Batı kültüründe modernizm ile gelen modern sanat estetiği, sanatın, klasik ölçülerden ve geleneksel kavramlardan uzaklaşması gerektiği düşüncesine temellenmiştir. Modern sanat, genel itibarıyla sanatın, temsilin yanı sıra halktan, hayattan ve hayata dair işlevsel pratiklerden arınmasına vurgu yapmıştır. Batı’nın modernizm kapsamında beslediği saflık ve evrensellik düşüncesi, zaman içinde emperyalist bir tutkuya dönüşmüş; bunun sanattaki yansıması da bir tür kültür emperyalizmi olmuştur. Haliyle, Batılı estetik üzerinden tanımlanan sanatın, halktan, hayattan ve zanaattan ayrılması; Batı-dışı estetikten, Batılı olmayan kültürlerden, bu kültürlere has geleneksel ve dekoratif ögelerden ayrılmasını da çağrıştırmıştır. Modernizmin, saflık ve evrensellik idealleri uğruna savunduğu ayrımlar, özellikle postmodern dönemde şüpheyle karşılanmıştır. Bu dönemde modernizmin tabularına ve kültürel yayılımcılığına tepki gösteren pek çok yaklaşım ortaya çıkmıştır. Postmodern düşüncenin karakteristik yapısını taşıyan Desen ve Dekorasyon hareketi, Batılı hiyerarşiye başkaldırının tipik bir örneği olmuştur. Bu araştırmada, Batılı hiyerarşinin dayattığı ayrımlara karşı kültürel bir direniş olarak algılanan Desen ve Dekorasyon hareketine ışık tutmak amaçlanmıştır. Araştırma yöntemi olarak; veri toplama tekniği kapsamında doküman analizi, veri analiz tekniği kapsamında betimsel analiz kullanılmıştır. Konu, Desen ve Dekorasyon hareketini temsil eden sanatçıların eserleri ile desteklenmiştir. Araştırmada elde edilen veriler ışığında, modernizmle birlikte gelen kültürel, ırksal, toplumsal ve sınıfsal ayrımlara odaklanan Desen ve Dekorasyon hareketinin, Batılı hiyerarşinin sorgulanmasına yönelik bir yaklaşım olduğu belirlenmiştir. Hareketin sanatçılarının, Batı’nın ve , Batı estetiğinin etnosentrik tutumlarına kültürel çeşitlilik üzerinden direniş gösterdiği ortaya konulmuştur. Aynı zamanda sanatçıların, Batılı estetik hiyerarşiler ile okunabilen kimlik sorununa ve öteki kavramına duyarlılıkla değindiklerine dikkat çekilmiştir. Sanatta kültürel çeşitliliğin ve toplumsal farklılıkların önemine, sanat ile hayatın ayrılmazlığına vurgu yapan hareketin, genellikle Batılı olmayan kültürleri ve bu kültürlerin estetiğini referans aldığı tespit edilmiştir. Batılı olmayan kültürlere ve bu kültürlerin sanatlarına has desenlerin ve dekoratif ögelerin, sanatçılara, Batılı estetik anlayışın tüm retlerini irdeleyebilmeleri için uygun bir medya sağladığı belirlenmiştir. Batılı estetik hiyerarşilere direnişin postmodern ilk örneklerinden olarak kutsanan Desen ve Dekorasyon hareketinin mücadelesinin zorlu yapısına dikkat çekilmiştir.
{"title":"Desen ve dekorasyon hareketi: Sanatta Batılı hiyerarşiye kültürel bir başkaldırı","authors":"E. Şenel","doi":"10.31566/arts.5.3.02","DOIUrl":"https://doi.org/10.31566/arts.5.3.02","url":null,"abstract":"Batı kültüründe modernizm ile gelen modern sanat estetiği, sanatın, klasik ölçülerden ve geleneksel kavramlardan uzaklaşması gerektiği düşüncesine temellenmiştir. Modern sanat, genel itibarıyla sanatın, temsilin yanı sıra halktan, hayattan ve hayata dair işlevsel pratiklerden arınmasına vurgu yapmıştır. Batı’nın modernizm kapsamında beslediği saflık ve evrensellik düşüncesi, zaman içinde emperyalist bir tutkuya dönüşmüş; bunun sanattaki yansıması da bir tür kültür emperyalizmi olmuştur. Haliyle, Batılı estetik üzerinden tanımlanan sanatın, halktan, hayattan ve zanaattan ayrılması; Batı-dışı estetikten, Batılı olmayan kültürlerden, bu kültürlere has geleneksel ve dekoratif ögelerden ayrılmasını da çağrıştırmıştır. Modernizmin, saflık ve evrensellik idealleri uğruna savunduğu ayrımlar, özellikle postmodern dönemde şüpheyle karşılanmıştır. Bu dönemde modernizmin tabularına ve kültürel yayılımcılığına tepki gösteren pek çok yaklaşım ortaya çıkmıştır. Postmodern düşüncenin karakteristik yapısını taşıyan Desen ve Dekorasyon hareketi, Batılı hiyerarşiye başkaldırının tipik bir örneği olmuştur. Bu araştırmada, Batılı hiyerarşinin dayattığı ayrımlara karşı kültürel bir direniş olarak algılanan Desen ve Dekorasyon hareketine ışık tutmak amaçlanmıştır. Araştırma yöntemi olarak; veri toplama tekniği kapsamında doküman analizi, veri analiz tekniği kapsamında betimsel analiz kullanılmıştır. Konu, Desen ve Dekorasyon hareketini temsil eden sanatçıların eserleri ile desteklenmiştir. Araştırmada elde edilen veriler ışığında, modernizmle birlikte gelen kültürel, ırksal, toplumsal ve sınıfsal ayrımlara odaklanan Desen ve Dekorasyon hareketinin, Batılı hiyerarşinin sorgulanmasına yönelik bir yaklaşım olduğu belirlenmiştir. Hareketin sanatçılarının, Batı’nın ve , Batı estetiğinin etnosentrik tutumlarına kültürel çeşitlilik üzerinden direniş gösterdiği ortaya konulmuştur. Aynı zamanda sanatçıların, Batılı estetik hiyerarşiler ile okunabilen kimlik sorununa ve öteki kavramına duyarlılıkla değindiklerine dikkat çekilmiştir. Sanatta