Fahri Kaplan’ın söz konusu eseri klasik Türk edebiyatının eleştiri sözlüğünü oluşturmak adına atılan en somut adımlardan biridir. Doktora çalışmasından hareketle hazırlanan eserde, ön sözde belirtilen iki terimin daha dâhil edilmesiyle, 716 terim 622 maddede ele alınmıştır. Bu açıdan Kaplan’ın eseri oldukça titiz hazırlanmış hacimli bir ansiklopedik sözlük olma özelliği taşımaktadır. Çalışmada örneklem olarak seçilen Latîfî’nin tezkire geleneği içerisinde tuttuğu yer ve araştırmacının ortaya çıkardığı terimler göz önünde bulundurulduğunda oldukça isabetli bir seçim yapıldığı da görülmektedir. Yazarın ön sözde dikkat çektiği üzere, söz konusu terimlerin tespit edilmesi, klasik Türk edebiyatının estetik algısını anlamak açısından sonra derece önemlidir. Ayrıca Kaplan’ın çalışması diğer tezkireler üzerine yapılacak çalışmalar için de öncü olacaktır.
{"title":"Klasik Türk Edebiyatının Eleştiri Sözlüğü İçin Somut Bir Adım","authors":"Süleyman Yi̇ği̇t","doi":"10.28981/hikmet.1263515","DOIUrl":"https://doi.org/10.28981/hikmet.1263515","url":null,"abstract":"Fahri Kaplan’ın söz konusu eseri klasik Türk edebiyatının eleştiri sözlüğünü oluşturmak adına atılan en somut adımlardan biridir. Doktora çalışmasından hareketle hazırlanan eserde, ön sözde belirtilen iki terimin daha dâhil edilmesiyle, 716 terim 622 maddede ele alınmıştır. Bu açıdan Kaplan’ın eseri oldukça titiz hazırlanmış hacimli bir ansiklopedik sözlük olma özelliği taşımaktadır. Çalışmada örneklem olarak seçilen Latîfî’nin tezkire geleneği içerisinde tuttuğu yer ve araştırmacının ortaya çıkardığı terimler göz önünde bulundurulduğunda oldukça isabetli bir seçim yapıldığı da görülmektedir. Yazarın ön sözde dikkat çektiği üzere, söz konusu terimlerin tespit edilmesi, klasik Türk edebiyatının estetik algısını anlamak açısından sonra derece önemlidir. Ayrıca Kaplan’ın çalışması diğer tezkireler üzerine yapılacak çalışmalar için de öncü olacaktır.","PeriodicalId":102637,"journal":{"name":"HİKMET-Akademik Edebiyat Dergisi (Journal Of Academic Literature)","volume":"1 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-04-26","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"130093300","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
İdeal insan kimdir, nasıldır sorusu Antik Çağdan günümüze pek çok filozofun zihnini meşgul eden bir sorudur. Her medeniyetin algılayış ve tutumuna, beslendiği kaynağa, değişen zamana göre bu tanımlar değişse de söz konusu arayışın kendisi genelde ortak bir paydada buluşmaktadır. Bu ideal insan arayışı insanlık tarihi boyunca süregidecek olan bir arayış gibi de görünmektedir. Sıradan bir canlı, insanın ve insanlığın özünü, asıl mahiyetini tam olarak yansıtamaz. O halde ideal insan öyle olmalı ki tüm insanlıkta görünür hale gelmesi arzulansın. Tasavvuf felsefesinde ve edebiyatındaki insan-ı kâmil ile Nietzsche nihilizmindeki üstinsan bu anlayışlarca arzulanan ideal insan tipleridir. Bu çalışmada amaç insan-ı kâmil ile üstinsanın benzer ve farklı yanlarını ortaya koymak, bu kavramlara daha objektif ve geniş bir perspektiften bakmayı sağlamaktır.
