Şirvanlı Mehmed Hâlis Efendi, Osmanlı’nın son döneminde 1843-1913 yılları arasında yaşamış son Osmanlı uleması şahsiyetlerden biridir. Memleketi Şirvan’da başlayan ilim hayatı bir süre Amasya’da devam etmiş ve İstanbul’da kemâle ermiştir. Fatih Camii’nde Yusuf Ziyaeddin Efendi’nin rahle-i tedrisinden geçtikten ve onun ilk icâzet verdiği isimlerden biri olduktan sonra Kemalpaşa’da müdürlük ve Menemen’de kaymakamlık gibi bazı görevlerde bulunmuş; ardından yetiştiği Fatih Külliyesinin önemli kısımlarından olan Tabhâne Medresesi’nde dersler vermiş ve Ders Vekili makamına kadar yükselmiştir. Vefatına kadar Meclis-i Tedkîkât-ı Şer’iyye azalığında bulunmuştur. Koca Mustafa Paşa Askerî Rüşdiyesi’nde Arapça ve Galata Rüşdiyesi’nde Farsça muallimliği yapsa da onun en çok emek verdiği kurum özellikle Arapça, akaid, belagat ve fıkıh derslerini okuttuğu ve otuzbeş yıl hizmet ettiği Dârüşşafaka olmuştur. Arapçaya ve Farsçaya olan vukûfiyyeti dolayısıyla kaleme aldığı eserler Dârüşşafaka’da ders kitabı olarak okutulmuştur. Bununla birlikte medreselerde tedrisatın yenilenmesi ve bu kurumların ıslah edilmesi hususunda büyük bir çaba göstermiş, 1910 yılında Medâris-i İslâmiye’nin açılış konuşmasını ve hazırlıklarını yapmıştır. Kaynaklarda Şirvanlı Mehmed Hâlis’e ait olmayan eserlerin bazıları ona ait gösterilmiş, bazı eserlerine ise hiç değinilmemiştir. Bu makale, Şirvanlı Mehmed Hâlis Efendi’nin hayatını ulema sicil dosyasından, arşiv belgelerinden ve hakkında bilgi veren diğer kaynaklardan hareketle ortaya çıkarmayı; aynı ismi taşıyan Mehmed Hâlis isimli şahsiyetlerin kimler olduğunu netleştirerek kaynaklardaki problemleri çözmeyi, Şirvanlı Mehmed Hâlis’in kaynaklarda zikredilen ve edilmeyen eserlerinin hangilerini olduğunu tespit etmeyi ve diğer Mehmed Hâlis isimli şahıslara ait olup Şirvanlı Mehmed Hâlis adıyla kataloglanan ya da zikredilen eserleri tespit etmeyi hedeflemektedir.
{"title":"DÂRÜŞŞAFAKA’DA BİR MÜDERRİS: ŞİRVANLI MEHMED HÂLİS EFENDİ’NİN HAYATI VE ESERLERİ","authors":"M. Baş","doi":"10.28981/hikmet.1485945","DOIUrl":"https://doi.org/10.28981/hikmet.1485945","url":null,"abstract":"Şirvanlı Mehmed Hâlis Efendi, Osmanlı’nın son döneminde 1843-1913 yılları arasında yaşamış son Osmanlı uleması şahsiyetlerden biridir. Memleketi Şirvan’da başlayan ilim hayatı bir süre Amasya’da devam etmiş ve İstanbul’da kemâle ermiştir. Fatih Camii’nde Yusuf Ziyaeddin Efendi’nin rahle-i tedrisinden geçtikten ve onun ilk icâzet verdiği isimlerden biri olduktan sonra Kemalpaşa’da müdürlük ve Menemen’de kaymakamlık gibi bazı görevlerde bulunmuş; ardından yetiştiği Fatih Külliyesinin önemli kısımlarından olan Tabhâne Medresesi’nde dersler vermiş ve Ders Vekili makamına kadar yükselmiştir. Vefatına kadar Meclis-i Tedkîkât-ı Şer’iyye azalığında bulunmuştur. Koca Mustafa Paşa Askerî Rüşdiyesi’nde Arapça ve Galata Rüşdiyesi’nde Farsça muallimliği yapsa da onun en çok emek verdiği kurum özellikle Arapça, akaid, belagat ve fıkıh derslerini okuttuğu ve otuzbeş yıl hizmet ettiği Dârüşşafaka olmuştur. Arapçaya ve Farsçaya olan vukûfiyyeti dolayısıyla kaleme aldığı eserler Dârüşşafaka’da ders kitabı olarak okutulmuştur. Bununla birlikte medreselerde tedrisatın yenilenmesi ve bu kurumların ıslah edilmesi hususunda büyük bir çaba göstermiş, 1910 yılında Medâris-i İslâmiye’nin açılış konuşmasını ve hazırlıklarını yapmıştır. Kaynaklarda Şirvanlı Mehmed Hâlis’e ait olmayan eserlerin bazıları ona ait gösterilmiş, bazı eserlerine ise hiç değinilmemiştir. Bu makale, Şirvanlı Mehmed Hâlis Efendi’nin hayatını ulema sicil dosyasından, arşiv belgelerinden ve hakkında bilgi veren diğer kaynaklardan hareketle ortaya çıkarmayı; aynı ismi taşıyan Mehmed Hâlis isimli şahsiyetlerin kimler olduğunu netleştirerek kaynaklardaki problemleri çözmeyi, Şirvanlı Mehmed Hâlis’in kaynaklarda zikredilen ve edilmeyen eserlerinin hangilerini olduğunu tespit etmeyi ve diğer Mehmed Hâlis isimli şahıslara ait olup Şirvanlı Mehmed Hâlis adıyla kataloglanan ya da zikredilen eserleri tespit etmeyi hedeflemektedir.","PeriodicalId":102637,"journal":{"name":"HİKMET-Akademik Edebiyat Dergisi (Journal Of Academic Literature)","volume":"18 4","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-06-12","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"141354126","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
