşkil etmektedir. Kuşçuluk kültürü ekseni etrafında oluşmuş sözlü anlatılar, bu kültürü sürdürenler arasında oluşan deyişler, özel olarak adlandırılan kuş isimleri ve düzenlenen yarışmalar, kentin kültürel dokusunu anlamak adına araştırmacılara birer ipucu sunarken aynı zamanda halk arasında canlı olarak yaşayan değerlerin gün yüzüne çıkması hususunda da önem teşkil etmektedir. Çalışmada İstanbul’da yaşayan kuşçuluk kültürünün güncel durumu üzerinde durularak bu kültürün etrafında oluşan yapılar değerlendirilecektir.
在伊斯坦布尔,历史和文化证据能够生活在一个强大的城市,许多价值观已经来到我们的时代。围绕着所有这些价值观的怀疑文化导致了一种深刻的传统,这种传统将每个社区的人都召集到宫殿的每个社区。伊斯坦布尔市长alan kuşçu kahvehaneleri、kuşpazarları、kuşsçu dernekleri、“kuşsuluk”çatısıaltında toplanmışfederasonlar bu kültürel değerin icra edildiği ve kuşbazların bir araya gelerek sözlükür ortamlarının olu tuğu bir bütünüteşkil etmektedir。围绕困惑文化领域的叙事,是这种文化的延续者之一,尤其被称为鸟名和有组织的竞争,为了了解城市的文化影响,研究人员提供了一条线索,评估生活在人们中间的价值观也很重要。围绕这种文化的结构将根据伊斯坦布尔目前的怀疑状态进行评估。
{"title":"İSTANBUL FOLKLORUNDA KUŞÇULUK","authors":"Metehan Korkmaz","doi":"10.12981/mahder.1179997","DOIUrl":"https://doi.org/10.12981/mahder.1179997","url":null,"abstract":"Tarihi geçmişi ve kültürel dokusuyla sayısız geleneği ve kültürü yaşatma imkânına sahip güzide bir şehir olan İstanbul’da birçok değer yaşayarak günümüze erişmiştir. Bu değerler bütünü içerisinde yer alan kuşçuluk kültürü, saraydan toplum hayatına kadar her zümreden insana hitap eden köklü bir gelenek olarak varlığını sürdürmüştür. İstanbul’da yer alan kuşçu kahvehaneleri, kuş pazarları, kuşçu dernekleri, “kuşçuluk” çatısı altında toplanmış federasyonlar bu kültürel değerin icra edildiği ve kuşbazların bir araya gelerek sözlü kültür ortamlarının oluştuğu bir bütünü teşkil etmektedir. Kuşçuluk kültürü ekseni etrafında oluşmuş sözlü anlatılar, bu kültürü sürdürenler arasında oluşan deyişler, özel olarak adlandırılan kuş isimleri ve düzenlenen yarışmalar, kentin kültürel dokusunu anlamak adına araştırmacılara birer ipucu sunarken aynı zamanda halk arasında canlı olarak yaşayan değerlerin gün yüzüne çıkması hususunda da önem teşkil etmektedir. Çalışmada İstanbul’da yaşayan kuşçuluk kültürünün güncel durumu üzerinde durularak bu kültürün etrafında oluşan yapılar değerlendirilecektir.","PeriodicalId":33784,"journal":{"name":"Motif Akademi Halkbilimi Dergisi","volume":" ","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-12-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"42595467","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Klasik Türk Edebiyatı geleneği içerisinde şairlerin sefer, sürgün, tayin ya da kişisel sebeplerle yaptıkları yolculukları, gezip gördükleri şehirleri konu edinen eserler bulunmaktadır. Bunların başlıcaları seyahatnameler, sefaretnameler ve sergüzeştnameler olup divanlarda ya da mesnevilerin kimi bölümlerinde de yolculuklardan bahseden şiirler, beyitler mevcuttur. Za’ifî’nin Kitâb-ı Sergüzeşt-i Za’ifî’sinde, Bursalı Beliğ’in Sergüzeşt-nâme-i Fakîr be-‘Azîmet-i Tokat’ında, Enderunlu Fâzıl ve Trabzonlu Hazinedar-zâde Âgah Osman’ın Dîvân’larında şairlerin memuriyetleri sebeplerle yaptıkları yolculuklar anlatılmaktadır. Müderris bir şair olan Za’ifî Sivas’tan Diyarbakır’a, Bursalı Beliğ mahkeme naipliği görevi için Bursa’dan Tokat’a, Enderunlu Fâzıl madenleri teftiş etmek amacıyla Erzurum, Gürcistan ve Gence’ye, alay beyliği makamına tayin edilen Trabzonlu Hazinedar-zâde Âgah Osman Ankara’dan Van’a seyahat etmiş; karşılaştıkları kişileri, durumları ve o esnada yaşadıkları olayları detaylı bir biçimde beyitlerinde dile getirmişlerdir. Şairler, olumsuz hava koşulları, yol üzerinde konaklama imkanlarının az ve konforsuz olması, yollarda parasız kalmak ve emniyette olmamak gibi çeşitli sıkıntılarla seyahat ederek yeni görev yerlerine varmışlardır. Çalışmada söz konusu beyitler incelenerek XVI. yüzyıldan XIX. yüzyıla kadar olan dönemde yolculuk yapmanın zorluklarının anlaşılması amaçlanmaktadır.
