Ülkemizde artan nüfusa bağlı olarak su kaynaklarının doğru kullanımı ve suyun tüketicilere ulaştırılması konuları gittikçe önemini arttırmaktadır. Suyun tüketicilere ulaştırılması maliyet gerektiren birçok işlemden oluşmaktadır. Bu maliyetin büyük bir kısmını su dağıtım şebekeleri oluşturmaktadır. Bu doğrultuda suyun tüketicilere ulaştırılması için kullandığımız şebeke borularının tasarımı da önem kazanmaktadır. Şebeke borularının maliyetlerini azaltmak için şebekenin tasarımı ve optimize edilmesi amacıyla kullanılan birçok yöntem bulunmakta olup, metasezgisel yöntemler kullanılarak boru çaplarının optimize edilmesi de bu yöntemlerden bir tanesidir.
{"title":"Eruh Su Dağıtım Şebekesinin Metasezgisel Yöntemlerle Optimizasyonu","authors":"Recep Demi̇r, Fevzi Önen","doi":"10.24012/dumf.1332405","DOIUrl":"https://doi.org/10.24012/dumf.1332405","url":null,"abstract":"Ülkemizde artan nüfusa bağlı olarak su kaynaklarının doğru kullanımı ve suyun tüketicilere ulaştırılması konuları gittikçe önemini arttırmaktadır. Suyun tüketicilere ulaştırılması maliyet gerektiren birçok işlemden oluşmaktadır. Bu maliyetin büyük bir kısmını su dağıtım şebekeleri oluşturmaktadır. Bu doğrultuda suyun tüketicilere ulaştırılması için kullandığımız şebeke borularının tasarımı da önem kazanmaktadır. Şebeke borularının maliyetlerini azaltmak için şebekenin tasarımı ve optimize edilmesi amacıyla kullanılan birçok yöntem bulunmakta olup, metasezgisel yöntemler kullanılarak boru çaplarının optimize edilmesi de bu yöntemlerden bir tanesidir.","PeriodicalId":158576,"journal":{"name":"DÜMF Mühendislik Dergisi","volume":"8 14","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-12-26","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139155531","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Konsol istinat duvarlarında oluşan aktif ve pasif itki duvarın dönme ve yer değiştirmesi ile yakından ilgilidir. Klasik zemin mekaniği çerçevesinde yapılan hesaplarda duvarın yeteri kadar döndüğü ve yer değiştirdiği kabul edilerek aktif ve pasif itkilerin kararlı durumdaki değerleri kullanılır. Özellikle pasif itki için kararlı durumdaki değerleri kullanmak hesabın doğruluğunu olumsuz etkilemektedir. Bu çalışma kapsamında aktif ve pasif itkiler için elde edilmiş açısal dönme tabanlı aktif ve pasif itki formülleri tanıtılacaktır. Literatürdeki diğer bazı formüller ve sonlu elemanlar modelinden elde edilen sonuçlar da kullanılarak bir konsol duvar örneği çözülecek, genel bir karşılaştırma yapılacaktır.
{"title":"Açısal Dönme Tabanlı Aktif ve Pasif Toprak İtkisi","authors":"Murat Hamderi̇","doi":"10.24012/dumf.1265609","DOIUrl":"https://doi.org/10.24012/dumf.1265609","url":null,"abstract":"Konsol istinat duvarlarında oluşan aktif ve pasif itki duvarın dönme ve yer değiştirmesi ile yakından ilgilidir. Klasik zemin mekaniği çerçevesinde yapılan hesaplarda duvarın yeteri kadar döndüğü ve yer değiştirdiği kabul edilerek aktif ve pasif itkilerin kararlı durumdaki değerleri kullanılır. Özellikle pasif itki için kararlı durumdaki değerleri kullanmak hesabın doğruluğunu olumsuz etkilemektedir. Bu çalışma kapsamında aktif ve pasif itkiler için elde edilmiş açısal dönme tabanlı aktif ve pasif itki formülleri tanıtılacaktır. Literatürdeki diğer bazı formüller ve sonlu elemanlar modelinden elde edilen sonuçlar da kullanılarak bir konsol duvar örneği çözülecek, genel bir karşılaştırma yapılacaktır.","PeriodicalId":158576,"journal":{"name":"DÜMF Mühendislik Dergisi","volume":"26 5","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-12-21","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139167312","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
In reinforced concrete structures, one of the most important factors for structural safety is the quality of concrete. The first thing that comes to mind for concrete quality is the compressive strength of concrete. However, properties such as elasticity modulus are also among the properties that determine concrete quality. Since concrete is a brittle material, different methods are used to determine dynamic elasticity modulus. In practice, dynamic elasticity modulus of concrete can be identified by utilizing concrete compressive strength value. In this context; compressive strength tests were performed on a series of concretes accordingly relevant standards. Since it is difficult to determine elasticity modulus from the stress and strain relationship, the dynamic elasticity modulus values in this study was calculated using empirical formulas according to TS 500-2000, ACI 318-95 and CEB-FIP 1978 on the basis of experimental data in this study. The relationship between the calculated dynamic elasticity modulus values and concrete compressive strength was analyzed. From the study, it is concluded that as concrete compressive strength increases, dynamic elasticity modulus increases for the concrete specimens.