İslam kültür ve medeniyetinin gelişmesinde ve son derece geniş bir coğrafyaya yayılmasında tasavvufun, dolayısıyla tarikatların rolü yadsınamaz. Tasavvuf ekollerini, diğer bir ifade ile tarikatların tarihi ise klasik dönemlerden itibaren araştırmacıların ilgi duyduğu bir alan olmuş; bu sebeple irili ufaklı birçok eser yazılmış, risaleler telif edilmiştir. Özellikle biyografik eserler içerisinde konumlandırabilecek olan silsilenâme türü eserler, bu ilginin neticesinde ortaya çıkmış bir türdür ve tasavvuf tarihi çalışmalarına kaynaklık etmesi cihetinden önemli bir görev üstlenmektedir. Bu açıdan silsilenâmeler, özellikle biyografik metinlerin inşasında araştırmacıların sıklıkla müracaat ettiği kaynakların başında gelmektedir. Bu türün en bilinen ve istifade edilen örneklerinden biri de hususen İstanbul tasavvufi hayatıyla ilgilenen araştırmacıların sıklıkla müracaat ettiği Mehmed Şükrî Efendi’nin Silsilenâme’sidir. Bu eser dışında Mehmed Şükrî Efendi’nin yine İstanbul tekkeleri tarihiyle alakalı İstanbul Hangâhları Meşâyihi adlı bir eseri daha bulunmaktadır. Bu makalede önce Mehmed Şükrî Efendi’nin biyografisine dair bazı bilgiler tashih edilecek, daha sonra eserin telif metoduyla alakalı bir takım yeni bilgiler verilecek ve son olarak da Müstakîmzâde’nin Halil es-Sünbülî vasıtasıyla devam eden silsilenâme yazma geleneğine değinilecektir.
苏菲派及其教派在伊斯兰文化和文明的发展中以及在极其广泛的地域传播中的作用是不容否认的。自古典时期以来,苏菲流派的历史,换言之,塔里卡的历史,一直是研究者们感兴趣的领域;为此,许多大大小小的著作和论文被汇编成册。尤其是可以归入传记类作品的《苏菲史》(silsilsilsilsililenâme),它是这一兴趣的产物,承担着苏菲史研究资料来源的重要任务。在这方面,苏菲史料是研究人员最常使用的资料之一,尤其是在撰写传记文本时。这种体裁中最著名和最常用的例子之一是穆罕默德-苏克里-埃芬迪 (Mehmed Şükrî Efendi) 的 Silsilenâme,对伊斯坦布尔苏菲生活感兴趣的研究人员经常查阅该书。除了这本著作外,麦赫麦德-苏克里-埃芬迪还有一本名为《伊斯坦布尔 Hangahs Meşâyihi》的著作,该书也与伊斯坦布尔 tekkes 的历史有关。在这篇文章中,首先将更正有关迈赫迈德-Şükrî Efendi 传记的一些信息,然后将提供有关该作品创作方法的一些新信息,最后将提及通过 Müstakîmzâde 的 Halil al-Sünbülî 延续下来的撰写 silsilenâme 的传统。
{"title":"TABÎBZÂDE MEHMED ŞÜKRÎ EFENDİ VE SİLSİLENÂMESİ ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME","authors":"Ensar Karagöz","doi":"10.28981/hikmet.1480404","DOIUrl":"https://doi.org/10.28981/hikmet.1480404","url":null,"abstract":"İslam kültür ve medeniyetinin gelişmesinde ve son derece geniş bir coğrafyaya yayılmasında tasavvufun, dolayısıyla tarikatların rolü yadsınamaz. Tasavvuf ekollerini, diğer bir ifade ile tarikatların tarihi ise klasik dönemlerden itibaren araştırmacıların ilgi duyduğu bir alan olmuş; bu sebeple irili ufaklı birçok eser yazılmış, risaleler telif edilmiştir. Özellikle biyografik eserler içerisinde konumlandırabilecek olan silsilenâme türü eserler, bu ilginin neticesinde ortaya çıkmış bir türdür ve tasavvuf tarihi çalışmalarına kaynaklık etmesi cihetinden önemli bir görev üstlenmektedir. Bu açıdan silsilenâmeler, özellikle biyografik metinlerin inşasında araştırmacıların sıklıkla müracaat ettiği kaynakların başında gelmektedir. Bu türün en bilinen ve istifade edilen örneklerinden biri de hususen İstanbul tasavvufi hayatıyla ilgilenen araştırmacıların sıklıkla müracaat ettiği Mehmed Şükrî Efendi’nin Silsilenâme’sidir. Bu eser dışında Mehmed Şükrî Efendi’nin yine İstanbul tekkeleri tarihiyle alakalı İstanbul Hangâhları Meşâyihi adlı bir eseri daha bulunmaktadır. \u0000Bu makalede önce Mehmed Şükrî Efendi’nin biyografisine dair bazı bilgiler tashih edilecek, daha sonra eserin telif metoduyla alakalı bir takım yeni bilgiler verilecek ve son olarak da Müstakîmzâde’nin Halil es-Sünbülî vasıtasıyla devam eden silsilenâme yazma geleneğine değinilecektir.","PeriodicalId":102637,"journal":{"name":"HİKMET-Akademik Edebiyat Dergisi (Journal Of Academic Literature)","volume":"104 11","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-06-12","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"141352182","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Klasik Türk edebiyatında şairlerin yetiştiği meslek sınıflarının başında ilmiye sınıfı gelmektedir. Buna göre kadılık ve müderrislik başta olmak üzere ilmiye sınıfının çeşitli kademelerinde görev yapan şairler, bir yandan mesleklerini devam ettirirken diğer taraftan kültür ve şiir faaliyetlerinin içerisinde yer almışlardır. Bu anlamda “âlim” ve “şair” kimliklerini bir arada bulunduran bu şairler, klasik Türk edebiyatının gelişimi açısından önemli bir yere sahiptir. İlmiye sınıfından yetişen şairleri “âlim-şair” kavramı