在土耳其文学的经典文化中,诗歌作品是那些讲述他们因个人原因旅行的城市的作品。其中的头条新闻是旅行、旅行和自由,墙上或街道上的诗歌,白人在谈论他们的旅程。在《Zaffer书》中,Serguezz-n i-Fak i r be-“zîmet-i Tokat”,Azimut-i-Zaffer省Hazinedar Zadar Zadar Zadar-Zdar i的旅行者被告知是他们的旅行者的结果。Müderris birşair olan Za’ifîSivas'tan Diyarbakır’a,BursalıBeliğmahkeme naipliği görevi için Bursadan Tokat’a,Enderunlu Fâzıl madenleri teftişetmek amacıyla Erzurum,gürcistan ve Gence'ye,alay beylği makamına tayin edilen Trabzonlu Hazinedar-zâdeègah Osman Ankara'dan Van'aseyahat etmiş;他们遇到的人,当时的情况,以及他们正在经历的事情,都在他们的大脑中详细地记录着。诗人们去了不同的工作地点,旅行时遇到了各种各样的问题,如意外的天气条件、缺乏留在路上的机会、缺乏金钱和安全。在工作中,先生们审视工作主题十六。19世纪。几个世纪以来,旅行的困难在于理解。
{"title":"KLASİK TÜRK EDEBİYATI’NDA MEMURİYET YOLCULUKLARI","authors":"G. A. Yilmaz","doi":"10.12981/mahder.1187213","DOIUrl":"https://doi.org/10.12981/mahder.1187213","url":null,"abstract":"Klasik Türk Edebiyatı geleneği içerisinde şairlerin sefer, sürgün, tayin ya da kişisel sebeplerle yaptıkları yolculukları, gezip gördükleri şehirleri konu edinen eserler bulunmaktadır. Bunların başlıcaları seyahatnameler, sefaretnameler ve sergüzeştnameler olup divanlarda ya da mesnevilerin kimi bölümlerinde de yolculuklardan bahseden şiirler, beyitler mevcuttur. Za’ifî’nin Kitâb-ı Sergüzeşt-i Za’ifî’sinde, Bursalı Beliğ’in Sergüzeşt-nâme-i Fakîr be-‘Azîmet-i Tokat’ında, Enderunlu Fâzıl ve Trabzonlu Hazinedar-zâde Âgah Osman’ın Dîvân’larında şairlerin memuriyetleri sebeplerle yaptıkları yolculuklar anlatılmaktadır. Müderris bir şair olan Za’ifî Sivas’tan Diyarbakır’a, Bursalı Beliğ mahkeme naipliği görevi için Bursa’dan Tokat’a, Enderunlu Fâzıl madenleri teftiş etmek amacıyla Erzurum, Gürcistan ve Gence’ye, alay beyliği makamına tayin edilen Trabzonlu Hazinedar-zâde Âgah Osman Ankara’dan Van’a seyahat etmiş; karşılaştıkları kişileri, durumları ve o esnada yaşadıkları olayları detaylı bir biçimde beyitlerinde dile getirmişlerdir. Şairler, olumsuz hava koşulları, yol üzerinde konaklama imkanlarının az ve konforsuz olması, yollarda parasız kalmak ve emniyette olmamak gibi çeşitli sıkıntılarla seyahat ederek yeni görev yerlerine varmışlardır. Çalışmada söz konusu beyitler incelenerek XVI. yüzyıldan XIX. yüzyıla kadar olan dönemde yolculuk yapmanın zorluklarının anlaşılması amaçlanmaktadır.","PeriodicalId":33784,"journal":{"name":"Motif Akademi Halkbilimi Dergisi","volume":" ","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-12-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"48558133","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Bu çalışma Jungiyen bir yaklaşımla Keloğlan masallarının kamil erkekliğin inşaası hakkında bize neler söylediğini inceleyecektir. Makalede “Keloğlan ve Dev Anası” ve “Keloğlan ve Köse Değirmenci” masalları Jungiyen metotla analiz edilecektir. Bu masallar bir tekamülü ya da Jungiyen tabirle bir bireyleşme sürecini betimlemektedir. Bir arada incelendiğinde masallar Keloğlan tarafından temsil edilen eril egonun bastırılmış psişik içeriği bilince getirmek ve entegre etmek suretiyle nasıl geliştiğini ve güçlendiğini aşamalarıyla ortaya koymaktadır. Jungiyen perspektife göre masallar boyunca karşılaştığımız karakterlerin tümü tek bir psişenin parçalarını oluştururlar ve bu parçaların bireyleşme sürecindeki değişimlerini temsil ederler. Bu süreç sonunda ortaya çıkan ve aslında eril egonun gelişmiş halini temsil eden “oyunbaz” arketipi, ilk bakışta olumsuz gibi görünse de işin aslı öyle değildir. “Köse değirmenci” karakteriyle en tipik formda karşımıza çıkan oyunbaz arketipi aslında espirili, spontan, pratik ve demokrat bir kişiliktir. Oyunlarının ve dalaverelerinin ardında farklı, fakat kendi içinde tutarlı bir ahlaki duruş vardır. Bu haliyle “oyunbaz” arketipi geleneksel, korkusuz, kahraman ve savaşçı erkek tipinden farklı bir erkeklik sembolüdür, fakat pek çok açıdan ondan daha üstündür. Masalın sonunda Keloğlan da başta bir düşman gibi gördüğü, kaçmaya çalıştığı ama kaçamadığı, bir türlü baş edemediği oyunbaz köse değirmenciyle dost olur. Artık tekamül tamamlanmıştır. Bu şekilde Keloğlan bize alternatif, mütevazı ama güçlü bir erkeklik modeli sunar. Aynı zamanda, Anadolu topraklarında “üst” kültürde ataerkil bir anlayış hüküm sürse de, “alt” kültürlerde ataerkil olmayan bir erilliğin yüzyıllar öncesinden beri var olduğunu göstermek suretiyle bize daha açık ve daha esnek bir Anadolu kültürünün de pencerelerini aralar.
