Şehirlerde nüfusun artması ile birlikte kullanılan araç sayısı artmakta ve artan araç sayısı ile birlikte problemler yaşanmaktadır. Ulaşım konusunda insanların yaşadığı problemlerden bir tanesi de trafik kazalarıdır. Çalışmada Konya ilinin merkez ilçeleri olan Karatay, Selçuklu ve Meram’da meydana gelen trafik kazaları ele alınmıştır. Merkez ilçelerinin çalışılmasındaki neden, bu ilçelerde nüfus yoğunluğundan dolayı daha fazla trafik kazasının meydana gelmesidir. Meydana gelen trafik kazaları, zaman, mekân, zamansal-mekânsal olarak üç kategoride incelenmiştir. Araştırmada 2015-2021 trafik kazası verileri kullanılmıştır. Zaman analizlerinde trafik kazaları; saat, gün, ay, mevsim ve yıl bilgilerine yer verilmiştir. Mekân açısından trafik kazalarının analizi için nokta yoğunluk, Anselin Local Moran I ve vaka toplam araçları kullanılmıştır. Zaman-mekân açısından trafik kazalarının analiz edilmesi için Emerging Hot Spot Analysis ve Visualize Space Time Cube in 2D araçları kullanılmıştır. Analiz ve bulgular için ArcGIS programının 10.8 versiyonu ve ArcGIS Pro programının 2.5 versiyonu kullanılmıştır. Gerçekleşen trafik kazalarının çoğunun, yerleşim yerlerinin yoğun olduğu alanlarda ve sanayi bölgesinde olduğu belirlenmiştir.
{"title":"Trafik Kazalarının Zamansal ve Mekânsal İncelenmesi: Konya Örneği","authors":"Zuhal Diler, Tamer Özlü, Himmet Haybat","doi":"10.33688/aucbd.1257076","DOIUrl":"https://doi.org/10.33688/aucbd.1257076","url":null,"abstract":"Şehirlerde nüfusun artması ile birlikte kullanılan araç sayısı artmakta ve artan araç sayısı ile birlikte problemler yaşanmaktadır. Ulaşım konusunda insanların yaşadığı problemlerden bir tanesi de trafik kazalarıdır. Çalışmada Konya ilinin merkez ilçeleri olan Karatay, Selçuklu ve Meram’da meydana gelen trafik kazaları ele alınmıştır. Merkez ilçelerinin çalışılmasındaki neden, bu ilçelerde nüfus yoğunluğundan dolayı daha fazla trafik kazasının meydana gelmesidir. Meydana gelen trafik kazaları, zaman, mekân, zamansal-mekânsal olarak üç kategoride incelenmiştir. Araştırmada 2015-2021 trafik kazası verileri kullanılmıştır. Zaman analizlerinde trafik kazaları; saat, gün, ay, mevsim ve yıl bilgilerine yer verilmiştir. Mekân açısından trafik kazalarının analizi için nokta yoğunluk, Anselin Local Moran I ve vaka toplam araçları kullanılmıştır. Zaman-mekân açısından trafik kazalarının analiz edilmesi için Emerging Hot Spot Analysis ve Visualize Space Time Cube in 2D araçları kullanılmıştır. Analiz ve bulgular için ArcGIS programının 10.8 versiyonu ve ArcGIS Pro programının 2.5 versiyonu kullanılmıştır. Gerçekleşen trafik kazalarının çoğunun, yerleşim yerlerinin yoğun olduğu alanlarda ve sanayi bölgesinde olduğu belirlenmiştir.","PeriodicalId":346017,"journal":{"name":"Coğrafi Bilimler Dergisi","volume":"28 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-07-07","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"124635021","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Arazi kullanım faaliyetlerinin sürdürülebilir bir insan-çevre ekosistemine zarar verip vermediği sorusu bütünleşik insan-çevre sistemleri hakkındaki en temel sorulardan biridir. Bu nedenle, beşerî ve çevre bilimciler, Uzaktan Algılama ve Coğrafi Bilgi Sistemleri yöntemlerini kullanarak insan-çevre sistemlerinin ortak bir payda olan mekânsal temelde entegrasyonunu araştırmaktadırlar. Bu kapsamda 1960'lardan itibaren, farklı türden mekânsal sorunları çözmek için çeşitli yöntemler ve araçlar geliştirilmektedir. Bunun sonucunda ‘Arazi Değişim Bilimi’ kavramı, 21. yüzyılda arazi dinamiklerini çevresel değişimler ve küresel iklim değişikliği ile ilişkili olarak inceleyen disiplinlerarası bir bilim dalı olarak ortaya çıkmıştır. Öte yandan, Anadolu Yarımadası çoğunlukla kurak ve yarı kurak iklim özelliğine sahip olmasına ve arazi kullanım dinamiklerinden yoğun bir şekilde etkilenmesine rağmen, Arazi Değişim Bilimi kavramının literatürde yer almadığı görülmüştür. Bu çalışma, Arazi Değişim Bilimi alanında yapılmış olan güncel araştırmaları inceleyerek sentezlemiş ve bu alandaki bir açığı kapatmaya yardımcı olmuştur.
