首页 > 最新文献

Mesned İlahiyat Araştırmaları Dergisi最新文献

英文 中文
İslam ve Yorum VIII (Cumhuriyetin 100. Yılında Türkiye’de Din ve Hayat ) 伊斯兰教与阐释 VIII》(共和国 100 年土耳其的宗教与生活)
Pub Date : 2023-12-27 DOI: 10.51605/mesned.1395691
İbrahim Celil Özendi̇
İnönü Üniversitesi İlahiyat Fakültesi tarafından her yıl düzenlenen ve bir gelenek haline gelen İslâm ve Yorum Sempozyum VII.’si “Cumhuriyetin 100. Yılında Din ve Hayat” teması ile 26 Ekim 2023 tarihinde İnönü Üniversitesi Kongre ve Kültür Merkezinde yapıldı. Sempozyum Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş’ın konferansı ve İnönü Üniversite rektörü Prof. Dr. Ahmet Kızılay’ın açılış konuşması ile başladı. Protokol konuşmalarından sonra sempozyum bir panel ile devam etti. Moderatörlüğü İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Kubat tarafından yürütülen panelde Prof. Dr. Yasin Aktay, Prof. Dr. Recep Kaymakcan ve Dr. Nec-det Subaşı panelist olarak birer sunum yaptı. Açılış konuşmalarından ve icra edilen panelden sonra sempozyum cuma günü dört, cumartesi günü dört olmak üzere sekiz oturum şeklinde online olarak devam etti. Her bir oturum A-B-C şeklinde gruplara ayrıldı ve toplamda yirmi dört oturum olarak gerçekleştirilmiş oldu. Sempozyuma yurt içinden ve dışından iştirak eden yüzden fazla bilim insanı tarafından “Din, Hayat ve İnsan”, “Din, Hayat ve Toplum”, “Din, Hayat ve Siyaset”, “Din, Hayat ve Hukuk”, “Din, Hayat ve Eğitim”, “Din, Hayat ve Sanat”, “Din, Hayat ve Güvenlik”, “Din, Hayat ve İnsan Hakları”, “Din, Hayat ve Dini Gruplar”, “Din, Hayat ve Dinî Azınlıklar”, “İslam Coğrafyasında Din ve Hayat”, “Günümüz Dünyasında Din ve Hayat”, “Bireysel ve Toplumsal Hayatta Dinin Geleceği” başlıkları altında bildiriler sunuldu. Sempozyum düzenleme kurulunun verdiği bilgiye göre takdim edilen bu bildiriler bir kitap halinde yayınlanacak ve ilim camiasının istifadesine arz edilecektir.
伊诺努大学神学院每年举办的第七届伊斯兰教与阐释研讨会已成为一项传统,该研讨会于2023年10月26日在伊诺努大学会议与文化中心举行,主题为 "共和国100年的宗教与生活"。研讨会首先由宗教事务局局长阿里-埃尔巴斯博士教授主持会议,伊诺努大学校长艾哈迈德-克兹莱博士教授致开幕词。致辞结束后,研讨会继续进行小组讨论。在神学院院长 Mehmet Kubat 教授博士主持的小组讨论中,Yasin Aktay 教授博士、Recep Kaymakcan 教授博士和 Nec-det Subaşı 博士作为小组成员作了发言。开幕致辞和小组讨论结束后,研讨会继续在线进行,共分八场会议,周五四场,周六四场。每场会议分为 A-B-C 组,共举行了 24 场会议。来自土耳其和国外的百余名科学家在 "宗教、生活与人类"、"宗教、生活与社会"、"宗教、生活与政治"、"宗教、生活与法律"、"宗教、生活与教育"、"宗教、生活与艺术"、"宗教、生活与安全 "等领域组织了此次研讨会、提交的论文题目包括:"宗教、生活与人权"、"宗教、生活与宗教团体"、"宗教、生活与宗教少数群体"、"伊斯兰地理中的宗教与生活"、"当今世界的宗教与生活"、"宗教在个人和社会生活中的未来"。根据研讨会组委会提供的信息,这些论文将结集出版,供科学界参考。
{"title":"İslam ve Yorum VIII (Cumhuriyetin 100. Yılında Türkiye’de Din ve Hayat )","authors":"İbrahim Celil Özendi̇","doi":"10.51605/mesned.1395691","DOIUrl":"https://doi.org/10.51605/mesned.1395691","url":null,"abstract":"İnönü Üniversitesi İlahiyat Fakültesi tarafından her yıl düzenlenen ve bir gelenek haline gelen İslâm ve Yorum Sempozyum VII.’si “Cumhuriyetin 100. Yılında Din ve Hayat” teması ile 26 Ekim 2023 tarihinde İnönü Üniversitesi Kongre ve Kültür Merkezinde yapıldı. Sempozyum Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş’ın konferansı ve İnönü Üniversite rektörü Prof. Dr. Ahmet Kızılay’ın açılış konuşması ile başladı. Protokol konuşmalarından sonra sempozyum bir panel ile devam etti. Moderatörlüğü İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Kubat tarafından yürütülen panelde Prof. Dr. Yasin Aktay, Prof. Dr. Recep Kaymakcan ve Dr. Nec-det Subaşı panelist olarak birer sunum yaptı. Açılış konuşmalarından ve icra edilen panelden sonra sempozyum cuma günü dört, cumartesi günü dört olmak üzere sekiz oturum şeklinde online olarak devam etti. Her bir oturum A-B-C şeklinde gruplara ayrıldı ve toplamda yirmi dört oturum olarak gerçekleştirilmiş oldu. Sempozyuma yurt içinden ve dışından iştirak eden yüzden fazla bilim insanı tarafından “Din, Hayat ve İnsan”, “Din, Hayat ve Toplum”, “Din, Hayat ve Siyaset”, “Din, Hayat ve Hukuk”, “Din, Hayat ve Eğitim”, “Din, Hayat ve Sanat”, “Din, Hayat ve Güvenlik”, “Din, Hayat ve İnsan Hakları”, “Din, Hayat ve Dini Gruplar”, “Din, Hayat ve Dinî Azınlıklar”, “İslam Coğrafyasında Din ve Hayat”, “Günümüz Dünyasında Din ve Hayat”, “Bireysel ve Toplumsal Hayatta Dinin Geleceği” başlıkları altında bildiriler sunuldu. Sempozyum düzenleme kurulunun verdiği bilgiye göre takdim edilen bu bildiriler bir kitap halinde yayınlanacak ve ilim camiasının istifadesine arz edilecektir.","PeriodicalId":139037,"journal":{"name":"Mesned İlahiyat Araştırmaları Dergisi","volume":"182 3","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-12-27","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139152915","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
引用次数: 0
Halîl Mutran'nın el-Mesâ Şiiri 哈利勒-穆特兰的诗歌《al-Mesa
Pub Date : 2023-12-13 DOI: 10.51605/mesned.1380442
Mahmut Çay
Öz: Modern Arap edebiyatının önde gelen isimlerinden Ḫalîl Muṭrân, entelektüel kişiliğinin yanı sıra Arap şiirinde nazım ve muhteva açısından reformist açılımlarla tanınan bir şahsiyettir. Klasik şiir algısını ağır bir dille eleştiren Muṭrân şiire, biçim ve şekil gibi özelliklerin dayatılmasının yanlış olduğunu savunmuş ve kasidede içerik ile konu bütünlüğüne vurgu yapmıştır. Bu düşüncelere sahip oluşunda yapmış olduğu Avrupa seyahatleri ve bunun neticesinde elde ettiği batı birikimi, etkin rol oynamıştır. Özellikle Fransız edebiyatından etkilenen Muṭrân, romantizm akımının Arap dünyasındaki ilk temsilcisi kabul edilmiştir. Batı romantizm akımının öğretilerini benimseyen ve bu ekolün izlerini şiirlerine taşıyan Muṭrân, bu ekolü; yazdığı eser ve çevirilerle, gazete ve dergilerde yayımladığı yazılarla Arap dünyasına taşımıştır. Bu gerçek, şiirlerinde; özellikle aşk ve ıstırabın iç içe harmanlandığı, çilenin ve sevgiliye serzenişin işlendiği ‘‘el-Mesâ’’ adlı ünlü şiirinde belirgin bir şekilde görülmektedir. Bu çalışmada Muṭrân’nın kısa biyografisi ele alınmış ve el-Mesâ adlı ünlü şiiri muhtevâ bakımından değerlendirilmiştir. Ayrıca şiirin belâgat yönleri; özellikle isti’âre ve teşbih tarafı üzerinde durulmuştur. Amacımız farklı açılardan ele alınan el-Mesâ adlı şiirin çevirisini yapıp; üslup boyutunu, bazı kelimelerin ve cümlelerin sanatsal yapısını ortaya koymak ve eserdeki duygu yüklü mânâları ilim çevrelerinin dikkatlerine sunmaktır. Anahtar Kelimeler: Ḫalîl Muṭrân, el-Mesâ, Şiir, Istırap, Özlem, Aşk.
