Pub Date : 2019-05-31DOI: 10.30613/CURESOSC.438077
Sultan Okumuşoğlu
Sanat kavraminin, yarattigi guclu duygusal etki gucu ile takdir edilen eserleri tanimladigi ileri surulmektedir. Sanat felsefecileri sanat kavrayisinin, diger bireyleri daha iyi anlama becerisi saglayabilme gucunu vurgulamaktadirlar. Empati becerisinin, insana dogrudan deneyimlemeksizin sanat urunu yoluyla ‘dolayli ogrenme firsatlari’ sundugu ileri surulmektedir. Ilgili alan yazinda empati kavraminin giderek oncekinden daha cok bilimsel arastirma makalesinde yer alan bir kavram olusu dikkat cekmektedir. Diger yandan sanat, ‘empati becerisine sahip bireyin’ modelleme yoluyla ogrenebilmesinin yani sira, kendi kendini daha iyi anlayabilmesi ve yasam problemleriyle daha iyi basa cikabilmesi gibi konularda sonsuz olasiliklar yaratabilmesi yonu ile de dikkat cekmektedir. Sonuc olarak insan-sanat iliskisinin - cesitli firsatlar barindiran- sayisiz kesisimlere sahip oldugu acikca anlasilmaktadir. Bu yazida, insan-sanat iliskisinin ve sanatin birey uzerindeki etkilerinin, -sanatin bilissel ve duygusal bir simulasyon olarak kavramsallastirilmasi uzerinden- ilgili alan yazin yoluyla ele alinmasi amaclanmaktadir. Sonuc olarak, insanin sanat urunu ile etkilesiminin -ister bir terapi ortaminda niyet edilmis bir arac olarak isterse herhangi bir dogal ortamda gerceklesmis olsun- sosyal, bilissel ve duygusal alanlarda etkisini gosteren bir cesit bilissel simulasyon, bir cesit egitim dinamigi ortaya cikardigi acikca gorulmektedir.
{"title":"BİLİŞSEL BİR SİMÜLASYON OLARAK SANAT; BİBLİYOTERAPİ ve DİĞER KESİŞİMLER","authors":"Sultan Okumuşoğlu","doi":"10.30613/CURESOSC.438077","DOIUrl":"https://doi.org/10.30613/CURESOSC.438077","url":null,"abstract":"Sanat kavraminin, yarattigi guclu duygusal etki gucu ile takdir edilen eserleri tanimladigi ileri surulmektedir. Sanat felsefecileri sanat kavrayisinin, diger bireyleri daha iyi anlama becerisi saglayabilme gucunu vurgulamaktadirlar. Empati becerisinin, insana dogrudan deneyimlemeksizin sanat urunu yoluyla ‘dolayli ogrenme firsatlari’ sundugu ileri surulmektedir. Ilgili alan yazinda empati kavraminin giderek oncekinden daha cok bilimsel arastirma makalesinde yer alan bir kavram olusu dikkat cekmektedir. Diger yandan sanat, ‘empati becerisine sahip bireyin’ modelleme yoluyla ogrenebilmesinin yani sira, kendi kendini daha iyi anlayabilmesi ve yasam problemleriyle daha iyi basa cikabilmesi gibi konularda sonsuz olasiliklar yaratabilmesi yonu ile de dikkat cekmektedir. Sonuc olarak insan-sanat iliskisinin - cesitli firsatlar barindiran- sayisiz kesisimlere sahip oldugu acikca anlasilmaktadir. Bu yazida, insan-sanat iliskisinin ve sanatin birey uzerindeki etkilerinin, -sanatin bilissel ve duygusal bir simulasyon olarak kavramsallastirilmasi uzerinden- ilgili alan yazin yoluyla ele alinmasi amaclanmaktadir. Sonuc olarak, insanin sanat urunu ile etkilesiminin -ister bir terapi ortaminda niyet edilmis bir arac olarak isterse herhangi bir dogal ortamda gerceklesmis olsun- sosyal, bilissel ve duygusal alanlarda etkisini gosteren bir cesit bilissel simulasyon, bir cesit egitim dinamigi ortaya cikardigi acikca gorulmektedir.","PeriodicalId":344498,"journal":{"name":"Current Research in Social Sciences","volume":"5 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2019-05-31","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"121891538","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2019-05-31DOI: 10.30613/CURESOSC.482614
Sacit Uğuz
Osmanli Devleti’nde, II. Mahmud doneminde baslayan ve Sultan Abdulaziz doneminde artarak devam eden modernist/batili egitim reformlarinin, II. Abdulhamid doneminde zirveye ulastigi soylenebilir. Bu donemde, bir taraftan o zamana kadar duzensiz bir gelisim gosteren egitim islerini, merkezi bir sistem olusturarak duzene sokma faaliyetleri yurutulmus, diger taraftan da ulkenin her tarafinda okullar acilarak ucra koylere kadar toplumun kamusal egitime ulasmasina gayret edilmistir. XIX. yuzyilin ikinci yarisindan itibaren Osmanli topraklarinda hizla yayilan misyonerlerin hedef kitleleri arasinda sadece dogu kiliselerine bagli Ermeniler ve Rumlar yoktu. Osmanli topraklarinda belirli bolgelerde yasayan ve Musluman toplum icerisinde sayilip sayilmamalari eskiden beri tartisma konusu olmus, devlet otoritesine karsi genellikle itaatkâr olmayan Nusayriler ve Durziler gibi dini azinlik gruplar da misyonerlerin hedef kitleleri arasinda yer almistir. Misyonerlerin bu donemde ozellikle Nusayrilerin yogun olarak yasadigi bolgelerde hizli bir okullasma faaliyeti icerisine girdikleri gorulmektedir. Osmanli Devleti de buna karsi Nusayrilerin yasadigi hemen her yere okullar acmis ve bir egitim seferberligi baslatmistir. Bu calismada, Nusayrilerin merkezi olarak kabul edilen Lazkiye’de, II. Abdulhamid doneminde gerceklestirilen egitim faaliyetleri uzerinde durulmustur. Ayrica misyonerlerin Lazkiye’deki faaliyetleri ve bu faaliyetlerin Musluman ahali uzerindeki etkisine de deginilmistir. Osmanli Arsivinden elde edilen belgeler isiginda, Lazkiye’de acilan ve Hamidiye ismi verilen okullar, ogrenci sayilari ve muallimleri ile ilgili bilgilere yer verilmistir. Kisaca, Sultan II. Abdulhamid’in, misyonerlerin faaliyetlerine karsi, Osmanli tebaasi dini azinlik gruplarin, egitim yoluyla devlete bagliliklarini temin etme politikasi, Lazkiye ornegi uzerinden ortaya konmaya calisilmistir.
