Pub Date : 2023-08-01DOI: 10.22312/sdusbed.1287546
V. Ayyildiz, Rahime Aslankoç, Sayginer Mustafa, Demet Gündüz
Purpose: The increase in the medical and industrial uses of radiation in the last century has caused people to be exposed to higher doses of radiation. Although the harms of high-dose radiation on human health are known, the effects of low-dose radiation on health have not yet been fully elucidated. In this study, we aimed to investigate DNA damage in lymphocytes in patients with lung, pleura/thoracic wall masses planned for percutaneous thoracic mass biopsy with computed tomography (CT). Methods: Sixteen patients referred to the Radiology Clinic of a public institution hospital with lung, pleura/thoracic wall masses and scheduled to undergo a CT-guided percutaneous biopsy were included in the study. All the biopsies were performed with a 128-slice CT device (Definition AS, Siemens Medical Solutions, Forchheim, Germany). Lymphocytes were analyzed using the comet assay in the venous blood samples taken from the patients before and after the biopsy procedure. DNA damage was quantitatively evaluated with the imaging analysis method. Results: In the CT analysis data of the study group, the mean scan distance was found to be 19.92±3.60 sec, the mean total milliampere-seconds was 807.43±304.51, and the mean dose-length product was 765.44±278.36 mGy.cm. The mean comet score was 200.50±40.54 for the cells that migrated before the procedure and 237.37±27.85 for those migrating after the procedure. The post-procedure comet scores significantly increased compared to the pre-procedure comet scores (p=0.038). Conclusion: Post-procedure DNA damage was detected in patients who underwent CT-guided percutaneous biopsy.
目的:上个世纪辐射的医疗和工业用途的增加使人们受到更高剂量的辐射。虽然高剂量辐射对人体健康的危害是众所周知的,但低剂量辐射对健康的影响尚未得到充分阐明。在这项研究中,我们的目的是研究肺、胸膜/胸壁肿块患者的淋巴细胞DNA损伤,这些肿块计划进行经皮胸部肿块活检(CT)。方法:16例公立机构医院放射科就诊的肺、胸膜/胸壁肿块患者计划行ct引导下的经皮穿刺活检。所有活检均在128层CT设备上进行(Definition AS, Siemens Medical Solutions, Forchheim, Germany)。采用彗星法对活检前后患者静脉血样本进行淋巴细胞分析。采用影像学分析方法定量评价DNA损伤。结果:研究组CT分析资料中,平均扫描距离为19.92±3.60秒,平均总毫安秒为807.43±304.51,平均剂量长度积为765.44±278.36 mg .cm。术前迁移细胞的彗星平均评分为200.50±40.54,术后迁移细胞的彗星平均评分为237.37±27.85。术后彗星评分较术前显著增高(p=0.038)。结论:在接受ct引导的经皮活检的患者中检测到术后DNA损伤。
{"title":"Bilgisayarlı Tomografi İle Yapılan Perkütan Torasik Kitle Biyopsilerinde Lenfositlerdeki DNA Hasarının Değerlendirilmesi","authors":"V. Ayyildiz, Rahime Aslankoç, Sayginer Mustafa, Demet Gündüz","doi":"10.22312/sdusbed.1287546","DOIUrl":"https://doi.org/10.22312/sdusbed.1287546","url":null,"abstract":"Purpose: The increase in the medical and industrial uses of radiation in the last century has caused people to be exposed to higher doses of radiation. Although the harms of high-dose radiation on human health are known, the effects of low-dose radiation on health have not yet been fully elucidated. In this study, we aimed to investigate DNA damage in lymphocytes in patients with lung, pleura/thoracic wall masses planned for percutaneous thoracic mass biopsy with computed tomography (CT).\u0000\u0000Methods: Sixteen patients referred to the Radiology Clinic of a public institution hospital with lung, pleura/thoracic wall masses and scheduled to undergo a CT-guided percutaneous biopsy were included in the study. All the biopsies were performed with a 128-slice CT device (Definition AS, Siemens Medical Solutions, Forchheim, Germany). Lymphocytes were analyzed using the comet assay in the venous blood samples taken from the patients before and after the biopsy procedure. DNA damage was quantitatively evaluated with the imaging analysis method.\u0000\u0000Results: In the CT analysis data of the study group, the mean scan distance was found to be 19.92±3.60 sec, the mean total milliampere-seconds was 807.43±304.51, and the mean dose-length product was 765.44±278.36 mGy.cm. The mean comet score was 200.50±40.54 for the cells that migrated before the procedure and 237.37±27.85 for those migrating after the procedure. The post-procedure comet scores significantly increased compared to the pre-procedure comet scores (p=0.038). \u0000\u0000Conclusion: Post-procedure DNA damage was detected in patients who underwent CT-guided percutaneous biopsy.","PeriodicalId":448097,"journal":{"name":"SDÜ SAĞLIK BİLİMLERİ DERGİSİ","volume":"42 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-08-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"121453348","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-08-01DOI: 10.22312/sdusbed.1245816
Fatih Aksoy, Ali Bağci, İsmail Barkın Işik
Amaç: CHA2DS2-VASc skoru, atriyal fibrilasyonda (AF) tromboembolik riski tahmin etmek için kullanılır. Ekokardiyografik aortik sertlik parametreleriyle ilişkisi bilinmemektedir. Mevcut çalışmada CHA2DS2-VASc skoruna göre hesaplanan risk gruplarında aortik sertlik parametrelerinin prediktif değeri araştırılması amaçlanmıştır. Materyal-Metot: Kardiyolojik kontrol için rutin olarak başvuran toplam 272 hasta (116 kadın, 156 erkek, ort. yaş 61,76±11.5 yıl), CHA2DS2-VASc skorlarına göre iki gruba ayrıldı (skor 0 ve 1) düşük risk ve “≥2”yüksek risk olarak). 272 hastanın 153'ünde yüksek risk vardı. Bulgular: Aortik gerilim ve aort esneyebilirliği yüksek riskli hastalarda düşük riskli bireylerde olduğundan anlamlı derecede düşüktü (8,9±3,2 ve 14,1±3,9; sırasıyla P<0,001 ve 3,4±2,3 ve 6,9±3,2; P<0,001, sırasıyla). Aortik sertlik indeksi ve elastik modulus yüksek riskli bireylerde düşük riskli bireylere göre anlamlı olarak daha yüksekti (6,5±2,9 ve 3,5±1,4; P<0,001 ve 766,6±374,5 vs. 348,4±175,9; P<0,001, sırasıyla). Aortik gerilim ve aort esneyebilirliği, yüksek risk grubuyla negatif korelasyon gösterdi. Aortik sertlik indeksi ve elastik modülus, yüksek risk grubuyla pozitif olarak korele idi. Çok değişkenli lojistik regresyon analizine göre, elastik modulus, CHA2DS2-VASc skoru açısından yüksek tromboembolik riskin bağımsız belirleyicisiydi. Sonuç: Bulgularımız, Aort sertliği parametreleri ölçümünün, tromboembolik olaylar gibi kardiyovasküler riski değerlendirmede ek bilgi sağlayabileceğini ve aort sertliği bozuk olan kişilerin, olumsuz kardiyovasküler risk faktörlerini ve gelecekteki kardiyovasküler olayların gelişimini azaltmada daha fazla dikkat etmesi gerektiğini ortaya koymaktadır.