{"title":"Variation of dynamic elasticity modulus with experimentally determined concrete compressive strength","authors":"Esra Tuğrul Tunç","doi":"10.24012/dumf.1365518","DOIUrl":"https://doi.org/10.24012/dumf.1365518","url":null,"abstract":"In reinforced concrete structures, one of the most important factors for structural safety is the quality of concrete. The first thing that comes to mind for concrete quality is the compressive strength of concrete. However, properties such as elasticity modulus are also among the properties that determine concrete quality. Since concrete is a brittle material, different methods are used to determine dynamic elasticity modulus. In practice, dynamic elasticity modulus of concrete can be identified by utilizing concrete compressive strength value. In this context; compressive strength tests were performed on a series of concretes accordingly relevant standards. Since it is difficult to determine elasticity modulus from the stress and strain relationship, the dynamic elasticity modulus values in this study was calculated using empirical formulas according to TS 500-2000, ACI 318-95 and CEB-FIP 1978 on the basis of experimental data in this study. The relationship between the calculated dynamic elasticity modulus values and concrete compressive strength was analyzed. From the study, it is concluded that as concrete compressive strength increases, dynamic elasticity modulus increases for the concrete specimens.","PeriodicalId":158576,"journal":{"name":"DÜMF Mühendislik Dergisi","volume":"509 ","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-12-15","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139178176","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Artan çevresel farkındalık, ekonomik kaygılar ve yasal kurallar sayesinde, son zamanlarda ürün geri kazanımı veya yeniden üretimi yoğun ilgi görmektedir. Demontaj, ömrünü tamamlamış ürünlerin geri kazanımı aşamasındaki en önemli süreçlerden biridir. Bu yüzden, etkin ve dengeli kurulmuş demontaj hatları önem taşımaktadır. Bu çalışmada, demontaj hattı dengeleme (DHD) problemleri, eş zamanlı logaritmik işlem süreleri toplamı tabanlı öğrenme ve iş bozulması etkileri altında incelenmiştir. DHD literatüründe, logaritmik işlem süreleri toplamı tabanlı öğrenme ve iş bozulması eş zamanlı olarak ilk kez çalışılmıştır. Herhangi bir iş, istasyondaki sırasına göre, kendisinden önceki işlerin işlem sürelerinin logaritmik toplamından etkilenmektedir. İş bozulması ise, işin işleme başlamasını geciktiren bozulmalardır. Öğrenme işlerin işlem sürelerinin azaltırken, bozulma artırmaktadır. Bu çalışmada amaç fonksiyonu, açılan istasyon sayısı minimizasyonudur. Öğrenme ve bozulma etkisi altındaki DHD probleminin çözümü için hibrit (Parçacık Sürüsü Optimizasyonu- Genetik Algoritma) PSO-GA algoritması geliştirilmiş. Farklı öğrenme ve bozulma oranları için sonuçlar elde edilip karşılaştırmalar yapılmıştır. Öğrenme ve bozulma etkisinin, DHD problemlerinde dikkate alındığında amaç fonksiyonu değerinde iyileşmeler görülmüştür.