{"title":"II. Abdülhamid’in Kapsayıcı Eğitim Politikasına Bir Örnek: Lazkiye Nusayrileri ve Hamidiye Mektepleri","authors":"Sacit Uğuz","doi":"10.30613/CURESOSC.482614","DOIUrl":"https://doi.org/10.30613/CURESOSC.482614","url":null,"abstract":"Osmanli Devleti’nde, II. Mahmud doneminde baslayan ve Sultan Abdulaziz doneminde artarak devam eden modernist/batili egitim reformlarinin, II. Abdulhamid doneminde zirveye ulastigi soylenebilir. Bu donemde, bir taraftan o zamana kadar duzensiz bir gelisim gosteren egitim islerini, merkezi bir sistem olusturarak duzene sokma faaliyetleri yurutulmus, diger taraftan da ulkenin her tarafinda okullar acilarak ucra koylere kadar toplumun kamusal egitime ulasmasina gayret edilmistir. XIX. yuzyilin ikinci yarisindan itibaren Osmanli topraklarinda hizla yayilan misyonerlerin hedef kitleleri arasinda sadece dogu kiliselerine bagli Ermeniler ve Rumlar yoktu. Osmanli topraklarinda belirli bolgelerde yasayan ve Musluman toplum icerisinde sayilip sayilmamalari eskiden beri tartisma konusu olmus, devlet otoritesine karsi genellikle itaatkâr olmayan Nusayriler ve Durziler gibi dini azinlik gruplar da misyonerlerin hedef kitleleri arasinda yer almistir. Misyonerlerin bu donemde ozellikle Nusayrilerin yogun olarak yasadigi bolgelerde hizli bir okullasma faaliyeti icerisine girdikleri gorulmektedir. Osmanli Devleti de buna karsi Nusayrilerin yasadigi hemen her yere okullar acmis ve bir egitim seferberligi baslatmistir. Bu calismada, Nusayrilerin merkezi olarak kabul edilen Lazkiye’de, II. Abdulhamid doneminde gerceklestirilen egitim faaliyetleri uzerinde durulmustur. Ayrica misyonerlerin Lazkiye’deki faaliyetleri ve bu faaliyetlerin Musluman ahali uzerindeki etkisine de deginilmistir. Osmanli Arsivinden elde edilen belgeler isiginda, Lazkiye’de acilan ve Hamidiye ismi verilen okullar, ogrenci sayilari ve muallimleri ile ilgili bilgilere yer verilmistir. Kisaca, Sultan II. Abdulhamid’in, misyonerlerin faaliyetlerine karsi, Osmanli tebaasi dini azinlik gruplarin, egitim yoluyla devlete bagliliklarini temin etme politikasi, Lazkiye ornegi uzerinden ortaya konmaya calisilmistir.","PeriodicalId":344498,"journal":{"name":"Current Research in Social Sciences","volume":"23 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2019-05-31","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"131249162","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2019-05-31DOI: 10.30613/CURESOSC.446995
A. Özdal
Siyasetname tarzinda kaleme alinan eserler, gecmis donemlerin uygulamalari en cok ornek gosterilen hukumdarlari arasinda Hz. Omer’e oldukca ayricalikli bir konumu verirler. Ancak her bir yazarin Hz. Omer’i ele alis bicimi, eserinde ona yer verme sikligi ya da idealize edilen yonu farklilasmaktadir. Genel olarak bakildiginda Endulus’te kaleme alinan siyasetnamelerde ona cok daha fazla agirlik verildigi, oysa Iran ve Irak cografyasinda yazilanlarda bu agirlik oraninin dustugu gozlemlenir. Ibn Cemâa, eserinde hukumdar icin Hz. Omer’in uygulamalari isiginda bir yol haritasi cizer; o, yazarin gozunde rehberdir, ideal hukumdardir. Oysa Nizamu’l-Mulk, kendi deneyimlerinden yola cikarak ideal bir yonetim tarzi ortaya koyar. Onun Siyasetname’sindeki Hz. Omer, yalnizca savlarin desteklenmesi icin kendisine referans gonderilmek suretiyle sanki istismar edilen bir figurdur. Ibn Abdirrabih, Hz. Omer’i ekonomiye dair davranislariyla; Maverdi ve Şeyzeri, muhtesibin gorev sahasinda yer alan uygulamalariyla eserine dâhil etmeyi yegler. Turtusi, eserinin mufassal olmasina ragmen, daha cok Hz. Omer’in kisa anekdotlarini ve sozlerini zikreder. Neyrizi, eserinde onun davranis ve sozlerini ihtiva eden hususi bir bolum ayirmistir. Siyasetnamelerde Hz. Omer’in adaleti, sertligi (ayni zamanda halim yonu), duzen kuruculugu, teskilatciligi, teftis ediciligi, fiziksel ozellikleri ile sevdigi, nefret ettigi ya da hic umursamadigi huy ve davranislar uzerinde de durulmustur.