{"title":"Sinus Ritmindeki Hastalarda Ekokardiyografik Aortik Sertlik Parametreleri ile CHA2DS2-VASc Skoru Arasındaki İlişki","authors":"Fatih Aksoy, Ali Bağci, İsmail Barkın Işik","doi":"10.22312/sdusbed.1245816","DOIUrl":"https://doi.org/10.22312/sdusbed.1245816","url":null,"abstract":"Amaç: CHA2DS2-VASc skoru, atriyal fibrilasyonda (AF) tromboembolik riski tahmin etmek için kullanılır. Ekokardiyografik aortik sertlik parametreleriyle ilişkisi bilinmemektedir. Mevcut çalışmada CHA2DS2-VASc skoruna göre hesaplanan risk gruplarında aortik sertlik parametrelerinin prediktif değeri araştırılması amaçlanmıştır.\u0000Materyal-Metot: Kardiyolojik kontrol için rutin olarak başvuran toplam 272 hasta (116 kadın, 156 erkek, ort. yaş 61,76±11.5 yıl), CHA2DS2-VASc skorlarına göre iki gruba ayrıldı (skor 0 ve 1) düşük risk ve “≥2”yüksek risk olarak). 272 hastanın 153'ünde yüksek risk vardı.\u0000Bulgular: Aortik gerilim ve aort esneyebilirliği yüksek riskli hastalarda düşük riskli bireylerde olduğundan anlamlı derecede düşüktü (8,9±3,2 ve 14,1±3,9; sırasıyla P<0,001 ve 3,4±2,3 ve 6,9±3,2; P<0,001, sırasıyla). Aortik sertlik indeksi ve elastik modulus yüksek riskli bireylerde düşük riskli bireylere göre anlamlı olarak daha yüksekti (6,5±2,9 ve 3,5±1,4; P<0,001 ve 766,6±374,5 vs. 348,4±175,9; P<0,001, sırasıyla). Aortik gerilim ve aort esneyebilirliği, yüksek risk grubuyla negatif korelasyon gösterdi. Aortik sertlik indeksi ve elastik modülus, yüksek risk grubuyla pozitif olarak korele idi. Çok değişkenli lojistik regresyon analizine göre, elastik modulus, CHA2DS2-VASc skoru açısından yüksek tromboembolik riskin bağımsız belirleyicisiydi. \u0000Sonuç: Bulgularımız, Aort sertliği parametreleri ölçümünün, tromboembolik olaylar gibi kardiyovasküler riski değerlendirmede ek bilgi sağlayabileceğini ve aort sertliği bozuk olan kişilerin, olumsuz kardiyovasküler risk faktörlerini ve gelecekteki kardiyovasküler olayların gelişimini azaltmada daha fazla dikkat etmesi gerektiğini ortaya koymaktadır.","PeriodicalId":448097,"journal":{"name":"SDÜ SAĞLIK BİLİMLERİ DERGİSİ","volume":"5 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-08-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"121606976","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-07-27DOI: 10.22312/sdusbed.1277554
M. Evyapan
Bu çalışmada spin kaplama tekniği kullanılarak çitosan-jelatin biyokompozit alt-tabakası üzerine polifenol oksidaz (PPO) enzimi ile ince filmler üretilmiştir. Biyo-kompozit malzeme, PPO enzim tabakasının alttaş üzerine kararlı ince film transferi amacıyla kullanılmıştır. Üretilen ince filmlerde PPO enzim tabakası aktif bölgeyi oluşturarak, ince filmin dış ortam ile direkt temas halinde olduğu kısımdır. Bu sayede ince filmin herhangi bir dış ortam değişimi, PPO enzim tabakası üzerine doğrudan etki etmektedir. PPO enzim tabakasının dış ortam değişimlerini duyarlılığını gözlemlemek amacıyla saf su çözücüsünde bakır sülfat (CuSO4) çözeltisi kullanılmıştır. Bu çözeltideki bakır sülfat kirletici olup tespit edilmek istenilen zararlı kimyasal görevindedir. Dolayısıyla, PPO enziminin bakır sülfata karşı tepkisi ölçülerek sensör uygulamalarındaki kullanılabilirliği araştırılmıştır. İnce filmlerin üretim aşamaları elektriksel ve Kuartz kristal mikrobalans (QCM) yöntemleriyle takip edilmiştir. Ayrıca elektriksel ölçümler ve QCM sistemi, ince filmlerin sıvı ortam sensör ölçümleri için kullanılmıştır. PPO enzim ince filminin zamana bağlı kirletici tepkisi kaydedilerek enzimlerin sensör uygulamalarında aktif tabaka olarak kullanılabilirlikleri araştırılmıştır.
