Pub Date : 2023-10-02DOI: 10.22312/sdusbed.1359175
G. Çelik, Mine ÖZTÜRK TONGUÇ, Kayhan Başak, Y. Sönmez
Bu çalışmanın amacı periodontitis hastalarında, kök hasarı bulunmayan ancak tüm yüzeylerinde derin periodontal cebi bulunan dişlerde, pulpa dokusundaki olası histopatolojik değişiklikleri incelemektir. Bu çalışmaya, klinik muayene, periodontal değerlendirme ve periapikal radyografi sonuçlarına dayanarak, evre 3 ve evre 4 periodontitis ile derece B ve C tanısı konulan 33 bireyin periodontal yıkıma bağlı olarak çekilmiş 68 dişi dahil edildi. Her birinden bukko/lingual yönde alınan 5μm'lik kesitlerdeki pulpa alanları, Bakteriyel invazyon, Rejeneratif parametreler ve Dejeneratif parametreler (BRD) kriterlerine göre histopatolojik olarak değerlendirildi. Dişlerin ait olduğu bireylerin yaş, cinsiyet, histolojik parametrelerin dağılımları sayı ve yüzde olarak ifade edildi. Periodontal parametreler, medyan (aralık) değerleri olarak sunuldu. Periodontal parametreler ile pulpa histopatolojik verileri arasındaki korelasyonlar Pearson Korelasyonu ile incelendi. P<0,05 anlamlılık sınırı olarak kabul edildi. Çekimlerin yapıldığı hastaların 19’u kadın, 15’i erkek iken, katılımcıların yaş ortalaması 49,12±7,17 (18-65 yaş) idi. Tüm dişlerin mobilite derecesi üçtü. Dişlerin 33’ü kesici, 35’i tek köklü premolardı. Dişlerin %95,6’sında dejeneratif parametrelere rastlanırken, %47’sinde rejeneratif parametreler izlendi. Dişlerin 5’inde (%7,4) bakteriyel invazyon izlendi. Çalışmamızın sonuçları, pulpa dejenerasyonunun, periodontal hastalığın şiddeti ile ilişkili olduğunu göstermektedir. Pulpa duyarlılığı, KAS ile orta derecede pozitif bir ilişkiye sahipti (rho=0,269 ve P<0,05). Periodontal yıkımın şiddetini gösteren KAS ile pulpal enflamasyon arasında anlamlı korelasyon tespit edildi (rho=0,384 ve P<0,05). Bu çalışmanın sınırları dahilinde ileri periodontal hastalık pulpa üzerinde rejeneratif ve dejeneratif etkilere sahiptir. Bu nedenle, ileri periodontitisi olan hastalarda tanı ve tedavi planlamasında endodontik-periodontal lezyonlar dikkate alınmalıdır. Henüz vital olan dişlerin pulpasında periodontal yıkım nedeniyle oluşabilecek değişiklikler, periodontal tedavi sonuçlarını da etkileyebilir.
本研究旨在调查牙周炎患者牙髓组织可能发生的组织病理学变化,这些患者的牙齿没有牙根损伤,但所有表面都有较深的牙周袋。这项研究包括因牙周破坏而拔除的 68 颗牙齿,这些牙齿来自 33 人,根据临床检查、牙周评估和根尖周炎 X 射线检查,他们被诊断为第 3 期和第 4 期牙周炎,等级为 B 级和 C 级。根据细菌侵袭、再生参数和退行性参数(BRD)标准,对每颗牙齿的牙髓区域进行了组织病理学评估,切片取自颊/舌方向,厚度为 5 微米。牙齿所属个体的年龄、性别、组织学参数以数量和百分比表示。牙周参数以中位数(范围)值表示。牙周参数与牙髓组织病理学数据之间的相关性通过皮尔逊相关性进行检验。P<0.05为显著性界限。患者的平均年龄为(49.12±7.17)岁(18-65 岁),其中女性 19 人,男性 15 人。所有牙齿的活动度均为三级。其中 33 颗牙齿为门牙,35 颗牙齿为单根前臼齿。在 95.6% 的牙齿中观察到了退化参数,而在 47% 的牙齿中观察到了再生参数。在 5 颗牙齿(7.4%)中观察到细菌入侵。我们的研究结果表明,牙髓退化与牙周病的严重程度有关。牙髓敏感度与 CAS 呈中度正相关(rho=0.269,P<0.05)。牙周破坏的严重程度与牙髓炎症之间存在明显的相关性(rho=0.384,P<0.05)。在本研究的范围内,晚期牙周病对牙髓有再生和退化作用。因此,在对晚期牙周炎患者进行诊断和制定治疗计划时应考虑牙髓牙周病变。由于牙周破坏而可能在仍有生命力的牙齿的牙髓中发生的变化也可能影响牙周治疗的效果。
{"title":"Şiddetli Periodontitisin Pulpa Üzerine Etkisi: Bir Histopatolojik Çalışma","authors":"G. Çelik, Mine ÖZTÜRK TONGUÇ, Kayhan Başak, Y. Sönmez","doi":"10.22312/sdusbed.1359175","DOIUrl":"https://doi.org/10.22312/sdusbed.1359175","url":null,"abstract":"Bu çalışmanın amacı periodontitis hastalarında, kök hasarı bulunmayan ancak tüm yüzeylerinde derin periodontal cebi bulunan dişlerde, pulpa dokusundaki olası histopatolojik değişiklikleri incelemektir. Bu çalışmaya, klinik muayene, periodontal değerlendirme ve periapikal radyografi sonuçlarına dayanarak, evre 3 ve evre 4 periodontitis ile derece B ve C tanısı konulan 33 bireyin periodontal yıkıma bağlı olarak çekilmiş 68 dişi dahil edildi. Her birinden bukko/lingual yönde alınan 5μm'lik