{"title":"TASAVVUF EDEBİYATINDAKİ İNSAN-I KÂMİL İLE NİETZSCHE NİHİLİZMİNDEKİ ÜSTİNSAN","authors":"Sema Çapin","doi":"10.28981/hikmet.1218799","DOIUrl":"https://doi.org/10.28981/hikmet.1218799","url":null,"abstract":"İdeal insan kimdir, nasıldır sorusu Antik Çağdan günümüze pek çok filozofun zihnini meşgul eden bir sorudur. Her medeniyetin algılayış ve tutumuna, beslendiği kaynağa, değişen zamana göre bu tanımlar değişse de söz konusu arayışın kendisi genelde ortak bir paydada buluşmaktadır. Bu ideal insan arayışı insanlık tarihi boyunca süregidecek olan bir arayış gibi de görünmektedir. Sıradan bir canlı, insanın ve insanlığın özünü, asıl mahiyetini tam olarak yansıtamaz. O halde ideal insan öyle olmalı ki tüm insanlıkta görünür hale gelmesi arzulansın. \u0000Tasavvuf felsefesinde ve edebiyatındaki insan-ı kâmil ile Nietzsche nihilizmindeki üstinsan bu anlayışlarca arzulanan ideal insan tipleridir. Bu çalışmada amaç insan-ı kâmil ile üstinsanın benzer ve farklı yanlarını ortaya koymak, bu kavramlara daha objektif ve geniş bir perspektiften bakmayı sağlamaktır.","PeriodicalId":102637,"journal":{"name":"HİKMET-Akademik Edebiyat Dergisi (Journal Of Academic Literature)","volume":"22 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-04-25","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"128166747","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Kurgusal metinlerde kişi, zaman ve mekânla birlikte anlatıcıya ihtiyaç vardır. Bir olay, olay örgüsüne dönüşürken olayı kimin, “hangi noktada durarak” anlattığı sorusu metnin anlatıcısıyla birlikte bakış açısını belirler. Her anlatımın içerdiği anlatıcı ya da anlatıcılar toplamı ile bunlara ait bakış açıları farklı olabilir. Dile ait gramer kuralları söz konusu ayrıntıları şekillendirir. Eserini ortaya çıkarırken onun dış özellikleri kadar katmanlar hâlindeki alt metnini de önemseyen yazar, anlatıcı modelini de uygun biçimde seçmek zorundadır. Ayrıca anlatıcıya sözü teslim edeceği için çoğu yerde onu ayrı ve müstakil bir şahıs olarak da düşünmelidir. Anlatıcının önemi beraberinde anlatıcı türlerini doğurur. Geleneksel metinlerden modern ve postmodern metinlere doğru gidildikçe üçüncü ve birinci kişili anlatıcı modellerinin imkânları gittikçe zorlanır ve yetmemeye başlar. Bu bağlamda yenilikçi kurguya bağlı olarak ikinci kişili anlatıcı modelinden söz etme ve kullanma sıklığı artar. 1950’li yıllarda “Yeni Roman” anlayışı ve Michel Butor’un Değişme (La Modification) adlı romanından itibaren ikinci kişili anlatıcı ve bakış açısıyla yazılmış kurguya dayalı metinler ile bu anlatıcı türüne dair akademik-bilimsel çalışmalar önem kazanır. Yüzyıllardır “o” ve “ben” zamirleriyle sınıflandırılan anlatıcılara interaktif bir yapıya sahip “sen/siz” katılır. Kurguda okura sürekli “sen/siz” diye seslenen bir anlatıcının varlığı beraberinde cinsiyete dayalı ayrıntıları doğurur. Seslenilen kişi ile okurun eril veya dişil hâlinin örtüşmesi özdeşleşmeyi kolaylaştırırken zıddı okuru, kısmen de olsa, olay örgüsünün dışında bırakan bir etki yaratır. Bu makalede “Choose Your Own Adventure” (Maceranı Kendin Seç) serisinden Türkçeye çevrilen altı kitaptan örneklerle çocuk edebiyatında ikinci kişili anlatıcının farklı bir uygulaması dikkatlere sunulacaktır. İlaveten söz konusu serinin ikinci kişi üzerinden şekillenen cinsiyetçi yaklaşımı değerlendirilecektir.
