With the cultural turn in Translation Studies, it has been accepted that translation is not just a linguistic but also a cultural activity. This cultural activity can appear in various forms such as a positive and constructive interaction or an asymmetrical power relation including assimilation, conquest and/or colonial activities between cultures. Literature, translation and translated literature can be used as a tool or strategy in this spectrum of complicated relations. The agents/actors taking an active role in these relations have become an object of study in Translation Studies as well as in all other fields of Social Sciences. Using his agent role as an ambassador, Ernesto Gomez Abascal wrote a fictional novel titled Havana’da Türk Tutkusu 1898 (Turkish Passion in Havana 1898) drawing inspiration from historical facts to construct a positive Turkish image in Spanish and Cuban literature and culture. Abascal was inspired by the future translator of the novel, Mehmet Necati Kutlu to write this book. Kutlu, who is an academician and an agent fostering the relations between Turkey and Latin American countries, reported his findings to Abascal about the Ottoman Empire and Cuban relations. Inspired by this information, Abascal wrote a fiction based on these historical records. This article will try to analyze the role of literature, translation and agents in the process of constructing cultural images through this example.
{"title":"TRANSLATION AS A TOOL OF CONSTRUCTING INTERCULTURAL RELATIONS: A CASE STUDY ON THE RELATION BETWEEN TURKISH AND CUBAN CULTURES","authors":"Sevcan Yılmaz Kutlay","doi":"10.24058/tki.2023.484","DOIUrl":"https://doi.org/10.24058/tki.2023.484","url":null,"abstract":"With the cultural turn in Translation Studies, it has been accepted that\u0000translation is not just a linguistic but also a cultural activity. This cultural\u0000activity can appear in various forms such as a positive and constructive\u0000interaction or an asymmetrical power relation including assimilation, conquest\u0000and/or colonial activities between cultures. Literature, translation and\u0000translated literature can be used as a tool or strategy in this spectrum of\u0000complicated relations. The agents/actors taking an active role in these relations\u0000have become an object of study in Translation Studies as well as in all other\u0000fields of Social Sciences. Using his agent role as an ambassador, Ernesto Gomez\u0000Abascal wrote a fictional novel titled Havana’da Türk Tutkusu 1898 (Turkish\u0000Passion in Havana 1898) drawing inspiration from historical facts to construct\u0000a positive Turkish image in Spanish and Cuban literature and culture. Abascal\u0000was inspired by the future translator of the novel, Mehmet Necati Kutlu to\u0000write this book. Kutlu, who is an academician and an agent fostering the\u0000relations between Turkey and Latin American countries, reported his findings\u0000to Abascal about the Ottoman Empire and Cuban relations. Inspired by this\u0000information, Abascal wrote a fiction based on these historical records. This\u0000article will try to analyze the role of literature, translation and agents in the\u0000process of constructing cultural images through this example.