Öz:Ḫalīl Muṭrān 是现代阿拉伯文学的领军人物之一,以其知识分子的个性以及在诗句和内容方面对阿拉伯诗歌的改革性扩展而闻名。穆特朗严厉批评了古典诗歌的观念,认为将形式和形状等特征强加于诗歌是错误的,并强调 qasida 中内容和主题的统一。穆特朗在欧洲的游历以及他在游历中获得的西方知识对这些思想的形成起到了积极作用。穆特兰尤其受到法国文学的影响,被认为是阿拉伯世界浪漫主义运动的第一位代表人物。穆特兰接受了西方浪漫主义运动的教义,并在他的诗歌中留下了这一流派的痕迹,他通过自己的作品和译作以及在报纸和杂志上发表的文章将这一流派带到了阿拉伯世界。这一事实在他的诗作中显而易见,尤其是在他的名诗《al-Mesā》中,爱情与苦难交织在一起,苦难和对爱人的责难交织在一起。本研究讨论了穆特朗的简短传记,并从内容方面评价了他的名诗《al-Mesā'》。此外,还强调了这首诗的修辞方面,尤其是它的isti'āra和隐喻方面。我们的目的是翻译《al-Masā'》这首诗,并从不同角度对其进行讨论,揭示诗歌的文体维度、某些词句的艺术结构,并将作品中饱含情感的含义呈现给学术界。关键字ḪalīlMuṭrān、al-Mesā、诗歌、苦难、渴望、爱。
{"title":"Halîl Mutran'nın el-Mesâ Şiiri","authors":"Mahmut Çay","doi":"10.51605/mesned.1380442","DOIUrl":"https://doi.org/10.51605/mesned.1380442","url":null,"abstract":"Öz: Modern Arap edebiyatının önde gelen isimlerinden Ḫalîl Muṭrân, entelektüel kişiliğinin yanı sıra Arap şiirinde nazım ve muhteva açısından reformist açılımlarla tanınan bir şahsiyettir. Klasik şiir algısını ağır bir dille eleştiren Muṭrân şiire, biçim ve şekil gibi özelliklerin dayatılmasının yanlış olduğunu savunmuş ve kasidede içerik ile konu bütünlüğüne vurgu yapmıştır. Bu düşüncelere sahip oluşunda yapmış olduğu Avrupa seyahatleri ve bunun neticesinde elde ettiği batı birikimi, etkin rol oynamıştır. Özellikle Fransız edebiyatından etkilenen Muṭrân, romantizm akımının Arap dünyasındaki ilk temsilcisi kabul edilmiştir. Batı romantizm akımının öğretilerini benimseyen ve bu ekolün izlerini şiirlerine taşıyan Muṭrân, bu ekolü; yazdığı eser ve çevirilerle, gazete ve dergilerde yayımladığı yazılarla Arap dünyasına taşımıştır. Bu gerçek, şiirlerinde; özellikle aşk ve ıstırabın iç içe harmanlandığı, çilenin ve sevgiliye serzenişin işlendiği ‘‘el-Mesâ’’ adlı ünlü şiirinde belirgin bir şekilde görülmektedir. Bu çalışmada Muṭrân’nın kısa biyografisi ele alınmış ve el-Mesâ adlı ünlü şiiri muhtevâ bakımından değerlendirilmiştir. Ayrıca şiirin belâgat yönleri; özellikle isti’âre ve teşbih tarafı üzerinde durulmuştur. Amacımız farklı açılardan ele alınan el-Mesâ adlı şiirin çevirisini yapıp; üslup boyutunu, bazı kelimelerin ve cümlelerin sanatsal yapısını ortaya koymak ve eserdeki duygu yüklü mânâları ilim çevrelerinin dikkatlerine sunmaktır. \u0000Anahtar Kelimeler: Ḫalîl Muṭrân, el-Mesâ, Şiir, Istırap, Özlem, Aşk.","PeriodicalId":139037,"journal":{"name":"Mesned İlahiyat Araştırmaları Dergisi","volume":"19 8","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-12-13","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139004654","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
引用次数: 0
Celâleddîn Devânî’nin Ahlak Düşüncesinde Çocuk Eğitimi 贾拉拉丁-德瓦尼道德思想中的儿童教育
Pub Date : 2023-11-14 DOI: 10.51605/mesned.1367941
Veysi Abdulazi̇z
CELÂLEDDÎN DEVÂNÎ’NİN AHLAK DÜŞÜNCESİNDE ÇOCUK EĞİTİMİ Öz: İslam ahlak felsefesinde ev idaresi başlığı altında ele alınan çocuk eğitimi, çocuğun dünyaya gelmesinin hemen ardından başlamaktadır. Bu şekildeki bir uygulamanın kişinin gelecek yaşantısını etkileyebilecek bir özellikte olduğu iddia edilmektedir. Boş bir levha gibi olan çocuğun beyni, erken yaşlarda aldığı eğitim sayesinde şekillenmekte ve öğrendiği bilgiler kalıcı olmaktadır. İlk olarak aile ocağındaki eğitimin, anne baba ve çocuk bakıcısı tarafından verildiği görülmektedir. Belirli bir yaştan sonra okula gönderilen çocuğun, öğretmeninin de iyi olması gerekmektedir. Zira çocuğun gelecek hayatını şekillendiren unsurlardan birisi de öğretmendir. Öğretmenin ahlaklı ve alanında uzman birisi olması, çocuğun sadece aklına değil ruhuna da hitap etmesi gerekir. Çocuklara erken yaşlarda verilen eğitim günün şartlarına uygun olmalıdır. Ayrıca kabiliyetlerine göre yönlendirilme yapılmalıdır. Çocuğun doğası ve yönelimleri sanat ve meslek öğrenmeye daha uygunsa bu alana doğru yönlendirilmelidir. Çünkü herkesin farklı yetenekleri vardır. Çocuğun kabiliyeti tespit edildiğinde ve bu yönelim doğrultusunda eğitim verildiğinde hayatta başarılı olabilme şansı artar. Bir insan, hassaten bir çocuk, sevdiği ve istediği bir alanda yaptığı işi severek ve isteyerek yapıyorsa ortaya bir başarının çıktığı görülmektedir. Sevilmeyen ya da kabiliyet isteyen bir işte, yapma becerisi ve iştiyakı yoksa kişi, zamanını ve ömrünü o iş ile boşa geçirmiş olur ve herhangi bir başarı da ortaya çıkmaz. Filozofun, çocuğun âdâb-ı muâşeret kurallarına riayet edilerek büyütülmesini tavsiye ettiği de görülmektedir. Âdâb-ı muâşeret kurallarının başında da edep ve hayâ gelmektedir. Çocuğun yemek yeme adabından giyinme kuşanma adabına kadar filozofların incelediği konulara Devvânî’nin de değindiği, çocuğu kanaate alıştırmanın, israf ve savurganlığın önüne geçtiği gibi mevzuları ele aldığı görülmektedir. Bunun yanı sıra çocuğun günlük hayatta yeme içme ve giyinme konusunda lezzet peşinde olmasının önünü almak için gerekli eğitimlerin verilmesi gerekir. İslam dininde mevcut olan erken yaşlarda namaz kılmayı emretmenin Devvânî’nin de uygulamak için tavsiye ettiği görülmektedir. Ayrıca çocuk için isim koymanın da önemli olduğu, konulan ismin yanlış anlamlara gelme ihtimaline karşı ailenin dikkatli olması gerektiği filozofun tavsiyeleri arasındadır. Çocuğa örnek olmak ve onu iyiliğe teşvik etmek ebeveynin ve öğretmenlerin görevleri arasında sayılmaktadır. Bunun yolu da ebeveynin çocuğun yanında iyilik ve iyileri övmesi, hayra teşvik etmesi, kötülük ve kötüleri yermesi, şer işlerden nefret etmesini sağlamak şeklinde olmalıdır. Bu anlamda, çocuğun erdemli davranışları övülmeli, kötü davranışlar sergilediğinde yerilmelidir. Ancak çocuk istemeden kötü bir davranış sergilediğinde ise bir başkasının yanında rencide edilmemelidir. Ebeveyn veya öğretmen bu şekilde müspet davrandığında çocuğun menfi tutumlarının olumlu yönde değişme ihtimali yükse
凯拉莱丁-德瓦尼的道德思想中的儿童教育 摘要:在伊斯兰道德哲学中,儿童教育以家庭管理为名,在儿童出生后立即开始。据称,这种做法具有影响人未来生活的特点。孩子的大脑就像一张白纸,从小接受的教育会塑造他的大脑,他学到的信息是永久性的。首先,我们可以看到,家庭炉灶中的教育是由父母和照看孩子的人给予的。到了一定年龄后,送到学校的孩子还必须有一个好老师。因为老师是影响孩子未来生活的要素之一。老师应该是一位道德高尚的专家,不仅要吸引孩子的思想,还要吸引孩子的灵魂。对儿童的早期教育应与当时的条件相适应。还应因材施教。如果孩子的天性和取向更适合学习艺术和专业,就应该引导他们向这方面发展。因为每个人的天赋不同。当孩子的能力被识别出来,并按照这个方向进行教育时,人生成功的机会就会增加。如果一个人,尤其是一个孩子,心甘情愿地在他/她喜欢和想做的领域做他/她所做的事情,那么就会看到一个成功者的出现。如果对不喜欢或不需要天赋的工作没有技能和热情,那么这个人就会在这份工作上浪费时间和生命,也就不会出现成功。我们还可以看到,哲学家建议孩子在成长过程中应遵守良好的礼仪规则。礼仪中最重要的一条就是礼貌和谦逊。可以看到,al-Dawwānī 还涉及了哲学家所研究的问题,从孩子的饮食礼仪到穿衣打扮的礼仪,并解决了让孩子习惯于信念、防止浪费和奢侈等问题。除此之外,还要对孩子进行必要的教育,防止孩子在日常生活中追求吃喝穿戴的风味。可以看出,道瓦尼还建议从小就遵守伊斯兰教中的祈祷诫命。此外,这位哲学家还建议,给孩子起名也很重要,家人应小心谨慎,以防名字可能有错误的含义。为孩子树立榜样并鼓励他/她行善是父母和老师的职责之一。具体做法是父母当着孩子的面表扬好人好事,鼓励他(她)行善,谴责恶人恶事,让他(她)憎恨恶人恶事。从这个意义上说,孩子的美德行为应该受到表扬,不良行为应该受到斥责。但是,当孩子无意中表现出不好的行为时,不应该当着别人的面冒犯他/她。如果家长或老师有这种积极的行为,孩子的消极态度就有可能发生积极的变化。当孩子的行为可能导致错误和恶习,可能对自己或周围的人造成危险时,应避免过度的惩罚或谴责。应该考虑到,如果不注意这一点,惩罚可能会成为孩子的一种习惯。根据儿童的性别对其进行教育也很重要。因为女孩和男孩的教育方式可能会有所不同,而男孩和女孩的教育方式是不同的。根据儿童所处的地理条件来喂养和打扮儿童也被认为是教育的一部分。此外,教他们做体育运动以增强体质也不容忽视。除了这些训练之外,还有必要通过模范行为教导孩子,在任何科目上夸耀家庭的财富或祖先的名声都是不对的。
{"title":"Celâleddîn Devânî’nin Ahlak Düşüncesinde Çocuk Eğitimi","authors":"Veysi Abdulazi̇z","doi":"10.51605/mesned.1367941","DOIUrl":"https://doi.org/10.51605/mesned.1367941","url":null,"abstract":"CELÂLEDDÎN DEVÂNÎ’NİN AHLAK DÜŞÜNCESİNDE ÇOCUK EĞİTİMİ Öz: İslam ahlak felsefesinde ev idaresi başlığı altında ele alınan çocuk eğitimi, çocuğun dünyaya gelmesinin hemen ardından başlamaktadır. Bu şekildeki bir uygulamanın kişinin gelecek yaşantısını etkileyebilecek bir özellikte olduğu iddia edilmektedir. Boş bir levha gibi olan çocuğun beyni, erken yaşlarda aldığı eğitim sayesinde şekillenmekte ve öğrendiği bilgiler kalıcı olmaktadır. İlk olarak aile ocağındaki eğitimin, anne baba ve çocuk bakıcısı tarafından verildiği görülmektedir. Belirli bir yaştan sonra okula gönderilen çocuğun, öğretmeninin de iyi olması gerekmektedir. Zira çocuğun gelecek hayatını şekillendiren unsurlardan birisi de öğretmendir. Öğretmenin ahlaklı ve alanında uzman birisi olması, çocuğun sadece aklına değil ruhuna da hitap etmesi gerekir. Çocuklara erken yaşlarda verilen eğitim günün şartlarına uygun olmalıdır. Ayrıca kabiliyetlerine göre yönlendirilme yapılmalıdır. Çocuğun doğası ve yönelimleri sanat ve meslek öğrenmeye daha uygunsa bu alana doğru yönlendirilmelidir. Çünkü herkesin farklı yetenekleri vardır. Çocuğun kabiliyeti tespit edildiğinde ve bu yönelim doğrultusunda eğitim verildiğinde hayatta başarılı olabilme şansı artar. Bir insan, hassaten bir çocuk, sevdiği ve istediği bir alanda yaptığı işi severek ve isteyerek yapıyorsa ortaya bir başarının çıktığı görülmektedir. Sevilmeyen ya da kabiliyet isteyen bir işte, yapma becerisi ve iştiyakı yoksa kişi, zamanını ve ömrünü o iş ile boşa geçirmiş olur ve herhangi bir başarı da ortaya çıkmaz. Filozofun, çocuğun âdâb-ı muâşeret kurallarına riayet edilerek büyütülmesini tavsiye ettiği de görülmektedir. Âdâb-ı muâşeret kurallarının başında da edep ve hayâ gelmektedir. Çocuğun yemek yeme adabından giyinme kuşanma adabına kadar filozofların incelediği konulara Devvânî’nin de değindiği, çocuğu kanaate alıştırmanın, israf ve savurganlığın önüne geçtiği gibi mevzuları ele aldığı görülmektedir. Bunun yanı sıra çocuğun günlük hayatta yeme içme ve giyinme konusunda lezzet peşinde olmasının önünü almak için gerekli eğitimlerin verilmesi gerekir. İslam dininde mevcut olan erken yaşlarda namaz kılmayı emretmenin Devvânî’nin de uygulamak için tavsiye ettiği görülmektedir. Ayrıca çocuk için isim koymanın da önemli olduğu, konulan ismin yanlış anlamlara gelme ihtimaline karşı ailenin dikkatli olması gerektiği filozofun tavsiyeleri arasındadır. Çocuğa örnek olmak ve onu iyiliğe teşvik etmek ebeveynin ve öğretmenlerin görevleri arasında sayılmaktadır. Bunun yolu da ebeveynin çocuğun yanında iyilik ve iyileri övmesi, hayra teşvik etmesi, kötülük ve kötüleri yermesi, şer işlerden nefret etmesini sağlamak şeklinde olmalıdır. Bu anlamda, çocuğun erdemli davranışları övülmeli, kötü davranışlar sergilediğinde yerilmelidir. Ancak çocuk istemeden kötü bir davranış sergilediğinde ise bir başkasının yanında rencide edilmemelidir. Ebeveyn veya öğretmen bu şekilde müspet davrandığında çocuğun menfi tutumlarının olumlu yönde değişme ihtimali yükse","PeriodicalId":139037,"journal":{"name":"Mesned İlahiyat Araştırmaları Dergisi","volume":"46 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-11-14","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139277858","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