{"title":"ÇOCUK EDEBİYATINDA ANLATICININ “SEN/SİZ” DİLİ VE CİNSİYETİ: MACERANI KENDİN SEÇ","authors":"Meral Demi̇ryürek","doi":"10.28981/hikmet.1206772","DOIUrl":"https://doi.org/10.28981/hikmet.1206772","url":null,"abstract":"Kurgusal metinlerde kişi, zaman ve mekânla birlikte anlatıcıya ihtiyaç vardır. Bir olay, olay örgüsüne dönüşürken olayı kimin, “hangi noktada durarak” anlattığı sorusu metnin anlatıcısıyla birlikte bakış açısını belirler. Her anlatımın içerdiği anlatıcı ya da anlatıcılar toplamı ile bunlara ait bakış açıları farklı olabilir. Dile ait gramer kuralları söz konusu ayrıntıları şekillendirir. Eserini ortaya çıkarırken onun dış özellikleri kadar katmanlar hâlindeki alt metnini de önemseyen yazar, anlatıcı modelini de uygun biçimde seçmek zorundadır. Ayrıca anlatıcıya sözü teslim edeceği için çoğu yerde onu ayrı ve müstakil bir şahıs olarak da düşünmelidir. Anlatıcının önemi beraberinde anlatıcı türlerini doğurur. Geleneksel metinlerden modern ve postmodern metinlere doğru gidildikçe üçüncü ve birinci kişili anlatıcı modellerinin imkânları gittikçe zorlanır ve yetmemeye başlar. Bu bağlamda yenilikçi kurguya bağlı olarak ikinci kişili anlatıcı modelinden söz etme ve kullanma sıklığı artar. 1950’li yıllarda “Yeni Roman” anlayışı ve Michel Butor’un Değişme (La Modification) adlı romanından itibaren ikinci kişili anlatıcı ve bakış açısıyla yazılmış kurguya dayalı metinler ile bu anlatıcı türüne dair akademik-bilimsel çalışmalar önem kazanır. Yüzyıllardır “o” ve “ben” zamirleriyle sınıflandırılan anlatıcılara interaktif bir yapıya sahip “sen/siz” katılır. Kurguda okura sürekli “sen/siz” diye seslenen bir anlatıcının varlığı beraberinde cinsiyete dayalı ayrıntıları doğurur. Seslenilen kişi ile okurun eril veya dişil hâlinin örtüşmesi özdeşleşmeyi kolaylaştırırken zıddı okuru, kısmen de olsa, olay örgüsünün dışında bırakan bir etki yaratır. Bu makalede “Choose Your Own Adventure” (Maceranı Kendin Seç) serisinden Türkçeye çevrilen altı kitaptan örneklerle çocuk edebiyatında ikinci kişili anlatıcının farklı bir uygulaması dikkatlere sunulacaktır. İlaveten söz konusu serinin ikinci kişi üzerinden şekillenen cinsiyetçi yaklaşımı değerlendirilecektir.","PeriodicalId":102637,"journal":{"name":"HİKMET-Akademik Edebiyat Dergisi (Journal Of Academic Literature)","volume":"38 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-04-25","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"114150731","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Sa‘dî Şirâzî’nin (öl. 691/1292) Gülistân’ı üzerine 20. yüzyıla kadar otuzu aşkın Türkçe şerh yazılmıştır. 19. yüzyılda yaşamış Farsça muallimi Ca‘fer-i Tayyâr’ın yazdığı Rehber-i Gülistân şerhi, son dönem şerhlerinden olup pek tanınmamıştır. Tayyâr, bu eserinde Gülistân’ı kelime kelime tercüme etmiş, Arapça ve Farsça kelimelerin aldıkları harf ve ekleri gramer bakımından açıklamış ve manalarını vermiştir. Tayyâr, şerh içerisinde yeri geldikçe beyitlerin aruza ve kafiyeye uygun okunması için uyarılarda bulunmuştur. Bu çalışmada Gülistân’daki manzum metinlerin aruz imlasına uygun telaffuzları için Tayyâr’ın yaptığı teklifler tespit edilecektir.
{"title":"CA'FER-I TAYYÂR'S FINDINGS AND PROPOSALS REGARDING PROSODIC SPELLING IN THE REHBER-I GULISTÂN","authors":"Osman Şenli̇k","doi":"10.28981/hikmet.1233862","DOIUrl":"https://doi.org/10.28981/hikmet.1233862","url":null,"abstract":"Sa‘dî Şirâzî’nin (öl. 691/1292) Gülistân’ı üzerine 20. yüzyıla kadar otuzu aşkın Türkçe şerh yazılmıştır. 