kesitlerdeki pulpa alanları, Bakteriyel invazyon, Rejeneratif parametreler ve Dejeneratif parametreler (BRD) kriterlerine göre histopatolojik olarak değerlendirildi. Dişlerin ait olduğu bireylerin yaş, cinsiyet, histolojik parametrelerin dağılımları sayı ve yüzde olarak ifade edildi. Periodontal parametreler, medyan (aralık) değerleri olarak sunuldu. Periodontal parametreler ile pulpa histopatolojik verileri arasındaki korelasyonlar Pearson Korelasyonu ile incelendi. P<0,05 anlamlılık sınırı olarak kabul edildi. Çekimlerin yapıldığı hastaların 19’u kadın, 15’i erkek iken, katılımcıların yaş ortalaması 49,12±7,17 (18-65 yaş) idi. Tüm dişlerin mobilite derecesi üçtü. Dişlerin 33’ü kesici, 35’i tek köklü premolardı. Dişlerin %95,6’sında dejeneratif parametrelere rastlanırken, %47’sinde rejeneratif parametreler izlendi. Dişlerin 5’inde (%7,4) bakteriyel invazyon izlendi. Çalışmamızın sonuçları, pulpa dejenerasyonunun, periodontal hastalığın şiddeti ile ilişkili olduğunu göstermektedir. Pulpa duyarlılığı, KAS ile orta derecede pozitif bir ilişkiye sahipti (rho=0,269 ve P<0,05). Periodontal yıkımın şiddetini gösteren KAS ile pulpal enflamasyon arasında anlamlı korelasyon tespit edildi (rho=0,384 ve P<0,05). Bu çalışmanın sınırları dahilinde ileri periodontal hastalık pulpa üzerinde rejeneratif ve dejeneratif etkilere sahiptir. Bu nedenle, ileri periodontitisi olan hastalarda tanı ve tedavi planlamasında endodontik-periodontal lezyonlar dikkate alınmalıdır. Henüz vital olan dişlerin pulpasında periodontal yıkım nedeniyle oluşabilecek değişiklikler, periodontal tedavi sonuçlarını da etkileyebilir.","PeriodicalId":448097,"journal":{"name":"SDÜ SAĞLIK BİLİMLERİ DERGİSİ","volume":"83 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-10-02","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139324289","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-10-01DOI: 10.22312/sdusbed.1325039
Fatma Taş Arslan, Sevinç Akkoyun, G. Karayağız Muslu
Amaç: Bu çalışma Türkiye’de hemşirelik lisans, yüksek lisans ve doktora eğitim programlarının müfredatlarında kanıta dayalı uygulama öğretiminin incelenmesi amacıyla yapıldı. Yöntem: Tanımlayıcı ve kesitsel türde bir araştırmanın, veri taraması 15 Mart-15 Mayıs 2023 tarihleri arasında yapıldı. Araştırmanın örneklemini kanıta dayalı uyulama öğretimini yürüten 70 hemşirelik lisans, 56 yüksek lisans ve 88 doktora programı oluşturdu. Üniversitelerin web sayfalarından Bologna sistemleri tarandı. Kanıta Dayalı Uygulamaya (KDU) öğretimine yönelik derslerin bilgileri “Ders Değerlendirme Formu” kayıt edildi. Veriler IBM SPSS 22 programı ile analiz edildi. Bulgular: Hemşirelik lisans programlarının %39,8’inde, yüksek lisans programlarının %44,8’inde ve doktora programlarının %78,6’sında KDU’ya yönelik dersin olduğu belirlendi. Hemşirelik lisans programlarının, %67,1’inde KDU dersinin 1-3 AKTS değerine sahip olduğu, %92,9’unun seçmeli ders kategorisinde olduğu, %48,6’sınde dersin 7.-8. dönemde verildiği ve programların %82,9’unda ise ders içeriğinin var olduğu saptandı. Yüksek lisans programlarının, %55,4’ünde KDU dersinin 4-6 AKTS değerinde, %96,4’ünün seçmeli ders kategorisinde olduğu ve programların %66,1’inde ders içeriğinin olduğu belirlendi. Doktora programlarının, %42,0’sinde KDU dersinin 4-6 AKTS değerinde, %90,9’ünün seçmeli ders kategorisinde olduğu ve doktora programlarının %77,3’ünde ise ders içeriği bulundu. Konu içeriklerinde ise on içerik belirlendi. Sonuç: Türkiye’de hemşirelik müfredatında KDU öğretimine yönelik dersin olma durumu yarıdan azdır. Lisans ve lisansüstü eğitimde belirli standardizasyonun olmadığı görülmektedir.