kültürel çeşitliliğin ve toplumsal farklılıkların önemine, sanat ile hayatın ayrılmazlığına vurgu yapan hareketin, genellikle Batılı olmayan kültürleri ve bu kültürlerin estetiğini referans aldığı tespit edilmiştir. Batılı olmayan kültürlere ve bu kültürlerin sanatlarına has desenlerin ve dekoratif ögelerin, sanatçılara, Batılı estetik anlayışın tüm retlerini irdeleyebilmeleri için uygun bir medya sağladığı belirlenmiştir. Batılı estetik hiyerarşilere direnişin postmodern ilk örneklerinden olarak kutsanan Desen ve Dekorasyon hareketinin mücadelesinin zorlu yapısına dikkat çekilmiştir.","PeriodicalId":45918,"journal":{"name":"International Journal of Arts Management","volume":"63 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.8,"publicationDate":"2022-08-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"83050955","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":4,"RegionCategory":"管理学","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Türk mûsikîsi tanbûr icrâcılığının, değişimler gösteren dinamikleri ile günümüze intikâlinin sağlanmasında en büyük katkıya sahip olan usta tanbûr icrâcıları, performansları doğrultusunda gerçekleştirmiş oldukları icrâlar ile kendi dönemlerinde ses getirmiş, bununla birlikte de kendilerinden sonraki nesillere icrâ kayıtları aracılığıyla önemli bir mûsikî mirası bırakmışlardır. Günümüzde sözü edilen bu icrâlara bilimsel bir bakış açısıyla yaklaşılarak, teknik muhteviyâtları hakkında tahlîller yapılabilmesi ile de tanbûrun icrâ boyutuyla ilgili pek çok ayrıntının ortaya çıkarılması mümkün olabilmektedir. Ercüment Batanay’ın mızraplı tanbûr icrâsının özelliklerini, icrâ etmiş olduğu Bayâtî taksîmin tahlîli doğrultusunda ortaya koymayı amaçlayan bu çalışmada verilerin elde edilebilmesi amacıyla kaynak tarama, elde edilen verilerin tahlîli için içerik analizi kullanılmıştır. Çalışmada Batanay’ın kullanmış olduğu süsleme tekniklerine, mızrap kullanımına, kullandığı ifâde unsurlarına ve makâm işleyişine ilişkin bulgular elde edilmiştir. Elde edilen bulgular doğrultusunda, Batanay’ın tanbûr icrâsında benimsemiş olduğu üslûbun daha çok geleneksel tanbûr icrasına yakın olduğu sonucuna varılmıştır.
{"title":"Ercüment Batanay’ın Bayâtî makâmındaki mızraplı tanbûr taksîminin tahlîli","authors":"Emre Düzün","doi":"10.31566/arts.5.3.01","DOIUrl":"https://doi.org/10.31566/arts.5.3.01","url":null,"abstract":"Türk mûsikîsi tanbûr icrâcılığının, değişimler gösteren dinamikleri ile günümüze intikâlinin sağlanmasında en büyük katkıya sahip olan usta tanbûr icrâcıları, performansları doğrultusunda gerçekleştirmiş oldukları icrâlar ile kendi dönemlerinde ses getirmiş, bununla birlikte de kendilerinden sonraki nesillere icrâ kayıtları aracılığıyla önemli bir mûsikî mirası bırakmışlardır. Günümüzde sözü edilen bu icrâlara bilimsel bir bakış açısıyla yaklaşılarak, teknik muhteviyâtları hakkında tahlîller yapılabilmesi ile de tanbûrun icrâ boyutuyla ilgili pek çok ayrıntının ortaya çıkarılması mümkün olabilmektedir. Ercüment Batanay’ın mızraplı tanbûr icrâsının özelliklerini, icrâ etmiş olduğu Bayâtî taksîmin tahlîli doğrultusunda ortaya koymayı amaçlayan bu çalışmada verilerin elde edilebilmesi amacıyla kaynak tarama, elde edilen verilerin tahlîli için içerik analizi kullanılmıştır. Çalışmada Batanay’ın kullanmış olduğu süsleme tekniklerine, mızrap kullanımına, kullandığı ifâde unsurlarına ve makâm işleyişine ilişkin bulgular elde edilmiştir. Elde edilen bulgular doğrultusunda, Batanay’ın tanbûr icrâsında benimsemiş olduğu üslûbun daha çok geleneksel tanbûr icrasına yakın olduğu sonucuna varılmıştır.","PeriodicalId":45918,"journal":{"name":"International Journal of Arts Management","volume":"61 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.8,"publicationDate":"2022-08-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"83238025","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":4,"RegionCategory":"管理学","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Bu çalışmada, bestekâr, tanbûrî Zeki Mehmed Ağa’nın hayatı ve Muallim İsmail Hakkı Bey Külliyatı 269 nolu defterde bestekârı Zeki Mehmed Ağa olarak kayıtlı olduğu tespit edilen Hisârbûselik Saz Semâisi incelenmektedir. Çalışmada öncelikle kaynak taraması yapılmıştır. Zeki Mehmed Ağa’nın günümüze ulaşan eserleri tasnif edilmiş, tablo halinde verilmiştir. Tasnif sonucunda, Muallim İsmail Hakkı Bey Külliyatı 269 nolu defterde yer alan Hisârbûselik Saz Semâisi’nin Zeki Mehmed Ağa’nın günümüze ulaşan eserleri arasında yer almadığı tespit edilmiştir. Muallim İsmail Hakkı Bey Külliyatı 269 nolu defterde bestekârı Zeki Mehmed Ağa olarak kayıtlı olan Hisârbûselik Saz Semâisi Hamparsum notalama sistemiyle yazılıdır. Muallim İsmail Hakkı Bey Külliyatı’nda yer alan nüsha günümüzde kullanılan Arel-Ezgi Uzdilek sistemine çevrilerek incelenmiştir. Günümüze ulaşan eser notaları üzerinde yapılan taramada bu eserin Zeki Mehmed Ağa’nın