这项研究将考察Keloğlan的故事告诉我们如何构建一个完整的男性。在这篇文章中,“Keloğlan and Dev Anası”和“Keloëlan and Kosovo Exchanger”这两个词将在6月份进行分析。这些故事旨在根据一个体面的或Jungius来定义一个整合的过程。当谈到探索时,故事表明,以Keloğl an为代表的轻自我是基于他们如何发展和加强,以及他们如何发展并与形象融合。根据荣格的观点,我们在整个故事中看到的所有角色都是一个精神病患者的组成部分,代表着统一过程中的变化。在这个过程的最后,“玩具”的北极代表着轻度自我的发展,而这在一开始似乎是不可能的,但事实并非如此。赌博架构通常以“鼠标变量”的特征与我们对立,它实际上是一种运动、自发、务实和民主的个性。Oyunlarının ve dalaverelerinin ardında farklı,fakat kendi içinde tutarlıbir ahlaki duruşvardır。因此,北极的“玩具”与传统的、无畏的、英雄的和勇士的男人是不同的男人象征,但在很多方面,它不仅仅是这样。最后,科洛兰将成为他的朋友,他把自己视为敌人,试图逃离,但无法逃脱,什么都做不了。现已完成。所以Keloğlan为我们提供了一个另类的、谦逊但强大的男模。与此同时,在阿纳多卢,有了更开放、更灵活的阿纳多卢文化窗口,以表明自几个世纪前以来,黑社会就没有光明。
{"title":"KELOĞLAN’DAN KÖSE DEĞİRMENCİYE: KAMİL ERKEKLİĞİN İNŞASI","authors":"Seda Demiralp","doi":"10.12981/mahder.1185511","DOIUrl":"https://doi.org/10.12981/mahder.1185511","url":null,"abstract":"Bu çalışma Jungiyen bir yaklaşımla Keloğlan masallarının kamil erkekliğin inşaası hakkında bize neler söylediğini inceleyecektir. Makalede “Keloğlan ve Dev Anası” ve “Keloğlan ve Köse Değirmenci” masalları Jungiyen metotla analiz edilecektir. Bu masallar bir tekamülü ya da Jungiyen tabirle bir bireyleşme sürecini betimlemektedir. Bir arada incelendiğinde masallar Keloğlan tarafından temsil edilen eril egonun bastırılmış psişik içeriği bilince getirmek ve entegre etmek suretiyle nasıl geliştiğini ve güçlendiğini aşamalarıyla ortaya koymaktadır. Jungiyen perspektife göre masallar boyunca karşılaştığımız karakterlerin tümü tek bir psişenin parçalarını oluştururlar ve bu parçaların bireyleşme sürecindeki değişimlerini temsil ederler. Bu süreç sonunda ortaya çıkan ve aslında eril egonun gelişmiş halini temsil eden “oyunbaz” arketipi, ilk bakışta olumsuz gibi görünse de işin aslı öyle değildir. “Köse değirmenci” karakteriyle en tipik formda karşımıza çıkan oyunbaz arketipi aslında espirili, spontan, pratik ve demokrat bir kişiliktir. Oyunlarının ve dalaverelerinin ardında farklı, fakat kendi içinde tutarlı bir ahlaki duruş vardır. Bu haliyle “oyunbaz” arketipi geleneksel, korkusuz, kahraman ve savaşçı erkek tipinden farklı bir erkeklik sembolüdür, fakat pek çok açıdan ondan daha üstündür. Masalın sonunda Keloğlan da başta bir düşman gibi gördüğü, kaçmaya çalıştığı ama kaçamadığı, bir türlü baş edemediği oyunbaz köse değirmenciyle dost olur. Artık tekamül tamamlanmıştır. Bu şekilde Keloğlan bize alternatif, mütevazı ama güçlü bir erkeklik modeli sunar. Aynı zamanda, Anadolu topraklarında “üst” kültürde ataerkil bir anlayış hüküm sürse de, “alt” kültürlerde ataerkil olmayan bir erilliğin yüzyıllar öncesinden beri var olduğunu göstermek suretiyle bize daha açık ve daha esnek bir Anadolu kültürünün de pencerelerini aralar.","PeriodicalId":33784,"journal":{"name":"Motif Akademi Halkbilimi Dergisi","volume":" ","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-12-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"45954083","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Bu çalışmanın amacı kültürel kimlik ve sinema arasındaki ilişkiyi temsil üzerinden okumaktır. Kültürel kimlik temsillerinin sinemada yeniden inşa edildiği varsayımından yola çıkan çalışma, Kapı (Nihat Durak, 2019) filminde yer alan Süryani ve Türk kimlikliklerinin kültürel kimlik temsillerini, temsil alanı olan sinema üzerinden karşılaştırmalı analiz etme amacındadır. Filmin kültürel temsilleri sunuş biçimi üzerinde durulacaktır. Araştırmanın çıkış noktası Türk ve Süryani kimliklerinin filmde karşıt olarak konumlandırıldığı ve bunun kimlik temsilinde farklıklara yol açtığı yönündedir. Filmin analizi Türk ve Süryani kültürel kimliklerinin temsili ve ötekileştirme bağlamında gerçekleştirilmiştir. Film kültürel kimlik bağımlı değişkeni ile gelenek ve görenekler, ortak geçmiş, etik değerler (ahlaki anlayışlar), sanat ve mimari anlayış bağımsız değişkenleri çerçevesinde analiz edilmiştir. Karşıt toplumlar veya karşıt karakterlerin aidiyet bağı ile bağlı olduğu toplumlara atfedilen karşıt özellikler tespit edilmiştir. Sinemanın toplumu siyasi, kültürel ve toplumsal olarak etkileme gücü düşünüldüğünde karşıt kimliklerin dengeli temsil biçimlerinin toplumsal bütünlüğün sağlanmasına önemli katkı sunacağı muhakkaktır.