引用次数: 0
İmam Dârimî’nin Sünen’inde Ahlâkî Yön
Pub Date : 2023-06-30 DOI: 10.51605/mesned.1265621
Asmaa AL BOGHA
يركز البحث على إبراز الجانب الأخلاقي عند الإمام الدارمي في سننه، حيث نظر المحدثون إلى الحديث على أنه المعيار الديني الذي يضبط السلوك الإنساني، فمن خلال الاقتداء برسول الله صلى الله عليه وسلم يبقى المسلم في حال من الوعي الداخلي والضبط السلوكي، وهو ما يؤدي إلى التخلص من العادات السيئة المعرقلة للتقدم الأخلاقي الإنساني، إذ إن المحدث عندما يبوب أبوابه، ويخلل أحكامه كتابه، وينتقي أحاديثه، يرسم تصوراً إسلامياً للحياة التي على المسلم أن يعيشها. وقد برزت شخصية الإمام الدارمي الأخلاقية في المعاني والرسائل الخفية التي بثها من خلال الآثار المرفوعة والموقوفة في مقدمته، مؤسساً بذلك منظومته الأخلاقية (فِكرُهُ)، والتي قسمتها بعد تحليل موضوعاتها إلى محاور متنوعة. المحور الأول ارتبط بالدوافع النفسية التي تثبت الدعائم الإيمانية لتقبل التشريعات، كالتنفير من العودة إلى أخلاق الجاهلية، وذِكر صفات وأخلاق النبي عليه الصلاة والسلام، لزرع محبته في قلوبنا من جانب، ومن جانب آخر إبراز القدوة الحسنة في حياتنا. والمحور الثاني تكلم عن منشأ الأخلاق الإسلامية والموجه الصحيح لها والذي يتجلى بالمصادر الثابتة في القرآن والسنة. والمحور الثالث أكّد على أهمية العلم الذي يحوط الأخلاق، وبيّن أهمية اتباع العلماء والسير في طريقهم. والرابع تكلم عن النوايا والوجه الداخلي للأخلاق، ووجوب اقتران العلم بالعمل. والخامس حذر فيه من المخالفات الأخلاقية كاتباع الهوى ومخالفة الرسول صلى الله عليه وسلم، ودعا إلى اجتناب البدع. والسادس تحدث عن أخلاقيات أهل العلم. وقد خلص البحث إلى أنه لا يكفي مجرد معرفة القيم الأخلاقية لاكتسابها وترسيخها في النفس، إذ لا بد من محرك عاطفي يدفع باتجاه تلك الإرادة، فحين يأخذ الإنسان على عاتقه واجبات أخلاقية يقحمها في حياته مع الزمن تصبح تلك الأخلاق تدريجياً ميسورة الأداء كالعادات. وإن إغفال الإعداد الروحي الذي يهذب الوجدان ويثير الأشواق إلى الله، ينتج عنه فصل المجتمع الإسلامي عن الشريعة، ويتسبب في إيجاد هوة عميقة تجعل واقع الإنسان منعزلاً عما يلقى إليه من أحكام، فيصبح الناس في طرف، والأحكام في طرف آخر. فمن الخطأ تقرير أحكام إلهية مصدرها الكتاب والسنة دون توجيه المشاعر إلى الله والرسول، لذا عني الدارمي بربط القيم الأخلاقية مع الأحكام بناء على الأحاديث والآثار التي بين يديه. وإن الاعتماد على أسلوب التخويف والترهيب من عذاب الآخرة، أو مجرد تقديم المعلومات عن مزايا الإسلام لا يكفي لتحقيق النتائج المرجوة في توجيهها إلى المثل العليا والقيم الخُلقية. وإن من كمال شريعتنا وجود القدوة المتمثلة بشخص سيدنا محمد صلى الله عليه وسلم، ووجود هذه القدوة يجسد لنا القناعة بأن ما من خُلق دعا إليه الإسلام إلا وهو ممكن التطبيق. وإن أحكام الشريعة إذا افتقرت إلى الأساس الخلقي أصبحت هيكلاً فارغاً من المضمون. وإن علم الأخلاق الإسلامية علم ديني يعتمد على مصادره الثابتة في القرآن والسنة وليس ثمة مجال للتغيير في أحكام الشريعة الإسلامية في مجال الأخلاق. وما قد يحصل من انفلات أخلاقي سببه البعد عن اتباع السنة. وإن العلم يشكل أساساً هاماً من الأسس الأخلاقية وقد أمر الله به قبل القول والعمل. كما أن السلوك الأخلاقي في الإسلام يتصل بالمشاعر الباطنية، لأن العبرة في أي عمل هي النية والباعث عليه. والأخلاق في الإسلام عمل وسلوك وليست مجرد أفكار ونظريات، فليس الغرض الحقيقي هو العلم نظرياً بالقواعد بل تطبيقها. والهوى آفة تعتري المسلم فتصده عن الحق، وتدعوه للشر وتبعده عن الخير، وبالتالي البعد عن الأخلاق والخصال الحميدة.
本文的重点是强调达尔米伊玛目的道德方面,对话者将现代视为约束人类行为的宗教标准,并以先知先知的榜样为榜样,让穆斯林人在内心意识和行为上保持克制,从而消除阻碍人类道德进步的坏习惯,因为当他打开门,他的条款渗透到他的书中,选择他的对话者,他描绘了穆斯林人必须生活的伊斯兰生活。达尔富尔的道德观在其意义上是显赫的,并通过其前端的浮雕效应传播,从而建立了他的道德制度(他的思想),在分析其主题后将其分成不同的部分。第一个主题是心理上的动机,这些动机证明了人们接受法律的信仰基础,例如不愿重回愚昧的道德观,以及先知的虔诚与和平,目的一方面是在我们心中灌输他的爱,另一方面是在我们的生活中树立良好的榜样。第二个轴心谈到伊斯兰道德的起源和正确方向,它反映在《可兰经》和《先知言》中。第三个重点强调了道德科学的重要性,并指出了遵循和遵循科学的重要性。第四,他谈到了道德的意图和内在面目,并且科学必须与行动结合起来。第五人在信中警告不要对淫荡者和信使的不道德行为提出警告,并呼吁避免采取。第六第六谈到了科学家的道德。研究得出的结论是,仅仅了解道德价值是不够的,必须有一种激情的动力来推动这一意愿,因为当一个人承担起道德义务,随着时间的推移,这些道德就会像习惯一样慢慢地发挥作用。如果缺乏对神的培养,就会使伊斯兰社会与伊斯兰教分离,造成一种深刻的鸿沟,使人的现实与他们所受的规定脱节,使人处于另一方,另一方。在不去神和先知的感情的情况下,确定来自作者和逊尼派的神论是错误的,因此,我的意思是,道德价值与他手中的对话和著作的判断联系起来。依靠来自来世的恐吓和恐吓,或者仅仅提供关于伊斯兰教的好处的信息,都不足以产生理想理想和价值。我们的律法的一个补充是,我们的穆罕默德穆罕默德的榜样,我们相信,只有伊斯兰教所倡导的创造才有可能实现。伊斯兰教法如果缺乏道德基础,就成为一个空洞的结构。伊斯兰伦理学是一种宗教科学,其根植于《可兰经》和《先知言学》,在道德领域,伊斯兰教法的规定不容改变。如果不遵循年份,就会出现道德上的混乱。科学是一个重要的道德基础,在发表意见和采取行动之前,是由上帝命令的。伊斯兰教的道德行为也与潜意识有关,因为任何行动的关键都是意图和动机。伊斯兰教中的道德是一种行为和行为,而不仅仅是思想和理论,其真正目的不是理论科学,而是规则的应用。穆斯林人的错觉使他们脱离正义,将他们妖魔化,使他们远离善,从而背离道德和良好品质。科学家必须对科学所提倡的道德和商业进行补救,因为科学家有权使人们拥有美丽的道德,并抛弃一切邪恶的。
{"title":"İmam Dârimî’nin Sünen’inde Ahlâkî Yön","authors":"Asmaa AL BOGHA","doi":"10.51605/mesned.1265621","DOIUrl":"https://doi.org/10.51605/mesned.1265621","url":null,"abstract":"يركز البحث على إبراز الجانب الأخلاقي عند الإمام الدارمي في سننه، حيث نظر المحدثون إلى الحديث على أنه المعيار الديني الذي يضبط السلوك الإنساني، فمن خلال الاقتداء برسول الله صلى الله عليه وسلم يبقى المسلم في حال من الوعي الداخلي والضبط السلوكي، وهو ما يؤدي إلى التخلص من العادات السيئة المعرقلة للتقدم الأخلاقي الإنساني، إذ إن المحدث عندما يبوب أبوابه، ويخلل أحكامه كتابه، وينتقي أحاديثه، يرسم تصوراً إسلامياً للحياة التي على المسلم أن يعيشها. وقد برزت شخصية الإمام الدارمي الأخلاقية في المعاني والرسائل الخفية التي بثها من خلال الآثار المرفوعة والموقوفة في مقدمته، مؤسساً بذلك منظومته الأخلاقية (فِكرُهُ)، والتي قسمتها بعد تحليل موضوعاتها إلى محاور متنوعة. المحور الأول ارتبط بالدوافع النفسية التي تثبت الدعائم الإيمانية لتقبل التشريعات، كالتنفير من العودة إلى أخلاق الجاهلية، وذِكر صفات وأخلاق النبي عليه الصلاة والسلام، لزرع محبته في قلوبنا من جانب، ومن جانب آخر إبراز القدوة الحسنة في حياتنا. والمحور الثاني تكلم عن منشأ الأخلاق الإسلامية والموجه الصحيح لها والذي يتجلى بالمصادر الثابتة في القرآن والسنة. والمحور الثالث أكّد على أهمية العلم الذي يحوط الأخلاق، وبيّن أهمية اتباع العلماء والسير في طريقهم. والرابع تكلم عن النوايا والوجه الداخلي للأخلاق، ووجوب اقتران العلم بالعمل. والخامس حذر فيه من المخالفات الأخلاقية كاتباع الهوى ومخالفة الرسول صلى الله عليه وسلم، ودعا إلى اجتناب البدع. والسادس تحدث عن أخلاقيات أهل العلم. وقد خلص البحث إلى أنه لا يكفي مجرد معرفة القيم الأخلاقية لاكتسابها وترسيخها في النفس، إذ لا بد من محرك عاطفي يدفع باتجاه تلك الإرادة، فحين يأخذ الإنسان على عاتقه واجبات أخلاقية يقحمها في حياته مع الزمن تصبح تلك الأخلاق تدريجياً ميسورة الأداء كالعادات. وإن إغفال الإعداد الروحي الذي يهذب الوجدان ويثير الأشواق إلى الله، ينتج عنه فصل المجتمع الإسلامي عن الشريعة، ويتسبب في إيجاد هوة عميقة تجعل واقع الإنسان منعزلاً عما يلقى إليه من أحكام، فيصبح الناس في طرف، والأحكام في طرف آخر. فمن الخطأ تقرير أحكام إلهية مصدرها الكتاب والسنة دون توجيه المشاعر إلى الله والرسول، لذا عني الدارمي بربط القيم الأخلاقية مع الأحكام بناء على الأحاديث والآثار التي بين يديه. وإن الاعتماد على أسلوب التخويف والترهيب من عذاب الآخرة، أو مجرد تقديم المعلومات عن مزايا الإسلام لا يكفي لتحقيق النتائج المرجوة في توجيهها إلى المثل العليا والقيم الخُلقية. وإن من كمال شريعتنا وجود القدوة المتمثلة بشخص سيدنا محمد صلى الله عليه وسلم، ووجود هذه القدوة يجسد لنا القناعة بأن ما من خُلق دعا إليه الإسلام إلا وهو ممكن التطبيق. وإن أحكام الشريعة إذا افتقرت إلى الأساس الخلقي أصبحت هيكلاً فارغاً من المضمون. وإن علم الأخلاق الإسلامية علم ديني يعتمد على مصادره الثابتة في القرآن والسنة وليس ثمة مجال للتغيير في أحكام الشريعة الإسلامية في مجال الأخلاق. وما قد يحصل من انفلات أخلاقي سببه البعد عن اتباع السنة. وإن العلم يشكل أساساً هاماً من الأسس الأخلاقية وقد أمر الله به قبل القول والعمل. كما أن السلوك الأخلاقي في الإسلام يتصل بالمشاعر الباطنية، لأن العبرة في أي عمل هي النية والباعث عليه. والأخلاق في الإسلام عمل وسلوك وليست مجرد أفكار ونظريات، فليس الغرض الحقيقي هو العلم نظرياً بالقواعد بل تطبيقها. والهوى آفة تعتري المسلم فتصده عن الحق، وتدعوه للشر وتبعده عن الخير، وبالتالي البعد عن الأخلاق والخصال الحميدة.","PeriodicalId":139037,"journal":{"name":"Mesned İlahiyat Araştırmaları Dergisi","volume":"13 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-06-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"130774111","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
引用次数: 0