{"title":"Investigation of the Polyphenol Oxidase Enzyme Thin Film as a Copper Sulfate (CuSO4) Sensor","authors":"M. Evyapan","doi":"10.22312/sdusbed.1277554","DOIUrl":"https://doi.org/10.22312/sdusbed.1277554","url":null,"abstract":"Bu çalışmada spin kaplama tekniği kullanılarak çitosan-jelatin biyokompozit alt-tabakası üzerine polifenol oksidaz (PPO) enzimi ile ince filmler üretilmiştir. Biyo-kompozit malzeme, PPO enzim tabakasının alttaş üzerine kararlı ince film transferi amacıyla kullanılmıştır. Üretilen ince filmlerde PPO enzim tabakası aktif bölgeyi oluşturarak, ince filmin dış ortam ile direkt temas halinde olduğu kısımdır. Bu sayede ince filmin herhangi bir dış ortam değişimi, PPO enzim tabakası üzerine doğrudan etki etmektedir. PPO enzim tabakasının dış ortam değişimlerini duyarlılığını gözlemlemek amacıyla saf su çözücüsünde bakır sülfat (CuSO4) çözeltisi kullanılmıştır. Bu çözeltideki bakır sülfat kirletici olup tespit edilmek istenilen zararlı kimyasal görevindedir. Dolayısıyla, PPO enziminin bakır sülfata karşı tepkisi ölçülerek sensör uygulamalarındaki kullanılabilirliği araştırılmıştır. \u0000İnce filmlerin üretim aşamaları elektriksel ve Kuartz kristal mikrobalans (QCM) yöntemleriyle takip edilmiştir. Ayrıca elektriksel ölçümler ve QCM sistemi, ince filmlerin sıvı ortam sensör ölçümleri için kullanılmıştır. PPO enzim ince filminin zamana bağlı kirletici tepkisi kaydedilerek enzimlerin sensör uygulamalarında aktif tabaka olarak kullanılabilirlikleri araştırılmıştır.","PeriodicalId":448097,"journal":{"name":"SDÜ SAĞLIK BİLİMLERİ DERGİSİ","volume":"31 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-07-27","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"123233647","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-07-27DOI: 10.22312/sdusbed.1270558
A. Albayrak, I. Eren
Objective: The aim of this study is to evaluate the level of depression and the use of antidepressants in the faculty of pharmacy. Material-Method: This study was an online cross-sectional survey and was conducted to Suleyman Demirel University Faculty of Pharmacy 4th and 5th grade students between 1-4 February 2023. The questionnaire consisted of questions about sociodemographic characteristics, Beck Depression Inventory (BDI), and antidepressant use. In the study, the cut-off point for depression was accepted as 17 and above. Results: The median BDI score of the students was 14 (7-22). 39.2% of the students were depressed and 30.4% were minimally depressed, 29.6% were mildly depressed, 30.4% were moderately depressed and 9.6% were severely depressed. The father's education level and monthly household income were found to be statistically significant in those with a BDI score of 17 and above, compared to a BDI score of 16 and below (p<0.05). Eighteen (14.4%) students were using antidepressants and 38.9% of the students using antidepressants stated that they did not use antidepressants regularly. Conclusion: According to the results of our study, the level of depression in pharmacy faculty students was found to be high. Most of the students with moderate and severe depression were not taking antidepressant treatment. A significant portion of the students using antidepressants were using antidepressants irregularly. As the pharmacists of the future, they have important roles in patient education and patient compliance. Therefore, more emphasis should be placed on this subject in the courses in the faculty.
{"title":"Evaluation of Depression Level and Antidepressant Use of Faculty of Pharmacy Students","authors":"A. Albayrak, I. Eren","doi":"10.22312/sdusbed.1270558","DOIUrl":"https://doi.org/10.22312/sdusbed.1270558","url":null,"abstract":"Objective: The aim of this study is to evaluate the level of depression and the use of antidepressants in the faculty of pharmacy. \u0000Material-Method: This study was an online cross-sectional survey and was conducted to Suleyman Demirel University Faculty of Pharmacy 4th and 5th grade students between 1-4 February 2023. The questionnaire consisted of questions about sociodemographic characteristics, Beck Depression Inventory (BDI), and antidepressant use. In the study, the cut-off point for depression was accepted as 17 and above.\u0000Results: The median BDI score of the students was 14 (7-22). 39.2% of the students were depressed and 30.4% were minimally depressed, 29.6% were mildly depressed, 30.4% were moderately depressed and 9.6% were severely depressed. The father's education level and monthly household income were found to be statistically significant in those with a BDI score of 17 and above, compared to a BDI score of 16 and below (p<0.05). Eighteen (14.4%) students were using antidepressants and 38.9% of the students using antidepressants stated that they did not use antidepressants regularly. \u0000Conclusion: According to the results of our study, the level of depression in pharmacy faculty students was found to be high. Most of the students with moderate and severe depression were not taking antidepressant treatment. A significant portion of the students using antidepressants were using antidepressants irregularly. As the pharmacists of the future, they have important roles in patient education and patient compliance. Therefore, more emphasis should be placed on this subject in the courses in the faculty.","PeriodicalId":448097,"journal":{"name":"SDÜ SAĞLIK BİLİMLERİ DERGİSİ","volume":"62 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-07-27","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"121830428","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-07-27DOI: 10.22312/sdusbed.1330756
Basak Gokce
Bu çalışma, yeni nesil kozmetik peptid argireline molekülünün cilt yaşlanma süreçlerinde yer alan bazı enzim aktiviteleri üzerindeki değişimini değerlendirmek için tasarlanmıştır. Tirozinaz, kolejenaz, elastaz ve hiyalüronidaz enzimleri cilt yaşlanmasında, doğrudan ve terapötik etkileri nedeniyle dikkat çeken enzimlerdir. Yüksek elastaz inhibisyonu kırışıklık önleyici, tirozinaz inhibisyonu beyazlatma etkili, kolejenaz inhibisyonu esneklik ve hyalüronidaz inhibisyonu anti-inflamasyon etkisi göstermektedir. Bu nedenle, son dönemlerde kozmetikte trend olarak kullanılan argireline molekülünün, etkinliği çalışılmıştır. Test edilen genel aktiviteler göz önüne alındığında, argireline bileşiğinin umut verici yaşlanma karşıtı bileşik olduğu değerlendirilmiştir.
