Today, with the increasing interest in technology, very useful studies are carried out in the field of image processing. Image technologies are also used in many fields such as security, defense, medicine, and industry. In this study, age, gender, and ethnicity were found in the image by using different deep learning techniques and by building our own model in CNN. The 23705 images taken from the csv file named Face Data taken from Kaggle were categorized as different gender, race, and age within the application and the accuracy and losses of the results were transferred with graphs. In addition, by creating an interface with the help of the Python flask library, the results of the snapshot taken from the camera (age, gender, and race) can also be found. Out of the 23705 images, approximately 12000 male and 11000 female profiles were obtained. These profiles were classified according to 5 different genetics specified in the dataset. The genetics in the application (0 represented White, 1 represented Black, 2 represented Asian, 3 represented Indian, 4 represented Others.) The most difficult part of this study is that the picture changes depending on many factors such as posture, pose angle, brightness, and resolution at the time of shooting..
{"title":"Gender and Age Estimation By Image Processing","authors":"Mesut Uysal, Mehmet Fatih Demiral","doi":"10.24012/dumf.1380485","DOIUrl":"https://doi.org/10.24012/dumf.1380485","url":null,"abstract":"Today, with the increasing interest in technology, very useful studies are carried out in the field of image processing. Image technologies are also used in many fields such as security, defense, medicine, and industry. In this study, age, gender, and ethnicity were found in the image by using different deep learning techniques and by building our own model in CNN. The 23705 images taken from the csv file named Face Data taken from Kaggle were categorized as different gender, race, and age within the application and the accuracy and losses of the results were transferred with graphs. In addition, by creating an interface with the help of the Python flask library, the results of the snapshot taken from the camera (age, gender, and race) can also be found. Out of the 23705 images, approximately 12000 male and 11000 female profiles were obtained. These profiles were classified according to 5 different genetics specified in the dataset. The genetics in the application (0 represented White, 1 represented Black, 2 represented Asian, 3 represented Indian, 4 represented Others.) The most difficult part of this study is that the picture changes depending on many factors such as posture, pose angle, brightness, and resolution at the time of shooting..","PeriodicalId":158576,"journal":{"name":"DÜMF Mühendislik Dergisi","volume":"84 3","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-02-10","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140459071","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Son yıllarda ülkemizdeki büyük halka açık depo mağazaları ve büyük firmaların depolama yapılarının sayısı artmıştır. Bu alanlarda kullanılan depo raf sistemleri endüstriyel ürünlerin ‘üretim-dağıtım-satış-tüketim’ döngüsü içinde güvenli bir şekilde depolanması/saklanması adına önem taşımaktadır. Çalışma kapsamında iki farklı yüksekliğe ve kiriş-kolon bağlantı detayına sahip depo raf sistemlerinin deprem etkisi altındaki davranışları incelenmiştir. Kiriş-kolon birleşim detayları bu yapıların sismik davranışında önemli bir rol oynamaktadır. Bu nedenle özellikle koridor doğrultusundaki kiriş-kolon birleşimlerinin deprem davranışına katkısının değerlendirilmesi amacıyla oluşturulan yapısal modellerde iki farklı tip birleşim göz önüne alınmıştır. Oluşturulan 3-ve 5- katlı modeller için doğrusal olmayan statik ve dinamik yöntemler çerçevesinde yapısal analizler gerçekleştirilmiş ve deprem etkisi altındaki davranışları irdelenmiştir. Gerçekleştirilen doğrusal olmayan analizlerde kolon-kiriş birleşimlerinin tersinir çevrimsel moment-dönme ilişkileri için literatürde yer alan deneysel çalışmalardan faydalanılmıştır. Yapı yüksekliği ve birleşim noktası detayı unsurlarının sistemin deprem davranışını önemli ölçüde etkilediğinin belirlendiği bu çalışmada yapısal hasarın sınır durumlarını belirlemek için mühendislik talep parametreleri seçilmiştir. Doğrusal olmayan statik analiz sonuçlarına bağlı olarak elde edilen yapısal kapasiteler doğrusal olmayan artımsal dinamik analiz sonuçları ile değerlendirilerek ilgili talep parametreleri için olası hasar sınırları belirlenmeye çalışılmış ve bu çerçevede kırılganlık eğrileri oluşturulmuştur. Çalışmada elde edilen bulguların endüstriyel döngüde ürünlerin güvenli bir şekilde depolanması noktasında fayda sağlayacağı düşünülmektedir.
