Bu çalışmada, ultrasonik işlemin düşük dereceli linyit kömürünün kolon flotasyonu üzerindeki etkisi araştırılmıştır. Ayrıca ultrasonun gücü ve tedavi süresi flotasyon süreçini önemli derecede etkilemiş ve en iyi değerler 60 Watt ultrason gücünde ve 3 dakikalık muamele süresinde elde edilmiştir. Ultrasonik işlemin güç değerlerinin ve muamele süresinin daha fazla artması flotasyon başarısını olumsuz yönde etkilemiştir. Ayrıca, optimum kül içeriği ve yanabilir verim değerleri 1000 g/ton toplayıcı ve 2000 g/ton köpürtücü konsantrasyon değerlerinde elde edilmiştir. Ultrasonik işlem flotasyon reaktiflerinin aktivitesinin artırarak flotasyon sürecini iyileştirmiştir. Ayrıca ultrasonla yapılan deneylerde temas açısı değerlerinin aynı deneysel koşullar altında klasik yapılan deneylere göre daha yüksek olduğu tespit edilmiştir. Sonuç olarak,% 28,01 kül içeriğine sahip kömür, ultrasonik işlem kullanılarak% 13,94 kül içeriği ve % 76,25 verim ile zenginleştirilmiştir.
{"title":"Ultrasonik işlemin düşük dereceli kömürün kolon flotasyonu üzerine etkisi","authors":"Kiraz Eşmeli̇","doi":"10.24012/dumf.1242695","DOIUrl":"https://doi.org/10.24012/dumf.1242695","url":null,"abstract":"Bu çalışmada, ultrasonik işlemin düşük dereceli linyit kömürünün kolon flotasyonu üzerindeki etkisi araştırılmıştır. Ayrıca ultrasonun gücü ve tedavi süresi flotasyon süreçini önemli derecede etkilemiş ve en iyi değerler 60 Watt ultrason gücünde ve 3 dakikalık muamele süresinde elde edilmiştir. Ultrasonik işlemin güç değerlerinin ve muamele süresinin daha fazla artması flotasyon başarısını olumsuz yönde etkilemiştir. Ayrıca, optimum kül içeriği ve yanabilir verim değerleri 1000 g/ton toplayıcı ve 2000 g/ton köpürtücü konsantrasyon değerlerinde elde edilmiştir. Ultrasonik işlem flotasyon reaktiflerinin aktivitesinin artırarak flotasyon sürecini iyileştirmiştir. Ayrıca ultrasonla yapılan deneylerde temas açısı değerlerinin aynı deneysel koşullar altında klasik yapılan deneylere göre daha yüksek olduğu tespit edilmiştir. Sonuç olarak,% 28,01 kül içeriğine sahip kömür, ultrasonik işlem kullanılarak% 13,94 kül içeriği ve % 76,25 verim ile zenginleştirilmiştir.","PeriodicalId":158576,"journal":{"name":"DÜMF Mühendislik Dergisi","volume":"2 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-03-27","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"128008421","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Bu çalışmada; Kahramanmaraş’ta yer alan bir termik santralden temin edilen C tipi UK, farklı sürelerde öğütülerek farklı oranlarda çimento ile ikame edilmiş ve Alkali silika reaksiyonu (ASR) üzerindeki etkisi incelenmiştir. İlk önce uçucu kül içermeyen referans numune karışımları ASTM C 1260 standardına göre hazırlanmıştır. Daha sonra UK’nin, 0, 10 ve 20 dk öğütme süreleri sonrasında inceltilen malzemenin her birini betonda çimento yerine % 10 ve % 30 ikame edilerek harç numuneleri hazırlanmıştır. Elde edilen numunelerin 3, 7, 14 ve 28 günlük kür süresi sonrasında ASR genleşme ölçümleri gerçekleştirilmiştir. Elde edilen sonuçlara göre; UK’nin eklendiği numunelerin referans numunesine göre ASR boy değişim oranları azalmıştır. Ayrıca öğütme süresinin ve ikame oranının artmasıyla birlikte ASR boy değişim değerlerinde düşüş meydana geldiği görülmüştür. Genel olarak 0, 10 ve 20 dk öğütme sonrası elde edilen farklı blaine incelik değerine sahip UK’ün % 10 ve % 30 ikame oranlarında çimento yerine kullanılarak hazırlanan harç örneklerinin 3,7 ve 14 günlük kür süreleri sonrasında ASR boy değişim değerlerinde artış gözlemlenmiştir. 28 günlük kür süresi sonrasında ise artış gözlemlenmiş ancak bu diğer kür süreleri sonrasında elde edilen değerlere kıyasla daha düşük olduğu belirlenmiştir. Böylece; UK’ün öğütmeye bağlı olarak inceliğinin ve ikame oranının artmasıyla birlikte betonun bünyesindeki boşlukları doldurması sonucunda geçirimsiz bir beton oluşmuş ve betonda oluşan ASR etkisini azaltmıştır. Ayrıca öğütülmüş uçucu küller harç örneklerinin geçirimsizlik özellik kazandırmasının yanı sıra toz bağlayıcılığındaki alkali (Na2O ve K2O) miktarını azaltması ve Ca(OH)2’yi C-S-H jellerine dönüştürmesini sağlayarak ASR oluşumunu engellemiştir.