oğlu Tanbûrî Osman Bey adına kayıtlı olduğu görülmektedir. Çalışmada eserin ulaşılabilen nüshaları karşılaştırılarak incelenmiştir. Karşılaştırma, Muallim İsmail Hakkı Bey Külliyatı nüshası, Cüneyd Kosal Nüshası ve TRT repertuvarında yer alan notasıyla birlikte ulaşılabilen üç nüsha üzerinden yürütülmüştür. İnceleme yapılmadan önce Hamparsum notalama sistemi tanıtılmıştır. Ulaşılabilen nüshalar, oluşturulan şablon üzerinde makam, nağme, geçki, perde ve tartım bakımından farklılıkların var olup olmadığı bakımından incelenmiştir. Nüshâlar arasında makam, nağme, geçki, perde ve tartım açısından farklılıkların olduğu tespit edilmiştir. Muallim İsmail Hakkı Bey Külliyatı 269 nolu defter içerisindeki eserin Zeki Mehmed Ağa’ya ait olduğu ile ilgili yeterli kanıt bulunmadığı, ancak bu kaydın dikkat çekici olduğu, eserin sonradan oğlu Osman Bey tarafından babasına ithâfen bestelenmiş olabileceği sonucuna varılmıştır. Muallim İsmail Hakkı Bey Külliyatı 269 nolu Hamparsum defterde yer alan nüsha ve Cüneyd Kosal arşivinde yer alan nüshanın çevirisinin notası da çalışmanın ekinde verilerek günümüz araştırmacılarının ve icracılarının hizmetine sunulmuştur.
{"title":"Tanbûrî, Bestekâr Zeki Mehmed Ağa ve Bestekârı Zeki Mehmed Ağa olarak kayıtlı Hisârbûselik Saz Semâisi’nin incelenmesi","authors":"İsmail Yörükçüoğlu","doi":"10.31566/arts.5.3.03","DOIUrl":"https://doi.org/10.31566/arts.5.3.03","url":null,"abstract":"Bu çalışmada, bestekâr, tanbûrî Zeki Mehmed Ağa’nın hayatı ve Muallim İsmail Hakkı Bey Külliyatı 269 nolu defterde bestekârı Zeki Mehmed Ağa olarak kayıtlı olduğu tespit edilen Hisârbûselik Saz Semâisi incelenmektedir. Çalışmada öncelikle kaynak taraması yapılmıştır. Zeki Mehmed Ağa’nın günümüze ulaşan eserleri tasnif edilmiş, tablo halinde verilmiştir. Tasnif sonucunda, Muallim İsmail Hakkı Bey Külliyatı 269 nolu defterde yer alan Hisârbûselik Saz Semâisi’nin Zeki Mehmed Ağa’nın günümüze ulaşan eserleri arasında yer almadığı tespit edilmiştir. Muallim İsmail Hakkı Bey Külliyatı 269 nolu defterde bestekârı Zeki Mehmed Ağa olarak kayıtlı olan Hisârbûselik Saz Semâisi Hamparsum notalama sistemiyle yazılıdır. Muallim İsmail Hakkı Bey Külliyatı’nda yer alan nüsha günümüzde kullanılan Arel-Ezgi Uzdilek sistemine çevrilerek incelenmiştir. Günümüze ulaşan eser notaları üzerinde yapılan taramada bu eserin Zeki Mehmed Ağa’nın oğlu Tanbûrî Osman Bey adına kayıtlı olduğu görülmektedir. Çalışmada eserin ulaşılabilen nüshaları karşılaştırılarak incelenmiştir. Karşılaştırma, Muallim İsmail Hakkı Bey Külliyatı nüshası, Cüneyd Kosal Nüshası ve TRT repertuvarında yer alan notasıyla birlikte ulaşılabilen üç nüsha üzerinden yürütülmüştür. İnceleme yapılmadan önce Hamparsum notalama sistemi tanıtılmıştır. Ulaşılabilen nüshalar, oluşturulan şablon üzerinde makam, nağme, geçki, perde ve tartım bakımından farklılıkların var olup olmadığı bakımından incelenmiştir. Nüshâlar arasında makam, nağme, geçki, perde ve tartım açısından farklılıkların olduğu tespit edilmiştir. Muallim İsmail Hakkı Bey Külliyatı 269 nolu defter içerisindeki eserin Zeki Mehmed Ağa’ya ait olduğu ile ilgili yeterli kanıt bulunmadığı, ancak bu kaydın dikkat çekici olduğu, eserin sonradan oğlu Osman Bey tarafından babasına ithâfen bestelenmiş olabileceği sonucuna varılmıştır. Muallim İsmail Hakkı Bey Külliyatı 269 nolu Hamparsum defterde yer alan nüsha ve Cüneyd Kosal arşivinde yer alan nüshanın çevirisinin notası da çalışmanın ekinde verilerek günümüz araştırmacılarının ve icracılarının hizmetine sunulmuştur.","PeriodicalId":45918,"journal":{"name":"International Journal of Arts Management","volume":"67 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.8,"publicationDate":"2022-08-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"82657244","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":4,"RegionCategory":"管理学","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
1960 yıllarında ortaya çıkan sosyolojik ve politik gelişmeler, Toplumsal Gerçekçilik Akımının ortaya çıkmasını ve yükselişe geçmesini sağlamıştır. Siyasetin günlük hayata ve popüler kültüre kadar yayılması, sinema endüstrisinde siyasal filmlerin oluşmasına zemin hazırlamıştır. Türk Sineması’nda Auteur Kuramından etkilenen ve Toplumsal Gerçekçilik Akımı kapsamında filmler çeken Yönetmen Şerif Gören, popüler kültürün ve halkın talepleri doğrultusunda, artık arabesk içerikli filmler çekmeye başlamıştır. Bu bağlamda Gören, sinema endüstrisi ve halkın isteğine bağlı olarak toplumsal yapıyı ve politik unsurları barındıran arabesk içerikli filmler çekerken, bu filmlerinde hem toplumsal sorunlara hem de sinemanın ticari amacına hizmet eden konulara yer vermiştir. Bu çalışmada, Gören ‘in Auteuristik anlatımı ve Auteur akımından zamanla ayrılarak, farklı tarzda filmler çekmeye başlaması değerlendirilmiş, arabesk içerikli ve gişeye yönelik olarak çektiği dört filminin incelenmesi amaçlanmıştır.