{"title":"KÜLTÜREL KİMLİK BAĞLAMINDA “KAPI”DA TÜRK VE SÜRYANİ OLMAK","authors":"Seher Şeylan","doi":"10.12981/mahder.1190094","DOIUrl":"https://doi.org/10.12981/mahder.1190094","url":null,"abstract":"Bu çalışmanın amacı kültürel kimlik ve sinema arasındaki ilişkiyi temsil üzerinden okumaktır. Kültürel kimlik temsillerinin sinemada yeniden inşa edildiği varsayımından yola çıkan çalışma, Kapı (Nihat Durak, 2019) filminde yer alan Süryani ve Türk kimlikliklerinin kültürel kimlik temsillerini, temsil alanı olan sinema üzerinden karşılaştırmalı analiz etme amacındadır. Filmin kültürel temsilleri sunuş biçimi üzerinde durulacaktır. Araştırmanın çıkış noktası Türk ve Süryani kimliklerinin filmde karşıt olarak konumlandırıldığı ve bunun kimlik temsilinde farklıklara yol açtığı yönündedir. Filmin analizi Türk ve Süryani kültürel kimliklerinin temsili ve ötekileştirme bağlamında gerçekleştirilmiştir. Film kültürel kimlik bağımlı değişkeni ile gelenek ve görenekler, ortak geçmiş, etik değerler (ahlaki anlayışlar), sanat ve mimari anlayış bağımsız değişkenleri çerçevesinde analiz edilmiştir. Karşıt toplumlar veya karşıt karakterlerin aidiyet bağı ile bağlı olduğu toplumlara atfedilen karşıt özellikler tespit edilmiştir. Sinemanın toplumu siyasi, kültürel ve toplumsal olarak etkileme gücü düşünüldüğünde karşıt kimliklerin dengeli temsil biçimlerinin toplumsal bütünlüğün sağlanmasına önemli katkı sunacağı muhakkaktır.","PeriodicalId":33784,"journal":{"name":"Motif Akademi Halkbilimi Dergisi","volume":" ","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-12-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"45131043","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Kültürlerin içinde büyüdükleri coğrafyaya özgü değerler taşıdığı gerçeği anlatılarına, masallarına, hikâyeleri ile mitlerine yansımıştır. Kulaktan kulağa yayılan birçok efsanevi söylem zamanla kültleşerek belli bir inanış bütünü içinde varlığını devam ettirmiştir. Nice nesiller bu öykülerle büyümüş ve gelecek kuşaklarına aktarmıştır. Derin ve karanlık suların ürkütücü, korkulan yapısı psikolojik anlamda insanları derinden etkilemiş, bu suların içinde yaşadığına inanılan birçok mitolojik yaratık gizemini hep korumuştur. Yüceltilerek kutsanmış sulara duyulan saygı da bir anlamda sosyal anksiyeteye dönüşmüştür. Denizlere kıyısı olan halklar için o sularda seyahate çıkmak pagan tanrılara kurbanlar sunularak başlamıştır. Hatta kurban edilen hayvanlara ait kafatasları da apotropaik tözlere dönüşmüş gemilerinin pruvalarına yerleştirilmiştir. Kafatası kültleri zamanla ahşap oyma figürlerle sembolize edilmeye başlanmıştır. Bu metamorfoz gemi süsleme sanatının doğmasına gemilerin estetiksel bir görünüme kavuşmasına da olanak sağlamıştır. Sanatın insanlığın korkularının tarihi kadar geçmişe dayandığı da bu şekilde ifade edilebilir. Suyla ilintili korku duyulan ifrit, yaratık veya canavarların farklı toplumlarda yaklaşık benzer niteliğe sahip olduğu görülmektedir. Türkiye’nin Doğu Anadolu Bölgesi sınırları içinde yer alan Van Gölü de yöre halkının sosyo-kültürel hayatlarının bir parçasıdır ve kutsal saydıkları sulardan biridir. Bu kutsallığı içinde Van Gölü Canavarı belki de ideadan uzak bir gerçekliktir veya tam tersi. Bu araştırma farklı efsanelerde özellikle sularda yaşadığı düşünülen yaratıkları incelemek ve Van Gölü Canavarı’nın mitsel özelliğini değerlendirmek üzere yapılmıştır.