{"title":"SİYASETNAMELERDE ÇİZİLEN HZ. ÖMER İMAJI","authors":"A. Özdal","doi":"10.30613/CURESOSC.446995","DOIUrl":"https://doi.org/10.30613/CURESOSC.446995","url":null,"abstract":"Siyasetname tarzinda kaleme alinan eserler, gecmis donemlerin uygulamalari en cok ornek gosterilen hukumdarlari arasinda Hz. Omer’e oldukca ayricalikli bir konumu verirler. Ancak her bir yazarin Hz. Omer’i ele alis bicimi, eserinde ona yer verme sikligi ya da idealize edilen yonu farklilasmaktadir. Genel olarak bakildiginda Endulus’te kaleme alinan siyasetnamelerde ona cok daha fazla agirlik verildigi, oysa Iran ve Irak cografyasinda yazilanlarda bu agirlik oraninin dustugu gozlemlenir. Ibn Cemâa, eserinde hukumdar icin Hz. Omer’in uygulamalari isiginda bir yol haritasi cizer; o, yazarin gozunde rehberdir, ideal hukumdardir. Oysa Nizamu’l-Mulk, kendi deneyimlerinden yola cikarak ideal bir yonetim tarzi ortaya koyar. Onun Siyasetname’sindeki Hz. Omer, yalnizca savlarin desteklenmesi icin kendisine referans gonderilmek suretiyle sanki istismar edilen bir figurdur. Ibn Abdirrabih, Hz. Omer’i ekonomiye dair davranislariyla; Maverdi ve Şeyzeri, muhtesibin gorev sahasinda yer alan uygulamalariyla eserine dâhil etmeyi yegler. Turtusi, eserinin mufassal olmasina ragmen, daha cok Hz. Omer’in kisa anekdotlarini ve sozlerini zikreder. Neyrizi, eserinde onun davranis ve sozlerini ihtiva eden hususi bir bolum ayirmistir. Siyasetnamelerde Hz. Omer’in adaleti, sertligi (ayni zamanda halim yonu), duzen kuruculugu, teskilatciligi, teftis ediciligi, fiziksel ozellikleri ile sevdigi, nefret ettigi ya da hic umursamadigi huy ve davranislar uzerinde de durulmustur.","PeriodicalId":344498,"journal":{"name":"Current Research in Social Sciences","volume":"47 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2019-05-31","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"121546022","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2018-09-30DOI: 10.30613/CURESOSC.449190
Nurcan Kalkir
Konfucyus dunyanin en eski ve zengin medeniyetlerinden olan Cin kulturunun temel unsurlarindan biri olarak kabul edilir. Kendisi bu dunyaya yonelik bir felsefe gelistirmistir. Temel hedefi yasadigi donemdeki sosyal ve siyasal karisikliga bir cozum uretmektir. Soz konusu ozelligi nedeniyle Konfucyus felsefesi Cin’deki en etkili ekollerden bir tanesidir. Bu calisma, Konfucyus ekolu klasiklerinden biri olan ve onun dusunce yapisinin en acik sekilde gorulebilecegi Lunyǔ’den hareketle Konfucyus’un yonetim anlayisini konu edinmektedir. Calismada Konfucyus’un devlet yonetimine iliskin fikirleri bes ilke uzerinden ele alinmistir. Bu ilkeler toreye uymak, erdemli ve ahlakli olmak, ornek evlat olmak, bulunulan konuma uygun davranislar icinde olmak ve durustluktur. Soz konusu ilkeler birbiriyle siki bir iliski icindedir. Konfucyus bu ilkeler cercevesinde isleyecek bir devlet yonetiminin kadim duzeni yeniden kuracagina inanmistir. Buna gore toreye uymak, gelenegin devamini saglayacaktir. Ahlak, devlet yonetiminin kilavuzu olacaktir. Adina yakisir sekilde davranmak idarecilerin gorev ve sorumluluklarini belirleyecektir. Ana-babaya saygi ilkesine bagli yoneticiler halktan da saygi gorecektir. Durustluk ilkesi ise halkin guven ve itaatini garanti altina alacaktir.
