Bu çalışma İzmir anakent örneğinde kentsel dönüşüm projelerinin ve uygulama süreçlerinin cemevleri üzerine olan etkisine odaklanmaktadır. Çalışmanın temel neoliberal kentleşmenin cemevlerinin üretimini ve inşasını zorlaştırdığı yönündedir. Çalışma, cemevlerinin kuruluş öyküsüne odaklanmakta; geçmiş dönem ile güncel kentleşme dinamiklerinin cemevinin üretimi açısından gösterdiği farklılaşmaya dikkat çekmektedir. Ayrıca Aleviliğin kamusal görünürlüğünün sembolik ve simgesel yeni mekânları olarak cemevlerinin ortaya çıkış nedenleri tarihsel bağlamıyla ele alınmakta ve temsil mekânı olarak değişen anlamına dikkat çekilmektedir. Çalışmanın saha bulguları 2000 yılı öncesinde göç ve hızlı kentleşmenin beraberinde getirdiği enformel dayanışma ilişkilerinin cemevi için gerekli maddi ve sosyal kaynakları mümkün kıldığını ancak yeni kentleşme modeli ile beraber bu maddi ve sosyal kaynakların işlevsiz kaldığını göstermektedir. Kent toprağının metalaşmasıyla artan piyasa baskısı, kentsel dönüşüm projelerinin çoğunlukla merkezi hükümet kanallarıyla gerçekleştirilmesi ve muhafazakâr kent inşasına dönük güçlenen ulusal siyasetin varlığı gibi gelişmeler altında söz konusu bu maddi ve sosyal sermaye kaynaklarının işlevsiz kaldığını, cemevlerinin üretiminin zorlaştığını ortaya koymaktadır.
{"title":"The impacts of Urban Renewal Processes on Cemevies in İzmir","authors":"Gülcan Kaygusuz, İrfan Kaygalak","doi":"10.33688/aucbd.1287413","DOIUrl":"https://doi.org/10.33688/aucbd.1287413","url":null,"abstract":"Bu çalışma İzmir anakent örneğinde kentsel dönüşüm projelerinin ve uygulama süreçlerinin cemevleri üzerine olan etkisine odaklanmaktadır. Çalışmanın temel neoliberal kentleşmenin cemevlerinin üretimini ve inşasını zorlaştırdığı yönündedir. Çalışma, cemevlerinin kuruluş öyküsüne odaklanmakta; geçmiş dönem ile güncel kentleşme dinamiklerinin cemevinin üretimi açısından gösterdiği farklılaşmaya dikkat çekmektedir. Ayrıca Aleviliğin kamusal görünürlüğünün sembolik ve simgesel yeni mekânları olarak cemevlerinin ortaya çıkış nedenleri tarihsel bağlamıyla ele alınmakta ve temsil mekânı olarak değişen anlamına dikkat çekilmektedir. Çalışmanın saha bulguları 2000 yılı öncesinde göç ve hızlı kentleşmenin beraberinde getirdiği enformel dayanışma ilişkilerinin cemevi için gerekli maddi ve sosyal kaynakları mümkün kıldığını ancak yeni kentleşme modeli ile beraber bu maddi ve sosyal kaynakların işlevsiz kaldığını göstermektedir. Kent toprağının metalaşmasıyla artan piyasa baskısı, kentsel dönüşüm projelerinin çoğunlukla merkezi hükümet kanallarıyla gerçekleştirilmesi ve muhafazakâr kent inşasına dönük güçlenen ulusal siyasetin varlığı gibi gelişmeler altında söz konusu bu maddi ve sosyal sermaye kaynaklarının işlevsiz kaldığını, cemevlerinin üretiminin zorlaştığını ortaya koymaktadır.","PeriodicalId":346017,"journal":{"name":"Coğrafi Bilimler Dergisi","volume":"49 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-10-23","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139315100","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Bodrum Peninsula, which developed under the influence of the extensional tectonic regime in the west of the Anatolian plate, is one of the areas where indicators reflecting relative sea-level changes are seen above the present sea level. These indicators appear in different types throughout the peninsula. This study examined shorelines from sea level to +2.6 m at 6 locations on the southern coast of the Bodrum Peninsula. Suitable indicators for dating were found at two different locations in the study area, and two relative sea-level indicators using mollusk shells were dated by radiocarbon method. One of the indicators is a +1.3 m high beach deposit at Gerenkuyu and was dated to 2678.5±79.5 yr BP. The other indicator is a +1.2 m high beach deposit at Gerindere, which is thought to be compatible with the tidal notch and dated to 2241±88 yr BP. Based on the age data and the reliability of tidal notches as a shoreline indicator, the uplift rate of this indicator in Gerindere for the last 2241±88 years has been calculated to be 0.53 mm/yr.
