“Tenkit”, “seçme”, “ayırma” anlamındaki Arapça “nakd” kökünden türer. Servet-i Fünûn devrinde Fransızca “critique” (edebiyat eleştirisi) sözcüğünün karşılığı olarak kullanılır. Sanat eserlerinin belirli ölçütler çerçevesinde değerlendirilmesi, iyi ve kötü yönlerinin birbirinden ayrılması şeklinde tanımlanır. Servet-i Fünûn devri, tenkidin yeni bir yazınsal tür hâline gelmesinde önemli bir aşamadır. Fransız edebî tenkidini takip eden Servet-i Fünûncular tenkidin belirli bir yöntem ve estetik ölçütler dahilinde yapılması için çaba sarfederler. Ferdinant Brunetiere, Sainte-Beuve, Hippolyte Taine, Jules Lemâitre gibi Fransız tenkitçilerinin görüşlerini açıklayarak tartışırlar. Böylece biyografik, romantik, izlenimci, evrimci, bilimsel, toplumbilimsel tenkit yöntemlerini öğrenirler. Mehmet Rauf, tenkidin Avrupa’daki gelişimini, Sainte-Beuve ve Hippolyte Taine’in görüşlerini açıklar. Hüseyin Cahit, Taine’in tenkit hakkındaki görüşlerini çeşitli eserlere tatbik eder. Ahmed Şuayb ise Taine’in toplumbilimsel yaklaşımını eleştirir. Bu dönemde Taine’in etkisiyle edebiyatın toplumun ifadesi olduğu görüşü ağırlık kazanır. Servet-i Fünûncular sanatçı, eser, toplum arasındaki ilişkiye odaklanırlar. Tenkidin bir sanat olduğu, mutlak kurallarının bulunmadığı, tek bir güzelden söz edilemeyeceği, güzele his ve izlenimlerle ulaşılacağı görüşü öne çıkar. Ancak tenkit etrafındaki tartışmalar Servet-i Fünûn tenkidinde yöntem birliği bulunmadığını, bu konuda farklı görüşlerin öne sürüldüğünü, farklı tenkit pratiklerinin var olduğunu gösterir. Bu farklı görüşler ve yönelişler Servet-i Fünûn edebiyatının teorik ve estetik gelişimine, tenkidin bir edebî tür hâline gelmesine katkı sağlar.
{"title":"SERVET-İ FÜNÛN DEVRİNDE EDEBÎ TENKİDİN YÖNTEMİNE DAİR TARTIŞMALAR","authors":"Serkan Özdemir","doi":"10.24058/tki.2023.483","DOIUrl":"https://doi.org/10.24058/tki.2023.483","url":null,"abstract":"“Tenkit”, “seçme”, “ayırma” anlamındaki Arapça “nakd” kökünden\u0000türer. Servet-i Fünûn devrinde Fransızca “critique” (edebiyat eleştirisi)\u0000sözcüğünün karşılığı olarak kullanılır. Sanat eserlerinin belirli ölçütler\u0000çerçevesinde değerlendirilmesi, iyi ve kötü yönlerinin birbirinden ayrılması\u0000şeklinde tanımlanır. Servet-i Fünûn devri, tenkidin yeni bir yazınsal tür\u0000hâline gelmesinde önemli bir aşamadır. Fransız edebî tenkidini takip eden\u0000Servet-i Fünûncular tenkidin belirli bir yöntem ve estetik ölçütler dahilinde\u0000yapılması için çaba sarfederler. Ferdinant Brunetiere, Sainte-Beuve,\u0000Hippolyte Taine, Jules Lemâitre gibi Fransız tenkitçilerinin görüşlerini\u0000açıklayarak tartışırlar. Böylece biyografik, romantik, izlenimci, evrimci,\u0000bilimsel, toplumbilimsel tenkit yöntemlerini öğrenirler. Mehmet Rauf,\u0000tenkidin Avrupa’daki gelişimini, Sainte-Beuve ve Hippolyte Taine’in\u0000görüşlerini açıklar. Hüseyin Cahit, Taine’in tenkit hakkındaki görüşlerini\u0000çeşitli eserlere tatbik eder. Ahmed Şuayb ise Taine’in toplumbilimsel\u0000yaklaşımını eleştirir. Bu dönemde Taine’in etkisiyle edebiyatın toplumun\u0000ifadesi olduğu görüşü ağırlık kazanır. Servet-i Fünûncular sanatçı, eser,\u0000toplum arasındaki ilişkiye odaklanırlar. Tenkidin bir sanat olduğu, mutlak\u0000kurallarının bulunmadığı, tek bir güzelden söz edilemeyeceği, güzele his ve\u0000izlenimlerle ulaşılacağı görüşü öne çıkar. Ancak tenkit etrafındaki\u0000tartışmalar Servet-i Fünûn tenkidinde yöntem birliği bulunmadığını, bu\u0000konuda farklı görüşlerin öne sürüldüğünü, farklı tenkit pratiklerinin var\u0000olduğunu gösterir. Bu farklı görüşler ve yönelişler Servet-i Fünûn\u0000edebiyatının teorik ve estetik gelişimine, tenkidin bir edebî tür hâline\u0000gelmesine katkı sağlar.","PeriodicalId":340049,"journal":{"name":"Turk Kulturu lncelemeleri Dergisi","volume":"8 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-07-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"121062960","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Hz. Peygamber’in hayatının her safhası başta na’t olmak üzere siyer, mevlid, hilye, mirâciyye, gazavât-nâme ve kırk hadis gibi çeşitli türlerle ele alınmış ve ona duyulan sonsuz muhabbetin tezahürü olarak bu türlerde manzum ya da mensur pek çok eser vücuda getirilmiştir. Hz. Muhammed ile alakalı konuların tümünü içine alan ve bilhassa onun övgüsüne yer veren na’tlar, dinî literatürde en fazla örneği olan edebî tür hüviyetindedir. Resulullah’ı methetmek amacıyla kaleme alınan na’tlar içerisinde Ka’b b. Züheyr’in (ö. 24/645?) kasidesinin ayrı bir yeri ve önemi vardır. İlk beytinin başında geçen Bânet Su’âd ifadesiyle veya Hz. Peygamber’in kendisine hediye ettiği hırkaya istinaden Kasîde-i Bürde adıyla anılan bu manzume, söz konusu türe öncülük etmiş ve Bûsîrî’nin (ö. 696/1297?) kasidesine