在本研究中,对从卡赫拉曼马拉什(Kahramanmaraş)热电厂获得的 C 型英国粉煤灰进行了不同时间的研磨,并以不同的比例用水泥进行了替代,研究了其对碱性硅反应(ASR)的影响。首先,根据 ASTM C 1260 标准制备了不含粉煤灰的参考样品混合物。然后,在混凝土中加入 10%和 30%的稀释材料,分别经过 0 分钟、10 分钟和 20 分钟的英国水泥研磨时间后,制备砂浆试样。在养护 3、7、14 和 28 天后进行 ASR 膨胀测量。结果显示,与参照试样相比,添加了 UK 的试样的 ASR 长度变化率有所下降。此外,还观察到 ASR 长度变化值随着研磨时间和替代率的增加而减少。一般来说,使用 0、10 和 20 分钟研磨后得到的不同布兰细度值的 UK 代替水泥(替代率分别为 10%和 30%)制备的砂浆试样,在固化 3、7 和 14 天后,ASR 长度变化值会增加。养护 28 天后,观察到数值有所上升,但低于其他养护时间获得的数值。由此可见,由于研磨增加了英国细度和替代率,填补了混凝土中的空隙,形成了抗渗混凝土,降低了混凝土中的 ASR 效应。此外,磨碎的粉煤灰还能减少粉末粘结剂中的碱(Na2O 和 K2O)含量,将 Ca(OH)2 转化为 C-S-H 凝胶,从而防止 ASR 的形成,并提供砂浆样品的抗渗性。
{"title":"Betonda ince uçucu kül kullanımı ile ASR genleşmesinin azaltılması","authors":"Hasan Eker, Demet DEMİR ŞAHİN, Mustafa Çullu","doi":"10.24012/dumf.1158420","DOIUrl":"https://doi.org/10.24012/dumf.1158420","url":null,"abstract":"Bu çalışmada; Kahramanmaraş’ta yer alan bir termik santralden temin edilen C tipi UK, farklı sürelerde öğütülerek farklı oranlarda çimento ile ikame edilmiş ve Alkali silika reaksiyonu (ASR) üzerindeki etkisi incelenmiştir. İlk önce uçucu kül içermeyen referans numune karışımları ASTM C 1260 standardına göre hazırlanmıştır. Daha sonra UK’nin, 0, 10 ve 20 dk öğütme süreleri sonrasında inceltilen malzemenin her birini betonda çimento yerine % 10 ve % 30 ikame edilerek harç numuneleri hazırlanmıştır. Elde edilen numunelerin 3, 7, 14 ve 28 günlük kür süresi sonrasında ASR genleşme ölçümleri gerçekleştirilmiştir. Elde edilen sonuçlara göre; UK’nin eklendiği numunelerin referans numunesine göre ASR boy değişim oranları azalmıştır. Ayrıca öğütme süresinin ve ikame oranının artmasıyla birlikte ASR boy değişim değerlerinde düşüş meydana geldiği görülmüştür. Genel olarak 0, 10 ve 20 dk öğütme sonrası elde edilen farklı blaine incelik değerine sahip UK’ün % 10 ve % 30 ikame oranlarında çimento yerine kullanılarak hazırlanan harç örneklerinin 3,7 ve 14 günlük kür süreleri sonrasında ASR boy değişim değerlerinde artış gözlemlenmiştir. 28 günlük kür süresi sonrasında ise artış gözlemlenmiş ancak bu diğer kür süreleri sonrasında elde edilen değerlere kıyasla daha düşük olduğu belirlenmiştir. Böylece; UK’ün öğütmeye bağlı olarak inceliğinin ve ikame oranının artmasıyla birlikte betonun bünyesindeki boşlukları doldurması sonucunda geçirimsiz bir beton oluşmuş ve betonda oluşan ASR etkisini azaltmıştır. Ayrıca öğütülmüş uçucu küller harç örneklerinin geçirimsizlik özellik kazandırmasının yanı sıra toz bağlayıcılığındaki alkali (Na2O ve K2O) miktarını azaltması ve Ca(OH)2’yi C-S-H jellerine dönüştürmesini sağlayarak ASR oluşumunu engellemiştir.","PeriodicalId":158576,"journal":{"name":"DÜMF Mühendislik Dergisi","volume":"1 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-03-24","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"125525631","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Severe acute respiratory syndrome coronavirus 2 (SARS-CoV-2) belongs to coronaviridae family and a change in the genetic sequence of SARS-CoV-2 is named as a mutation that causes to variants of SARS-CoV-2. In this paper, we propose a novel and efficient method to predict SARS-CoV-2 variants of concern from whole human genome sequences. In this method, we describe 16 dinucleotide and 64 trinucleotide features to differentiate SARS-CoV-2 variants of concern. The efficacy of the proposed features is proved by using four classifiers, k-nearest neighbor, support vector machines, multilayer perceptron, and random forest. The proposed method is evaluated on the dataset including 223,326 complete human genome sequences including recently designated variants of concern, Alpha, Beta, Gamma, Delta, and Omicron variants. Experimental results present that overall accuracy for detecting SARS-CoV-2 variants of concern remarkably increases when trinucleotide features rather than dinucleotide features are used. Furthermore, we use the whale optimization algorithm, which is a state-of-the-art method for reducing the number of features and choosing the most relevant features. We select 44 trinucleotide features out of 64 to differentiate SARS-CoV-2 variants with acceptable accuracy as a result of the whale optimization method. Experimental results indicate that the SVM classifier with selected features achieves about 99% accuracy, sensitivity, specificity, precision on average. The proposed method presents an admirable performance for detecting SARS-CoV-2 variants.
