Pub Date : 2023-02-02DOI: 10.21560/spcd.vi.1101779
Z. Ugur, Emre Yildiz, Raziye YÜKSEL DOĞAN
Türkiye’nin kalkınma planlarında ve çeşitli uluslararası kuruluşlar tarafından küçük çocukların erken çocukluk döneminde kayıtlı bakım hizmeti almasının gerekliliği; kadın istihdamının arttırılması, ebeveynlerin iş-yaşam dengesinin sağlanması ve çocukların daha nitelikli erken çocukluk eğitimi alması gibi amaçlarla vurgulanmaktadır. Bu araştırmanın amacı Türkiye’deki çocuk bakım alternatiflerinin ebeveynler tarafından tercihini etkileyen faktörlerin belirlenmesi, özellikle kurumsal bakım ve evde çocuk bakım hizmetleri yoluyla bakılan çocukların oranlarının zaman içinde nasıl bir değişim gösterdiğinin incelenmesidir. Bu amaçla, çalışmada Türkiye’de yaşayan kadınları temsil eden bir örnekleme sahip olan Türkiye Nüfus ve Sağlık araştırmasının 2003-2018 yılları arasında yapılmış 4 dalgasının fert düzeyindeki verileri kullanılmıştır. Çocuk bakım tercihlerini açıklamak için çok kategorili lojit regresyon modeli kullanılmıştır. Araştırma sonuçları çalışan annelerin çocuk bakımını kabaca (~%60) 3 kadının sağladığını göstermektedir. Bunlar; anne, anneanne ve babaannedir. Mevcut çalışmanın sonuçları kreşler ve anaokullarında sağlanan kurumsal bakımın, çalışan kadınların çoğunluğu tarafından tercih edilmediği veya edilemediğini göstermektedir. 2018 yılı itibariyle 0-5 yaş arası çocuğa sahip olan çalışan kadınların sadece %12’sinin kurumsal bakımı tercih ettikleri görülmektedir. Bununla birlikte zaman içinde kurumsal bakımın tercih edilme oranlarında artış olduğu da dikkat çekmektedir. Kurumsal bakım tercih olasılığını artıran faktörler çocuğun yaşı, ailenin ekonomik durumu ve annenin eğitim düzeyidir. Annenin ücretsiz aile işçisi olarak çalışması ve hanedeki toplam birey sayısı kurumsal bakım tercihini olumsuz yönde etkilemektedir. Bu faktörler regresyon modelinde hesaba katıldığında bölgelerin katsayıları büyük ölçüde istatistiksel olarak anlamsız hale gelmiştir. Bu sonuç kurumsal bakım tercihlerinin bölgeler arasındaki kültürel farklılıklar ile açıklanamayacağını; bakım tercihini belirleyen unsurların annenin ekonomik kaynakları ve eğitimi ile ilişkilendirilebileceğini düşündürmektedir
{"title":"TÜRKİYE’DE ÇALIŞAN KADINLARIN KÜÇÜK ÇOCUKLARINA KİM BAKIYOR?","authors":"Z. Ugur, Emre Yildiz, Raziye YÜKSEL DOĞAN","doi":"10.21560/spcd.vi.1101779","DOIUrl":"https://doi.org/10.21560/spcd.vi.1101779","url":null,"abstract":"Türkiye’nin kalkınma planlarında ve çeşitli uluslararası kuruluşlar tarafından küçük çocukların erken çocukluk döneminde kayıtlı bakım hizmeti almasının gerekliliği; kadın istihdamının arttırılması, ebeveynlerin iş-yaşam dengesinin sağlanması ve çocukların daha nitelikli erken çocukluk eğitimi alması gibi amaçlarla vurgulanmaktadır. Bu araştırmanın amacı Türkiye’deki çocuk bakım alternatiflerinin ebeveynler tarafından tercihini etkileyen faktörlerin belirlenmesi, özellikle kurumsal bakım ve evde çocuk bakım hizmetleri yoluyla bakılan çocukların oranlarının zaman içinde nasıl bir değişim gösterdiğinin incelenmesidir. Bu amaçla, çalışmada Türkiye’de yaşayan kadınları temsil eden bir örnekleme sahip olan Türkiye Nüfus ve Sağlık araştırmasının 2003-2018 yılları arasında yapılmış 4 dalgasının fert düzeyindeki verileri kullanılmıştır. Çocuk bakım tercihlerini açıklamak için çok kategorili lojit regresyon modeli kullanılmıştır. Araştırma sonuçları çalışan annelerin çocuk bakımını kabaca (~%60) 3 kadının sağladığını göstermektedir. Bunlar; anne, anneanne ve babaannedir. Mevcut çalışmanın sonuçları kreşler ve anaokullarında sağlanan kurumsal bakımın, çalışan kadınların çoğunluğu tarafından tercih edilmediği veya edilemediğini göstermektedir. 2018 yılı itibariyle 0-5 yaş arası çocuğa sahip olan çalışan kadınların sadece %12’sinin kurumsal bakımı tercih ettikleri görülmektedir. Bununla birlikte zaman içinde kurumsal bakımın tercih edilme oranlarında artış olduğu da dikkat çekmektedir. Kurumsal bakım tercih olasılığını artıran faktörler çocuğun yaşı, ailenin ekonomik durumu ve annenin eğitim düzeyidir. Annenin ücretsiz aile işçisi olarak çalışması ve hanedeki toplam birey sayısı kurumsal bakım tercihini olumsuz yönde etkilemektedir. Bu faktörler regresyon modelinde hesaba katıldığında bölgelerin katsayıları büyük ölçüde istatistiksel olarak anlamsız hale gelmiştir. Bu sonuç kurumsal bakım tercihlerinin bölgeler arasındaki kültürel farklılıklar ile açıklanamayacağını; bakım tercihini belirleyen unsurların annenin ekonomik kaynakları ve eğitimi ile ilişkilendirilebileceğini düşündürmektedir","PeriodicalId":122285,"journal":{"name":"Sosyal Politika Çalışmaları Dergisi","volume":"42 2 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-02-02","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"131646082","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2022-11-09DOI: 10.21560/spcd.vi.1019369