{"title":"Yeni Nesil Kozmetik Peptid Argireline (Asetil heksapeptid-8) Molekülünün in vitro Anti-Tirozinaz, Anti-Kollajenaz, Anti-Elastaz ve Anti Hyalüronidaz Etkilerinin Araştırılması","authors":"Basak Gokce","doi":"10.22312/sdusbed.1330756","DOIUrl":"https://doi.org/10.22312/sdusbed.1330756","url":null,"abstract":"Bu çalışma, yeni nesil kozmetik peptid argireline molekülünün cilt yaşlanma süreçlerinde yer alan bazı enzim aktiviteleri üzerindeki değişimini değerlendirmek için tasarlanmıştır. Tirozinaz, kolejenaz, elastaz ve hiyalüronidaz enzimleri cilt yaşlanmasında, doğrudan ve terapötik etkileri nedeniyle dikkat çeken enzimlerdir. Yüksek elastaz inhibisyonu kırışıklık önleyici, tirozinaz inhibisyonu beyazlatma etkili, kolejenaz inhibisyonu esneklik ve hyalüronidaz inhibisyonu anti-inflamasyon etkisi göstermektedir. Bu nedenle, son dönemlerde kozmetikte trend olarak kullanılan argireline molekülünün, etkinliği çalışılmıştır. Test edilen genel aktiviteler göz önüne alındığında, argireline bileşiğinin umut verici yaşlanma karşıtı bileşik olduğu değerlendirilmiştir.","PeriodicalId":448097,"journal":{"name":"SDÜ SAĞLIK BİLİMLERİ DERGİSİ","volume":"19 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-07-27","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"115002144","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-07-26DOI: 10.22312/sdusbed.1302412
Hüsamettin Koçak, Ertuğrul Demi̇rdel
Araştırmalarda ölçme faaliyeti için hasta bildirimli veya klinisyen tarafından uygulanan ölçekler çokça tercih edilmektedir. Hastalığın, hastanın yaşamı üzerine gerçek etkisini ve kişiden kişiye değişiklik gösteren hastalık deneyimini anlamanın karmaşık olması nedeniyle hasta bildirimli ölçekler literatürde çokça tercih edilmektedir. Türkiye’de omuz hastalıkları için kullanılan ölçeklerin tamamı uyarlama ölçeklerdir. Türk toplumuna özgü geliştirmeyi planladığımız ölçek geliştirme çalışması kapsamında yeni bir ölçek için kapsam belirleme, uzman görüşü alma ve kapsam geçerliğinin sağlanması aşamaları gerçekleştirildi. Literatür taraması, alan uzmanlarının görüşleri ve hasta bildirimleri dikkate alınarak geliştirilmek istenen ölçeğin kapsamı omuz fonksiyonelliğinin değerlendirilmesi olarak belirlendi. Omuz hastalarının ifade ettikleri semptomlar, literatürdeki hasta ifadelerine yönelik yer alan makaleler, literatürde yer alan omza yönelik geliştirilmiş ölçekler ve klinisyen görüşleri dikkate alınarak 34 maddelik madde havuzu oluşturuldu. Madde havuzunun kapsam geçerliği ve dil geçerliğini test etmek için 8 uzmandan oluşan uzman kurulu oluşturuldu. Madde havuzunda yer alan maddeler için Google Formlar platformu üzerinden dijital olarak iki kez uzman görüşü alındı. Birinci uzman görüşü sonrası 5 maddenin kapsam geçerlik oranı (KGO) 0,778 ve üzerindeydi. Birinci uzman görüşleri ve maddelerin KGO doğrultusunda madde havuzu 21 madde olarak yenilendi. Yenilenen madde havuzu, tekrar değerlendirilmesi için ikinci kez aynı uzmanlara Google Formlar platformu üzerinden gönderildi. Uzman görüşleri sonrası tekrar maddelerin KGO hesaplandı. İkinci uzman görüşü sonrası 20 maddenin KGO’nun 0,778 ve üzeri bir değerde olduğu görüldü. 0,778 değeri altında bir KGO’na sahip 1 madde ölçekten çıkarıldı. Bu değerlere göre ölçeğin toplam kapsam geçerlik ölçütü (KGÖ) 0,984375 olarak hesaplandı ve 20 maddeden oluşan taslak ölçek son halini aldı. KGO, KGÖ kavramları örnek çalışmamız üzerinde anlatılarak ölçek geliştirme sürecinde nasıl kullanılacağı basit bir dille ifade edildi. Çalışmalarda KGÖ’nün farklı değerler referans alınarak kullanılması analiz edildi.