{"title":"Disassembly Line Balancing Problem Under The Effects of Sum-of-Logarithm-Processing-Time-Based Learning and Job Deterioration","authors":"Halime Somtürk, M. Toksari","doi":"10.24012/dumf.1366117","DOIUrl":"https://doi.org/10.24012/dumf.1366117","url":null,"abstract":"Artan çevresel farkındalık, ekonomik kaygılar ve yasal kurallar sayesinde, son zamanlarda ürün geri kazanımı veya yeniden üretimi yoğun ilgi görmektedir. Demontaj, ömrünü tamamlamış ürünlerin geri kazanımı aşamasındaki en önemli süreçlerden biridir. Bu yüzden, etkin ve dengeli kurulmuş demontaj hatları önem taşımaktadır. Bu çalışmada, demontaj hattı dengeleme (DHD) problemleri, eş zamanlı logaritmik işlem süreleri toplamı tabanlı öğrenme ve iş bozulması etkileri altında incelenmiştir. DHD literatüründe, logaritmik işlem süreleri toplamı tabanlı öğrenme ve iş bozulması eş zamanlı olarak ilk kez çalışılmıştır. Herhangi bir iş, istasyondaki sırasına göre, kendisinden önceki işlerin işlem sürelerinin logaritmik toplamından etkilenmektedir. İş bozulması ise, işin işleme başlamasını geciktiren bozulmalardır. Öğrenme işlerin işlem sürelerinin azaltırken, bozulma artırmaktadır. Bu çalışmada amaç fonksiyonu, açılan istasyon sayısı minimizasyonudur. Öğrenme ve bozulma etkisi altındaki DHD probleminin çözümü için hibrit (Parçacık Sürüsü Optimizasyonu- Genetik Algoritma) PSO-GA algoritması geliştirilmiş. Farklı öğrenme ve bozulma oranları için sonuçlar elde edilip karşılaştırmalar yapılmıştır. Öğrenme ve bozulma etkisinin, DHD problemlerinde dikkate alındığında amaç fonksiyonu değerinde iyileşmeler görülmüştür.","PeriodicalId":158576,"journal":{"name":"DÜMF Mühendislik Dergisi","volume":"29 1-2","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-12-12","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139182188","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Kompozit kardan milleri, üstün mukavemet-ağırlık ve sertlik-ağırlık oranları nedeniyle geleneksel kardan millerinin güçlü bir ikamesi olarak ortaya çıkmışlardır. Aynı zamanda, çok duvarlı karbon nanotüplerin (ÇDKNT) üstün mekanik, elektriksel ve termal özelliklerinden dolayı takviye elemanı olarak kullanımı büyük bir ivme kazanmıştır. Bu çalışmada, karışım kuralı (rule of mixture) ile Halpin-Tsai (H-T) modelini birleştiren bir mikromekanik model, ÇDKNT katkılı karbon fiber takviyeli epoksi reçinenin elastik sabitlerini hesaplamak için kullanılmıştır. Bu mikromekanik model, MWCNT'lerin topaklanma, en boy oranı, dalgalanma ve rastgele yöneliminin etkisini dikkate almaktadır. ÇDKNT/epoksi reçinenin mikromekanik model kullanılarak hesaplanan elastik sabitleri literatürde bulunan deneysel sonuçlarla karşılaştırılmıştır. Ayrıca, çeşitli ÇDKNT konsantrasyonları ve fiber oryantasyon açıları için kompozit kardan millerinin kritik burulma burkulma yükünü tahmin etmek için sonlu elemanlar analizi (SEA) yapılmıştır. SEA sonuçları teorik olarak elde edilen sonuçlarla karşılaştırılmıştır. Sonuçlar, mikromekanik model kullanılarak hesaplanan ÇDKNT/epoksi reçine nanokompozitinin Young modülünün deneysel bulgularla uyumlu olduğunu göstermiştir. ÇDKNT katkısız karbon elyaf takviyeli epoksi reçine ile karşılaştırıldığında, hacimce %10 MWCNT'lerin eklenmesi durumunda E1, E2, G12 ve G23 (kompozit laminanın elastik sabitleri) sırasıyla %0,66, %27,80, %49,02 ve %37,50'lik iyileştirmeler gösterdi. Fiber oryantasyon açısı, Tcr üzerinde ÇDKNT konsantrasyonundan daha baskın bir etkiye sahiptir.