{"title":"A k-mer based metaheuristic approach for detecting COVID-19 variants","authors":"H. Arslan","doi":"10.24012/dumf.1195600","DOIUrl":"https://doi.org/10.24012/dumf.1195600","url":null,"abstract":"Severe acute respiratory syndrome coronavirus 2 (SARS-CoV-2) belongs to coronaviridae family and a change in the genetic sequence of SARS-CoV-2 is named as a mutation that causes to variants of SARS-CoV-2. In this paper, we propose a novel and efficient method to predict SARS-CoV-2 variants of concern from whole human genome sequences. In this method, we describe 16 dinucleotide and 64 trinucleotide features to differentiate SARS-CoV-2 variants of concern. The efficacy of the proposed features is proved by using four classifiers, k-nearest neighbor, support vector machines, multilayer perceptron, and random forest. The proposed method is evaluated on the dataset including 223,326 complete human genome sequences including recently designated variants of concern, Alpha, Beta, Gamma, Delta, and Omicron variants. Experimental results present that overall accuracy for detecting SARS-CoV-2 variants of concern remarkably increases when trinucleotide features rather than dinucleotide features are used. Furthermore, we use the whale optimization algorithm, which is a state-of-the-art method for reducing the number of features and choosing the most relevant features. We select 44 trinucleotide features out of 64 to differentiate SARS-CoV-2 variants with acceptable accuracy as a result of the whale optimization method. Experimental results indicate that the SVM classifier with selected features achieves about 99% accuracy, sensitivity, specificity, precision on average. The proposed method presents an admirable performance for detecting SARS-CoV-2 variants.","PeriodicalId":158576,"journal":{"name":"DÜMF Mühendislik Dergisi","volume":"36 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-03-23","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"123295839","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Permanent Magnet Synchronous Motors (PMSM) have important features such as high torque, high power density, high acceleration, small volume, low noise and high efficiency. With these features, is widely used in the industry. One of the negativities that occur during the operation of electric motors is speed fluctuations and vibrations due to the unbalanced loads. Unbalanced loading can be caused by the character of the load, as well as the poor mounting of the motor to the load, the misalignment on the shaft and the load itself being an eccentric load. Especially at high speeds, this causes permanent damage to the motors. Specification and elimination of these fluctuations, which occur for different reasons, are very important for a reliable operation. In this study, unbalanced load situations are investigated in an unbalanced PMSM and the speed ripples in the unbalanced load of the motor are attempted to be decreased by the proposed Adaptive Harmonic Injection approach. The simulation is carried out under various operating conditions by abruptly and linearly changing the motor speed under unbalanced load. It is observed that speed fluctuations in the motor can be effectively suppressed under different operating condition.