Deniz Yüksel
Bu çalışmanın amacı, sosyal hizmet ile sosyal kalkınma arasındaki ilişkiyi ve kırsal alanda çalışan sosyal hizmet uzmanlarının kırsal kalkınmadaki rollerini ortaya koymaktır. Bu temel amaçları desteklemek için, kalkınmanın sosyal boyutuna odaklanarak kavramsal açıklamalar yapılmış ve kırsal kalkınmayı tarihsel bağlamında incelemek için Türkiye’deki kırsal politikaların gelişim seyri incelenmiştir. Sosyal hizmet uygulamalarının aktif katılımı desteklemesi ve güçlendirme yaklaşımını içermesi mesleğin kırsal alanlarda sosyal kalkınmanın hayata geçirilmesine aracılık eden yönünü oluşturmaktadır. Benzer şekilde, sosyal kalkınma esaslı bir kırsal sosyal hizmet uygulaması yereldeki halkın ihtiyaçlarını yerelde analiz eden yani katılımcılık esaslı, sosyal adaleti gözeten ve yerel kültüre uyumlu bir anlayışı kapsar. Bu bağlamda, kırsal alanlarda refah arttırıcı programlara ulaşamamanın yoksunluklar bağlamında ele alınmasının ve kırsal kalkınmanın bütüncül değerlendirilmesinin gerekli olduğu düşünülmektedir.
{"title":"KIRSAL ALANLARDA SOSYAL KALKINMA ve SOSYAL HİZMET İLİŞKİSİ","authors":"Deniz Yüksel","doi":"10.21560/spcd.vi.1019369","DOIUrl":"https://doi.org/10.21560/spcd.vi.1019369","url":null,"abstract":"Bu çalışmanın amacı, sosyal hizmet ile sosyal kalkınma arasındaki ilişkiyi ve kırsal alanda çalışan sosyal hizmet uzmanlarının kırsal kalkınmadaki rollerini ortaya koymaktır. Bu temel amaçları desteklemek için, kalkınmanın sosyal boyutuna odaklanarak kavramsal açıklamalar yapılmış ve kırsal kalkınmayı tarihsel bağlamında incelemek için Türkiye’deki kırsal politikaların gelişim seyri incelenmiştir. Sosyal hizmet uygulamalarının aktif katılımı desteklemesi ve güçlendirme yaklaşımını içermesi mesleğin kırsal alanlarda sosyal kalkınmanın hayata geçirilmesine aracılık eden yönünü oluşturmaktadır. Benzer şekilde, sosyal kalkınma esaslı bir kırsal sosyal hizmet uygulaması yereldeki halkın ihtiyaçlarını yerelde analiz eden yani katılımcılık esaslı, sosyal adaleti gözeten ve yerel kültüre uyumlu bir anlayışı kapsar. Bu bağlamda, kırsal alanlarda refah arttırıcı programlara ulaşamamanın yoksunluklar bağlamında ele alınmasının ve kırsal kalkınmanın bütüncül değerlendirilmesinin gerekli olduğu düşünülmektedir.","PeriodicalId":122285,"journal":{"name":"Sosyal Politika Çalışmaları Dergisi","volume":"16 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-11-09","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"114615751","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
İnsanların hayatlarında büyük bir rol oynayan aile kurumu yapısal özellikleri, işlevleri ve içinde bulundurduğu ilişkiler dâhil birçok konu açısından farklı yaklaşımlar tarafından yıllar boyunca incelenmiştir. Bu araştırmalar aile kurumunu incelemeye çalışmakta ve araştırmalar sonucu elde edilen bulgular uygulamalı alanlarda kullanılmaktadır. Aile danışmanlığı ve eğitimi de bu alanlardan birisidir. Ülkemizde aile kavramına verilen değer azımsanamayacak kadar çoktur. Bu çalışma, bu denli değerli ve önemli görülen aile kurumunun eğitimi hakkında akademik alanda ne tür çalışmalar yapılıyor, nelere ihtiyacımız var ve daha birçok soruya cevap aramış olan lisansüstü tezlerin sistematik bir özetini oluşturuyor. Çalışmanın amacı, Türkiye’de aile eğitimi alanında yazılmış olan lisansüstü tezlerin incelenmesidir. Yüksek Öğretim Kurulu Tez Merkezi veri tabanında yapılan tarama sonucunda aile eğitimi ile ilgili yazılmış toplam 28 adet tez olduğu görülmüştür. Etik kurallar gereği izinli olmayan 5 adet tez çalışmaya dâhil edilmemiş ve izinli olan toplam 23 tez ile çalışma sürdürülmüştür. Bu