de ilham kaynağı olmuştur. Bûsîrî’nin Arapça tanzim ettiği ve el-Kevâkibü’d-Dürriyye fî Medhi Hayri’l-Beriyye adını verdiği bu şiir, kafiye harfinden dolayı el-Kasîdetü’l-Mîmiyye, şairin yakalandığı hastalıktan kurtulmasına vesile olduğu için Kasîde-i Bür’e ve söz konusu olayın rüyasında Resulullah’ın elinden hırka giyerek gerçekleşmesi rivayetine dayanarak da Kasîde-i Bürde olarak tanınmıştır. Tüm İslam dünyasında olduğu gibi Türk kültür ve edebiyatında da çok geniş ve derin yansımaları olan Kasîde-i Bürde, manzum veya mensur biçimde defalarca dilimize tercüme edilmiş, hakkında şerhler yazılmış ve sözü edilen kaside için tahmis ve tezyiller kaleme alınmıştır. Abdurrahim Karahisarî, Ahmedi Rıdvân, Kemal Paşa-zâde, Le’âlî, Şemseddin Sivasî ve Nahîfî gibi tanınmış şairlerin yanında belli bir şöhrete ulaşamamış birçok şair tarafından Türkçeye nazmen tercüme edilen bu meşhur na’tın mütercimi belirsiz çevirileri de oldukça fazladır. Bu makalede Bûsîrî’nin Kasîde-i Bürde’sine kim tarafından ve ne zaman yapıldığı meçhul olan manzum bir tercüme ele alınacaktır. Çalışmada öncelikle Ka’b b. Züheyr ile Bûsîrî’nin Kasîde-i Bürde’leri hakkında genel bilgi verilecek, ardından 160 beyitten müteşekkil olan tercümenin şekil ve muhteva özellikleri üzerinde durulacak ve İstanbul Üniversitesi Nadir Eserler Kütüphanesi TY 1990 ve TY 3277 numaralarda kayıtlı iki nüshasından hareketle hazırlanan tenkitli metni sunulacaktır.
{"title":"MÜTERCİMİ BELİRSİZ BİR KASÎDE-İ BÜRDE TERCÜMESİ","authors":"H. Koç","doi":"10.24058/tki.2023.482","DOIUrl":"https://doi.org/10.24058/tki.2023.482","url":null,"abstract":"Hz. Peygamber’in hayatının her safhası başta na’t olmak üzere siyer, mevlid, hilye,\u0000mirâciyye, gazavât-nâme ve kırk hadis gibi çeşitli türlerle ele alınmış ve ona duyulan\u0000sonsuz muhabbetin tezahürü olarak bu türlerde manzum ya da mensur pek çok eser\u0000vücuda getirilmiştir. Hz. Muhammed ile alakalı konuların tümünü içine alan ve\u0000bilhassa onun övgüsüne yer veren na’tlar, dinî literatürde en fazla örneği olan edebî tür\u0000hüviyetindedir. Resulullah’ı methetmek amacıyla kaleme alınan na’tlar içerisinde Ka’b\u0000b. Züheyr’in (ö. 24/645?) kasidesinin ayrı bir yeri ve önemi vardır. İlk beytinin başında\u0000geçen Bânet Su’âd ifadesiyle veya Hz. Peygamber’in kendisine hediye ettiği hırkaya\u0000istinaden Kasîde-i Bürde adıyla anılan bu manzume, söz konusu türe öncülük etmiş ve\u0000Bûsîrî’nin (ö. 696/1297?) kasidesine de ilham kaynağı olmuştur. Bûsîrî’nin Arapça\u0000tanzim ettiği ve el-Kevâkibü’d-Dürriyye fî Medhi Hayri’l-Beriyye adını verdiği bu şiir,\u0000kafiye harfinden dolayı el-Kasîdetü’l-Mîmiyye, şairin yakalandığı hastalıktan\u0000kurtulmasına vesile olduğu için Kasîde-i Bür’e ve söz konusu olayın rüyasında\u0000Resulullah’ın elinden hırka giyerek gerçekleşmesi rivayetine dayanarak da Kasîde-i\u0000Bürde olarak tanınmıştır. Tüm İslam dünyasında olduğu gibi Türk kültür ve\u0000edebiyatında da çok geniş ve derin yansımaları olan Kasîde-i Bürde, manzum veya\u0000mensur biçimde defalarca dilimize tercüme edilmiş, hakkında şerhler yazılmış ve sözü\u0000edilen kaside için tahmis ve tezyiller kaleme alınmıştır. Abdurrahim Karahisarî, Ahmedi Rıdvân, Kemal Paşa-zâde, Le’âlî, Şemseddin Sivasî ve Nahîfî gibi tanınmış şairlerin\u0000yanında belli bir şöhrete ulaşamamış birçok şair tarafından Türkçeye nazmen tercüme\u0000edilen bu meşhur na’tın mütercimi belirsiz çevirileri de oldukça fazladır. Bu makalede\u0000Bûsîrî’nin Kasîde-i Bürde’sine kim tarafından ve ne zaman yapıldığı meçhul olan\u0000manzum bir tercüme ele alınacaktır. Çalışmada öncelikle Ka’b b. Züheyr ile Bûsîrî’nin\u0000Kasîde-i Bürde’leri hakkında genel bilgi verilecek, ardından 160 beyitten müteşekkil olan\u0000tercümenin şekil ve muhteva özellikleri üzerinde durulacak ve İstanbul Üniversitesi\u0000Nadir Eserler Kütüphanesi TY 1990 ve TY 3277 numaralarda kayıtlı iki nüshasından\u0000hareketle hazırlanan tenkitli metni sunulacaktır.","PeriodicalId":340049,"journal":{"name":"Turk Kulturu lncelemeleri Dergisi","volume":"28 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-03-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"115812056","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