etrafında değerlendirmeyi teklif eden bu yazıda, XVI. yüzyıl şair tezkirelerinden hareketle âlim-şairlerin portresi ortaya çıkarılacaktır. İlk olarak “âlim-şair” kavramı açıklanmaya çalışılacak, ardından âlim-şairlerin portresini ortaya çıkaran üç temel özellik üzerinde durulacaktır. Bu çerçevede “ilim sahibi olma”, “çok yönlü olma” ve “farklı dillerde şiir yazabilme” olarak ele alınan bu özellikler, şuara tezkirelerinden alınan örnekler yardımıyla açıklanacaktır. Bu kapsamda Sehî Bey’in (ö. 1548) Heşt-Bihişt’i, Latîfî’nin (ö. 1582) Tezkiretü’ş-Şu’arâ’sı, Bağdatlı Ahdî’nin (ö. 1593) Gülşen-i Şu’arâ’sı, Âşık Çelebi’nin (ö. 1572) Meşâ’irü’ş-Şu’arâ’sı, Kınalızâde Hasan Çelebi’nin (ö. 1604) Tezkiretü’ş-Şu’arâ’sı, Beyânî’nin (ö. 1597) Tezkiretü’ş-Şu’arâ’sı gibi tezkirelere ve Gelibolulu Mustafa Âlî’nin (ö. 1600) Künhü’l-Ahbâr adlı eserinin tezkire kısmına sıklıkla gönderme yapılacaktır. Bunun yanında tezkirelerde âlim-şairlerle ilgili kullanılan tabir ve ifadeler de değerlendirilecektir. Ayrıca bu yazıda XVI. yüzyıl şair tezkireleriyle ilgili bazı gözlemlere de yer verilecektir.
{"title":"Şair Tezkirelerinden Hareketle Klasik Türk Edebiyatında Âlim-Şair Portresi","authors":"Dursun Özyürek","doi":"10.28981/hikmet.1457317","DOIUrl":"https://doi.org/10.28981/hikmet.1457317","url":null,"abstract":"Klasik Türk edebiyatında şairlerin yetiştiği meslek sınıflarının başında ilmiye sınıfı gelmektedir. Buna göre kadılık ve müderrislik başta olmak üzere ilmiye sınıfının çeşitli kademelerinde görev yapan şairler, bir yandan mesleklerini devam ettirirken diğer taraftan kültür ve şiir faaliyetlerinin içerisinde yer almışlardır. Bu anlamda “âlim” ve “şair” kimliklerini bir arada bulunduran bu şairler, klasik Türk edebiyatının gelişimi açısından önemli bir yere sahiptir. İlmiye sınıfından yetişen şairleri “âlim-şair” kavramı etrafında değerlendirmeyi teklif eden bu yazıda, XVI. yüzyıl şair tezkirelerinden hareketle âlim-şairlerin portresi ortaya çıkarılacaktır. İlk olarak “âlim-şair” kavramı açıklanmaya çalışılacak, ardından âlim-şairlerin portresini ortaya çıkaran üç temel özellik üzerinde durulacaktır. Bu çerçevede “ilim sahibi olma”, “çok yönlü olma” ve “farklı dillerde şiir yazabilme” olarak ele alınan bu özellikler, şuara tezkirelerinden alınan örnekler yardımıyla açıklanacaktır. Bu kapsamda Sehî Bey’in (ö. 1548) Heşt-Bihişt’i, Latîfî’nin (ö. 1582) Tezkiretü’ş-Şu’arâ’sı, Bağdatlı Ahdî’nin (ö. 1593) Gülşen-i Şu’arâ’sı, Âşık Çelebi’nin (ö. 1572) Meşâ’irü’ş-Şu’arâ’sı, Kınalızâde Hasan Çelebi’nin (ö. 1604) Tezkiretü’ş-Şu’arâ’sı, Beyânî’nin (ö. 1597) Tezkiretü’ş-Şu’arâ’sı gibi tezkirelere ve Gelibolulu Mustafa Âlî’nin (ö. 1600) Künhü’l-Ahbâr adlı eserinin tezkire kısmına sıklıkla gönderme yapılacaktır. Bunun yanında tezkirelerde âlim-şairlerle ilgili kullanılan tabir ve ifadeler de değerlendirilecektir. Ayrıca bu yazıda XVI. yüzyıl şair tezkireleriyle ilgili bazı gözlemlere de yer verilecektir.","PeriodicalId":102637,"journal":{"name":"HİKMET-Akademik Edebiyat Dergisi (Journal Of Academic Literature)","volume":"27 5","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-06-12","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"141353642","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Roman, anı ve deneme türlerinde eserler vermiş olan Abdülhak Şinasi Hisar'ın I. Dünya Savaşı sonrası 1918-1922 yıllarını kapsayan Mütareke devri boyunca çeşitli edebî dergilerde yayınlanmış eleştiri yazıları, Kitaplar ve Muharrirler I adıyla bir arada yayımlanmıştır. Hisar'ın söz konusu yazılarında, yerli ve yabancı şair ve yazarlara ait bazı edebî eserler incelenmiştir. Bu yazılarda, güncel edebî tartışma ve gelişmelerin yanı sıra "eleştiri sanatı, yazarlık ve ideal bir eğitim sistemi" konularına yer verilmiştir. Eleştiri anlayışı ve uygulamaları, "sanatçı eleştirisi" ve "estetik eleştiri" olarak adlandırılabilecek olan Hisar, söz konusu yazılarında eleştiri metodu olarak "dönem-toplum merkezli, okur merkezli, yazar merkezli ve metin merkezli" yaklaşımların hepsinden yararlanmıştır. Bu makalede, Abdülhak Şinasi'nin Mütareke devri yazılarında yer alan "edebî metinlerde tür sorununu, dil ve üslup, yazarlıkta samimiyet, kurguda işçilik, sanat için sanat yapma, eleştiri sanatı, çeviri ve milli eğitim sistemi" konuları hakkındaki görüş ve tavsiyeleri ele alınmaktadır.