{"title":"Endüstriyel Depo Raf Sistemlerinin Yapısal Güvenliğinin Dinamik Etkiler Altında İncelenmesi","authors":"Alper Deniz, Ülgen Mert Tuğsal","doi":"10.24012/dumf.1286960","DOIUrl":"https://doi.org/10.24012/dumf.1286960","url":null,"abstract":"Son yıllarda ülkemizdeki büyük halka açık depo mağazaları ve büyük firmaların depolama yapılarının sayısı artmıştır. Bu alanlarda kullanılan depo raf sistemleri endüstriyel ürünlerin ‘üretim-dağıtım-satış-tüketim’ döngüsü içinde güvenli bir şekilde depolanması/saklanması adına önem taşımaktadır. Çalışma kapsamında iki farklı yüksekliğe ve kiriş-kolon bağlantı detayına sahip depo raf sistemlerinin deprem etkisi altındaki davranışları incelenmiştir. Kiriş-kolon birleşim detayları bu yapıların sismik davranışında önemli bir rol oynamaktadır. Bu nedenle özellikle koridor doğrultusundaki kiriş-kolon birleşimlerinin deprem davranışına katkısının değerlendirilmesi amacıyla oluşturulan yapısal modellerde iki farklı tip birleşim göz önüne alınmıştır. Oluşturulan 3-ve 5- katlı modeller için doğrusal olmayan statik ve dinamik yöntemler çerçevesinde yapısal analizler gerçekleştirilmiş ve deprem etkisi altındaki davranışları irdelenmiştir. Gerçekleştirilen doğrusal olmayan analizlerde kolon-kiriş birleşimlerinin tersinir çevrimsel moment-dönme ilişkileri için literatürde yer alan deneysel çalışmalardan faydalanılmıştır. Yapı yüksekliği ve birleşim noktası detayı unsurlarının sistemin deprem davranışını önemli ölçüde etkilediğinin belirlendiği bu çalışmada yapısal hasarın sınır durumlarını belirlemek için mühendislik talep parametreleri seçilmiştir. Doğrusal olmayan statik analiz sonuçlarına bağlı olarak elde edilen yapısal kapasiteler doğrusal olmayan artımsal dinamik analiz sonuçları ile değerlendirilerek ilgili talep parametreleri için olası hasar sınırları belirlenmeye çalışılmış ve bu çerçevede kırılganlık eğrileri oluşturulmuştur. Çalışmada elde edilen bulguların endüstriyel döngüde ürünlerin güvenli bir şekilde depolanması noktasında fayda sağlayacağı düşünülmektedir.","PeriodicalId":158576,"journal":{"name":"DÜMF Mühendislik Dergisi","volume":"50 18","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-02-08","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140460121","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Bu çalışmada Kahramanmaraş depremi sonrası oluşan gaz beton (GB) atığı ile killi kumlu zeminlerin geoteknik özelliklerine etkisi araştırılmıştır. Ayrıca bölgede çokça üretilen Afşin Elbistan yüksek fırın cürufu (AEC) da ilave edilerek etkisi belirlenmiştir. Killi kum zeminin mühendislik özellikleri belirlendikten sonra ağırlıkça %5,%10,%15,%20 oranında GB atığı ve %10 AEC oranı sabit olarak aynı oranlarda GB atığı katılarak karışımlar hazırlanmıştır. Karışımlara sırası ile kıvam limitleri, standart proktor, kesme kutusu, serbest basınç ve Kaliforniya taşıma oranı (CBR) deneyleri yapılmıştır. Yapılana deneylerde doğal zemin içerisine karıştırılan GB atığı oranı artıkça maksimum kuru birim hacim ağırlığın azaldığını ve optimum su içeriğinin ise artığı görülmüştür. Serbest basınç deneyi sonucunda en iyi dayanım %15 GB atığı ve %20 GB +%10 AEC karışımında elde edilmiştir. Doğal zemin ile karşılaştırıldığında sırası ile %30 ve %40 oranında artığı görülmüştür. CBR deneyi sonucuna göre GB atığı ilaveli karışım için %105 ve %10 AEC+ %15 GB atıklı karışımda %156 artış olmuştur. Sonuç olarak, deprem sebebi ile oluşan atık GB ve AEC killi kumlu zeminde kuru ağırlığınca %15 GB atığı ve %10 AEC olarak kullanılması zemin geoteknik özelliklerini iyileştirici yönde etkisi olduğu belirlenmiştir. Ayrıca deprem atığının ve sanayi yan ürün atığının bertarafı ile çevreye ve ekonomiye katkı sağlanacağı sonucuna varılmıştır.