II. Abdülhamid dönemi İstanbul’unun gerek fiziki görünümünü gerekse Avrupalıların zihninde tebarüz eden algısını derinden etkileyecek çöp konusu ve konuyla ilgili alt başlıklar bu makalede irdelenecektir. Bu noktada ilk olarak Klasik Dönem Osmanlı tarihinde şehrin genel temizlik ve düzeninden sorumlu kişiler ele alınacak, sonrasında ise temizlik hizmetleriyle ilgili ilk ciddi hukuki düzenlemelerin yapıldığı 19.yüzyılda şehrin temizliğine dair yaşanan gelişmeler kronolojik olarak incelenecek ve şehirde çöp toplanması ile şehrin genel temizliğine dair yürürlüğe giren hukuki gelişmelere (Ceza Kanunname-i Hümayunu, Sokaklara Dair Nizamname ve Devair-i Belediye Müfettiş, Başçavuş ve Çavuşlarına Mahsus Talimatname) yer verilecektir. Modernleşen temizlik hizmetlerine finansman bulabilmek için tanzifat resmi adıyla ihdas edilen yeni vergi ve bu verginin tahsilinde yaşanan sorunlar, makalenin ilerleyen kısımlarında bahsedilecek diğer başlıklar olup tüm bunlar Osmanlı arşiv belgelerinde tespit edilen örneklerle ele alınacaktır. Makalenin asıl önemli kısmı ise II. Abdülhamid dönemi İstanbul’unun kara ile sahil kesiminde çöp ve çöp toplanmasına dair zengin örnekleri içeren bölümüdür. Bu bölümde şehrin muhtelif yerlerinde Şehremaneti, alt belediye daireleri ile İstanbul halkının çöp ve temizlik konusundaki ilişkileri incelenecektir. Sonuç itibariyle oldukça yeni ve bir o kadar da renkli olan temizlik hizmetleri konusunda İstanbul’un ve İstanbullunun tecrübesi konu edilecektir.
{"title":"II. ABDÜLHAMİD DÖNEMİ İSTANBUL UNDA TEMİZLİK HİZMETLERİ","authors":"Ozan Çekmez","doi":"10.24058/tki.2022.472","DOIUrl":"https://doi.org/10.24058/tki.2022.472","url":null,"abstract":"II. Abdülhamid dönemi İstanbul’unun gerek fiziki görünümünü gerekse Avrupalıların zihninde tebarüz eden algısını derinden etkileyecek çöp konusu ve konuyla ilgili alt başlıklar bu makalede irdelenecektir. Bu noktada ilk olarak Klasik Dönem Osmanlı tarihinde şehrin genel temizlik ve düzeninden sorumlu kişiler ele alınacak, sonrasında ise temizlik hizmetleriyle ilgili ilk ciddi hukuki düzenlemelerin yapıldığı 19.yüzyılda şehrin temizliğine dair yaşanan gelişmeler kronolojik olarak incelenecek ve şehirde çöp toplanması ile şehrin genel temizliğine dair yürürlüğe giren hukuki gelişmelere (Ceza Kanunname-i Hümayunu, Sokaklara Dair Nizamname ve Devair-i Belediye Müfettiş, Başçavuş ve Çavuşlarına Mahsus Talimatname) yer verilecektir. Modernleşen temizlik hizmetlerine finansman bulabilmek için tanzifat resmi adıyla ihdas edilen yeni vergi ve bu verginin tahsilinde yaşanan sorunlar, makalenin ilerleyen kısımlarında bahsedilecek diğer başlıklar olup tüm bunlar Osmanlı arşiv belgelerinde tespit edilen örneklerle ele alınacaktır. Makalenin asıl önemli kısmı ise II. Abdülhamid dönemi İstanbul’unun kara ile sahil kesiminde çöp ve çöp toplanmasına dair zengin örnekleri içeren bölümüdür. Bu bölümde şehrin muhtelif yerlerinde Şehremaneti, alt belediye daireleri ile İstanbul halkının çöp ve temizlik konusundaki ilişkileri incelenecektir. Sonuç itibariyle oldukça yeni ve bir o kadar da renkli olan temizlik hizmetleri konusunda İstanbul’un ve İstanbullunun tecrübesi konu edilecektir.","PeriodicalId":340049,"journal":{"name":"Turk Kulturu lncelemeleri Dergisi","volume":"45 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-12-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"123750619","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Yunanlar 1919-1922 yılları arasında Anadolu’da verdikleri mücadeleyi Küçük Asya Felaketi [Mikrasiatiki Katastrofi] olarak anmaktadır. Bu çalışmanın amacı da neden felaket olarak andıklarına yanıt aramak, öne sürdükleri nedenleri ortaya koymaktır. Anadolu maceralarının son bulduğu 1922 yılından başlayarak eserlerini kaleme almaya başlayan anı yazarları felaketin başlangıcı olarak Sakarya Meydan Muharebesi’ne işaret etmişlerdir. Bu nedenle çalışmamızda önce bu muharebe ile ilgili düşüncelerine ve Sakarya’dan sonra Yunanistan’daki siyasal, toplumsal, ekonomik duruma kısaca değinilecektir. Ardından Allı Ören/Ali Viran muharebesi olarak andıkları Büyük Taarruz hazırlık, muharebeler ve sonuç açısından ele alınacaktır. Son olarak da Küçük Asya seferini felakete sürükleyen etkenlerle ilgili görüşlerine yer verilecektir. Yunanlar, onları felakete sürükleyen pek çok neden sıralamışlardır. Dış neden olarak, uzlaştıkları müttefikleri olan İngiltere, Fransa ve İtalya’nın Yunanistan’a karşı benimsedikleri tavırdır. İç nedenlerin başında ise siyasi ve askeri önderleri anmışlardır. Siyasileri hatalı karar almakla, başta İngiltere olmak üzere müttefiklerinin arzularına gözü kapalı boyun eğmekle, orduyu siyasallaştırmakla suçlamışlardır. Felaket nedeni olarak gördükleri ordu komutanları ve kurmay subayların sevk ve idarede yetersizliklerini de siyasallaşmasının bir sonucu olarak değerlendirmişlerdir. Subayların yetersizliğinin ordunun belkemiği olan erleri olumsuz etkilediğine dikkati çekmişler, erlerin savaşma gücünü yitirmeleri nedeniyle felakete uğradıklarını savunmuşlardır. Bunların dışında Anadolu’nun coğrafi yapısından kaynaklanan nedenleri, casusluk faaliyetlerini, iaşe sorunlarını da felaket nedeni olarak gören anı yazarları Başkomutanından erine kadar Türk ordusunu takdir etmekten de kendilerini alı koyamamışlardır.