{"title":"Reducing Speed Ripples and Vibrations in Permanent Magnet Synchronous Motors with Unbalanced Loads","authors":"Faruk Erken, Oya Fi̇dan, Secil Karatay","doi":"10.24012/dumf.1264630","DOIUrl":"https://doi.org/10.24012/dumf.1264630","url":null,"abstract":"Permanent Magnet Synchronous Motors (PMSM) have important features such as high torque, high power density, high acceleration, small volume, low noise and high efficiency. With these features, is widely used in the industry. One of the negativities that occur during the operation of electric motors is speed fluctuations and vibrations due to the unbalanced loads. Unbalanced loading can be caused by the character of the load, as well as the poor mounting of the motor to the load, the misalignment on the shaft and the load itself being an eccentric load. Especially at high speeds, this causes permanent damage to the motors. Specification and elimination of these fluctuations, which occur for different reasons, are very important for a reliable operation. In this study, unbalanced load situations are investigated in an unbalanced PMSM and the speed ripples in the unbalanced load of the motor are attempted to be decreased by the proposed Adaptive Harmonic Injection approach. The simulation is carried out under various operating conditions by abruptly and linearly changing the motor speed under unbalanced load. It is observed that speed fluctuations in the motor can be effectively suppressed under different operating condition.","PeriodicalId":158576,"journal":{"name":"DÜMF Mühendislik Dergisi","volume":"1 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-03-23","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"123013773","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Büyükşehirlerde artan nüfusu beraberinde barınma, eğitim, ulaşım vs. birçok ihtiyaç parametrelerini doğurmaktadır. Yerleşik düzende olan alanların üniversite ihtiyaçlarını karşılamak için 24 saat aktif yaşamın sürdüğü kampüs alanlarınada ihtiyaç duyulmaktadır. Özellikle kampüs ihtiyacının karşılandığı alanlarda kentsel ulaşım ağı koşullarında da gerekli iyileştirmelerin yapılması ve ilerideki nüfus ve eğitim kapasite koşulları dikkate alınarak senaryoların geliştirilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla eğitim alanlarına kolay ulaşaılabilirliğin sağlandığı konforlu ve güvenilir yol ağlarının oluşturulması elzemdir. Geliştirilen modeller ile kentsel ölçekte kampüs ve yerleşim alanlarında yol ağları oluşturularak trafik problemlerine çözüm önerileri getirilmesi, otopark ihtiyaçların karşılanması, trafik akışının sağlanması, yayaların güvenli bir şekil de ulaşım imkanı elde edilmedir. Bu çalışmada İstanbul tarihi yarımada dışında kalan üniversite kampüs alanı ve çevre bağlantı yollarında meydana gelen trafik yoğunluğu dikkate alınarak geliştirilen senaryolarla ileriye yönelik tahminlerde trafik sorunlarının ortadan kaldırılmasına yönelik alternative çözüm önerileri gerçekleştirilmiştir. Çalışmada önceden belirlenen bir ufuk yılına göre gelecekteki potansiyel trafik akışını ölçmek için karmaşık trafik yöntemleri tasarlanmıştır. Sonuç olarak farklı ulaşım planlaması ve araç modellerinin trafiğe olumlu katkı sunacağı düşünülmektedir.