{"title":"KAHRAMANMARAŞ DEPREMİ SONRASI OLUŞAN GAZ BETON ATIKLARI İLE STABİLİZE EDİLMİŞ KİLLİ KUM ZEMİNİN GEOTEKNİK ÖZELLİKLERİNİN ARAŞTIRILMASI","authors":"Muhammet Çınar","doi":"10.24012/dumf.1404478","DOIUrl":"https://doi.org/10.24012/dumf.1404478","url":null,"abstract":"Bu çalışmada Kahramanmaraş depremi sonrası oluşan gaz beton (GB) atığı ile killi kumlu zeminlerin geoteknik özelliklerine etkisi araştırılmıştır. Ayrıca bölgede çokça üretilen Afşin Elbistan yüksek fırın cürufu (AEC) da ilave edilerek etkisi belirlenmiştir. Killi kum zeminin mühendislik özellikleri belirlendikten sonra ağırlıkça %5,%10,%15,%20 oranında GB atığı ve %10 AEC oranı sabit olarak aynı oranlarda GB atığı katılarak karışımlar hazırlanmıştır. Karışımlara sırası ile kıvam limitleri, standart proktor, kesme kutusu, serbest basınç ve Kaliforniya taşıma oranı (CBR) deneyleri yapılmıştır. Yapılana deneylerde doğal zemin içerisine karıştırılan GB atığı oranı artıkça maksimum kuru birim hacim ağırlığın azaldığını ve optimum su içeriğinin ise artığı görülmüştür. Serbest basınç deneyi sonucunda en iyi dayanım %15 GB atığı ve %20 GB +%10 AEC karışımında elde edilmiştir. Doğal zemin ile karşılaştırıldığında sırası ile %30 ve %40 oranında artığı görülmüştür. CBR deneyi sonucuna göre GB atığı ilaveli karışım için %105 ve %10 AEC+ %15 GB atıklı karışımda %156 artış olmuştur. Sonuç olarak, deprem sebebi ile oluşan atık GB ve AEC killi kumlu zeminde kuru ağırlığınca %15 GB atığı ve %10 AEC olarak kullanılması zemin geoteknik özelliklerini iyileştirici yönde etkisi olduğu belirlenmiştir. Ayrıca deprem atığının ve sanayi yan ürün atığının bertarafı ile çevreye ve ekonomiye katkı sağlanacağı sonucuna varılmıştır.","PeriodicalId":158576,"journal":{"name":"DÜMF Mühendislik Dergisi","volume":"83 ","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-02-08","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140460060","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
In this study, the settling performance of lateritic nickel ores in the Counter Current Decantation (CCD) thickeners following the High-Pressure Acid Leaching (HPAL) process was investigated in detail. The samples used within the scope of the study were obtained from the overflow of the 2nd CCD thickener under the condition that Manisa-Gördes and Eskişehir-Karaçam lateritic nickel ores were fed to the plant at different times. A series of settling tests were performed for both ores using anionic, cationic, and nonionic flocculants of various ionicity and molecular weight. Sedimentation performance was evaluated based on parameters such as settling time, clarity, and compression. To determine the optimum conditions for the tests, a preliminary test was performed, and the pulp solids content was determined as 7% and the flocculant dosage as 850 g/t. According to the test results, nonionic and very low anionic flocculants gave better results. It was found that flocculation was negatively affected with increasing anionicity, and results could be obtained only with very low anionicity flocculants. It was determined that the settling rate was very fast with cationic flocculants, but the amount of compression was not favorable, especially for Gördes ore. However, it is envisaged that the amount of consumption can be reduced if cationic flocculants are used especially for Karaçam ore. When a comparison was made between the ores, similar results were obtained in general and only for Karaçam ore, tikiner underflow density gave a successful result for all flocculant performances. On the other hand, it was concluded that variable ore structures and unstable process parameters influence the flocculant adsorption mechanisms and thus on the settling behavior.