{"title":"Omza Yönelik Ölçek Geliştirme Çalışmasında Kapsam Geçerliği","authors":"Hüsamettin Koçak, Ertuğrul Demi̇rdel","doi":"10.22312/sdusbed.1302412","DOIUrl":"https://doi.org/10.22312/sdusbed.1302412","url":null,"abstract":"Araştırmalarda ölçme faaliyeti için hasta bildirimli veya klinisyen tarafından uygulanan ölçekler çokça tercih edilmektedir. Hastalığın, hastanın yaşamı üzerine gerçek etkisini ve kişiden kişiye değişiklik gösteren hastalık deneyimini anlamanın karmaşık olması nedeniyle hasta bildirimli ölçekler literatürde çokça tercih edilmektedir. Türkiye’de omuz hastalıkları için kullanılan ölçeklerin tamamı uyarlama ölçeklerdir. Türk toplumuna özgü geliştirmeyi planladığımız ölçek geliştirme çalışması kapsamında yeni bir ölçek için kapsam belirleme, uzman görüşü alma ve kapsam geçerliğinin sağlanması aşamaları gerçekleştirildi. Literatür taraması, alan uzmanlarının görüşleri ve hasta bildirimleri dikkate alınarak geliştirilmek istenen ölçeğin kapsamı omuz fonksiyonelliğinin değerlendirilmesi olarak belirlendi. Omuz hastalarının ifade ettikleri semptomlar, literatürdeki hasta ifadelerine yönelik yer alan makaleler, literatürde yer alan omza yönelik geliştirilmiş ölçekler ve klinisyen görüşleri dikkate alınarak 34 maddelik madde havuzu oluşturuldu. Madde havuzunun kapsam geçerliği ve dil geçerliğini test etmek için 8 uzmandan oluşan uzman kurulu oluşturuldu. Madde havuzunda yer alan maddeler için Google Formlar platformu üzerinden dijital olarak iki kez uzman görüşü alındı. Birinci uzman görüşü sonrası 5 maddenin kapsam geçerlik oranı (KGO) 0,778 ve üzerindeydi. Birinci uzman görüşleri ve maddelerin KGO doğrultusunda madde havuzu 21 madde olarak yenilendi. Yenilenen madde havuzu, tekrar değerlendirilmesi için ikinci kez aynı uzmanlara Google Formlar platformu üzerinden gönderildi. Uzman görüşleri sonrası tekrar maddelerin KGO hesaplandı. İkinci uzman görüşü sonrası 20 maddenin KGO’nun 0,778 ve üzeri bir değerde olduğu görüldü. 0,778 değeri altında bir KGO’na sahip 1 madde ölçekten çıkarıldı. Bu değerlere göre ölçeğin toplam kapsam geçerlik ölçütü (KGÖ) 0,984375 olarak hesaplandı ve 20 maddeden oluşan taslak ölçek son halini aldı. KGO, KGÖ kavramları örnek çalışmamız üzerinde anlatılarak ölçek geliştirme sürecinde nasıl kullanılacağı basit bir dille ifade edildi. Çalışmalarda KGÖ’nün farklı değerler referans alınarak kullanılması analiz edildi.","PeriodicalId":448097,"journal":{"name":"SDÜ SAĞLIK BİLİMLERİ DERGİSİ","volume":"1 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-07-26","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"114064982","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-07-19DOI: 10.22312/sdusbed.1197638
Mahmut Doğantürk, Hale Seçilmiş Canbay
Objective: During drug preformulation studies, thermal analysis and spectroscopic techniques are used to detect physical or chemical incompatibilities between the active compound and the excipients in the formulation, and to demonstrate the safety and/or efficacy of the final product. It has revolutionized erectile dysfunction with the development of a selective cyclic guanosine monophosphate-specific PDE-5 inhibitors. Tadalafil is one of these inhibitors. Excipients are included in dosage forms to assist in manufacture, absorption or application. Although considered to be pharmacologically inert, the drug active compound may impair effectiveness. Material and Method: DSC, TGA, and FTIR, were used in the work. Ascorbic acid, butylated hydroxyanisole, calcium phosphate dibasic, cellulose, magnesium stearate, mannitol, sodium carboxymethyl cellulose, sucrose, talc, starch, primojel, and citric acid exhibit interaction with Tadalafil. Binary mixtures of drug:excipient have been analyzed. Results: Based on spectroscopic and thermal results; Tadalafil is incompatible with magnesium stearate, mannitol, sucrose, and ascorbic acid. Conclusion: Studies to investigate drug-excipient compatibility are an important step in drug development studies. Thermal and spectroscopic techniques are widely used in such studies.
{"title":"Drug-Excipient Compatibility Studies In Binary Mixtures of Tadalafil by Using DSC, TGA and FTIR","authors":"Mahmut Doğantürk, Hale Seçilmiş Canbay","doi":"10.22312/sdusbed.1197638","DOIUrl":"https://doi.org/10.22312/sdusbed.1197638","url":null,"abstract":"Objective: During drug preformulation studies, thermal analysis and spectroscopic techniques are used to detect physical or chemical incompatibilities between the active compound and the excipients in the formulation, and to demonstrate the safety and/or efficacy of the final product. It has revolutionized erectile dysfunction with the development of a selective cyclic guanosine monophosphate-specific PDE-5 inhibitors. Tadalafil is one of these inhibitors. Excipients are included in dosage forms to assist in manufacture, absorption or application. Although considered to be pharmacologically inert, the drug active compound may impair effectiveness.\u0000\u0000Material and Method: DSC, TGA, and FTIR, were used in the work. Ascorbic acid, butylated hydroxyanisole, calcium phosphate dibasic, cellulose, magnesium stearate, mannitol, sodium carboxymethyl cellulose, sucrose, talc, starch, primojel, and citric acid exhibit interaction with Tadalafil. Binary mixtures of drug:excipient have been analyzed. \u0000\u0000Results: Based on spectroscopic and thermal results; Tadalafil is incompatible with magnesium stearate, mannitol, sucrose, and ascorbic acid. \u0000\u0000Conclusion: Studies to investigate drug-excipient compatibility are an important step in drug development studies. Thermal and spectroscopic techniques are widely used in such studies.","PeriodicalId":448097,"journal":{"name":"SDÜ SAĞLIK BİLİMLERİ DERGİSİ","volume":"10 1 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-07-19","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"129217935","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-07-07DOI: 10.22312/sdusbed.1279913
Tuğba Yi̇ği̇t, F. Karaaslan, Umut Yi̇ği̇t, Ahu Di̇ki̇li̇taş
Objective: A comparative evaluation of the plaque removal efficacy of manual, electric, and chewable toothbrushes. Material-Method: Our randomized and examiner-blinded clinical study involved 90 dental students. The students were divided into three groups: manual, electric, and chewable toothbrush users. The plaque removal efficiency of the brushes was evaluated using the Turesky modification of the Quigley–Hein Index (TMQHI). Results: Ninety participants, consisting of 32 males and 58 females, aged between 21 and 23 years (average age 220.47) were included in the study. The mean TMQHI score before brushing was 2.4±0.49 in the manual brushing group, 1.81±0.61 in the electric toothbrush group, and 1.93±0.6 in the chewable brush group. The mean for the manual brushing group was thus higher than that of the other two groups (p<0.001). The mean TMQHI score after brushing was 1.37±0.43 in the manual brushing group, 0.91±0.52 in the electric toothbrush group, and 1.31±0.67 in the chewable brush group. The effectiveness of the chewable brush in plaque removal in all regions of the mouth was lower than that of the other two (p<0.001). There was no statistical difference between the manual and electric toothbrushes. Conclusion: The plaque removal efficiency of the chewable toothbrush was found to be lower than that of the electric and manual toothbrushes.