\u0000\u0000","PeriodicalId":340049,"journal":{"name":"Turk Kulturu lncelemeleri Dergisi","volume":"39 12","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-07-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"120860505","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Osmanlı Devleti’nde tahtın hanedan içerisinden varisini belirleyen veraset sistemi, XVII. yüzyılın hemen başında değişikliğe uğramış ve bu dönemden sonra ekberiyet kaidesi benimsenmiştir. XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren ise bu usulün düzenlenmesi gündeme gelmiştir. Neticeye ulaşmamakla birlikte başından itibaren Avrupa’da yakından takip edilen konuya dair iddialar, Sultan II. Abdülhamid’in (1876-1909) saltanatı sırasında devam etmiştir. 1895 senesinden başlayan ilk dönemde V. Murad, Mehmed Reşad ve Yusuf İzzeddin Efendiler iddiaların merkezinde yer almıştır. 1904 senesinden başlayan ikinci dönemde ise gündemde II. Abdülhamid’in oğlu Mehmed Burhaneddin Efendi’yi (1885-1949) veliaht tayin etmek istediği söylentileri yer almıştır. II. Abdülhamid’in 1906 senesinde hastalığının duyulması üzerine olası vefatı düşünülerek meseleye olan ilgi daha da artmıştır. Dönemin en önemli iddialarından birisi de Almanya’nın Burhaneddin Efendi lehinde veraset sisteminin değişikliğini destekleyeceğine yöneliktir. Bundan sonra mesele sadece basın üzerinden takip edilen bir gündem olmaktan çıkarak diplomasinin de dâhil olacağı bir hal almıştır. İddialardan en fazla endişe duyan devlet ise bu dönemde Almanya ile rekabet halinde olan Fransa olmuştur. Almanya’nın desteği iddialarına tepki gösteren Fransa Dışişleri Bakanlığı, öncelikle duyumların temelini sorgularken sonrasında diğer hükümetler ile görüşerek konu üzerinde uluslararası bir dış müdahalenin olasılığını tartışmaya açmıştır. Bu makalede, II. Abdülhamid döneminde Osmanlı veraset sisteminin değişikliği üzerine Avrupa basınında yer alan iddialar açıklanacak ve konuya en fazla önem veren Fransa Dışişleri Bakanlığı’nın faaliyetleri çerçevesinde devletlerin yaklaşımları ortaya konacaktır
{"title":"II. ABDÜLHAMİD DÖNEMİNDE OSMANLI VERASET SİSTEMİ ÜZERİNDEKİ İDDİALAR VE TARTIŞMALAR","authors":"Semih Sefer","doi":"10.24058/tki.2023.475","DOIUrl":"https://doi.org/10.24058/tki.2023.475","url":null,"abstract":"Osmanlı Devleti’nde tahtın hanedan içerisinden varisini belirleyen veraset\u0000sistemi, XVII. yüzyılın hemen başında değişikliğe uğramış ve bu dönemden sonra\u0000ekberiyet kaidesi benimsenmiştir. XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren ise bu\u0000usulün düzenlenmesi gündeme gelmiştir. Neticeye ulaşmamakla birlikte başından\u0000itibaren Avrupa’da yakından takip edilen konuya dair iddialar, Sultan II.\u0000Abdülhamid’in (1876-1909) saltanatı sırasında devam etmiştir. 1895 senesinden\u0000başlayan ilk dönemde V. Murad, Mehmed Reşad ve Yusuf İzzeddin Efendiler\u0000iddiaların merkezinde yer almıştır. 