{"title":"The emergence of and change science in the context of global climate change and environmental transformations: Land change in arid and semi-arid ecosystems","authors":"Mehmet Özdeş","doi":"10.33688/aucbd.1198890","DOIUrl":"https://doi.org/10.33688/aucbd.1198890","url":null,"abstract":"Arazi kullanım faaliyetlerinin sürdürülebilir bir insan-çevre ekosistemine zarar verip vermediği sorusu bütünleşik insan-çevre sistemleri hakkındaki en temel sorulardan biridir. Bu nedenle, beşerî ve çevre bilimciler, Uzaktan Algılama ve Coğrafi Bilgi Sistemleri yöntemlerini kullanarak insan-çevre sistemlerinin ortak bir payda olan mekânsal temelde entegrasyonunu araştırmaktadırlar. Bu kapsamda 1960'lardan itibaren, farklı türden mekânsal sorunları çözmek için çeşitli yöntemler ve araçlar geliştirilmektedir. Bunun sonucunda ‘Arazi Değişim Bilimi’ kavramı, 21. yüzyılda arazi dinamiklerini çevresel değişimler ve küresel iklim değişikliği ile ilişkili olarak inceleyen disiplinlerarası bir bilim dalı olarak ortaya çıkmıştır. Öte yandan, Anadolu Yarımadası çoğunlukla kurak ve yarı kurak iklim özelliğine sahip olmasına ve arazi kullanım dinamiklerinden yoğun bir şekilde etkilenmesine rağmen, Arazi Değişim Bilimi kavramının literatürde yer almadığı görülmüştür. Bu çalışma, Arazi Değişim Bilimi alanında yapılmış olan güncel araştırmaları inceleyerek sentezlemiş ve bu alandaki bir açığı kapatmaya yardımcı olmuştur.","PeriodicalId":346017,"journal":{"name":"Coğrafi Bilimler Dergisi","volume":"141 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-06-23","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"122910053","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Giriş: Turbalar, suyla doygun asidik ortamlarda çürümüş bitki kalıntılarının birikmesiyle oluşan organik malzemelerdir. Turbalar tarım, yakacak, ısı yalıtımı, ormancılık, peyzaj, tıp ve tekstil gibi farklı alanlarda kullanılmaktadır. Turbalıklar biyoçeşitlilik ve mikroiklim alanları olmaları ve paleocoğrafik verileri kaydetmeleri nedeniyle önemli alanlardır. Bu çalışmada, Gölbaşı Havzası turbalıklarının alansal ve zamansal değişimi incelenmiştir. Materyal ve Yöntem: Çalışma büyük kısmıyla saha çalışmalarına dayalı olarak hazırlanmıştır. Ayrıca turba alanlarının zamansal değişimini belirlemek amacıyla 1973, 1984, 1985, 1999, 2000 ve 2020 yılına ait Landsat uydu verilerinden, ortofololardan, GoogleEarth görüntülerinden ve güncel drone çekimlerinden faydalanılmıştır. Analizler ve verilerin görselleştirilmesinde ArcGIS yazılımı kullanılmıştır. Bulgular: Çalışmada Gölbaşı Havzası turbalıklarının 1973 yılında 1540,64 ha olduğu, 2020 yılında 897,22 hektara gerilediği ve bu dönemde alansal daralmanın % 41,76’ya ulaştığı belirlenmiştir. Sonuç ve Tartışma: Turbalıkların alansal ve zamansal değişiminde turba madenciliği, tarımsal faaliyetler ve drenaj kanalı açılması etkili olmuştur. Bu veriler havza yönetim planının hazırlanmasında dikkate alınması, turbalıklardan sürdürülebilir yararlanma açısından önem taşımaktadır.