{"title":"Lun Yü Üzerinden Konfuçyüs'ün Yönetim Anlayışı Üzerine Bir Analiz","authors":"Nurcan Kalkir","doi":"10.30613/CURESOSC.449190","DOIUrl":"https://doi.org/10.30613/CURESOSC.449190","url":null,"abstract":"Konfucyus dunyanin en eski ve zengin medeniyetlerinden olan Cin kulturunun temel unsurlarindan biri olarak kabul edilir. Kendisi bu dunyaya yonelik bir felsefe gelistirmistir. Temel hedefi yasadigi donemdeki sosyal ve siyasal karisikliga bir cozum uretmektir. Soz konusu ozelligi nedeniyle Konfucyus felsefesi Cin’deki en etkili ekollerden bir tanesidir. Bu calisma, Konfucyus ekolu klasiklerinden biri olan ve onun dusunce yapisinin en acik sekilde gorulebilecegi Lunyǔ’den hareketle Konfucyus’un yonetim anlayisini konu edinmektedir. Calismada Konfucyus’un devlet yonetimine iliskin fikirleri bes ilke uzerinden ele alinmistir. Bu ilkeler toreye uymak, erdemli ve ahlakli olmak, ornek evlat olmak, bulunulan konuma uygun davranislar icinde olmak ve durustluktur. Soz konusu ilkeler birbiriyle siki bir iliski icindedir. Konfucyus bu ilkeler cercevesinde isleyecek bir devlet yonetiminin kadim duzeni yeniden kuracagina inanmistir. Buna gore toreye uymak, gelenegin devamini saglayacaktir. Ahlak, devlet yonetiminin kilavuzu olacaktir. Adina yakisir sekilde davranmak idarecilerin gorev ve sorumluluklarini belirleyecektir. Ana-babaya saygi ilkesine bagli yoneticiler halktan da saygi gorecektir. Durustluk ilkesi ise halkin guven ve itaatini garanti altina alacaktir.","PeriodicalId":344498,"journal":{"name":"Current Research in Social Sciences","volume":"29 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2018-09-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"134006452","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2018-09-30DOI: 10.30613/CURESOSC.448473
Sedat Bilinir
Calismanin sinirlarini olusturan 636-1098 yillari arasi, kaynaklarda Lazkiye hakkinda detayli bilgilerin bulunmadigi bir donemdir. Bu bolge hakkinda bilgi verilirken, Suriye’nin (Bilâd-i Şam) kuzey ya da guney bolgesi seklinde ifadeler gecmekte ancak sehir isimleri cok nadir kullanilmaktadir. Hatta verilen bu sehir isimleri arasinda da yalnizca bolgenin buyuk bir kac sehri zikredilmektedir. Bu durum Lazkiye hakkinda detayli bilgi toplanmasini guclestiren bir durum olmustur. Ayrica verilen bilgiler de cok yuzeysel, genel cografi bilgilerden ibarettir. Hangi donemde kimin elinde bulunduguna dair ise kesin bilgiler bulunamamaktadir. Bu sebeple bolgede faaliyette bulunan devletlerin aralarindaki iliskilere ve siyasi durumlarina bakarak tespitler yapilmaya calisildi. Bu baglamda Lazkiye ile ilgili bolgede yasanan gelismeler temel alinarak hâkimiyet cizelgesi olusturulmaya calisilmis ve bu surecte Lazkiye’nin nasil bir degisim gecirdigini gormek amaclanmistir. Bu surecte Lazkiye; Bizans, Fâtimi, Abbasi, Tolunoglu, Ihsidi, Selcuklu Devletleri ve zaman zaman da yerli Arap kabilelerinin kontrolune gecmistir. Hacli kontrolune kadar Lazkiye’nin siyasi, iktisadi ve sosyo-kulturel olarak nasil bir surec gecirdigi ana kaynaklar isiginda verilmeye calisilmistir.
{"title":"Lazkiye’de İslâm Fethinden Haçlı Kontrolüne Kadar Geçen Hâkimiyet Süreci (636-1098)","authors":"Sedat Bilinir","doi":"10.30613/CURESOSC.448473","DOIUrl":"https://doi.org/10.30613/CURESOSC.448473","url":null,"abstract":"Calismanin sinirlarini olusturan 636-1098 yillari arasi, kaynaklarda Lazkiye hakkinda detayli bilgilerin bulunmadigi bir donemdir. Bu bolge hakkinda bilgi verilirken, Suriye’nin (Bilâd-i Şam) kuzey ya da guney bolgesi seklinde ifadeler gecmekte ancak sehir isimleri cok nadir kullanilmaktadir. Hatta verilen bu sehir isimleri arasinda da yalnizca bolgenin buyuk bir kac sehri zikredilmektedir. Bu durum Lazkiye hakkinda detayli bilgi toplanmasini guclestiren bir durum olmustur. Ayrica verilen bilgiler de cok yuzeysel, genel cografi bilgilerden ibarettir. Hangi donemde kimin elinde bulunduguna dair ise kesin bilgiler bulunamamaktadir. Bu sebeple bolgede faaliyette bulunan devletlerin aralarindaki iliskilere ve siyasi durumlarina bakarak tespitler yapilmaya calisildi. Bu baglamda Lazkiye ile ilgili bolgede yasanan gelismeler temel alinarak hâkimiyet cizelgesi olusturulmaya calisilmis ve bu surecte Lazkiye’nin nasil bir degisim gecirdigini gormek amaclanmistir. Bu surecte Lazkiye; Bizans, Fâtimi, Abbasi, Tolunoglu, Ihsidi, Selcuklu Devletleri ve zaman zaman da yerli Arap kabilelerinin kontrolune gecmistir. Hacli kontrolune kadar Lazkiye’nin siyasi, iktisadi ve sosyo-kulturel olarak nasil bir surec gecirdigi ana kaynaklar isiginda verilmeye calisilmistir.","PeriodicalId":344498,"journal":{"name":"Current Research in Social Sciences","volume":"1 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2018-09-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"130620813","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2018-09-30DOI: 10.30613/curesosc.449787
Yasemin Ulutürk
20. yuzyilda gundeme gelen modernizm akimi, bilim ve teknolojide yasanan onemli degisimlerle birlikte gerceklik algisinin nesnelligini yitirmesi neticesinde ortaya cikar. Gerceklik anlayisindaki bu degisimin etkileri bilim ve teknoloji ile sinirli kalmaz, sanata ve edebiyata da yansir. Edebiyatin en onemli turlerinden biri olan roman ise ortaya ciktigi andan itibaren edebiyat dunyasi tarafindan degisimlerin somutlastigi bir zemin olarak gorulur. Modernist roman da bu etkilesimin bir tezahurudur. Turk romaninda var olan geleneksel anlayisi son derece fazla tesir altinda birakan modernizm, kimi romanlarda gelenekseli tamamen ortadan kaldirirken kimilerinde geleneksel unsurlari kendisine bir zenginlik olarak gorur ve romani onlardan izole etmeye kalkmaz. Alev Alatli'nin Yaseminler Tuter mi, Hâlâ? adli romani ise zaman, anlatim teknikleri, anlatici ve bakis acisi bakimindan geleneksel yaklasimi bunyesinde barindirmaya devam eden modernist kurgulu tarihi romanlardan biridir. Biz de bu calismamizda modernist kurgulu olan bu romani, geleneksellikten uzaklasmadigini ortaya koymak adina soz konusu unsurlar bakimindan incelemeye calisacagiz.