{"title":"Türk sinemasında çağdaş auteurler kapsamında bir Türk Yönetmen olarak Şerif Gören ve sineması üzerine bir inceleme","authors":"Selda Çalayır","doi":"10.31566/arts.5.3.04","DOIUrl":"https://doi.org/10.31566/arts.5.3.04","url":null,"abstract":"1960 yıllarında ortaya çıkan sosyolojik ve politik gelişmeler, Toplumsal Gerçekçilik Akımının ortaya çıkmasını ve yükselişe geçmesini sağlamıştır. Siyasetin günlük hayata ve popüler kültüre kadar yayılması, sinema endüstrisinde siyasal filmlerin oluşmasına zemin hazırlamıştır. Türk Sineması’nda Auteur Kuramından etkilenen ve Toplumsal Gerçekçilik Akımı kapsamında filmler çeken Yönetmen Şerif Gören, popüler kültürün ve halkın talepleri doğrultusunda, artık arabesk içerikli filmler çekmeye başlamıştır. Bu bağlamda Gören, sinema endüstrisi ve halkın isteğine bağlı olarak toplumsal yapıyı ve politik unsurları barındıran arabesk içerikli filmler çekerken, bu filmlerinde hem toplumsal sorunlara hem de sinemanın ticari amacına hizmet eden konulara yer vermiştir. Bu çalışmada, Gören ‘in Auteuristik anlatımı ve Auteur akımından zamanla ayrılarak, farklı tarzda filmler çekmeye başlaması değerlendirilmiş, arabesk içerikli ve gişeye yönelik olarak çektiği dört filminin incelenmesi amaçlanmıştır.","PeriodicalId":45918,"journal":{"name":"International Journal of Arts Management","volume":"50 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.8,"publicationDate":"2022-08-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"76220867","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":4,"RegionCategory":"管理学","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Sinestezi, günlük olaylar sırasında çoğu insan tarafından normalde deneyimlenen duyumlara ek olarak ortaya çıkan, belirli zihinsel olayların neden olduğu duyusal niteliklerin bilinçli bir deneyimidir. Sinestezi, birçok insanı özellikle duyusal birtakım ruh hâllerini bütünleştirerek yeni sanatsal ifade, biçim formları, potansiyeller açısından etkilemektedir. Fenomenin günümüz çerçevesinden teorik ve kavramsal olarak güzel sanatlar eğitimine entegrasyonu, sanat eğitiminin güncelliği ve bütünselliği açısından önem taşımaktadır. Yaratıcılık kavramı ile ilişkilendirilen sinestezi fenomeni, her kültürde sanatsal yaratım süreçlerindeki esinlenme ve ilham alınan faktör olduğundan yaratıcılığı artıran yakın bir anlama sahiptir. Bununla birlikte sanat eğitimi öğrencilerine benzersiz ve sınırı olmayan duyusal ve duygusal deneyimler sağlayarak yaratıcılığı harekete geçirmek, hayal gücüne ilham vermek, ayrıca öğrenci ile sanatsal ürün arasındaki etkileşimi de artırabilmektedir. Dolayısıyla sinestezi, yaratıcılık üzerinde önemli bir etkiye sahip olmuştur. Sinestezi fenomeninin sanat eğitimi alanyazınında farkında olunamayışı ve anlamlandırılamayışı ile okullarda öğrencilerin gelişiminde duyusal olana çok az ilgi gösterilmektedir. Öğrencilerin dünyayı sadece kelimeler ve sayılarla değil, sinestezik deneyimlerle, kendi duyularıyla da bilme yetenekleri okullarda pek gelişememektedir. Kavramı anlamlandırmak için ise öncelikle hakkında bilgi sahibi olmamız gerekmektedir. Dolayısıyla duyusal becerilerin anlamlandırılarak yeniden geliştirilmesi, öğrenciler adına yararlı olacaktır. Böylelikle yaşadıkları sinestezik deneyimleri korumak ve geliştirmek adına daha fazla fırsata sahip olabileceklerdir. Bu anlamda araştırmanın amacı, sinestezi fenomenini kavramak, anlamlandırmak ve yaratıcılık, sanat eğitimi kavramlarıyla bağlantısını inceleyerek eleştirel bir bakış açısı geliştirebilmektir.
