Amaç: Son yıllarda bölgemizde gözlemlediğimiz skabies olgularındaki artışı ve skabies hastalarının demografik özelliklerini araştırmayı amaçladık. Gereç ve Yöntemler: Elazığ Fethi Sekin Şehir Hastanesi Dermatoloji Kliniğine Ocak 2019 ve Aralık 2021 tarihleri arasında başvuran ve skabies tanısı alan tüm hastalar retrospektif olarak değerlendirildi. Yaş, cinsiyet, vatandaşlık ve başvuru tarihleri hastane veri tabanından anonimleştirilerek elde edildi. Bulgular: 2019-2021 yılları arasında dermatoloji polikliniğine başvuran toplam 191.925 hastanın 2.898’ine skabies tanısı kondu. Bu üç yılda gözlenen skabies hasta sıklıklarının istatistiksel olarak anlamlı artış gösterdiği gözlendi (χ2:296.158 ; p:0.000
{"title":"Skabies insidansında artış: üçüncü basamak, retrospektif, tek merkez çalışması","authors":"Neşe GÖÇER GÜROK","doi":"10.17517/ksutfd.1086638","DOIUrl":"https://doi.org/10.17517/ksutfd.1086638","url":null,"abstract":"Amaç: Son yıllarda bölgemizde gözlemlediğimiz skabies olgularındaki artışı ve skabies hastalarının demografik özelliklerini araştırmayı amaçladık. \u0000Gereç ve Yöntemler: Elazığ Fethi Sekin Şehir Hastanesi Dermatoloji Kliniğine Ocak 2019 ve Aralık 2021 tarihleri arasında başvuran ve skabies tanısı alan tüm hastalar retrospektif olarak değerlendirildi. Yaş, cinsiyet, vatandaşlık ve başvuru tarihleri hastane veri tabanından anonimleştirilerek elde edildi. \u0000Bulgular: 2019-2021 yılları arasında dermatoloji polikliniğine başvuran toplam 191.925 hastanın 2.898’ine skabies tanısı kondu. Bu üç yılda gözlenen skabies hasta sıklıklarının istatistiksel olarak anlamlı artış gösterdiği gözlendi (χ2:296.158 ; p:0.000","PeriodicalId":34113,"journal":{"name":"Kahramanmaras Sutcu Imam Universitesi Tip Fakultesi dergisi","volume":"1 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-05-28","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"67443372","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Kaan Çeylan, Tekin Karsligi̇l, Feyza Nur Aşkin, Gülsüm KAYA ÖZEN
Amaç: SARS-CoV-2’nin yol açtığı COVİD-19 pandemisi başladığı günden bugüne etkisini arttırarak, dünya genelinde milyonlarca insanı enfekte etmiş ve ciddi oranda ölümlere yol açmıştır. Halen etkili ve kesin bir tedavi ya da profilaksi yönteminin bulunamamış olması aşı çalışmalarının önemini daha çok arttırmıştır. Ülkemizde 14 Ocak 2021 tarihi itibariyle başta sağlık çalışanları olmak üzere tüm vatandaşlara CoronaVac (Sinovac) ve Pfizer-Biontech aşıları uygulanmaya başlanmıştır. Bu çalışmada ülkemizde aktif olarak uygulanan bu iki aşının etkinlikleri değerlendirilmiştir. Yöntem: Çalışmaya daha önce klinik, radyolojik ya da PCR yöntemlerle COVİD-19 tanısı konulmamış olan 84 gönüllü dahil edilmiştir. Gönüllülerden aşı uygulamasından önce ve ilk doz aşı uygulamasının üzerinden 1 aylık bir süre geçtikten sonra serum örnekleri alınmıştır. Alınan serum örneklerinden, Enzim Linked Immun Sorbent Assay (ELISA) yöntemiyle SARS-CoV-2 IgG düzeyleri ölçülerek, iki farklı aşının etkinlikleri açısından incelenmiştir. Bulgular: Çalışmaya 39’u kadın, 45’i erkek olmak üzere, 84 gönüllü dahil olmuş; 50 gönüllü CoronaVac (Sinovac), 34 gönüllü ise Pfizer-Biontech aşısını tercih etmişlerdir. CoronaVac (Sinovac) aşısı uygulanan 13, Pfizer-Biontech aşısı uygulanan 4 gönüllünün aşı öncesi SARS-CoV-2 IgG antikor titreleri pozitif olarak saptanmıştır. Aşı öncesi SARS-CoV-2 IgG antikor titreleri negatif olan gönüllülerden; tek doz CoronaVac (Sinovac) aşısı uygulananlarda %67,6 (25/37), tek doz Pfizer-Biontech aşısı uygulananlarda %100 (30/30) oranında seropozitiflik tespit edilmiştir. Sonuç: Çalışmaya katılan gönüllülerin 17'sinde (%20,2) aşı öncesi seropozitiflik saptandı. Çalışma öncesi seronegatif olan gönüllülerden; CoronaVac-Sinovac ile aşılananların %67.6'sı; Pfizer-Biontech ile aşılananların %100'ünde aşı sonrası seropozitiflik gelişmiştir. Çalışmada Pfizer-Biontech aşısının tek doz aşılamadan sonra bağışıklık sistemini daha iyi uyardığı görülüyor.