{"title":"ABDÜLHAK ŞİNASİ HİSAR’IN MÜTAREKE DEVRİ YAZILARINDA ESTETİK ELEŞTİRİ, YAZARLIK ÖNERİLERİ VE MİLLÎ EĞİTİM","authors":"Mahfuz Zariç","doi":"10.28981/hikmet.1432050","DOIUrl":"https://doi.org/10.28981/hikmet.1432050","url":null,"abstract":"Roman, anı ve deneme türlerinde eserler vermiş olan Abdülhak Şinasi Hisar'ın I. Dünya Savaşı sonrası 1918-1922 yıllarını kapsayan Mütareke devri boyunca çeşitli edebî dergilerde yayınlanmış eleştiri yazıları, Kitaplar ve Muharrirler I adıyla bir arada yayımlanmıştır. Hisar'ın söz konusu yazılarında, yerli ve yabancı şair ve yazarlara ait bazı edebî eserler incelenmiştir. Bu yazılarda, güncel edebî tartışma ve gelişmelerin yanı sıra \"eleştiri sanatı, yazarlık ve ideal bir eğitim sistemi\" konularına yer verilmiştir. Eleştiri anlayışı ve uygulamaları, \"sanatçı eleştirisi\" ve \"estetik eleştiri\" olarak adlandırılabilecek olan Hisar, söz konusu yazılarında eleştiri metodu olarak \"dönem-toplum merkezli, okur merkezli, yazar merkezli ve metin merkezli\" yaklaşımların hepsinden yararlanmıştır. \u0000Bu makalede, Abdülhak Şinasi'nin Mütareke devri yazılarında yer alan \"edebî metinlerde tür sorununu, dil ve üslup, yazarlıkta samimiyet, kurguda işçilik, sanat için sanat yapma, eleştiri sanatı, çeviri ve milli eğitim sistemi\" konuları hakkındaki görüş ve tavsiyeleri ele alınmaktadır.","PeriodicalId":102637,"journal":{"name":"HİKMET-Akademik Edebiyat Dergisi (Journal Of Academic Literature)","volume":"26 11","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-05-20","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"141119245","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Osmanlı sultan ve şehzadeleri devletin kuruluşundan itibaren edebî, tarihî, kültürel ve bilimsel faaliyetlere ilgi göstermiş ve bu faaliyetleri gerçekleştirenleri teşvik etmiştir. Bu doğrultuda birçok müellif, mütercim, şarih ve hatta müstensih onların beğenisini ve himayesini kazanmak amacıyla eserler kaleme almıştır. Bu çalışmada da II. Bayezid döneminden III. Murad dönemine kadar sultan ve şehzadelere ithafen kaleme alınan telif, tercüme veya şerh özelliği gösteren tıp konulu Arapça, Farsça ve Türkçe eserler ile bu eserlerin ulaşılabilen bütün nüshaları incelenmiştir. İnceleme yapılırken ilk olarak eser ve müellifi hakkında kısa bir bilgi verilmiştir. Ardından eserlerin yurtiçi ve yurtdışında olmak üzere çeşitli kütüphanelerde bulunan nüshalarının her birine ulaşılarak bu nüshaların hangi yılda, kim için, kim tarafından kaleme alındıkları, varak ve satır sayıları, nüshalar arasındaki farklılıklar varsa nüshanın madalyonlu ya da şemseli olma özelliğine değinilmiştir. Bu bilgilerin dışında nüshaların kime ya da kimlere ithaf edildikleri hakkında ayrıntılı değerlendirmeler yapılmış böylece hem nüsha bazlı himaye hem de arz-talep ilişkisi belirlenmiştir. Ayrıca nüshalar hakkında bilgi verilirken bu zamana kadar yapılan araştırmalarda bu eserler ve nüshalar hakkındaki yanlışlıklar ve eksiklikler de giderilmeye çalışılmıştır. Çalışmanın amacı Osmanlı sultan ve şehzadeleri için hazırlanmış telif, tercüme veya şerh özelliği gösteren tıp eserlerinden hareketle onların ilme, kültüre ve dile katkılarını ortaya çıkarıp bu alanda yapılan çalışmalardaki eksik ve yanlışlıkları da gidermektir.