tezlerden 20 tanesinin yüksek lisans seviyesinde, 6 tanesinin doktora seviyesinde ve 2 tanesinin ise tıpta uzmanlık seviyesinde yazıldığı görülmüştür. Tezlerin hepsi Türkçe dilinde yayımlanmışlardır. Nitel araştırma yöntemlerinden biri olan içerik analizi yöntemiyle hazırlanan bu çalışmada 1998 – 2019 yılları arası yazılan tezler çeşitli kriterlere göre gruplandırılmış ve analiz edilmiştir. Yapılan analizler sonucu en çok lisansüstü tezin eğitim bilimleri enstitüsünde hazırlandığı, cinsiyet dağılımına bakıldığında en çok kadın yazarların bu konuda tez yayımladığı, tezlerin ağırlıklı olarak doçent doktor unvanına sahip bilim insanları danışmanlığında hazırlandığı, tezlerin en çok Eskişehir ve Ankara illerindeki üniversitelerde okuyan öğrenciler tarafından yazıldığı ve tezlerin en çok özel eğitim ana bilimdalında gerçekleştiği görülmüştür. Ayrıca kaynakçalar incelendiğinde Türkçe, İngilizce ve Almanca kaynaklardan yararlanıldığı analiz edilmiştir. Aile danışmanlığı ve eğitiminin ülkemizde henüz 40 yıllık bir geçmişe sahip olması sebebiyle yapılan çalışmaların günümüze kadar en çok problem yaşanan alanlarda olduğu görülmüştür. Ancak son dönemlerde aile kavramının değişmeye başlaması ve yeni aile türlerinin oluşmaya başlamasıyla birlikte bu ailelere gereken desteği sağlamak ve yardım etmek amacıyla üniversitelerde ders olarak açılması hatta bazı üniversitelerde yüksek lisans programı olarak okutulması alanın daha sistemli ve bilimsel bir geleceğe sahip olduğunu gösteriyor.
{"title":"Türkiye'de Aile Eğitimi Alanında Yazılmış Lisansüstü Tezlerin İçerik Analizi Yöntemiyle İncelenmesi","authors":"Nursena Öztürk, Hanifi Parlar","doi":"10.21560/spcd.vi.889937","DOIUrl":"https://doi.org/10.21560/spcd.vi.889937","url":null,"abstract":"İnsanların hayatlarında büyük bir rol oynayan aile kurumu yapısal özellikleri, işlevleri ve içinde bulundurduğu ilişkiler dâhil birçok konu açısından farklı yaklaşımlar tarafından yıllar boyunca incelenmiştir. Bu araştırmalar aile kurumunu incelemeye çalışmakta ve araştırmalar sonucu elde edilen bulgular uygulamalı alanlarda kullanılmaktadır. Aile danışmanlığı ve eğitimi de bu alanlardan birisidir. Ülkemizde aile kavramına verilen değer azımsanamayacak kadar çoktur. Bu çalışma, bu denli değerli ve önemli görülen aile kurumunun eğitimi hakkında akademik alanda ne tür çalışmalar yapılıyor, nelere ihtiyacımız var ve daha birçok soruya cevap aramış olan lisansüstü tezlerin sistematik bir özetini oluşturuyor. Çalışmanın amacı, Türkiye’de aile eğitimi alanında yazılmış olan lisansüstü tezlerin incelenmesidir. Yüksek Öğretim Kurulu Tez Merkezi veri tabanında yapılan tarama sonucunda aile eğitimi ile ilgili yazılmış toplam 28 adet tez olduğu görülmüştür. Etik kurallar gereği izinli olmayan 5 adet tez çalışmaya dâhil edilmemiş ve izinli olan toplam 23 tez ile çalışma sürdürülmüştür. Bu tezlerden 20 tanesinin yüksek lisans seviyesinde, 6 tanesinin doktora seviyesinde ve 2 tanesinin ise tıpta uzmanlık seviyesinde yazıldığı görülmüştür. Tezlerin hepsi Türkçe dilinde yayımlanmışlardır. Nitel araştırma yöntemlerinden biri olan içerik analizi yöntemiyle hazırlanan bu çalışmada 1998 – 2019 yılları arası yazılan tezler çeşitli kriterlere göre gruplandırılmış ve analiz edilmiştir. Yapılan analizler sonucu en çok lisansüstü tezin eğitim bilimleri enstitüsünde hazırlandığı, cinsiyet dağılımına bakıldığında en çok kadın yazarların bu konuda tez yayımladığı, tezlerin ağırlıklı olarak doçent doktor unvanına sahip bilim insanları danışmanlığında hazırlandığı, tezlerin en çok Eskişehir ve Ankara illerindeki üniversitelerde okuyan öğrenciler tarafından yazıldığı ve tezlerin en çok özel eğitim ana bilimdalında gerçekleştiği görülmüştür. Ayrıca kaynakçalar incelendiğinde Türkçe, İngilizce ve Almanca kaynaklardan yararlanıldığı analiz edilmiştir. Aile danışmanlığı ve eğitiminin ülkemizde henüz 40 yıllık bir geçmişe sahip olması sebebiyle yapılan çalışmaların günümüze kadar en çok problem yaşanan alanlarda olduğu görülmüştür. Ancak son dönemlerde aile kavramının değişmeye başlaması ve yeni aile türlerinin oluşmaya başlamasıyla birlikte bu ailelere gereken desteği sağlamak ve yardım etmek amacıyla üniversitelerde ders olarak açılması hatta bazı üniversitelerde yüksek