{"title":"Karbon nanotüp içeren kompozit kardan milinin burulma burkulmasına ilişkin sayısal ve teorik bir araştırma","authors":"Hamza Taş","doi":"10.24012/dumf.1336638","DOIUrl":"https://doi.org/10.24012/dumf.1336638","url":null,"abstract":"Kompozit kardan milleri, üstün mukavemet-ağırlık ve sertlik-ağırlık oranları nedeniyle geleneksel kardan millerinin güçlü bir ikamesi olarak ortaya çıkmışlardır. Aynı zamanda, çok duvarlı karbon nanotüplerin (ÇDKNT) üstün mekanik, elektriksel ve termal özelliklerinden dolayı takviye elemanı olarak kullanımı büyük bir ivme kazanmıştır. Bu çalışmada, karışım kuralı (rule of mixture) ile Halpin-Tsai (H-T) modelini birleştiren bir mikromekanik model, ÇDKNT katkılı karbon fiber takviyeli epoksi reçinenin elastik sabitlerini hesaplamak için kullanılmıştır. Bu mikromekanik model, MWCNT'lerin topaklanma, en boy oranı, dalgalanma ve rastgele yöneliminin etkisini dikkate almaktadır. ÇDKNT/epoksi reçinenin mikromekanik model kullanılarak hesaplanan elastik sabitleri literatürde bulunan deneysel sonuçlarla karşılaştırılmıştır. Ayrıca, çeşitli ÇDKNT konsantrasyonları ve fiber oryantasyon açıları için kompozit kardan millerinin kritik burulma burkulma yükünü tahmin etmek için sonlu elemanlar analizi (SEA) yapılmıştır. SEA sonuçları teorik olarak elde edilen sonuçlarla karşılaştırılmıştır. Sonuçlar, mikromekanik model kullanılarak hesaplanan ÇDKNT/epoksi reçine nanokompozitinin Young modülünün deneysel bulgularla uyumlu olduğunu göstermiştir. ÇDKNT katkısız karbon elyaf takviyeli epoksi reçine ile karşılaştırıldığında, hacimce %10 MWCNT'lerin eklenmesi durumunda E1, E2, G12 ve G23 (kompozit laminanın elastik sabitleri) sırasıyla %0,66, %27,80, %49,02 ve %37,50'lik iyileştirmeler gösterdi. Fiber oryantasyon açısı, Tcr üzerinde ÇDKNT konsantrasyonundan daha baskın bir etkiye sahiptir.","PeriodicalId":158576,"journal":{"name":"DÜMF Mühendislik Dergisi","volume":"51 6","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-12-12","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139181919","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Structural health monitoring (SHM) methodologies employing data-driven techniques are becoming increasingly popular for detection of structural damage at the earliest stage possible. With measured vibration signals from the structure, time series modeling methods provide quantitative means for extracting such features that can be utilized for damage diagnosis. In this study, one-step prediction error of an autoregressive (AR) model over a data set is used as damage indicator. In particular, the difference between the prediction of the AR model that is fit to the measured acceleration signal obtained from the intact structure and actual measured signals collected for different damage states of the structure are interrogated for diagnosis purposes. More specifically, the standard deviation of the residual error is employed to locate the damaged region. Singular-value decomposition (SVD) is employed to find the optimal order for an AR model created using the impulse responses of the system. Numerical simulations are carried out using the impulse responses acquired from a four-story frame structure contaminated with additive noise including single and multiple damaged elements. The results of the simulations demonstrate that the method can be effectively employed to detect and locate damage. The performance of the proposed procedure are further demonstrated using the impact data acquired from a reinforced concrete frame for real applications.