{"title":"Holocene Relative Sea-Level Changes Along the Southern Coast of Bodrum Peninsula, SW Anatolia","authors":"Rahime ZOBU, Uğur DOĞAN","doi":"10.33688/aucbd.1346327","DOIUrl":"https://doi.org/10.33688/aucbd.1346327","url":null,"abstract":"Bodrum Peninsula, which developed under the influence of the extensional tectonic regime in the west of the Anatolian plate, is one of the areas where indicators reflecting relative sea-level changes are seen above the present sea level. These indicators appear in different types throughout the peninsula. This study examined shorelines from sea level to +2.6 m at 6 locations on the southern coast of the Bodrum Peninsula. Suitable indicators for dating were found at two different locations in the study area, and two relative sea-level indicators using mollusk shells were dated by radiocarbon method. One of the indicators is a +1.3 m high beach deposit at Gerenkuyu and was dated to 2678.5±79.5 yr BP. The other indicator is a +1.2 m high beach deposit at Gerindere, which is thought to be compatible with the tidal notch and dated to 2241±88 yr BP. Based on the age data and the reliability of tidal notches as a shoreline indicator, the uplift rate of this indicator in Gerindere for the last 2241±88 years has been calculated to be 0.53 mm/yr.","PeriodicalId":346017,"journal":{"name":"Coğrafi Bilimler Dergisi","volume":"22 S10","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-10-19","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"135778947","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
İlişkililik ve Bölgesel Çeşitlenme konusu son 15 yılda ekonomik coğrafya ve bölgesel kalkınma alanında en çok tartışılan konuların başında gelmektedir. Bu iki kavram, bir yandan bölgelerin büyümesinin ve farklı ekonomik faaliyetlere çeşitlenmesinin nedenlerini/kaynaklarını açıklarken, öbür yandan endüstriyel gelişmenin mekansal olarak bölgelerde nasıl ortaya çıktığını ve zaman içerisinde nasıl değiştiğini ve dallandığını ortaya koymaktadır. Bu çalışma kapsamında evrimsel ekonomik coğrafya literatüründe giderek ön plana çıkan İlişkililik konsepti bağlamında Türkiye’de illerin ilişkili çeşitlilik ve bölgesel çeşitlenme dinamiklerinin incelenmesi amaçlanmıştır. 2012-2017 dönemi için illere ait ürün bazında ihracat verilerinin kullanıldığı çalışmada entropi yöntemiyle ilişkili ve ilişkisiz çeşitlilik endeksleri hesaplanmıştır. Analiz sonuçlarına göre ilişkili ve ilişkisiz çeşitlilik değerleri bakımından iller arasında önemli heterojenlik gözlemlenmekle birlikte metropollerin hem ilişkili hem de ilişkisiz çeşitlilik bakımından yüksek değerlere sahip olduğu görülmüştür. Ayrıca 2012-2017 periyodu için Türkiye’de illerin ihracat portföyünün çeşitlenme karakteristiği incelenmiş olup illerin ağırlıkla mevcut üretken yapısı ile ilişkili ürünlere doğru çeşitlenme eğilimi olduğuna yönelik ampirik bulgular elde edilmiştir. Çalışmanın sonuçları, Türkiye’nin bölgesel kalkınma politikası ve akıllı uzmanlaşma stratejileri için önemli ipuçları sağlamaktadır.