{"title":"Investigation of the settling behavior of lateritic nickel ores in the CCD process after HPAL","authors":"Öykü Keskin, Metin Can","doi":"10.24012/dumf.1403686","DOIUrl":"https://doi.org/10.24012/dumf.1403686","url":null,"abstract":"In this study, the settling performance of lateritic nickel ores in the Counter Current Decantation (CCD) thickeners following the High-Pressure Acid Leaching (HPAL) process was investigated in detail. The samples used within the scope of the study were obtained from the overflow of the 2nd CCD thickener under the condition that Manisa-Gördes and Eskişehir-Karaçam lateritic nickel ores were fed to the plant at different times. A series of settling tests were performed for both ores using anionic, cationic, and nonionic flocculants of various ionicity and molecular weight. Sedimentation performance was evaluated based on parameters such as settling time, clarity, and compression. To determine the optimum conditions for the tests, a preliminary test was performed, and the pulp solids content was determined as 7% and the flocculant dosage as 850 g/t. According to the test results, nonionic and very low anionic flocculants gave better results. It was found that flocculation was negatively affected with increasing anionicity, and results could be obtained only with very low anionicity flocculants. It was determined that the settling rate was very fast with cationic flocculants, but the amount of compression was not favorable, especially for Gördes ore. However, it is envisaged that the amount of consumption can be reduced if cationic flocculants are used especially for Karaçam ore. When a comparison was made between the ores, similar results were obtained in general and only for Karaçam ore, tikiner underflow density gave a successful result for all flocculant performances. On the other hand, it was concluded that variable ore structures and unstable process parameters influence the flocculant adsorption mechanisms and thus on the settling behavior.","PeriodicalId":158576,"journal":{"name":"DÜMF Mühendislik Dergisi","volume":"46 2","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-02-06","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140461384","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Yazılım hizmeti sağlayıcıları, değişen ve gelişen teknoloji araçlarını takip etmekten ve geliştirici envanterlerini güncel tutmaktan sorumludur. Kuruluşlar genellikle kendi bünyelerinde değişen teknolojilere hızla adapte olabilmek için ekiplerini genişletmeyi ya da proje sürelerini uzatmayı tercih etmektedir. Fiziksel makinelerle başlayan yazılım sektörü, günümüzde sanallaştırma ve konteyner mimarisini takip etmektedir. Mikro servis mimarisinin şirketlerde yaygınlaşmasıyla birlikte konteynerler üzerinde çalışan uygulamaların sayısı ciddi oranda artmıştır. Bu durum konteynerlerin yönetilmesinde zaman, güvenlik, performans gibi sorunları da beraberinde getirmiştir. Konteyner yönetim araçlarından biri olan Kubernetes, bir komut satırı ara yüzü üzerinden haberleşerek konteynerleri yönetme imkânı sağlamaktadır. Bu çalışmada, birden fazla sektöre ve/veya işletmeye hizmet verirken hizmet olarak yazılım sağlayıcı kuruluşların değişen ihtiyaçlarına göre zaman ve ekip maliyeti konularını en aza indirmeyi hedefleyen bir yönetim aracının tasarlanması ve geliştirilmesi amaçlanmıştır. Bu doğrultuda Kubernetes kümeleme, bulut ortamında sanallaştırma ve çoklu bulut tabanlı bir mimaride geliştiricilerin altyapılarını yönetebilecekleri bir web uygulaması geliştirilmiştir. Kullanıcıların ilgili bulut sağlayıcılarından aldıkları erişim anahtarları ile uygulamaya giriş yapabilecekleri ve altyapılarını yönetebilecekleri kullanıcı dostu bir ara yüz tasarlanmıştır. Bu ara yüz ile son kullanıcıların ve geliştiricilerin istedikleri teknolojinin altyapı araçlarını hızlı bir şekilde yönetebildikleri ve basit bir dokümantasyon yöntemi ile birden fazla teknoloji arasında geçiş yapmakta zorlanmadıkları gözlemlenmiştir. Geliştirilen aracın bu alandaki araştırmalara örnek teşkil etmesi beklenmektedir.