{"title":"YUNAN ANILARINDA KÜÇÜK ASYA FELAKETİ","authors":"Şaduman Halıcı","doi":"10.24058/tki.2022.471","DOIUrl":"https://doi.org/10.24058/tki.2022.471","url":null,"abstract":"Yunanlar 1919-1922 yılları arasında Anadolu’da verdikleri mücadeleyi Küçük Asya Felaketi [Mikrasiatiki Katastrofi] olarak anmaktadır. Bu çalışmanın amacı da neden felaket olarak andıklarına yanıt aramak, öne sürdükleri nedenleri ortaya koymaktır. Anadolu maceralarının son bulduğu 1922 yılından başlayarak eserlerini kaleme almaya başlayan anı yazarları felaketin başlangıcı olarak Sakarya Meydan Muharebesi’ne işaret etmişlerdir. Bu nedenle çalışmamızda önce bu muharebe ile ilgili düşüncelerine ve Sakarya’dan sonra Yunanistan’daki siyasal, toplumsal, ekonomik duruma kısaca değinilecektir. Ardından Allı Ören/Ali Viran muharebesi olarak andıkları Büyük Taarruz hazırlık, muharebeler ve sonuç açısından ele alınacaktır. Son olarak da Küçük Asya seferini felakete sürükleyen etkenlerle ilgili görüşlerine yer verilecektir. Yunanlar, onları felakete sürükleyen pek çok neden sıralamışlardır. Dış neden olarak, uzlaştıkları müttefikleri olan İngiltere, Fransa ve İtalya’nın Yunanistan’a karşı benimsedikleri tavırdır. İç nedenlerin başında ise siyasi ve askeri önderleri anmışlardır. Siyasileri hatalı karar almakla, başta İngiltere olmak üzere müttefiklerinin arzularına gözü kapalı boyun eğmekle, orduyu siyasallaştırmakla suçlamışlardır. Felaket nedeni olarak gördükleri ordu komutanları ve kurmay subayların sevk ve idarede yetersizliklerini de siyasallaşmasının bir sonucu olarak değerlendirmişlerdir. Subayların yetersizliğinin ordunun belkemiği olan erleri olumsuz etkilediğine dikkati çekmişler, erlerin savaşma gücünü yitirmeleri nedeniyle felakete uğradıklarını savunmuşlardır. Bunların dışında Anadolu’nun coğrafi yapısından kaynaklanan nedenleri, casusluk faaliyetlerini, iaşe sorunlarını da felaket nedeni olarak gören anı yazarları Başkomutanından erine kadar Türk ordusunu takdir etmekten de kendilerini alı koyamamışlardır.","PeriodicalId":340049,"journal":{"name":"Turk Kulturu lncelemeleri Dergisi","volume":"83 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-12-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"126994736","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
II. Bayezid döneminin sonlarına doğru hacca gitmiş ve hac yolculuğunu anlattığı mesnevi nazım şekliyle yazdığı Hüsâm-nâme adlı eserinden başka herhangi bir eseri şu an için elimize ulaşmamıştır. Dîvân’ı ile hangi türde yazdığını belirtmediği iki eserini ise bu yolculuk sırasında kaybetmiştir. Eğridirli Hâcı Kemâl tarafından tertip edilen Câmi‘ü’n-Nezâ’ir adlı şiir mecmuasındaki Esîrî mahlasıyla yazılmış şiirler herhangi bir delil öne sürülmeden ilk olarak Sadeddin Nüzhet Ergun tarafından Hüsâm-nâme şairine ait gösterilmiştir. Sonraki çalışmalarda ise aynı mahlası kullanan Esîrî-i Bursevî’ye atfedilmiştir. Ancak bu şiirler, Hüsâm-nâme’nin ortaya çıkmasıyla birlikte edebî kişiliği hakkında bilgi sahibi olduğumuz Esîrî’ye ait olmalıdır. Bu tespit güncel bilgilerimize göre Hüsâm-nâme’den başka herhangi bir eseri günümüze ulaşmayan Esîrî’nin gazel sahasındaki edebî kimliğini ortaya çıkarması bakımından önemlidir. Câmi‘ü’n-Nezâ’ir’in tertip edilmesinden sonra derlenmiş diğer mecmualardaki Esîrî mahlasıyla yazılmış şiirlerin aynı mahlası kullanan hangi şaire ait olduğunu tespit etmek ise güçdür. Câmi‘ü’n-Nezâ’ir’deki bu şiirlerden hareketle Esîrî’nin şiir tekniği açısından aksaklıklar yaşayan, bununla birlikte klasik Türk edebiyatının kalıplaşmış konularını başarıyla kaleme alan bir nazire şairi olduğu anlaşılır. Âşıkane türde yazdığı gazellerin yanında dinî-tasavufî ve hikemî konuları işleyen şiirler de kaleme almıştır. Bu makalede Esîrî mahlasıyla yazılmış bu şiirlerin büyük bir ihtimalle Hüsâm-nâme şairine ait olduğuna dair ilmî veriler ortaya konulmuştur.