{"title":"Sanat eği̇ti̇mi̇nde si̇nestezi̇ ve yaratıcılık","authors":"Ömür Göktepeliler, Şeniz Aksoy","doi":"10.31566/arts.5.1.02","DOIUrl":"https://doi.org/10.31566/arts.5.1.02","url":null,"abstract":"Sinestezi, günlük olaylar sırasında çoğu insan tarafından normalde deneyimlenen duyumlara ek olarak ortaya çıkan, belirli zihinsel olayların neden olduğu duyusal niteliklerin bilinçli bir deneyimidir. Sinestezi, birçok insanı özellikle duyusal birtakım ruh hâllerini bütünleştirerek yeni sanatsal ifade, biçim formları, potansiyeller açısından etkilemektedir. Fenomenin günümüz çerçevesinden teorik ve kavramsal olarak güzel sanatlar eğitimine entegrasyonu, sanat eğitiminin güncelliği ve bütünselliği açısından önem taşımaktadır. Yaratıcılık kavramı ile ilişkilendirilen sinestezi fenomeni, her kültürde sanatsal yaratım süreçlerindeki esinlenme ve ilham alınan faktör olduğundan yaratıcılığı artıran yakın bir anlama sahiptir. Bununla birlikte sanat eğitimi öğrencilerine benzersiz ve sınırı olmayan duyusal ve duygusal deneyimler sağlayarak yaratıcılığı harekete geçirmek, hayal gücüne ilham vermek, ayrıca öğrenci ile sanatsal ürün arasındaki etkileşimi de artırabilmektedir. Dolayısıyla sinestezi, yaratıcılık üzerinde önemli bir etkiye sahip olmuştur. Sinestezi fenomeninin sanat eğitimi alanyazınında farkında olunamayışı ve anlamlandırılamayışı ile okullarda öğrencilerin gelişiminde duyusal olana çok az ilgi gösterilmektedir. Öğrencilerin dünyayı sadece kelimeler ve sayılarla değil, sinestezik deneyimlerle, kendi duyularıyla da bilme yetenekleri okullarda pek gelişememektedir. Kavramı anlamlandırmak için ise öncelikle hakkında bilgi sahibi olmamız gerekmektedir. Dolayısıyla duyusal becerilerin anlamlandırılarak yeniden geliştirilmesi, öğrenciler adına yararlı olacaktır. Böylelikle yaşadıkları sinestezik deneyimleri korumak ve geliştirmek adına daha fazla fırsata sahip olabileceklerdir. Bu anlamda araştırmanın amacı, sinestezi fenomenini kavramak, anlamlandırmak ve yaratıcılık, sanat eğitimi kavramlarıyla bağlantısını inceleyerek eleştirel bir bakış açısı geliştirebilmektir.","PeriodicalId":45918,"journal":{"name":"International Journal of Arts Management","volume":"117 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.8,"publicationDate":"2022-02-08","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"77086321","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":4,"RegionCategory":"管理学","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Sanatın her türünün çocuk gelişiminde önemli bir rolü vardır. Kukla ve kukla tiyatrosu her yaşa hitap etse de özellikle erken çocukluk dönemlerinde daha derin izler bırakma gücüne sahiptir. Estetik ve eğlendirici bir izlek olmanın ötesinde, kukla, eğitim ve öğretimde konvansiyonel yöntemlerin yanında sonuç veren bir alternatiftir. Küçük çocukların erken çocukluk dönemlerinde olumlu sosyal gelişimini sağlayan öğretim uygulamalarından biri de kuklanın bu amaçla araçsal kullanımı ile sağlanmaktadır. Konvansiyonel eğitimin tek yönlü iletişimine karşın kuklalar duyulara hitap eden deneyimle öğrenmeye olanak vermektedir. Bu çalışmanın amacı, çocuklarla iletişimde olduğu kadar çocukların iletişim becerilerini geliştirmede kuklaların araç olarak kullanılabileceğine dikkat çekmektir. Kuklaların temsil gücünden kaynaklı oluşturdukları sözel olmayan sembolik dil görsel bir iletişime olanak vermektedir. Bununla beraber dil becerisi yanında, hareket, koordinasyon, duyusal ve sosyal becerilerin gelişmesinde de kuklaların potansiyelini vurgulamaktadır. Bu doğrultuda kukla tiyatrosu, çocuk ve tiyatro ilişkisinin yanısıra oyun ve iletişim konularında teorik çerçeve sunumu ile ilgili literatürün sunulması ve uygulama örneklerinin incelenerek aktarılması hedeflenmektedir.
{"title":"Çocuklarla i̇leti̇şi̇mde bi̇r araç olarak kuklaların etki̇si","authors":"Işınsu Ersan Öztürk","doi":"10.31566/arts.5.1.04","DOIUrl":"https://doi.org/10.31566/arts.5.1.04","url":null,"abstract":"Sanatın her türünün çocuk gelişiminde önemli bir rolü vardır. Kukla ve kukla tiyatrosu her yaşa hitap etse de özellikle erken çocukluk dönemlerinde daha derin izler bırakma gücüne sahiptir. Estetik ve eğlendirici bir izlek olmanın ötesinde, kukla, eğitim ve öğretimde konvansiyonel yöntemlerin yanında sonuç veren bir alternatiftir. Küçük çocukların erken çocukluk dönemlerinde olumlu sosyal gelişimini sağlayan öğretim uygulamalarından biri de kuklanın bu amaçla araçsal kullanımı ile sağlanmaktadır. Konvansiyonel eğitimin tek yönlü iletişimine karşın kuklalar duyulara hitap eden deneyimle öğrenmeye olanak vermektedir. Bu çalışmanın amacı, çocuklarla iletişimde olduğu kadar çocukların iletişim becerilerini geliştirmede kuklaların araç olarak kullanılabileceğine dikkat çekmektir. Kuklaların temsil gücünden kaynaklı oluşturdukları sözel olmayan sembolik dil görsel bir iletişime olanak vermektedir. Bununla beraber dil becerisi yanında, hareket, koordinasyon, duyusal ve sosyal becerilerin gelişmesinde de kuklaların potansiyelini vurgulamaktadır. Bu doğrultuda kukla tiyatrosu, çocuk ve tiyatro ilişkisinin yanısıra oyun ve iletişim konularında teorik çerçeve sunumu ile ilgili literatürün sunulması ve uygulama örneklerinin