{"title":"Teaching Evidence-Based Practice in Nursing Undergraduate and Graduate Programs in Turkey: A Descriptive and Cross-Sectional Study","authors":"Fatma Taş Arslan, Sevinç Akkoyun, G. Karayağız Muslu","doi":"10.22312/sdusbed.1325039","DOIUrl":"https://doi.org/10.22312/sdusbed.1325039","url":null,"abstract":"Amaç: Bu çalışma Türkiye’de hemşirelik lisans, yüksek lisans ve doktora eğitim programlarının müfredatlarında kanıta dayalı uygulama öğretiminin incelenmesi amacıyla yapıldı. Yöntem: Tanımlayıcı ve kesitsel türde bir araştırmanın, veri taraması 15 Mart-15 Mayıs 2023 tarihleri arasında yapıldı. Araştırmanın örneklemini kanıta dayalı uyulama öğretimini yürüten 70 hemşirelik lisans, 56 yüksek lisans ve 88 doktora programı oluşturdu. Üniversitelerin web sayfalarından Bologna sistemleri tarandı. Kanıta Dayalı Uygulamaya (KDU) öğretimine yönelik derslerin bilgileri “Ders Değerlendirme Formu” kayıt edildi. Veriler IBM SPSS 22 programı ile analiz edildi. Bulgular: Hemşirelik lisans programlarının %39,8’inde, yüksek lisans programlarının %44,8’inde ve doktora programlarının %78,6’sında KDU’ya yönelik dersin olduğu belirlendi. Hemşirelik lisans programlarının, %67,1’inde KDU dersinin 1-3 AKTS değerine sahip olduğu, %92,9’unun seçmeli ders kategorisinde olduğu, %48,6’sınde dersin 7.-8. dönemde verildiği ve programların %82,9’unda ise ders içeriğinin var olduğu saptandı. Yüksek lisans programlarının, %55,4’ünde KDU dersinin 4-6 AKTS değerinde, %96,4’ünün seçmeli ders kategorisinde olduğu ve programların %66,1’inde ders içeriğinin olduğu belirlendi. Doktora programlarının, %42,0’sinde KDU dersinin 4-6 AKTS değerinde, %90,9’ünün seçmeli ders kategorisinde olduğu ve doktora programlarının %77,3’ünde ise ders içeriği bulundu. Konu içeriklerinde ise on içerik belirlendi. Sonuç: Türkiye’de hemşirelik müfredatında KDU öğretimine yönelik dersin olma durumu yarıdan azdır. Lisans ve lisansüstü eğitimde belirli standardizasyonun olmadığı görülmektedir.","PeriodicalId":448097,"journal":{"name":"SDÜ SAĞLIK BİLİMLERİ DERGİSİ","volume":"19 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-10-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139330660","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-09-19DOI: 10.22312/sdusbed.1279375
İlknur Eni̇nanç, Defne Yalçin
Objective. It was aimed to assess the differences in the sensitivities of masticatory and digastric muscles during examination because of continuous and excessive forces in case of bruxism. Material and Method. From the masticatory muscles of 162 individuals with bruxism and 162 control individuals, masseter, temporalis, medial / lateral pterygoideus muscles and digastric muscles were examined. Perceived sense of discomfort-pain during muscle examinations was scored according to a numerical rating scale and recorded as right and left. Results. In individuals with bruxism, the pain scores of the patients for each examined muscle were higher than the control group (p<0.05). In the ROC analysis performed in bruxism, cut-off values for digastric muscle, lateral pterygoideus muscle and other muscles were 2.5, 1.5 and 0.5, respectively. The sensitivity and specificity of the digastric muscles were found to be higher than other muscles (sensitivity: right=72.8%, left=72.8%, specificity: right=18.5%, left=17.9%). Conclusion. Bruxism affects digastric muscles more than masticatory muscles. Digastric muscles and other masticatory muscles should be evaluated in addition to masseter muscle pain, hypertrophy and fatigue in the clinical diagnosis of bruxism.
{"title":"Bruksizmde Digastrik Kas Hassasiyetinin Önemi","authors":"İlknur Eni̇nanç, Defne Yalçin","doi":"10.22312/sdusbed.1279375","DOIUrl":"https://doi.org/10.22312/sdusbed.1279375","url":null,"abstract":"Objective. It was aimed to assess the differences in the sensitivities of masticatory and digastric muscles during examination because of continuous and excessive forces in case of bruxism. Material and Method. From the masticatory muscles of 162 individuals with bruxism and 162 control individuals, masseter, temporalis, medial / lateral pterygoideus muscles and digastric muscles were examined. Perceived sense of discomfort-pain during muscle examinations was scored according to a numerical rating scale and recorded as right and left. Results. In individuals with bruxism, the pain scores of the patients for each examined muscle were higher than the control group (p<0.05). In the ROC analysis performed in bruxism, cut-off values for digastric muscle, lateral pterygoideus muscle and other muscles were 2.5, 1.5 and 0.5, respectively. The sensitivity and specificity of the digastric muscles were found to be higher than other muscles (sensitivity: right=72.8%, left=72.8%, specificity: right=18.5%, left=17.9%). Conclusion. Bruxism affects digastric muscles more than masticatory muscles. Digastric muscles and other masticatory muscles should be evaluated in addition to masseter muscle pain, hypertrophy and fatigue in the clinical diagnosis of bruxism.","PeriodicalId":448097,"journal":{"name":"SDÜ SAĞLIK BİLİMLERİ DERGİSİ","volume":"40 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-09-19","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139338815","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-09-19DOI: 10.22312/sdusbed.1256240