目标是从新冠肺炎大流行开始之日起,增加SARS-CoV-2的影响,影响全球数百万人,导致严重死亡。它还增加了重叠努力的重要性,无论是否尚未找到有效和具体的治疗或预防方法。截至2021年1月14日,在我国,CoronaVac(科兴)和辉瑞生物技术公司的水平已开始适用于所有公民和医护人员。在本研究中,对我国活跃的这两个层次的活动进行了评估。方法:84个自愿诊所,放射学或PCR方法未被确定为新冠肺炎。Gönüllülerden aşı维吾尔族人。根据血清样本,Enzim联免疫吸附试验(ELISA)通过测量两种不同水平的活性来测量严重急性呼吸系统综合征冠状病毒2型IgG水平。调查结果是:39名女性自愿参加工作,45名男性自愿成为男性;50名CoronaVac(科兴)志愿者,34名志愿者更喜欢辉瑞生物技术公司。CoronaVac(科兴公司)被描述为在辉瑞生物技术公司的4名志愿者阶段之前,严重急性呼吸系统综合征冠状病毒2型IgG的抗凝血滴度呈阳性。一年前,严重急性呼吸系统综合征冠状病毒2型IgG被自愿接受负性抗凝血振动;单剂CoronaVac(科兴)超过67.6(25/37),单剂辉瑞生物技术公司超过100%(30/30)血清阳性。结果,在参与这项工作的17名志愿者中观察到血清阳性。来自工作前血清阴性的志愿者;67.6%的受科兴新冠疫苗虐待者;辉瑞生物技术公司(Pfizer Biontech ile aşılananların%)100%。辉瑞生物技术公司(Pfizer Biontech)的分阶段工作似乎警告说,单剂过量服用后免疫系统会更好。
{"title":"Bölgemizde Uygulanan Biontech ve Sinovac Aşılarına Karşı Gelişen Antikor Yanıtının Değerlendirilmesi","authors":"Kaan Çeylan, Tekin Karsligi̇l, Feyza Nur Aşkin, Gülsüm KAYA ÖZEN","doi":"10.17517/ksutfd.1088761","DOIUrl":"https://doi.org/10.17517/ksutfd.1088761","url":null,"abstract":"Amaç: SARS-CoV-2’nin yol açtığı COVİD-19 pandemisi başladığı günden bugüne etkisini arttırarak, dünya genelinde milyonlarca insanı enfekte etmiş ve ciddi oranda ölümlere yol açmıştır. Halen etkili ve kesin bir tedavi ya da profilaksi yönteminin bulunamamış olması aşı çalışmalarının önemini daha çok arttırmıştır. Ülkemizde 14 Ocak 2021 tarihi itibariyle başta sağlık çalışanları olmak üzere tüm vatandaşlara CoronaVac (Sinovac) ve Pfizer-Biontech aşıları uygulanmaya başlanmıştır. \u0000Bu çalışmada ülkemizde aktif olarak uygulanan bu iki aşının etkinlikleri değerlendirilmiştir. \u0000Yöntem: Çalışmaya daha önce klinik, radyolojik ya da PCR yöntemlerle COVİD-19 tanısı konulmamış olan 84 gönüllü dahil edilmiştir. Gönüllülerden aşı uygulamasından önce ve ilk doz aşı uygulamasının üzerinden 1 aylık bir süre geçtikten sonra serum örnekleri alınmıştır. Alınan serum örneklerinden, Enzim Linked Immun Sorbent Assay (ELISA) yöntemiyle SARS-CoV-2 IgG düzeyleri ölçülerek, iki farklı aşının etkinlikleri açısından incelenmiştir. \u0000Bulgular: Çalışmaya 39’u kadın, 45’i erkek olmak üzere, 84 gönüllü dahil olmuş; 50 gönüllü CoronaVac (Sinovac), 34 gönüllü ise Pfizer-Biontech aşısını tercih etmişlerdir. CoronaVac (Sinovac) aşısı uygulanan 13, Pfizer-Biontech aşısı uygulanan 4 gönüllünün aşı öncesi SARS-CoV-2 IgG antikor titreleri pozitif olarak saptanmıştır. Aşı öncesi SARS-CoV-2 IgG antikor titreleri negatif olan gönüllülerden; tek doz CoronaVac (Sinovac) aşısı uygulananlarda %67,6 (25/37), tek doz Pfizer-Biontech aşısı uygulananlarda %100 (30/30) oranında seropozitiflik tespit edilmiştir. \u0000Sonuç: Çalışmaya katılan gönüllülerin 17'sinde (%20,2) aşı öncesi seropozitiflik saptandı. Çalışma öncesi seronegatif olan gönüllülerden; CoronaVac-Sinovac ile aşılananların %67.6'sı; Pfizer-Biontech ile aşılananların %100'ünde aşı sonrası seropozitiflik gelişmiştir. Çalışmada Pfizer-Biontech aşısının tek doz aşılamadan sonra bağışıklık sistemini daha iyi uyardığı görülüyor.","PeriodicalId":34113,"journal":{"name":"Kahramanmaras Sutcu Imam Universitesi Tip Fakultesi dergisi","volume":"1 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-05-26","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"67443387","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
ABSTRACT Perinatal mental illnesses occur during pregnancy and up to one year after birth. It is observed that diseases with a wide spectrum such a major depression, anxiety disorders, bipolar disorders and psychosis that are frequently recur in the early postnatal period. Although the underlying psychopatologies are not fully elucidated, multifaceted, multifactorial causes such as hormones during pregnancy, enviromental factors, social support of women and previous disease history, as well as genetic factors and the effects of all these on neurotransmitter levels in the brain are blamed. Clinically, exposure to prenatal depression and anxiety disorders has been associated with cognitive and behavioral problems in children, attention deficit/hyperactivity disorder, autism and emotional problems in early and middle childhood. Interventions for the treatment of mental ilnesses that occur in the perinatal period are in the form of pharmacological, psychotherapeutic and psychosocial interventions these aimed maternal and child health, development and finally healthy families should be planned and applied seriously in the long term by considering the benefit risk balance. Early detection and effective management of perinatal mental ilnesses are critical for the quality of life and welfare of women and their children.