{"title":"Çiğnenebilir, elektrikli ve manuel diş fırçalarının plak uzaklaştırma etkinliklerinin karşılaştırılması: Randomize klinik çalışma","authors":"Tuğba Yi̇ği̇t, F. Karaaslan, Umut Yi̇ği̇t, Ahu Di̇ki̇li̇taş","doi":"10.22312/sdusbed.1279913","DOIUrl":"https://doi.org/10.22312/sdusbed.1279913","url":null,"abstract":"Objective: A comparative evaluation of the plaque removal efficacy of manual, electric, and chewable toothbrushes.\u0000Material-Method: Our randomized and examiner-blinded clinical study involved 90 dental students. The students were divided into three groups: manual, electric, and chewable toothbrush users. The plaque removal efficiency of the brushes was evaluated using the Turesky modification of the Quigley–Hein Index (TMQHI).\u0000Results: Ninety participants, consisting of 32 males and 58 females, aged between 21 and 23 years (average age 220.47) were included in the study. The mean TMQHI score before brushing was 2.4±0.49 in the manual brushing group, 1.81±0.61 in the electric toothbrush group, and 1.93±0.6 in the chewable brush group. The mean for the manual brushing group was thus higher than that of the other two groups (p<0.001). The mean TMQHI score after brushing was 1.37±0.43 in the manual brushing group, 0.91±0.52 in the electric toothbrush group, and 1.31±0.67 in the chewable brush group. The effectiveness of the chewable brush in plaque removal in all regions of the mouth was lower than that of the other two (p<0.001). There was no statistical difference between the manual and electric toothbrushes.\u0000Conclusion: The plaque removal efficiency of the chewable toothbrush was found to be lower than that of the electric and manual toothbrushes.","PeriodicalId":448097,"journal":{"name":"SDÜ SAĞLIK BİLİMLERİ DERGİSİ","volume":"3 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-07-07","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"127622998","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-07-05DOI: 10.22312/sdusbed.1201491
Asiye Yurttaş, Kamil Çinar
Amaç: Kolon kanserleri, hastanın yaşam kalitesini derinden etkileyen ve çeşitli komplikasyonlarla ilişkili kronik ölümcül bir hastalıktır. Vitamin B kompleksi, gıda takviyesi olarak alındığında olumlu anti-inflamatuar etkiler göstermektedir. Bu çalışma, fotodinamik terapiyle lipozomlu vitamin B kompleksinin kolon kanserlerinde (HCT-116 ve HT-29 hücre hattı) anti-kanser etkisini araştırmayı amaçlamıştır. Materyal- Metot: Çalışmanın birinci basamağını oluşturan Vitamin B kompleksi lipozom ile kapsüle edildi. Lipozomlu vitamin B kompleksi Zetasizer cihazı ile karakterize edildi. Lipozomlu vitamin B kompleksi MTT (3-4,5-dimetil-tiyazolil-2,5-difeniltetrazolyum bromür) testi ile HCT-116 ve HT-29 hücre hattında % canlılık oranlarına bakılmıştır. Aynı hücre hatlarında vitamin B kompleksinin fotodinamik terapi etkisiyle hangi ölüm yolaklarını seçtiğini göstermek için de akış sitometrisi kullanılarak analiz edilmiştir. Bulgular: Lipozomlu vitamin B kompleksinin boyutları 100 nm ile 200 nm aralığında değiştiği belirlendi. Lipozomlu vitamin B kompleksi (fotosensitizer) 7,5 J/cm2 ışık dozunda 0,25 mg/ mL'de karanlık deneyinde HCT-116 hücre canlılık yüzdesi %75 iken ışık deneyi sonrası bu oran %47’lere düşmüştür (****p<0.001). 0,5 mg/mL vitamin B kompleksi çözeltisi için yapılan karanlık deneyinde HT-29 hücre canlılık yüzdesi %70 iken ışık deneyi sonrası bu oran %35’lere düşmüştür (****p<0.001). Arzu edilen fotodinamik etkinlik bu sonuçlara daha yakındır. Hücre ölüm yolakları belirleme deneyinde lipozomlanmış vitamin B kompleksinin konsantrasyonu 1mg/mL olarak HCT-116 ve HT-29 hücrelerine uygulanmıştır. HCT-116 hücre hattında %40 oranında apoptoz görülürken HT-29 hücre hattında %60 oranında apoptoz görüldü. Sonuç: Pazarlanan ilaçları yeniden konumlandırmak, yeni antitümör ilaçları keşfetmek için yeni bir yaklaşım olarak ortaya çıkmıştır. Pazarlanan ilaçlar için yeni kullanım alanlarının geliştirilmesi, yeni anti-tümör ilaçları geliştirmenin etkili ve hızlı yolu olduğu kanıtlanmıştır. Verilerimiz in-vitro olarak bazı kolon kanser türlerinde vitamin B kompleksinin fotodinamik terapiyle kullanımının ümit vaat ettiğini savunmaktadır.