{"title":"Üniversite Yerleşkesi Çevresinde Trafik Durumunun İncelenmesi ve Alternatif Çözüm Önerileri: İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Avcılar Kampüsü Örneği","authors":"A. Karakaş","doi":"10.24012/dumf.1210882","DOIUrl":"https://doi.org/10.24012/dumf.1210882","url":null,"abstract":"Büyükşehirlerde artan nüfusu beraberinde barınma, eğitim, ulaşım vs. birçok ihtiyaç parametrelerini doğurmaktadır. Yerleşik düzende olan alanların üniversite ihtiyaçlarını karşılamak için 24 saat aktif yaşamın sürdüğü kampüs alanlarınada ihtiyaç duyulmaktadır. Özellikle kampüs ihtiyacının karşılandığı alanlarda kentsel ulaşım ağı koşullarında da gerekli iyileştirmelerin yapılması ve ilerideki nüfus ve eğitim kapasite koşulları dikkate alınarak senaryoların geliştirilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla eğitim alanlarına kolay ulaşaılabilirliğin sağlandığı konforlu ve güvenilir yol ağlarının oluşturulması elzemdir. Geliştirilen modeller ile kentsel ölçekte kampüs ve yerleşim alanlarında yol ağları oluşturularak trafik problemlerine çözüm önerileri getirilmesi, otopark ihtiyaçların karşılanması, trafik akışının sağlanması, yayaların güvenli bir şekil de ulaşım imkanı elde edilmedir. Bu çalışmada İstanbul tarihi yarımada dışında kalan üniversite kampüs alanı ve çevre bağlantı yollarında meydana gelen trafik yoğunluğu dikkate alınarak geliştirilen senaryolarla ileriye yönelik tahminlerde trafik sorunlarının ortadan kaldırılmasına yönelik alternative çözüm önerileri gerçekleştirilmiştir. Çalışmada önceden belirlenen bir ufuk yılına göre gelecekteki potansiyel trafik akışını ölçmek için karmaşık trafik yöntemleri tasarlanmıştır. Sonuç olarak farklı ulaşım planlaması ve araç modellerinin trafiğe olumlu katkı sunacağı düşünülmektedir.","PeriodicalId":158576,"journal":{"name":"DÜMF Mühendislik Dergisi","volume":"24 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-03-19","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"125149853","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Değişen ve gelişen dünyada kurumların daha rekabetçi ve sürdürülebilir yönetim süreçlerinde karar verme oldukça önemli bir yer edinmiştir. Son 80 yılda tamamen sistemli bir disiplin ve model halini alan karar verme bilimi tüm organizasyon ve yaşam alanlarına yön vermeye devam etmektedir. Tüm şirketler için hayati bir öneme sahip olan ve gittikçe daha da önem kazanan çalışan etmeni ve çalışan seçimi de karar verme modelleri ile yönetilmeye başlanmıştır. Bu çalışmada öncelikle karar verme modelleri hakkında bilgiler sunulmuştur. Daha sonra Çok Kriterli Karar Verme (ÇKKV) modellerinden TOPSIS yöntemi kullanılarak iş başvurusu yapan 8 adaydan 4 kişilik mülakat listesi oluşturulmuştur. Son olarak seçilen adaylar içinden en uygun adayı tercih etmek için VIKOR yöntemi uygulanmış ve başarılı sonuçlar elde edilmiştir.
{"title":"İşe alım süreçlerinde aşamalı olarak TOPSIS ve VIKOR yöntemleri uygulanarak iş gören seçimi yapılması","authors":"Abdulbari Aslan, Mesut Hüseyinoğlu, Cafer Budak","doi":"10.24012/dumf.1254026","DOIUrl":"https://doi.org/10.24012/dumf.1254026","url":null,"abstract":"Değişen ve gelişen dünyada kurumların daha rekabetçi ve sürdürülebilir yönetim süreçlerinde karar verme oldukça önemli bir yer edinmiştir. Son 80 yılda tamamen sistemli bir disiplin ve model halini alan karar verme bilimi tüm organizasyon ve yaşam alanlarına yön vermeye devam etmektedir. Tüm şirketler için hayati bir öneme sahip olan ve gittikçe daha da önem kazanan çalışan etmeni ve çalışan seçimi de karar verme modelleri ile yönetilmeye başlanmıştır. Bu çalışmada öncelikle karar verme modelleri hakkında bilgiler sunulmuştur. Daha sonra Çok Kriterli Karar Verme (ÇKKV) modellerinden TOPSIS yöntemi kullanılarak iş başvurusu yapan 8 adaydan 4 kişilik mülakat listesi oluşturulmuştur. Son olarak seçilen adaylar içinden en uygun adayı tercih etmek için VIKOR yöntemi uygulanmış ve başarılı sonuçlar elde edilmiştir.","PeriodicalId":158576,"journal":{"name":"DÜMF Mühendislik Dergisi","volume":"53 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-03-18","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"129175050","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Günümüzde, İnsansız