1904 senesinden başlayan ikinci dönemde ise\u0000gündemde II. Abdülhamid’in oğlu Mehmed Burhaneddin Efendi’yi (1885-1949)\u0000veliaht tayin etmek istediği söylentileri yer almıştır. II. Abdülhamid’in 1906\u0000senesinde hastalığının duyulması üzerine olası vefatı düşünülerek meseleye olan\u0000ilgi daha da artmıştır. Dönemin en önemli iddialarından birisi de Almanya’nın\u0000Burhaneddin Efendi lehinde veraset sisteminin değişikliğini destekleyeceğine\u0000yöneliktir. Bundan sonra mesele sadece basın üzerinden takip edilen bir gündem\u0000olmaktan çıkarak diplomasinin de dâhil olacağı bir hal almıştır. İddialardan en\u0000fazla endişe duyan devlet ise bu dönemde Almanya ile rekabet halinde olan Fransa\u0000olmuştur. Almanya’nın desteği iddialarına tepki gösteren Fransa Dışişleri\u0000Bakanlığı, öncelikle duyumların temelini sorgularken sonrasında diğer\u0000hükümetler ile görüşerek konu üzerinde uluslararası bir dış müdahalenin\u0000olasılığını tartışmaya açmıştır. Bu makalede, II. Abdülhamid döneminde Osmanlı\u0000veraset sisteminin değişikliği üzerine Avrupa basınında yer alan iddialar\u0000açıklanacak ve konuya en fazla önem veren Fransa Dışişleri Bakanlığı’nın\u0000faaliyetleri çerçevesinde devletlerin yaklaşımları ortaya konacaktır","PeriodicalId":340049,"journal":{"name":"Turk Kulturu lncelemeleri Dergisi","volume":"59 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-07-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"131439744","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Bu yazıda XVI. yüzyıl şairlerinden Hamdî’nin III. Murad’a ithafen kaleme aldığı manzum pend-nâmesi incelenmiştir. Hamdî’nin Pend-nâme’si hikâye ve mev’iza başlıklarıyla bu türün özelliğini taşımakla birlikte hasbihâl başlığında şair kendi hayatına, devrine dair birçok bilgi vermiştir. Pend-nâme’de ilk önce aşkın merhaleleri anlatılmış, âşık-maşûk ilişkileri, mecâzî aşka yakalanmış âşığın akıbeti, İlahî aşka yöneliş ve hakîkî aşkı bulmanın yöntemleri ve bu yoldaki nasihatler ele alınmıştır. Şair 477 beyitlik mesnevi tarzında yazdığı eserine kendine ait beşer beyitlik iki tane de gazelini eklemiştir. Bu gazellerden ilki aşk hakkındayken ikincisi devrin sultanının övgüsüne dairdir. Hamdî, İstanbul dışında ismini belirtmediği bir yerde mülazemetini aldıktan sonra nâib olmuş fakat bulunduğu yerde kadılığa yükselememiştir. Hocasının da vefatı üzerine hamisiz kalmış ve kadılık hayali ile İstanbul’a gelmiştir. Kadı olmayı beklerken bu kez de Kefe kadısı nâibliği ile görevlendirilmiştir. Bu görevine giderken yolda bindiği gemi Karadeniz’de alabora olmuş ve tüm mal varlığını kaybetmiştir. Manzumesini de bu kazadan sonra hâlini sultana arz etmek için yazmıştır. 1577-1580 yılları arasında yazılmış olan eserde III. Murad’ın yanı sıra şehzadesine, Valide Sultan Nurbanu Sultan’a, musahip Şemsî Ahmed Paşa’ya ve isimleri belirtilmeden devrin vezirlerine övgüler vardır. Yazıda ilk önce pendnâme türü hakkında kısa bilgilere yer verilmiş ardından manzumenin sahibi ve yazılış tarihi tespit edilmeye çalışılmıştır. Bu kısımdan sonra manzumenin şeklî unsurları ile muhtevası incelenmiş ve metnin geniş özetinden sonra transkripsiyonlu hâli de makaleye dâhil edilmiştir.
{"title":"XVI. YÜZYIL ŞAİRLERİNDEN HAMDÎ NİN MANZUM PEND-NÂME Sİ","authors":"Uğur Öztürk","doi":"10.24058/tki.2023.480","DOIUrl":"https://doi.org/10.24058/tki.2023.480","url":null,"abstract":"Bu yazıda XVI. yüzyıl şairlerinden Hamdî’nin III. Murad’a ithafen\u0000kaleme aldığı manzum pend-nâmesi incelenmiştir. Hamdî’nin Pend-nâme’si\u0000hikâye ve mev’iza başlıklarıyla bu türün özelliğini taşımakla birlikte hasbihâl\u0000başlığında şair kendi hayatına, devrine dair birçok bilgi vermiştir. Pend-nâme’de\u0000ilk önce aşkın merhaleleri anlatılmış, âşık-maşûk ilişkileri, mecâzî