{"title":"An Empirical Analysis on the Related Variety Dynamics of Regions in Turkey from the Perspective of Evolutionary Economic Geography","authors":"Leventcan GÜLTEKİN, Nuri YAVAN, Zühal KURUL","doi":"10.33688/aucbd.1354132","DOIUrl":"https://doi.org/10.33688/aucbd.1354132","url":null,"abstract":"İlişkililik ve Bölgesel Çeşitlenme konusu son 15 yılda ekonomik coğrafya ve bölgesel kalkınma alanında en çok tartışılan konuların başında gelmektedir. Bu iki kavram, bir yandan bölgelerin büyümesinin ve farklı ekonomik faaliyetlere çeşitlenmesinin nedenlerini/kaynaklarını açıklarken, öbür yandan endüstriyel gelişmenin mekansal olarak bölgelerde nasıl ortaya çıktığını ve zaman içerisinde nasıl değiştiğini ve dallandığını ortaya koymaktadır. Bu çalışma kapsamında evrimsel ekonomik coğrafya literatüründe giderek ön plana çıkan İlişkililik konsepti bağlamında Türkiye’de illerin ilişkili çeşitlilik ve bölgesel çeşitlenme dinamiklerinin incelenmesi amaçlanmıştır. 2012-2017 dönemi için illere ait ürün bazında ihracat verilerinin kullanıldığı çalışmada entropi yöntemiyle ilişkili ve ilişkisiz çeşitlilik endeksleri hesaplanmıştır. Analiz sonuçlarına göre ilişkili ve ilişkisiz çeşitlilik değerleri bakımından iller arasında önemli heterojenlik gözlemlenmekle birlikte metropollerin hem ilişkili hem de ilişkisiz çeşitlilik bakımından yüksek değerlere sahip olduğu görülmüştür. Ayrıca 2012-2017 periyodu için Türkiye’de illerin ihracat portföyünün çeşitlenme karakteristiği incelenmiş olup illerin ağırlıkla mevcut üretken yapısı ile ilişkili ürünlere doğru çeşitlenme eğilimi olduğuna yönelik ampirik bulgular elde edilmiştir. Çalışmanın sonuçları, Türkiye’nin bölgesel kalkınma politikası ve akıllı uzmanlaşma stratejileri için önemli ipuçları sağlamaktadır.","PeriodicalId":346017,"journal":{"name":"Coğrafi Bilimler Dergisi","volume":"26 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-10-11","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"136253351","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Batı Karadeniz Bölümü ile İç Anadolu Bölgesi arasındaki geçiş kuşağında bulunan saha, tektonik oluşumlu bir depresyon alanıdır. Araştırma alanının orta kesimindeki depresyon tabanı ve yakın çevresi, kuzeyden Köroğlu, güneyden Sündiken dağlarıyla sınırlandırılmıştır. İnceleme alanının çevresine göre farklı bir ekosisteme sahip olması, araştırma alanı olarak seçilmesindeki en önemli faktörü oluşturmuştur. Araştırmanın amacı; sahanın tarımsal arazi kullanımını ortaya çıkarmak ve kalkınması yönünde kararlar geliştirerek planlama önerileri sunmaktır. Çalışmada karma araştırma yöntemi kullanılmıştır. Buna göre nitel ve nicel verilerden elde edilen bilgiler bir arada değerlendirilmiştir. Çalışmada karar geliştirme aşamasında SWOT analizden yararlanılmıştır. Tarımsal arazi kullanımı kapsamında oldukça önemli bir potansiyele sahip olan depresyon tabanı ve çevresindeki alüvyal dolgu tabanı üzerinde bulunan verimli tarım alanlarında sebze ve meyve yetiştirilmektedir. Dağlık sahadaki aşınım düzlüklerinde ise tahıl tarımı yoğunluk kazanmaktadır. Araştırmada sahanın doğal ve beşerî potansiyelinin tarımsal arazi kullanımı üzerindeki etkilerine değinilerek tarımla ilgili sorunlara çözüm aranmış ve tarımsal arazi kullanımıyla ilgili planlama önerileri sunulmuştur.