Taygun Sezer, Kerem Kiliç, Emir Esim
Bu çalışma, iki farklı yükleme kuvveti altında farklı protetik altyapılara sahip maksiller all-on-4 konseptlerindeki stres dağılımını sonlu elemanlar analizi kullanarak incelemeyi amaçlamıştır. Krom-kobalt, polietereterketon, titanyum ve zirkonya olmak üzere 4 farklı protetik altyapı materyali ile all-on-4 modeller tasarlandı (Sırasıyla model 1, model 2, model 3, model 4). Sağlıklı ve bruksist bireylerin ısırma kuvvetlerini temsil eden iki farklı yükleme koşulu altında kemik doku, implant elemanları ve protetik elemanlar üzerindeki stresler değerlendirildi. Peri-implant kemik, implant elemanları ve kronlar üzerindeki stresler model 2>model 3>model4>model 1 olarak sıralandı. Bruksist yükleme altında tüm modellerdeki ve sağlıklı yükleme altında model 2' deki kortikal kemikte oluşan baskı stresleri aşırı yükleme sınırını aştı. Kortikal kemikte oluşan gerilme stresi ve dayanaklardaki von Mises stres bruksist yükleme altındaki model 3’ te aşırı yükleme sınırını aştı. Model 2’ de, her iki yükleme koşulunda kortikal kemikte oluşan gerilme stresi ve bruksist yükleme altında implantlar, dayanaklar ve kronlardaki von Mises stresler aşırı yükleme sınırını aştı. Altyapılardaki stresler model 2>model 1>model 4>model 3 olarak sıralandı. Bruksist bireylerde all-on-4 konsepti planlanırken bu çalışmadaki kortikal kemikte oluşan aşırı yüklemeler göz önünde bulundurulmalıdır. PEEK altyapı kemik doku ve çevreleyen yapılar üzerinde polimerik olmayan altyapılara göre daha fazla stres oluşturduğundan polimerik olmayan altyapılar all-on-4 konsepti için daha uygun olabilir
{"title":"Biomechanical Effect of Framework and Bruxism in All-on-4 Concept: A Finite Element Analysis","authors":"Taygun Sezer, Kerem Kiliç, Emir Esim","doi":"10.22312/sdusbed.1256240","DOIUrl":"https://doi.org/10.22312/sdusbed.1256240","url":null,"abstract":"Bu çalışma, iki farklı yükleme kuvveti altında farklı protetik altyapılara sahip maksiller all-on-4 konseptlerindeki stres dağılımını sonlu elemanlar analizi kullanarak incelemeyi amaçlamıştır. Krom-kobalt, polietereterketon, titanyum ve zirkonya olmak üzere 4 farklı protetik altyapı materyali ile all-on-4 modeller tasarlandı (Sırasıyla model 1, model 2, model 3, model 4). Sağlıklı ve bruksist bireylerin ısırma kuvvetlerini temsil eden iki farklı yükleme koşulu altında kemik doku, implant elemanları ve protetik elemanlar üzerindeki stresler değerlendirildi. Peri-implant kemik, implant elemanları ve kronlar üzerindeki stresler model 2>model 3>model4>model 1 olarak sıralandı. Bruksist yükleme altında tüm modellerdeki ve sağlıklı yükleme altında model 2' deki kortikal kemikte oluşan baskı stresleri aşırı yükleme sınırını aştı. Kortikal kemikte oluşan gerilme stresi ve dayanaklardaki von Mises stres bruksist yükleme altındaki model 3’ te aşırı yükleme sınırını aştı. Model 2’ de, her iki yükleme koşulunda kortikal kemikte oluşan gerilme stresi ve bruksist yükleme altında implantlar, dayanaklar ve kronlardaki von Mises stresler aşırı yükleme sınırını aştı. Altyapılardaki stresler model 2>model 1>model 4>model 3 olarak sıralandı. Bruksist bireylerde all-on-4 konsepti planlanırken bu çalışmadaki kortikal kemikte oluşan aşırı yüklemeler göz önünde bulundurulmalıdır. PEEK altyapı kemik doku ve çevreleyen yapılar üzerinde polimerik olmayan altyapılara göre daha fazla stres oluşturduğundan polimerik olmayan altyapılar all-on-4 konsepti için daha uygun olabilir","PeriodicalId":448097,"journal":{"name":"SDÜ SAĞLIK BİLİMLERİ DERGİSİ","volume":"36 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-09-19","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139338714","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-09-18DOI: 10.22312/sdusbed.1319112
Çağlayan Pınar Öztürk, H. H. Uysal
Amaç: Lateral Epikondilit (LE) ön kol dışında farklı bölgelerde de fonksiyon bozukluklarına neden olabilir. Bu çalışmanın amacı; LE hastalarında servikal bölge fonksiyonlarını, güç ve endurans açısından değerlendirmek ve sağlıklı kontrollerle karşılaştırmaktır. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya LE’i olan (Çalışma Grubu; N:30) ve sağlıklı bireylerden (Kontrol Grubu; N:30) toplam 60 birey dahil edildi. Her iki gruptaki bireylerde servikal ağrı şiddeti (VAS), boyun özür düzeyi (BÖİ), derin servikal fleksör kasların kuvveti (Stabilizer Pressure Biofeedback), servikal kas enduransı (Endurans Testleri, sn.) ve El kavrama kuvveti (hidrolik el dinamometresi) değerlendirildi. Bulgular: LE hastalarında servikal bölgede derin servikal fleksör kasların kuvvetinde (p<0,05) ve servikal ekstansör kasların enduransında kontrol grubuna göre azalma olduğu belirlenmiştir (p<0,001). Çalışma grubu bireylerinde ağrı şiddetinin daha yüksek (p<0.01) ve boyun fonksiyonlarının daha düşük olduğu belirlenmiştir (p<0.01). Sonuç: Bu çalışmanın sonuçları LE’in ağrı şiddetini arttırdığını, boyun fonksiyonlarını, servikal kas kuvveti ve enduransını azalttığını göstermiştir. Bu nedenle LE’li bireylerin servikal bölge kasları değerlendirilerek gerekli durumlarda tedavi programına dahil edilmelidir.