这反映在他们的故事、故事和真理神话中,他们在成长的过程中携带着自己的价值观。许多传说,已经被听到,随着时间的文化而演变,并继续存在于他们的所有信仰中。许多代人都伴随着这些故事长大,并将它们转移到下一个环境中。Derin ve karanlık sularınürkütücü,korkulan yapısıpsikolojik anlamda insanlarıderinden etkilemiş,bu sulrın içinde yaşadığına inanılan birçok mitolojik yaratık gizemini hep korumuştur。对圣水的尊重也成为社会焦虑。岸上的人,在水上旅行的人,开始向异教徒的神献祭。事实上,牺牲的动物的头部被放置在热带甲板的屋顶上。他的头开始象征着文化中的林业人物。这种变形也确保了船只可以看到装饰艺术的美学外观。这就是艺术在人类恐惧史上的表现方式。可以看出,在不同的社会中,有一种流体、生物或野兽几乎是一样的。凡湖位于土耳其东安那托利亚地区的边界内,是该地区社会文化生活的一部分,也是圣地之一。在这个避难所里,范湖怪物可能是一个与想法或相反的现实。Bu araştırma farklıefsanelerdeözellikle sularda yaşadığıdüşünülen yaratıklarıincelemek ve Van GölüCanavarı'nın mitselözellyğini değerlendirmeküzere yapılmı。
{"title":"İDEA VE GERÇEKLİK DİKOTOMİSİNDE CANAVAR İKONOGRAFİSİNDEN “VAN GÖLÜ CANAVARI”NIN MİTSEL PARADİGMASINA","authors":"Mustafa Gürbüz Beydiz","doi":"10.12981/mahder.1187155","DOIUrl":"https://doi.org/10.12981/mahder.1187155","url":null,"abstract":"Kültürlerin içinde büyüdükleri coğrafyaya özgü değerler taşıdığı gerçeği anlatılarına, masallarına, hikâyeleri ile mitlerine yansımıştır. Kulaktan kulağa yayılan birçok efsanevi söylem zamanla kültleşerek belli bir inanış bütünü içinde varlığını devam ettirmiştir. Nice nesiller bu öykülerle büyümüş ve gelecek kuşaklarına aktarmıştır. Derin ve karanlık suların ürkütücü, korkulan yapısı psikolojik anlamda insanları derinden etkilemiş, bu suların içinde yaşadığına inanılan birçok mitolojik yaratık gizemini hep korumuştur. Yüceltilerek kutsanmış sulara duyulan saygı da bir anlamda sosyal anksiyeteye dönüşmüştür. Denizlere kıyısı olan halklar için o sularda seyahate çıkmak pagan tanrılara kurbanlar sunularak başlamıştır. Hatta kurban edilen hayvanlara ait kafatasları da apotropaik tözlere dönüşmüş gemilerinin pruvalarına yerleştirilmiştir. Kafatası kültleri zamanla ahşap oyma figürlerle sembolize edilmeye başlanmıştır. Bu metamorfoz gemi süsleme sanatının doğmasına gemilerin estetiksel bir görünüme kavuşmasına da olanak sağlamıştır. Sanatın insanlığın korkularının tarihi kadar geçmişe dayandığı da bu şekilde ifade edilebilir. Suyla ilintili korku duyulan ifrit, yaratık veya canavarların farklı toplumlarda yaklaşık benzer niteliğe sahip olduğu görülmektedir. Türkiye’nin Doğu Anadolu Bölgesi sınırları içinde yer alan Van Gölü de yöre halkının sosyo-kültürel hayatlarının bir parçasıdır ve kutsal saydıkları sulardan biridir. Bu kutsallığı içinde Van Gölü Canavarı belki de ideadan uzak bir gerçekliktir veya tam tersi. Bu araştırma farklı efsanelerde özellikle sularda yaşadığı düşünülen yaratıkları incelemek ve Van Gölü Canavarı’nın mitsel özelliğini değerlendirmek üzere yapılmıştır.","PeriodicalId":33784,"journal":{"name":"Motif Akademi Halkbilimi Dergisi","volume":" ","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-12-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"49097567","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Ebulgâzi Bahadır Han, 1603-1663 yılları arasında, Türkistan hanlıklarının çalkantılı dönemlerinde yaşamış, Çingiz soyundan gelerek yirmi bir yıl Hive hanlığı yapmış bir Türk hükümdarıdır. Ebulgâzi Bahadır Han’ın bizim için asıl önemi, Türklerdeki Oğuznamecilik geleneği adı altında iki önemli şecerenameyi/Oğuzname’yi kaleme almasıdır. Bunlardan ilki olan Şecere-i Terâkime 1660’ta kaleme alınmış; Şecere-i Türk ise 1663 yılında Ebulgâzi’nin ölümü üzerine yarım kalmış ve oğlu tarafından tamamlanmıştır. Şecere-i Terâkime’nin kaynağını büyük oranda Reşidüddin’in Câmiü’t Tevârih’indeki Farsça Oğuzname ile Türkmenler arasından toplanan yirmi kadar rivayet oluşturmaktadır. Bu toplanan rivayetler tarihe ve folklora kaynaklık etmekle beraber, soyun/genin psikolojik boyutta yorumlanmasına da olanak sağlar. Psikosoybilim, Anne Ancelin Schützenberger’in uzun ve titiz çalışmaları sonucunda oluşturulan; olumlu ya da olumsuz psikolojik meselelerin kaynağını kendi hayatında bulamayan bireylerin geçmişini araştıran; kuşaklar boyunca tekrar eden travmaların gün yüzüne çıkarılmasını sağlayan klinik bir yöntemdir. Aynı zamanda bu yöntem, ruhsal mirasımızı anlamamıza ve kuşaklararası bağlantıları içine alan zengin şecere bilgilerini algılamamıza, kendi içinde oluşturduğu tekniklerle yardım etmektedir. Bu çalışmada, zengin bir şecerecilik geleneği oluşturan Türklerin, bu şecereleri/Oğuznameleri ne maksatla kaleme aldıkları, ardından da bu şecerelerdeki birçok unsurun ne anlama geldiği psikolojik bağlamda incelenmeye çalışılmıştır. Çalışmada, Türk toplumundaki Oğuznamecilik geleneği ve şecere kültürünün, Şecere-i Terâkime adlı eser baz alınarak psikosoybilimsel yöntem bağlamında yorumlanması amaçlanmıştır. Şecere-i Terâkime’de, eserin yazılış amacı ve soyun teker teker açıklanmasının, tarihin psikolojik biçimde yorumlanmasına olanak sağladığı görülmüştür. Şecere-i Terâkime’nin iyi ya da kötü birçok olayın tekrar gözden geçirilmesi ve kişiler arasındaki bağların bulunması açısından fazlasıyla yoruma açık olduğu tespit edilmiştir.