{"title":"Orta Sakarya Havzasında Sarıcakaya, Mihalgazi ve İnhisar İlçelerinde Tarımsal Arazi Kullanımı","authors":"Özgür GÖKMEN, Ali ÖZÇAĞLAR","doi":"10.33688/aucbd.1334590","DOIUrl":"https://doi.org/10.33688/aucbd.1334590","url":null,"abstract":"Batı Karadeniz Bölümü ile İç Anadolu Bölgesi arasındaki geçiş kuşağında bulunan saha, tektonik oluşumlu bir depresyon alanıdır. Araştırma alanının orta kesimindeki depresyon tabanı ve yakın çevresi, kuzeyden Köroğlu, güneyden Sündiken dağlarıyla sınırlandırılmıştır. İnceleme alanının çevresine göre farklı bir ekosisteme sahip olması, araştırma alanı olarak seçilmesindeki en önemli faktörü oluşturmuştur. Araştırmanın amacı; sahanın tarımsal arazi kullanımını ortaya çıkarmak ve kalkınması yönünde kararlar geliştirerek planlama önerileri sunmaktır. Çalışmada karma araştırma yöntemi kullanılmıştır. Buna göre nitel ve nicel verilerden elde edilen bilgiler bir arada değerlendirilmiştir. Çalışmada karar geliştirme aşamasında SWOT analizden yararlanılmıştır. Tarımsal arazi kullanımı kapsamında oldukça önemli bir potansiyele sahip olan depresyon tabanı ve çevresindeki alüvyal dolgu tabanı üzerinde bulunan verimli tarım alanlarında sebze ve meyve yetiştirilmektedir. Dağlık sahadaki aşınım düzlüklerinde ise tahıl tarımı yoğunluk kazanmaktadır. Araştırmada sahanın doğal ve beşerî potansiyelinin tarımsal arazi kullanımı üzerindeki etkilerine değinilerek tarımla ilgili sorunlara çözüm aranmış ve tarımsal arazi kullanımıyla ilgili planlama önerileri sunulmuştur.","PeriodicalId":346017,"journal":{"name":"Coğrafi Bilimler Dergisi","volume":"63 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-10-09","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"135148973","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Giriş: Kentsel arazi kullanım biçimlerinden olan yeşil alan ve parklar, insanların rekreasyon ihtiyacını karşılarken bu alanların yer tahsisi, projelendirilmesi, alansal büyüklüğü ve erişilebilir olması üzerinde yerel politik kararlar etkilidir. Bu bağlamda Bursa şehrinde hali hazırda bulunan aktif yeşil alanların erişilebilirlik düzeylerini politik ekoloji açısından incelemek çalışmanın amacını oluşturmaktadır.
Materyal ve Yöntem: Aktif yeşil alanların yürüme mesafesinde (500 m) erişim düzeylerini incelemek için ArcGIS 10.8 programında Network Analyst aracı kullanılarak mevcut ulaşım ağları ile aktif yeşil alanlar arasında servis ağları belirlenmiştir.
Bulgular: Yapılan analiz sonucunda 29 mahalle tam (212.807 kişi), 89 mahalle yarı (1.031.332 kişi), 83 mahalle kısmi (687.666 kişi) ve 69 mahallede (151.666 kişi) aktif yeşil alanlara erişimin olmadığı bilgisine erişilmiştir.
Sonuç ve Tartışma: Elde edilen bilgiler, Bursa şehrinde yeşil alanlara erişimde mekânsal farklılıkların olduğunu göstermiştir.
{"title":"Investigation of Access to Active Green Areas and Parks in Terms of Political Ecology: The Case of Bursa City","authors":"Muammer ÇAKIR, Barış TAŞ","doi":"10.33688/aucbd.1283051","DOIUrl":"https://doi.org/10.33688/aucbd.1283051","url":null,"abstract":"Giriş: Kentsel arazi kullanım biçimlerinden olan yeşil alan ve parklar, insanların rekreasyon ihtiyacını karşılarken bu alanların yer tahsisi, projelendirilmesi, alansal büyüklüğü ve erişilebilir olması üzerinde yerel politik kararlar etkilidir. Bu bağlamda Bursa şehrinde hali hazırda bulunan aktif yeşil alanların erişilebilirlik düzeylerini politik ekoloji açısından incelemek çalışmanın amacını oluşturmaktadır. 
 Materyal ve Yöntem: Aktif yeşil alanların yürüme mesafesinde (500 m) erişim düzeylerini incelemek için ArcGIS 10.8 programında Network Analyst aracı kullanılarak mevcut ulaşım ağları ile aktif yeşil alanlar arasında servis ağları belirlenmiştir. 
 Bulgular: Yapılan analiz sonucunda 29 mahalle tam (212.807 kişi), 89 mahalle yarı (1.031.332 kişi), 83 mahalle kısmi (687.666 kişi) ve 69 mahallede (151.666 kişi) aktif yeşil alanlara erişimin olmadığı bilgisine erişilmiştir. 