{"title":"PERINATAL MENTAL HEALTH,FREQUENCY, CAUSES AND RESULTS: A REVIEW","authors":"Ebru Fındıklı","doi":"10.17517/ksutfd.1111035","DOIUrl":"https://doi.org/10.17517/ksutfd.1111035","url":null,"abstract":"ABSTRACT \u0000Perinatal mental illnesses occur during pregnancy and up to one year after birth. It is observed that diseases with a wide spectrum such a major depression, anxiety disorders, bipolar disorders and psychosis that are frequently recur in the early postnatal period. Although the underlying psychopatologies are not fully elucidated, multifaceted, multifactorial causes such as hormones during pregnancy, enviromental factors, social support of women and previous disease history, as well as genetic factors and the effects of all these on neurotransmitter levels in the brain are blamed. Clinically, exposure to prenatal depression and anxiety disorders has been associated with cognitive and behavioral problems in children, attention deficit/hyperactivity disorder, autism and emotional problems in early and middle childhood. Interventions for the treatment of mental ilnesses that occur in the perinatal period are in the form of pharmacological, psychotherapeutic and psychosocial interventions these aimed maternal and child health, development and finally healthy families should be planned and applied seriously in the long term by considering the benefit risk balance. Early detection and effective management of perinatal mental ilnesses are critical for the quality of life and welfare of women and their children.","PeriodicalId":34113,"journal":{"name":"Kahramanmaras Sutcu Imam Universitesi Tip Fakultesi dergisi","volume":" ","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-05-23","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"48277155","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Amaç: İnsanlarda metabolik ürünlerin üriner sistemin değişik bölümlerinde muhtemelen genetik ve/veya beslenme nedeniyle birikmesi ile taş oluştuğu bilinmektedir. Yörelerdeki içme suları içeriğindeki element miktarlarının katkısının olduğu da düşünülmektedir. Bu çalışmada üriner sistem taşlarının kimyasal bileşiminin yaş ve cinsiyete göre incelenmesi amaçlandı. Gereç ve Yöntemler: Çalışmada, Ocak 2017 ile Şubat 2022 tarihleri arasında üroloji polikliniğine taşa bağlı klinik belirtilerle başvuran ve böbrek taşı saptanan 300 hastanın taş örnekleri (erkek n=207, kadın=93) incelendi. Taşların analizi FT-IR Spektrofotometre cihazında ölçüm yapılarak değerlendirildi. Yaş ve cinsiyet bilgileri arşiv taraması yoluyla elde edildi. Bulgular: Hastaların yaş aralığı 1 ile 83 arasında değişmekteydi. Sonuçlar incelendiğinde taşlar görülme sıklığına göre kalsiyum okzalat monohidrat + kalsiyum okzalat dihidrat (n=131, %43,66), kalsiyum okzalat monohidrat (n=43, %14,33), kalsiyum okzalat monohidrat + kalsiyum okzalat dihidrat + karbonat apatit (n=28, %9,33), kalsiyum okzalat monohidrat + ürik asit (n=17, %5,66), ürik asit (n=12, %4), kalsiyum okzalat monohidrat + karbonat apatit (n=10, %3,33) ve daha az olarak karışım halinde bulunan taşlar belirlendi. Taş oluşumunu cinsiyete göre incelediğimizde erkeklerde kadınlardan daha sık görüldüğü tespit edilmiştir. Taşların kimyasal bileşimini yaşa göre incelediğimizde taş oluşumunun en sık 19-40 yaş, en az 12 -18 yaş arasında görüldüğü belirlenmiştir. Sonuç: Kalsiyum elementinin baz alındığı taşların sık olarak görüldüğü, erkeklerde taş oluşumunun daha fazla olduğu ve yaş olarak 19-40 yaş aralığında taş oluşumunun fazla görüldüğü söylenebilir. Aralıklı olarak üriner sistem taşı oluşumuna maruz kalan kişilerin taşlarının kimyasal bileşim yönünden değerlendirilmesi ile hastalığın tedavisinin planlanması ve hastalığın tekrar etmesinin önlenmesine yardımcı olabileceği düşünülmektedir.