{"title":"GÖLBAŞI HAVZASI TURBALIKLARININ ALANSAL VE ZAMANSAL DEĞİŞİMİ, ADIYAMAN/ TÜRKİYE","authors":"Merve Sandikçioğlu, A. Uzun","doi":"10.33688/aucbd.1279642","DOIUrl":"https://doi.org/10.33688/aucbd.1279642","url":null,"abstract":"Giriş: Turbalar, suyla doygun asidik ortamlarda çürümüş bitki kalıntılarının birikmesiyle oluşan organik malzemelerdir. Turbalar tarım, yakacak, ısı yalıtımı, ormancılık, peyzaj, tıp ve tekstil gibi farklı alanlarda kullanılmaktadır. Turbalıklar biyoçeşitlilik ve mikroiklim alanları olmaları ve paleocoğrafik verileri kaydetmeleri nedeniyle önemli alanlardır. Bu çalışmada, Gölbaşı Havzası turbalıklarının alansal ve zamansal değişimi incelenmiştir. \u0000Materyal ve Yöntem: Çalışma büyük kısmıyla saha çalışmalarına dayalı olarak hazırlanmıştır. Ayrıca turba alanlarının zamansal değişimini belirlemek amacıyla 1973, 1984, 1985, 1999, 2000 ve 2020 yılına ait Landsat uydu verilerinden, ortofololardan, GoogleEarth görüntülerinden ve güncel drone çekimlerinden faydalanılmıştır. Analizler ve verilerin görselleştirilmesinde ArcGIS yazılımı kullanılmıştır. \u0000Bulgular: Çalışmada Gölbaşı Havzası turbalıklarının 1973 yılında 1540,64 ha olduğu, 2020 yılında 897,22 hektara gerilediği ve bu dönemde alansal daralmanın % 41,76’ya ulaştığı belirlenmiştir. \u0000Sonuç ve Tartışma: Turbalıkların alansal ve zamansal değişiminde turba madenciliği, tarımsal faaliyetler ve drenaj kanalı açılması etkili olmuştur. Bu veriler havza yönetim planının hazırlanmasında dikkate alınması, turbalıklardan sürdürülebilir yararlanma açısından önem taşımaktadır.","PeriodicalId":346017,"journal":{"name":"Coğrafi Bilimler Dergisi","volume":"23 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-06-23","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"123637627","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Bu araştırma, ülkelerin gelişmişlik durumu ile finansmana erişim kanalları arasındaki ilişkiye odaklanmaktadır. Bu kapsamda, bireylerin finansmana erişim aracı olarak kullandıkları kanalları gösteren ülke ölçeğindeki Dünya Bankası (DB) verisi kullanılmıştır. Bu kanallar, banka gibi finansal kurumlar ile aile, akraba, arkadaş ve tasarruf kulübü şeklindedir. Çalışmada, bankalar formel; aile, akraba, arkadaş ve tasarruf kulüpleri ise enformel kurum olarak tanımlanmıştır. Söz konusu veriler 2011, 2014 ve 2017 yıllarını kapsamaktadır. Her bir yıla ilişkin ülke verisi zaman serisi şeklinde düzenlenmiştir. Ülkelerin gelişmişlik düzeyi ise Dünya Bankası’nın verilerine göre dört kategori şeklinde sınıflandırılmıştır. Ülkelerin gelir sınıflaması ile söz konusu mekanizmaları kullanma oranları arasındaki ilişkiyi ve farklılaşmayı anlamak için sırasıyla korelasyon ve ANOVA testi yapılmıştır. Bulgularımız, ülkelerin gelir düzeyi arttıkça formel kurumları, gelir düzeyi azaldıkça ise enformel kurumları kullanma oranının arttığını ortaya koymakta ve gelir düzeyine göre bunun istatistiksel olarak anlamlı bir biçimde farklılaştığını göstermektedir.
{"title":"Finansmana Erişim Kanalları Ülkelerin Gelişmişlik Düzeyine Göre Farklılaşıyor Mu?","authors":"Suat Tuysuz, Ecem Balaban","doi":"10.33688/aucbd.1262617","DOIUrl":"https://doi.org/10.33688/aucbd.1262617","url":null,"abstract":"Bu araştırma, ülkelerin gelişmişlik durumu ile finansmana erişim kanalları arasındaki ilişkiye odaklanmaktadır. Bu kapsamda, bireylerin finansmana erişim aracı olarak kullandıkları kanalları gösteren ülke ölçeğindeki Dünya Bankası (DB) verisi kullanılmıştır. Bu kanallar, banka gibi finansal kurumlar ile aile, akraba, arkadaş ve tasarruf kulübü şeklindedir. Çalışmada, bankalar formel; aile, akraba, arkadaş ve tasarruf kulüpleri ise enformel kurum olarak tanımlanmıştır. Söz konusu veriler 2011, 2014 ve 2017 yıllarını kapsamaktadır. Her bir yıla ilişkin ülke verisi zaman serisi şeklinde düzenlenmiştir. Ülkelerin gelişmişlik düzeyi ise Dünya Bankası’nın verilerine göre dört kategori şeklinde sınıflandırılmıştır. Ülkelerin gelir sınıflaması ile söz konusu mekanizmaları kullanma oranları arasındaki ilişkiyi ve farklılaşmayı anlamak için sırasıyla korelasyon ve ANOVA testi yapılmıştır. Bulgularımız, ülkelerin gelir düzeyi arttıkça formel kurumları, gelir düzeyi azaldıkça ise enformel kurumları kullanma oranının arttığını ortaya koymakta ve gelir düzeyine göre bunun istatistiksel olarak anlamlı bir biçimde farklılaştığını göstermektedir.","PeriodicalId":346017,"journal":{"name":"Coğrafi Bilimler Dergisi","volume":"92 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-06-20","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"121685802","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Geçmiş dönem iklim koşullarını anlamak için kullanılan yöntemlerden biri olan iklim modeli verileri ile yapılan çalışmalar artmakta, bu çalışmaların hangisinin gerçeği daha iyi yansıttığı konusundaki denkleştirme, sağlama yapma çalışmaları ise daha sınırlı kalmaktadır. Bu çalışmada, 7 farklı iklim modeli ardgörülerinin, çözünürlüğü artırılmış veri setlerinden, Holdridge biyomlarında bulunan buzul alanları üretilmiş, bu alanlar ile Türkiye’deki paleobuzul alanları karşılaştırılmıştır. Çalışmada, 1 km çözünürlüklü veri setleri kullanılmış, elde edilen buzul ve soğuk çöl alanları ile farklı kaynaklar kullanılarak üretilen, Türkiye’nin Son Buzul Maksimumu buzul alanları arasındaki benzerlik ve farklılıklar değerlendirilmiştir. Değerlendirme için, Türkiye paleobuzul alanları bölgelere ayrılmış, bu sayede hangi iklim modelinin hangi bölgede daha az hatalı sonuçlar verdiği ortaya koyulmuştur. Sonuç olarak, Türkiye’de MPI-ESM-P ve CCSM4 modellerinin daha geniş alanlar için tutarlı sonuçlar verirken, FGOALS2, IPSL-CM5A-LR, MRI-CGCM3 modellerinin bölgesel bazda anlamlı sonuçlar verdiği görülmüştür. MICRO-ESM ve CNRM-CM5 modellerinin ise Türkiye’deki SBM iklim koşullarını yansıtabilmesi için iyileştirmeler yapılması gerektiği ortaya çıkmıştır.