{"title":"II. Bayezid Döneminin Başlangıcından III. Murad Döneminin Sonuna Kadar Osmanlı Sultan ve Şehzadelerine İthafen Yazılmış Tıp Yazmaları","authors":"Nuray Demir Öztürk","doi":"10.28981/hikmet.1465446","DOIUrl":"https://doi.org/10.28981/hikmet.1465446","url":null,"abstract":"Osmanlı sultan ve şehzadeleri devletin kuruluşundan itibaren edebî, tarihî, kültürel ve bilimsel faaliyetlere ilgi göstermiş ve bu faaliyetleri gerçekleştirenleri teşvik etmiştir. Bu doğrultuda birçok müellif, mütercim, şarih ve hatta müstensih onların beğenisini ve himayesini kazanmak amacıyla eserler kaleme almıştır. Bu çalışmada da II. Bayezid döneminden III. Murad dönemine kadar sultan ve şehzadelere ithafen kaleme alınan telif, tercüme veya şerh özelliği gösteren tıp konulu Arapça, Farsça ve Türkçe eserler ile bu eserlerin ulaşılabilen bütün nüshaları incelenmiştir. İnceleme yapılırken ilk olarak eser ve müellifi hakkında kısa bir bilgi verilmiştir. Ardından eserlerin yurtiçi ve yurtdışında olmak üzere çeşitli kütüphanelerde bulunan nüshalarının her birine ulaşılarak bu nüshaların hangi yılda, kim için, kim tarafından kaleme alındıkları, varak ve satır sayıları, nüshalar arasındaki farklılıklar varsa nüshanın madalyonlu ya da şemseli olma özelliğine değinilmiştir. Bu bilgilerin dışında nüshaların kime ya da kimlere ithaf edildikleri hakkında ayrıntılı değerlendirmeler yapılmış böylece hem nüsha bazlı himaye hem de arz-talep ilişkisi belirlenmiştir. Ayrıca nüshalar hakkında bilgi verilirken bu zamana kadar yapılan araştırmalarda bu eserler ve nüshalar hakkındaki yanlışlıklar ve eksiklikler de giderilmeye çalışılmıştır. Çalışmanın amacı Osmanlı sultan ve şehzadeleri için hazırlanmış telif, tercüme veya şerh özelliği gösteren tıp eserlerinden hareketle onların ilme, kültüre ve dile katkılarını ortaya çıkarıp bu alanda yapılan çalışmalardaki eksik ve yanlışlıkları da gidermektir.","PeriodicalId":102637,"journal":{"name":"HİKMET-Akademik Edebiyat Dergisi (Journal Of Academic Literature)","volume":"135 3","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-05-04","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"141013574","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Bütün sanatlarda yer alan ton kavramı şiirde biraz belirsizdir. Bu yüzden şiir tahlili ve tenkidinde fazla rağbet görmemiştir. Türk edebiyatında da yeteri kadar dikkate alınmaz. Aslında klasik Türk sanatlarında başka adlarla mevcuttur. Özellikle klasik Türk musikisinde çok iyi bilinir. Fakat şiir bahsinde farklı kelime ve terkiplerle nadiren ifade edilir. Tanzimat’tan sonra belagat çerçevesinde bazı tasniflere tâbi tutulmuştur. Kavram eski olsa da “ton” kelimesinin Türkçeye girişi yenidir. Antik Yunanca menşeli ton kelimesi Türkçeye 20. yüzyılın başlarında Fransızcadan girmiştir. İlk defa yer aldığı Türkçe sözlüklerde bire bir tercüme edilmeyip kelimenin kavramına uygun karşılıklar aranmıştır. Bulunan en isabetli karşılıklardan birisi eda kelimesidir. Bu kelime sonraları ton kelimesinin yerini alamamıştır. Böylece ton ve eda kelimeleri kavram anlamları itibariyle kısmen farklılaşarak günümüze kadar gelmiştir. Bugün şiirle ilgili çalışmalarda birbirini tamamlayan iki anahtar kavram niteliği kazanmışlardır. Bu kavramlar vuzuha kavuşturuldukları takdirde şiir tahlili ve tenkidine önemli katkı sağlayacaklardır. Zaten şiirin kurucu unsurları arasında yer alırlar. Bu yazının amacı, ton ve eda kavramlarını mümkün mertebe vuzuha kavuşturarak şiirde tonlamanın önemine dikkat çekmektir.