 Sonuç ve Tartışma: Elde edilen bilgiler, Bursa şehrinde yeşil alanlara erişimde mekânsal farklılıkların olduğunu göstermiştir.","PeriodicalId":346017,"journal":{"name":"Coğrafi Bilimler Dergisi","volume":"37 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-10-06","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"134945063","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Kentsel mekânda, doğal ve doğal olmayan yeşil altyapı elemanları bitki örtüsüz alanların ısınma etkisine karşı yerel sıcaklıkları düzenlenme konusunda önemli rol oynamaktadır. Kentsel mekânda sıcaklığın mekânsal dağılımını biçimlendiren bu alanlar, kentsel soğuk ada olarak adlandırılmaktadır. Bu çalışma İzmir kentsel alanı arazi yüzey sıcaklığı (AYS) mekânsal dağılımını etkileyen unsurların araştırılmasında bir yöntem geliştirmeyi amaçlamaktadır. Kentsel soğuk adaların sınırlarının tespiti için uzaktan algılama ve mekânsal istatistik yöntemlerinden yararlanılarak bir yöntem önerilmiştir. Kentsel mekânda soğutma kapasitesinin incelenmesinde soğutma yayılım alanı ölçüt olarak belirlenmiştir. Çalışma kapsamında, kentsel soğuk ada büyüklüğü ve soğutma şiddetinin yayılım alanıyla ilişkisi ölçülmüştür. Elde edilen bulgular, soğutma etkisi yayılım alanını açıklamada kentsel soğuk ada büyüklüğünün soğutma şiddetine göre çok daha etkili olduğunu ortaya koymuştur. Sonuç olarak, çalışmanın geliştirdiği araştırma yaklaşımı ve elde ettiği sonuçların sürdürülebilir kentsel planlama ve yönetim bağlamında iklim değişikliğine uyum sürecinde kent bütününde sıcaklığın desenini belirleyen unsurları araştıran kısıtlı sayıdaki çalışmalara katkı sunacaktır.
{"title":"Kentsel Mekanda Soğutma Yayılımın Araştırılması, İzmir Örneği","authors":"Yasemin ŞENTÜRK, K. Mert ÇUBUKÇU","doi":"10.33688/aucbd.1340464","DOIUrl":"https://doi.org/10.33688/aucbd.1340464","url":null,"abstract":"Kentsel mekânda, doğal ve doğal olmayan yeşil altyapı elemanları bitki örtüsüz alanların ısınma etkisine karşı yerel sıcaklıkları düzenlenme konusunda önemli rol oynamaktadır. Kentsel mekânda sıcaklığın mekânsal dağılımını biçimlendiren bu alanlar, kentsel soğuk ada olarak adlandırılmaktadır. Bu çalışma İzmir kentsel alanı arazi yüzey sıcaklığı (AYS) mekânsal dağılımını etkileyen unsurların araştırılmasında bir yöntem geliştirmeyi amaçlamaktadır. Kentsel soğuk adaların sınırlarının tespiti için uzaktan algılama ve mekânsal istatistik yöntemlerinden yararlanılarak bir yöntem önerilmiştir. Kentsel mekânda soğutma kapasitesinin incelenmesinde soğutma yayılım alanı ölçüt olarak belirlenmiştir. Çalışma kapsamında, kentsel soğuk ada büyüklüğü ve soğutma şiddetinin yayılım alanıyla ilişkisi ölçülmüştür. Elde edilen bulgular, soğutma etkisi yayılım alanını açıklamada kentsel soğuk ada büyüklüğünün soğutma şiddetine göre çok daha etkili olduğunu ortaya koymuştur. Sonuç olarak, çalışmanın geliştirdiği araştırma yaklaşımı ve elde ettiği sonuçların sürdürülebilir kentsel planlama ve yönetim bağlamında iklim değişikliğine uyum sürecinde kent bütününde sıcaklığın desenini belirleyen unsurları araştıran kısıtlı sayıdaki çalışmalara katkı sunacaktır.","PeriodicalId":346017,"journal":{"name":"Coğrafi Bilimler Dergisi","volume":"28 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-09-25","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"135866852","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Toprak erozyonu, toprağın üst katmanının aşınarak başka bir yere taşınmasını ifade eden doğal bir süreçtir. Bu oluşum beşeri faaliyetlerin arazi örtüsünde değişimlere neden olmasıyla artan mekânsal bir probleme dönüşmüştür. Toprak erozyonundaki artış toprak verimliliğini olumsuz etkilediği gibi gıda güvenliğini de tehdit etmektedir. Toprak erozyonu kapsamındaki çalışmalar süreci anlamak ve ortaya çıkan olumsuz etkileri en aza indirmek için sediment taşınımı ve erozyona duyarlı alanların modellenmesi konularına yoğunlaşmıştır. Bu modelleme uygulamalarının toprak erozyonu sorununun çözümlenebilmesinde kilit rol üstlenmesi son 30 yılda bu konudaki çalışmaların artmasına neden olmuştur. Bu çalışmanın amacı toprak erozyonu konusunda en çok başvurulan modellerin geçirdiği değişimin literatür kapsamında değerlendirilmesidir. Bunun için modellerin veri özellikleri ve algoritma yapıları detaylı bir biçimde incelenmiş ve onlarca model arasında USLE/RUSLE, SWAT ve WEPP modelleri ile makine öğrenmesi yaklaşımlarının ön plana çıktığı belirlenmiştir. Literatür incelendiğinde bu modellerin daha çok tercih edilmesinin nedenleri yüksek doğrulukta tahmin oranı ile benzetim yapmaları ve farklı ortam koşullarında uygulanabilir olmalarıdır.