{"title":"Yer Sistem Modellerinin Son Buzul Maksimumu İklim Ardgörülerinin1 Holdridge Biyomları ve Paleobuzul Alanları ile Değerlendirilmesi","authors":"Erkan YILMAZ, Serdar YEŞİLYURT","doi":"10.33688/aucbd.1290590","DOIUrl":"https://doi.org/10.33688/aucbd.1290590","url":null,"abstract":"Geçmiş dönem iklim koşullarını anlamak için kullanılan yöntemlerden biri olan iklim modeli verileri ile yapılan çalışmalar artmakta, bu çalışmaların hangisinin gerçeği daha iyi yansıttığı konusundaki denkleştirme, sağlama yapma çalışmaları ise daha sınırlı kalmaktadır. Bu çalışmada, 7 farklı iklim modeli ardgörülerinin, çözünürlüğü artırılmış veri setlerinden, Holdridge biyomlarında bulunan buzul alanları üretilmiş, bu alanlar ile Türkiye’deki paleobuzul alanları karşılaştırılmıştır. Çalışmada, 1 km çözünürlüklü veri setleri kullanılmış, elde edilen buzul ve soğuk çöl alanları ile farklı kaynaklar kullanılarak üretilen, Türkiye’nin Son Buzul Maksimumu buzul alanları arasındaki benzerlik ve farklılıklar değerlendirilmiştir. Değerlendirme için, Türkiye paleobuzul alanları bölgelere ayrılmış, bu sayede hangi iklim modelinin hangi bölgede daha az hatalı sonuçlar verdiği ortaya koyulmuştur. Sonuç olarak, Türkiye’de MPI-ESM-P ve CCSM4 modellerinin daha geniş alanlar için tutarlı sonuçlar verirken, FGOALS2, IPSL-CM5A-LR, MRI-CGCM3 modellerinin bölgesel bazda anlamlı sonuçlar verdiği görülmüştür. MICRO-ESM ve CNRM-CM5 modellerinin ise Türkiye’deki SBM iklim koşullarını yansıtabilmesi için iyileştirmeler yapılması gerektiği ortaya çıkmıştır.","PeriodicalId":346017,"journal":{"name":"Coğrafi Bilimler Dergisi","volume":"50 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-06-14","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"135960887","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Gündelik yaşam coğrafyaları, gündelik yaşam pratiklerinin ve deneyimlerini zaman ve mekân bağlamında nasıl örgütlediğine dair kavrayış sunmaktadır. Gündelik yaşam, toplumsal ilişkilerin hiyerarşik, çatışmalı ve çelişkili yapısında insan varoluşunu tamamlayan etkinliklerin belirli sıradanlıklarla zamansal-mekânsal akış içinde gerçekleştiği bir alandır. Bu bağlamda gündelik yaşam, “bir günün” arkasına saklanmış toplumsal ilişkilerin açığa çıkarılması için önemli bir uğraktır. Gündelik yaşamın mekânsal pratikler yoluyla deneyimlendiği “mekân” ise toplumsal yapı dinamiklerinin (yeniden) üretildiği bir yerdir. Toplumsal ilişkilerin mekânda ve gündelik yaşamda örgütlenme süreçleri, toplumsal aktörlerin gündelik-mekânsal deneyimlerini ve pratiklerini belirlemektedir. Dolayısıyla toplumsal aktörlerin mekânda deneyimledikleri gündelik yaşam pratikleri toplumsal yapının yapısına bağlı olarak gerçekleşmektedir. Gündelik yaşam coğrafyalarında gündelik pratikleri ve toplumsal mekânı örgütleyen toplumsal ilişkiler sisteminin sürekliliği içinde kadınlar, farklı mekânsal dokularda benzer gündelik-mekânsal pratiklerini deneyimlemektedir. Dolayısıyla toplumsal aktörlerin etkileşimleri gündelik-mekânsal pratikler aracılığıyla zamana ve mekâna içkin dinamiklere göre farklılaşır ya da aynılaşır. Mevsimlik tarım işçisi kadınların gündelik yaşam pratikleri de üretim ve yeniden üretim mekânlarını yapılandıran ataerkil toplumsal cinsiyet ilişkileri ile kapitalist üretim ilişkileriyle örülüdür. Bu araştırmada mevsimlik tarım işçisi kadınların gündelik-mekânsal pratiklerini, sürekli olarak ikamet ettikleri kentsel mekân ile çalışma alanları olan tarladaki iktidar ilişkileri bağlamında nasıl ve ne şekillerde deneyimlediklerini incelenmektedir. Bu çerçevenin analizini yapabilmek için Lefebvre’nin toplumsal mekân ile gündelik yaşam eleştirisine odaklanan teorisi ve Bourdieu’nün toplumsal aktörlerin pratiklerini toplumsal uzam içindeki konumları üzerinden değerlendiren sermaye, alan ve habitus kavramlarından yararlanılmıştır. Bu amaçla, Şanlıurfa kent merkezinde ağırlıklı olarak mevsimlik tarım işçilerinin yaşadığı üç mahallede mevsimlik tarım işçisi kadınlarla yarı yapılandırılmış ve derinlemesine görüşme teknikleri kullanılarak