采用数据驱动技术的结构健康监测(SHM)方法在尽早检测结构损坏方面越来越受欢迎。通过测量结构的振动信号,时间序列建模方法为提取可用于损伤诊断的特征提供了定量方法。在本研究中,自回归(AR)模型对数据集的一步预测误差被用作损伤指标。特别是,为了诊断目的,将对从完好结构中获得的加速度测量信号所拟合的 AR 模型预测值与针对结构的不同损坏状态所收集的实际测量信号之间的差异进行询问。更具体地说,利用残余误差的标准偏差来定位受损区域。利用奇异值分解(SVD)为使用系统脉冲响应创建的 AR 模型找到最佳阶数。利用从受单个和多个受损元件的加性噪声污染的四层框架结构中获取的脉冲响应进行了数值模拟。模拟结果表明,该方法可有效用于检测和定位损坏。在实际应用中,利用从钢筋混凝土框架中获取的冲击数据进一步证明了所建议程序的性能。
{"title":"Time Series Analysis Methodology for Damage Detection in Civil Structures","authors":"Burcu Güneş, Oğuz Güneş","doi":"10.24012/dumf.1364693","DOIUrl":"https://doi.org/10.24012/dumf.1364693","url":null,"abstract":"Structural health monitoring (SHM) methodologies employing data-driven techniques are becoming increasingly popular for detection of structural damage at the earliest stage possible. With measured vibration signals from the structure, time series modeling methods provide quantitative means for extracting such features that can be utilized for damage diagnosis. In this study, one-step prediction error of an autoregressive (AR) model over a data set is used as damage indicator. In particular, the difference between the prediction of the AR model that is fit to the measured acceleration signal obtained from the intact structure and actual measured signals collected for different damage states of the structure are interrogated for diagnosis purposes. More specifically, the standard deviation of the residual error is employed to locate the damaged region. Singular-value decomposition (SVD) is employed to find the optimal order for an AR model created using the impulse responses of the system. Numerical simulations are carried out using the impulse responses acquired from a four-story frame structure contaminated with additive noise including single and multiple damaged elements. The results of the simulations demonstrate that the method can be effectively employed to detect and locate damage. The performance of the proposed procedure are further demonstrated using the impact data acquired from a reinforced concrete frame for real applications.","PeriodicalId":158576,"journal":{"name":"DÜMF Mühendislik Dergisi","volume":"10 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-12-08","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139185062","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Zamanın ve teknolojinin gereksinimleri ile “Web” anlamsal ve akıllı teknolojilerle dönüşüme uğramış ve kullanıcıların aktif olarak içerik yaratabildiği, herhangi bir konuda görüşlerini ifade edebildiği çok yönlü sanal interaktif bir platform haline gelmiştir. Bu platformlardan biri olan sosyal medya sayesinde bilgi ve fikirlerin yayılması kolaylaşmıştır. Günümüzde sosyal medya platformlarında üretilen veriler metin madenciliği yöntemleri sayesinde basit, hızlı ve etkili bir şekilde analiz edilebilmektedir. Analiz sonuçları satış tahminleri, pazarlama, çevre, sağlık, toplumun duygu ve düşüncelerini saptama gibi birçok alanda kullanılmaktadır. Bu noktadan hareketle, bu çalışmada COVID-19 global hastalığı için geliştirilen Sinovac ve Biontech aşıları için Twitter kullanıcılarının paylaştıkları tweet’ler üzerine zamansal duygu analizi yapılmış ve sonuçlar karşılaştırılmıştır. Böylece aşıların insanlar üzerindeki olumlu ya da olumsuz etkileri ortaya çıkarılmıştır. Sonuçta aşı olan ya da olmayan insanların aşılara karşı duyguları ölçülmüş, aşıların olumlu ya da olumsuz etkilerinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Analiz sonuçlarına göre, insanların çoğunlukla aşılardan memnun olduğu görülmektedir. Ancak nüfusun bir kısmının endişe ve korku duyması, aşıların insanlar üzerindeki etkisinin olumsuz taraflarını da yansıtmaktadır. Bu çalışma farklı aşı veya medikal tedavi türleri için de uyarlanıp insanlar için yol gösterici olabilir.