REFERENCES TO AL-QUSHAYRI IN ET-TEYSÎR Fİ’T-TEFSÎR BY UMAR AL-NASAFI umar al-nasafi在et-teysÎr fİ ' t-tefsÎr中提到了al-qushayri
Pub Date : 2023-06-30 DOI: 10.51605/mesned.1285887
Ahmet Nai̇r
Nüzûlünden itibaren Kur’ân-ı Kerim tefsirinde her disiplinin ağırlık verdiği bir boyut vardır. Fakihler, Kelâm bilginleri ve İslâm filozofları Kur’ân’ı entelektüel bir yaklaşımla tefsir ederken, Tasavvuf ehlinin temsilcileri ise Kur’ân’ı sezgisel ve duygusal bir yaklaşımla tefsir etmeyi tercih etmişlerdir. Mutasavvıflara göre, Kur’ân ayetlerinin herkes tarafından anlaşılan anlamları olduğu gibi yalnızca nefsini terbiye edip ruhunu arındıranlara açılan sırları da vardır. Kur’ân ayetlerinin zahir anlamlarının dışında ikincil anlam olarak ortaya konulan bu yorumlara işârî tefsir denilir. Bu karakterde tefsir yazanlardan biri de hocası Sülemî (ö. 412/1021)’nin izinden giden Kuşeyrî (ö. 465/1072)’dir. Letâifu’l-işârât adlı tefsiri yazan Kuşeyrî’nin amacı, tasavvuf erbabının şeriatın zahirine aykırı görünen sûfî yorumlarını ehl-i sünnet çerçevesi içine oturtmaktır. Bu yorumların büyük çoğunluğunun şeriatın zahirine aykırılık içermemesi, onun tefsirini ayrıcalıklı kılmış ve emsallerine göre daha çok hüsnü kabul görüp yaygınlaşmasını sağlamıştır. Tasavvufî tefsir yazanların amacı, kâinatta Allah’tan başka her şey bir gölge olduğu için, kendilerini onlardan arındırmak ve hakîki varlık olan Allah’ta yok olmaktır. Bu hedefe ulaşabilmek için kendi nefsi de dahil aile, çoluk-çocuk her şeyden vazgeçmek gerekir. Kuşeyrî, başlattığı bu metotla kendisinden sonra aynı yolu izleyen kimi alimlere de örnek olmuştur. Karahanlılar döneminin müfessir, fakih, muhaddislerinden olan Ömer en-Nesefî de rivayet ve dirayet metotlarını birleştirerek et-Teysîr fi’t-tefsîr adlı eserini kaleme almıştır. Nesefî, tefsirini Mukatil, Ferrâ, Taberî, Zeccâc ve Sâlebî gibi müfessirlerden yaptığı alıntılarla zenginleştir-miştir. Kelâmî meselelerde Hanefî çizgiyi takip eden Mâtüridî’den, tasavvufî konularda ise Kuşeyrî’den işârî nakillerde bulunmuştur. Bu nakillerin Allah’ın fiilleri, kulları üzerindeki tasarrufları, Kur’ân’da insanların ve mü’minlerin özellikleri, iman, ihsan, ihlas ve istikâmetle ilgili ayetlerde yoğunlaştığı görülmektedir. Ayrıca ibadet ve ahkâma dair buyruklar, kıssalar, Hz. Muhammed’e (a.s.) yönelik ayetler, övülen ve yerilen davranışlar aktarılan diğer konular arasındadır. Nesefî, Kuşeyrî’den aktardığı yorumlara çoğunlukla kendi düşüncelerini eklememiştir. Hanefî-Mâtüridî itikadı çerçevesinde ve tasavvufun hoşgörüsüyle bulunduğu coğrafyada yeni yayılmaya başlayan İslâm dinini yöre halkına sevdirmek için tefsirinde bu işârî, sûfî ve zühde dayalı yorumları nakletmiş olmalıdır. Bu çalışmada Letâifu’l-işârât ve et-Teysîr fi’t-tefsîr’den genel hatlarıyla bahsedilmiş, Allah Teâlâ’nın fiilleri, insanlardan yapmasını istediği emirler ve tasavvuf erbabının üzerinde daha fazla durduğu iman, İslâm, ihlas, ihsan ve istikâmet ile ilgili âyetlerden örnekler seçilerek iki eserdeki işâri tefsir yaklaşımı incelenmiştir. Ayrıca peygamberler başta olmak üzere Kur’ân’da insanlara örnek olarak anlatılan kıssalar ve bazı mukatta harflerinin İşârî tefsirine dair Nesefî’nin Kuşeyrî’den akta
{"title":"REFERENCES TO AL-QUSHAYRI IN ET-TEYSÎR Fİ’T-TEFSÎR BY UMAR AL-NASAFI","authors":"Ahmet Nai̇r","doi":"10.51605/mesned.1285887","DOIUrl":"https://doi.org/10.51605/mesned.1285887","url":null,"abstract":"Nüzûlünden itibaren Kur’ân-ı Kerim tefsirinde her disiplinin ağırlık verdiği bir boyut vardır. Fakihler, Kelâm bilginleri ve İslâm filozofları Kur’ân’ı entelektüel bir yaklaşımla tefsir ederken, Tasavvuf ehlinin temsilcileri ise Kur’ân’ı sezgisel ve duygusal bir yaklaşımla tefsir etmeyi tercih etmişlerdir. Mutasavvıflara göre, Kur’ân ayetlerinin herkes tarafından anlaşılan anlamları olduğu gibi yalnızca nefsini terbiye edip ruhunu arındıranlara açılan sırları da vardır. Kur’ân ayetlerinin zahir anlamlarının dışında ikincil anlam olarak ortaya konulan bu yorumlara işârî tefsir denilir. Bu karakterde tefsir yazanlardan biri de hocası Sülemî (ö. 412/1021)’nin izinden giden Kuşeyrî (ö. 465/1072)’dir. Letâifu’l-işârât adlı tefsiri yazan Kuşeyrî’nin amacı, tasavvuf erbabının şeriatın zahirine aykırı görünen sûfî yorumlarını ehl-i sünnet çerçevesi içine oturtmaktır. Bu yorumların büyük çoğunluğunun şeriatın zahirine aykırılık içermemesi, onun tefsirini ayrıcalıklı kılmış ve emsallerine göre daha çok hüsnü kabul görüp yaygınlaşmasını sağlamıştır. Tasavvufî tefsir yazanların amacı, kâinatta Allah’tan başka her şey bir gölge olduğu için, kendilerini onlardan arındırmak ve hakîki varlık olan Allah’ta yok olmaktır. Bu hedefe ulaşabilmek için kendi nefsi de dahil aile, çoluk-çocuk her şeyden vazgeçmek gerekir. Kuşeyrî, başlattığı bu metotla kendisinden sonra aynı yolu izleyen kimi alimlere de örnek olmuştur. Karahanlılar döneminin müfessir, fakih, muhaddislerinden olan Ömer en-Nesefî de rivayet ve dirayet metotlarını birleştirerek et-Teysîr fi’t-tefsîr adlı eserini kaleme almıştır. Nesefî, tefsirini Mukatil, Ferrâ, Taberî, Zeccâc ve Sâlebî gibi müfessirlerden yaptığı alıntılarla zenginleştir-miştir. Kelâmî meselelerde Hanefî çizgiyi takip eden Mâtüridî’den, tasavvufî konularda ise Kuşeyrî’den işârî nakillerde bulunmuştur. Bu nakillerin Allah’ın fiilleri, kulları üzerindeki tasarrufları, Kur’ân’da insanların ve mü’minlerin özellikleri, iman, ihsan, ihlas ve istikâmetle ilgili ayetlerde yoğunlaştığı görülmektedir. Ayrıca ibadet ve ahkâma dair buyruklar, kıssalar, Hz. Muhammed’e (a.s.) yönelik ayetler, övülen ve yerilen davranışlar aktarılan diğer konular arasındadır. Nesefî, Kuşeyrî’den aktardığı yorumlara çoğunlukla kendi düşüncelerini eklememiştir. Hanefî-Mâtüridî itikadı çerçevesinde ve tasavvufun hoşgörüsüyle bulunduğu coğrafyada yeni yayılmaya başlayan İslâm dinini yöre halkına sevdirmek için tefsirinde bu işârî, sûfî ve zühde dayalı yorumları nakletmiş olmalıdır. Bu çalışmada Letâifu’l-işârât ve et-Teysîr fi’t-tefsîr’den genel hatlarıyla bahsedilmiş, Allah Teâlâ’nın fiilleri, insanlardan yapmasını istediği emirler ve tasavvuf erbabının üzerinde daha fazla durduğu iman, İslâm, ihlas, ihsan ve istikâmet ile ilgili âyetlerden örnekler seçilerek iki eserdeki işâri tefsir yaklaşımı incelenmiştir. Ayrıca peygamberler başta olmak üzere Kur’ân’da insanlara örnek olarak anlatılan kıssalar ve bazı mukatta harflerinin İşârî tefsirine dair Nesefî’nin Kuşeyrî’den akta","PeriodicalId":139037,"journal":{"name":"Mesned İlahiyat Araştırmaları Dergisi","volume":"79 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-06-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"125102222","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
引用次数: 0
İbnü’l-‘Arabî’nin Vahdet-i Vücutçuluğuna Eleştirel Bir Yaklaşım
Pub Date : 2023-06-30 DOI: 10.51605/mesned.1265638
H. Gümüşoğlu
İslâm düşünce tarihinde “varlık” meselesine dair ortaya atılan görüşlerden birisi vahdet-i vücûd anlayışı olup bu hususta İbnü’l-Arabî’ye büyük önem atfedilmiştir. İbnü’l-Arabî’nin vahdet-i vücûda dair ifadelerinin manevî sarhoşluk halinde söylendiği kabul edilerek söz konusu ifadelere İslâm’ın esasları istikametinde tevil getirilmekle birlikte bazen onu tekfire kadar varan eleştiriler de yapılmıştır. Bu makalede ise; “İbnü’l-Arabî’nin seyr ü sülûkte üst makamlara çıkıp keşif yoluyla daha net bilgilere ulaşmasından sonra vahdet-i vücûd anlayışından uzaklaştığı” yönündeki farklı yaklaşım incelenmeye çalışılmıştır. İbnü’l-Arabî’nin bazı ifadelerinden anlaşılan zahirî mana vahdet-i vücûd istikametinde olduğu için söz konusu cümleleri manevî sarhoşluk halinde söylendiğine dikkat çekilerek bu halin geçmesinin akabinde yapılan açıklamaların esas alınması gerektiği şeklindeki yaklaşımın genel kabul gördüğü ifade edilebilir. İbnü’l-Arabî’nin varlık ve Allah-âlem ilişkisi bağlamında yer alan ifadelerine bakıldığında onun zaman zaman farklı cümleler kullandığı, muhtemelen seyr ü sülûkteki mertebesinin değişmesinden dolayı bazen birbiriyle tezat teşkil eden ibarelere yer verdiği görülür. İbnü’l-Arabî, çoğu zaman tasavvufa dair eserlerin genelinde olduğu gibi manaları pek açık olmayan ve herkes tarafından pek bilinmeyen ıstılahları kullanmıştır. O, zahiren bakıldığından manası açık olmayan bir takım rumuzlu ifadelerle sırların inceliklerini ve nuranî ilimlerin ziyalarını yazdığını açıklayıp bunu dua ve münacatların daha içten olması için yaptığını belirtmiştir. İbnü’l-Arabî ayrıca tasavvuftan nasibi olmayan ya da onu inkâr eden zahir âlimlerin kötü sözlerine mani olmak için ilâhî manaları örtülü bir şekilde satıra döktüğünü de ifade etmiştir. Bu durumun, İbnü’l-Arabî’nin bazı görüşlerinin yanlış anlaşılmasında ya yeterli derecede anlaşılamamasında önemli etkisinin olduğu söylenebilir. İbnü’l-Arabî’nin bazı ifadelerinden anlaşılan zahirî mana vahdet-i vücûd istikametinde olduğu için söz konusu cümlelerin manevî sarhoşluk halinde söylendiğine dikkat çekilerek bu halin geçmesinde sonra yapılan açıklamaların esas alınması gerektiği şeklindeki yaklaşım genel kabul görmüştür. Bununla birlikte İbnü’l-Arabî’nin pek çok saliki gibi, seyr ü sülûkte ilerleyince sahip olduğu keşif sayesinde önceki bilgilerinin bir kısmının değişmesi mümkün olduğundan vahdet-i vücûd anlayışından rücu etmesi de mümkündür. Zira İbnü’l-Arabî ve yakın çevresi vahdet-i vücûd düşüncesinin savunucuları gibi gösterilse de aslında onlar, vahdet-i vücûd ifadesini metafizik bir terim olarak kullanmamışlar, kullananlar ise o terim ile “Varlığın hepsini Allah görme” gibi bir manayı kastetmemişlerdir. Söz gelimi İbnü’l-Arabî’nin hayatının son döneminde onunla beraber olması sebebiyle onun zaman zaman tashih ettiği görüşlerinin en son halini bilme imkânına sahip olan Sadreddin Konevî, vahdet-i vücûd tabirine sadece sözlük manasında yer vermiş ve Hâlık ile mahlûku aynı kabul eden bir terim ya da anlayış