Hava Araçları(İHA) sınır güvenliği, sahil güvenliği, savunma, saldırı başta olmak üzere arama kurtarma, zirai ilaçlama, yangın söndürme gibi geniş bir kullanım alanına sahiptir. Bununla beraber İHA’nın bazı görevleri otonom bir şekilde yerine getirebilmesi ise bilgisayarlı görü sisteminin buna entegresi ile olur. Bu alandaki uygulamalarından biri olan havadan nesne tespiti uygulamaları, uzaklık, yakınlık kavramlarına bağlı olarak farklı boyutlardaki nesneleri tespit edememe, yavaş tespit, yanlış tahminleme gibi çeşitli hatalar içerebilir. Derin Öğrenme(DÖ) uygulamaları ile bu hataları en aza indrilebilir. Bu çalışmada VRAT[1] video setinden alınan görüntülerle YOLOv3 DÖ ağı eğitilmiş ve daha sonra DJI Mavic 2 Zoom İHA kamerasından elde edilen görüntülerle tekrar eğitim yapılarak videodaki araçların ve yayaların tespiti sağlanmıştır. Eğitim ve test süreci Google Colab Tesla T4 GPU makinesinde gerçekleştirilmiştir. Modelin performansı ilk ve ikinci eğitim için Loss, mAP 2.345, %79 ve 1.171, %70.09 olarak bulunmuştur.
{"title":"İnsansız hava aracından çekilen videolar kullanılarak derin öğrenme yaklaşımı ile nesne tespiti","authors":"Muhammet Ali Arseri̇m, Ayşan Usta","doi":"10.24012/dumf.1191160","DOIUrl":"https://doi.org/10.24012/dumf.1191160","url":null,"abstract":"Günümüzde, İnsansız Hava Araçları(İHA) sınır güvenliği, sahil güvenliği, savunma, saldırı başta olmak üzere arama kurtarma, zirai ilaçlama, yangın söndürme gibi geniş bir kullanım alanına sahiptir. Bununla beraber İHA’nın bazı görevleri otonom bir şekilde yerine getirebilmesi ise bilgisayarlı görü sisteminin buna entegresi ile olur. Bu alandaki uygulamalarından biri olan havadan nesne tespiti uygulamaları, uzaklık, yakınlık kavramlarına bağlı olarak farklı boyutlardaki nesneleri tespit edememe, yavaş tespit, yanlış tahminleme gibi çeşitli hatalar içerebilir. Derin Öğrenme(DÖ) uygulamaları ile bu hataları en aza indrilebilir. Bu çalışmada VRAT[1] video setinden alınan görüntülerle YOLOv3 DÖ ağı eğitilmiş ve daha sonra DJI Mavic 2 Zoom İHA kamerasından elde edilen görüntülerle tekrar eğitim yapılarak videodaki araçların ve yayaların tespiti sağlanmıştır. Eğitim ve test süreci Google Colab Tesla T4 GPU makinesinde gerçekleştirilmiştir. Modelin performansı ilk ve ikinci eğitim için Loss, mAP 2.345, %79 ve 1.171, %70.09 olarak bulunmuştur.","PeriodicalId":158576,"journal":{"name":"DÜMF Mühendislik Dergisi","volume":"342 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-03-18","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"115674373","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Bu çalışmada, Eskişehir ili sınırları içerisinde bulunan ve ülkemiz açısından ekonomik değeri oldukça yüksek olan bastnasit cevherinde bulunan Barit (BaSO4) mineralinin flotasyon tekniği ile seçici olarak cevherden ayırımı ve yüksek saflıkta barit elde edilmesi amaçlanmıştır. İlgili bölgeden tekniğe uygun olarak alınan cevher numunesi kırıtıcı-öğütücü yardımı ile öğütülmüş ve uygun tanecik boyutuna getirilmiştir. Uygun tanecik boyutundaki cevher numunesine eleme işlemi uygulanmış ve bu sayede uygun tanecik boyutlu ve homojenize edilmiş numune elde edilmiştir. Homojenize edilmiş numune içerisinde bulunan mineral analizi için uygun çözünürleştirilme işlemi yapıldıktan sonra analizler yapılmış, cevher bünyesinde bulunan, bastnasit, barit ve fluorit gibi minerallerin numune içerisindeki miktarları tespit edilmiştir. Ön flotasyon işlemleri ile baritin flotasyon verimleri incelenmiş ancak istenilen düzeyde zenginleştirilme yapılamamıştır. Flotasyon veriminin düşük olmasının cevherin minerolojik yapısından kaynaklandığı düşünülmüş ve cevherin kristal yapısını değiştirmek amacıyla flotasyon işleminden önce sülfürleme prosesi gerçekleştirilmiştir. Sülfürleme prosesinden sona gerçekleştirilen flotasyon çalışmalarında baritin flotasyon veriminde ciddi oranda artış olduğu yapılan deneyler sonucunda görülmüştür. Tespit edilen optimum flotasyon koşullarında yapılan deneylerde cevher bünyesinde yer alan baritin % 92.04 flotasyon verimi ile cevherdeki tenörürünün % 31,13’den % 91.14’e yükseldiği tespit edilmiştir.