{"title":"COVID-19 Aşıları için Duygu Analizi","authors":"Deniztan ULUTAŞ KARAKOL, Çetin Cömert","doi":"10.24012/dumf.1358519","DOIUrl":"https://doi.org/10.24012/dumf.1358519","url":null,"abstract":"Zamanın ve teknolojinin gereksinimleri ile “Web” anlamsal ve akıllı teknolojilerle dönüşüme uğramış ve kullanıcıların aktif olarak içerik yaratabildiği, herhangi bir konuda görüşlerini ifade edebildiği çok yönlü sanal interaktif bir platform haline gelmiştir. Bu platformlardan biri olan sosyal medya sayesinde bilgi ve fikirlerin yayılması kolaylaşmıştır. Günümüzde sosyal medya platformlarında üretilen veriler metin madenciliği yöntemleri sayesinde basit, hızlı ve etkili bir şekilde analiz edilebilmektedir. Analiz sonuçları satış tahminleri, pazarlama, çevre, sağlık, toplumun duygu ve düşüncelerini saptama gibi birçok alanda kullanılmaktadır. Bu noktadan hareketle, bu çalışmada COVID-19 global hastalığı için geliştirilen Sinovac ve Biontech aşıları için Twitter kullanıcılarının paylaştıkları tweet’ler üzerine zamansal duygu analizi yapılmış ve sonuçlar karşılaştırılmıştır. Böylece aşıların insanlar üzerindeki olumlu ya da olumsuz etkileri ortaya çıkarılmıştır. Sonuçta aşı olan ya da olmayan insanların aşılara karşı duyguları ölçülmüş, aşıların olumlu ya da olumsuz etkilerinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Analiz sonuçlarına göre, insanların çoğunlukla aşılardan memnun olduğu görülmektedir. Ancak nüfusun bir kısmının endişe ve korku duyması, aşıların insanlar üzerindeki etkisinin olumsuz taraflarını da yansıtmaktadır. Bu çalışma farklı aşı veya medikal tedavi türleri için de uyarlanıp insanlar için yol gösterici olabilir.","PeriodicalId":158576,"journal":{"name":"DÜMF Mühendislik Dergisi","volume":"29 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-12-07","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139185497","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Günümüzde enerji giderek daha önemli hale gelmektedir, çünkü üretim maliyetleri ve fosil kaynakların azalması gibi etmenler etkili olmaktadır. Bu durum, enerjinin son kullanıcılara en verimli şekilde ulaştırılması gereken kritik bir sorun olarak ortaya çıkmaktadır. Bu bağlamda, yakıt hücreleri, rüzgar enerjisi ve fotovoltaik enerji gibi doğru akım (DA) güç kaynakları tarafından üretilen enerjiyi, son kullanıcılar için kullanılabilir hale getirmek için güç elektroniği devreleri arasında inverterler yer almaktadır. Aynı şekilde, fotovoltaik sistemlerin daha yüksek verimliliğini sağlamak için maksimum gücün elde edilmesini veya regüle edilmesini sağlayan kontrol yapıları ile iki veya üç aşamalı sistemler gerekmektedir. Empedans kaynaklı inverterler, fotovoltaik panellerden tek aşamada maksimum gücü sağlama ve son kullanıcıya ulaştırma yeteneği nedeniyle geleneksel inverterlere göre avantajlıdır ve en yaygın kullanılan taşıyıcı temelli anahtarlama yapısı "Basit Arttırma Kontrolü" olarak bilinmektedir. Bu çalışmada, empedans kaynaklı inverterler için anahtarlama sayısını ve buna bağlı olarak ortaya çıkan anahtarlama kayıplarını azaltmaya yönelik taşıyıcı temelli yeni bir anahtarlama yapısı tasarlanmıştır. "Basit Arttırma Kontrolü" yapısından esinlenerek, bu çalışmada mevcut taşıyıcı sinyale paralel yeni bir sinyal kullanılarak anahtarlama sayısı %66 oranında azaltılmış ve çıkış geriliminde herhangi bir bozulma olmamıştır. Sonuç olarak, bu yöntem devre anahtarlama elemanları üzerindeki anahtarlama kayıplarını azaltır ve empedans kaynaklı inverterlerin verimliliğini artırma potansiyelini ortaya koyar.