目的:外上髁炎(LE)可能会导致前臂以外的不同区域出现功能障碍。本研究旨在从力量和耐力方面评估外上髁炎患者的颈部功能,并将其与健康对照组进行比较。 材料和方法:研究对象包括 60 名 LE 患者(研究组;人数:30)和健康人(对照组;人数:30)。对两组患者的颈椎疼痛强度(VAS)、颈部残疾程度(SCI)、颈深屈肌肌力(稳定器压力生物反馈)、颈肌耐力(耐力测试,秒)和手部握力(液压手部测力计)进行评估。结果显示与对照组相比(P<0.001),LE 患者颈部深层屈肌的力量(P<0.05)和颈部伸肌的耐力均有所下降。研究组的疼痛强度更高(P<0.01),颈部功能更低(P<0.01)。 结论研究结果表明,LE 增加了疼痛强度,降低了颈部功能、颈肌力量和耐力。因此,应评估 LE 患者的颈部肌肉,并在必要时将其纳入治疗方案。
{"title":"Neck Muscle Strength and Endurance in Patients with Lateral Epicondylitis","authors":"Çağlayan Pınar Öztürk, H. H. Uysal","doi":"10.22312/sdusbed.1319112","DOIUrl":"https://doi.org/10.22312/sdusbed.1319112","url":null,"abstract":"Amaç: Lateral Epikondilit (LE) ön kol dışında farklı bölgelerde de fonksiyon bozukluklarına neden olabilir. Bu çalışmanın amacı; LE hastalarında servikal bölge fonksiyonlarını, güç ve endurans açısından değerlendirmek ve sağlıklı kontrollerle karşılaştırmaktır. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya LE’i olan (Çalışma Grubu; N:30) ve sağlıklı bireylerden (Kontrol Grubu; N:30) toplam 60 birey dahil edildi. Her iki gruptaki bireylerde servikal ağrı şiddeti (VAS), boyun özür düzeyi (BÖİ), derin servikal fleksör kasların kuvveti (Stabilizer Pressure Biofeedback), servikal kas enduransı (Endurans Testleri, sn.) ve El kavrama kuvveti (hidrolik el dinamometresi) değerlendirildi. Bulgular: LE hastalarında servikal bölgede derin servikal fleksör kasların kuvvetinde (p<0,05) ve servikal ekstansör kasların enduransında kontrol grubuna göre azalma olduğu belirlenmiştir (p<0,001). Çalışma grubu bireylerinde ağrı şiddetinin daha yüksek (p<0.01) ve boyun fonksiyonlarının daha düşük olduğu belirlenmiştir (p<0.01). Sonuç: Bu çalışmanın sonuçları LE’in ağrı şiddetini arttırdığını, boyun fonksiyonlarını, servikal kas kuvveti ve enduransını azalttığını göstermiştir. Bu nedenle LE’li bireylerin servikal bölge kasları değerlendirilerek gerekli durumlarda tedavi programına dahil edilmelidir.","PeriodicalId":448097,"journal":{"name":"SDÜ SAĞLIK BİLİMLERİ DERGİSİ","volume":"272 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-09-18","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139338983","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-08-23DOI: 10.22312/sdusbed.1176151
Murat Çelebi̇, Çağlan Çelebi, Elif Aksöz
Aminoglikozitler, düşük maliyetleri, yüksek etkililikleri ve diğer antibiyotiklere kıyasla nispeten düşük bakteri direncine sahip olmaları nedeniyle dünya çapında sıklıkla kullanılan antibiyotikler arasındadır. Yaygın kullanımlarına ve olumlu etkilerine karşın böbrek proksimal tübülüs epitel hücrelerinde birikerek toksisite gelişimine neden olabilme ihtimalleri bu ilaçların rahatça kullanımını sınırlamaktadır. Aminoglikozitlere bağlı oluşabilecek nefrotoksisiteye karşı koruyucu olması ümidiyle deney hayvanlarında birçok farmakolojik ajan denenmiş olmasına rağmen hali hazırda rutin olarak kullanılan bir nefroprotektan ajan bulunamamıştır. Çalışmaların çoğunda nefrotoksisite oluşturmak için aminoglikozitlerin prototipi olarak gentamisin kullanılmıştır. Muhtemel koruyucu etkinliği değerlendirmek için antioksidan indeksler, inflamatuar yanıtlar ve apoptotik belirteçler değerlendirilmiştir. Doğal ürünler, vitamin ve mineraller, hormonlar ve birçok konvansiyonel ilaç nefrotoksisiteyi önlemek için potansiyel etkiler göstermiştir. Ayrıca, sadece kullanılan ajan değil uygulama yolu ve süresine göre de sonuçların değişebildiği görülmektedir. Konuyla ilgili çok sayıda çalışma olmasına rağmen, net sonuçlar elde etmek için daha fazla araştırma yapılması gerekliliği açıktır. Bu çalışmada, nefrotoksisite oluşturma potansiyeli taşıyan aminoglikozitlerden gentamisin kullanılarak kemirgenler üzerinde son on yılda yapılan klinik öncesi araştırmalar gözden geçirilmiştir. Bu konuda yapılan çalışmalarda tedavi ve koruma amacı ile kullanılan ajanlar, doğal ürünler, mineral ve vitaminler, hormonlar, kimyasal ajanlar ve konvansiyonel ilaçlar olarak gruplandırılmış ve kullanılan ajanların ne kadar geniş bir spektrumda olduğu gösterilmeye çalışılmıştır. Her bir çalışmada değerlendirmede kullanılan parametreler konusunda bilgi verilerek ileride yapılacak araştırmalarda çalışmaların karşılaştırılabilir olması için standardizasyona katkıda bulunmak amaçlanmıştır.
{"title":"Review of Treatments with Gentamicin-Induced Nephrotoxicity Prevention Potential","authors":"Murat Çelebi̇, Çağlan Çelebi, Elif Aksöz","doi":"10.22312/sdusbed.1176151","DOIUrl":"https://doi.org/10.22312/sdusbed.1176151","url":null,"abstract":"Aminoglikozitler, düşük maliyetleri, yüksek etkililikleri ve diğer antibiyotiklere kıyasla nispeten düşük bakteri direncine sahip olmaları nedeniyle dünya çapında sıklıkla kullanılan antibiyotikler arasındadır. Yaygın kullanımlarına ve olumlu etkilerine karşın böbrek proksimal tübülüs epitel hücrelerinde birikerek toksisite gelişimine neden olabilme ihtimalleri bu ilaçların rahatça kullanımını sınırlamaktadır. Aminoglikozitlere bağlı oluşabilecek nefrotoksisiteye karşı koruyucu olması ümidiyle deney hayvanlarında birçok farmakolojik ajan denenmiş olmasına rağmen hali hazırda rutin olarak kullanılan bir nefroprotektan ajan bulunamamıştır. Çalışmaların çoğunda nefrotoksisite oluşturmak için aminoglikozitlerin prototipi olarak gentamisin kullanılmıştır. Muhtemel koruyucu etkinliği değerlendirmek için antioksidan indeksler, inflamatuar yanıtlar ve apoptotik belirteçler değerlendirilmiştir. Doğal ürünler, vitamin ve mineraller, hormonlar ve birçok konvansiyonel ilaç nefrotoksisiteyi önlemek için potansiyel etkiler göstermiştir. Ayrıca, sadece kullanılan