{"title":"Modernist Kurguda Klasik Gerçekçi / Geleneksel Romanın İzleri: Yaseminler Tüter mi, Hâlâ?","authors":"Yasemin Ulutürk","doi":"10.30613/curesosc.449787","DOIUrl":"https://doi.org/10.30613/curesosc.449787","url":null,"abstract":"20. yuzyilda gundeme gelen modernizm akimi, bilim ve teknolojide yasanan onemli degisimlerle birlikte gerceklik algisinin nesnelligini yitirmesi neticesinde ortaya cikar. Gerceklik anlayisindaki bu degisimin etkileri bilim ve teknoloji ile sinirli kalmaz, sanata ve edebiyata da yansir. Edebiyatin en onemli turlerinden biri olan roman ise ortaya ciktigi andan itibaren edebiyat dunyasi tarafindan degisimlerin somutlastigi bir zemin olarak gorulur. Modernist roman da bu etkilesimin bir tezahurudur. Turk romaninda var olan geleneksel anlayisi son derece fazla tesir altinda birakan modernizm, kimi romanlarda gelenekseli tamamen ortadan kaldirirken kimilerinde geleneksel unsurlari kendisine bir zenginlik olarak gorur ve romani onlardan izole etmeye kalkmaz. Alev Alatli'nin Yaseminler Tuter mi, Hâlâ? adli romani ise zaman, anlatim teknikleri, anlatici ve bakis acisi bakimindan geleneksel yaklasimi bunyesinde barindirmaya devam eden modernist kurgulu tarihi romanlardan biridir. Biz de bu calismamizda modernist kurgulu olan bu romani, geleneksellikten uzaklasmadigini ortaya koymak adina soz konusu unsurlar bakimindan incelemeye calisacagiz.","PeriodicalId":344498,"journal":{"name":"Current Research in Social Sciences","volume":"1 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2018-09-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"132329340","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2018-05-31DOI: 10.30613/CURESOSC.378441
Atıl Cem Çiçek
Ikinci Dunya Savasi sonrasi degisen dunya denklemine ic gelismelerin de eklenmesiyle Turkiye’de cok partili siyasal hayata gecis sureci baslamistir. Yurutulmeye baslanan bu surecin en onemli olaylarindan birisi Cumhurbaskani Ismet Inonu tarafindan yayinlanan 12 Temmuz Beyannamesi’dir. 11 Temmuz gunu radyodan okunan beyanname, bir gun sonra da basina verilmis ve siyasal hayatimizda yerini 12 Temmuz Beyannamesi olarak almistir. Iktidar ve muhalefet iliskilerinin iyice gerildigi, cok partili siyasal hayatin tikaniklik yasadigi bir donemde kaleme alinan bildiri, adeta cok partili siyasal hayatin ‘garanti belgesi’ niteligindedir. Iktidar ve muhalefet temsilcileri ile yapilan bir dizi gorusme sonucu Inonu tarafindan olusturulan beyanname, verdigi donemsel mesajlar ile demokrasi tarihimizdeki yerini almistir. Beyanname, ozellikle cok partili siyasal hayatin devamliligi acisindan oneme sahiptir. Tarihsel baglam ile degerlendirildiginde beyannamenin onemi ortaya cikmaktadir. Yapilan analiz sonucunda beyannamenin hem iktidar hem de muhalefete mesajlar icerdigi, otoriteyi pekistirmeye yonelik oldugu ve cok partili siyasal hayattan yana tavir alindigini gosterdigi soylenebilir. Calismanin amaci da bu beyannamenin siyasal ve tarihsel baglama bagli kalinarak aciklanmasindan olusmaktadir. Bu aciklama yapilirken nitel arastirma yontemlerinden olan soylem analizi kullanilmistir.