{"title":"Tek Fazlı Yarı-Empedans Kaynaklı İnverterlerin Anahtarlama Kaybını Azaltmak İçin Yeni Taşıyıcı Temelli Kontrol Stratejisi","authors":"Halil İbrahim Ayteki̇n, Selim Börekci̇","doi":"10.24012/dumf.1331641","DOIUrl":"https://doi.org/10.24012/dumf.1331641","url":null,"abstract":"Günümüzde enerji giderek daha önemli hale gelmektedir, çünkü üretim maliyetleri ve fosil kaynakların azalması gibi etmenler etkili olmaktadır. Bu durum, enerjinin son kullanıcılara en verimli şekilde ulaştırılması gereken kritik bir sorun olarak ortaya çıkmaktadır. Bu bağlamda, yakıt hücreleri, rüzgar enerjisi ve fotovoltaik enerji gibi doğru akım (DA) güç kaynakları tarafından üretilen enerjiyi, son kullanıcılar için kullanılabilir hale getirmek için güç elektroniği devreleri arasında inverterler yer almaktadır. Aynı şekilde, fotovoltaik sistemlerin daha yüksek verimliliğini sağlamak için maksimum gücün elde edilmesini veya regüle edilmesini sağlayan kontrol yapıları ile iki veya üç aşamalı sistemler gerekmektedir. Empedans kaynaklı inverterler, fotovoltaik panellerden tek aşamada maksimum gücü sağlama ve son kullanıcıya ulaştırma yeteneği nedeniyle geleneksel inverterlere göre avantajlıdır ve en yaygın kullanılan taşıyıcı temelli anahtarlama yapısı \"Basit Arttırma Kontrolü\" olarak bilinmektedir. Bu çalışmada, empedans kaynaklı inverterler için anahtarlama sayısını ve buna bağlı olarak ortaya çıkan anahtarlama kayıplarını azaltmaya yönelik taşıyıcı temelli yeni bir anahtarlama yapısı tasarlanmıştır. \"Basit Arttırma Kontrolü\" yapısından esinlenerek, bu çalışmada mevcut taşıyıcı sinyale paralel yeni bir sinyal kullanılarak anahtarlama sayısı %66 oranında azaltılmış ve çıkış geriliminde herhangi bir bozulma olmamıştır. Sonuç olarak, bu yöntem devre anahtarlama elemanları üzerindeki anahtarlama kayıplarını azaltır ve empedans kaynaklı inverterlerin verimliliğini artırma potansiyelini ortaya koyar.","PeriodicalId":158576,"journal":{"name":"DÜMF Mühendislik Dergisi","volume":"82 4","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-12-06","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139186076","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
E-learning has experienced a surge in popularity, particularly during and after the COVID-19 pandemic. Online learning has proven to be a vital tool for students and educators to continue academic activities while adhering to social distancing guidelines and during the times of natural disasters that disrupt the conventional learning environments. It also offers accessibility to disabled students and those facing challenges to reach to the traditional learning. But due to increased demand, it is crucial to optimize cost of transmission while minimizing bandwidth usage while maintaining high-quality video transmission. To optimize cost and reduce network load, it is essential to minimize bandwidth usage while maintaining high-quality video. In response to this need, we present a novel dataset consisting of four e-learning scenarios. We encoded this dataset using various resolutions, bit rates, and encoder presets, and evaluated it in terms of encoding time, and quality using full-reference objective quality metrics such as MSE, PSNR, and SSIM. After experimenting with more than 1400 videos and configurations of encoders and codecs, we found out that it is possible to transmit videos in exceptional quality at bitrates as low as 5 Mbps for e-learning scenarios. We also present detailed results about correlation between file size, quality and encoding time to make optimizations for specific bandwidth, target quality or encoding speed.
{"title":"Performance Evaluation of AVC and HEVC for E-Learning: Optimizing Quality and Reducing Bandwidth Usage","authors":"Oğuz Kirat, T. Yerlikaya, Emir Öztürk","doi":"10.24012/dumf.1335369","DOIUrl":"https://doi.org/10.24012/dumf.1335369","url":null,"abstract":"E-learning has experienced a surge in popularity, particularly during and after the COVID-19 pandemic. Online learning has proven to be a vital tool for students and educators to continue academic activities while adhering to social distancing guidelines and during the times of natural disasters that disrupt the conventional learning environments. It also offers accessibility to disabled students and those facing challenges to reach to the traditional learning. But due to increased demand, it is crucial to optimize cost of transmission while minimizing