Amaç:代谢系统是一个重要的基因系统。一年中饮用水中的元素数量被认为是其中的一部分。在这项研究中,根据年龄和性别对生产性石头的化学成分进行了研究。Gereçve Yöntemler:Çalışmada,Ocak 2017 ileŞubat 2022 tarihleri arasındaüroloji polikliniğine taşa bağlıklinik belitilerle başvuran ve böbrek taşısaptanan 300 hastanın taşörnekleri(erkek n=207,kadın=93)inclendi。用FT-IR分光光度计装置上的测量结构对结石的分析进行评估。旧信息和性信息是通过档案扫描获得的。凸起:Hastaların yaşaralığı1 ile 83 arasında değişmekteydi。经检查,结石的发生率为一水合辛醇钙+二水合辛醇钙(n=131,%43.66)、一水合辛酸钙(n=43,%14.33)、一水合物辛酸钙+二水辛酸钙+碳酸盐磷灰石(n=28,%9.33)、,已检测到一水合辛醇钙+碳酸盐磷灰石(n=10,%3.33)和不太复杂的结石。当我们研究石头的创造时,男性比女性更频繁。Taşların kimyasal bileşimini yaşa göre incelediğimizde Taşoluşumunun en sık 19-40 yaş,en az 12-18 yaşarasında görüldüğübelerlenmiştir。Sonuç:Kalsiyum elementanin baz alındığıtaşların sık olarak görüldüğü,erkeklerde taşoluşumunun daha fazla olduğu ve yaşolarak 19-40 yaşaralığ。同时,疾病治疗的设计和预防可以帮助受结石化合物影响的人产生结石系统。
{"title":"Üriner Sistem Taşlarının Kimyasal Bileşiminin Yaş ve Cinsiyete Göre İncelenmesi","authors":"Eda Ganiyusufoğlu, Metin Kılınç, Sefa Resim, Buket Şen, Hatice Sağer","doi":"10.17517/ksutfd.1106724","DOIUrl":"https://doi.org/10.17517/ksutfd.1106724","url":null,"abstract":"Amaç: İnsanlarda metabolik ürünlerin üriner sistemin değişik bölümlerinde muhtemelen genetik ve/veya beslenme nedeniyle birikmesi ile taş oluştuğu bilinmektedir. Yörelerdeki içme suları içeriğindeki element miktarlarının katkısının olduğu da düşünülmektedir. Bu çalışmada üriner sistem taşlarının kimyasal bileşiminin yaş ve cinsiyete göre incelenmesi amaçlandı. \u0000Gereç ve Yöntemler: Çalışmada, Ocak 2017 ile Şubat 2022 tarihleri arasında üroloji polikliniğine taşa bağlı klinik belirtilerle başvuran ve böbrek taşı saptanan 300 hastanın taş örnekleri (erkek n=207, kadın=93) incelendi. Taşların analizi FT-IR Spektrofotometre cihazında ölçüm yapılarak değerlendirildi. Yaş ve cinsiyet bilgileri arşiv taraması yoluyla elde edildi. \u0000Bulgular: Hastaların yaş aralığı 1 ile 83 arasında değişmekteydi. Sonuçlar incelendiğinde taşlar görülme sıklığına göre kalsiyum okzalat monohidrat + kalsiyum okzalat dihidrat (n=131, %43,66), kalsiyum okzalat monohidrat (n=43, %14,33), kalsiyum okzalat monohidrat + kalsiyum okzalat dihidrat + karbonat apatit (n=28, %9,33), kalsiyum okzalat monohidrat + ürik asit (n=17, %5,66), ürik asit (n=12, %4), kalsiyum okzalat monohidrat + karbonat apatit (n=10, %3,33) ve daha az olarak karışım halinde bulunan taşlar belirlendi. Taş oluşumunu cinsiyete göre incelediğimizde erkeklerde kadınlardan daha sık görüldüğü tespit edilmiştir. Taşların kimyasal bileşimini yaşa göre incelediğimizde taş oluşumunun en sık 19-40 yaş, en az 12 -18 yaş arasında görüldüğü belirlenmiştir. \u0000Sonuç: Kalsiyum elementinin baz alındığı taşların sık olarak görüldüğü, erkeklerde taş oluşumunun daha fazla olduğu ve yaş olarak 19-40 yaş aralığında taş oluşumunun fazla görüldüğü söylenebilir. Aralıklı olarak üriner sistem taşı oluşumuna maruz kalan kişilerin taşlarının kimyasal bileşim yönünden değerlendirilmesi ile hastalığın tedavisinin planlanması ve hastalığın tekrar etmesinin önlenmesine yardımcı olabileceği düşünülmektedir.","PeriodicalId":34113,"journal":{"name":"Kahramanmaras Sutcu Imam Universitesi Tip Fakultesi dergisi","volume":"1 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-05-21","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"67444290","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Objective Burn injuries are an important public health problem for all ages. Due to electrical burns high mortality and morbidity rates, their should be evaluated differently from burns from other sources. This study aims to determine factors associated with high- and low-voltage electrical burns in children. Material and Methods The records of 72 patients who were treated for electrical burns were analysed. Electrical burns were divided into two groups: low and high voltage. Demographic data, treatment, outcomes were compared between the two groups. Results The frequency of electrical burns was 1.5%. Low-voltage electrical burns were detected in 79.2% of the patients, and high-voltage electrical burns were detected in 20.8% of the patients. High-voltage burns were more common in rural residents (p < 0.05). Low-voltage electrical burns mostly occurred as a result of home accidents (89.5%), while high-voltage injuries were mostly caused by work accidents (66.6%), (p