{"title":"TÜRKİYE’DE ÇOK PARTİLİ SİYASAL HAYATIN ‘GARANTİ BELGESİ’: 12 TEMMUZ BEYANNAMESİ’NİN SÖYLEM ANALİZİ","authors":"Atıl Cem Çiçek","doi":"10.30613/CURESOSC.378441","DOIUrl":"https://doi.org/10.30613/CURESOSC.378441","url":null,"abstract":"Ikinci Dunya Savasi sonrasi degisen dunya denklemine ic gelismelerin de eklenmesiyle Turkiye’de cok partili siyasal hayata gecis sureci baslamistir. Yurutulmeye baslanan bu surecin en onemli olaylarindan birisi Cumhurbaskani Ismet Inonu tarafindan yayinlanan 12 Temmuz Beyannamesi’dir. 11 Temmuz gunu radyodan okunan beyanname, bir gun sonra da basina verilmis ve siyasal hayatimizda yerini 12 Temmuz Beyannamesi olarak almistir. Iktidar ve muhalefet iliskilerinin iyice gerildigi, cok partili siyasal hayatin tikaniklik yasadigi bir donemde kaleme alinan bildiri, adeta cok partili siyasal hayatin ‘garanti belgesi’ niteligindedir. Iktidar ve muhalefet temsilcileri ile yapilan bir dizi gorusme sonucu Inonu tarafindan olusturulan beyanname, verdigi donemsel mesajlar ile demokrasi tarihimizdeki yerini almistir. Beyanname, ozellikle cok partili siyasal hayatin devamliligi acisindan oneme sahiptir. Tarihsel baglam ile degerlendirildiginde beyannamenin onemi ortaya cikmaktadir. Yapilan analiz sonucunda beyannamenin hem iktidar hem de muhalefete mesajlar icerdigi, otoriteyi pekistirmeye yonelik oldugu ve cok partili siyasal hayattan yana tavir alindigini gosterdigi soylenebilir. Calismanin amaci da bu beyannamenin siyasal ve tarihsel baglama bagli kalinarak aciklanmasindan olusmaktadir. Bu aciklama yapilirken nitel arastirma yontemlerinden olan soylem analizi kullanilmistir.","PeriodicalId":344498,"journal":{"name":"Current Research in Social Sciences","volume":"43 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2018-05-31","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"130224454","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2018-05-31DOI: 10.30613/CURESOSC.389964
Yakup Karataş
Bu Savaslar ve ozellikle dunya savaslari toplumlar ve kurumlar uzerinde cok ciddi tahribat yapan sureclerdir. Bilhassa I. Dunya Savasi kuresel ittifak sistemlerinin karsi karsiya geldigi ilk orneklerden olarak dunya tarihi acisindan o zamana dek benzeri gorulmemis felaketlere yol acmistir. Siyaset, demografi, sehirlesme ve iskân gibi pek cok alanda bir donum noktasi olarak ele alinan bu buyuk hadisenin demografik boyutunun buyuklugunun, yasanan gocler ve olumlerle birlikte daha iyi anlasilacagi aciktir. Bugune dek yapilan pek cok nicel degerlendirme bu mevzuya isik tutmustur. Kaybin sayisal olarak tespit edilebilmesi icin nufusun ve goc vetiresinin rakamlarla ele alinmasi da bir zorunluluktur. Isgal ve istila durumlarinda mustevli gucler isgal ettikleri bolgelerin nufus ve tapu gibi kayitlarini da ya imha etmis ya da beraberlerinde ulkelerine goturmuslerdir. Bu calismada arsiv belgelerinin isiginda, I. Dunya Savasi sirasinda Erzurum Vilayetinin nufusu ile ilgili tespit ve mulahazalara yer verilecektir. Zira yuz yil once cografi olarak Dogu Anadolu’nun onemli bir kismini teskil eden Erzurum Vilayeti, ihtiva ettigi sancaklariyla birlikte isgal ve istila edilmis, ahali ve sehir ciddi kayiplar yasamisti. Bu vesile ile nufus gibi -Ermeni iddialari da goz onunde bulunduruldugunda- onemli bir tartisma sahasinda ortaya konan belgelerle Erzurum’daki demografik hareketlilikler incelenecektir. Basbakanlik Osmanli Arsivi kapsaminda bulunan Dâhiliye Nezareti’nin Sicill-i Nufus, Şifre ve Idare-i Umumiye gibi fonlarindan elde edilen verilerle Erzurum vilayeti ve bagli sancaklarin savas oncesi ve sonrasindaki demografik yapisi uzerinde durulacaktir. Netice itibariyle hem savasin tahripkâr etkileri bir kez daha ortaya konmus hem de Erzurum gibi ozel bir bolgenin savastan nasil etkilendigi aydinlatilmis olacaktir.