19. yüzyılda yaşamış Farsça muallimi Ca‘fer-i Tayyâr’ın yazdığı Rehber-i Gülistân şerhi, son dönem şerhlerinden olup pek tanınmamıştır. Tayyâr, bu eserinde Gülistân’ı kelime kelime tercüme etmiş, Arapça ve Farsça kelimelerin aldıkları harf ve ekleri gramer bakımından açıklamış ve manalarını vermiştir. Tayyâr, şerh içerisinde yeri geldikçe beyitlerin aruza ve kafiyeye uygun okunması için uyarılarda bulunmuştur. Bu çalışmada Gülistân’daki manzum metinlerin aruz imlasına uygun telaffuzları için Tayyâr’ın yaptığı teklifler tespit edilecektir.","PeriodicalId":102637,"journal":{"name":"HİKMET-Akademik Edebiyat Dergisi (Journal Of Academic Literature)","volume":"46 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-04-25","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"126768347","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Bu yazıda, Betül Özbay tarafından yayımlanan Manihaist Uygurların Tövbe Duası: Huastuanift başlıklı çalışma tanıtılacak ve çalışmanın amacı, yöntemi, güçlü ve ikinci planda kalan noktaları, literatüre katkısı değerlendirilecektir
{"title":"Betül Özbay, Manihaist Uygurların Tövbe Duası: Huastuanift, Gözden Geçirilmiş 2. Baskı (Ankara, Türk Dil Kurumu Yayınları., 2019. 258 s.) ISBN 978-975-16-2898-5.","authors":"","doi":"10.28981/hikmet.1227152","DOIUrl":"https://doi.org/10.28981/hikmet.1227152","url":null,"abstract":"Bu yazıda, Betül Özbay tarafından yayımlanan Manihaist Uygurların Tövbe Duası: Huastuanift başlıklı çalışma tanıtılacak ve çalışmanın amacı, yöntemi, güçlü ve ikinci planda kalan noktaları, literatüre katkısı değerlendirilecektir","PeriodicalId":102637,"journal":{"name":"HİKMET-Akademik Edebiyat Dergisi (Journal Of Academic Literature)","volume":"14 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-04-11","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"128365944","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Kadın ve kadın ile ilgili sorunlar ve bu sorunların işlenme ve çözüme kavuşturulma biçimleri toplumsal hayatın temel yapısına ve anlamına ışık tutar. Toplumsal hayatın kurmaca düzlemdeki yansıması olan edebi metinlerde de kadınlarla ilgili temaların anlamı zenginleştirici bir etkisi olduğu aşikârdır. Edebi metinlerin kurmaca kişilere yer verme mecburiyeti, aynı şekilde kadın kişilerin de derinlikli analizini zorunlu kılacak ve kadın kimliğine yapılacak olumlu anlamdaki katkı, evrensel bir duyumun belirmesinin önünü açacaktır. Türk romanında temel izleklerden biri de kadın ve kadınlarla ilgili temalardır. Toplumsal yönü ağır basan romanlarda kadın kimliği ve sorunlarına genişçe yer verildiği görülür. Türk romanının yaşayan yazarlarından Fatma Şükran Kozalı, Eğreti Gelinler romanında geleneksel motifler üzerinden kadının sömürülmesini odağa almaktadır. Oldukça sıra dışı bir konu olan eğreti gelinlik, kadının karın tokluğuna cinsel bir nesneye dönüştürülmesi şeklinde sürdürülen ataerkil bir geleneği ifade eder. Kadınlar, yoksulluk ve kimsesizlik dolayısıyla bu geleneğin esiri bir hayat sürdürmek zorunda kalmışlardır. Yazar, eğreti gelinler üzerinden geleneksel yaşam biçimi ve kodlarını tartışmaya açmış, bu insanlık dışı uygulamanın nice genç kızın hayatını tükettiğini gözler önüne sermiştir. Bu çalışma, Eğreti Gelinler romanında kadınlığın uğradığı sıra dışı mağduriyet durumlarını analitik bir yaklaşımla odağa almaktadır.
{"title":"KADINLIĞIN SIRA DIŞI BİR MAĞDURİYET HİKÂYESİ: EĞRETİ GELİNLER","authors":"M. Şengül, Elif Kincal","doi":"10.28981/hikmet.1223633","DOIUrl":"https://doi.org/10.28981/hikmet.1223633","url":null,"abstract":"Kadın ve kadın ile ilgili sorunlar ve bu sorunların işlenme ve çözüme kavuşturulma biçimleri toplumsal hayatın temel yapısına ve anlamına ışık tutar. Toplumsal hayatın kurmaca düzlemdeki yansıması olan edebi metinlerde de kadınlarla ilgili temaların anlamı zenginleştirici bir etkisi olduğu aşikârdır. Edebi metinlerin kurmaca kişilere yer verme mecburiyeti, aynı şekilde kadın kişilerin de derinlikli analizini zorunlu kılacak ve kadın kimliğine yapılacak olumlu anlamdaki katkı, evrensel bir duyumun belirmesinin önünü açacaktır. \u0000Türk romanında temel izleklerden biri de kadın ve kadınlarla ilgili temalardır. Toplumsal yönü ağır basan