{"title":"Low- and High-Voltage Electrical Burns in Children: Ten Years of Experience","authors":"Yasemin Demir Yiğit, Tülin Öztaş","doi":"10.17517/ksutfd.1039637","DOIUrl":"https://doi.org/10.17517/ksutfd.1039637","url":null,"abstract":"Objective \u0000 Burn injuries are an important public health problem for all ages. Due to electrical burns high mortality and morbidity rates, their should be evaluated differently from burns from other sources. This study aims to determine factors associated with high- and low-voltage electrical burns in children. \u0000Material and Methods \u0000The records of 72 patients who were treated for electrical burns were analysed. Electrical burns were divided into two groups: low and high voltage. Demographic data, treatment, outcomes were compared between the two groups. \u0000Results \u0000 The frequency of electrical burns was 1.5%. Low-voltage electrical burns were detected in 79.2% of the patients, and high-voltage electrical burns were detected in 20.8% of the patients. High-voltage burns were more common in rural residents (p < 0.05). Low-voltage electrical burns mostly occurred as a result of home accidents (89.5%), while high-voltage injuries were mostly caused by work accidents (66.6%), (p","PeriodicalId":34113,"journal":{"name":"Kahramanmaras Sutcu Imam Universitesi Tip Fakultesi dergisi","volume":"1 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-05-16","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"67443802","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Refika Kılıçkaya, Yavuz Orak, F. Orak, Adem Doğaner
Abstract Objective: The aim was to investigate the relationship between blood gas and complete blood count parameters and mortality in patients with Covid-19 during and after in the intensive care unit (ICU). Material and Methods: Patients were divided as group nonsurvivor and group survivor. Hematological parameters were registered on the day 1, 3, 5. Results: A total of 142 patients were analyzed retrospectively in the study. Out of them, 46 were women (32%). Seventy-one patients were in group nonsurvivor (50%). The median age of group nonsurvivor patients was 61 years, and the median age of group survivor patients was 60 years. Noninvasive ventilation day and mechanical ventilation day were higher in group nonsurvivor. In group nonsurviver, at the admission to the ICU, in the third day and in the fifth day of ICU, PO2/FiO2 (p
{"title":"Covid-19 hastalarının kan gazı ölçümleri ve hematolojik manifestasyonlarının mortalite ile ilişkisi: Retrospektif analiz.","authors":"Refika Kılıçkaya, Yavuz Orak, F. Orak, Adem Doğaner","doi":"10.17517/ksutfd.1099333","DOIUrl":"https://doi.org/10.17517/ksutfd.1099333","url":null,"abstract":"Abstract \u0000Objective: The aim was to investigate the relationship between blood gas and complete blood count parameters and mortality in patients with Covid-19 during and after in the intensive care unit (ICU). Material and Methods: Patients were divided as group nonsurvivor and group survivor. Hematological parameters were registered on the day 1, 3, 5. Results: A total of 142 patients were analyzed retrospectively in the study. Out of them, 46 were women (32%). Seventy-one patients were in group nonsurvivor (50%). The median age of group nonsurvivor patients was 61 years, and the median age of group survivor patients was 60 years. Noninvasive ventilation day and mechanical ventilation day were higher in group nonsurvivor. In group nonsurviver, at the admission to the ICU, in the third day and in the fifth day of ICU, PO2/FiO2 (p","PeriodicalId":34113,"journal":{"name":"Kahramanmaras Sutcu Imam Universitesi Tip Fakultesi dergisi","volume":" ","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-05-13","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"48307979","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