{"title":"CÂMİ‘Ü N-NEZÂ İR DE KAYITLI ESÎRÎ MAHLASIYLA YAZILMIŞ ŞİİRLER","authors":"Ozan Kolbaş","doi":"10.24058/tki.2022.467","DOIUrl":"https://doi.org/10.24058/tki.2022.467","url":null,"abstract":"II. Bayezid döneminin sonlarına doğru hacca gitmiş ve hac yolculuğunu anlattığı mesnevi nazım şekliyle yazdığı Hüsâm-nâme adlı eserinden başka herhangi bir eseri şu an için elimize ulaşmamıştır. Dîvân’ı ile hangi türde yazdığını belirtmediği iki eserini ise bu yolculuk sırasında kaybetmiştir. Eğridirli Hâcı Kemâl tarafından tertip edilen Câmi‘ü’n-Nezâ’ir adlı şiir mecmuasındaki Esîrî mahlasıyla yazılmış şiirler herhangi bir delil öne sürülmeden ilk olarak Sadeddin Nüzhet Ergun tarafından Hüsâm-nâme şairine ait gösterilmiştir. Sonraki çalışmalarda ise aynı mahlası kullanan Esîrî-i Bursevî’ye atfedilmiştir. Ancak bu şiirler, Hüsâm-nâme’nin ortaya çıkmasıyla birlikte edebî kişiliği hakkında bilgi sahibi olduğumuz Esîrî’ye ait olmalıdır. Bu tespit güncel bilgilerimize göre Hüsâm-nâme’den başka herhangi bir eseri günümüze ulaşmayan Esîrî’nin gazel sahasındaki edebî kimliğini ortaya çıkarması bakımından önemlidir. Câmi‘ü’n-Nezâ’ir’in tertip edilmesinden sonra derlenmiş diğer mecmualardaki Esîrî mahlasıyla yazılmış şiirlerin aynı mahlası kullanan hangi şaire ait olduğunu tespit etmek ise güçdür. Câmi‘ü’n-Nezâ’ir’deki bu şiirlerden hareketle Esîrî’nin şiir tekniği açısından aksaklıklar yaşayan, bununla birlikte klasik Türk edebiyatının kalıplaşmış konularını başarıyla kaleme alan bir nazire şairi olduğu anlaşılır. Âşıkane türde yazdığı gazellerin yanında dinî-tasavufî ve hikemî konuları işleyen şiirler de kaleme almıştır. Bu makalede Esîrî mahlasıyla yazılmış bu şiirlerin büyük bir ihtimalle Hüsâm-nâme şairine ait olduğuna dair ilmî veriler ortaya konulmuştur.","PeriodicalId":340049,"journal":{"name":"Turk Kulturu lncelemeleri Dergisi","volume":"32 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-12-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"128336891","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Çeviri yazılı metinler Batılı yazarlar tarafından Latin, Ermeni Kiril gibi alfabe sistemlerinde hazırlanmış Türkçe öğrenim kılavuzlarıdır. Türkçenin Avrupa’da yabancı dil olarak öğretimi açısından ilk ürünler sayılabilecek bu metinler genellikle konuşma dilini esas alan, uygulamalı bir yaklaşım tarzıyla hazırlanmıştır. Bu nedenle içerisinde bir yabancının Osmanlı topraklarında bir Türk ile iletişiminde ihtiyaç duyabileceği kalıp sözleri de ihtiva eder. Bunlar içerisinde Türk toplumun maddi manevi değer yargılarını yansıtan hayır dua ve beddua kalıpları bulunur. Bu yazı, 1533 – 1832 aralığında yazılan bazı çeviri yazılı metinlerden derlenen söz konusu kalıpları kapsamaktadır. Çalışmanın bir bölümünde, derlenen bazı kalıp sözler anlamsal, bağlamsal, biçimsel, dizimsel durumlarına göre art zamanlı olarak incelenmiş ve kaynak dilden hedef dile aktarılışları yönüyle değerlendirilmiştir. Çalışmanın son bölümünde ise söz konusu çeviri yazılı metinlerden derlenen hayır dua ve beddua kalıpları günümüzdeki biçimleriyle karşılaştırılarak kronolojik bir sıra içerisinde verilmiştir.