{"title":"Çoklu bulut teknolojisi yönetimi için web tabanlı bir araç tasarımı ve geliştirilmesi","authors":"Hacer Özyurt, Yusuf Can Akıer, Özcan Özyurt","doi":"10.24012/dumf.1385760","DOIUrl":"https://doi.org/10.24012/dumf.1385760","url":null,"abstract":"Yazılım hizmeti sağlayıcıları, değişen ve gelişen teknoloji araçlarını takip etmekten ve geliştirici envanterlerini güncel tutmaktan sorumludur. Kuruluşlar genellikle kendi bünyelerinde değişen teknolojilere hızla adapte olabilmek için ekiplerini genişletmeyi ya da proje sürelerini uzatmayı tercih etmektedir. Fiziksel makinelerle başlayan yazılım sektörü, günümüzde sanallaştırma ve konteyner mimarisini takip etmektedir. Mikro servis mimarisinin şirketlerde yaygınlaşmasıyla birlikte konteynerler üzerinde çalışan uygulamaların sayısı ciddi oranda artmıştır. Bu durum konteynerlerin yönetilmesinde zaman, güvenlik, performans gibi sorunları da beraberinde getirmiştir. Konteyner yönetim araçlarından biri olan Kubernetes, bir komut satırı ara yüzü üzerinden haberleşerek konteynerleri yönetme imkânı sağlamaktadır. Bu çalışmada, birden fazla sektöre ve/veya işletmeye hizmet verirken hizmet olarak yazılım sağlayıcı kuruluşların değişen ihtiyaçlarına göre zaman ve ekip maliyeti konularını en aza indirmeyi hedefleyen bir yönetim aracının tasarlanması ve geliştirilmesi amaçlanmıştır. Bu doğrultuda Kubernetes kümeleme, bulut ortamında sanallaştırma ve çoklu bulut tabanlı bir mimaride geliştiricilerin altyapılarını yönetebilecekleri bir web uygulaması geliştirilmiştir. Kullanıcıların ilgili bulut sağlayıcılarından aldıkları erişim anahtarları ile uygulamaya giriş yapabilecekleri ve altyapılarını yönetebilecekleri kullanıcı dostu bir ara yüz tasarlanmıştır. Bu ara yüz ile son kullanıcıların ve geliştiricilerin istedikleri teknolojinin altyapı araçlarını hızlı bir şekilde yönetebildikleri ve basit bir dokümantasyon yöntemi ile birden fazla teknoloji arasında geçiş yapmakta zorlanmadıkları gözlemlenmiştir. Geliştirilen aracın bu alandaki araştırmalara örnek teşkil etmesi beklenmektedir.","PeriodicalId":158576,"journal":{"name":"DÜMF Mühendislik Dergisi","volume":"15 7","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-02-03","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140462163","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Bu çalışmada, İzmit körfezinin güneyinde, Karamürsel-İzmit civarında yer alan Tepeköy, İnebeyli, Havuzdere ve Geyikdere civarındaki Alt-Orta Eosen yaşlı volkanoklastik malzemedeki, zeolitik tüflerin, mineralojik ve petrografik özellikleri, polarizan mikroskop, X-ışını difraktometre (XRD) ve SEM+EDS analiz yöntemleri kullanılarak incelenmiştir. XRD sonuçlarına göre zeolit oluşumları vitrik tüflerde gözlenmiştir. Vitrik tüflerin modal mineralojik bileşimi volkan camı (%90), kristaller (%8), opak ve FeO’leşmiş mineral (%2) olarak belirlenmiştir. Kristaller başlıca feldispat, kuvars, biyotit mineralleridir. Volkan camı yaygın olarak volkan camı kıymıkları ve matriksden oluşmaktadır. Zeolitleşme vitrik tüflerdeki volkan camlarının alterasyonu sonucu oluşmaktadır. XRD çalışmalarına göre Tepeköy, İnebeyli köyü ve Havuzdere köyü’nde zeolit minerali klinoptilolit şeklinde oluşurken Geyikdere köyü’nde ise höylandit şeklinde oluşmaktadır.