ajan değil uygulama yolu ve süresine göre de sonuçların değişebildiği görülmektedir. Konuyla ilgili çok sayıda çalışma olmasına rağmen, net sonuçlar elde etmek için daha fazla araştırma yapılması gerekliliği açıktır. Bu çalışmada, nefrotoksisite oluşturma potansiyeli taşıyan aminoglikozitlerden gentamisin kullanılarak kemirgenler üzerinde son on yılda yapılan klinik öncesi araştırmalar gözden geçirilmiştir. Bu konuda yapılan çalışmalarda tedavi ve koruma amacı ile kullanılan ajanlar, doğal ürünler, mineral ve vitaminler, hormonlar, kimyasal ajanlar ve konvansiyonel ilaçlar olarak gruplandırılmış ve kullanılan ajanların ne kadar geniş bir spektrumda olduğu gösterilmeye çalışılmıştır. Her bir çalışmada değerlendirmede kullanılan parametreler konusunda bilgi verilerek ileride yapılacak araştırmalarda çalışmaların karşılaştırılabilir olması için standardizasyona katkıda bulunmak amaçlanmıştır.","PeriodicalId":448097,"journal":{"name":"SDÜ SAĞLIK BİLİMLERİ DERGİSİ","volume":"47 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-08-23","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139349445","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-08-06DOI: 10.22312/sdusbed.1328230
Hülya Yılmaz, Fatma Sertgöz, Ayse Ci̇nki̇li̇c, M. Çulha
The formulation of drugs requires active pharmaceutical ingredients (API), which can be combined with some excipients, which are not considered pharmacologically active and could have different roles in a drug formulation. Glukofen, a generic name as a biguanide antidiabetic, is used for treating type 2 Diabetes Mellitus, mainly in overweight patients when dietary management and exercise do not help in adequate glycemic control. In Glukofen formulation, metformin-HCl as an API and some excipients such as povidone, magnesium stearate, hypromellose, and titanium dioxide are combined. The goal of this study is in vitro investigation of the effects of Glukofen and metformin-HCl on the human bronchial epithelial cell line (Beas-2b). To observe and compare their toxic effects and uptake into cells, cytotoxicity assay and flow cytometry experiments were carried out. The obtained results from this study showed that any toxic effects of both Glukofen and metformin-HCl on Beas-2b cells were not obtained. In addition, uptake of Glukofen into cells was observed more than metformin-HCl. It is evident that the incorporation of excipients to metformin-HCl results in a significant rise in cell proliferation and uptaking into cells.
{"title":"In vitro Testing to Investigate Effects of Excipients in Drug Formulation","authors":"Hülya Yılmaz, Fatma Sertgöz, Ayse Ci̇nki̇li̇c, M. Çulha","doi":"10.22312/sdusbed.1328230","DOIUrl":"https://doi.org/10.22312/sdusbed.1328230","url":null,"abstract":"The formulation of drugs requires active pharmaceutical ingredients (API), which can be combined with some excipients, which are not considered pharmacologically active and could have different roles in a drug formulation. Glukofen, a generic name as a biguanide antidiabetic, is used for treating type 2 Diabetes Mellitus, mainly in overweight patients when dietary management and exercise do not help in adequate glycemic control. In Glukofen formulation, metformin-HCl as an API and some excipients such as povidone, magnesium stearate, hypromellose, and titanium dioxide are combined. The goal of this study is in vitro investigation of the effects of Glukofen and metformin-HCl on the human bronchial epithelial cell line (Beas-2b). To observe and compare their toxic effects and uptake into cells, cytotoxicity assay and flow cytometry experiments were carried out. The obtained results from this study showed that any toxic effects of both Glukofen and metformin-HCl on Beas-2b cells were not obtained. In addition, uptake of Glukofen into cells was observed more than metformin-HCl. It is evident that the incorporation of excipients to metformin-HCl results in a significant rise in cell proliferation and uptaking into cells.","PeriodicalId":448097,"journal":{"name":"SDÜ SAĞLIK BİLİMLERİ DERGİSİ","volume":"10 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-08-06","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"114164095","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-08-05DOI: 10.22312/sdusbed.1311241
Y. D. Daldal
Sunulan çalışmada, herpes ve megalovirüslerin sebep olduğu enfeksiyonların tedavisinde tercihli olarak kullanılan ilaçlardan valasiklovirin katkılandırılmış idrarda ters faz sıvı kromatografik yöntemle tayini için yöntem geliştirilmiştir. Yöntem geliştirmede, valasiklovirin sistematik olarak pH-kapasite faktörü ilişkisini değerlendirilip, mobil faz optimizasyonu gerçekleştirilmiştir. İnceleme sonunda, optimum ayırma koşulu %4 asetonitril-su (h/h), pH 5,0 ve 37oC kolon sıcaklığı olarak belirlenmiştir. Sonrasında, belirlenen optimum koşulun Uluslararası Harmonizasyon Topluluğu (ICH) yönergelerine göre validasyonu gerçekleştirilmiştir. Geliştirilen yöntem 2-12 μg/mL derişim aralığında muhteşem doğrusallık göstermiştir ve idrar ortamında gerçekleştirilen geri kazanma sonuçları (%) valasiklovirin iki farklı derişimi için 100,147±0,800 ve 100,208±0,604 olarak bulunmuştur. Ayrıca, geliştirilen yönteme sağlamlık testleri de uygulanmıştır ve elde edilen sonuçlar t-testiyle değerlendirilmiştir. Elde edilen validasyon ve sağlamlık testleri sonucunda, geliştirilen yöntemin hassas, tekrar edilebilir, doğru, kesin ve sağlam olduğu bulunmuştur. Bundan dolayı, geliştirilen yöntemin rutin analizler için uygun olduğu belirlenmiştir.