incelenerek aktarılması hedeflenmektedir.","PeriodicalId":45918,"journal":{"name":"International Journal of Arts Management","volume":"15 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.8,"publicationDate":"2022-02-08","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"89237156","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":4,"RegionCategory":"管理学","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Sanatın yıkıcı mizahi anlatımında delilik ve gülme, Rönesans’tan günümüze sanatsal bağlamda sıra dışı, aşırı, abartı, anormal, alaysı ve alegorik ifadeleri kapsar. Bu amaçla mizah imgesinin deliliğin ve delinin, hastalığın ve hastanın bağlamının dışında anlatımlar olduğu görülmektedir. Delilik ve deli, bu anlatımla hakikati söyleyen alegorik ve yergisel ifadelerle aktarılmıştır. Gülme ise salt komikliğe verilen bir tepkiden ziyade insanın hata ve kusurlarına karşı üstünlük taslayan, aşağılayıcı nitelikler olarak sunulur. Sanat bağlamında söz konusu bu iki öğe aykırı yergi ifadeleri olmuş ve insan aklının yıkıcılığını gösteren, eleştiren, aşağılayıcı nitelemelerle aktarılmıştır. Dolayısıyla bu alaycı ifadeler öznesini hem inkâr eder hem de itibarsızlaştırır. Sert eleştiri imgeleri olan söz konusu öğelerin, halk kültürü ile yakın ilişkili oldukları ve alegorik anlatımlarla sanat bağlamında etkileyici anlatım dillerine dönüştükleri de anlaşılmaktadır. Sanat eserlerinde delilik ve gülme imgelerinin iz düşümü, hem insan karanlığının kozmik en sert dışavurumu hem de onun içsel serüveninin derin köklerinin özü ve uygarlık tarihinin bir perspektifidir. İnsanların/toplumların kusurlar hiyerarşisinin karşısına tekrarlı formlarla ısrarlı bir dil oluşturan bu öğeler, tekrarlı betilerle olayın trajik yönüne ciddi vurgu yapan anlatımlardır. Bu amaçla araştırma, delilik, deli ve gülmenin salt anlamlarının dışında eleştirel bilincin hakikat söyleyen aktarımları yönünde olacaktır. Araştırmada, ifade edilen anlatımlar eşliğinde sanat bağlamında delilik ve gülme metaforlarının sert mizahi anlamları ve ilişkili oldukları kavramlar açıklanacaktır. Araştırma yöntemi, Rönesans’tan günümüze delilik, deli ve gülmenin yıkıcı mizahi yaklaşımlarının ve geçirdikleri evrimin, yazınsal sanat ve felsefi kaynaklardan faydalanarak sanat eserleri ile örnekler bağlamında incelenmesiyle sınırlı tutulacaktır.
{"title":"Sanatta yıkıcı mi̇zahın deli̇li̇k ve gülme anlatımı","authors":"Mehmet Sıddık Turan","doi":"10.31566/arts.4.3.03","DOIUrl":"https://doi.org/10.31566/arts.4.3.03","url":null,"abstract":"Sanatın yıkıcı mizahi anlatımında delilik ve gülme, Rönesans’tan günümüze sanatsal bağlamda sıra dışı, aşırı, abartı, anormal, alaysı ve alegorik ifadeleri kapsar. Bu amaçla mizah imgesinin deliliğin ve delinin, hastalığın ve hastanın bağlamının dışında anlatımlar olduğu görülmektedir. Delilik ve deli, bu anlatımla hakikati söyleyen alegorik ve yergisel ifadelerle aktarılmıştır. Gülme ise salt komikliğe verilen bir tepkiden ziyade insanın hata ve kusurlarına karşı üstünlük taslayan, aşağılayıcı nitelikler olarak sunulur. Sanat bağlamında söz konusu bu iki öğe aykırı yergi ifadeleri olmuş ve insan aklının yıkıcılığını gösteren, eleştiren, aşağılayıcı nitelemelerle aktarılmıştır. Dolayısıyla bu alaycı ifadeler öznesini hem inkâr eder hem de itibarsızlaştırır. Sert eleştiri imgeleri olan söz konusu öğelerin, halk kültürü ile yakın ilişkili oldukları ve alegorik anlatımlarla sanat bağlamında etkileyici anlatım dillerine dönüştükleri de anlaşılmaktadır. Sanat eserlerinde delilik ve gülme imgelerinin iz düşümü, hem insan karanlığının kozmik en sert dışavurumu hem de onun içsel serüveninin derin köklerinin özü ve uygarlık tarihinin bir perspektifidir. İnsanların/toplumların kusurlar hiyerarşisinin karşısına tekrarlı formlarla ısrarlı bir dil oluşturan bu öğeler, tekrarlı betilerle olayın trajik yönüne ciddi vurgu yapan anlatımlardır. Bu amaçla araştırma, delilik, deli ve gülmenin salt anlamlarının dışında eleştirel bilincin hakikat söyleyen aktarımları yönünde olacaktır. Araştırmada, ifade edilen anlatımlar eşliğinde sanat bağlamında delilik ve gülme metaforlarının sert mizahi anlamları ve ilişkili oldukları kavramlar açıklanacaktır. Araştırma yöntemi, Rönesans’tan günümüze delilik, deli ve gülmenin yıkıcı mizahi yaklaşımlarının ve geçirdikleri evrimin, yazınsal sanat ve felsefi kaynaklardan faydalanarak sanat eserleri ile örnekler bağlamında incelenmesiyle sınırlı tutulacaktır.","PeriodicalId":45918,"journal":{"name":"International Journal of Arts Management","volume":"26 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.8,"publicationDate":"2021-08-12","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"83226954","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":4,"RegionCategory":"管理学","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Mesleki çalgı eğitiminde sistemli bir metot uygulamasının yanında, çalgının ses sahasına, teknik özelliklerine ve ses tınısına uygun repertuvar seçimi de büyük önem taşımaktadır. Klasik kemençe eğitiminde, istenilen ölçüde sistemli metot çalışması bulunmamaktadır. Bununla birlikte yine klasik kemençeye uygun sistemleştirilmiş, özel notasyona sahip yeterli sayıda dağar da