aşka\u0000yakalanmış âşığın akıbeti, İlahî aşka yöneliş ve hakîkî aşkı bulmanın yöntemleri\u0000ve bu yoldaki nasihatler ele alınmıştır. Şair 477 beyitlik mesnevi tarzında yazdığı\u0000eserine kendine ait beşer beyitlik iki tane de gazelini eklemiştir. Bu gazellerden\u0000ilki aşk hakkındayken ikincisi devrin sultanının övgüsüne dairdir. Hamdî,\u0000İstanbul dışında ismini belirtmediği bir yerde mülazemetini aldıktan sonra nâib\u0000olmuş fakat bulunduğu yerde kadılığa yükselememiştir. Hocasının da vefatı\u0000üzerine hamisiz kalmış ve kadılık hayali ile İstanbul’a gelmiştir. Kadı olmayı\u0000beklerken bu kez de Kefe kadısı nâibliği ile görevlendirilmiştir. Bu görevine\u0000giderken yolda bindiği gemi Karadeniz’de alabora olmuş ve tüm mal varlığını\u0000kaybetmiştir. Manzumesini de bu kazadan sonra hâlini sultana arz etmek için\u0000yazmıştır. 1577-1580 yılları arasında yazılmış olan eserde III. Murad’ın yanı sıra\u0000şehzadesine, Valide Sultan Nurbanu Sultan’a, musahip Şemsî Ahmed Paşa’ya ve\u0000isimleri belirtilmeden devrin vezirlerine övgüler vardır. Yazıda ilk önce pendnâme türü hakkında kısa bilgilere yer verilmiş ardından manzumenin sahibi ve\u0000yazılış tarihi tespit edilmeye çalışılmıştır. Bu kısımdan sonra manzumenin şeklî\u0000unsurları ile muhtevası incelenmiş ve metnin geniş özetinden sonra\u0000transkripsiyonlu hâli de makaleye dâhil edilmiştir.","PeriodicalId":340049,"journal":{"name":"Turk Kulturu lncelemeleri Dergisi","volume":"40 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-07-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"121334337","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Şam eyaletinde cizyenin küçük bir kısmı ve çeşitli mukataa gelirlerinin yıllık vergilerinin belli payları cevâlî ismindeki mali bir dairede toplanmış ve burada toplanan paralar “sadaka”, “surre”, “maaş ve ücret” şeklinde bazı kişilere sarf edilmiştir. Cevâlîden yapılan ödemeler Şam Hazinesi’nin başlangıçta ikinci büyük masraf maddesini oluşturmuştur. Ancak 1745’te hac kilerine sarf edilen paranın hazine gelirleri arasında artık yer almayacağına yönelik alınan kararla cevâlî hazinenin en büyük harcama kalemi hâline gelmiştir. Özellikle 18. yüzyılın ikinci yarısından itibaren cevâlîden verilen vazîfeler (ücretler) sürekli bir artış göstermiştir. Artan cevâlî vazîfeleri karşısında Osmanlı Devleti, mahlûl (düşen/boşalan) vazîfenin hazinece zapt edilmesi ve mahlûlâtdan takâss gibi yollara başvurmuştur. Bu hususta alınan son karar ise 1811’de cevâlîden yapılacak vazîfe tevcihlerinde cizye ve mukataa gelirlerinin yıllık vergilerine zam yapılamayacağıdır. 1811 senesinde maaş tevcihlerine yönelik karar sadece Şam için alınmamış, İstanbul’da ve taşrada artan vazîfeler karşısında buralara da tatbik edilmiştir. Çalışmanın ilk kısmında cevâlî malından (para) maaş ve ücret alan cevâlî-horânın kimler olduğuna değinilmiş ve bunların aynı zamanda deruhteci olabildiklerine dikkat çekilmiştir. Ardından cevâlî vazîfelerinin nasıl hesaplandığı ve hesaplama esnasında karşılaşılan mesele ve artan cevâlî vazîfeleri karşısında devletin tavrı açıklanmaya çalışılmıştır. Son olarak Şam Hazinesi muhasebelerinde cevâlî vazîfelerinin miktarları değerlendirilmiştir. Bahsedilen tüm bu meseleler Başkanlık Osmanlı Arşivine dayanarak neticelendirilmeye çalışılmıştır.