lisans programı olarak okutulması alanın daha sistemli ve bilimsel bir geleceğe sahip olduğunu gösteriyor.","PeriodicalId":122285,"journal":{"name":"Sosyal Politika Çalışmaları Dergisi","volume":"38 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-11-07","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"130346795","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Bu araştırma, yaptıkları işin içeriği gereği sürekli olarak boşanma olgusunu deneyimlemekte olan veya deneyimlemiş ailelerle çalışan ve Aile Mahkemelerinde görev yapan sosyal çalışmacıların, çalışma sürecinde edindikleri deneyimler çerçevesinde boşanma olgusuna ilişkin düşüncelerini, görüş ve önerilerini ortaya koymak amacıyla yapılmıştır. Nitel araştırma deseninin kullanıldığı bu araştırma kapsamında İstanbul iline bağlı adliyelerde en az bir yıldır görev yapan 24 sosyal çalışmacı ile derinlemesine görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Saha araştırmasından elde edilen veriler 3 ana tema ve onların altında yer alan alt temalar çerçevesinde ele alınmıştır. Araştırmada elde edilen bulgular incelendiğinde; verilerin, sosyal çalışmacıların boşanma hakkındaki düşünceleri, çiftleri boşanmaya götüren sebeplerin neler olduğuna dair görüşleri, boşanmaların azalmasında topluma ve devlete ne gibi görevler düştüğüne ilişkin ifadeleri ve boşanma aşamasında olanlara tavsiyelerini içeren başlıklar altında toplandığı görülmüştür.
{"title":"AİLE MAHKEMELERİNDE GÖREV YAPAN SOSYAL ÇALIŞMACILARIN BOŞANMA OLGUSUNA İLİŞKİN DÜŞÜNCELERİ ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMA","authors":"Tuğba Yüce, Ö. Yaman","doi":"10.21560/spcd.vi.990349","DOIUrl":"https://doi.org/10.21560/spcd.vi.990349","url":null,"abstract":"Bu araştırma, yaptıkları işin içeriği gereği sürekli olarak boşanma olgusunu deneyimlemekte olan veya deneyimlemiş ailelerle çalışan ve Aile Mahkemelerinde görev yapan sosyal çalışmacıların, çalışma sürecinde edindikleri deneyimler çerçevesinde boşanma olgusuna ilişkin düşüncelerini, görüş ve önerilerini ortaya koymak amacıyla yapılmıştır. Nitel araştırma deseninin kullanıldığı bu araştırma kapsamında İstanbul iline bağlı adliyelerde en az bir yıldır görev yapan 24 sosyal çalışmacı ile derinlemesine görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Saha araştırmasından elde edilen veriler 3 ana tema ve onların altında yer alan alt temalar çerçevesinde ele alınmıştır. Araştırmada elde edilen bulgular incelendiğinde; verilerin, sosyal çalışmacıların boşanma hakkındaki düşünceleri, çiftleri boşanmaya götüren sebeplerin neler olduğuna dair görüşleri, boşanmaların azalmasında topluma ve devlete ne gibi görevler düştüğüne ilişkin ifadeleri ve boşanma aşamasında olanlara tavsiyelerini içeren başlıklar altında toplandığı görülmüştür.","PeriodicalId":122285,"journal":{"name":"Sosyal Politika Çalışmaları Dergisi","volume":"43 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-11-07","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"127295050","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2022-10-27DOI: 10.21560/spcd.vi.1053508
Özge Sanem ÖZATEŞ GELMEZ
Bu çalışmada, dijital refah devletlerinin sosyal koruma sistemlerince planlanıp uygulanan sosyal yardım ve hizmetlerin dijitalleştirilmesinin ortaya çıkardığı sonuçlar, insan hakları bağlamında değerlendirilmektedir. Çalışmada, dijital refah devletlerinin ayırt edici özelliklerine değinildikten sonra, sosyal yardım ve hizmetlerin dijitalleştirilmesinin temelinde yatan finansal hedeflerin görünür kılınmasına çalışılmaktadır. Böylece, dijital refah devletlerinde insan haklarının korunması ve sosyal adaletin sağlanması idealinden, finansal hizmet sağlayıcısı kurumların yararı uğruna vazgeçilip geçilmediği sorusuna yanıt aranmaya çalışılmaktadır. Çalışmanın sonunda, çağımız bilgi toplumlarının içinde yer aldığı refah devletlerinin dijital dönüşümünün, sosyal yardım ve hizmetler aracılığıyla aşırı yoksulların dahi finansal hizmetlerle ilişkilendirilerek, finansal sermayenin korunmasına hizmet edecek türde bir dönüşüm olmaması, aksine Toplum 5.0 hedefleriyle örtüşen bir refah toplumunda her bir kişinin insan haklarının korunmasına ve en nihayetinde sosyal adaletin sağlanmasına katkı sunması gereğinin altı çizilmektedir.