目的:结肠癌是一种慢性致命疾病,严重影响患者的生活质量,并伴有各种并发症。维生素 B 群作为食物补充剂具有良好的抗炎作用。本研究旨在通过光动力疗法研究脂质体化维生素 B 群对结肠癌(HCT-116 和 HT-29 细胞系)的抗癌作用。脂质体维生素 B 复合物通过 Zetasizer 设备进行表征。在 HCT-116 和 HT-29 细胞系中通过 MTT(3-4,5-二甲基噻唑-2,5-二苯基溴化四氮唑)试验对脂质体维生素 B 复合物进行表征。此外,还用流式细胞术对同一细胞系进行了分析,以显示维生素 B 复合物在光动力疗法作用下选择了哪些死亡途径。研究结果脂质体维生素 B 复合物的大小从 100 纳米到 200 纳米不等。在光剂量为 7.5 J/cm2 时,0.25 mg/mL 的维生素 B 复合物与脂质体(光敏剂)的暗实验中,HCT-116 细胞的存活率为 75%,而在光实验后,这一比率下降到 47%(****p<0.001)。在 0.5 毫克/毫升维生素 B 复合物溶液的暗实验中,HT-29 细胞的存活率为 70%,而在光实验后这一比率降至 35%(****p<0.001)。预期的光动力活性与这些结果较为接近。在细胞死亡途径测定实验中,脂质体化维生素 B 复合物的浓度为 1 毫克/毫升,应用于 HCT-116 和 HT-29 细胞。HCT-116细胞凋亡率为40%,而HT-29细胞凋亡率为60%:结论:重新定位已上市药物已成为发现新抗肿瘤药物的一种新方法。事实证明,开发已上市药物的新用途是一种有效而快速的抗肿瘤新药开发方法。我们的数据表明,在某些类型的结肠癌的体外治疗中,使用维生素 B 复合物和光动力疗法是很有前景的。
{"title":"Vitamin B Kompleksinin Fotodinamik Terapiyle Kolon Kanserine Etkisi","authors":"Asiye Yurttaş, Kamil Çinar","doi":"10.22312/sdusbed.1201491","DOIUrl":"https://doi.org/10.22312/sdusbed.1201491","url":null,"abstract":"Amaç: Kolon kanserleri, hastanın yaşam kalitesini derinden etkileyen ve çeşitli komplikasyonlarla ilişkili kronik ölümcül bir hastalıktır. Vitamin B kompleksi, gıda takviyesi olarak alındığında olumlu anti-inflamatuar etkiler göstermektedir. Bu çalışma, fotodinamik terapiyle lipozomlu vitamin B kompleksinin kolon kanserlerinde (HCT-116 ve HT-29 hücre hattı) anti-kanser etkisini araştırmayı amaçlamıştır.\u0000\u0000Materyal- Metot: Çalışmanın birinci basamağını oluşturan Vitamin B kompleksi lipozom ile kapsüle edildi. Lipozomlu vitamin B kompleksi Zetasizer cihazı ile karakterize edildi. Lipozomlu vitamin B kompleksi MTT (3-4,5-dimetil-tiyazolil-2,5-difeniltetrazolyum bromür) testi ile HCT-116 ve HT-29 hücre hattında % canlılık oranlarına bakılmıştır. Aynı hücre hatlarında vitamin B kompleksinin fotodinamik terapi etkisiyle hangi ölüm yolaklarını seçtiğini göstermek için de akış sitometrisi kullanılarak analiz edilmiştir. \u0000\u0000Bulgular: Lipozomlu vitamin B kompleksinin boyutları 100 nm ile 200 nm aralığında değiştiği belirlendi. Lipozomlu vitamin B kompleksi (fotosensitizer) 7,5 J/cm2 ışık dozunda 0,25 mg/ mL'de karanlık deneyinde HCT-116 hücre canlılık yüzdesi %75 iken ışık deneyi sonrası bu oran %47’lere düşmüştür (****p<0.001). 0,5 mg/mL vitamin B kompleksi çözeltisi için yapılan karanlık deneyinde HT-29 hücre canlılık yüzdesi %70 iken ışık deneyi sonrası bu oran %35’lere düşmüştür (****p<0.001). Arzu edilen fotodinamik etkinlik bu sonuçlara daha yakındır. Hücre ölüm yolakları belirleme deneyinde lipozomlanmış vitamin B kompleksinin konsantrasyonu 1mg/mL olarak HCT-116 ve HT-29 hücrelerine uygulanmıştır. HCT-116 hücre hattında %40 oranında apoptoz görülürken HT-29 hücre hattında %60 oranında apoptoz görüldü.\u0000\u0000Sonuç: Pazarlanan ilaçları yeniden konumlandırmak, yeni antitümör ilaçları keşfetmek için yeni bir yaklaşım olarak ortaya çıkmıştır. Pazarlanan ilaçlar için yeni kullanım alanlarının geliştirilmesi, yeni anti-tümör ilaçları geliştirmenin etkili ve hızlı yolu olduğu kanıtlanmıştır. Verilerimiz in-vitro olarak bazı kolon kanser türlerinde vitamin B kompleksinin fotodinamik terapiyle kullanımının ümit vaat ettiğini savunmaktadır.","PeriodicalId":448097,"journal":{"name":"SDÜ SAĞLIK BİLİMLERİ DERGİSİ","volume":"41 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-07-05","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"134518110","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-06-27DOI: 10.22312/sdusbed.1293023
Erensu Uzar, Kübra Ertaş, Ö. Koşkan, Prof. Dr. Zuhal YETKİN AY