{"title":"18. YÜZYILIN İKİNCİ YARISINDA ŞAM HAZİNESİ NİN BİR MASRAF KALEMİ OLAN CEVÂLÎ NİN MESELELER","authors":"Günay KORKMAZ SAMIKIRAN","doi":"10.24058/tki.2023.478","DOIUrl":"https://doi.org/10.24058/tki.2023.478","url":null,"abstract":"Şam eyaletinde cizyenin küçük bir kısmı ve çeşitli mukataa gelirlerinin yıllık\u0000vergilerinin belli payları cevâlî ismindeki mali bir dairede toplanmış ve burada toplanan\u0000paralar “sadaka”, “surre”, “maaş ve ücret” şeklinde bazı kişilere sarf edilmiştir.\u0000Cevâlîden yapılan ödemeler Şam Hazinesi’nin başlangıçta ikinci büyük masraf maddesini\u0000oluşturmuştur. Ancak 1745’te hac kilerine sarf edilen paranın hazine gelirleri arasında\u0000artık yer almayacağına yönelik alınan kararla cevâlî hazinenin en büyük harcama kalemi\u0000hâline gelmiştir. Özellikle 18. yüzyılın ikinci yarısından itibaren cevâlîden verilen\u0000vazîfeler (ücretler) sürekli bir artış göstermiştir. Artan cevâlî vazîfeleri karşısında\u0000Osmanlı Devleti, mahlûl (düşen/boşalan) vazîfenin hazinece zapt edilmesi ve\u0000mahlûlâtdan takâss gibi yollara başvurmuştur. Bu hususta alınan son karar ise 1811’de\u0000cevâlîden yapılacak vazîfe tevcihlerinde cizye ve mukataa gelirlerinin yıllık vergilerine\u0000zam yapılamayacağıdır. 1811 senesinde maaş tevcihlerine yönelik karar sadece Şam için\u0000alınmamış, İstanbul’da ve taşrada artan vazîfeler karşısında buralara da tatbik edilmiştir.\u0000Çalışmanın ilk kısmında cevâlî malından (para) maaş ve ücret alan cevâlî-horânın kimler\u0000olduğuna değinilmiş ve bunların aynı zamanda deruhteci olabildiklerine dikkat\u0000çekilmiştir. Ardından cevâlî vazîfelerinin nasıl hesaplandığı ve hesaplama esnasında\u0000karşılaşılan mesele ve artan cevâlî vazîfeleri karşısında devletin tavrı açıklanmaya\u0000çalışılmıştır. Son olarak Şam Hazinesi muhasebelerinde cevâlî vazîfelerinin miktarları\u0000değerlendirilmiştir. Bahsedilen tüm bu meseleler Başkanlık Osmanlı Arşivine dayanarak\u0000neticelendirilmeye çalışılmıştır.","PeriodicalId":340049,"journal":{"name":"Turk Kulturu lncelemeleri Dergisi","volume":"23 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-07-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"116400908","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Osmanlı Devleti sınırları içinde yer alan topraklarda Akdeniz’den Karadeniz’e, Kafkasya’dan Balkanlar’a kadar tarih boyunca yüzlerce şair, nasir, âlim ve ilim adamı yetişmiştir. Osmanlı coğrafyasında yetişen bu şairlerden biri de 18. yüzyılın ikinci yarısında yaşayan Rodosçuklu Kömürkayazâde Fennî Efendi’dir. Biyografik kaynaklarda ve arşiv kayıtlarında kendisiyle ilgili herhangi bir bilgi bulunmayan şair, Divan’ında yer alan tarih manzumelerinden anlaşıldığı kadarıyla Rodosçuk’ta doğmuş veya hayatının bir bölümünü orada geçirmiştir. Günümüze kadar ulaşan tek eseri olan Divan’ın Topkapı Sarayı Müzesi Türkçe Yazmaları bölümünde yer alan nüshasının sonundaki kayda göre ağalar zümresine mensup, marifet sahibi ve nükte yapmakta mâhir bir kimsedir. Fennî Divanı’nın günümüze kadar bilinen iki nüshası vardı. Bu nüshalardan biri Topkapı Sarayı Müzesi Türkçe Yazmaları Bölümünde, diğeri ise Ankara Milli Kütüphane Tokat Müzesi Yazmaları Bölümünde bulunmaktadır. Bu yazının konusu olan nüsha ise Vatikan Kütüphanesi Türkçe Yazmaları Bölümünde yer almaktadır. Vatikan’da yer alan nüsha hem şiir sayısı bakımından fazla olmasıyla hem de diğer iki nüshaya göre daha sıhhatli bir metin sunması göz önünde bulundurularak oldukça değerli görülmektedir. Bu çalışmada öncelikle Fennî Divanı’nın Vatikan nüshası tanıtılacaktır. Ardından 2014’te yüksek lisans, 2021’de doktora tezi olarak çalışılan ve 2016’da kitap olarak yayınlanan Divan’ın neşrinde yer almayan şiirlerin transkripsiyonlu metinlerine yer verilecektir. Son olarak Divan’ın neşrinde yer alan bazı problemli hususlar Vatikan nüshasından hareketle giderilmeye çalışılacaktır.