{"title":"Dijital Refah Devletlerinin İnsan Hakları ve Sosyal Adalet Bağlamında Değerlendirilmesi: Sosyal Yardım ve Hizmetlerin Dijital Dönüşümünde Ortaya Çıkan Etik Meseleler","authors":"Özge Sanem ÖZATEŞ GELMEZ","doi":"10.21560/spcd.vi.1053508","DOIUrl":"https://doi.org/10.21560/spcd.vi.1053508","url":null,"abstract":"Bu çalışmada, dijital refah devletlerinin sosyal koruma sistemlerince planlanıp uygulanan sosyal yardım ve hizmetlerin dijitalleştirilmesinin ortaya çıkardığı sonuçlar, insan hakları bağlamında değerlendirilmektedir. Çalışmada, dijital refah devletlerinin ayırt edici özelliklerine değinildikten sonra, sosyal yardım ve hizmetlerin dijitalleştirilmesinin temelinde yatan finansal hedeflerin görünür kılınmasına çalışılmaktadır. Böylece, dijital refah devletlerinde insan haklarının korunması ve sosyal adaletin sağlanması idealinden, finansal hizmet sağlayıcısı kurumların yararı uğruna vazgeçilip geçilmediği sorusuna yanıt aranmaya çalışılmaktadır. Çalışmanın sonunda, çağımız bilgi toplumlarının içinde yer aldığı refah devletlerinin dijital dönüşümünün, sosyal yardım ve hizmetler aracılığıyla aşırı yoksulların dahi finansal hizmetlerle ilişkilendirilerek, finansal sermayenin korunmasına hizmet edecek türde bir dönüşüm olmaması, aksine Toplum 5.0 hedefleriyle örtüşen bir refah toplumunda her bir kişinin insan haklarının korunmasına ve en nihayetinde sosyal adaletin sağlanmasına katkı sunması gereğinin altı çizilmektedir.","PeriodicalId":122285,"journal":{"name":"Sosyal Politika Çalışmaları Dergisi","volume":"21 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-10-27","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"127408394","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Bazı sözcüklerin zamanla kavram haline gelmeleri, toplum hayatının onlara kazandırdığı sosyo-lengüistik bir işlevdir. Bazı kavramlar ise tarih içinde hayatlarını sürdürürken yanlarına başka sözcük ve kavramlar alarak yeni anlam ve bilgi alanları oluştururlar. Bu açıdan bakıldığında “hane” kavramının da ilginç bir evrim ve yolculuk yaşadığı düşünülmektedir. Çünkü Türklerin Farsçadan aldığı hane kavramı, Osmanlı ve Cumhuriyet döneminde Türkçeden, Arapçadan ve Fransızcadan sözcüklerle birleşerek yeni kavramlar oluşturmuştur. Bu çalışmada tarihi süreç içinde Osmanlı’da nüfus, tapu ve vergi kayıtlarında karşımıza çıkan hane kavramının Türkiye Cumhuriyeti döneminde de nüfus ve aile araştırmalarında kendini “nasıl” gösterdiği üzerinde durulmuştur. Aslında sosyoloji-tarih bağlamında bir mesken biriminin adı olan hane, Osmanlı vilayetlerinde tapu, nüfus, vergi ve askerlik kayıt defterlerindeki evdir. Alınacak vergi miktarı ve asker sayısı hane üzerinden belirlenmekte ve kayıtlar erkekler üzerinden tutulmaktadır. Hanede yaşayanlara “hanehalkı” denilmektedir. Bu yönüyle hane aynı zamanda döneminin bir sosyal politika ve maliye kavramıdır. Osmanlı araştırmacıları bu kayıtlardan faydalanarak bir hanede kaç kişinin yaşadığını ortalama olarak belirlemek istemişlerdir. Çünkü Osmanlı aile araştırmaları açısından önemli bir bilgi olan “bir yerleşimin nüfusunu öğrenmek” mümkün olacaktır. Bu sebeple çalışmamızda Osmanlı’dan günümüze “hane” kavramının kayıtlardaki izleri takip edilerek hem sosyolojik hem de tarihî analizi yapılmaya çalışılacaktır.