{"title":"İbnü’l-‘Arabî’nin Vahdet-i Vücutçuluğuna Eleştirel Bir Yaklaşım","authors":"H. Gümüşoğlu","doi":"10.51605/mesned.1265638","DOIUrl":"https://doi.org/10.51605/mesned.1265638","url":null,"abstract":"İslâm düşünce tarihinde “varlık” meselesine dair ortaya atılan görüşlerden birisi vahdet-i vücûd anlayışı olup bu hususta İbnü’l-Arabî’ye büyük önem atfedilmiştir. İbnü’l-Arabî’nin vahdet-i vücûda dair ifadelerinin manevî sarhoşluk halinde söylendiği kabul edilerek söz konusu ifadelere İslâm’ın esasları istikametinde tevil getirilmekle birlikte bazen onu tekfire kadar varan eleştiriler de yapılmıştır. Bu makalede ise; “İbnü’l-Arabî’nin seyr ü sülûkte üst makamlara çıkıp keşif yoluyla daha net bilgilere ulaşmasından sonra vahdet-i vücûd anlayışından uzaklaştığı” yönündeki farklı yaklaşım incelenmeye çalışılmıştır. İbnü’l-Arabî’nin bazı ifadelerinden anlaşılan zahirî mana vahdet-i vücûd istikametinde olduğu için söz konusu cümleleri manevî sarhoşluk halinde söylendiğine dikkat çekilerek bu halin geçmesinin akabinde yapılan açıklamaların esas alınması gerektiği şeklindeki yaklaşımın genel kabul gördüğü ifade edilebilir. İbnü’l-Arabî’nin varlık ve Allah-âlem ilişkisi bağlamında yer alan ifadelerine bakıldığında onun zaman zaman farklı cümleler kullandığı, muhtemelen seyr ü sülûkteki mertebesinin değişmesinden dolayı bazen birbiriyle tezat teşkil eden ibarelere yer verdiği görülür. İbnü’l-Arabî, çoğu zaman tasavvufa dair eserlerin genelinde olduğu gibi manaları pek açık olmayan ve herkes tarafından pek bilinmeyen ıstılahları kullanmıştır. O, zahiren bakıldığından manası açık olmayan bir takım rumuzlu ifadelerle sırların inceliklerini ve nuranî ilimlerin ziyalarını yazdığını açıklayıp bunu dua ve münacatların daha içten olması için yaptığını belirtmiştir. İbnü’l-Arabî ayrıca tasavvuftan nasibi olmayan ya da onu inkâr eden zahir âlimlerin kötü sözlerine mani olmak için ilâhî manaları örtülü bir şekilde satıra döktüğünü de ifade etmiştir. Bu durumun, İbnü’l-Arabî’nin bazı görüşlerinin yanlış anlaşılmasında ya yeterli derecede anlaşılamamasında önemli etkisinin olduğu söylenebilir. İbnü’l-Arabî’nin bazı ifadelerinden anlaşılan zahirî mana vahdet-i vücûd istikametinde olduğu için söz konusu cümlelerin manevî sarhoşluk halinde söylendiğine dikkat çekilerek bu halin geçmesinde sonra yapılan açıklamaların esas alınması gerektiği şeklindeki yaklaşım genel kabul görmüştür. Bununla birlikte İbnü’l-Arabî’nin pek çok saliki gibi, seyr ü sülûkte ilerleyince sahip olduğu keşif sayesinde önceki bilgilerinin bir kısmının değişmesi mümkün olduğundan vahdet-i vücûd anlayışından rücu etmesi de mümkündür. Zira İbnü’l-Arabî ve yakın çevresi vahdet-i vücûd düşüncesinin savunucuları gibi gösterilse de aslında onlar, vahdet-i vücûd ifadesini metafizik bir terim olarak kullanmamışlar, kullananlar ise o terim ile “Varlığın hepsini Allah görme” gibi bir manayı kastetmemişlerdir. Söz gelimi İbnü’l-Arabî’nin hayatının son döneminde onunla beraber olması sebebiyle onun zaman zaman tashih ettiği görüşlerinin en son halini bilme imkânına sahip olan Sadreddin Konevî, vahdet-i vücûd tabirine sadece sözlük manasında yer vermiş ve Hâlık ile mahlûku aynı kabul eden bir terim ya da anlayış","PeriodicalId":139037,"journal":{"name":"Mesned İlahiyat Araştırmaları Dergisi","volume":"34 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-06-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"115974120","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
引用次数: 0
Aliya İzzetbegoviç’in “Din-Ahlak” Fenomenlerine Ontolojik Yaklaşımı Aliya Izzetbegovic 对 "宗教-道德 "现象的本体论方法
Pub Date : 2023-06-30 DOI: 10.51605/mesned.1262646
H. Toman
Öz: Aliya İzzetbegoviç (1925-2003) Müslüman Boşnakların bir lideri olarak tarihe geçmiş, hem kendi ülkesinin hem de İslam dünyasının örnek bir devlet, bir fikir adamı olarak gördüğü önemli kişilerden biridir. İzzetbegoviç’in yaşadığı Bosna-Hersek, Osmanlı devletinin Avrupa’nın orta yerinde bıraktığı, Osmanlı’nın izlerini taşıyan Balkan coğrafyasında bir ülkedir. Bu coğrafya ve halkı 2. Dünya Savaşı esnasında ve sonrasında bölgede komünizmin baskın ideolojik, siyasi bir rejim haline gelmesi ve uzun süre farklı inançların yaşanılmasının önünde engeller koyması nedeniyle sindirilmiş ve öz değerlerinden uzaklaştırılmaya çalışılmıştır. Bu süreçte İzzetbegoviç, Boşnakların İslam medeniyetine ait dinamikleri içinde yaşadığı toplumda ayakta tutmaya çalışmış, toplumsal yozlaşmanın oluşmaması konusunda ciddi mücadeleler vermiş ve dahi bunu için maddi, manevi bedeller ödemiş bir fikir, bir aksiyon adamıdır. Boşnak halkın, genel olarak da Balkan halklarının karşı karşıya kaldığı siyasi, sosyal sorunlara yönelik verdiği mücadelede önderlik yapmış ve arkadaşlarıyla birlikte kurdukları Genç Müslümanlar Hareketi (Mladi Muslümani) aracılığıyla demokratik yollarla mücadele etmeye çalışmıştır. Örgütsel anlamda giriştiği çalışmalara henüz lise çağlarında,16 yaşındayken başlamış, eğitimine hukuk öğrencisi olarak devam ederken ve avukatlık mesleğini icra ederken de toplumsal sorunlara duyarsız kalmamış, bundan dolayı da sürekli bir aksiyon içerisinde olmuştur. Aliya’nın teşkilatçı yönü arkadaşlarıyla kurduğu Genç Müslümanlar Hareketi ile sınırlı kalmamış, 65 yaşlarındayken (1990) Demokratik Eylem Partisini kurmuş ve Yugoslavya Federasyonu’nun yedi üyesinden biri olan Bosna Hersek’te yapılan ilk seçimde Bosna Hersek’in ilk Cumhurbaşkanı seçilmiştir. Siyasi çevrelerce siyasi kimliğiyle tanınan İzzetbegoviç’in sadece siyasi bir aktör değildi, aynı zamanda birçok konuda ortaya koyduğu fikirleriyle bir filozof, bir aktivist, bir sosyolog, bir yazardı. Güçlü ve şahsiyetli duruşu ve kişiliğiyle Aliya İzzetbegoviç İslam dünyasının her kesimden insanları için bir model olmuş, özellikle, İslami dini anlayışıyla, siyaset sosyolojisi, din sosyolojisi, toplum sosyolojisine dair fikirleriyle dünya Müslümanları arasında örnek bir kişilik olarak tanınmaktadır. Entelektüel ve sosyal çalışmalarıyla bir bireyin, toplumun var olma amacına dair fikirleriyle dünyaya bir mesaj bırakma çabası içerisinde olan İzzetbegoviç’in göze çarpan özelliklerinden biri de İslam coğrafyalarındaki toplumsal meseleler ve dine dair ortaya konulan yanlış modellere itiraz edişidir. Yazdığı kitaplarında ve beyanlarında bu yanlışlıklara farklı perdelerde ortaya koyduğu görüşleriyle değinen ve alternatifler sunan İzzetbeoviç toplumsal ilişkileri, değerleri İslami bir bakış açısıyla din-ahlak ilişki düzleminde ele aldığı görülmektedir. Sosyal hayatın her kesitine dair olan görüşlerinin teolojik temelli olduğunu gördüğümüz Aliya İzzetbegoviç, hayat felsefesinin merkezine ‘ahlak’ olgusunu koymaktadır. Din-ahlak aras
Öz:阿利亚-伊泽特贝戈维奇(1925-2003 年)是波斯尼亚穆斯林的领袖,也是他的国家和伊斯兰世界中最重要的人物之一,是国家的楷模和思想家。伊泽特贝戈维奇所居住的波斯尼亚和黑塞哥维那是奥斯曼帝国在巴尔干地区留下的一个国家,位于欧洲的中心,带有奥斯曼帝国的痕迹。第二次世界大战期间和战后,由于共产主义成为该地区占统治地位的意识形态和政治制度,并在很长一段时间内为不同信仰的生活设置障碍,这一地理区域及其人民受到恐吓,并试图摆脱其核心价值观。在这一过程中,伊泽特贝戈维奇既有思想又有行动,他努力让波什尼亚克人的伊斯兰文明在他所生活的社会中保持活力,努力防止社会堕落,甚至为此付出了物质和精神代价。他是与波什尼亚克族和巴尔干各族人民所面临的政治和社会问题作斗争的领导者,并试图通过他与朋友们共同创建的青年穆斯林运动(Mladi Muslümani)进行民主斗争。他从 16 岁开始从事组织工作,当时他还在上高中,在继续接受法律教育和从事律师职业的同时,他并没有对社会问题麻木不仁,而是不断地采取行动。阿利耶的组织活动并不局限于他与朋友们共同创建的穆斯林青年运动,他在 65 岁(1990 年)时创建了民主行动党,并在南斯拉夫联邦七个成员国之一的波斯尼亚和黑塞哥维那举行的第一次选举中当选为波斯尼亚和黑塞哥维那首任总统。伊泽特贝戈维奇的政治身份得到了政界的认可,他不仅是一位政治家,还是一位哲学家、活动家、社会学家和作家,他的思想涉及许多领域。阿利亚-伊泽特贝戈维奇以其坚定的个人立场和人格魅力成为伊斯兰世界各界人士的楷模,尤其是他对伊斯兰宗教、政治社会学、宗教社会学和社会学的理解,被公认为世界穆斯林的典范。伊泽特贝戈维奇致力于用他的思想和社会研究为世界留下关于个人和社会存在目的的信息,他的一个显著特点是反对在伊斯兰地理学中提出的关于社会问题和宗教的错误模式。在他的著作和宣言中,伊泽特贝戈维奇以他在不同场景中提出的观点触及了这些不准确的地方,并提出了替代方案,人们看到他从伊斯兰的角度在宗教与道德关系的层面上处理社会关系和价值观。阿利亚-伊泽特贝戈维奇对社会生活各个领域的看法都以神学为基础,他将 "道德 "现象置于其人生哲学的中心。通过提出宗教与道德之间不可分割关系的观点,他从本体论的角度处理 "宗教 "和 "道德 "现象,并将这两种现象视为彼此不可分割的一部分。一些科学家将道德现象和宗教现象视为不同的现象,并据此做出定义,而伊泽特贝戈维奇则不同,他反对将这两个概念解释为不同的现象,而是将其中一个视为另一个的同等组成部分。本文采用定性研究方法之一的文献分析法,分析了阿利娅-伊泽特贝戈维奇的著作,如《东西方之间的伊斯兰教》、《伊斯兰重生问题》、《伊斯兰宣言》、《我的历史见证》、《我的自由逃亡》以及其他相关资料,并试图给出他对宗教与道德之间关系的判断。伊泽特贝戈维奇将其观点限定在以《古兰经》为轴心的伊斯兰信仰基础上,他界定了宗教和道德的概念,并证明它们是不可分割的现象。因此,他将它们视为一个整体。因此,他以其独特的视角,提出了不以宗教为基础的道德不适合人性的观点。根据《古兰经》中经常提到的 "信道和行善者 "这两个概念,可以看出他强调这两个概念(宗教和道德)不能被视为独立的概念。