yoktur. Müzik eğitiminin birçok safhasında halk ezgileri kullanılmaktadır. Klasik müziklerin geleneksel müziklerden beslenmesinden yola çıkarak, klasik kemençe eğitiminde de türkülerimizden faydalanmak mümkündür. Bu bağlamda araştırmanın amacı, Hisarlı Ahmet türkülerinin, klasik kemençe çalım teknikleriyle işlenerek eğitim repertuvarına kazandırılması ve Hisarlı Ahmet türkülerinin klasik kemençe ile akademik düzeyde, sistemli olarak icra etme ve üslup ile yorumlama yöntemlerinin araştırılmasıdır. Verileri toplamak için literatür taraması yapılmıştır. Türkiye Radyo Televizyon (TRT) Kurumu repertuvarında yer alan Hisarlı Ahmet türküleri taranmış ve bu türkülerden klasik kemençe eğitimi için seçilen beş türkü, örneklem grubu olarak ele alınmıştır. Türkülerin makamsal ve ritimsel yapıları incelenmiş, notalar üzerinde sağ el teknikleri (yay teknikleri; Detaşe, legato, staccato, tremola, pizzicato vb.) ve sol el teknikleri (pozisyonlar, vibrato, glisando, çarpma vb.) yazılarak klasik kemençe eğitimi için uygun hale getirilmiştir. Yapılan bu çalışmalar alanında uzman olan üç eğitimci ile paylaşılmış ve onların görüşleri doğrultusunda gerekli görülen düzeltmeler yapılmıştır. Seçilen türkülerin notasyona uygun icrası youtube sosyal medya platformuna yüklenmiş ve herkes tarafından ulaşılır olması sağlanmıştır. Türkülerin notaya alınması ve düzenlenmesinde ‘Mus 2’ programı kullanılmıştır.
{"title":"Klasik kemençe eğitiminde halk ezgilerinden faydalanmanın yolları; Hisarlı Ahmet türküleri örneği","authors":"Filiz Kaya Işık","doi":"10.31566/arts.4.3.06","DOIUrl":"https://doi.org/10.31566/arts.4.3.06","url":null,"abstract":"Mesleki çalgı eğitiminde sistemli bir metot uygulamasının yanında, çalgının ses sahasına, teknik özelliklerine ve ses tınısına uygun repertuvar seçimi de büyük önem taşımaktadır.\u0000\u0000Klasik kemençe eğitiminde, istenilen ölçüde sistemli metot çalışması bulunmamaktadır. Bununla birlikte yine klasik kemençeye uygun sistemleştirilmiş, özel notasyona sahip yeterli sayıda dağar da yoktur.\u0000\u0000Müzik eğitiminin birçok safhasında halk ezgileri kullanılmaktadır. Klasik müziklerin geleneksel müziklerden beslenmesinden yola çıkarak, klasik kemençe eğitiminde de türkülerimizden faydalanmak mümkündür.\u0000\u0000Bu bağlamda araştırmanın amacı, Hisarlı Ahmet türkülerinin, klasik kemençe çalım teknikleriyle işlenerek eğitim repertuvarına kazandırılması ve Hisarlı Ahmet türkülerinin klasik kemençe ile akademik düzeyde, sistemli olarak icra etme ve üslup ile yorumlama yöntemlerinin araştırılmasıdır. Verileri toplamak için literatür taraması yapılmıştır. Türkiye Radyo Televizyon (TRT) Kurumu repertuvarında yer alan Hisarlı Ahmet türküleri taranmış ve bu türkülerden klasik kemençe eğitimi için seçilen beş türkü, örneklem grubu olarak ele alınmıştır. Türkülerin makamsal ve ritimsel yapıları incelenmiş, notalar üzerinde sağ el teknikleri (yay teknikleri; Detaşe, legato, staccato, tremola, pizzicato vb.) ve sol el teknikleri (pozisyonlar, vibrato, glisando, çarpma vb.) yazılarak klasik kemençe eğitimi için uygun hale getirilmiştir. Yapılan bu çalışmalar alanında uzman olan üç eğitimci ile paylaşılmış ve onların görüşleri doğrultusunda gerekli görülen düzeltmeler yapılmıştır. Seçilen türkülerin notasyona uygun icrası youtube sosyal medya platformuna yüklenmiş ve herkes tarafından ulaşılır olması sağlanmıştır.\u0000\u0000Türkülerin notaya alınması ve düzenlenmesinde ‘Mus 2’ programı kullanılmıştır.","PeriodicalId":45918,"journal":{"name":"International Journal of Arts Management","volume":"99 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.8,"publicationDate":"2021-08-12","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"85063252","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":4,"RegionCategory":"管理学","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Sanat içinde üretildiği toplumu yansıtan bir ayna olmanın yanısıra, çağının teknolojisini de yaratıcı şekilde kullanan bir pratiktir. Bir kimyager gibi karışımlar ve renkler üreten ressamdan, televizyon teknolojisini kullanan video sanatçısına kadar teknoloji ile sanatın yüzyıllara yayılan ilişkisinin izini sürmek mümkündür. Günümüzün iletişim ve veri teknolojilerini kullanan ve Medya Sanatı, Yeni Medya Sanatı, Dijital Sanat, Post-Medya ya da Post-Dijital sanat gibi üst başlıklar altında toplanan sanat üretimleri ise günümüzün ön plana çıkan sanat pratikleridir. Bu araştırma, iletişim toplumu bağlamında medya sanatının tarihsel sürecini ele alan bir arkaplan sunmayı, ardından da Büyük Veri (Big Data) tabanlı uygulamalarını merkezine alan bir sanat üretiminden türeyen ve gelinen noktada bir uygulamaya dönüşmüş olan Ağ Haritalama uygulamalarını analiz etmeyi amaçlamaktadır. Yaşadığımız teknoloji ve iletişim odaklı dünyayı şekillendiren karmaşık sistemlerin görselleştirilmesinde yaratıcı yaklaşımlara dair bir örnek olan ve herkesin kullanımına açılmış bir uygulama platformu olarak işleyen Graph Commons, tüm internet kullanıcılarından toplanan, derlenen ve işlenen verilerden oluşan Büyük Veri’yi sanatın yaratıcı bakış açısıyla ele alınarak toplumsal fayda yönünde kullanımına dair sanat, tasarım ve iletişim alanlarına ilham vermektedir.