{"title":"Havuzdere, Geyikdere, İnebeyli ve Tepeköy (Karamürsel, Yalova, Türkiye) Civarindaki Zeolitik Tüflerin Mineralojik ve Petrografik Özellikleri","authors":"Mustafa Albayrak, Asuman Kahya","doi":"10.24012/dumf.1337941","DOIUrl":"https://doi.org/10.24012/dumf.1337941","url":null,"abstract":"Bu çalışmada, İzmit körfezinin güneyinde, Karamürsel-İzmit civarında yer alan Tepeköy, İnebeyli, Havuzdere ve Geyikdere civarındaki Alt-Orta Eosen yaşlı volkanoklastik malzemedeki, zeolitik tüflerin, mineralojik ve petrografik özellikleri, polarizan mikroskop, X-ışını difraktometre (XRD) ve SEM+EDS analiz yöntemleri kullanılarak incelenmiştir. XRD sonuçlarına göre zeolit oluşumları vitrik tüflerde gözlenmiştir. Vitrik tüflerin modal mineralojik bileşimi volkan camı (%90), kristaller (%8), opak ve FeO’leşmiş mineral (%2) olarak belirlenmiştir. Kristaller başlıca feldispat, kuvars, biyotit mineralleridir. Volkan camı yaygın olarak volkan camı kıymıkları ve matriksden oluşmaktadır. Zeolitleşme vitrik tüflerdeki volkan camlarının alterasyonu sonucu oluşmaktadır. XRD çalışmalarına göre Tepeköy, İnebeyli köyü ve Havuzdere köyü’nde zeolit minerali klinoptilolit şeklinde oluşurken Geyikdere köyü’nde ise höylandit şeklinde oluşmaktadır.","PeriodicalId":158576,"journal":{"name":"DÜMF Mühendislik Dergisi","volume":"343 2","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-01-25","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140495284","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Bu çalışmada, Alüminyum 5754 ile oluşturulan tek bindirmeli yapıştırma bağlantıların kayma test sonuçlarına yer verilmiştir. Kapalı delik delme işleminin yapıştırıcı ile birleştirilmiş bağlantılar üzerindeki etkisini araştırmak amacıyla alüminyumların yüzeylerine delikler delinerek farklı tipte bağlantı konfigürasyonları oluşturulmuştur. Bağlantıdaki alüminyum parçalardan biri delikli olduğunda, Araldite 2015 kullanılan bağlantıların hasar yükünde, her ikisi de deliksiz alüminyumlara göre %39 artış görülmüştür. Araldite AV138 kullanılan bağlantılardaki hasar yükünde ise artış %54 olmuştur. Bağlantıdaki alüminyumlardan ikisi de delikli olduğunda, Araldite 2015 kullanılan bağlantılardaki hasar yükünde, her ikisi de deliksiz alüminyumlara göre %98 artış görülmüştür. Araldite AV138 kullanılan bağlantılardaki hasar yükünde ise artış %165 olmuştur. Ayrıca, Araldite 2015 kullanılan numunelerin kayma testlerindeki uzama miktarları Araldite AV 138 kullanılan numunelere göre daha yüksek çıkmıştır.