{"title":"Cevherden Flotasyon Yöntemiyle Baritin Zenginleştirilmesi","authors":"İbrahim Dolak, Rüstem Keçi̇li̇","doi":"10.24012/dumf.1245294","DOIUrl":"https://doi.org/10.24012/dumf.1245294","url":null,"abstract":"Bu çalışmada, Eskişehir ili sınırları içerisinde bulunan ve ülkemiz açısından ekonomik değeri oldukça yüksek olan bastnasit cevherinde bulunan Barit (BaSO4) mineralinin flotasyon tekniği ile seçici olarak cevherden ayırımı ve yüksek saflıkta barit elde edilmesi amaçlanmıştır. İlgili bölgeden tekniğe uygun olarak alınan cevher numunesi kırıtıcı-öğütücü yardımı ile öğütülmüş ve uygun tanecik boyutuna getirilmiştir. Uygun tanecik boyutundaki cevher numunesine eleme işlemi uygulanmış ve bu sayede uygun tanecik boyutlu ve homojenize edilmiş numune elde edilmiştir. Homojenize edilmiş numune içerisinde bulunan mineral analizi için uygun çözünürleştirilme işlemi yapıldıktan sonra analizler yapılmış, cevher bünyesinde bulunan, bastnasit, barit ve fluorit gibi minerallerin numune içerisindeki miktarları tespit edilmiştir. Ön flotasyon işlemleri ile baritin flotasyon verimleri incelenmiş ancak istenilen düzeyde zenginleştirilme yapılamamıştır. Flotasyon veriminin düşük olmasının cevherin minerolojik yapısından kaynaklandığı düşünülmüş ve cevherin kristal yapısını değiştirmek amacıyla flotasyon işleminden önce sülfürleme prosesi gerçekleştirilmiştir. Sülfürleme prosesinden sona gerçekleştirilen flotasyon çalışmalarında baritin flotasyon veriminde ciddi oranda artış olduğu yapılan deneyler sonucunda görülmüştür. Tespit edilen optimum flotasyon koşullarında yapılan deneylerde cevher bünyesinde yer alan baritin % 92.04 flotasyon verimi ile cevherdeki tenörürünün % 31,13’den % 91.14’e yükseldiği tespit edilmiştir.","PeriodicalId":158576,"journal":{"name":"DÜMF Mühendislik Dergisi","volume":"17 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-03-18","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"123701477","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Yeni gelişen teknolojilerle beraber deprem mühendisliğindeki uygulamalarda kullanılmak üzere deprem karakteristik özelliklerinin ve mühendislik şiddet parametrelerinin hızlı ve pratik bir şekilde belirlenebilir olması önem arz etmekte olup, yazılımsal olarak parametrelerin entegrasyonu uygulamalarında artış gözlemlenmektedir. Bu çalışmada, Python yazılım dili kullanılarak, belli bir depreme ait, kuvvetli yer hareketi kayıtları zaman serisi kayıtlarından, maksimum ivme (Peak Ground Acceleration (PGA)), maksimum hız (Peak Ground Velocity (PGV)) ve maksimum yerdeğiştirme (Peak Ground Displacement (PGD)) değerleri hesaplanmış; kayıtlara ait hız-ivme-yerdeğiştirme zaman serileri üretilmiş; tepki spektrumları Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği’nde (TBDY-2018) tanımlanmakta olan tasarım spektrumları ile karşılaştırılarak görselleştirilmiştir. Deprem sinyallerinin frekans içerikleri de ayrıca elde edilmiştir (Fourier Amplitude – Frequency grafikleri). Elde edilen çıktılar görselleştirilerek, yorum kolaylığı sağlanması amaçlanmıştır. Çalışma kapsamında geliştirilen açık kaynaklı yazılım (Depremlerin kARakteristik özeLliklerini Ayrıştırma: DARLA v1.0) yardımıyla, deprem meydana geldiği andan itibaren bölge özelinde deprem mühendisliği anlamında yarı-otomatik üretilen bilimsel veriler ışığında hızlı değerlendirme yapılması hedeflenmiştir.