romanlarda kadın kimliği ve sorunlarına genişçe yer verildiği görülür. Türk romanının yaşayan yazarlarından Fatma Şükran Kozalı, Eğreti Gelinler romanında geleneksel motifler üzerinden kadının sömürülmesini odağa almaktadır. Oldukça sıra dışı bir konu olan eğreti gelinlik, kadının karın tokluğuna cinsel bir nesneye dönüştürülmesi şeklinde sürdürülen ataerkil bir geleneği ifade eder. Kadınlar, yoksulluk ve kimsesizlik dolayısıyla bu geleneğin esiri bir hayat sürdürmek zorunda kalmışlardır. Yazar, eğreti gelinler üzerinden geleneksel yaşam biçimi ve kodlarını tartışmaya açmış, bu insanlık dışı uygulamanın nice genç kızın hayatını tükettiğini gözler önüne sermiştir. Bu çalışma, Eğreti Gelinler romanında kadınlığın uğradığı sıra dışı mağduriyet durumlarını analitik bir yaklaşımla odağa almaktadır.","PeriodicalId":102637,"journal":{"name":"HİKMET-Akademik Edebiyat Dergisi (Journal Of Academic Literature)","volume":"1 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-04-09","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"121551871","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Osmanlıda şair-sultan ilişkisi, hâmîlik kültürü çerçevesinde şekillendiği için edebî metinler doğrudan ya da yazışmalar yoluyla devlet yöneticilerine sunulur. Devlet yöneticisinin doğum yıl dönümü, evlenmesi ve cülusu gibi tebrik edilmeye şayeste bir olay yaşandığında, şairin gerek taltif görme gerekse hüner gösterme konusunda ihtiyaç duyduğu şartlar oluşur. Böylece başta kaside ve kıta olmak üzere muhtelif nazım şekillerinde dua, övgü, tebrik konulu şiirler yazılır. Bu çalışmada, 19. yüzyıl şairlerinden İbrahim Re’fet’in II. Abdülhamid’in cülûs yıl dönümü hasebiyle yazmış olduğu tarih manzumesi incelenmiştir. Muhtelif tarihlerin ebcet yoluyla estetize edildiği bu manzume, mükerrer tarih örneğidir. İbrahim Re’fet, şairliğinin yanı sıra müverrih hassasiyetiyle hareket ederek farklı disiplinlere hitap eden bir metin kaleme almıştır. Manzumenin doğru bir biçimde anlaşılabilmesi için önce şairin hayatı, edebî yönü ve eserleri hakkında bilgi verilmiş sonra; yazılış tarihi, nedeni, şekil (beyit sayısı, vezni, kafiyesi, nazım şekli, türü) ve muhteva özellikleri anlatılmıştır. Belge metin şeklinde hazırlanan ve makamlar arasındaki yazışmalara konu olan bu manzume, Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivinde BOA, İ.DH.781/63532-4.1. yer numarasıyla kayıtlıdır. Transkripsiyonlu olarak Latinize edilen ve dil içi çevirisi yapılan tarih manzumesi konulu bu çalışmayla edebiyat ve tarih disiplinlerine hitap eden yeni bir metin, ilim âleminin istifadesine sunulmuştur. Bunun yanı sıra kıta nazım şekli ve tarih türü literatürüne katkı sağlanmıştır.
{"title":"İbrahim Re’fet’in Tarih Manzumesi Üzerine İnceleme","authors":"Mahmut Gi̇der, Hemin Omar Ahmad","doi":"10.28981/hikmet.1224941","DOIUrl":"https://doi.org/10.28981/hikmet.1224941","url":null,"abstract":"Osmanlıda şair-sultan ilişkisi, hâmîlik kültürü çerçevesinde şekillendiği için edebî metinler doğrudan ya da yazışmalar yoluyla devlet yöneticilerine sunulur. Devlet yöneticisinin doğum yıl dönümü, evlenmesi ve cülusu gibi tebrik edilmeye şayeste bir olay yaşandığında, şairin gerek taltif görme gerekse hüner gösterme konusunda ihtiyaç duyduğu şartlar oluşur. Böylece başta kaside ve kıta olmak üzere muhtelif nazım şekillerinde dua, övgü, tebrik konulu şiirler yazılır. \u0000Bu çalışmada, 19. yüzyıl şairlerinden İbrahim Re’fet’in II. Abdülhamid’in cülûs yıl dönümü hasebiyle yazmış olduğu tarih manzumesi incelenmiştir. Muhtelif tarihlerin ebcet yoluyla estetize edildiği bu manzume, mükerrer tarih örneğidir. İbrahim Re’fet, şairliğinin yanı sıra müverrih hassasiyetiyle hareket ederek farklı disiplinlere hitap eden bir metin kaleme almıştır. Manzumenin doğru bir biçimde anlaşılabilmesi için önce şairin hayatı, edebî yönü ve eserleri hakkında bilgi