{"title":"RODOSÇUKLU FENNÎ DİVANI NIN VATİKAN KÜTÜPHANESİNDEKİ BİR NÜSHASI ÜZERİNE","authors":"Seyit Yavuz","doi":"10.24058/tki.2023.481","DOIUrl":"https://doi.org/10.24058/tki.2023.481","url":null,"abstract":"Osmanlı Devleti sınırları içinde yer alan topraklarda Akdeniz’den\u0000Karadeniz’e, Kafkasya’dan Balkanlar’a kadar tarih boyunca yüzlerce şair, nasir,\u0000âlim ve ilim adamı yetişmiştir. Osmanlı coğrafyasında yetişen bu şairlerden biri\u0000de 18. yüzyılın ikinci yarısında yaşayan Rodosçuklu Kömürkayazâde Fennî\u0000Efendi’dir. Biyografik kaynaklarda ve arşiv kayıtlarında kendisiyle ilgili herhangi\u0000bir bilgi bulunmayan şair, Divan’ında yer alan tarih manzumelerinden anlaşıldığı\u0000kadarıyla Rodosçuk’ta doğmuş veya hayatının bir bölümünü orada geçirmiştir.\u0000Günümüze kadar ulaşan tek eseri olan Divan’ın Topkapı Sarayı Müzesi Türkçe\u0000Yazmaları bölümünde yer alan nüshasının sonundaki kayda göre ağalar\u0000zümresine mensup, marifet sahibi ve nükte yapmakta mâhir bir kimsedir.\u0000Fennî Divanı’nın günümüze kadar bilinen iki nüshası vardı. Bu nüshalardan\u0000biri Topkapı Sarayı Müzesi Türkçe Yazmaları Bölümünde, diğeri ise Ankara Milli\u0000Kütüphane Tokat Müzesi Yazmaları Bölümünde bulunmaktadır. Bu yazının\u0000konusu olan nüsha ise Vatikan Kütüphanesi Türkçe Yazmaları Bölümünde yer\u0000almaktadır. Vatikan’da yer alan nüsha hem şiir sayısı bakımından fazla olmasıyla\u0000hem de diğer iki nüshaya göre daha sıhhatli bir metin sunması göz önünde\u0000bulundurularak oldukça değerli görülmektedir.\u0000Bu çalışmada öncelikle Fennî Divanı’nın Vatikan nüshası tanıtılacaktır.\u0000Ardından 2014’te yüksek lisans, 2021’de doktora tezi olarak çalışılan ve 2016’da\u0000kitap olarak yayınlanan Divan’ın neşrinde yer almayan şiirlerin transkripsiyonlu\u0000metinlerine yer verilecektir. Son olarak Divan’ın neşrinde yer alan bazı problemli\u0000hususlar Vatikan nüshasından hareketle giderilmeye çalışılacaktır.","PeriodicalId":340049,"journal":{"name":"Turk Kulturu lncelemeleri Dergisi","volume":"24 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-07-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"126793469","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Bu makale Elazığ-Harput yöresine ait Âkif türküsü veya daha bilinen adıyla Hüseynik türküsüyle ilgilidir. Güftesinde telgrafla ilgili ifadeler bulunan bu türkünün, Harput Telgrafhanesi’nde görev yapan Âkif isimli bir memurun ânî ölümü üzerine yakıldığı söylenmektedir. Türkünün muhtelif hikâyelerinde güftede geçen bazı isimlerin Âkif’le olan irtibatı söz konusudur. Sözlü kültürde var olan rivayetlerin doğru olup olmadığına odaklanan bu çalışma, Osmanlı kaynaklarından hareketle türkünün başkahramanı