bandwidth usage while maintaining high-quality video transmission. To optimize cost and reduce network load, it is essential to minimize bandwidth usage while maintaining high-quality video. In response to this need, we present a novel dataset consisting of four e-learning scenarios. We encoded this dataset using various resolutions, bit rates, and encoder presets, and evaluated it in terms of encoding time, and quality using full-reference objective quality metrics such as MSE, PSNR, and SSIM. After experimenting with more than 1400 videos and configurations of encoders and codecs, we found out that it is possible to transmit videos in exceptional quality at bitrates as low as 5 Mbps for e-learning scenarios. We also present detailed results about correlation between file size, quality and encoding time to make optimizations for specific bandwidth, target quality or encoding speed.","PeriodicalId":158576,"journal":{"name":"DÜMF Mühendislik Dergisi","volume":"59 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-12-05","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139186301","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Otizm birçok biyobelirteci olan karmaşık bir rahatsızlıktır. Bu karmaşık rahatsızlığı tanımlamak ve ayırtedebilmek birden fazla biyolojik özelliği kullanarak mümkün olabilmektedir. Bu özelliklerden biri de göz hareketleridir. Çalışma kullanıcılara özgü gözbebeği boyutu, göz pozisyonları(X-Y koordinatları), ilgi alanının noktaları, iris yarıçapı parametrelerinden oluşan dizileri kullanarak otizm spektrum bozukluğu olan (OSB) ve otizm spektrum bozukluğu olmayan (TS) bireyleri LSTM ağı ile otomatik olarak sınıflandırmayı amaçlamaktadır. Bu doğrultuda ilk adım olarak herbir hareketin tüm parametreleri ayrı bir dizi olarak alınır. Alınan diziler ikinci basamakta LSTM ağında işlenir. İşleme aşamasında pencere boyutunun doğru şeçilmesi sonucu etkileyen en önemli faktörlerden biridir. Bu doğrultuda modelde pencere boyutunun optimum seçilebilmesi için PSO (Parçacık Sürü Optimizasyonu) algoritması kullanılır. LSTM-PSO hibrit modeli kullanılarak iki senaryo gerçekleştirilir. Bu senaryolardan biri tüm özellikleri içerirken senaryo 2’de sadece gözbebeği boyutu ve ilgi alanı özellikleri mevcuttur ve DVM (Destek Vektör Makinesi) sınıflandırıcısı ile başarı oranı senaryo 2’de %98,64 maximum olarak ölçülür. Sonuç göz izleme verileri kullanılarak otizmin LSTM ile sınıflandırılmasının mümkün olduğunu ve bu yöntemin otizm tanısı ve tedavisi için potansiyel olarak faydalı olabileceğini göstermektedir.
{"title":"Göz Özelliklerinin LSTM-PSO Modeli kullanılarak Otizm Sınıflandırılması","authors":"Dilber Çetintas, T. Tuncer","doi":"10.24012/dumf.1327654","DOIUrl":"https://doi.org/10.24012/dumf.1327654","url":null,"abstract":"Otizm birçok biyobelirteci olan karmaşık bir rahatsızlıktır. Bu karmaşık rahatsızlığı tanımlamak ve ayırtedebilmek birden fazla biyolojik özelliği kullanarak mümkün olabilmektedir. Bu özelliklerden biri de göz hareketleridir. Çalışma kullanıcılara özgü gözbebeği boyutu, göz pozisyonları(X-Y koordinatları), ilgi alanının noktaları, iris yarıçapı parametrelerinden oluşan dizileri kullanarak otizm spektrum bozukluğu olan (OSB) ve otizm spektrum bozukluğu olmayan (TS) bireyleri LSTM ağı ile otomatik olarak sınıflandırmayı amaçlamaktadır. Bu doğrultuda ilk adım olarak herbir hareketin tüm parametreleri ayrı bir dizi olarak alınır. Alınan diziler ikinci basamakta LSTM ağında işlenir. İşleme aşamasında pencere boyutunun doğru şeçilmesi sonucu etkileyen en önemli faktörlerden biridir. Bu doğrultuda modelde pencere boyutunun optimum seçilebilmesi için PSO (Parçacık Sürü Optimizasyonu) algoritması kullanılır. LSTM-PSO hibrit modeli kullanılarak iki senaryo gerçekleştirilir. Bu senaryolardan biri tüm özellikleri içerirken senaryo 2’de sadece gözbebeği boyutu ve ilgi alanı özellikleri mevcuttur ve DVM (Destek Vektör Makinesi) sınıflandırıcısı ile başarı oranı senaryo 2’de %98,64 maximum olarak ölçülür. Sonuç göz izleme verileri kullanılarak otizmin LSTM ile sınıflandırılmasının mümkün olduğunu ve bu yöntemin otizm tanısı ve tedavisi için potansiyel olarak faydalı olabileceğini göstermektedir.","PeriodicalId":158576,"journal":{"name":"DÜMF Mühendislik Dergisi","volume":"56 11","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-12-02","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139187507","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}