1603年至1663年间,Ebulgazi Bahar Han是一位土耳其统治者,他在土耳其的屠宰场生活了20年,是中国人的后裔。Ebulgâzi Bahar Han是我们以乌克兰传统的名义保留两首重要歌曲的最重要的事情。第一部是1660年的舍利译本;1663年,土耳其去世,由他的儿子完成。Shere-i Terakim的来源是波斯奥兹南和土库曼人在科特迪瓦的二十次对抗中的很大一部分。这些机会与历史和民间传说相结合,也可以用大豆/基因的心理维度来解释。我认为,安切琳·施策伯格母亲漫长而彻底的工作可能已经完成;探索积极或消极心理问题的历史,这是一种导致白天反复发生创伤的临床方法。Aynızamanda bu yöntem,ruhsal mirası。在这项研究中,创造了丰富诗歌传统的土耳其人试图调查这些城市与儿童之间的心理关系。在工作中,乌克兰传统和土耳其诗歌文化旨在翻译基于Schere-i翻译作品的心身方法。在塞拉利昂,人们已经看到,小说写作和重复的目的是从心理上解读历史。人们已经发现,这座城市里有好的或坏的事件,人们对人与人之间存在联系有更多的评论。
{"title":"ŞECERE-İ TERÂKİME’YE PSİKOSOYBİLİM BAĞLAMINDA BİR YAKLAŞIM","authors":"Ayşe Sezer","doi":"10.12981/mahder.1191452","DOIUrl":"https://doi.org/10.12981/mahder.1191452","url":null,"abstract":"Ebulgâzi Bahadır Han, 1603-1663 yılları arasında, Türkistan hanlıklarının çalkantılı dönemlerinde yaşamış, Çingiz soyundan gelerek yirmi bir yıl Hive hanlığı yapmış bir Türk hükümdarıdır. Ebulgâzi Bahadır Han’ın bizim için asıl önemi, Türklerdeki Oğuznamecilik geleneği adı altında iki önemli şecerenameyi/Oğuzname’yi kaleme almasıdır. Bunlardan ilki olan Şecere-i Terâkime 1660’ta kaleme alınmış; Şecere-i Türk ise 1663 yılında Ebulgâzi’nin ölümü üzerine yarım kalmış ve oğlu tarafından tamamlanmıştır. Şecere-i Terâkime’nin kaynağını büyük oranda Reşidüddin’in Câmiü’t Tevârih’indeki Farsça Oğuzname ile Türkmenler arasından toplanan yirmi kadar rivayet oluşturmaktadır. Bu toplanan rivayetler tarihe ve folklora kaynaklık etmekle beraber, soyun/genin psikolojik boyutta yorumlanmasına da olanak sağlar. Psikosoybilim, Anne Ancelin Schützenberger’in uzun ve titiz çalışmaları sonucunda oluşturulan; olumlu ya da olumsuz psikolojik meselelerin kaynağını kendi hayatında bulamayan bireylerin geçmişini araştıran; kuşaklar boyunca tekrar eden travmaların gün yüzüne çıkarılmasını sağlayan klinik bir yöntemdir. Aynı zamanda bu yöntem, ruhsal mirasımızı anlamamıza ve kuşaklararası bağlantıları içine alan zengin şecere bilgilerini algılamamıza, kendi içinde oluşturduğu tekniklerle yardım etmektedir. Bu çalışmada, zengin bir şecerecilik geleneği oluşturan Türklerin, bu şecereleri/Oğuznameleri ne maksatla kaleme aldıkları, ardından da bu şecerelerdeki birçok unsurun ne anlama geldiği psikolojik bağlamda incelenmeye çalışılmıştır. Çalışmada, Türk toplumundaki Oğuznamecilik geleneği ve şecere kültürünün, Şecere-i Terâkime adlı eser baz alınarak psikosoybilimsel yöntem bağlamında yorumlanması amaçlanmıştır. Şecere-i Terâkime’de, eserin yazılış amacı ve soyun teker teker açıklanmasının, tarihin psikolojik biçimde yorumlanmasına olanak sağladığı görülmüştür. Şecere-i Terâkime’nin iyi ya da kötü birçok olayın tekrar gözden geçirilmesi ve kişiler arasındaki bağların bulunması açısından fazlasıyla yoruma açık olduğu tespit edilmiştir.","PeriodicalId":33784,"journal":{"name":"Motif Akademi Halkbilimi Dergisi","volume":" ","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-12-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"49509194","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Yüzlerce yıllık kader birliğine sahip Türklerin ve Moğolların, gerek devlet geleneği ve gerekse sosyal yaşama dair çok sayıda ortak motifi paylaştıkları görülür. Dokuz sayısı, iki milletin ortak kültür motifleri arasında öne çıkan önemli bir semboldür. Dokuz sayısına dair ilk bilgiler Altay yaratılış efsaneleri içinde geçmektedir. Ortak soy birliğine de vurgu yapan ve bir vesile ile Oğuz Han ve Cengiz Han’ı birbirine bağlayan destansı anlatılarda da yine dokuz sayısına çok sayıda atıf yapıldığı görülmektedir. Orta Asya başta olmak