{"title":"Development and Validation of the RPLC Method for the Determination of Valaciclovir in Human Urine","authors":"Y. D. Daldal","doi":"10.22312/sdusbed.1311241","DOIUrl":"https://doi.org/10.22312/sdusbed.1311241","url":null,"abstract":"Sunulan çalışmada, herpes ve megalovirüslerin sebep olduğu enfeksiyonların tedavisinde tercihli olarak kullanılan ilaçlardan valasiklovirin katkılandırılmış idrarda ters faz sıvı kromatografik yöntemle tayini için yöntem geliştirilmiştir. Yöntem geliştirmede, valasiklovirin sistematik olarak pH-kapasite faktörü ilişkisini değerlendirilip, mobil faz optimizasyonu gerçekleştirilmiştir. İnceleme sonunda, optimum ayırma koşulu %4 asetonitril-su (h/h), pH 5,0 ve 37oC kolon sıcaklığı olarak belirlenmiştir. Sonrasında, belirlenen optimum koşulun Uluslararası Harmonizasyon Topluluğu (ICH) yönergelerine göre validasyonu gerçekleştirilmiştir. Geliştirilen yöntem 2-12 μg/mL derişim aralığında muhteşem doğrusallık göstermiştir ve idrar ortamında gerçekleştirilen geri kazanma sonuçları (%) valasiklovirin iki farklı derişimi için 100,147±0,800 ve 100,208±0,604 olarak bulunmuştur. Ayrıca, geliştirilen yönteme sağlamlık testleri de uygulanmıştır ve elde edilen sonuçlar t-testiyle değerlendirilmiştir. Elde edilen validasyon ve sağlamlık testleri sonucunda, geliştirilen yöntemin hassas, tekrar edilebilir, doğru, kesin ve sağlam olduğu bulunmuştur. Bundan dolayı, geliştirilen yöntemin rutin analizler için uygun olduğu belirlenmiştir.","PeriodicalId":448097,"journal":{"name":"SDÜ SAĞLIK BİLİMLERİ DERGİSİ","volume":"174 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-08-05","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"117131282","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-08-03DOI: 10.22312/sdusbed.1310094
Oğuzhan Karaosmanoğlu, Halil Berber, Ülkü Dilek Uysal
Cisplatin, doxorubicin, hydroxycamptothecin, leucovorin, vincristine and 5-fluorouracil resistance of cancer cells are associated with the activities of C-Jun N-Terminal Kinase 1 (JNK1). Inhibition of the JNK1 by pharmacological agents could be a beneficial attempt for reversing the chemoresistance of various cancer cells. However, there is no FDA-approved JNK inhibitor for safe use in clinics in today’s clinics. In this study, a Schiff base 2-((4-(dimethylamino)benzylidene)amino)-5-methylphenol, (7S4) has been synthesized and characterized by 1H, 13C-NMR, FT-IR and elemental analysis. The stable geometry of 7S4 has been determined by DFT method with Gaussian09 program (B3LYP/6-311g++(d,p))). The Gibbs Free energies, stable tautomer forms, H-bond, Mulliken charges, dipole moment, natural bond orbital (NBO), HOMO, LUMO and band gap energy (EGAP), molecular electrostatic potential (MEP) and solvent accessibility surface areas (SASA) have been calculated. Drug-likeness, anticancer and JNK1 inhibitory activities of 7S4 have been evaluated. Enol tautomer form of trans 7S4 was characterized as the most stable structure. 7S4 was observed to be a reactive compound in chemical reactions with a low EGAP value. In addition, high and low electron density regions of 7S4 are responsible for the establishment of chemical bonds in biological systems. 7S4 exhibited strong druggability with the agreement on Lipinski, Ghose, Veber, Egan, and Muegge rules. Cytotoxicity tests and molecular docking revealed that 7S4 poses a potential JNK1 inhibitor activity.
癌细胞的顺铂、阿霉素、羟基喜树碱、亚叶酸钙、长春新碱和5-氟尿嘧啶耐药与C-Jun n -末端激酶1 (JNK1)活性相关。通过药物抑制JNK1可能是逆转各种癌细胞化疗耐药的有益尝试。然而,目前还没有fda批准的JNK抑制剂可以安全用于临床。本文合成了一种希夫碱2-((4-(二甲氨基)苄基)氨基)-5-甲基苯酚(7S4),并用1H、13C-NMR、FT-IR和元素分析对其进行了表征。用gaussian - 09程序(B3LYP/6-311g++(d,p))的DFT方法确定了7S4的稳定几何形状。计算了吉布斯自由能、稳定互变异构体形式、氢键、Mulliken电荷、偶极矩、自然键轨道(NBO)、HOMO、LUMO和带隙能(EGAP)、分子静电势(MEP)和溶剂可及表面积(SASA)。对7S4的药物相似性、抗癌活性和JNK1抑制活性进行了评价。反式7S4的烯醇互变异构体结构最稳定。7S4在化学反应中具有较低的EGAP值。此外,7S4的高、低电子密度区负责生物系统中化学键的建立。7S4具有较强的成药性,符合Lipinski、Ghose、Veber、Egan和Muegge规则。细胞毒性试验和分子对接显示,7S4具有潜在的JNK1抑制剂活性。
{"title":"Potansiyel JNK1 İnhibe Edici Aktiviteye Sahip 2-((4-(dimetilamino)benziliden)amino)-5-metilfenol’ün Sentezi, Teorik Çalışmaları, Sitotoksisitesi","authors":"Oğuzhan Karaosmanoğlu, Halil Berber, Ülkü Dilek Uysal","doi":"10.22312/sdusbed.1310094","DOIUrl":"https://doi.org/10.22312/sdusbed.1310094","url":null,"abstract":"Cisplatin, doxorubicin, hydroxycamptothecin, leucovorin, vincristine and 5-fluorouracil resistance of cancer cells are associated with the activities of C-Jun N-Terminal Kinase 1 (JNK1). Inhibition of the JNK1 by pharmacological agents could be a beneficial attempt for reversing the chemoresistance of various cancer cells. However, there is no FDA-approved JNK inhibitor for safe use in clinics in today’s clinics. In this study, a Schiff base 2-((4-(dimethylamino)benzylidene)amino)-5-methylphenol, (7S4) has been synthesized and characterized by 1H, 13C-NMR, FT-IR and elemental analysis. The stable geometry of 7S4 has been determined by DFT method with Gaussian09 program (B3LYP/6-311g++(d,p))). The Gibbs Free energies, stable tautomer forms, H-bond, Mulliken charges, dipole moment, natural bond orbital (NBO), HOMO, LUMO and band gap energy (EGAP), molecular electrostatic potential (MEP) and solvent accessibility surface areas (SASA) have been calculated. Drug-likeness, anticancer and JNK1 inhibitory activities of 7S4 have been evaluated. Enol tautomer form of trans 7S4 was characterized as the most stable structure. 