{"title":"Kör delik delmenin alüminyum 5754 ile oluşturulan tek bindirmeli yapıştırma bağlantıların kayma dayanımına etkisi","authors":"Ali Işıktaş","doi":"10.24012/dumf.1410251","DOIUrl":"https://doi.org/10.24012/dumf.1410251","url":null,"abstract":"Bu çalışmada, Alüminyum 5754 ile oluşturulan tek bindirmeli yapıştırma bağlantıların kayma test sonuçlarına yer verilmiştir. Kapalı delik delme işleminin yapıştırıcı ile birleştirilmiş bağlantılar üzerindeki etkisini araştırmak amacıyla alüminyumların yüzeylerine delikler delinerek farklı tipte bağlantı konfigürasyonları oluşturulmuştur. Bağlantıdaki alüminyum parçalardan biri delikli olduğunda, Araldite 2015 kullanılan bağlantıların hasar yükünde, her ikisi de deliksiz alüminyumlara göre %39 artış görülmüştür. Araldite AV138 kullanılan bağlantılardaki hasar yükünde ise artış %54 olmuştur. Bağlantıdaki alüminyumlardan ikisi de delikli olduğunda, Araldite 2015 kullanılan bağlantılardaki hasar yükünde, her ikisi de deliksiz alüminyumlara göre %98 artış görülmüştür. Araldite AV138 kullanılan bağlantılardaki hasar yükünde ise artış %165 olmuştur. Ayrıca, Araldite 2015 kullanılan numunelerin kayma testlerindeki uzama miktarları Araldite AV 138 kullanılan numunelere göre daha yüksek çıkmıştır.","PeriodicalId":158576,"journal":{"name":"DÜMF Mühendislik Dergisi","volume":"55 8","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-01-15","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140508040","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Sandwich panel composites have several applications in material technology. The sandwich panel composite material is constructed of stainless steel-316 for the top and bottom plates, aluminum 1050A-0 for the core, and DP-8405 acrylic adhesive for the binding element. The impact behavior of S-core composite sandwich panels was examined using low-velocity drop impact tests and finite element models. Finite element models have been created to characterize the influence of composite element bending behavior on variations. The specific flexural modulus and strength of composite S-core sandwich structures are equivalent to those found in the literature for core structures. As a result, the minimum weight design served as a guideline for producing weight and density-efficient hybrid composite sandwich panels. The energy absorbed in the test findings rose between 15.15% and 30% as the core thickness grew and between 3.571% and 41.34% as the core arrays changed. Impact load-bearing capability increases with varied core heights and array designs.
夹芯板复合材料在材料技术领域有多种应用。夹芯板复合材料的顶板和底板由不锈钢-316 制成,铝 1050A-0 为芯材,DP-8405 丙烯酸粘合剂为粘合元件。我们使用低速跌落冲击试验和有限元模型对 S 型芯复合材料夹层板的冲击行为进行了研究。建立有限元模型是为了确定复合材料弯曲行为对变化的影响。复合 S 型芯材夹层结构的比弯曲模量和强度与文献中发现的芯材结构相当。因此,最小重量设计可作为生产重量和密度高效混合复合夹芯板的指导原则。随着夹芯厚度的增加,测试结果中吸收的能量增加了 15.15% 至 30%,随着夹芯阵列的变化,吸收的能量增加了 3.571% 至 41.34%。冲击承载能力随着芯材高度和阵列设计的变化而增加。
{"title":"Experimental Analysis and Finite Element Modeling of S-Core Sandwich Panel Composites Drop Impact Response","authors":"Hasan Murat Öztemiz, Şemsettin Temiz","doi":"10.24012/dumf.1365978","DOIUrl":"https://doi.org/10.24012/dumf.1365978","url":null,"abstract":"Sandwich panel composites have several applications in material technology. The sandwich panel composite material is constructed of stainless steel-316 for the top and bottom plates, aluminum 1050A-0 for the core, and DP-8405 acrylic adhesive for the binding element. The impact behavior of S-core composite sandwich panels was examined using low-velocity drop impact tests and finite element models. Finite element models have been created to characterize the influence of composite element bending behavior on variations. The specific flexural modulus and strength of composite S-core sandwich structures are equivalent to those found in the literature for core structures. As a result, the minimum weight design served as a guideline for producing weight and density-efficient hybrid composite sandwich panels. The energy absorbed in the test findings rose between 15.15% and 30% as the core thickness grew and between 3.571% and 41.34% as the core arrays changed. Impact load-bearing capability increases with varied core heights and array designs.","PeriodicalId":158576,"journal":{"name":"DÜMF Mühendislik Dergisi","volume":"9 10","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-01-15","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140508305","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Bu çalışmada bir bazalt agrega üretim entegre tesislerinde iş sağlığı ve güvenliği risklerinin Fine-Kinney, HRNS ve John-Ridley risk değerlendirme metotları kullanılarak risk değerlendirmesi karşılaştırılması yapılmıştır. Çalışmada Fine-Kinney, HRNS ve John-Ridley risk değerlendirme yöntemleri ayrı ayrı uygulanarak kaza önleme ve kaza kontrolü için değerlendirmeler yapılmış, işyerinde bulunan çalışan sayısı dikkate alınarak işyeri riskleri değerlendirilmiş, kazaların belirlenmesi ve belirlenen süre içinde önlem alınması için gerekli risk faktörleri değerlendirilmiştir. Maden işyerlerinde ortaya çıkan risk ve tehlikelerin çok önemli olduğu ve çalışanların durumu göz önüne alındığında bu risklerin en kısa süre içerisinde önlenmesi veya ortadan kaldırılması çok önemlidir. Bu sebeple maden işyerinin durumu dikkate alındığında tespit edilen riskler için bir an önce önlem alınması gerektiği düşünülürse John-Ridley metodunun madencilik, agrega üretimi ve kırma eleme tesisleri gibi işyerlerinde diğer yöntemlere göre daha iyi sonuçlar verdiği bulunmuştur.