üzere, dünya tarihinin akışına yön veren Türklerin ve Moğolların eski kültürlerine ait motifleri, zaman içinde dâhil oldukları inanç sistemlerine de taşıdıkları anlaşılmaktadır. Nitekim dokuz sayısı, Türkistan bölgesinde yoğun şekilde gelişme gösteren Tasavvuf kültürüne de geçerek, verilen edebî ürünlerde kendini göstermiştir. Tarihleri, Cengiz Han ile adeta yeniden yazılan Moğolların, dokuz sayısını kutsiyet sembolü olarak kullandıklarına dair çok sayıda kaynak mevcuttur. Bu eserlerde, daha çok Cengiz Han ile özdeşleşen dokuz sayısının, Timur devrine ait kaynaklarda da yine Timur’a atfen kullanıldığı görülür. Benzer yazım gelenekleriyle ortaya çıkan edebî ve tarihsel kaynaklarda da aynı tutumun izlendiği anlaşılmaktadır. Bu makalede, inanç eksenli ortaklığın yansıması olarak öne çıkan ve sembolik olmakla birlikte birer kültür motifi özelliği bulunan dokuz sayısının mitolojik, edebî ve tarihsel kaynaklar içindeki kullanımını, Orta Asya ve yakın çevresi özelinde inceledik.
在数百年的命运中,土耳其人和山区在政府传统和必要时的社会生活方面有着共同的动机。数字九是出现在两国共同文化主题之间的一个重要象征。Dokuz sayısına dair ilk bilgiler Altay yaratılışefsaneleri içinde geçmektedir。此外,还有9起与射杀共同祖先的儿子韩和庚子韩有关的支持案件,以及一份文件。土耳其人和山脉的古代文化导致了世界历史的流动,成为亚洲的开端,其动机也被他们的信仰体系所理解。九岁时,他出现在塔萨夫夫文化的文学中,这种文化在土耳其蓬勃发展。历史上有许多资料表明,由韩改写的《摩博伊斯》将九作为神圣的象征。在这些著作中,发现帖木儿回路的来源中重复使用了与成吉思汗的九个比较数。类似的打字传统表明,在历史资料中也观察到同样的行为。在这篇文章中,我们探讨了九种文化主题的使用,包括信仰积极伙伴关系的反映,特别是在神话、文学和历史来源中,以及在中亚和中世纪。
{"title":"TÜRK VE MOĞOL KÜLTÜRÜNÜN TARİHSEL PAYDASI: DOKUZ SAYISI","authors":"Bilen Yilmaz","doi":"10.12981/mahder.1183410","DOIUrl":"https://doi.org/10.12981/mahder.1183410","url":null,"abstract":"Yüzlerce yıllık kader birliğine sahip Türklerin ve Moğolların, gerek devlet geleneği ve gerekse sosyal yaşama dair çok sayıda ortak motifi paylaştıkları görülür. Dokuz sayısı, iki milletin ortak kültür motifleri arasında öne çıkan önemli bir semboldür. Dokuz sayısına dair ilk bilgiler Altay yaratılış efsaneleri içinde geçmektedir. Ortak soy birliğine de vurgu yapan ve bir vesile ile Oğuz Han ve Cengiz Han’ı birbirine bağlayan destansı anlatılarda da yine dokuz sayısına çok sayıda atıf yapıldığı görülmektedir. Orta Asya başta olmak üzere, dünya tarihinin akışına yön veren Türklerin ve Moğolların eski kültürlerine ait motifleri, zaman içinde dâhil oldukları inanç sistemlerine de taşıdıkları anlaşılmaktadır. Nitekim dokuz sayısı, Türkistan bölgesinde yoğun şekilde gelişme gösteren Tasavvuf kültürüne de geçerek, verilen edebî ürünlerde kendini göstermiştir. Tarihleri, Cengiz Han ile adeta yeniden yazılan Moğolların, dokuz sayısını kutsiyet sembolü olarak kullandıklarına dair çok sayıda kaynak mevcuttur. Bu eserlerde, daha çok Cengiz Han ile özdeşleşen dokuz sayısının, Timur devrine ait kaynaklarda da yine Timur’a atfen kullanıldığı görülür. Benzer yazım gelenekleriyle ortaya çıkan edebî ve tarihsel kaynaklarda da aynı tutumun izlendiği anlaşılmaktadır. Bu makalede, inanç eksenli ortaklığın yansıması olarak öne çıkan ve sembolik olmakla birlikte birer kültür motifi özelliği bulunan dokuz sayısının mitolojik, edebî ve tarihsel kaynaklar içindeki kullanımını, Orta Asya ve yakın çevresi özelinde inceledik.","PeriodicalId":33784,"journal":{"name":"Motif Akademi Halkbilimi Dergisi","volume":" ","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-11-26","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"48982189","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Toplumların belleğini anlatılar oluşturur. Kültürel bellekte yer eden her bir anlatı, hatırlanmaya ve anlatılmaya değer bulunması