Yaşlı bireylerdeki dental/periodontal hastalıkların oluşma ve ilerleme durumunu etkileyen faktörlerin belirlenmesi ile kontrol altına alınması, yaşlı bireylerin yaşam kalitesinin artırılmasında önemli bir etki oluşturacaktır. Bu çalışmanın amacı bir yaşlı popülasyonunda fiziksel aktivite, beslenme, ağız sağlığına bağlı yaşam kalitesi ile periodontal sağlık/hastalık durumu arasındaki ilişkiyi araştırmaktır. Çalışmaya 2021-2022 yılları arasında kliniğimize başvuran yaşları 65-74 arasında değişen 33 gönüllü birey katılmıştır. Katılımcıların klinik periodontal parametre kayıtları, sosyodemografik, antropometrik özellikleri kaydedilmiş ve Ağız Sağlığı Etki Profili Ölçeği (OHIP-14), Ağız Ve Diş Sağlığı İle İlgili Yaşam Kalitesi-Birleşik Krallık Ölçeği (OHRQoL-UK), Yaşlı Ağız Sağlığı Tanılama İndeksi (GOHAI), Yaşlılar İçin Fiziksel Aktivite Ölçeği (PASE), Mini Nütrisyonel Değerlendirme Testi (MNA) indeksleri, anket formları kullanılarak elde edilmiştir. Varyansların normal dağılımı ve homojenliği Shapiro-Wilk ve Levene testleri, gruplar arası karşılaştırmalar Mann-Whitney U testi, korelasyonlar ise Spearman korelasyon testi ile analiz edilmiştir (p<0,05). Çalışma popülasyonunda PASE skorları erkeklerde kadınlardan yüksek bulunmuştur (p<0,05). Periodontal durum test skorlarında anlamlı bir farklılık oluşturmamıştır (p>0,05). Aylık gelir yükseldikçe PASE skorları yükselmiş (p<0,000), sistemik hastalık varlığında ve diş kaybı arttıkça OHQoL-UK skorları artmış (p=0,025, p=0,026), VKİ alt grupları arasında OHIP-14 skorları anlamlı farklılık göstermiştir (p=0,002). Periodontal durum, incelenen geriatrik popülasyonda yaşam stili ve kalitesiyle alakalı test skorları üzerinde anlamlı bir etki göstermemiştir. COVID-19 döneminde yürütülmüş bu çalışmanın bulguları daha geniş yaşlı popülasyonlarında farklılık gösterebilir.
{"title":"The Relationship Between Periodontal Status and Physical Activity, Nutrition and Quality of Life in an Elderly Population","authors":"Erensu Uzar, Kübra Ertaş, Ö. Koşkan, Prof. Dr. Zuhal YETKİN AY","doi":"10.22312/sdusbed.1293023","DOIUrl":"https://doi.org/10.22312/sdusbed.1293023","url":null,"abstract":"Yaşlı bireylerdeki dental/periodontal hastalıkların oluşma ve ilerleme durumunu etkileyen faktörlerin belirlenmesi ile kontrol altına alınması, yaşlı bireylerin yaşam kalitesinin artırılmasında önemli bir etki oluşturacaktır. Bu çalışmanın amacı bir yaşlı popülasyonunda fiziksel aktivite, beslenme, ağız sağlığına bağlı yaşam kalitesi ile periodontal sağlık/hastalık durumu arasındaki ilişkiyi araştırmaktır. \u0000Çalışmaya 2021-2022 yılları arasında kliniğimize başvuran yaşları 65-74 arasında değişen 33 gönüllü birey katılmıştır. Katılımcıların klinik periodontal parametre kayıtları, sosyodemografik, antropometrik özellikleri kaydedilmiş ve Ağız Sağlığı Etki Profili Ölçeği (OHIP-14), Ağız Ve Diş Sağlığı İle İlgili Yaşam Kalitesi-Birleşik Krallık Ölçeği (OHRQoL-UK), Yaşlı Ağız Sağlığı Tanılama İndeksi (GOHAI), Yaşlılar İçin Fiziksel Aktivite Ölçeği (PASE), Mini Nütrisyonel Değerlendirme Testi (MNA) indeksleri, anket formları kullanılarak elde edilmiştir. Varyansların normal dağılımı ve homojenliği Shapiro-Wilk ve Levene testleri, gruplar arası karşılaştırmalar Mann-Whitney U testi, korelasyonlar ise Spearman korelasyon testi ile analiz edilmiştir (p<0,05). \u0000Çalışma popülasyonunda PASE skorları erkeklerde kadınlardan yüksek bulunmuştur (p<0,05). Periodontal durum test skorlarında anlamlı bir farklılık oluşturmamıştır (p>0,05). Aylık gelir yükseldikçe PASE skorları yükselmiş (p<0,000), sistemik hastalık varlığında ve diş kaybı arttıkça OHQoL-UK skorları artmış (p=0,025, p=0,026), VKİ alt grupları arasında OHIP-14 skorları anlamlı farklılık göstermiştir (p=0,002).\u0000Periodontal durum, incelenen geriatrik popülasyonda yaşam stili ve kalitesiyle alakalı test skorları üzerinde anlamlı bir etki göstermemiştir. COVID-19 döneminde yürütülmüş bu çalışmanın bulguları daha geniş yaşlı popülasyonlarında farklılık gösterebilir.","PeriodicalId":448097,"journal":{"name":"SDÜ SAĞLIK BİLİMLERİ DERGİSİ","volume":"35 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-06-27","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"122871567","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}