{"title":"I. Dünya Savaşı’nda Erzurum Vilayetinin Demografisine Dair Tespitler","authors":"Yakup Karataş","doi":"10.30613/CURESOSC.389964","DOIUrl":"https://doi.org/10.30613/CURESOSC.389964","url":null,"abstract":"Bu Savaslar ve ozellikle dunya savaslari toplumlar ve kurumlar uzerinde cok ciddi tahribat yapan sureclerdir. Bilhassa I. Dunya Savasi kuresel ittifak sistemlerinin karsi karsiya geldigi ilk orneklerden olarak dunya tarihi acisindan o zamana dek benzeri gorulmemis felaketlere yol acmistir. Siyaset, demografi, sehirlesme ve iskân gibi pek cok alanda bir donum noktasi olarak ele alinan bu buyuk hadisenin demografik boyutunun buyuklugunun, yasanan gocler ve olumlerle birlikte daha iyi anlasilacagi aciktir. Bugune dek yapilan pek cok nicel degerlendirme bu mevzuya isik tutmustur. Kaybin sayisal olarak tespit edilebilmesi icin nufusun ve goc vetiresinin rakamlarla ele alinmasi da bir zorunluluktur. Isgal ve istila durumlarinda mustevli gucler isgal ettikleri bolgelerin nufus ve tapu gibi kayitlarini da ya imha etmis ya da beraberlerinde ulkelerine goturmuslerdir. Bu calismada arsiv belgelerinin isiginda, I. Dunya Savasi sirasinda Erzurum Vilayetinin nufusu ile ilgili tespit ve mulahazalara yer verilecektir. Zira yuz yil once cografi olarak Dogu Anadolu’nun onemli bir kismini teskil eden Erzurum Vilayeti, ihtiva ettigi sancaklariyla birlikte isgal ve istila edilmis, ahali ve sehir ciddi kayiplar yasamisti. Bu vesile ile nufus gibi -Ermeni iddialari da goz onunde bulunduruldugunda- onemli bir tartisma sahasinda ortaya konan belgelerle Erzurum’daki demografik hareketlilikler incelenecektir. Basbakanlik Osmanli Arsivi kapsaminda bulunan Dâhiliye Nezareti’nin Sicill-i Nufus, Şifre ve Idare-i Umumiye gibi fonlarindan elde edilen verilerle Erzurum vilayeti ve bagli sancaklarin savas oncesi ve sonrasindaki demografik yapisi uzerinde durulacaktir. Netice itibariyle hem savasin tahripkâr etkileri bir kez daha ortaya konmus hem de Erzurum gibi ozel bir bolgenin savastan nasil etkilendigi aydinlatilmis olacaktir.","PeriodicalId":344498,"journal":{"name":"Current Research in Social Sciences","volume":"240 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2018-05-31","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"117108127","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2018-05-31DOI: 10.30613/curesosc.395551
Alpay Gezer
Bircok hikâyesinde gerek ana gerekse yan tema olarak askin cesitli yonlerini ele alan Ayse Kilimci, aski sadece kadin – erkek arasindaki bir duygu cercevesinden isler. O, aski iyi ve guzel olan butun eylemlerin basat unsuru olarak gorur. Cevresinde aska dair yasananlara elestirel bir gozle bakan yazar, askin giderek tek kisilik bir hadiseye donustugune sahit olsa da aska inancini kaybetmez. Kendi perspektifinden kimi zaman askin ne oldugunu, kimi zaman da askin ne olmadigini basarili bir sekilde anlatan yazar, orijinal metaforlarla cok genis bir cerceve cizmistir. Hikâyelerinde yer yer sembolik karakterlere de yer veren, metaforik ve ironik bir sese sahip olan yazar, toplumsal gercekci bir bakis acisiyla kaleme aldigi hikâyelerinde askin buyusunu hep yakalamistir. Soyut bir kavram olan aski anlatabilmek icin somut kavramlardan hareket etmek pek tabiidir. Benzetmenin temel mantiginda olan sey de budur. Zayif (soyut)’tan, kuvvetliye (somuta) dogru bir yonelis mecaza ait unsurlarda soz konusudur. Bunun yaninda soyut bir kavrami anlatmak icin daha az soyut bir kavrama da gonderme yapilabilir. Bu minvalde Kilimci, cok genis ve derin anlamlar iceren ask kavramini musahhas bir hale getirebilmek icin metaforu bir manivela gibi kullanmistir. Kilimci, ask kavramini metaforlarla ifade ederken yazar sorumlulugunu elden birakmamistir. Metaforun orttugu o karanlik yuzden haberdardir. Metafor bir dusunceyi, bir hususu, bir noktayi genisletip acik ve belirgin bir hale getirirken konuya objektif olarak yaklasmamizi saglayabilecek kimi noktalari gorunmez kilmaktadir. Bu durumun farkinda olan Kilimci, metaforlarla parlattigi kavramlarin karanlikta kalan yonlerini kimi zaman ironilerle kimi zaman da baska metaforlarla aydinlatarak okurun saglikli bir degerlendirme yapmasina imkân tanimistir. Bu calismada Ayse Kilimci’nin hikâyelerinde, kadim bir tema olan aski soyut alandan somut alana aktarirken kullandigi metaforlar tespit edilmistir. Akabinde tespit edilen bu metaforlardan hareketle yazarin ask olgusuna bakisindaki metaforik zenginlik ve renklilik ortaya konulmustur.