{"title":"Aliya İzzetbegoviç’in “Din-Ahlak” Fenomenlerine Ontolojik Yaklaşımı","authors":"H. Toman","doi":"10.51605/mesned.1262646","DOIUrl":"https://doi.org/10.51605/mesned.1262646","url":null,"abstract":"Öz: Aliya İzzetbegoviç (1925-2003) Müslüman Boşnakların bir lideri olarak tarihe geçmiş, hem kendi ülkesinin hem de İslam dünyasının örnek bir devlet, bir fikir adamı olarak gördüğü önemli kişilerden biridir. İzzetbegoviç’in yaşadığı Bosna-Hersek, Osmanlı devletinin Avrupa’nın orta yerinde bıraktığı, Osmanlı’nın izlerini taşıyan Balkan coğrafyasında bir ülkedir. Bu coğrafya ve halkı 2. Dünya Savaşı esnasında ve sonrasında bölgede komünizmin baskın ideolojik, siyasi bir rejim haline gelmesi ve uzun süre farklı inançların yaşanılmasının önünde engeller koyması nedeniyle sindirilmiş ve öz değerlerinden uzaklaştırılmaya çalışılmıştır. Bu süreçte İzzetbegoviç, Boşnakların İslam medeniyetine ait dinamikleri içinde yaşadığı toplumda ayakta tutmaya çalışmış, toplumsal yozlaşmanın oluşmaması konusunda ciddi mücadeleler vermiş ve dahi bunu için maddi, manevi bedeller ödemiş bir fikir, bir aksiyon adamıdır. Boşnak halkın, genel olarak da Balkan halklarının karşı karşıya kaldığı siyasi, sosyal sorunlara yönelik verdiği mücadelede önderlik yapmış ve arkadaşlarıyla birlikte kurdukları Genç Müslümanlar Hareketi (Mladi Muslümani) aracılığıyla demokratik yollarla mücadele etmeye çalışmıştır. Örgütsel anlamda giriştiği çalışmalara henüz lise çağlarında,16 yaşındayken başlamış, eğitimine hukuk öğrencisi olarak devam ederken ve avukatlık mesleğini icra ederken de toplumsal sorunlara duyarsız kalmamış, bundan dolayı da sürekli bir aksiyon içerisinde olmuştur. Aliya’nın teşkilatçı yönü arkadaşlarıyla kurduğu Genç Müslümanlar Hareketi ile sınırlı kalmamış, 65 yaşlarındayken (1990) Demokratik Eylem Partisini kurmuş ve Yugoslavya Federasyonu’nun yedi üyesinden biri olan Bosna Hersek’te yapılan ilk seçimde Bosna Hersek’in ilk Cumhurbaşkanı seçilmiştir. Siyasi çevrelerce siyasi kimliğiyle tanınan İzzetbegoviç’in sadece siyasi bir aktör değildi, aynı zamanda birçok konuda ortaya koyduğu fikirleriyle bir filozof, bir aktivist, bir sosyolog, bir yazardı. Güçlü ve şahsiyetli duruşu ve kişiliğiyle Aliya İzzetbegoviç İslam dünyasının her kesimden insanları için bir model olmuş, özellikle, İslami dini anlayışıyla, siyaset sosyolojisi, din sosyolojisi, toplum sosyolojisine dair fikirleriyle dünya Müslümanları arasında örnek bir kişilik olarak tanınmaktadır. Entelektüel ve sosyal çalışmalarıyla bir bireyin, toplumun var olma amacına dair fikirleriyle dünyaya bir mesaj bırakma çabası içerisinde olan İzzetbegoviç’in göze çarpan özelliklerinden biri de İslam coğrafyalarındaki toplumsal meseleler ve dine dair ortaya konulan yanlış modellere itiraz edişidir. Yazdığı kitaplarında ve beyanlarında bu yanlışlıklara farklı perdelerde ortaya koyduğu görüşleriyle değinen ve alternatifler sunan İzzetbeoviç toplumsal ilişkileri, değerleri İslami bir bakış açısıyla din-ahlak ilişki düzleminde ele aldığı görülmektedir. Sosyal hayatın her kesitine dair olan görüşlerinin teolojik temelli olduğunu gördüğümüz Aliya İzzetbegoviç, hayat felsefesinin merkezine ‘ahlak’ olgusunu koymaktadır. Din-ahlak aras","PeriodicalId":139037,"journal":{"name":"Mesned İlahiyat Araştırmaları Dergisi","volume":"219 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-06-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"133880303","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
引用次数: 0
er-Risâle’deki İsimsiz Muhaliflerin Tespiti ve İmam Şâfiî’nin Onlara Yönelik Eleştirileri - Sünnet'in Hucciyeti Bağlamında
Pub Date : 2022-12-19 DOI: 10.51605/mesned.1183531
Mehmet Sayğin
İmam Şâfiî (ö. 204/820), kaleme aldığı ilk usul eseri olan er-Risâle’de ilmî üslûpla birlikte cedelî üslûp da kullanmıştır. Yaptığı cedellerin bir kısmı sanal, diğer bir kısmı da reeldir. Sanal cedellerde olduğu gibi reel cedellerde de muarızlarının isimlerini anmamıştır. Bu sebeple tartıştığı bazı konuların muhatapları belli iken, bazılarının muhatabı tam belli olmayıp ilmî çevrelerce tartışılmaktadır. Nitekim İmam Şâfiî’nin bu münazaraları sadece devrin fıkıhçılarıyla mı yaptığı, yoksa hem onlarla hem de diğer itikadî fırkalarla da mı yaptığı tartışılmakta ve bu hususta farklı değerlendirmeler yapılmaktadır. er-Risâle’de yapılan ve muarızları tam olarak belli olmayan tartışmalardan biri ve de en önemlisi hadis, daha genel ifadesiyle sünnet etrafında yaşanan tartışmadır. Sünnete dair yapılan münazaralardan anlaşıldığı üzere er-Risâle’nin telif edildiği çağda bazı gruplar sünneti tümüyle reddederken, bazıları da Kur’an’a uymayan hadisleri reddetmiştir. Diğer bazıları ise haber-i vâhidin dinî bilgi için bir değer taşımadığını savunup ne itikadî ne fıkhî konularda dikkate almamıştır. Mezhep imamları, âhâd haberlere göre amel etmenin gerekli olduğu hususunda fikir birliği içindedir. Ancak Şâfiî’nin değerlendirmelerine göre bazı âlimler, bu haberlere bölgesel başta olmak üzere faklı bir takım perspektiflerle yaklaşarak, çeşitli açılardan tenkit etmiş ve bazı şartlarda onlarla amel etmemiştir. Doktrin içinden gelen zayıf rivâyetler ile doktrinlerine öncülük eden sahabe veya imamların uygulamalarını dikkate alırken, doktrin içinden gelmeyen birçok sahih hadisi amel dışı bırakmıştır. Mamafih daha önceki bir uygulamaya aykırı olarak ortaya çıkan haber-i vâhidi de reddetmişlerdir. Erken dönemlerde hadislere böyle farklı şekillerde yaklaşılmasının bir nedeni, fıkıh alanında faaliyet gösteren bilginlerin elinde sınırları belli ve ilmî kriterlerle ortaya konulmuş bir teâruz-tercih yönteminin bulunmamasıdır. Öyle ki, bazı araştırmacılara göre ihtilaf/teâruz sorununa yaklaşım bir takım ön görüleri ve sezgiyi geçemiyordu. er-Risâle’de, sünnetin değer ve anlaşılma usulüne dair ortaya atılan ve aynı vakit devrin sıcak gündeminin en hararetli tartışmalarını teşkil eden bu düşünceler tartışılmış ve ilmî yanıtlarla en doğru düşünce ortaya koymak için çalışılmıştır. Bu husustaki ilmî yetersizliğin farkında olan İmam Şâfiî, öncelikle bir teâruz ve tercih yöntemini kurup hem teorik hem de pratik boyutlarıyla somutlaştırmaya çalışmıştır. İhtilafı gidermeye dair hadisin içerdiği illet, hikmet, gaye, ruhsat ile hadisin varit olduğu şart, münasebet ve ilgili ortamı dikkate alma gibi hususları da ihtiva eden sekiz üst kriter belirlemiştir. Kurulan usul ve ihtilaf sitemiyle sünnetin nasıl anlaşılması gerektiği fıkıhçılara kavratılıp başarılı sonuçlar doğurduğunu ve eski mesaiyi klasikleşmiş bazı görüşlerini tekrar gözden geçirmeye sevk ettiğini, bazı fıkıh araştırmacıları delilleriyle ortaya koymuştur. İmam Şâfiî, tartışmalarında muarızlarının ismini anmadığından bu tartışma
伊玛目沙菲(卒于 204/820)在他的第一部程序性著作《al-Risāla》中,既使用了 jedālī 风格,也使用了学者风格。他的一些 jedālī 是虚拟的,一些是真实的。在真实和虚拟的辩论中,他都没有提及对手的名字。因此,他所讨论的一些问题的对话者是明确的,而有些问题的对话者则不明确,由学术界讨论。事实上,伊玛目沙菲伊是否只与当时的法学家进行过这些辩论,还是既与法学家又与其他神学派别进行过这些辩论,对此存在争议,也有不同的评价。 在 al-Risāla 中,有一场辩论的对手并不完全明确,其中最重要的一场辩论是围绕圣训(或更笼统地说是圣行)进行的辩论。从有关圣训的争论中可以了解到,在《古兰经》成书的时代,一些团体完全拒绝接受圣训,而另一些团体则拒绝接受不符合《古兰经》的圣训。而另一些人则认为圣训对宗教知识没有任何价值,在神学或法学问题上都不考虑圣训。教派的伊玛目们一致认为有必要根据 āhād 消息行事。然而,根据沙菲的评价,一些学者从一些不同的角度,特别是地区性的角度来看待这些报告,从不同的角度对其进行批评,并在某些条件下不对其采取行动。在考虑到来自教义内部的薄弱传述以及开创教义的同伴或伊玛目的做法的同时,他们排除了许多并非来自教义内部的圣训。尽管如此,他们也拒绝接受与以前的做法相悖的消息。早期学者对圣训的态度之所以如此不同,原因之一是在教法领域的学者手中缺乏一种界限分明、标准科学的 "târuz-terjih"(争论-terjih)方法。在 al-Risāla 中,人们讨论了这些关于理解圣训的价值和方法的观点,这些观点构成了当时热点议程中最激烈的争论,人们试图通过学者的解答提出最正确的观点。伊玛目沙菲伊意识到这方面的科学不足,首先试图通过建立理论与实践相结合的方法,将理论与实践层面具体化。他确定了解决争议的八项上层标准,包括圣训中包含的原因、智慧、目的和许可,以及圣训发生的条件、关系和相关环境等问题。一些法学研究者用证据证明,既定的程序和争议体系使法学家们理解了应如何理解圣训,并取得了成功的结果,同时也促使老学者们重新考虑他们的一些经典观点。由于伊玛目沙斐仪在辩论中没有提到对手的名字,因此不了解他在这些辩论中的对话者是谁,也不知道他们是哪些派别和学说,而且这些辩论以这种形式保留下来,因此很难对其性质和学术严肃性发表意见。同时,也很难确定早期有哪些人或哪些学说接触过这些主要资料来源。然而,为了对这些问题做出健康的评价和准确的学术分析,有必要首先根据客观的学术标准确定这些争论的各方。本文写作时注意到,由于缺乏有关辩论各方的信息,对这些问题所做的一些评价并不健康。在这篇文章中,一方面确定了这些辩论的反对者,另一方面通过尽可能多地参考原始资料,试图整理出早期对《圣训》的不同观点。