{"title":"Şiirde Ton ve Eda","authors":"Adem Can","doi":"10.28981/hikmet.1424309","DOIUrl":"https://doi.org/10.28981/hikmet.1424309","url":null,"abstract":"Bütün sanatlarda yer alan ton kavramı şiirde biraz belirsizdir. Bu yüzden şiir tahlili ve tenkidinde fazla rağbet görmemiştir. Türk edebiyatında da yeteri kadar dikkate alınmaz. Aslında klasik Türk sanatlarında başka adlarla mevcuttur. Özellikle klasik Türk musikisinde çok iyi bilinir. Fakat şiir bahsinde farklı kelime ve terkiplerle nadiren ifade edilir. Tanzimat’tan sonra belagat çerçevesinde bazı tasniflere tâbi tutulmuştur. Kavram eski olsa da “ton” kelimesinin Türkçeye girişi yenidir. Antik Yunanca menşeli ton kelimesi Türkçeye 20. yüzyılın başlarında Fransızcadan girmiştir. İlk defa yer aldığı Türkçe sözlüklerde bire bir tercüme edilmeyip kelimenin kavramına uygun karşılıklar aranmıştır. Bulunan en isabetli karşılıklardan birisi eda kelimesidir. Bu kelime sonraları ton kelimesinin yerini alamamıştır. Böylece ton ve eda kelimeleri kavram anlamları itibariyle kısmen farklılaşarak günümüze kadar gelmiştir. Bugün şiirle ilgili çalışmalarda birbirini tamamlayan iki anahtar kavram niteliği kazanmışlardır. Bu kavramlar vuzuha kavuşturuldukları takdirde şiir tahlili ve tenkidine önemli katkı sağlayacaklardır. Zaten şiirin kurucu unsurları arasında yer alırlar. Bu yazının amacı, ton ve eda kavramlarını mümkün mertebe vuzuha kavuşturarak şiirde tonlamanın önemine dikkat çekmektir.","PeriodicalId":102637,"journal":{"name":"HİKMET-Akademik Edebiyat Dergisi (Journal Of Academic Literature)","volume":"29 9","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-05-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"141046720","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Küreselleşmenin etkileri ile dünyanın hemen hemen her yerinde çeşitli değişimler yaşanmaktadır. Bu değişim, pek çok alanda gelişim olarak nitelenebilecek çeşitli faydalar sağlasa da kültürel alanda deformasyona sebep olmaktadır. Dünyanın küçük bir köy gibi ele alınmasını öngören küreselleşme, yerkürenin çeşitli yerlerinde çok çeşitli biçimde doğal şekilde oluşan halk kültürünü de tesiri altına almaktadır. Halk kültürü, canlı bir organizma gibi mütemadiyen değişmektedir. Bu özelliğinden yola çıkılarak halk kültürünün farklı dönemlerden geçerek başkalaşmasının doğal olduğu ve bu dönemin de kendi halk kültür verimlerini oluşturacağı öne sürülse de araştırmada günümüzdeki teknolojik imkânların sürati dolayısıyla doğal olmayan bir süreç yaşandığı ileri sürülmüştür. Bu bağlamda hem halk kültürünün mevcut özgünlüğünün korunması hem de eğitim süreçlerinde her topluluğun birbirine benzemeyen orijinal yönlerini kaybetmemesini sağlamak gereklidir. Bu korunmanın sağlanması için de şüphesiz eğitim-öğretim kurumlarının önemi büyüktür. Söz konusu kültürel kayıpları engellemek için halk kültürü öğretimini formal ve informal şekilde gerçekleştirerek bu vasıta ile eğitim öğretim süreçlerini tekrar ele almanın faydalı olacağı değerlendirilmiştir. Araştırmada literatürde daha evvel kaleme alınan çalışmaların taraması yapılmış, nitel araştırma yöntemlerinden doküman analizi ile çalışma ortaya konmuştur. Bu analizler neticesinde ayrıca küreselleşmenin etkileri ile ilgili çalışmalar da incelenerek küreselleşmenin olumlu ve olumsuz olarak nitelenen etkilerinin halk kültürü üzerine muhtemel tesirleri kritize edilmeye çalışılmıştır.
{"title":"KÜRESELLEŞME OLGUSU BAĞLAMINDA HALK KÜLTÜRÜ","authors":"Mahmut Delen","doi":"10.28981/hikmet.1426555","DOIUrl":"https://doi.org/10.28981/hikmet.1426555","url":null,"abstract":"Küreselleşmenin etkileri ile dünyanın hemen hemen her yerinde çeşitli değişimler yaşanmaktadır. Bu değişim, pek çok alanda gelişim olarak nitelenebilecek çeşitli faydalar sağlasa da kültürel alanda deformasyona sebep olmaktadır. Dünyanın küçük bir köy gibi ele alınmasını öngören küreselleşme, yerkürenin çeşitli yerlerinde çok çeşitli biçimde doğal şekilde oluşan halk kültürünü de tesiri altına almaktadır. Halk kültürü, canlı bir organizma gibi mütemadiyen değişmektedir. Bu özelliğinden yola çıkılarak halk kültürünün farklı dönemlerden geçerek başkalaşmasının doğal olduğu ve bu dönemin de kendi halk kültür verimlerini oluşturacağı öne sürülse de araştırmada günümüzdeki teknolojik imkânların sürati dolayısıyla doğal olmayan bir süreç yaşandığı ileri sürülmüştür. Bu bağlamda hem halk kültürünün mevcut özgünlüğünün korunması hem de eğitim süreçlerinde her topluluğun birbirine benzemeyen orijinal yönlerini kaybetmemesini sağlamak gereklidir. Bu korunmanın sağlanması için