saha araştırması yapılmış, elde edilen bulgular nitel olarak analiz edilmiştir. Sonuç olarak, toplumsal yaşamın yeniden üretimine ilişkin süreçleri içeren gündelik yaşam coğrafyaları, toplumsal ilişkilerin hiyerarşik, çelişkili yapısına yönelik çatışmaların, uzlaşmaların ve stratejilerin geliştirildiği bir alandır. Gündelik yaşam pratikleri de bu alandaki toplumsal ilişkiler sisteminin mekânsal sürekliliğine bağlı olarak deneyimlenmektedir. Bu süreklilik ilişkisi, toplumsal aktörlerin farklı zamanlarda ve farklı mekânsal dokularda benzer gündelik yaşam pratiklerini deneyimlenmelerine neden olmaktadır.
{"title":"GÜNDELİK YAŞAM COĞRAFYALARINDA MEVSİMLİK TARIM İŞÇİSİ KADINLARIN “YOK-YERİ”: Şanlıurfa Örneğinde Bir İnceleme","authors":"A. Arslan","doi":"10.33688/aucbd.1257206","DOIUrl":"https://doi.org/10.33688/aucbd.1257206","url":null,"abstract":"Gündelik yaşam coğrafyaları, gündelik yaşam pratiklerinin ve deneyimlerini zaman ve mekân bağlamında nasıl örgütlediğine dair kavrayış sunmaktadır. Gündelik yaşam, toplumsal ilişkilerin hiyerarşik, çatışmalı ve çelişkili yapısında insan varoluşunu tamamlayan etkinliklerin belirli sıradanlıklarla zamansal-mekânsal akış içinde gerçekleştiği bir alandır. Bu bağlamda gündelik yaşam, “bir günün” arkasına saklanmış toplumsal ilişkilerin açığa çıkarılması için önemli bir uğraktır. Gündelik yaşamın mekânsal pratikler yoluyla deneyimlendiği “mekân” ise toplumsal yapı dinamiklerinin (yeniden) üretildiği bir yerdir. Toplumsal ilişkilerin mekânda ve gündelik yaşamda örgütlenme süreçleri, toplumsal aktörlerin gündelik-mekânsal deneyimlerini ve pratiklerini belirlemektedir. Dolayısıyla toplumsal aktörlerin mekânda deneyimledikleri gündelik yaşam pratikleri toplumsal yapının yapısına bağlı olarak gerçekleşmektedir. \u0000Gündelik yaşam coğrafyalarında gündelik pratikleri ve toplumsal mekânı örgütleyen toplumsal ilişkiler sisteminin sürekliliği içinde kadınlar, farklı mekânsal dokularda benzer gündelik-mekânsal pratiklerini deneyimlemektedir. Dolayısıyla toplumsal aktörlerin etkileşimleri gündelik-mekânsal pratikler aracılığıyla zamana ve mekâna içkin dinamiklere göre farklılaşır ya da aynılaşır. Mevsimlik tarım işçisi kadınların gündelik yaşam pratikleri de üretim ve yeniden üretim mekânlarını yapılandıran ataerkil toplumsal cinsiyet ilişkileri ile kapitalist üretim ilişkileriyle örülüdür. \u0000Bu araştırmada mevsimlik tarım işçisi kadınların gündelik-mekânsal pratiklerini, sürekli olarak ikamet ettikleri kentsel mekân ile çalışma alanları olan tarladaki iktidar ilişkileri bağlamında nasıl ve ne şekillerde deneyimlediklerini incelenmektedir. Bu çerçevenin analizini yapabilmek için Lefebvre’nin toplumsal mekân ile gündelik yaşam eleştirisine odaklanan teorisi ve Bourdieu’nün toplumsal aktörlerin pratiklerini toplumsal uzam içindeki konumları üzerinden değerlendiren sermaye, alan ve habitus kavramlarından yararlanılmıştır. Bu amaçla, Şanlıurfa kent merkezinde ağırlıklı olarak mevsimlik tarım işçilerinin yaşadığı üç mahallede mevsimlik tarım işçisi kadınlarla yarı yapılandırılmış ve derinlemesine görüşme teknikleri kullanılarak saha araştırması yapılmış, elde edilen bulgular nitel olarak analiz edilmiştir. Sonuç olarak, toplumsal yaşamın yeniden üretimine ilişkin süreçleri içeren gündelik yaşam coğrafyaları, toplumsal ilişkilerin hiyerarşik, çelişkili yapısına yönelik çatışmaların, uzlaşmaların ve stratejilerin geliştirildiği bir alandır. Gündelik yaşam pratikleri de bu alandaki toplumsal ilişkiler sisteminin mekânsal sürekliliğine bağlı olarak deneyimlenmektedir. Bu süreklilik ilişkisi, toplumsal aktörlerin farklı zamanlarda ve farklı mekânsal dokularda benzer gündelik yaşam pratiklerini deneyimlenmelerine neden olmaktadır.","PeriodicalId":346017,"journal":{"name":"Coğrafi Bilimler Dergisi","volume":"22 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-05-18","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"132411857","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Şehirlerin sınıflandırılması için birtakım ölçütlere