{"title":"OSMANLI TAHRİRLERİNDEN MODERN AİLE ARAŞTIRMALARINA “HÂNE” KAVRAMI ÜZERİNE NOTLAR","authors":"Leyla AKSU KILIÇ, Dursun Ayan","doi":"10.21560/spcd.vi.951100","DOIUrl":"https://doi.org/10.21560/spcd.vi.951100","url":null,"abstract":"Bazı sözcüklerin zamanla kavram haline gelmeleri, toplum hayatının onlara kazandırdığı sosyo-lengüistik bir işlevdir. Bazı kavramlar ise tarih içinde hayatlarını sürdürürken yanlarına başka sözcük ve kavramlar alarak yeni anlam ve bilgi alanları oluştururlar. Bu açıdan bakıldığında “hane” kavramının da ilginç bir evrim ve yolculuk yaşadığı düşünülmektedir. Çünkü Türklerin Farsçadan aldığı hane kavramı, Osmanlı ve Cumhuriyet döneminde Türkçeden, Arapçadan ve Fransızcadan sözcüklerle birleşerek yeni kavramlar oluşturmuştur. \u0000Bu çalışmada tarihi süreç içinde Osmanlı’da nüfus, tapu ve vergi kayıtlarında karşımıza çıkan hane kavramının Türkiye Cumhuriyeti döneminde de nüfus ve aile araştırmalarında kendini “nasıl” gösterdiği üzerinde durulmuştur. Aslında sosyoloji-tarih bağlamında bir mesken biriminin adı olan hane, Osmanlı vilayetlerinde tapu, nüfus, vergi ve askerlik kayıt defterlerindeki evdir. Alınacak vergi miktarı ve asker sayısı hane üzerinden belirlenmekte ve kayıtlar erkekler üzerinden tutulmaktadır. Hanede yaşayanlara “hanehalkı” denilmektedir. Bu yönüyle hane aynı zamanda döneminin bir sosyal politika ve maliye kavramıdır. Osmanlı araştırmacıları bu kayıtlardan faydalanarak bir hanede kaç kişinin yaşadığını ortalama olarak belirlemek istemişlerdir. Çünkü Osmanlı aile araştırmaları açısından önemli bir bilgi olan “bir yerleşimin nüfusunu öğrenmek” mümkün olacaktır. Bu sebeple çalışmamızda Osmanlı’dan günümüze “hane” kavramının kayıtlardaki izleri takip edilerek hem sosyolojik hem de tarihî analizi yapılmaya çalışılacaktır.","PeriodicalId":122285,"journal":{"name":"Sosyal Politika Çalışmaları Dergisi","volume":"7 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-10-27","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"129879937","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
The aim of this study is investigating the mediating role of attachment injuries between personality traits and couple adjustment of the people who have been married for at least one year and have a child with special needs. Studies were conducted to examine the mediating role of attachment injuries between the personality traits and couple adjustment. The study group consists of 167 married individuals. The data were collected through “Personal Information Form”, “Adjective Based Personality Scale”, ”Marital Attachment Injuries Scale” and “Dyadic Adjustment Scale”. In analyses of the data, Pearson Moment Product Correlation Analysis, Simple Linear Regression Analysis, Sobel Test were used. According to the results, there are significant relationships between the personality traits, attachment injuries, couple adjustment. Personality traits significantly predict their attachment injuries and couple adjustment; attachment injuries significantly predict their couple adjustment. Attachment injuries have been determined as a mediator in the releationship between the personality traits and couple adjustment of married individuals. While attachment injuries have been found to play a partially mediating role in the relationships between couple adjustment and neuroticism, agreeableness, and conscientiousness, it has been found to play a fully medaiting role in the relationship of couple adjustment with extraversion and openness to experience. The results of the study were discussed based on the relevant literature and suggestions were made for future studies.