de şüphesiz eğitim-öğretim kurumlarının önemi büyüktür. Söz konusu kültürel kayıpları engellemek için halk kültürü öğretimini formal ve informal şekilde gerçekleştirerek bu vasıta ile eğitim öğretim süreçlerini tekrar ele almanın faydalı olacağı değerlendirilmiştir. Araştırmada literatürde daha evvel kaleme alınan çalışmaların taraması yapılmış, nitel araştırma yöntemlerinden doküman analizi ile çalışma ortaya konmuştur. Bu analizler neticesinde ayrıca küreselleşmenin etkileri ile ilgili çalışmalar da incelenerek küreselleşmenin olumlu ve olumsuz olarak nitelenen etkilerinin halk kültürü üzerine muhtemel tesirleri kritize edilmeye çalışılmıştır.","PeriodicalId":102637,"journal":{"name":"HİKMET-Akademik Edebiyat Dergisi (Journal Of Academic Literature)","volume":" 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-04-17","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140690908","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Vahdî Efendi (öl.1126/1714) çok sayıda eseri olan bir Arap dili ve edebiyatı âlimi, muhaddis ve kadıdır. Aynı zamanda kendi eserlerinin birçoğunu istinsah eden meşhur bir hattatdır. Bilinen yirmi beş kadar eserinden beşi hilyedir. Bunlardan dördü Arapça, biri Türkçedir. Bu çalışmada Vahdî Efendi’nin Terceme-i Hilye-i Şerîf adlı Türkçe mensur hilyesi ele alınmış ve eser; şekil, muhteva, istinsah tarihi, nüshaları, kaynakları ve muhtevası bakımından ayrı ayrı değerlendirilmiştir. Çalışmanın sonunda dokuz nüshası bulunan eserin 1104/1692-93 yılında istinsah edilen müellif hattı nüshasına göre hazırlanmış transkripsiyonlu metni eklenmiştir. Vahdî Efendi’nin mensur hilyesi, diğer mensur hilyelerle karşılaştırılarak edebî bir tür olarak mensur hilyelerin genel özellikleri belirlenmeye çalışılmıştır. Ayrıca klasik Türk edebiyatı tercüme geleneğini konu edinen diğer çalışmalara katkı sunulması amaçlanmıştır
{"title":"VAHDÎ İBRÂHÎM EFENDİ’NİN TERCEME-İ HİLYE-İ ŞERÎF ADLI MENSUR ESERİ","authors":"Mehtap Erdoğan Taş","doi":"10.28981/hikmet.1439502","DOIUrl":"https://doi.org/10.28981/hikmet.1439502","url":null,"abstract":"Vahdî Efendi (öl.1126/1714) çok sayıda eseri olan bir Arap dili ve edebiyatı âlimi, muhaddis ve kadıdır. Aynı zamanda kendi eserlerinin birçoğunu istinsah eden meşhur bir hattatdır. Bilinen yirmi beş kadar eserinden beşi hilyedir. Bunlardan dördü Arapça, biri Türkçedir. Bu çalışmada Vahdî Efendi’nin Terceme-i Hilye-i Şerîf adlı Türkçe mensur hilyesi ele alınmış ve eser; şekil, muhteva, istinsah tarihi, nüshaları, kaynakları ve muhtevası bakımından ayrı ayrı değerlendirilmiştir. Çalışmanın sonunda dokuz nüshası bulunan eserin 1104/1692-93 yılında istinsah edilen müellif hattı nüshasına göre hazırlanmış transkripsiyonlu metni eklenmiştir. Vahdî Efendi’nin mensur hilyesi, diğer mensur hilyelerle karşılaştırılarak edebî bir tür olarak mensur hilyelerin genel özellikleri belirlenmeye çalışılmıştır. Ayrıca klasik Türk edebiyatı tercüme geleneğini konu edinen diğer çalışmalara katkı sunulması amaçlanmıştır","PeriodicalId":102637,"journal":{"name":"HİKMET-Akademik Edebiyat Dergisi (Journal Of Academic Literature)","volume":"4 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-04-17","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140694123","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Tezkireler, önde gelen şahsiyetlerin hayatları ve eserleri hakkında bilgi veren eserlerdir. Toplumun ahlaki değerlerini yüceltmek ve bunları insanlara telkinde bulunmak yani öğütlemek amacıyla yazılan eserler değildir. Ancak dolaylı yollardan insanların etik değerleri anlamalarına ve olumlu örneklerle ilham almalarına salık verebilmektedir. Doğrudan bu amaçla yazılmayan tezkireler, biyografik bilgilerin yanı sıra bu bakış açısıyla değerlendirildiğinde ahlaki öğüt ve tavsiyeleri içeren eserlerden sayılabilir. Bu amaç doğrultusunda bu türün nasıl kullanıldığını incelemek, Osmanlı kültürünün izlerini taşıyan klasik Türk edebiyatının derinliklerine dair önemli bir bakış açısı sunacaktır. Nitekim tezkirelerde ele alınan şahsiyetlerin farklı ve de özel vasıflarıyla toplumda örnek sayılabilecek ve dönemin insanlarına rol model olarak gösterilebilecek kısaca ahlaki erdemi yücelten şahsiyetlerden bazılarıdır, denebilir. Bu bağlamda erdemli insanların hayatlarından kesitler sunan tezkirelere dair toplum için örnek davranışların yer aldığı bir seçki demek mümkündür. Bu amaçlar doğrultusunda bu makalede Latîfî Tezkiresi’nin ahlaki bir perspektiften nasıl değerlendirilebileceği ve okuyucuların karakter gelişimine nasıl katkı sağlayabileceği incelenecektir.