{"title":"ÇEVİRİ YAZILI METİNLER TANIKLIĞINDA, OSMANLI TÜRKÇESİNDE KALIP SÖZLER: HAYIR DUALAR, BEDDUALAR","authors":"Ömer Yağmur","doi":"10.24058/tki.2022.469","DOIUrl":"https://doi.org/10.24058/tki.2022.469","url":null,"abstract":"Çeviri yazılı metinler Batılı yazarlar tarafından Latin, Ermeni Kiril gibi alfabe sistemlerinde hazırlanmış Türkçe öğrenim kılavuzlarıdır. Türkçenin Avrupa’da yabancı dil olarak öğretimi açısından ilk ürünler sayılabilecek bu metinler genellikle konuşma dilini esas alan, uygulamalı bir yaklaşım tarzıyla hazırlanmıştır. Bu nedenle içerisinde bir yabancının Osmanlı topraklarında bir Türk ile iletişiminde ihtiyaç duyabileceği kalıp sözleri de ihtiva eder. Bunlar içerisinde Türk toplumun maddi manevi değer yargılarını yansıtan hayır dua ve beddua kalıpları bulunur. Bu yazı, 1533 – 1832 aralığında yazılan bazı çeviri yazılı metinlerden derlenen söz konusu kalıpları kapsamaktadır. Çalışmanın bir bölümünde, derlenen bazı kalıp sözler anlamsal, bağlamsal, biçimsel, dizimsel durumlarına göre art zamanlı olarak incelenmiş ve kaynak dilden hedef dile aktarılışları yönüyle değerlendirilmiştir. Çalışmanın son bölümünde ise söz konusu çeviri yazılı metinlerden derlenen hayır dua ve beddua kalıpları günümüzdeki biçimleriyle karşılaştırılarak kronolojik bir sıra içerisinde verilmiştir.","PeriodicalId":340049,"journal":{"name":"Turk Kulturu lncelemeleri Dergisi","volume":"428 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-12-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"133613002","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Klasik Türk edebiyatının en önemli edebî ürünlerinden biri olan medhiyeler, bu edebiyatın başlangıcından nihayetine kadar yüzlerce şairin elinde sayısız örneği verilen bir tür olmuştur. Hz. Peygamber’e sunulan Kasîdetü’l-Bürde’den sonra Efendimizin hırkasını kaside şairine hediye etmesi halifeler ve İslam ülkelerindeki sultanlar için örnek olmuş, bu sünneti takip etmek isteyen padişahlar kendilerine sunulan kasideler karşılığında şairlere çeşitli ihsanlarda bulunmuştur. Bu çalışmada da Osmanlı Devleti’nin yükseliş dönemi padişahlarından II. Bayezid (1481-1512)’e sunulan medhiyeler konu edilmiş, T.C. Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi Evrakı’nda bulunan ve hepsi bugüne kadar herhangi bir kaynakta yer almayan Türkçe medhiyeler ilim âlemine sunulmuştur. Devrinde nevruz ve bayramlarda birer kaside sunulmasını şairlere şart koşan II. Bayezid, bu kasideler neticesinde günümüze ulaşan in‘âmât defterlerinden de takip edebildiğimiz kadarıyla şairleri çeşitli in‘âm ve ihsanlarla desteklemiştir. II. Bayezid, kendisi de ‘Adlî mahlasıyla şiirler kaleme alan şair bir padişah olarak bu isteğiyle sadece şairleri şiir yazma konusunda teşvik etmemiş, aynı zamanda gelişme devrindeki Türk edebiyatına ve Türkçeye son derecede önemli bir katkı sağlamıştır. Klasik Türk edebiyatının birincil kaynaklarından tezkirelerin II. Bayezid ve dönemi hakkında yazdıklarına baktığımızda bu durumun son derece açık olduğu görüldüğü gibi arşivden günümüze ulaşan belgelerde ve yine manzumelerde de bu durum müşahede edilebilmektedir. Çalışmada hiçbirisi bugüne kadar yayımlanmamış medhiyelerin metinleri verilip şairlerinin kimliği üzerinde tartışmalar yapılırken Türk edebiyatının ilk kaynaklarından olmasa da arşiv belgelerinin edebiyata katkısının ne derece önemli olduğuna dikkat çekilmeye çalışılmıştır.
{"title":"ARŞİV BELGELERİNE GÖRE TÜRKÇE YAZILMIŞ II. BAYEZİD MEDHİYELERİ","authors":"Nusret Gedik","doi":"10.24058/tki.2022.468","DOIUrl":"https://doi.org/10.24058/tki.2022.468","url":null,"abstract":"Klasik Türk edebiyatının en önemli edebî ürünlerinden biri olan medhiyeler, bu edebiyatın başlangıcından nihayetine kadar yüzlerce şairin elinde sayısız örneği verilen bir tür olmuştur. Hz. Peygamber’e sunulan Kasîdetü’l-Bürde’den sonra Efendimizin hırkasını kaside şairine hediye etmesi halifeler ve İslam ülkelerindeki sultanlar için örnek olmuş, bu sünneti takip etmek isteyen padişahlar kendilerine sunulan kasideler karşılığında şairlere çeşitli ihsanlarda bulunmuştur. Bu çalışmada da Osmanlı Devleti’nin yükseliş dönemi padişahlarından II. Bayezid (1481-1512)’e sunulan medhiyeler konu edilmiş, T.C. Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi Evrakı’nda bulunan ve hepsi bugüne kadar herhangi bir kaynakta yer almayan Türkçe medhiyeler ilim âlemine sunulmuştur. Devrinde nevruz ve bayramlarda birer kaside sunulmasını şairlere şart koşan II. Bayezid, bu kasideler neticesinde günümüze ulaşan in‘âmât defterlerinden de takip edebildiğimiz kadarıyla şairleri çeşitli in‘âm ve ihsanlarla desteklemiştir. II. Bayezid, kendisi de ‘Adlî mahlasıyla şiirler kaleme alan şair bir padişah olarak bu isteğiyle sadece şairleri şiir yazma konusunda teşvik etmemiş, aynı zamanda gelişme devrindeki Türk edebiyatına ve Türkçeye son derecede önemli bir katkı sağlamıştır. Klasik Türk edebiyatının birincil kaynaklarından tezkirelerin II. Bayezid ve dönemi hakkında yazdıklarına baktığımızda bu durumun son derece açık olduğu görüldüğü gibi arşivden günümüze ulaşan belgelerde ve yine manzumelerde de bu durum müşahede edilebilmektedir. Çalışmada hiçbirisi bugüne kadar yayımlanmamış medhiyelerin metinleri verilip şairlerinin kimliği üzerinde tartışmalar yapılırken Türk edebiyatının ilk kaynaklarından olmasa da arşiv belgelerinin edebiyata katkısının ne derece önemli olduğuna dikkat çekilmeye çalışılmıştır.","PeriodicalId":340049,"journal":{"name":"Turk Kulturu lncelemeleri Dergisi","volume":"81 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-12-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"117249417","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Saʿdî-i Şîrâzî (ö. 1292) Bostan isimli mesnevisini 1257 yılında tamamlamış ve Salgurlu atabeyi Ebûbekir bin Saʿd bin Zengî’ye ithaf etmiştir. Bu tarihten itibaren eser İslam coğrafyasının çeşitli yerlerine dağılmış ve zaman içerisinde Farsça öğretiminde faydalanılan temel kitaplardan biri olmuştur. Klasik doğu metinlerinin en meşhurlarından biri olan Bostan Osmanlı topraklarında da fazlaca teveccüh görmüş, etrafında bir tercüme ve şerh literatürü ortaya çıkmıştır. XIV. yüzyılda Hoca Mesud’un yazdığı Ferhengnâme-i Saʿdî’den günümüze değin çeşitli şâir ve müellifler Bostan’ın tamamını ya da bir kısmını manzum veyahut mensur olmak üzere Türkçeye tercüme/şerh etmişlerdir. Osmanlı döneminde Bostan’ın tamamına yapılan en son Türkçe şerh Mehmed Rahmî bin Ahmed’e yani Harputlu Rahmî Efendi’ye (ö.1886) aittir. Rahmî 1844 yılında tamamladığı Bostan şerhine Tuhfe-i Dostân Şerh-i Bostân adını vermiştir. Şimdiye dek üzerinde herhangi bir çalışma yapılmamış olan Tuhfe-i Dostân Şerh-i Bostân çeşitli yönleriyle tanıtılmış; diğer şerhlerle mukayese edilerek farklı özellikleri ortaya konulmuş ve eserin müellifi şâir Mehmed Rahmî Efendi hakkında mâlûmat verilmiştir.