{"title":"THE MEDIATING ROLE OF ATTACHMENT INJURIES IN THE RELATIONSHIP BETWEEN PERSONALITY TRAITS AND COUPLE ADJUSTMENT OF THE INDIVIDUALS HAVE A CHILD WITH SPECIAL NEEDS","authors":"Sare Terzi İlhan, Ş. Işık","doi":"10.21560/spcd.vi.931593","DOIUrl":"https://doi.org/10.21560/spcd.vi.931593","url":null,"abstract":"The aim of this study is investigating the mediating role of attachment injuries between personality traits and couple adjustment of the people who have been married for at least one year and have a child with special needs. Studies were conducted to examine the mediating role of attachment injuries between the personality traits and couple adjustment. The study group consists of 167 married individuals. The data were collected through “Personal Information Form”, “Adjective Based Personality Scale”, ”Marital Attachment Injuries Scale” and “Dyadic Adjustment Scale”. In analyses of the data, Pearson Moment Product Correlation Analysis, Simple Linear Regression Analysis, Sobel Test were used. According to the results, there are significant relationships between the personality traits, attachment injuries, couple adjustment. Personality traits significantly predict their attachment injuries and couple adjustment; attachment injuries significantly predict their couple adjustment. Attachment injuries have been determined as a mediator in the releationship between the personality traits and couple adjustment of married individuals. While attachment injuries have been found to play a partially mediating role in the relationships between couple adjustment and neuroticism, agreeableness, and conscientiousness, it has been found to play a fully medaiting role in the relationship of couple adjustment with extraversion and openness to experience. The results of the study were discussed based on the relevant literature and suggestions were made for future studies.","PeriodicalId":122285,"journal":{"name":"Sosyal Politika Çalışmaları Dergisi","volume":"3 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-08-24","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"115550510","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2022-08-22DOI: 10.21560/spcd.vi.1039204
Zeynep Turhan, Emel Genç
Sosyal hizmet uzmanları ağır iş yükleri ve sürekli serviste olma konusundaki toplumsal beklentiler yüzünden genellikle öz bakım uygulamaları konusunda başarısız olurlar. Yoğun çalışma temposu kendilerine yeterli zaman ayıramamayı ve kendilerine karşı yetersiz öz-bakım davranışı sergilemelerine neden olur. Bu çalışmanın iki temel amacı vardır; sosyal hizmet uzmanlarının ikincil travma ve kaçınılmaz stres durumlarına nasıl hazırlandıklarını incelemek ve uzmanların öz bakım uygulamalarına etkileyen faktörlerin neler olduğunu araştırmaktır. Bu konuyu incelemek için öyküsel alan taraması tasarlanmıştır. Bu alan taramasına dahil edilme kriterini karşılayan 8 çalışma incelenmiştir. Çalışmanın sonuçlarına göre, sosyal hizmet uzmanlarının öz bakım faaliyetlerine katılımında örgütsel öz bakım desteği önemli bir etken olduğu görülmüştür. Bu çalışma, sosyal hizmet kurumlarının öz bakım uygulamalarına katılmalarında farklı faktörlerin göz önünde bulundurulması gerektiğini ve bu faktörlerin de uzmanların öz bakım uygulamalarına katılımlardaki motivasyonlarıyla ilişkili olduğunu önermiştir. Bu makale, sosyal hizmet uzmanlarının ikincil travma stresini azaltmalarında öz bakım becerilerini nasıl uyguladıkları ve uygulamalara nasıl katılım gösterdikleri konusundaki tartışmalara katkıda bulunmaktadır.
{"title":"SOSYAL ÇALIŞMACILARIN KENDİNE BAKIM UYGULAMALARINA KATILIMI: BİR DERLEME ÇALIŞMASI","authors":"Zeynep Turhan, Emel Genç","doi":"10.21560/spcd.vi.1039204","DOIUrl":"https://doi.org/10.21560/spcd.vi.1039204","url":null,"abstract":"Sosyal hizmet uzmanları ağır iş yükleri ve sürekli serviste olma konusundaki toplumsal beklentiler yüzünden genellikle öz bakım uygulamaları konusunda başarısız olurlar. Yoğun çalışma temposu kendilerine yeterli zaman ayıramamayı ve kendilerine karşı yetersiz öz-bakım davranışı sergilemelerine neden olur. Bu çalışmanın iki temel amacı vardır; sosyal hizmet uzmanlarının ikincil travma ve kaçınılmaz stres durumlarına nasıl hazırlandıklarını incelemek ve uzmanların öz bakım uygulamalarına etkileyen faktörlerin neler olduğunu araştırmaktır. Bu konuyu incelemek için öyküsel alan taraması tasarlanmıştır. Bu alan taramasına dahil edilme kriterini karşılayan 8 çalışma incelenmiştir. Çalışmanın sonuçlarına göre, sosyal hizmet uzmanlarının öz bakım faaliyetlerine katılımında örgütsel öz bakım desteği önemli bir etken olduğu görülmüştür. Bu çalışma, sosyal hizmet kurumlarının öz bakım uygulamalarına katılmalarında farklı faktörlerin göz önünde bulundurulması gerektiğini ve bu faktörlerin de uzmanların öz bakım uygulamalarına katılımlardaki motivasyonlarıyla ilişkili olduğunu önermiştir. Bu makale, sosyal hizmet uzmanlarının ikincil travma stresini azaltmalarında öz bakım becerilerini nasıl uyguladıkları ve uygulamalara nasıl katılım gösterdikleri konusundaki tartışmalara katkıda bulunmaktadır.","PeriodicalId":122285,"journal":{"name":"Sosyal Politika Çalışmaları Dergisi","volume":"252 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-08-22","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"121242423","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2022-08-22DOI: 10.21560/spcd.vi.1074666
Fahri Özsungur
The aim of this study is to determine the educational role of social work in the social integration of individuals with an autism spectrum disorder, which is a social issue, through a qualitative research method. The study was carried out with twelve educator employees of three special education practice first-grade schools that teach children with autism spectrum disorder and are affiliated with the Ministry of National Education. The theoretical basis of the study is social learning, system, social exchange theories, and cognitive behavioral therapy, problem-solving, and crisis intervention models. According to the results of the study carried out with the interpretive phenomenology method, it was determined that social work had roles in the social integration of children with autism spectrum disorders such as family, education, care, counseling, sustainable innovation, and ethics. The results determined that ethics in social work was easy, equal, and free access to service. Innovation in social work includes new approaches in education and training, new methods, improvement and continuity in service, adaptation to change, and self-renewal. The problems experienced in the educational function of social work were basically determined as the lack of expertise of the educators, the ethical and social problems raised by the implementation of care and education services in schools by a single teacher, the lack of technological infrastructure of the schools, the deficiencies in the activities that need to be carried out for the children to socialize, the deficiencies in the education of families about autism, the problem with female students' personal care being provided by female staff.