{"title":"Deprem Mühendisliği Uygulamalarında Kullanılmak Üzere Açık Kaynaklı Bir Yazılım Geliştirilmesi: DARLA (Versiyon 1.0)","authors":"Ülgen MERT TUĞSAL, Ahu KÖMEÇ MUTLU","doi":"10.24012/dumf.1247285","DOIUrl":"https://doi.org/10.24012/dumf.1247285","url":null,"abstract":"Yeni gelişen teknolojilerle beraber deprem mühendisliğindeki uygulamalarda kullanılmak üzere deprem karakteristik özelliklerinin ve mühendislik şiddet parametrelerinin hızlı ve pratik bir şekilde belirlenebilir olması önem arz etmekte olup, yazılımsal olarak parametrelerin entegrasyonu uygulamalarında artış gözlemlenmektedir. Bu çalışmada, Python yazılım dili kullanılarak, belli bir depreme ait, kuvvetli yer hareketi kayıtları zaman serisi kayıtlarından, maksimum ivme (Peak Ground Acceleration (PGA)), maksimum hız (Peak Ground Velocity (PGV)) ve maksimum yerdeğiştirme (Peak Ground Displacement (PGD)) değerleri hesaplanmış; kayıtlara ait hız-ivme-yerdeğiştirme zaman serileri üretilmiş; tepki spektrumları Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği’nde (TBDY-2018) tanımlanmakta olan tasarım spektrumları ile karşılaştırılarak görselleştirilmiştir. Deprem sinyallerinin frekans içerikleri de ayrıca elde edilmiştir (Fourier Amplitude – Frequency grafikleri). Elde edilen çıktılar görselleştirilerek, yorum kolaylığı sağlanması amaçlanmıştır. Çalışma kapsamında geliştirilen açık kaynaklı yazılım (Depremlerin kARakteristik özeLliklerini Ayrıştırma: DARLA v1.0) yardımıyla, deprem meydana geldiği andan itibaren bölge özelinde deprem mühendisliği anlamında yarı-otomatik üretilen bilimsel veriler ışığında hızlı değerlendirme yapılması hedeflenmiştir.","PeriodicalId":158576,"journal":{"name":"DÜMF Mühendislik Dergisi","volume":"21 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-03-14","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"127922742","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Convergence studies for the static analysis of thin plates resting on Pasternak foundations is performed. The plates are discretized using two different finite elements, the formulations of which are based on the Kirchhoff and Reissner-Mindlin plate theories. The shear locking problem which arises when full integration is used in the finite element implementation of Reissner-Mindlin plate theory is eliminated with selective integration. The Pasternak foundation is accounted for by adding the parameter matrices of an existing soil finite element to the stiffness matrix terms of the plate finite elements corresponding to deflections. Convergence rates for different boundary conditions, plate thicknesses and soil parameters are obtained and given comparatively through numerical examples.
{"title":"Convergence studies for static analysis of thin plates on Pasternak Foundations","authors":"Ü. H. ÇALIK KARAKÖSE","doi":"10.24012/dumf.1228192","DOIUrl":"https://doi.org/10.24012/dumf.1228192","url":null,"abstract":"Convergence studies for the static analysis of thin plates resting on Pasternak foundations is performed. The plates are discretized using two different finite elements, the formulations of which are based on the Kirchhoff and Reissner-Mindlin plate theories. The shear locking problem which arises when full integration is used in the finite element implementation of Reissner-Mindlin plate theory is eliminated with selective integration. The Pasternak foundation is accounted for by adding the parameter matrices of an existing soil finite element to the stiffness matrix terms of the plate finite elements corresponding to deflections. Convergence rates for different boundary conditions, plate thicknesses and soil parameters are obtained and given comparatively through numerical examples.","PeriodicalId":158576,"journal":{"name":"DÜMF Mühendislik Dergisi","volume":"18 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-03-09","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"133497636","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}