{"title":"FACTORS AFFECTING BIOLOGICAL DRUG SURVIVAL IN PATIENTS DIAGNOSED OF RHEUMATOİD ARTHRİTİS: A SINGLE-CENTER STUDY FROM TURKEY","authors":"B. Karataş, B. Yılmazer","doi":"10.17517/ksutfd.1068756","DOIUrl":"https://doi.org/10.17517/ksutfd.1068756","url":null,"abstract":"","PeriodicalId":34113,"journal":{"name":"Kahramanmaras Sutcu Imam Universitesi Tip Fakultesi dergisi","volume":" ","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-05-11","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"48751521","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Cerrahi travma, oluşturduğu nörohormonal stres yanıtla homeostazı tehdit eden katabolik bir süreç başlatır. Cerrahi travma sonrası derlenme, yalnızca teknik cerrahi becerilere değil, aynı zamanda hastanın metabolik durumunun ve uygun beslenme desteğinin sağlanmasına da bağlıdır. Beslenme, ameliyat sonrası derlenme açısından önemli olmasına rağmen cerrahi hastalarda sıklıkla göz ardı edilmektedir. Açlık ve cerrahi stres, katabolik reaksiyonu başlatarak organ disfonksiyonuna, yara iyileşmesinde gecikmeye, ameliyat sonrası enfeksiyonlara morbidite ve mortalite artışına, hastane yatışında uzamaya ve maliyet artışına neden olmaktadır. Perioperatif süreçte beslenme ile ilişkili komplikasyonların önlenmesinde kanıt temelli doğru beslenme uygulamaları olumlu hasta sonuçlarını desteklemektedir. Ameliyat sürecinde güncel yaklaşımlar ve kanıta dayalı uygulamalar ile hastanın doğru beslenmesi sağlanarak, katabolizmanın azaltılması ve anabolizmanın desteklenmesi ile ameliyat sonrası daha hızlı bir iyileşme sağlanabilir. Cerrahi hastasının beslenmesi multidisipliner bir ekip yaklaşımını gerektirir. Cerrahi stres sürecinin azaltılmasında multidisipliner ekipte anahtar rolü olan hemşireler, güncel beslenme önerileri çerçevesinde hastanın beslenmesini optimal düzeyde desteklemelidirler. Bu derlemenin amacı, cerrahi girişim geçiren hastada beslenme yönetiminin önemini vurgulamak, perioperatif süreçte doğru beslenmeyi güncel uygulamalarla ortaya koymaktır.
Cerrahi travma,oluşturduğu nörohormonic stres yanıtla homestazıtehdit eden katabolik bir süreçbaşlatır。手术创伤后,这不仅与手术技术有关,还与患者的代谢状态和充足的营养支持有关。尽管治疗后治疗很重要,但手术患者的食物经常受到监测。饥饿和手术压力,引发对器官功能障碍的目录反应,延迟受伤,术后感染导致的发病率和死亡率增加,扩展到病床上,成本增加。在预防围手术期食物相关并发症方面,循证喂养应用支持积极的疾病结果。在手术过程中,通过目前的方法和循证应用为患者提供适当的喂养,减少分解代谢和合成代谢有助于术后更快地改善。外科医生的喂养需要多学科团队的配合。当手术压力过程减少时,在多学科团队中发挥关键作用的护士应在当前膳食建议框架中支持患者的最佳喂养水平。本研究的目的是评估药物管理在患者手术中的重要性,并介绍围手术期的直接喂养方法和当前的应用。
{"title":"Cerrahi Süreçte Hasta Beslenmesinde Güncel Yaklaşımlar","authors":"Elife KETTAŞ DÖLEK, Sevilay Erden","doi":"10.17517/ksutfd.1034634","DOIUrl":"https://doi.org/10.17517/ksutfd.1034634","url":null,"abstract":"Cerrahi travma, oluşturduğu nörohormonal stres yanıtla homeostazı tehdit eden katabolik bir süreç başlatır. Cerrahi travma sonrası derlenme, yalnızca teknik cerrahi becerilere değil, aynı zamanda hastanın metabolik durumunun ve uygun beslenme desteğinin sağlanmasına da bağlıdır. Beslenme, ameliyat sonrası derlenme açısından önemli olmasına rağmen cerrahi hastalarda sıklıkla göz ardı edilmektedir. Açlık ve cerrahi stres, katabolik reaksiyonu başlatarak organ disfonksiyonuna, yara iyileşmesinde gecikmeye, ameliyat sonrası enfeksiyonlara morbidite ve mortalite artışına, hastane yatışında uzamaya