{"title":"Bazalt Agrega Üretim Tesisinde Fine-Kinney, HRNS ve John-Ridley Risk Değerlendirme Metotları Kullanılarak Uygulamalı Karşılaştırılması","authors":"Mehmet Yasin Fidan, Özgür Akkoyun","doi":"10.24012/dumf.1406953","DOIUrl":"https://doi.org/10.24012/dumf.1406953","url":null,"abstract":"Bu çalışmada bir bazalt agrega üretim entegre tesislerinde iş sağlığı ve güvenliği risklerinin Fine-Kinney, HRNS ve John-Ridley risk değerlendirme metotları kullanılarak risk değerlendirmesi karşılaştırılması yapılmıştır. Çalışmada Fine-Kinney, HRNS ve John-Ridley risk değerlendirme yöntemleri ayrı ayrı uygulanarak kaza önleme ve kaza kontrolü için değerlendirmeler yapılmış, işyerinde bulunan çalışan sayısı dikkate alınarak işyeri riskleri değerlendirilmiş, kazaların belirlenmesi ve belirlenen süre içinde önlem alınması için gerekli risk faktörleri değerlendirilmiştir. Maden işyerlerinde ortaya çıkan risk ve tehlikelerin çok önemli olduğu ve çalışanların durumu göz önüne alındığında bu risklerin en kısa süre içerisinde önlenmesi veya ortadan kaldırılması çok önemlidir. Bu sebeple maden işyerinin durumu dikkate alındığında tespit edilen riskler için bir an önce önlem alınması gerektiği düşünülürse John-Ridley metodunun madencilik, agrega üretimi ve kırma eleme tesisleri gibi işyerlerinde diğer yöntemlere göre daha iyi sonuçlar verdiği bulunmuştur.","PeriodicalId":158576,"journal":{"name":"DÜMF Mühendislik Dergisi","volume":"7 5","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-01-15","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140507144","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
The impact of high-frequency voltage/current oscillations on the corona discharge’s ignition and damping in electrical networks were experimentally investigated as part of this study. Internal and external overvoltages caused by short-circuit faults or circuit opening/closing in the generation, transmission and distribution lines cause voltage/current oscillations on the lines at different frequencies. At frequencies of 50, 150, 250, 350, and 500 Hz in different electrode systems such as Sphere-Plane and Needle-Plane, the effects of these oscillations at various frequencies in the networks on the ignition and damping of corona discharges on transmission lines have been investigated. The results showed that the ignition and damping voltages of corona discharges are greatly influenced by high-frequency voltage/current oscillations, and that an increase in the frequency value significantly speeds up the corona discharge’s ignition.
{"title":"Experimental Investigation of High-Frequency Effect on Ignition and Damping of Corona Discharges","authors":"İlker Arı, F. Hansu","doi":"10.24012/dumf.1351383","DOIUrl":"https://doi.org/10.24012/dumf.1351383","url":null,"abstract":"The impact of high-frequency voltage/current oscillations on the corona discharge’s ignition and damping in electrical networks were experimentally investigated as part of this study. Internal and external overvoltages caused by short-circuit faults or circuit opening/closing in the generation, transmission and distribution lines cause voltage/current oscillations on the lines at different frequencies. At frequencies of 50, 150, 250, 350, and 500 Hz in different electrode systems such as Sphere-Plane and Needle-Plane, the effects of these oscillations at various frequencies in the networks on the ignition and damping of corona discharges on transmission lines have been investigated. The results showed that the ignition and damping voltages of corona discharges are greatly influenced by high-frequency voltage/current oscillations, and that an increase in the frequency value significantly speeds up the corona discharge’s ignition.","PeriodicalId":158576,"journal":{"name":"DÜMF Mühendislik Dergisi","volume":"52 8","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-01-09","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140511611","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}