gerek duyulmaktadır. Bu ölçütler değişken olmakla birlikte asıl amacı şehirlerin arazi kullanımındaki farklılaşmayı ve birbirleri ile olan ilişkilerini anlamaktır. Günümüzde şehirlerin tanımlanması için yaygın olarak kullanılan ölçütler idari sınırlar, nüfus ve ekonomik faaliyetlerdir. Bu çalışmada üç devlet üniversitesi bulunan Eskişehir’in, uzun yıllardır sözü edilen “üniversite şehri” kimliği sorgulanmıştır. Üniversite şehri fonksiyonunu tanımlamak için; literatür taraması, toplanan veriler ve arazi çalışmaları sonucunda, “beşeri unsurlar ve mekânsal göstergeler” olarak iki ana kriter ve alt kriterler oluşturulmuştur. Beşeri unsurlar; üniversiteye kayıtlı öğrenci nüfusu, ulaşım özellikleri, mal ve hizmete erişim, barınma, yerel yönetimlerin desteği, istihdam, sosyo-kültürel imkânlardır. Mekânsal göstergelerde ise şehir içindeki farklı amaçlar için kullanılan alanlar dikkate alınarak Üniversite Caddesi’ndeki işletmeler değerlendirilmiştir. Ayrıca Eskişehir’de kentsel mekân kullanımına ilişkin öğrenci, yerel halk ve ortak alan olmak üzere üç ana alışveriş alanı belirlenmiştir. Son olarak Covid-19 döneminde üniversitelerin uzaktan eğitime geçmesi ve bunun şehirde görülen etkileri tartışılmıştır.
{"title":"The criteria of university city: A case study of Eskişehir","authors":"Deniz Ateş, H. Tunçel","doi":"10.33688/aucbd.1260029","DOIUrl":"https://doi.org/10.33688/aucbd.1260029","url":null,"abstract":"Şehirlerin sınıflandırılması için birtakım ölçütlere gerek duyulmaktadır. Bu ölçütler değişken olmakla birlikte asıl amacı şehirlerin arazi kullanımındaki farklılaşmayı ve birbirleri ile olan ilişkilerini anlamaktır. Günümüzde şehirlerin tanımlanması için yaygın olarak kullanılan ölçütler idari sınırlar, nüfus ve ekonomik faaliyetlerdir. Bu çalışmada üç devlet üniversitesi bulunan Eskişehir’in, uzun yıllardır sözü edilen “üniversite şehri” kimliği sorgulanmıştır. Üniversite şehri fonksiyonunu tanımlamak için; literatür taraması, toplanan veriler ve arazi çalışmaları sonucunda, “beşeri unsurlar ve mekânsal göstergeler” olarak iki ana kriter ve alt kriterler oluşturulmuştur. Beşeri unsurlar; üniversiteye kayıtlı öğrenci nüfusu, ulaşım özellikleri, mal ve hizmete erişim, barınma, yerel yönetimlerin desteği, istihdam, sosyo-kültürel imkânlardır. Mekânsal göstergelerde ise şehir içindeki farklı amaçlar için kullanılan alanlar dikkate alınarak Üniversite Caddesi’ndeki işletmeler değerlendirilmiştir. Ayrıca Eskişehir’de kentsel mekân kullanımına ilişkin öğrenci, yerel halk ve ortak alan olmak üzere üç ana alışveriş alanı belirlenmiştir. Son olarak Covid-19 döneminde üniversitelerin uzaktan eğitime geçmesi ve bunun şehirde görülen etkileri tartışılmıştır.","PeriodicalId":346017,"journal":{"name":"Coğrafi Bilimler Dergisi","volume":"50 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-05-18","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"134329607","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Bu çalışma yeni bir coğrafi yakınlık indeksi önermektedir. Daha gerçekçi bir mekân temsilinin mümkün olabileceğini ileri süren çalışma, illerin birbirilerinden alıp verdiği nüfus üzerinden doğan demografik bağın, sosyal yakınlık göstergesi olarak alınabileceğini savunmaktadır. Çalışma, iller arası demografik bağlantısallığı sosyal ağ analizi tekniklerinden hareketle ölçerek bunu kütle çekim modeliyle birleştirmekte ve yeni bir coğrafi yakınlık indeksi tanımlamaktadır. Türkiye için iller düzeyinde tanımlanan söz konusu indeksin sosyal ağ ve mekânsal istatistik analizi yöntemlerine dayalı çalışmalarda kullanılabileceğini savunmaktadır. Bu amaçla 1990, 2000, 2010 ve 2020 yıllarına ait yakınlık matrisleri oluşturulmuş; ardından örnek kullanım amacıyla 2020 yılına ait iller arası ticaret miktarı ile oluşturulan indeks arasındaki ilişki sosyal ağ analizi yöntemiyle korelasyon ve regresyon analizine tabi tutularak test edilmiştir. Çalışmanın bulguları önerilen yakınlık indeksinin ağırlık matrisine ek olarak sosyal ağ analizi çalışmalarında da kullanılabileceğini göstermiştir.