verilmiş sonra; yazılış tarihi, nedeni, şekil (beyit sayısı, vezni, kafiyesi, nazım şekli, türü) ve muhteva özellikleri anlatılmıştır. \u0000Belge metin şeklinde hazırlanan ve makamlar arasındaki yazışmalara konu olan bu manzume, Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivinde BOA, İ.DH.781/63532-4.1. yer numarasıyla kayıtlıdır. Transkripsiyonlu olarak Latinize edilen ve dil içi çevirisi yapılan tarih manzumesi konulu bu çalışmayla edebiyat ve tarih disiplinlerine hitap eden yeni bir metin, ilim âleminin istifadesine sunulmuştur. Bunun yanı sıra kıta nazım şekli ve tarih türü literatürüne katkı sağlanmıştır.","PeriodicalId":102637,"journal":{"name":"HİKMET-Akademik Edebiyat Dergisi (Journal Of Academic Literature)","volume":"23 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-03-28","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"122161350","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Çeşitli konulara dair kırk hadîsi ihtiva eden eserlere kırk hadîs denilmektedir. Kırk hadîs Arapça’da erbaûn hadîs, Farsça’da çihil hadîs ve Türkçe’de kırk hadîs adıyla anılmıştır. Bu tür ikinci yüzyılın ikinci yarısından sonra yaygınlaşmıştır. Kırk hadîs geleneğinin başlamasına Hz. Peygamber’in “Her kim benim hadîslerimden kırk tanesini öğrenip, başkalarına da öğretirse, kıyamet gününde, Allah Teâlâ onu, bilginler ve fakihler arasında diriltir.” meâlindeki hadîsi neden olmuştur. İçtimaî ve ahlakî özelliklere sahip olan kırk hadîsler İslam edebiyatında mevlid, siyer, hilye gibi dinî türler içerisinde en çok ele alınan türlerden biridir. Kırk hadîslerin içeriğini İslâm’ın şartları, Kur’ân’ın faziletleri, ilim, takva, âlim gibi mevzular oluşturmuştur. Şekil bakımında kırk hadîsler manzum, mensur ve manzum-mensur olmak üzere üç farklı türden yazılmıştır. En meşhur kırk hadîs kitapları Nevevî ve Câmî’ye aittir. İslâm coğrafyasında bu iki esere çeşitli şerhler yazılmıştır. Kırk hadîsler ilk önceleri ilmî, daha sonra ilmî ve edebî bir üslupla kaleme alınmışlardır. Arap ve Fars edebiyatlarıyla mukayese edildiğinde Türk edebiyatında daha fazla kırk hadîs bulunmaktadır. Türk edebiyatında Türkçe, Arapça ve Farsça kırk hadîsler kaleme alınmıştır. Bu çalışmada Süleymaniye Kütüphanesi İsmihan Sultan koleksiyonunda bulunan Abdülbâkî el-Hüseynî el-Buhârî’nin yazıp Kanûnî Sultan Süleyman’a takdim ettiği Farsça mensur kırk hadîsi ilk defa ele alınmıştır. Söz konusu yazma nüsha yazılmış, Arapça hadîslerin tamamı ve bazı Farsça açıklamalar Türkçeye tercüme edilmiştir.
{"title":"Kanûnî Sultan Süleyman’a Takdime Edilen Farsça Mensur Bir Kırk Hadîs","authors":"Çetin Kaska","doi":"10.28981/hikmet.1222921","DOIUrl":"https://doi.org/10.28981/hikmet.1222921","url":null,"abstract":"Çeşitli konulara dair kırk hadîsi ihtiva eden eserlere kırk hadîs denilmektedir. Kırk hadîs Arapça’da erbaûn hadîs, Farsça’da çihil hadîs ve Türkçe’de kırk hadîs adıyla anılmıştır. Bu tür ikinci yüzyılın ikinci yarısından sonra yaygınlaşmıştır. Kırk hadîs geleneğinin başlamasına Hz. Peygamber’in “Her kim benim hadîslerimden kırk tanesini öğrenip, başkalarına da öğretirse, kıyamet gününde, Allah Teâlâ onu, bilginler ve fakihler arasında diriltir.” meâlindeki hadîsi neden olmuştur. İçtimaî ve ahlakî özelliklere sahip olan kırk hadîsler İslam edebiyatında mevlid, siyer, hilye gibi dinî türler içerisinde en çok ele alınan türlerden biridir. Kırk hadîslerin içeriğini İslâm’ın şartları, Kur’ân’ın faziletleri, ilim, takva, âlim gibi mevzular oluşturmuştur. Şekil bakımında kırk hadîsler manzum, mensur ve manzum-mensur olmak üzere üç farklı türden yazılmıştır. En meşhur kırk hadîs kitapları Nevevî ve Câmî’ye aittir. İslâm coğrafyasında bu iki esere çeşitli şerhler yazılmıştır. Kırk hadîsler ilk önceleri ilmî, daha sonra ilmî ve edebî bir üslupla kaleme alınmışlardır. Arap ve Fars edebiyatlarıyla mukayese edildiğinde Türk