{"title":"Mekân Tabanlı Toprak Erozyonu Tahmin Modelleri: Bildiklerimiz Değişiyor Mu?","authors":"Çağan ALEVKAYALI, Bedran ABI","doi":"10.33688/aucbd.1265625","DOIUrl":"https://doi.org/10.33688/aucbd.1265625","url":null,"abstract":"Toprak erozyonu, toprağın üst katmanının aşınarak başka bir yere taşınmasını ifade eden doğal bir süreçtir. Bu oluşum beşeri faaliyetlerin arazi örtüsünde değişimlere neden olmasıyla artan mekânsal bir probleme dönüşmüştür. Toprak erozyonundaki artış toprak verimliliğini olumsuz etkilediği gibi gıda güvenliğini de tehdit etmektedir. Toprak erozyonu kapsamındaki çalışmalar süreci anlamak ve ortaya çıkan olumsuz etkileri en aza indirmek için sediment taşınımı ve erozyona duyarlı alanların modellenmesi konularına yoğunlaşmıştır. Bu modelleme uygulamalarının toprak erozyonu sorununun çözümlenebilmesinde kilit rol üstlenmesi son 30 yılda bu konudaki çalışmaların artmasına neden olmuştur. Bu çalışmanın amacı toprak erozyonu konusunda en çok başvurulan modellerin geçirdiği değişimin literatür kapsamında değerlendirilmesidir. Bunun için modellerin veri özellikleri ve algoritma yapıları detaylı bir biçimde incelenmiş ve onlarca model arasında USLE/RUSLE, SWAT ve WEPP modelleri ile makine öğrenmesi yaklaşımlarının ön plana çıktığı belirlenmiştir. Literatür incelendiğinde bu modellerin daha çok tercih edilmesinin nedenleri yüksek doğrulukta tahmin oranı ile benzetim yapmaları ve farklı ortam koşullarında uygulanabilir olmalarıdır.","PeriodicalId":346017,"journal":{"name":"Coğrafi Bilimler Dergisi","volume":"66 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-09-12","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"135935924","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Neolitik dönemde tarımın keşfedilmesiyle birlikte kültür altına alınan ve medeniyetlerin gelişmesinde son derece önemli bir paya sahip olan kenevir, zengin lif içeriğiyle pek çok alanda kullanılabilmesine rağmen THC oranı yüksek olan kenevir türünün (marijuana) yasa dışı uyuşturucu olarak kullanılması sebebiyle Dünya’nın en şüpheyle yaklaşılan bitkisi haline gelmiştir. Endüstriyel kenevir olarak da bilinen kenevir türü (hemp) ekolojik olarak çevreye olumlu etkilerinden ve yüksek ekonomik getirisinden dolayı ülkemizde bazı alanlarda izinli olarak yetiştirilmektedir. Kenevirin ekonomik getirisi ve 25.000 farklı ürünün ham maddesi olması dolayısıyla ülkemizde kenevir yetiştiriciliği teşvik edilmelidir. Bu çalışmada, Samsun, Amasya ve Tokat illerinde kenevir yetiştiriciliği için uygun sahaların tespit edilmesi amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda bitkinin ekolojik istekleriyle sahanın ekolojik koşulları Best-worst yöntemiyle analiz edilmiş ve sonuçlar haritalanarak çalışma sahasındaki tarım alanlarının %22-29’unun kenevir tarımına uygun olduğu tespit edilmiştir. Bu çalışma, pek çok açıdan sürdürülebilirliğe katkısı olacak kenevirin tanıtılmasını ve yetiştiriciliğinin yaygınlaşmasını sağlamak açısından önemlidir.