{"title":"Metafor Kavramı Çerçevesinde Ayşe Kilimci’nin Hikâyelerinde Aşk Olgusu","authors":"Alpay Gezer","doi":"10.30613/curesosc.395551","DOIUrl":"https://doi.org/10.30613/curesosc.395551","url":null,"abstract":"Bircok hikâyesinde gerek ana gerekse yan tema olarak askin cesitli yonlerini ele alan Ayse Kilimci, aski sadece kadin – erkek arasindaki bir duygu cercevesinden isler. O, aski iyi ve guzel olan butun eylemlerin basat unsuru olarak gorur. Cevresinde aska dair yasananlara elestirel bir gozle bakan yazar, askin giderek tek kisilik bir hadiseye donustugune sahit olsa da aska inancini kaybetmez. Kendi perspektifinden kimi zaman askin ne oldugunu, kimi zaman da askin ne olmadigini basarili bir sekilde anlatan yazar, orijinal metaforlarla cok genis bir cerceve cizmistir. Hikâyelerinde yer yer sembolik karakterlere de yer veren, metaforik ve ironik bir sese sahip olan yazar, toplumsal gercekci bir bakis acisiyla kaleme aldigi hikâyelerinde askin buyusunu hep yakalamistir. Soyut bir kavram olan aski anlatabilmek icin somut kavramlardan hareket etmek pek tabiidir. Benzetmenin temel mantiginda olan sey de budur. Zayif (soyut)’tan, kuvvetliye (somuta) dogru bir yonelis mecaza ait unsurlarda soz konusudur. Bunun yaninda soyut bir kavrami anlatmak icin daha az soyut bir kavrama da gonderme yapilabilir. Bu minvalde Kilimci, cok genis ve derin anlamlar iceren ask kavramini musahhas bir hale getirebilmek icin metaforu bir manivela gibi kullanmistir. Kilimci, ask kavramini metaforlarla ifade ederken yazar sorumlulugunu elden birakmamistir. Metaforun orttugu o karanlik yuzden haberdardir. Metafor bir dusunceyi, bir hususu, bir noktayi genisletip acik ve belirgin bir hale getirirken konuya objektif olarak yaklasmamizi saglayabilecek kimi noktalari gorunmez kilmaktadir. Bu durumun farkinda olan Kilimci, metaforlarla parlattigi kavramlarin karanlikta kalan yonlerini kimi zaman ironilerle kimi zaman da baska metaforlarla aydinlatarak okurun saglikli bir degerlendirme yapmasina imkân tanimistir. Bu calismada Ayse Kilimci’nin hikâyelerinde, kadim bir tema olan aski soyut alandan somut alana aktarirken kullandigi metaforlar tespit edilmistir. Akabinde tespit edilen bu metaforlardan hareketle yazarin ask olgusuna bakisindaki metaforik zenginlik ve renklilik ortaya konulmustur.","PeriodicalId":344498,"journal":{"name":"Current Research in Social Sciences","volume":"46 7","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2018-05-31","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"114105063","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2018-05-31DOI: 10.30613/CURESOSC.396102
B. Köse
Ticaret ve seyahat guzergâhlarinda yer alan merkezler tarih boyunca onemini korumustur. Liman sehirleri, tarihi yollarin kavsak noktalari ve baskentler bu guzergâhlarin mutlak ugrak yerleri olarak gelisme kaydetmislerdir. Gerek devletlerin tarihi yollari elde etme tutkusu gerekse tuccar veya gezginlerin merak duygusu, bu merkezlerle alakali bilgilerin bize kadar ulasmasina zemin hazirlamistir. Bu anlamda onemli liman sehri olan Trabzon’dan Tebriz’e uzanan tarihi kervan yolunun birinci asamasi sayabilecegimiz Trabzon, Torul, Gumushane, Bayburt ve Erzurum kismi, donem donem gezginlerin notlarina konu olmustur. Bu gezginler daha cok ortacagda seyahat sebebi olan ya ticaret maksadiyla ya da elcilik goreviyle yola cikan kisilerdi. Biz, onlarin musahede edip veya duyup aktardiklari bilgilerden donemin siyasi hâkimleri, Turklerin bolgeye yonelik faaliyetleri ve bolgenin kulturel yapisina dair onemli malumatlar elde edebilmekteyiz. Bu makale, Trabzon ve Erzurum’u gormus olan ortacagin seyyahlari, tuccarlari veya elcilerinin bize ulasan notlarina dayanarak Trabzon-Erzurum guzergâhinin siyasi, ekonomik ve cografi durumunu ortaya koymaktadir.
{"title":"ORTAÇAĞ SEYAHATNAMELERİNDE TRABZON-ERZURUM GÜZERGÂHI","authors":"B. Köse","doi":"10.30613/CURESOSC.396102","DOIUrl":"https://doi.org/10.30613/CURESOSC.396102","url":null,"abstract":"Ticaret ve seyahat guzergâhlarinda yer alan merkezler tarih boyunca onemini korumustur. Liman sehirleri, tarihi yollarin kavsak noktalari ve baskentler bu guzergâhlarin mutlak ugrak yerleri olarak gelisme kaydetmislerdir. Gerek devletlerin tarihi yollari elde etme tutkusu gerekse tuccar veya gezginlerin merak duygusu, bu merkezlerle alakali bilgilerin bize kadar ulasmasina zemin hazirlamistir. Bu anlamda onemli liman sehri olan Trabzon’dan Tebriz’e uzanan tarihi kervan yolunun birinci asamasi sayabilecegimiz Trabzon, Torul, Gumushane, Bayburt ve Erzurum kismi, donem donem gezginlerin notlarina konu olmustur. Bu gezginler daha cok ortacagda seyahat sebebi olan ya ticaret maksadiyla ya da elcilik goreviyle yola cikan kisilerdi. Biz, onlarin musahede edip veya duyup aktardiklari bilgilerden donemin siyasi hâkimleri, Turklerin bolgeye yonelik faaliyetleri ve bolgenin kulturel yapisina dair onemli malumatlar elde edebilmekteyiz. Bu makale, Trabzon ve Erzurum’u gormus olan ortacagin seyyahlari, tuccarlari veya elcilerinin bize ulasan notlarina dayanarak Trabzon-Erzurum guzergâhinin siyasi, ekonomik ve cografi durumunu ortaya koymaktadir.","PeriodicalId":344498,"journal":{"name":"Current Research in Social Sciences","volume":"89 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2018-05-31","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"127201990","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}