{"title":"er-Risâle’deki İsimsiz Muhaliflerin Tespiti ve İmam Şâfiî’nin Onlara Yönelik Eleştirileri - Sünnet'in Hucciyeti Bağlamında","authors":"Mehmet Sayğin","doi":"10.51605/mesned.1183531","DOIUrl":"https://doi.org/10.51605/mesned.1183531","url":null,"abstract":"İmam Şâfiî (ö. 204/820), kaleme aldığı ilk usul eseri olan er-Risâle’de ilmî üslûpla birlikte cedelî üslûp da kullanmıştır. Yaptığı cedellerin bir kısmı sanal, diğer bir kısmı da reeldir. Sanal cedellerde olduğu gibi reel cedellerde de muarızlarının isimlerini anmamıştır. Bu sebeple tartıştığı bazı konuların muhatapları belli iken, bazılarının muhatabı tam belli olmayıp ilmî çevrelerce tartışılmaktadır. Nitekim İmam Şâfiî’nin bu münazaraları sadece devrin fıkıhçılarıyla mı yaptığı, yoksa hem onlarla hem de diğer itikadî fırkalarla da mı yaptığı tartışılmakta ve bu hususta farklı değerlendirmeler yapılmaktadır. er-Risâle’de yapılan ve muarızları tam olarak belli olmayan tartışmalardan biri ve de en önemlisi hadis, daha genel ifadesiyle sünnet etrafında yaşanan tartışmadır. Sünnete dair yapılan münazaralardan anlaşıldığı üzere er-Risâle’nin telif edildiği çağda bazı gruplar sünneti tümüyle reddederken, bazıları da Kur’an’a uymayan hadisleri reddetmiştir. Diğer bazıları ise haber-i vâhidin dinî bilgi için bir değer taşımadığını savunup ne itikadî ne fıkhî konularda dikkate almamıştır. Mezhep imamları, âhâd haberlere göre amel etmenin gerekli olduğu hususunda fikir birliği içindedir. Ancak Şâfiî’nin değerlendirmelerine göre bazı âlimler, bu haberlere bölgesel başta olmak üzere faklı bir takım perspektiflerle yaklaşarak, çeşitli açılardan tenkit etmiş ve bazı şartlarda onlarla amel etmemiştir. Doktrin içinden gelen zayıf rivâyetler ile doktrinlerine öncülük eden sahabe veya imamların uygulamalarını dikkate alırken, doktrin içinden gelmeyen birçok sahih hadisi amel dışı bırakmıştır. Mamafih daha önceki bir uygulamaya aykırı olarak ortaya çıkan haber-i vâhidi de reddetmişlerdir. Erken dönemlerde hadislere böyle farklı şekillerde yaklaşılmasının bir nedeni, fıkıh alanında faaliyet gösteren bilginlerin elinde sınırları belli ve ilmî kriterlerle ortaya konulmuş bir teâruz-tercih yönteminin bulunmamasıdır. Öyle ki, bazı araştırmacılara göre ihtilaf/teâruz sorununa yaklaşım bir takım ön görüleri ve sezgiyi geçemiyordu. er-Risâle’de, sünnetin değer ve anlaşılma usulüne dair ortaya atılan ve aynı vakit devrin sıcak gündeminin en hararetli tartışmalarını teşkil eden bu düşünceler tartışılmış ve ilmî yanıtlarla en doğru düşünce ortaya koymak için çalışılmıştır. Bu husustaki ilmî yetersizliğin farkında olan İmam Şâfiî, öncelikle bir teâruz ve tercih yöntemini kurup hem teorik hem de pratik boyutlarıyla somutlaştırmaya çalışmıştır. İhtilafı gidermeye dair hadisin içerdiği illet, hikmet, gaye, ruhsat ile hadisin varit olduğu şart, münasebet ve ilgili ortamı dikkate alma gibi hususları da ihtiva eden sekiz üst kriter belirlemiştir. Kurulan usul ve ihtilaf sitemiyle sünnetin nasıl anlaşılması gerektiği fıkıhçılara kavratılıp başarılı sonuçlar doğurduğunu ve eski mesaiyi klasikleşmiş bazı görüşlerini tekrar gözden geçirmeye sevk ettiğini, bazı fıkıh araştırmacıları delilleriyle ortaya koymuştur. İmam Şâfiî, tartışmalarında muarızlarının ismini anmadığından bu tartışma","PeriodicalId":139037,"journal":{"name":"Mesned İlahiyat Araştırmaları Dergisi","volume":"1 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-12-19","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"129854125","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
引用次数: 0
Kur’an Perspektifinden Savurganlığın Toplumsal Hayattaki Yansımalarına Dair Bir Analiz
Pub Date : 2022-12-17 DOI: 10.51605/mesned.1203570
Hacı Çi̇çek
Öz: İnsanın normal standartlarda yaşaması için en başta yeme içmeye ihtiyacı vardır. Bu onun en doğal hakkıdır. Nitekim Allah, beslensin diye insana sayı-sız derecede gıda ve nimetler vermiştir (İbrâhim, 14/34; Nahl, 16/18). Allah, söz konusu nimetlerin tüketilme prensiplerini de belirlemiş; kendisine verilen maldan akrabaya, yoksula, yolcuya, çaresiz kalana hakkını vermesini istemiş ama gereksiz yere saçıp savurmasını yasaklamıştır (İsrâ, 17/26). Allah, hedonik tüketim boyutunda harcama yapanların davranışını şeytanın hareketiyle öz-deş kabul etmiş ve onları “şeytanların dostları”, “şeytanların kardeşleri” diye nitelemiştir. Her dönemde aşırı tüketenler olduğu gibi modernleşen toplu-mumuzda özendiren reklamların etkisiyle tüketimi mutluluk aracı gibi gören kişilerin sayısı sürekli artmaktadır. Yersiz yapılan tüketim, birçok aileyi eko-nomik krize sokmaktadır. Bu nedenle Allah gerek bireysel gerekse toplumsal düzeyde olası krizlerin baş göstermemesi için, harcamaların savurganlık ve cimrilikten uzak olmasını tavsiye etmiştir (Furkân, 25/67). Tüketim alanını sadece yeme içme ile sınırlandırmak yanlış olur. Yeme içmenin yanında giyim kuşam, ev araç gereçleri, günlük kullanılan telefon ve diğer teknolojik aletler, bu kapsamda ele alınmalıdır. Günümüzde tüketim piyasası, normal yaşamın devamı ve sürdürülmesi için gerekenin çok ötesine geçtiği söylenebilir. Bunda gerek ulusal gerekse uluslararası reklam ajansları ve modaevlerinin büyük bir etkisi bulunmaktadır. Kimi zaman yazılı ve görsel medyada bazı insanların, yüklü miktarda çarşı pazara çıktıkları, yanındaki bütün meblağı harcamadıkça rahat etmedikleri itirafını okuyor, görüyoruz. Tebzîr başka bir ifadeyle savurganlık, sadece içinde yaşadığımız top-lumun sorunu değildir. Geçmiş toplumlarda da farklı oranlarda kendini gös-termiştir. Ama bugünün savurganlığı, neredeyse zirveye çıkmıştır. Bu nedenle hem geçmişte hem günümüzde bütün kutsal metinlerde israfın olumsuzluğu ve getirdiği olası sonuçlar konusunda uyarılar vardır. Tüketim olayında özentinin, başkasını taklit etmenin de büyük bir et-kisi vardır. Toplumdaki tüketim lüksüne sahip bazı kimselerin, çevrelerindeki birçok kişiyi psikolojik olarak etkiledikleri bir realitedir. Örneğin Kur’ân, sa-vurganlıkla ilgili bazı uyarılarda bulunduğu kadar, bu konuda Eski Mısır top-lumunda zengin olan Kârûn’dan, onun haşmet ve görkeminden söz etmiştir. Nitekim daha sonra onun zenginliğine “Kârûn hazineleri” diye vurgu yapıl-mıştır. Kur’ân, bütün mal varlığıyla Firavun’un en büyük destekçisi olan Kârûn’un, en pahalı elbiseler içinde insanların karşısına çıktığını; dünya haya-tına düşkün, lüks yaşamak isteyenlerin ona son derece imrendiğini, onun ye-rinde olmaya can attıklarını haber vermiştir. (Kasas, 28/79). Kur’ân’ın, israfla ilgili gündeme getirdiği bu tablo, bireysel gösteriş, görkem ve haşmetin, lüks ve refah içindeki yaşantının, birçok insanı psikolojik olarak etkilediğine dair canlı bir örnek sayılabilir. Günümüz tüketim mantalitesinin değiştiği, d
{"title":"Kur’an Perspektifinden Savurganlığın Toplumsal Hayattaki Yansımalarına Dair Bir Analiz","authors":"Hacı Çi̇çek","doi":"10.51605/mesned.1203570","DOIUrl":"https://doi.org/10.51605/mesned.1203570","url":null,"abstract":"Öz: \u0000İnsanın normal standartlarda yaşaması için en başta yeme içmeye ihtiyacı vardır. Bu onun en doğal hakkıdır. Nitekim Allah, beslensin diye insana sayı-sız derecede gıda ve nimetler vermiştir (İbrâhim, 14/34; Nahl, 16/18). Allah, söz konusu nimetlerin tüketilme prensiplerini de belirlemiş; kendisine verilen maldan akrabaya, yoksula, yolcuya, çaresiz kalana hakkını vermesini istemiş ama gereksiz yere saçıp savurmasını yasaklamıştır (İsrâ, 17/26). Allah, hedonik tüketim boyutunda harcama yapanların davranışını şeytanın hareketiyle öz-deş kabul etmiş ve onları “şeytanların dostları”, “şeytanların kardeşleri” diye nitelemiştir. Her dönemde aşırı tüketenler olduğu gibi modernleşen toplu-mumuzda özendiren reklamların etkisiyle tüketimi mutluluk aracı gibi gören kişilerin sayısı sürekli artmaktadır. Yersiz yapılan tüketim, birçok aileyi eko-nomik krize sokmaktadır. Bu nedenle Allah gerek bireysel gerekse toplumsal düzeyde olası krizlerin baş göstermemesi için, harcamaların savurganlık ve cimrilikten uzak olmasını tavsiye etmiştir (Furkân, 25/67). \u0000 Tüketim alanını sadece yeme içme ile sınırlandırmak yanlış olur. Yeme içmenin yanında giyim kuşam, ev araç gereçleri, günlük kullanılan telefon ve diğer teknolojik aletler, bu kapsamda ele alınmalıdır. Günümüzde tüketim piyasası, normal yaşamın devamı ve sürdürülmesi için gerekenin çok ötesine geçtiği söylenebilir. Bunda gerek ulusal gerekse uluslararası reklam ajansları ve modaevlerinin büyük bir etkisi bulunmaktadır. Kimi zaman yazılı ve görsel medyada bazı insanların, yüklü miktarda çarşı pazara çıktıkları, yanındaki bütün meblağı harcamadıkça rahat etmedikleri itirafını okuyor, görüyoruz. \u0000Tebzîr başka bir ifadeyle savurganlık, sadece içinde yaşadığımız top-lumun sorunu değildir. Geçmiş toplumlarda da farklı oranlarda kendini gös-termiştir. Ama bugünün savurganlığı, neredeyse zirveye çıkmıştır. Bu nedenle hem geçmişte hem günümüzde bütün kutsal metinlerde israfın olumsuzluğu ve getirdiği olası sonuçlar konusunda uyarılar vardır. \u0000Tüketim olayında özentinin, başkasını taklit etmenin de büyük bir et-kisi vardır. Toplumdaki tüketim lüksüne sahip bazı kimselerin, çevrelerindeki birçok kişiyi psikolojik olarak etkiledikleri bir realitedir. Örneğin Kur’ân, sa-vurganlıkla ilgili bazı uyarılarda bulunduğu kadar, bu konuda Eski Mısır top-lumunda zengin olan Kârûn’dan, onun haşmet ve görkeminden söz etmiştir. Nitekim daha sonra onun zenginliğine “Kârûn hazineleri” diye vurgu yapıl-mıştır. Kur’ân, bütün mal varlığıyla Firavun’un en büyük destekçisi olan Kârûn’un, en pahalı elbiseler içinde insanların karşısına çıktığını; dünya haya-tına düşkün, lüks yaşamak isteyenlerin ona son derece imrendiğini, onun ye-rinde olmaya can attıklarını haber vermiştir. (Kasas, 28/79). Kur’ân’ın, israfla ilgili gündeme getirdiği bu tablo, bireysel gösteriş, görkem ve haşmetin, lüks ve refah içindeki yaşantının, birçok insanı psikolojik olarak etkilediğine dair canlı bir örnek sayılabilir. \u0000Günümüz tüketim mantalitesinin değiştiği, d","PeriodicalId":139037,"journal":{"name":"Mesned İlahiyat Araştırmaları Dergisi","volume":"37 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-12-17","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"121174260","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