{"title":"Yasaklı Bitkiden Potansiyel Bir Hazineye Doğru: Samsun, Amasya ve Tokat İllerinde Kenevir (Cannabis sativa L. hemp) Yetiştiriciliğinin Best-Worst Yöntemiyle Analizi","authors":"Mesut GÖK, Enes TAŞOĞLU","doi":"10.33688/aucbd.1298715","DOIUrl":"https://doi.org/10.33688/aucbd.1298715","url":null,"abstract":"Neolitik dönemde tarımın keşfedilmesiyle birlikte kültür altına alınan ve medeniyetlerin gelişmesinde son derece önemli bir paya sahip olan kenevir, zengin lif içeriğiyle pek çok alanda kullanılabilmesine rağmen THC oranı yüksek olan kenevir türünün (marijuana) yasa dışı uyuşturucu olarak kullanılması sebebiyle Dünya’nın en şüpheyle yaklaşılan bitkisi haline gelmiştir. Endüstriyel kenevir olarak da bilinen kenevir türü (hemp) ekolojik olarak çevreye olumlu etkilerinden ve yüksek ekonomik getirisinden dolayı ülkemizde bazı alanlarda izinli olarak yetiştirilmektedir. Kenevirin ekonomik getirisi ve 25.000 farklı ürünün ham maddesi olması dolayısıyla ülkemizde kenevir yetiştiriciliği teşvik edilmelidir. Bu çalışmada, Samsun, Amasya ve Tokat illerinde kenevir yetiştiriciliği için uygun sahaların tespit edilmesi amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda bitkinin ekolojik istekleriyle sahanın ekolojik koşulları Best-worst yöntemiyle analiz edilmiş ve sonuçlar haritalanarak çalışma sahasındaki tarım alanlarının %22-29’unun kenevir tarımına uygun olduğu tespit edilmiştir. Bu çalışma, pek çok açıdan sürdürülebilirliğe katkısı olacak kenevirin tanıtılmasını ve yetiştiriciliğinin yaygınlaşmasını sağlamak açısından önemlidir.","PeriodicalId":346017,"journal":{"name":"Coğrafi Bilimler Dergisi","volume":"27 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-09-04","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"135452608","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Alüvyal yelpazeler, akarsu sistemlerinin önemli bir parçasıdır ve jeomorfoloji alanında ilgi uyandırmaktadır. Bu makale, alüvyal yelpazelerin morfolojilerini etkileyen iklim koşulları, tektonizma ve taban suyu değişikliklerinden oluşan temel faktörler hakkında genel bir anlayış sunmayı amaçlamaktadır Alanyazından örneklerle alüvyal yelpazelerin morfolojik gelişiminde bu faktörlerin etkisi aktarılmaktadır. Makale aynı zamanda Acıgöl grabeninin kuzeybatısını sınırlayan, KD-GB doğrultusu güneyde D-B’ya dönen, Maymundağı fayının önünde depolanan alüvyal yelpaze istiflerinin morfolojik gelişimi hakkında bilgi vermektedir. Bu alanda D-B doğrultulu dağ önünde iç içe geçmiş iki farklı alüvyal yelpaze sistemi bulunmaktadır. Bu gelişim önceden Pleyistosen gölünün yüksek seviyesiyle ilişkilendirilmiş olsa da daha sonra yapılan çalışmalarda göl seviyesinde Geç Kuvaterner döneminde bu gelişimi etkileyecek bir yükselme olmadığı belirlenmiştir. Bu çalışmada morfolojik gelişimin yelpazenin alt kesiminde etkin olan faylanma sonucunda gerçekleştiği ortaya konulmuştur.
{"title":"Factors affecting the morphological development of alluvial fans: the example of Maymundağı aluvial fans","authors":"Esra TUNÇEL GÖKKAYA, I. Çiçek, G. Seyitoğlu","doi":"10.33688/aucbd.1321928","DOIUrl":"https://doi.org/10.33688/aucbd.1321928","url":null,"abstract":"Alüvyal yelpazeler, akarsu sistemlerinin önemli bir parçasıdır ve jeomorfoloji alanında ilgi uyandırmaktadır. Bu makale, alüvyal yelpazelerin morfolojilerini etkileyen iklim koşulları, tektonizma ve taban suyu değişikliklerinden oluşan temel faktörler hakkında genel bir anlayış sunmayı amaçlamaktadır Alanyazından örneklerle alüvyal yelpazelerin morfolojik gelişiminde bu faktörlerin etkisi aktarılmaktadır. Makale aynı zamanda Acıgöl grabeninin kuzeybatısını sınırlayan, KD-GB doğrultusu güneyde D-B’ya dönen, Maymundağı fayının