{"title":"YENİ BİR BOSTAN ŞERHİ: TUHFE-İ DOSTÂN ŞERH-İ BOSTÂN","authors":"Serap Denizmen","doi":"10.24058/tki.2022.466","DOIUrl":"https://doi.org/10.24058/tki.2022.466","url":null,"abstract":"Saʿdî-i Şîrâzî (ö. 1292) Bostan isimli mesnevisini 1257 yılında tamamlamış ve Salgurlu atabeyi Ebûbekir bin Saʿd bin Zengî’ye ithaf etmiştir. Bu tarihten itibaren eser İslam coğrafyasının çeşitli yerlerine dağılmış ve zaman içerisinde Farsça öğretiminde faydalanılan temel kitaplardan biri olmuştur. Klasik doğu metinlerinin en meşhurlarından biri olan Bostan Osmanlı topraklarında da fazlaca teveccüh görmüş, etrafında bir tercüme ve şerh literatürü ortaya çıkmıştır. XIV. yüzyılda Hoca Mesud’un yazdığı Ferhengnâme-i Saʿdî’den günümüze değin çeşitli şâir ve müellifler Bostan’ın tamamını ya da bir kısmını manzum veyahut mensur olmak üzere Türkçeye tercüme/şerh etmişlerdir. Osmanlı döneminde Bostan’ın tamamına yapılan en son Türkçe şerh Mehmed Rahmî bin Ahmed’e yani Harputlu Rahmî Efendi’ye (ö.1886) aittir. Rahmî 1844 yılında tamamladığı Bostan şerhine Tuhfe-i Dostân Şerh-i Bostân adını vermiştir. Şimdiye dek üzerinde herhangi bir çalışma yapılmamış olan Tuhfe-i Dostân Şerh-i Bostân çeşitli yönleriyle tanıtılmış; diğer şerhlerle mukayese edilerek farklı özellikleri ortaya konulmuş ve eserin müellifi şâir Mehmed Rahmî Efendi hakkında mâlûmat verilmiştir.","PeriodicalId":340049,"journal":{"name":"Turk Kulturu lncelemeleri Dergisi","volume":"28 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-12-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"129273023","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Türkçe, deyimler bakımından zengin bir dildir. Türkçenin deyim zenginliği klasik Türk edebiyatı ürünlerinde de yoğun bir biçimde kendini hissettirir. Klasik Türk edebiyatı edipleri eserlerinde deyimlerden sık sık faydalanmıştır. Bu deyimlerin bazıları kullanımdan düşmüşken bazıları bugünkü Türkçede de kullanılmaktadır. Bu edebî gelenekte deyim sözlüklerinde yer almayan, unutulan ya da bazı anlamları bugün bilinmeyen pek çok deyim veya kalıp yapı vardır. Bu anlamda klasik Türk edebiyatı metinlerindeki deyim varlığı ile ilgili son yıllarda pek çok çalışmanın yapıldığı görülmektedir. Bu makalede deyim sözlüklerinde yer almayan ve klasik Türk şiirinde geniş bir kullanım alanı bulunan “kâğıt uçurmak” deyiminin anlam çerçevesi üzerinde durulmuştur. Bu deyimin gerçek hayatla bağlantısı, hangi âdet ve uygulamalardan hareketle deyimleştiği örneklerle ortaya konmuştur. Özellikle deyimin ramazan ayı bağlamındaki kullanımlarına dikkat çekilmiştir. “Kâğıt uçurmak” deyiminin gerçek anlamının güvercinle ve okla mektup göndermek âdetlerinden doğduğu; deyimin “haber uçurmak” deyimi ile bağlantısı örneklerle açıklanmıştır. Ayrıca şairlerin “uçurmak” fiilini rüzgâra yükleyerek kinayeli söyleyişe yöneldiği misallere değinilmiştir. Yazıda böylece deyimin bilinen anlamlarının yanında herhangi bir kaynakta yer verilmeyen anlamları üzerine değerlendirmeler yapılmıştır. Bu çalışmayla hem Türkçenin hem de klasik Türk edebiyatının deyim varlığı ve zenginliği ortaya konmuş, bir yandan da klasik Türk edebiyatının sosyal hayatla ne kadar kuvvetli bir bağ kurduğu dikkatlere sunulmuştur.