edebiyatında daha fazla kırk hadîs bulunmaktadır. Türk edebiyatında Türkçe, Arapça ve Farsça kırk hadîsler kaleme alınmıştır. Bu çalışmada Süleymaniye Kütüphanesi İsmihan Sultan koleksiyonunda bulunan Abdülbâkî el-Hüseynî el-Buhârî’nin yazıp Kanûnî Sultan Süleyman’a takdim ettiği Farsça mensur kırk hadîsi ilk defa ele alınmıştır. Söz konusu yazma nüsha yazılmış, Arapça hadîslerin tamamı ve bazı Farsça açıklamalar Türkçeye tercüme edilmiştir.","PeriodicalId":102637,"journal":{"name":"HİKMET-Akademik Edebiyat Dergisi (Journal Of Academic Literature)","volume":"46 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-03-23","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"128409898","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Klasik Osmanlı edebî ürünleri hem düşünsel hem de tasavvufî altyapısı gereği görünürden farklı manalar da içeren çok katmanlı bir yapıya sahiptirler. Bir metnin açık ve anlaşılır kabul edilmeyip yorumlanması ve içerdiği gizli manaların ortaya çıkarılması düşüncesi şerhlerin ortaya çıkmasını, bir “tür” hüviyetini almasını sağlamıştır. Farklı tür ve içeriklerde metinler üzerine yazılabilen şerhler çoğunlukla erek dilden farklı bir dilde yazılmış metinleri merkezine almıştır. Ancak bu çalışmanın konusu olan metinlerde de görüleceği gibi kimi zaman şerhe kaynaklık eden eser de şerh metni de aynı dildedir; üstelik şair yahut müellif bu metinlerde ayrıca şârih kimliğine de bürünmüştür. Bu çalışmada da 17. yüzyıl şairlerinden Dânişî Ahmed’e ait olabileceği düşünülen iki gazel ve bunlara yine şairi tarafından yapılan şerhler incelenmiş; çalışmanın sonunda söz konusu metinler transkripsiyonlu olarak ortaya konmuştur. Şairin/şârihin kullandığı üslup ve yönteme dair tespitler sunulmaya çalışılmıştır.
{"title":"HEM ŞAİR HEM ŞÂRİH: DÂNİŞÎ’NİN KENDİ GAZELLERİNE YAZDIĞI ŞERHLERİ = BOTH POEM AND THE COMMENTATOR: DÂNISÎ’S COMMENTARIES ON HIS OWN GHAZELS","authors":"Meral NAYMAN DEMİR","doi":"10.28981/hikmet.1217233","DOIUrl":"https://doi.org/10.28981/hikmet.1217233","url":null,"abstract":"Klasik Osmanlı edebî ürünleri hem düşünsel hem de tasavvufî altyapısı gereği görünürden farklı manalar da içeren çok katmanlı bir yapıya sahiptirler. Bir metnin açık ve anlaşılır kabul edilmeyip yorumlanması ve içerdiği gizli manaların ortaya çıkarılması düşüncesi şerhlerin ortaya çıkmasını, bir “tür” hüviyetini almasını sağlamıştır. Farklı tür ve içeriklerde metinler üzerine yazılabilen şerhler çoğunlukla erek dilden farklı bir dilde yazılmış metinleri merkezine almıştır. Ancak bu çalışmanın konusu olan metinlerde de görüleceği gibi kimi zaman şerhe kaynaklık eden eser de şerh metni de aynı dildedir; üstelik şair yahut müellif bu metinlerde ayrıca şârih kimliğine de bürünmüştür. Bu çalışmada da 17. yüzyıl şairlerinden Dânişî Ahmed’e ait olabileceği düşünülen iki gazel ve bunlara yine şairi tarafından yapılan şerhler incelenmiş; çalışmanın sonunda söz konusu metinler transkripsiyonlu olarak ortaya konmuştur. Şairin/şârihin kullandığı üslup ve yönteme dair tespitler sunulmaya çalışılmıştır.","PeriodicalId":102637,"journal":{"name":"HİKMET-Akademik Edebiyat Dergisi (Journal Of Academic Literature)","volume":"46 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-03-02","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"115700141","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