引用次数: 0
Kur’ân’ın Yaygın Tanımı Açısından Şâz Kıraatin Değeri
Pub Date : 2022-12-14 DOI: 10.51605/mesned.1201963
Mehmet Maşuk Acar
Şâz kıraatler tarih boyunca birçok farklı biçimde tanımlanmıştır. Bu kıraatler hakkında yapılan tanımlardan biri de Kur’ân’ın yaygın tanımı çerçevesinde geliştirilmiştir. Daha çok usulcüler tarafından dillendirilen “Kur’ân, yedi harf üzere, mushafın iki kapağı arasında, mütevâtir olarak gelmiştir.” şeklindeki yaygın tanıma göre, bu vasıfları taşımayan kıraatler şâzdır. Böylece söz konusu âlimler Kur’ân’ın tanımı üzerinden şâz kıraatlerin mahiyetini anlamlandırdıkları anlaşılmaktadır. Ayrıca söz konusu usulcüler tarafından Kur’ân’a yönelik birçok tanımın yapıldığını, birbiriyle örtüşen bu tanımlardan en yaygın ve kapsayıcı olanının yukarıda aktarılan yaklaşım olduğunu belirtmek gerekir. Aktarılan tanımdan da anlaşılacağı gibi, âlimlerin mevzubahis tanımda birleştikleri hususlar genellikle Kur’ân’ın “iki kapak arasında bulunma” ve “mütevâtir olma” özellikleridir. Bu durumda Kur’ân’ın tanımında mezkûr iki niteliği taşımayan kıraatlerin şâz addedilerek reddedilmeleri öngörülmektedir. Bu özelliklerden hareketle çalışmada, söz konusu iki madde karşısında konumlandırılan şâz kıraatlerin Kur’âniyet vasıflarının detaylı analizi yapılmıştır. Buna bağlı olarak çalışmanın amacı, bahsi geçen iki unsurun şâz kıraatlerin mahiyeti açısından belirleyici olup olmadıklarını çözmeye çalışmaktır. Söz konusu tanımlarda “دَفّتين” (deffeteyn) şeklinde geçen ve Arapçada Kur’ân’ın iki kapağı için kullanıldığı anlaşılan bu tabir, Hz. Osman zamanında teksir faaliyetiyle ortaya çıkan mushafların kapaklarını ifade etmektedir. Dolayısıyla bu ifade, bahsi geçen mushafların her birine serpiştirilmiş makbûl kıraatlerin tamamını kapsamış olmalıdır. Ancak belirtmek gerekir ki, mevzubahis mushafların kapakları dışındaki tüm kıraatlerin merdûd anlamıyla şaz oldukları iddia edilemez. Zira mushafın iki kapağı dışında kalıp yazıya aktarılamayan (imâle, işmâm, tağlîz vb.) sahîh kıraatler bulunmaktadır. Bu durumda yazıya geçirilemeyen bu sahih kıraatler, üç şartı yerinde olup yeterli seviyede şöhret bulamayan şâz kıraatler ve mevzû ile müdrec mahiyetini haiz merdûdların hepsi aynı statüde değerlendirilecektir. Hâsılı Kur’ân’ın tanımında geçen iki kapak kaydı Kur’ân için bile asli bir mahiyet tanımı taşımadığı, arızî bir durum olduğu, böylece şâz kıraatleri reddetmek için yeterli bir argüman olmadığı belirtilmelidir. Nitekim kimi araştırmacılara göre Kur’ân’ın tanımında yer alan “iki kapak” kaydı ile Kur’an’ın zâtî sıfatı değil arazının kastedilmesi gerektiği öngörülmektedir. Mevzubahis Kur’ân tanımında yer alan “deffeteyn” gibi “tevâtür” vurgusunun da şâz kıraatlerin Kur’âniyeti konusunu işleyen birçok âlimin temel hareket noktası olduğu müşahede edilmiştir. Zira onlara göre âhâd olması sebebiyle şâz kıraatler, Kur’ân’ın tanımında bulunan tevâtürlük unsurunu taşımazlar. Bu yaklaşıma göre söz konusu tevâtürlük olgusunu barındırmayan tüm âhâd kıraatler şâz kabilinden değerlendirilir. Ne var ki bir kıraatin âhâd olması onun sahîh kıraatlerin çerçevesinden çıkarılmasına sebep olmaz. Çünkü s
{"title":"Kur’ân’ın Yaygın Tanımı Açısından Şâz Kıraatin Değeri","authors":"Mehmet Maşuk Acar","doi":"10.51605/mesned.1201963","DOIUrl":"https://doi.org/10.51605/mesned.1201963","url":null,"abstract":"Şâz kıraatler tarih boyunca birçok farklı biçimde tanımlanmıştır. Bu kıraatler hakkında yapılan tanımlardan biri de Kur’ân’ın yaygın tanımı çerçevesinde geliştirilmiştir. Daha çok usulcüler tarafından dillendirilen “Kur’ân, yedi harf üzere, mushafın iki kapağı arasında, mütevâtir olarak gelmiştir.” şeklindeki yaygın tanıma göre, bu vasıfları taşımayan kıraatler şâzdır. Böylece söz konusu âlimler Kur’ân’ın tanımı üzerinden şâz kıraatlerin mahiyetini anlamlandırdıkları anlaşılmaktadır. Ayrıca söz konusu usulcüler tarafından Kur’ân’a yönelik birçok tanımın yapıldığını, birbiriyle örtüşen bu tanımlardan en yaygın ve kapsayıcı olanının yukarıda aktarılan yaklaşım olduğunu belirtmek gerekir. Aktarılan tanımdan da anlaşılacağı gibi, âlimlerin mevzubahis tanımda birleştikleri hususlar genellikle Kur’ân’ın “iki kapak arasında bulunma” ve “mütevâtir olma” özellikleridir. Bu durumda Kur’ân’ın tanımında mezkûr iki niteliği taşımayan kıraatlerin şâz addedilerek reddedilmeleri öngörülmektedir. Bu özelliklerden hareketle çalışmada, söz konusu iki madde karşısında konumlandırılan şâz kıraatlerin Kur’âniyet vasıflarının detaylı analizi yapılmıştır. Buna bağlı olarak çalışmanın amacı, bahsi geçen iki unsurun şâz kıraatlerin mahiyeti açısından belirleyici olup olmadıklarını çözmeye çalışmaktır. \u0000Söz konusu tanımlarda “دَفّتين” (deffeteyn) şeklinde geçen ve Arapçada Kur’ân’ın iki kapağı için kullanıldığı anlaşılan bu tabir, Hz. Osman zamanında teksir faaliyetiyle ortaya çıkan mushafların kapaklarını ifade etmektedir. Dolayısıyla bu ifade, bahsi geçen mushafların her birine serpiştirilmiş makbûl kıraatlerin tamamını kapsamış olmalıdır. Ancak belirtmek gerekir ki, mevzubahis mushafların kapakları dışındaki tüm kıraatlerin merdûd anlamıyla şaz oldukları iddia edilemez. Zira mushafın iki kapağı dışında kalıp yazıya aktarılamayan (imâle, işmâm, tağlîz vb.) sahîh kıraatler bulunmaktadır. Bu durumda yazıya geçirilemeyen bu sahih kıraatler, üç şartı yerinde olup yeterli seviyede şöhret bulamayan şâz kıraatler ve mevzû ile müdrec mahiyetini haiz merdûdların hepsi aynı statüde değerlendirilecektir. Hâsılı Kur’ân’ın tanımında geçen iki kapak kaydı Kur’ân için bile asli bir mahiyet tanımı taşımadığı, arızî bir durum olduğu, böylece şâz kıraatleri reddetmek için yeterli bir argüman olmadığı belirtilmelidir. Nitekim kimi araştırmacılara göre Kur’ân’ın tanımında yer alan “iki kapak” kaydı ile Kur’an’ın zâtî sıfatı değil arazının kastedilmesi gerektiği öngörülmektedir. \u0000Mevzubahis Kur’ân tanımında yer alan “deffeteyn” gibi “tevâtür” vurgusunun da şâz kıraatlerin Kur’âniyeti konusunu işleyen birçok âlimin temel hareket noktası olduğu müşahede edilmiştir. Zira onlara göre âhâd olması sebebiyle şâz kıraatler, Kur’ân’ın tanımında bulunan tevâtürlük unsurunu taşımazlar. Bu yaklaşıma göre söz konusu tevâtürlük olgusunu barındırmayan tüm âhâd kıraatler şâz kabilinden değerlendirilir. Ne var ki bir kıraatin âhâd olması onun sahîh kıraatlerin çerçevesinden çıkarılmasına sebep olmaz. Çünkü s","PeriodicalId":139037,"journal":{"name":"Mesned İlahiyat Araştırmaları Dergisi","volume":"79 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-12-14","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"126218914","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
引用次数: 0
期刊
Mesned İlahiyat Araştırmaları Dergisi
全部 Acc. Chem. Res. ACS Applied Bio Materials ACS Appl. Electron. Mater. ACS Appl. Energy Mater. ACS Appl. Mater. Interfaces ACS Appl. Nano Mater. ACS Appl. Polym. Mater. ACS BIOMATER-SCI ENG ACS Catal. ACS Cent. Sci. ACS Chem. Biol. ACS Chemical Health & Safety ACS Chem. Neurosci. ACS Comb. Sci. ACS Earth Space Chem. ACS Energy Lett. ACS Infect. Dis. ACS Macro Lett. ACS Mater. Lett. ACS Med. Chem. Lett. ACS Nano ACS Omega ACS Photonics ACS Sens. ACS Sustainable Chem. Eng. ACS Synth. Biol. Anal. Chem. BIOCHEMISTRY-US Bioconjugate Chem. BIOMACROMOLECULES Chem. Res. Toxicol. Chem. Rev. Chem. Mater. CRYST GROWTH DES ENERG FUEL Environ. Sci. Technol. Environ. Sci. Technol. Lett. Eur. J. Inorg. Chem. IND ENG CHEM RES Inorg. Chem. J. Agric. Food. Chem. J. Chem. Eng. Data J. Chem. Educ. J. Chem. Inf. Model. J. Chem. Theory Comput. J. Med. Chem. J. Nat. Prod. J PROTEOME RES J. Am. Chem. Soc. LANGMUIR MACROMOLECULES Mol. Pharmaceutics Nano Lett. Org. Lett. ORG PROCESS RES DEV ORGANOMETALLICS J. Org. Chem. J. Phys. Chem. J. Phys. Chem. A J. Phys. Chem. B J. Phys. Chem. C J. Phys. Chem. Lett. Analyst Anal. Methods Biomater. Sci. Catal. Sci. Technol. Chem. Commun. Chem. Soc. Rev. CHEM EDUC RES PRACT CRYSTENGCOMM Dalton Trans. Energy Environ. Sci. ENVIRON SCI-NANO ENVIRON SCI-PROC IMP ENVIRON SCI-WAT RES Faraday Discuss. Food Funct. Green Chem. Inorg. Chem. Front. Integr. Biol. J. Anal. At. Spectrom. J. Mater. Chem. A J. Mater. Chem. B J. Mater. Chem. C Lab Chip Mater. Chem. Front. Mater. Horiz. MEDCHEMCOMM Metallomics Mol. Biosyst. Mol. Syst. Des. Eng. Nanoscale Nanoscale Horiz. Nat. Prod. Rep. New J. Chem. Org. Biomol. Chem. Org. Chem. Front. PHOTOCH PHOTOBIO SCI PCCP Polym. Chem.
×
引用
GB/T 7714-2015
复制
MLA
复制
APA
复制
导出至
BibTeX EndNote RefMan NoteFirst NoteExpress
×
0
微信
客服QQ
Book学术公众号 扫码关注我们
反馈
×
意见反馈
请填写您的意见或建议
请填写您的手机或邮箱
×
提示
您的信息不完整,为了账户安全,请先补充。
现在去补充
×
提示
您因"违规操作"
具体请查看互助需知
我知道了
×
提示
现在去查看 取消
×
提示
确定
Book学术官方微信
Book学术文献互助
Book学术文献互助群
群 号:481959085
Book学术
文献互助 智能选刊 最新文献 互助须知 联系我们:info@booksci.cn
Book学术提供免费学术资源搜索服务,方便国内外学者检索中英文文献。致力于提供最便捷和优质的服务体验。
Copyright © 2023 Book学术 All rights reserved.
ghs 京公网安备 11010802042870号 京ICP备2023020795号-1