{"title":"OTİSTİK ÇOCUKLARIN TOPLUMA ENTEGRASYONUNDA EĞİTİMİN VE SOSYAL ÇALIŞMALARIN ROLÜNE YÖNELİK NİTEL BİR ARAŞTIRMA","authors":"Fahri Özsungur","doi":"10.21560/spcd.vi.1074666","DOIUrl":"https://doi.org/10.21560/spcd.vi.1074666","url":null,"abstract":"The aim of this study is to determine the educational role of social work in the social integration of individuals with an autism spectrum disorder, which is a social issue, through a qualitative research method. The study was carried out with twelve educator employees of three special education practice first-grade schools that teach children with autism spectrum disorder and are affiliated with the Ministry of National Education. The theoretical basis of the study is social learning, system, social exchange theories, and cognitive behavioral therapy, problem-solving, and crisis intervention models. According to the results of the study carried out with the interpretive phenomenology method, it was determined that social work had roles in the social integration of children with autism spectrum disorders such as family, education, care, counseling, sustainable innovation, and ethics. The results determined that ethics in social work was easy, equal, and free access to service. Innovation in social work includes new approaches in education and training, new methods, improvement and continuity in service, adaptation to change, and self-renewal. The problems experienced in the educational function of social work were basically determined as the lack of expertise of the educators, the ethical and social problems raised by the implementation of care and education services in schools by a single teacher, the lack of technological infrastructure of the schools, the deficiencies in the activities that need to be carried out for the children to socialize, the deficiencies in the education of families about autism, the problem with female students' personal care being provided by female staff.","PeriodicalId":122285,"journal":{"name":"Sosyal Politika Çalışmaları Dergisi","volume":"119 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-08-22","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"122479394","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
nges can be the decisive factor in the change of total fertility rate. In this context, many developments such as the increase in the educated population, the increase in female employment rates, urbanization, the increase in the rate of people who have never been married, the increase in the average age at first marriage, the use of contraceptives, abortion practices, and the increasing cost of children are directly or indirectly effective in the decrease in the total fertility rate. Within this framework, the “demographic transition process” has been experienced rapidly in Türkiye and fertility has started to decline rapidly in the last fifty years. The decrease in the fertility rate brings many consequences in terms of demographic and socio-economic. The aim of this research is to discuss the causes and consequences of the change in the total fertility rate in Türkiye and to evaluate the possible risks and opportunities that may arise as a result of declining fertility. In the study, the relevant literature was reviewed. In this context, the general view of fertility in the world is evaluated first. Then, Türkiye's fertility change process is explained. As a result, despite the cultural and demographic transformation, it is foreseen that the negative effects of fertility can be mitigated with the policies and technological opportunities.
{"title":"FERTILITY CHANGE IN TÜRKİYE: RISKS AND OPPORTUNITIES IN TERMS OF SOCIAL POLICY","authors":"Bilal Coşan","doi":"10.21560/spcd.vi.963155","DOIUrl":"https://doi.org/10.21560/spcd.vi.963155","url":null,"abstract":"nges can be the decisive factor in the change of total fertility rate. In this context, many developments such as the increase in the educated population, the increase in female employment rates, urbanization, the increase in the rate of people who have never been married, the increase in the average age at first marriage, the use of contraceptives, abortion practices, and the increasing cost of children are directly or indirectly effective in the decrease in the total fertility rate. Within this framework, the “demographic transition process” has been experienced rapidly in Türkiye and fertility has started to decline rapidly in the last fifty years. The decrease in the fertility rate brings many consequences in terms of demographic and socio-economic. The aim of this research is to discuss the causes and consequences of the change in the total fertility rate in Türkiye and to evaluate the possible risks and opportunities that may arise as a result of declining fertility. In the study, the relevant literature was reviewed. In this context, the general view of fertility in the world is evaluated first. Then, Türkiye's fertility change process is explained. As a result, despite the cultural and demographic transformation, it is foreseen that the negative effects of fertility can be mitigated with the policies and technological opportunities.","PeriodicalId":122285,"journal":{"name":"Sosyal Politika Çalışmaları Dergisi","volume":"48 9","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-08-19","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"120995061","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}