{"title":"Medya sanatı bağlamında Türki̇ye’de büyük veri̇ tabanlı ağ hari̇talama uygulamaları","authors":"S. Boztepe","doi":"10.31566/arts.4.3.01","DOIUrl":"https://doi.org/10.31566/arts.4.3.01","url":null,"abstract":"Sanat içinde üretildiği toplumu yansıtan bir ayna olmanın yanısıra, çağının teknolojisini de yaratıcı şekilde kullanan bir pratiktir. Bir kimyager gibi karışımlar ve renkler üreten ressamdan, televizyon teknolojisini kullanan video sanatçısına kadar teknoloji ile sanatın yüzyıllara yayılan ilişkisinin izini sürmek mümkündür. Günümüzün iletişim ve veri teknolojilerini kullanan ve Medya Sanatı, Yeni Medya Sanatı, Dijital Sanat, Post-Medya ya da Post-Dijital sanat gibi üst başlıklar altında toplanan sanat üretimleri ise günümüzün ön plana çıkan sanat pratikleridir. Bu araştırma, iletişim toplumu bağlamında medya sanatının tarihsel sürecini ele alan bir arkaplan sunmayı, ardından da Büyük Veri (Big Data) tabanlı uygulamalarını merkezine alan bir sanat üretiminden türeyen ve gelinen noktada bir uygulamaya dönüşmüş olan Ağ Haritalama uygulamalarını analiz etmeyi amaçlamaktadır.\u0000\u0000 Yaşadığımız teknoloji ve iletişim odaklı dünyayı şekillendiren karmaşık sistemlerin görselleştirilmesinde yaratıcı yaklaşımlara dair bir örnek olan ve herkesin kullanımına açılmış bir uygulama platformu olarak işleyen Graph Commons, tüm internet kullanıcılarından toplanan, derlenen ve işlenen verilerden oluşan Büyük Veri’yi sanatın yaratıcı bakış açısıyla ele alınarak toplumsal fayda yönünde kullanımına dair sanat, tasarım ve iletişim alanlarına ilham vermektedir.","PeriodicalId":45918,"journal":{"name":"International Journal of Arts Management","volume":"C-27 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.8,"publicationDate":"2021-08-12","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"84432400","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":4,"RegionCategory":"管理学","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Bu araştırmada, kadına dayatılan rollerle, kadının sanatta ve sanatında nasıl ifade ettiği; kimlik, sosyal rol, toplumsal etkileşim, toplumsal cinsiyet, toplumsallaşması kapsamı incelenmiştir. Aynı zamanda bu konuda eserler gerçekleştiren önemli sanatçılara ve çalışmalarına yer verilerek kadının ve kadın sanatçıların toplumda konumlandırılışı eleştirel bir şekilde ele alınmıştır. Kökleri masal anlatıcılığına dayanan ve bilgi aktarımın en eski yollarından biri olan öykü anlatıcılığı da sanatçının kendini ifade etmesinde önemli bir yere sahiptir. Öykü anlatıcılarının eseri olan mitoloji ve tarih, kuşkusuz sözcüklere dayalıdır. Ancak bu öyküleri görselleştiren ressamlar, heykeltıraşlar ve sahne sanatçıları, ortaya koydukları eserlerle onları canlandırır ve sanatsal bir olguya dönüştürürler. Araştırmada, önemli feminist kadın sanatçılardan biri olan Frida Kahlo’nun çalışmaları üzerine öykü denemeleri yapılmıştır.
{"title":"Kadın, kadın sanatçıların femi̇ni̇st hareketler perspekti̇fi̇nde üreti̇mleri̇ ve Fri̇da Kahlo’nun çalışmalarına öykü denemeleri̇","authors":"Çiğdem Tölük Aferin","doi":"10.31566/arts.4.3.04","DOIUrl":"https://doi.org/10.31566/arts.4.3.04","url":null,"abstract":"Bu araştırmada, kadına dayatılan rollerle, kadının sanatta ve sanatında nasıl ifade ettiği; kimlik, sosyal rol, toplumsal etkileşim, toplumsal cinsiyet, toplumsallaşması kapsamı incelenmiştir. Aynı zamanda bu konuda eserler gerçekleştiren önemli sanatçılara ve çalışmalarına yer verilerek kadının ve kadın sanatçıların toplumda konumlandırılışı eleştirel bir şekilde ele alınmıştır. Kökleri masal anlatıcılığına dayanan ve bilgi aktarımın en eski yollarından biri olan öykü anlatıcılığı da sanatçının kendini ifade etmesinde önemli bir yere sahiptir. Öykü anlatıcılarının eseri olan mitoloji ve tarih, kuşkusuz sözcüklere dayalıdır. Ancak bu öyküleri görselleştiren ressamlar, heykeltıraşlar ve sahne sanatçıları, ortaya koydukları eserlerle onları canlandırır ve sanatsal bir olguya dönüştürürler. Araştırmada, önemli feminist kadın sanatçılardan biri olan Frida Kahlo’nun çalışmaları üzerine öykü denemeleri yapılmıştır.","PeriodicalId":45918,"journal":{"name":"International Journal of Arts Management","volume":"70 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.8,"publicationDate":"2021-08-12","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"83810948","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":4,"RegionCategory":"管理学","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}