İnsana ait tüm duygu ve düşüncelerin işlendiği Divan Edebiyatında dile getirilen önemli konulardan birisi de eleştiridir. Divanlarda aşk, tasavvuf, tabiat, kahramanlık konuları işlendiği gibi eleştiri ve tenkit içerikli konularda işlenmiştir. Divan Edebiyatında eleştiri ve tenkitin boyutları çeşitli bir mahiyettedir. Bu makalede ele alacağımız eleştiri ise bir şairin divanında başka bir şairi eleştirmesidir. Eleştiren şair Taşlıcalı Yahyâ Bey, eleştirilen şair ise Hayâlî Bey’dir. Her iki şairde aynı dönemin yani on altıncı yüzyıl şairleridir. Her ikisi de hem kendi dönemlerinde tanınmış hem de şöhretleri günümüze kadar gelmiş şairlerdir. Divan Edebiyatının gelişmesinde ve zenginleşmesinde önemli katkıları olan şairlerdir. Ancak şunu unutmamak gerekir ki yüksek meziyetli şairlerinde insanî yönleri kendini gösterir. Onlar da diğer insanlar gibi bir başkasına karşı kıskançlık, kızgınlık, dargınlık, rekabet etme duygularına kapılıp bu duygularla hareket edebilirler. Şairler kendilerine ait yaşadıkları bu duyguları da şiirle dile getirirler. Aslında bu durum şairlerin kendilerine karşı duydukları güvenleri ve yanlış bir şekilde sanıldığı gibi kişisel duygu, düşüncelerin divanlarda yer almadığı zannının da yanlışlığını gösterir. Divanlarda bu şekilde şairlerin hayatından ve özel durumlarından izler görülür. Aynı zamanda şairlerin birbirlerinden kopuk olmadıklarını, birbirlerini takip ettiklerini ve bir iletişim hâlinde olduklarının da göstergesidir. Bu makalede, Yahyâ Bey divanında Hayâlî Bey eleştirisini içeren şiirler tespit edilerek bu şiirlerin tahlili yapılmıştır. Böylelikle bir şairin divanında başka bir şairi hangi açılardan eleştirildiğinin hususları ortaya konulmaya çalışılmıştır. Ayrıca şairlerin bilinip, tanıtılması amacıyla her iki kıymetli şairin hayatları ve edebî şahsiyetleri hakkında bilgi verilmiştir. Anahtar Kelimeler:Yahyâ Bey, Hayâlî Bey, Divan, Edebiyat, Şiir, Eleştiri.
{"title":"TAŞLICALI YAHYÂ BEY DİVANINDA HAYÂLÎ BEY ELEŞTİRİSİ","authors":"Arif Gürgen","doi":"10.28981/hikmet.1158734","DOIUrl":"https://doi.org/10.28981/hikmet.1158734","url":null,"abstract":"İnsana ait tüm duygu ve düşüncelerin işlendiği Divan Edebiyatında dile getirilen önemli konulardan birisi de eleştiridir. Divanlarda aşk, tasavvuf, tabiat, kahramanlık konuları işlendiği gibi eleştiri ve tenkit içerikli konularda işlenmiştir. Divan Edebiyatında eleştiri ve tenkitin boyutları çeşitli bir mahiyettedir. Bu makalede ele alacağımız eleştiri ise bir şairin divanında başka bir şairi eleştirmesidir. Eleştiren şair Taşlıcalı Yahyâ Bey, eleştirilen şair ise Hayâlî Bey’dir. Her iki şairde aynı dönemin yani on altıncı yüzyıl şairleridir. Her ikisi de hem kendi dönemlerinde tanınmış hem de şöhretleri günümüze kadar gelmiş şairlerdir. Divan Edebiyatının gelişmesinde ve zenginleşmesinde önemli katkıları olan şairlerdir. \u0000Ancak şunu unutmamak gerekir ki yüksek meziyetli şairlerinde insanî yönleri kendini gösterir. Onlar da diğer insanlar gibi bir başkasına karşı kıskançlık, kızgınlık, dargınlık, rekabet etme duygularına kapılıp bu duygularla hareket edebilirler. Şairler kendilerine ait yaşadıkları bu duyguları da şiirle dile getirirler. Aslında bu durum şairlerin kendilerine karşı duydukları güvenleri ve yanlış bir şekilde sanıldığı gibi kişisel duygu, düşüncelerin divanlarda yer almadığı zannının da yanlışlığını gösterir. Divanlarda bu şekilde şairlerin hayatından ve özel durumlarından izler görülür. Aynı zamanda şairlerin birbirlerinden kopuk olmadıklarını, birbirlerini takip ettiklerini ve bir iletişim hâlinde olduklarının da göstergesidir. \u0000Bu makalede, Yahyâ Bey divanında Hayâlî Bey eleştirisini içeren şiirler tespit edilerek bu şiirlerin tahlili yapılmıştır. Böylelikle bir şairin divanında başka bir şairi hangi açılardan eleştirildiğinin hususları ortaya konulmaya çalışılmıştır. Ayrıca şairlerin bilinip, tanıtılması amacıyla her iki kıymetli şairin hayatları ve edebî şahsiyetleri hakkında bilgi verilmiştir. \u0000Anahtar Kelimeler:Yahyâ Bey, Hayâlî Bey, Divan, Edebiyat, Şiir, Eleştiri.","PeriodicalId":102637,"journal":{"name":"HİKMET-Akademik Edebiyat Dergisi (Journal Of Academic Literature)","volume":"75 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-02-02","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"127392841","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}