ve maliyet artışına neden olmaktadır. Perioperatif süreçte beslenme ile ilişkili komplikasyonların önlenmesinde kanıt temelli doğru beslenme uygulamaları olumlu hasta sonuçlarını desteklemektedir. Ameliyat sürecinde güncel yaklaşımlar ve kanıta dayalı uygulamalar ile hastanın doğru beslenmesi sağlanarak, katabolizmanın azaltılması ve anabolizmanın desteklenmesi ile ameliyat sonrası daha hızlı bir iyileşme sağlanabilir. Cerrahi hastasının beslenmesi multidisipliner bir ekip yaklaşımını gerektirir. Cerrahi stres sürecinin azaltılmasında multidisipliner ekipte anahtar rolü olan hemşireler, güncel beslenme önerileri çerçevesinde hastanın beslenmesini optimal düzeyde desteklemelidirler. Bu derlemenin amacı, cerrahi girişim geçiren hastada beslenme yönetiminin önemini vurgulamak, perioperatif süreçte doğru beslenmeyi güncel uygulamalarla ortaya koymaktır.","PeriodicalId":34113,"journal":{"name":"Kahramanmaras Sutcu Imam Universitesi Tip Fakultesi dergisi","volume":" ","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-05-10","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"49647191","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Objective: The aim of the present study is to classify gray matter heterotopias according to magnetic resonance imaging findings and to define the accompanying malformations. Methods: Images of all pediatric patients who were detected to have heterotopia in brain magnetic resonance imaging between January 2012 and June 2020 were retrospectively evaluated. The type, location of heterotopia, and accompanying cerebral anomalies were analyzed. Results: A total of 42 patients, 22 male, and 20 female, with a mean age of 7.80 ± 4.53 years (2-16 years) with gray matter heterotopia were included in the study. Of the patients, 33 (78.6%) had subependymal, 7 (16.7%) had subcortical, and 2 (4.7%) had band heterotopia. Twenty-four patients had epilepsy. Conclusion: The sub ependymal heterotopias were frequently located in the trigon region of the lateral ventricles. All subcortical heterotopias were in the frontal and unifocal locations. Band heterotopias were located bilaterally and subcortically in a symmetrical fashion in the cerebral hemisphere. The main accompanying anomalies were ventriculomegaly, Arnold-Chiari malformation, and corpus callosum agenesis. Considering the neurological developments of pediatric patients, it is important to identify the type of heterotopia and accompanying anomalies for patient management.
{"title":"Gri Cevher Heterotopisi Bulunan Pediatrik Hastaların Manyetik Rezonans Görüntüleme Bulguları ve Eşlik Eden Malformasyonların Değerlendirilmesi","authors":"Yeşim Eroğlu, Serpil Ağlamiş","doi":"10.17517/ksutfd.1023811","DOIUrl":"https://doi.org/10.17517/ksutfd.1023811","url":null,"abstract":"Objective: The aim of the present study is to classify gray matter heterotopias according to magnetic resonance imaging findings and to define the accompanying malformations. \u0000Methods: Images of all pediatric patients who were detected to have heterotopia in brain magnetic resonance imaging between January 2012 and June 2020 were retrospectively evaluated. The type, location of heterotopia, and accompanying cerebral anomalies were analyzed. \u0000Results: A total of 42 patients, 22 male, and 20 female, with a mean age of 7.80 ± 4.53 years (2-16 years) with gray matter heterotopia were included in the study. Of the patients, 33 (78.6%) had subependymal, 7 (16.7%) had subcortical, and 2 (4.7%) had band heterotopia. Twenty-four patients had epilepsy. \u0000Conclusion: The sub ependymal heterotopias were frequently located in the trigon region of the lateral ventricles. All subcortical heterotopias were in the frontal and unifocal locations. Band heterotopias were located bilaterally and subcortically in a symmetrical fashion