Âkif Efendi’yi, türküde geçen Ati Hanım ve Lütfi gibi isimleri araştırmakta; arşiv belgeleri, salnâmeler ve hatıratlar üzerinden hayatı hakkında fazla bilgi olmayan bir taşra memurunun yaşam öyküsünü gün yüzüne çıkarmaktadır. Türkünün hikâyesini tetkik ederek birtakım söylentileri düzeltip bazı bilgilere açıklık getiren bu makale, kültürel bir devamlılıkla günümüze taşınan türküler üzerinden mikro-tarih ve biyografi çalışmaları için bir örnek sunmayı hedeflemektedir.
{"title":"“HÜSEYNİK TEN ÇIKTIM ŞEHER YOLUNA”: HARPUT TÜRKÜSÜNDE YAŞAYAN TELGRAFÇI ÂKİF EFENDİ","authors":"Ömer Koçyiğit","doi":"10.24058/tki.2023.473","DOIUrl":"https://doi.org/10.24058/tki.2023.473","url":null,"abstract":"Bu makale Elazığ-Harput yöresine ait Âkif türküsü veya daha bilinen\u0000adıyla Hüseynik türküsüyle ilgilidir. Güftesinde telgrafla ilgili ifadeler\u0000bulunan bu türkünün, Harput Telgrafhanesi’nde görev yapan Âkif isimli\u0000bir memurun ânî ölümü üzerine yakıldığı söylenmektedir. Türkünün\u0000muhtelif hikâyelerinde güftede geçen bazı isimlerin Âkif’le olan irtibatı söz\u0000konusudur. Sözlü kültürde var olan rivayetlerin doğru olup olmadığına\u0000odaklanan bu çalışma, Osmanlı kaynaklarından hareketle türkünün\u0000başkahramanı Âkif Efendi’yi, türküde geçen Ati Hanım ve Lütfi gibi\u0000isimleri araştırmakta; arşiv belgeleri, salnâmeler ve hatıratlar üzerinden\u0000hayatı hakkında fazla bilgi olmayan bir taşra memurunun yaşam öyküsünü\u0000gün yüzüne çıkarmaktadır. Türkünün hikâyesini tetkik ederek birtakım\u0000söylentileri düzeltip bazı bilgilere açıklık getiren bu makale, kültürel bir\u0000devamlılıkla günümüze taşınan türküler üzerinden mikro-tarih ve\u0000biyografi çalışmaları için bir örnek sunmayı hedeflemektedir.","PeriodicalId":340049,"journal":{"name":"Turk Kulturu lncelemeleri Dergisi","volume":"38 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-07-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"130721431","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Şairlerin kimi zaman bireyi kimi zaman toplumu muhatap alarak manzum nasihatname türünde yazdıkları pek çok eser mevcuttur. Başta dinî, ahlakî, ilmî olmak üzere çeşitli alanlarda kaleme aldıkları ve eğitici vasfı ön planda olan bu manzum nasihatler klasik Türk edebiyatının temellerinin atıldığı dönemlerden itibaren varlık gösterir. Tertip ve tasnif yönüyle farklı şekillerde teşekkül eden bu manzum nasihatnamelerde umumiyetle ilim telkin edilir ve bu konu üzerinde hassasiyetle durulur. Kendileri de şair olan nasıhların eserlerinde ilme önem vermeleri onların ilim ile hemhâl olduklarını gösterir. Yine nasihatte bulundukları alanlar ile ilgili kaleme alınmış ilmî eserlerden kaynak göstermeleri yahut