{"title":"İller Düzeyinde Coğrafi Yakınlık İçin Bir İndeks Önerisi","authors":"İrfan Kaygalak","doi":"10.33688/aucbd.1232102","DOIUrl":"https://doi.org/10.33688/aucbd.1232102","url":null,"abstract":"Bu çalışma yeni bir coğrafi yakınlık indeksi önermektedir. Daha gerçekçi bir mekân temsilinin mümkün olabileceğini ileri süren çalışma, illerin birbirilerinden alıp verdiği nüfus üzerinden doğan demografik bağın, sosyal yakınlık göstergesi olarak alınabileceğini savunmaktadır. Çalışma, iller arası demografik bağlantısallığı sosyal ağ analizi tekniklerinden hareketle ölçerek bunu kütle çekim modeliyle birleştirmekte ve yeni bir coğrafi yakınlık indeksi tanımlamaktadır. Türkiye için iller düzeyinde tanımlanan söz konusu indeksin sosyal ağ ve mekânsal istatistik analizi yöntemlerine dayalı çalışmalarda kullanılabileceğini savunmaktadır. Bu amaçla 1990, 2000, 2010 ve 2020 yıllarına ait yakınlık matrisleri oluşturulmuş; ardından örnek kullanım amacıyla 2020 yılına ait iller arası ticaret miktarı ile oluşturulan indeks arasındaki ilişki sosyal ağ analizi yöntemiyle korelasyon ve regresyon analizine tabi tutularak test edilmiştir. Çalışmanın bulguları önerilen yakınlık indeksinin ağırlık matrisine ek olarak sosyal ağ analizi çalışmalarında da kullanılabileceğini göstermiştir.","PeriodicalId":346017,"journal":{"name":"Coğrafi Bilimler Dergisi","volume":"10 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-05-05","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"114475318","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Karikatürler, kimi zaman kitleleri harekete geçirmek için kimi zaman iktidarı, erki ve güçlü olanı eleştirmek, hicvetmek için kullanılan anlam ve temsil araçlarıdır. Özelliklerine göre farklı çeşitleri bulunan karikatürler arasında en fazla dikkat çekenlerden birisi de politik karikatürlerdir. Politik karikatürler, siyasi hayata dair yaşananları eleştirel bakış açısıyla görselleştirerek kamuoyuna aktarmak için kullanılmaktadır. Eleştirel jeopolitik içerisinde popüler jeopolitik çalışmalarda tercih edilen söz konusu karikatürler, topluma sunulan bilgide önemli veri araçları olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu çalışmada Birleşik Krallık dergisi “The Week” haber ajansında yer alan Rusya-Ukrayna Savaşı’na dair kullanılan politik karikatürler doküman analizi ile yorumlanmıştır. Araştırmanın bulgularına göre ayı figürü ile özleştirilen Rusya’nın Ukrayna Savaşı’nda askeri kapasitesi yetersiz biçimde ve Putin'in mesafeli ve nezaketsiz bir politikacı imajıyla aktarıldığı görülmüştür. Dergide yayınlanan karikatürlerin Ukrayna algısı ise, ülkede yaşananların dramatik boyutunu ortaya koyar niteliktedir. Görsel temsillerde ülke sakinlerinin başlarının dertte olduğu, kurtarılmayı bekleyen, yardıma muhtaç insanlar olarak gerçeğe daha yakın temsillerle aktarıldığı görülmüştür.