{"title":"KLASİK TÜRK ŞİİRİNDE KÂĞIT UÇURMAK DEYİMİ VE BU DEYİMİN ANLAM ÇERÇEVESİ","authors":"H. Kaya","doi":"10.24058/tki.2022.470","DOIUrl":"https://doi.org/10.24058/tki.2022.470","url":null,"abstract":"Türkçe, deyimler bakımından zengin bir dildir. Türkçenin deyim zenginliği klasik Türk edebiyatı ürünlerinde de yoğun bir biçimde kendini hissettirir. Klasik Türk edebiyatı edipleri eserlerinde deyimlerden sık sık faydalanmıştır. Bu deyimlerin bazıları kullanımdan düşmüşken bazıları bugünkü Türkçede de kullanılmaktadır. Bu edebî gelenekte deyim sözlüklerinde yer almayan, unutulan ya da bazı anlamları bugün bilinmeyen pek çok deyim veya kalıp yapı vardır. Bu anlamda klasik Türk edebiyatı metinlerindeki deyim varlığı ile ilgili son yıllarda pek çok çalışmanın yapıldığı görülmektedir.\u0000\u0000Bu makalede deyim sözlüklerinde yer almayan ve klasik Türk şiirinde geniş bir kullanım alanı bulunan “kâğıt uçurmak” deyiminin anlam çerçevesi üzerinde durulmuştur. Bu deyimin gerçek hayatla bağlantısı, hangi âdet ve uygulamalardan hareketle deyimleştiği örneklerle ortaya konmuştur. Özellikle deyimin ramazan ayı bağlamındaki kullanımlarına dikkat çekilmiştir. “Kâğıt uçurmak” deyiminin gerçek anlamının güvercinle ve okla mektup göndermek âdetlerinden doğduğu; deyimin “haber uçurmak” deyimi ile bağlantısı örneklerle açıklanmıştır. Ayrıca şairlerin “uçurmak” fiilini rüzgâra yükleyerek kinayeli söyleyişe yöneldiği misallere değinilmiştir. Yazıda böylece deyimin bilinen anlamlarının yanında herhangi bir kaynakta yer verilmeyen anlamları üzerine değerlendirmeler yapılmıştır. Bu çalışmayla hem Türkçenin hem de klasik Türk edebiyatının deyim varlığı ve zenginliği ortaya konmuş, bir yandan da klasik Türk edebiyatının sosyal hayatla ne kadar kuvvetli bir bağ kurduğu dikkatlere sunulmuştur.","PeriodicalId":340049,"journal":{"name":"Turk Kulturu lncelemeleri Dergisi","volume":"84 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-12-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"114155250","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Sultan III. Murad [ö. 1003/1595] dönemi şâirlerinden olan Vukûfî hakkında kaynaklarda herhangi bir bilgi bulunmamaktadır, şiirlerine de mecmualarda rastlanmamıştır. Millet Yazma Eser Kütüphanesi Ali Emîrî Manzum 495 numarada bulunan yazmada, Vukûfî’ye ait Türkçe Dîvân Dîbâcesi, Kasîde-i Bürde ve Tantarânî kasîdelerine Arapça iki nazire ve muhtelif biçimlerde on iki Türkçe şiir vardır. Klasik dîvân tertibi dikkate alındığında bir dîvân diyemeyeceğimiz bu şiirlerin başında dîbâce olması dikkate değerdir. Yazmada kasîdelerden sonra III. Murad’ın tahta çıkışı münasebetiyle murabba nazım şekli ile yazılmış bir culûsiye, Selîmî (II. Selim [ö. 982/1574]) ve Muhibbî’nin (Kanûnî Sultan Süleyman [ö. 974/1566]) gazellerine yazılmış iki tahmis, sekiz gazel ve ayrıca dünyanın faniliği ile alakalı bir murabba bulunmaktadır. Bu çalışmada şiirlerinden hareketle Vukûfî’nin hayatı ve sanatı hakkında çıkarımlarda bulunuldu. Dîbâce kısmı incelendi, Bürde ve Tantarânî kasîdeleri hakkında kısa bir bilgi verildi. Daha sonra Türkçe dîbâce ile Arapça ve Türkçe şiirlerin metni ortaya koyuldu. Dîbâce kısmı günümüz Türkçesine aktarıldı, Arapça şiirlerin tercümeleri yapıldı ve Türkçe şiirler nesre çevrildi.
{"title":"XVI. YÜZYIL ŞÂİRİ VUKÛFÎ NİN TÜRKÇE DÎVÂN DÎBÂCESİ, ARAPÇA BÜRDE VE TANTARÂNÎ KASÎDELERİNE NAZİRELERİ VE TÜRKÇE ŞİİRLERİ","authors":"A. Gümüş","doi":"10.24058/tki.2022.448","DOIUrl":"https://doi.org/10.24058/tki.2022.448","url":null,"abstract":"Sultan III. Murad [ö. 1003/1595] dönemi şâirlerinden olan Vukûfî hakkında kaynaklarda herhangi bir bilgi bulunmamaktadır, şiirlerine de mecmualarda rastlanmamıştır. Millet Yazma Eser Kütüphanesi Ali Emîrî Manzum 495 numarada bulunan yazmada, Vukûfî’ye ait Türkçe Dîvân Dîbâcesi, Kasîde-i Bürde ve Tantarânî kasîdelerine Arapça iki nazire ve muhtelif biçimlerde on iki Türkçe şiir vardır. Klasik dîvân tertibi dikkate alındığında bir dîvân diyemeyeceğimiz bu şiirlerin başında dîbâce olması dikkate değerdir. Yazmada kasîdelerden sonra III. Murad’ın tahta çıkışı münasebetiyle murabba nazım şekli ile yazılmış bir culûsiye, Selîmî (II. Selim [ö. 982/1574]) ve Muhibbî’nin (Kanûnî Sultan Süleyman [ö. 974/1566]) gazellerine yazılmış iki tahmis, sekiz gazel ve ayrıca dünyanın faniliği ile alakalı bir murabba bulunmaktadır. Bu çalışmada şiirlerinden hareketle Vukûfî’nin hayatı ve sanatı hakkında çıkarımlarda bulunuldu. Dîbâce kısmı incelendi, Bürde ve Tantarânî kasîdeleri hakkında kısa bir bilgi verildi. Daha sonra Türkçe dîbâce ile Arapça ve Türkçe şiirlerin metni ortaya koyuldu. Dîbâce kısmı günümüz Türkçesine aktarıldı, Arapça şiirlerin tercümeleri yapıldı ve Türkçe şiirler nesre çevrildi.","PeriodicalId":340049,"journal":{"name":"Turk Kulturu lncelemeleri Dergisi","volume":"13 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-07-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"117191065","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}