noktasında önemlidir. Kolektif belleği biçimlendiren de bu anlatılardır. Bir anlatının kolektif bellekte yer alması, toplumu hakkında pek çok işleve sahip olduğu anlamına gelir. Basat’ın Tepegöz’ü Öldürdüğü anlatı da Dede Korkut anlatıları arasında yer alacak kadar önemlidir. Metin, geleneksel kahramanlık anlatılarının sınırlarının dışındadır. Metin, ideal kişilik yaratım sürecinin öyküsünü Konur Koca Sarı Çoban, Tepegöz ve Basat karakterleri ile verir. Çoban, bireyin bilincini sembolize eder. Çoban, bilinçli ve farkında bir yapıdadır. Peri Kızı’na da bilerek ve isteyerek tecavüz eder ve bir dizi olayları başlatır. Bu eyleminden de herhangi bir endişe duymaz. Peri Kızı’nın Çoban’a bir “emanet” vereceği haberiyle metinden kaçar. Bu noktadan sonra Tepegöz ve Basat üzerinden Çoban’ın bilinçdışında mücadele başlar. Tepegöz bilinçdışının toplumsal normların izin vermediği olumsuz dürtülerini, Basat ise bu dürtüleri dizginleyen bilinçdışının olumlu yanını sembolize eder. Bu noktada metin, Gustav Jung’ın “İdeal Kişilik Gelişimi” yaklaşımı çerçevesinde psikanalitik yöntemle değerlendirilmiştir. Tepegöz’ün ve Basat’ın yaratımının gereklilik yapısı, Çoban’ın bilinçlenme sürecinde oynadığı roller noktasında çözümlenmiştir.
它创造了社会记忆的故事。对文化记忆的每一次叙述、提醒和解读都很重要。这些都是集体记忆形成的故事。这意味着一个故事有很多关于集体记忆的工作。Basat杀害Tepegöz的故事发生在Santa Corkut的故事之间很重要。文本超越了传统英雄主义的限制。Metin,理想的kişilik yaratım sürecininöyküsünüKonur Koca SarıÇoban,Tepegöz ve Basat karakterleri ile verir。牧羊人象征着一个人的意识。这是一种织物,有意识和有意识。他强奸了仙女,并从一系列事件开始。不用担心这次行动。逃离文本,秘鲁女孩会给她一个“曼内特”。在这一点之后,他将在加蓬缺席的情况下对阵特佩戈兹和巴萨特。不幸的是,登山意识不允许社会规范,但这是塑造这些模式的意识的积极一面。在这一点上,文本是在古斯塔夫·荣格的“理想的个人发展”方法的背景下进行心理评估的。Tepegöz和Basat的创作结构已经在他意识中扮演的角色上得到了解决。
{"title":"BASAT’IN TEPEGÖZ’Ü ÖLDÜRDÜĞÜ BOYDA İDEAL KİŞİLİK YARATIMI","authors":"berat samet kahraman","doi":"10.12981/mahder.1184341","DOIUrl":"https://doi.org/10.12981/mahder.1184341","url":null,"abstract":"Toplumların belleğini anlatılar oluşturur. Kültürel bellekte yer eden her bir anlatı, hatırlanmaya ve anlatılmaya değer bulunması noktasında önemlidir. Kolektif belleği biçimlendiren de bu anlatılardır. Bir anlatının kolektif bellekte yer alması, toplumu hakkında pek çok işleve sahip olduğu anlamına gelir. Basat’ın Tepegöz’ü Öldürdüğü anlatı da Dede Korkut anlatıları arasında yer alacak kadar önemlidir. Metin, geleneksel kahramanlık anlatılarının sınırlarının dışındadır. \u0000Metin, ideal kişilik yaratım sürecinin öyküsünü Konur Koca Sarı Çoban, Tepegöz ve Basat karakterleri ile verir. Çoban, bireyin bilincini sembolize eder. Çoban, bilinçli ve farkında bir yapıdadır. Peri Kızı’na da bilerek ve isteyerek tecavüz eder ve bir dizi olayları başlatır. Bu eyleminden de herhangi bir endişe duymaz. Peri Kızı’nın Çoban’a bir “emanet” vereceği haberiyle metinden kaçar. Bu noktadan sonra Tepegöz ve Basat üzerinden Çoban’ın bilinçdışında mücadele başlar. Tepegöz bilinçdışının toplumsal normların izin vermediği olumsuz dürtülerini, Basat ise bu dürtüleri dizginleyen bilinçdışının olumlu yanını sembolize eder. Bu noktada metin, Gustav Jung’ın “İdeal Kişilik Gelişimi” yaklaşımı çerçevesinde psikanalitik yöntemle değerlendirilmiştir. Tepegöz’ün ve Basat’ın yaratımının gereklilik yapısı, Çoban’ın bilinçlenme sürecinde oynadığı roller noktasında çözümlenmiştir.","PeriodicalId":33784,"journal":{"name":"Motif Akademi Halkbilimi Dergisi","volume":" ","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-11-26","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"45808226","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}