{"title":"Birleşik Krallık Dergisi “The Week”te Yayınlanan Rusya-Ukrayna Savaşı’na Dair Karikatür Temsiller","authors":"A. Karakaş, Mutlu Yilmaz","doi":"10.33688/aucbd.1254592","DOIUrl":"https://doi.org/10.33688/aucbd.1254592","url":null,"abstract":"Karikatürler, kimi zaman kitleleri harekete geçirmek için kimi zaman iktidarı, erki ve güçlü olanı eleştirmek, hicvetmek için kullanılan anlam ve temsil araçlarıdır. Özelliklerine göre farklı çeşitleri bulunan karikatürler arasında en fazla dikkat çekenlerden birisi de politik karikatürlerdir. Politik karikatürler, siyasi hayata dair yaşananları eleştirel bakış açısıyla görselleştirerek kamuoyuna aktarmak için kullanılmaktadır. Eleştirel jeopolitik içerisinde popüler jeopolitik çalışmalarda tercih edilen söz konusu karikatürler, topluma sunulan bilgide önemli veri araçları olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu çalışmada Birleşik Krallık dergisi “The Week” haber ajansında yer alan Rusya-Ukrayna Savaşı’na dair kullanılan politik karikatürler doküman analizi ile yorumlanmıştır. Araştırmanın bulgularına göre ayı figürü ile özleştirilen Rusya’nın Ukrayna Savaşı’nda askeri kapasitesi yetersiz biçimde ve Putin'in mesafeli ve nezaketsiz bir politikacı imajıyla aktarıldığı görülmüştür. Dergide yayınlanan karikatürlerin Ukrayna algısı ise, ülkede yaşananların dramatik boyutunu ortaya koyar niteliktedir. Görsel temsillerde ülke sakinlerinin başlarının dertte olduğu, kurtarılmayı bekleyen, yardıma muhtaç insanlar olarak gerçeğe daha yakın temsillerle aktarıldığı görülmüştür.","PeriodicalId":346017,"journal":{"name":"Coğrafi Bilimler Dergisi","volume":"80 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-04-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"123609940","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Günümüzde hızlı kentleşmeyle birlikte geçirimsiz yüzeyler hızla artmakta ve çeşitli çevresel ve ekolojik sorunlara neden olmaktadır. Bu nedenle geçirimsiz yüzeylerin uzaktan algılama gibi etkin yöntemlerle takibi önem kazanmaktadır. Bu çalışmada yüksek kentleşme oranına sahip Samsun-Atakum ilçesinde 07.07.2022 tarihli Sentinel-2 uydu görüntüsünden UI, NDBI, IBI, CBCI ve NISI indeksleri kullanılarak Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS) ortamında geçirimsiz yüzey alanları çıkarılmış, indekslerin performansı spektral ayrım indeksi ve hata matrisi yaklaşımı ile değerlendirilmiştir. Analizlerin sonucunda çalışma alanında en başarılı indeksin NISI olduğu belirlenmiştir. NISI indeksi 1,3605 spektral ayrım indeksi, % 89,20 genel doğruluk ve 0,7850 kappa değeriyle yüksek performans göstermiş, hem binaların hem de yolların çıkarımında başarılı olmuştur. NISI indeksi sonuçlarına göre çalışma alanında incelenen 30 mahallenin 5’inde geçirimsiz yüzey alanlarının % 40’ın üzerinde ve 2’sinde % 30–40 arasında olduğu belirlenmiştir. Çalışmadan elde edilen sonuçlar Sentinel-2 uydu görüntülerinin geçirimsiz yüzey çıkarımında önemli bir potansiyel taşıdığını ve farklı indekslerin karşılaştırılması sonucunda belirlenen optimum indeksin kullanılmasıyla geçirimsiz yüzey çıkarım başarısının artırılabileceğini ortaya çıkarmıştır.
{"title":"Extraction of Urban Impervious Surface Areas in Samsun-Atakum Using Spectral Indices from Sentinel-2 Satellite Images","authors":"Derya Öztürk","doi":"10.33688/aucbd.1164879","DOIUrl":"https://doi.org/10.33688/aucbd.1164879","url":null,"abstract":"Günümüzde hızlı kentleşmeyle birlikte geçirimsiz yüzeyler hızla artmakta ve çeşitli çevresel ve ekolojik sorunlara neden olmaktadır. Bu nedenle geçirimsiz yüzeylerin uzaktan algılama gibi etkin yöntemlerle takibi önem kazanmaktadır. Bu çalışmada yüksek kentleşme oranına sahip Samsun-Atakum ilçesinde 07.07.2022 tarihli Sentinel-2 uydu görüntüsünden UI, NDBI, IBI, CBCI ve NISI indeksleri kullanılarak Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS) ortamında geçirimsiz yüzey alanları çıkarılmış, indekslerin performansı spektral ayrım indeksi ve hata matrisi yaklaşımı ile değerlendirilmiştir. Analizlerin sonucunda çalışma alanında en başarılı indeksin NISI olduğu belirlenmiştir. NISI indeksi 1,3605 spektral ayrım indeksi, % 89,20 genel doğruluk ve 0,7850 kappa değeriyle yüksek performans göstermiş, hem binaların hem de yolların çıkarımında başarılı olmuştur. NISI indeksi sonuçlarına göre çalışma alanında incelenen 30 mahallenin 5’inde geçirimsiz yüzey alanlarının % 40’ın üzerinde ve 2’sinde % 30–40 arasında olduğu belirlenmiştir. Çalışmadan elde edilen sonuçlar Sentinel-2 uydu görüntülerinin geçirimsiz yüzey çıkarımında önemli bir potansiyel taşıdığını ve farklı indekslerin karşılaştırılması sonucunda belirlenen optimum indeksin kullanılmasıyla geçirimsiz yüzey çıkarım başarısının artırılabileceğini ortaya çıkarmıştır.","PeriodicalId":346017,"journal":{"name":"Coğrafi Bilimler Dergisi","volume":"70 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-04-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"129180061","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}