7S4 was observed to be a reactive compound in chemical reactions with a low EGAP value. In addition, high and low electron density regions of 7S4 are responsible for the establishment of chemical bonds in biological systems. 7S4 exhibited strong druggability with the agreement on Lipinski, Ghose, Veber, Egan, and Muegge rules. Cytotoxicity tests and molecular docking revealed that 7S4 poses a potential JNK1 inhibitor activity.","PeriodicalId":448097,"journal":{"name":"SDÜ SAĞLIK BİLİMLERİ DERGİSİ","volume":"51 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-08-03","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"121562387","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-08-03DOI: 10.22312/sdusbed.1326704
Sıddıka Ersoy, Sultan PALANTÖKEN-ENGİN
Amaç: Bu çalışma, yaşlı bakımında etkin rol oynayan sağlık bakım profesyonelleri olan yoğun bakım hemşirelerinin yaşlı ayrımcılığına ilişkin tutumlarının incelenmesi amacıyla yapılmıştır. Materyal-Metot: Yoğun bakım üniteleri hemşirelerin ve yaşlı bireylerin bir arada olduğu önemli alanlardan biridir. Araştırmanın evrenini Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi Yoğun Bakım Ünitelerinde çalışan hemşireler (N=149); örneklem grubunu ise çalışmaya katılmayı kabul eden ve katılma şartlarını karşılayan 136 hemşire oluşturmuştur. Araştırmanın verileri, araştırmacılar tarafından hazırlanan sosyodemografik veri formu ve Pozitif ve Negatif Yaşlı Ayrımcılığı Ölçeği (PNYAÖ) kullanılarak toplandı. Bulgular: Yoğun bakım üniteleri hemşirelerin ve yaşlı bireylerin bir arada olduğu önemli alanlardan biridir. Araştırmanın evrenini Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi Yoğun Bakım Ünitelerinde çalışan hemşireler (N=149); örneklem grubunu ise çalışmaya katılmayı kabul eden ve katılma şartlarını karşılayan 136 hemşire oluşturmuştur. Araştırmanın verileri, araştırmacılar tarafından hazırlanan sosyodemografik veri formu ve Pozitif ve Negatif Yaşlı Ayrımcılığı Ölçeği (PNYAÖ) kullanılarak toplandı. Katılımcı hemşirelerin PYA tutum puanı 42,76±5,32 iken NYA tutum puanı 24,18±6,47 olarak bulunmuştur. Bu veriye dayanarak; çalışmadaki katılımcı profesyonel sağlık ekibinin üyesi olan hemşirelerin yaşı ilerlemiş bireylere yönelik tutumlarının olumlu olduğu ifade edilebilir. Sonuç: Yaşlılara yönelik olumlu tutumların geliştirilmesine yönelik bireysel ve kurumsal stratejilerin planlanıp uygulamaya aktif olarak dahil edilmesi önerilebilir.
{"title":"Yoğun Bakımda Çalışan Hemşirelerin Yaşlı Ayrımcılığı ile İlgili Görüşlerinin İncelenmesi","authors":"Sıddıka Ersoy, Sultan PALANTÖKEN-ENGİN","doi":"10.22312/sdusbed.1326704","DOIUrl":"https://doi.org/10.22312/sdusbed.1326704","url":null,"abstract":"Amaç: Bu çalışma, yaşlı bakımında etkin rol oynayan sağlık bakım profesyonelleri olan yoğun bakım hemşirelerinin yaşlı ayrımcılığına ilişkin tutumlarının incelenmesi amacıyla yapılmıştır. \u0000Materyal-Metot: Yoğun bakım üniteleri hemşirelerin ve yaşlı bireylerin bir arada olduğu önemli alanlardan biridir. Araştırmanın evrenini Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi Yoğun Bakım Ünitelerinde çalışan hemşireler (N=149); örneklem grubunu ise çalışmaya katılmayı kabul eden ve katılma şartlarını karşılayan 136 hemşire oluşturmuştur. Araştırmanın verileri, araştırmacılar tarafından hazırlanan sosyodemografik veri formu ve Pozitif ve Negatif Yaşlı Ayrımcılığı Ölçeği (PNYAÖ) kullanılarak toplandı. \u0000Bulgular: Yoğun bakım üniteleri hemşirelerin ve yaşlı bireylerin bir arada olduğu önemli alanlardan biridir. Araştırmanın evrenini Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi Yoğun Bakım Ünitelerinde çalışan hemşireler (N=149); örneklem grubunu ise çalışmaya katılmayı kabul eden ve katılma şartlarını karşılayan 136 hemşire oluşturmuştur. Araştırmanın verileri, araştırmacılar tarafından hazırlanan sosyodemografik veri formu ve Pozitif ve Negatif Yaşlı Ayrımcılığı Ölçeği (PNYAÖ) kullanılarak toplandı. Katılımcı hemşirelerin PYA tutum puanı 42,76±5,32 iken NYA tutum puanı 24,18±6,47 olarak bulunmuştur. Bu veriye dayanarak; çalışmadaki katılımcı profesyonel sağlık ekibinin üyesi olan hemşirelerin yaşı ilerlemiş bireylere yönelik tutumlarının olumlu olduğu ifade edilebilir.\u0000Sonuç: Yaşlılara yönelik olumlu tutumların geliştirilmesine yönelik bireysel ve kurumsal stratejilerin planlanıp uygulamaya aktif olarak dahil edilmesi önerilebilir.","PeriodicalId":448097,"journal":{"name":"SDÜ SAĞLIK BİLİMLERİ DERGİSİ","volume":"32 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-08-03","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"121861639","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}