in the cerebral hemisphere. The main accompanying anomalies were ventriculomegaly, Arnold-Chiari malformation, and corpus callosum agenesis. Considering the neurological developments of pediatric patients, it is important to identify the type of heterotopia and accompanying anomalies for patient management.","PeriodicalId":34113,"journal":{"name":"Kahramanmaras Sutcu Imam Universitesi Tip Fakultesi dergisi","volume":"39 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-05-05","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"67443329","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Tuğba Yılmaz, Dilek Tüzün, Murat Şahi̇n, M. Kılınç
Amaç: Diyabetin mikrovasküler komplikasyonlarında oksidatif stresin belirteçlerini incelemek, prolidazın oksidatif stres göstergeleriyle ilişkisini incelemek, prolidazın prediktif değer olarak kullanılabilirliliğini araştırmaktır. Gereç ve Yöntemler: Çalışmaya 112 tip 2 Diyabetes Mellitusu (DM) olan hasta ve 44 sağlıklı kontrol birey alındı. Hastaların ayrıntılı anamnezleri alınıp fizik muayeneleri yapıldı. Açlık plazma glukozu (APG), hemoglobin A1c (HbA1C), kreatinin, spot idrarda mikrototal protein düzeyleri bakıldı. Göz dibi muayenesi ile diyabetik retinopati varlığı araştırıldı. Nöropati varlığı açısından nörolojik muayeneleri yapıldı. Ayrıca tüm hastaların sabah alınan kan örneğinde oksidatif stress için katalaz (CAT), superoksit dismutaz(SOD), glutatyon peroksidaz (GPx), malondialdehit (MDA), nitrik oksit(NO), serum prolidaz aktivitesi ölçümü yapıldı. Bulgular: Tip 2 DM olan hastaların 80’inde (%71,42) komplikasyon mevcut iken 41’inde (%28,58) komplikasyon yoktu. Açlık plazma glukozu diyabetik komplikasyonu olan grupta diğer gruplara anlamlı olarak yüksekti (p
目的是检查饮食化合物中氧化应激的特征,检查脯氨酸与氧化应激的关系,检查脯氨酸作为谓语的可用性。要求和方法:对112例2型糖尿病(DM)进行医学检查,44例进行健康控制。对患者进行了详细的检查并进行了身体检查。观察斑点液中的玻璃血浆葡萄糖(APG)、血红蛋白A1c(HbA1C)、创造性微蛋白水平。在视力测试的基础上,对糖尿病视网膜病变进行了调查。由于神经病变已经进行了神经测试。Ayrıca tüm hastaların sabah alınan kanörneğinde oksidatif stress için katalaz(CAT)、超氧化物歧化酶(SOD)、谷胱甘肽过氧化物酶(GPx)、丙二醛(MDA)、一氧化氮(NO)、血清脯氨酸活性。这些发现:80例2型糖尿病患者(%71.42)和41例(%28.58)无并发症。糖尿病患者的严重血糖并发症在其他组中明显更高(p)
{"title":"THE RELATIONSHIP BETWEEN OXIDATIVE STRESS AND SERUM PROLIDASE ACTIVITY IN PATIENTS WITH DIABETIC NEPHROPATHY, RETINOPATHY AND NEUROPATHY","authors":"Tuğba Yılmaz, Dilek Tüzün, Murat Şahi̇n, M. Kılınç","doi":"10.17517/ksutfd.1079948","DOIUrl":"https://doi.org/10.17517/ksutfd.1079948","url":null,"abstract":"Amaç: Diyabetin mikrovasküler komplikasyonlarında oksidatif stresin belirteçlerini incelemek, prolidazın oksidatif stres göstergeleriyle ilişkisini incelemek, prolidazın prediktif değer olarak kullanılabilirliliğini araştırmaktır. \u0000Gereç ve Yöntemler: Çalışmaya 112 tip 2 Diyabetes Mellitusu (DM) olan hasta ve 44 sağlıklı kontrol birey alındı. Hastaların ayrıntılı anamnezleri alınıp fizik muayeneleri yapıldı. Açlık plazma glukozu (APG), hemoglobin A1c (HbA1C), kreatinin, spot idrarda mikrototal protein düzeyleri bakıldı. Göz dibi muayenesi ile diyabetik retinopati varlığı araştırıldı. Nöropati varlığı açısından nörolojik muayeneleri yapıldı. Ayrıca tüm hastaların sabah alınan kan örneğinde oksidatif stress için katalaz (CAT), superoksit dismutaz(SOD), glutatyon peroksidaz (GPx), malondialdehit (MDA), nitrik oksit(NO), serum prolidaz aktivitesi ölçümü yapıldı. \u0000Bulgular: Tip 2 DM olan hastaların 80’inde (%71,42) komplikasyon mevcut iken 41’inde (%28,58) komplikasyon yoktu. Açlık plazma glukozu diyabetik komplikasyonu olan grupta diğer gruplara anlamlı olarak yüksekti (p","PeriodicalId":34113,"journal":{"name":"Kahramanmaras Sutcu Imam Universitesi Tip Fakultesi dergisi","volume":"1 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-05-05","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"67443762","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}