önünde depolanan alüvyal yelpaze istiflerinin morfolojik gelişimi hakkında bilgi vermektedir. Bu alanda D-B doğrultulu dağ önünde iç içe geçmiş iki farklı alüvyal yelpaze sistemi bulunmaktadır. Bu gelişim önceden Pleyistosen gölünün yüksek seviyesiyle ilişkilendirilmiş olsa da daha sonra yapılan çalışmalarda göl seviyesinde Geç Kuvaterner döneminde bu gelişimi etkileyecek bir yükselme olmadığı belirlenmiştir. Bu çalışmada morfolojik gelişimin yelpazenin alt kesiminde etkin olan faylanma sonucunda gerçekleştiği ortaya konulmuştur.","PeriodicalId":346017,"journal":{"name":"Coğrafi Bilimler Dergisi","volume":"51 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-08-19","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"129262857","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Giriş: Bu çalışmanın amacı Kızılırmak Deltasında 8 km uzunluğundaki bölgede 1984–2022 periyodunda gerçekleşen kıyı çizgisi değişimlerinin analizi ve 2030 yılı için kıyı çizgisinin konumunun tahmin edilmesidir. Materyal ve Yöntem: Çalışmada 1984, 1990, 1996, 2002, 2008, 2015 ve 2022 yıllarına ait Landsat-5 TM/Landsat-8 OLI/Landsat-9 OLI-2 uydu görüntüleri kullanılarak kıyı çizgileri belirlenmiş, EPR ve LRR yöntemleriyle yıllık kıyı çizgisi değişim oranları hesaplanmıştır. Bulgular: 1984–2022 periyodunda EPR yöntemiyle ortalama -7,0 m/yıl ve maksimum -16,2 m/yıl, LRR yöntemiyle ortalama -7,5 m/yıl ve maksimum -19,6 m/yıl erozyon hızı belirlenmiştir. Erozyonla kaybedilen alan 201,40 ha olup, 8 km kıyının EPR yöntemine göre % 57’si, LRR yöntemine göre % 50’si yüksek erozyon derecesi taşımaktadır. Sonuç ve Tartışma: Çalışmanın sonuçları Kızılırmak Nehri üzerinde inşa edilen deltaya yakın barajların kıyı erozyonuna neden olduğunu ve kıyı koruma yapılarının erozyonu tam olarak engelleyemediğini göstermiştir. Gerekli önlemlerin alınmaması durumunda 2030 yılına kadar -270,8 m’yi bulabilecek erozyon nedeniyle 51,48 ha alanın kaybolacağı öngörülmektedir.
{"title":"Analysis of Shoreline Changes in Kızılırmak Delta Using EPR and LRR Methods for the Period 1984–2022, and Prediction for the Year 2030","authors":"Derya Öztürk, S. Uzun","doi":"10.33688/aucbd.1310132","DOIUrl":"https://doi.org/10.33688/aucbd.1310132","url":null,"abstract":"Giriş: Bu çalışmanın amacı Kızılırmak Deltasında 8 km uzunluğundaki bölgede 1984–2022 periyodunda gerçekleşen kıyı çizgisi değişimlerinin analizi ve 2030 yılı için kıyı çizgisinin konumunun tahmin edilmesidir. \u0000 \u0000Materyal ve Yöntem: Çalışmada 1984, 1990, 1996, 2002, 2008, 2015 ve 2022 yıllarına ait Landsat-5 TM/Landsat-8 OLI/Landsat-9 OLI-2 uydu görüntüleri kullanılarak kıyı çizgileri belirlenmiş, EPR ve LRR yöntemleriyle yıllık kıyı çizgisi değişim oranları hesaplanmıştır. \u0000 \u0000Bulgular: 1984–2022 periyodunda EPR yöntemiyle ortalama -7,0 m/yıl ve maksimum -16,2 m/yıl, LRR yöntemiyle ortalama -7,5 m/yıl ve maksimum -19,6 m/yıl erozyon hızı belirlenmiştir. Erozyonla kaybedilen alan 201,40 ha olup, 8 km kıyının EPR yöntemine göre % 57’si, LRR yöntemine göre % 50’si yüksek erozyon derecesi taşımaktadır. \u0000 \u0000Sonuç ve Tartışma: Çalışmanın sonuçları Kızılırmak Nehri üzerinde inşa edilen deltaya yakın barajların kıyı erozyonuna neden olduğunu ve kıyı koruma yapılarının erozyonu tam olarak engelleyemediğini göstermiştir. Gerekli önlemlerin alınmaması durumunda 2030 yılına kadar -270,8 m’yi bulabilecek erozyon nedeniyle 51,48 ha alanın kaybolacağı öngörülmektedir.","PeriodicalId":346017,"journal":{"name":"Coğrafi Bilimler Dergisi","volume":"1 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-07-12","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"129394709","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}