{"title":"TEZKİRELERDE MEV’İZE: LATÎFÎ TEZKİRESİ ÖRNEĞİ","authors":"Recep Çelik","doi":"10.28981/hikmet.1413207","DOIUrl":"https://doi.org/10.28981/hikmet.1413207","url":null,"abstract":"Tezkireler, önde gelen şahsiyetlerin hayatları ve eserleri hakkında bilgi veren eserlerdir. Toplumun ahlaki değerlerini yüceltmek ve bunları insanlara telkinde bulunmak yani öğütlemek amacıyla yazılan eserler değildir. Ancak dolaylı yollardan insanların etik değerleri anlamalarına ve olumlu örneklerle ilham almalarına salık verebilmektedir. Doğrudan bu amaçla yazılmayan tezkireler, biyografik bilgilerin yanı sıra bu bakış açısıyla değerlendirildiğinde ahlaki öğüt ve tavsiyeleri içeren eserlerden sayılabilir. Bu amaç doğrultusunda bu türün nasıl kullanıldığını incelemek, Osmanlı kültürünün izlerini taşıyan klasik Türk edebiyatının derinliklerine dair önemli bir bakış açısı sunacaktır. Nitekim tezkirelerde ele alınan şahsiyetlerin farklı ve de özel vasıflarıyla toplumda örnek sayılabilecek ve dönemin insanlarına rol model olarak gösterilebilecek kısaca ahlaki erdemi yücelten şahsiyetlerden bazılarıdır, denebilir. Bu bağlamda erdemli insanların hayatlarından kesitler sunan tezkirelere dair toplum için örnek davranışların yer aldığı bir seçki demek mümkündür. Bu amaçlar doğrultusunda bu makalede Latîfî Tezkiresi’nin ahlaki bir perspektiften nasıl değerlendirilebileceği ve okuyucuların karakter gelişimine nasıl katkı sağlayabileceği incelenecektir.","PeriodicalId":102637,"journal":{"name":"HİKMET-Akademik Edebiyat Dergisi (Journal Of Academic Literature)","volume":" 26","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-04-17","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140690920","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Çarh-nâme adlı eser günümüze ulaşan ve Eski Anadolu Türkçesi döneminin dil özelliklerini muhafaza eden eserlerdendir. Eser dinî ve tasavvufî bir ihtivaya sahip olup insanoğluna verilen öğütleri kapsamaktadır. Dünyanın geçiciliği, ölümün gerçekliği, kıyamet günü, ibadet etme, ahretin varlığı, kabir azabı, geçici istekler, sabrın önemi gibi birçok dinî başlık eser içerisinde anlatılmıştır. Kaside türünde yazılan eserde birçok ayet ve hadis yer almaktadır. Dolayısıyla eserin içeriği üslûba yansımış olup öğreticilik esas alınmıştır. Sanat kaygısından öte anlaşılmayı ve sade olmayı amaç edinen bir bakış açısıyla yazılmıştır. Eseri yazan kişinin Ahmet Fakîh olduğu kabul edilmiştir. Ancak birden fazla Ahmet Fakîh olduğu için eseri yazan kişinin hangisine ait olduğu noktasında bir şüphe oluşmuştur. Ahmet Fakîh ve eseri Çarh-nâme hakkındaki ilk bilgiyi Mehmet Fuat Köprülü vermiştir. Eser ait olduğu dönemin dil özelliklerini temsil ettiği için oldukça önem arz etmektedir. Çalışmada Çarh-nâme adlı eser içerisinde yer alan tasavvuf içerikli söz varlığı tespit edilecek ve beyit içerisindeki kullanıldığı anlama göre açıklanacaktır. Buna bağlı olarak ulaşılan çıkarımlar sonuç bölümünde değerlendirilecek ve sunulacaktır.
Çarh-nâme 是流传至今的作品之一,保留了古安纳托利亚土耳其语时期的语言特点。该作品具有宗教和神秘的内容,涵盖了对人类的忠告。作品中描述了许多宗教话题,如世界的短暂、死亡的现实、审判日、崇拜、来世的存在、坟墓的折磨、暂时的欲望、忍耐的重要性等。作品中的许多诗句和圣训都是以 qasida 体裁写成的。因此,作品的内容体现在文体上,并以教义为基础。作品的写作视角是通俗易懂和简单明了,而不是对艺术的关注。该作品的作者是艾哈迈德-法基赫,这一点已得到公认。不过,由于艾哈迈德-法基赫不止一个,因此作品的作者到底是谁还存在疑问。关于艾哈迈德-法基赫及其作品《Çarh-nâme》的第一个信息是由 Mehmet Fuat Köprülü 提供的。这部作品非常重要,因为它代表了所属时期的语言特点。在本研究中,将根据对联中使用的含义确定并解释作品《Çarh-nâme》中的苏菲词汇。因此,将在结论部分对得出的结论进行评价和介绍。
{"title":"ÇARH-NĀME’DE GEÇEN DİN İLE İLGİLİ SÖZ VARLIĞININ TEMATİK AÇIDAN İNCELENMESİ","authors":"Fatma Koç","doi":"10.28981/hikmet.1366138","DOIUrl":"https://doi.org/10.28981/hikmet.1366138","url":null,"abstract":"Çarh-nâme adlı eser günümüze ulaşan ve Eski Anadolu Türkçesi döneminin dil özelliklerini muhafaza eden eserlerdendir. Eser dinî ve tasavvufî bir ihtivaya sahip olup insanoğluna verilen öğütleri kapsamaktadır. Dünyanın geçiciliği, ölümün gerçekliği, kıyamet günü, ibadet etme, ahretin varlığı, kabir azabı, geçici istekler, sabrın önemi gibi birçok dinî başlık eser içerisinde anlatılmıştır. Kaside türünde yazılan eserde birçok ayet ve hadis yer almaktadır. Dolayısıyla eserin içeriği üslûba yansımış olup öğreticilik esas alınmıştır. Sanat kaygısından öte anlaşılmayı ve sade olmayı amaç edinen bir bakış açısıyla yazılmıştır. Eseri yazan kişinin Ahmet Fakîh olduğu kabul edilmiştir. Ancak birden fazla Ahmet Fakîh olduğu için eseri yazan kişinin hangisine ait olduğu noktasında bir şüphe oluşmuştur. Ahmet Fakîh ve eseri Çarh-nâme hakkındaki ilk bilgiyi Mehmet Fuat Köprülü vermiştir. Eser ait olduğu dönemin dil özelliklerini temsil ettiği için oldukça önem arz etmektedir. Çalışmada Çarh-nâme adlı eser içerisinde yer alan tasavvuf içerikli söz varlığı tespit edilecek ve beyit içerisindeki kullanıldığı anlama göre açıklanacaktır. Buna bağlı olarak ulaşılan çıkarımlar sonuç bölümünde değerlendirilecek ve sunulacaktır.","PeriodicalId":102637,"journal":{"name":"HİKMET-Akademik Edebiyat Dergisi (Journal Of Academic Literature)","volume":"76 5","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-03-27","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140376113","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}