söz konusu eserlere atıf yapmaları onların kitap ile olan münasebetlerini ortaya koyar. Muhataplara yapılan kitap tavsiyeleri de söz konusu münasebetin tezahürüdür. Öyle ki Türk edebiyatı sahasında kaleme alınan altmışın üzerinde telif manzum nasihatnamede şairlerin muhataplarına kitap tavsiyelerinde bulundukları görülür. Nasihatte bulunulan alana kaynaklık edecek, muhatabın müktesebatını geliştirecek bu kitapların neler olduğu, hangi alanlara ait olduğu, söz konusu kitapların toplum nezdindeki konumunun ne olduğu gibi sorulara cevap bulmak mümkündür. Bu çalışmada Türk edebiyatı sahasında telif edilmiş altmış manzum nasihatnameden hareketle şairlerin eserlerini kaleme alırken kullandıkları kaynak kitaplar tespit edildi. Ayrıca nasihatlerdeki kitap tavsiyelerinin neler olduğu tetkik edildi. Nihayetinde yararlanılan kaynakların ve tavsiye edilen kitapların dökümü okuyucunun istifadesine sunuldu.
{"title":"MANZUM NASİHATNAMELERDE KİTAP: KAYNAK, TAVSİYE VE DÖKÜM","authors":"Seyfullah Koşmaz","doi":"10.24058/tki.2023.479","DOIUrl":"https://doi.org/10.24058/tki.2023.479","url":null,"abstract":"Şairlerin kimi zaman bireyi kimi zaman toplumu muhatap alarak manzum\u0000nasihatname türünde yazdıkları pek çok eser mevcuttur. Başta dinî, ahlakî, ilmî\u0000olmak üzere çeşitli alanlarda kaleme aldıkları ve eğitici vasfı ön planda olan bu\u0000manzum nasihatler klasik Türk edebiyatının temellerinin atıldığı dönemlerden\u0000itibaren varlık gösterir. Tertip ve tasnif yönüyle farklı şekillerde teşekkül eden bu\u0000manzum nasihatnamelerde umumiyetle ilim telkin edilir ve bu konu üzerinde\u0000hassasiyetle durulur. Kendileri de şair olan nasıhların eserlerinde ilme önem\u0000vermeleri onların ilim ile hemhâl olduklarını gösterir. Yine nasihatte bulundukları\u0000alanlar ile ilgili kaleme alınmış ilmî eserlerden kaynak göstermeleri yahut söz konusu\u0000eserlere atıf yapmaları onların kitap ile olan münasebetlerini ortaya koyar.\u0000Muhataplara yapılan kitap tavsiyeleri de söz konusu münasebetin tezahürüdür. Öyle\u0000ki Türk edebiyatı sahasında kaleme alınan altmışın üzerinde telif manzum\u0000nasihatnamede şairlerin muhataplarına kitap tavsiyelerinde bulundukları görülür.\u0000Nasihatte bulunulan alana kaynaklık edecek, muhatabın müktesebatını geliştirecek\u0000bu kitapların neler olduğu, hangi alanlara ait olduğu, söz konusu kitapların toplum\u0000nezdindeki konumunun ne olduğu gibi sorulara cevap bulmak mümkündür.\u0000Bu çalışmada Türk edebiyatı sahasında telif edilmiş altmış manzum\u0000nasihatnameden hareketle şairlerin eserlerini kaleme alırken kullandıkları kaynak\u0000kitaplar tespit edildi. Ayrıca nasihatlerdeki kitap tavsiyelerinin neler olduğu tetkik\u0000edildi. Nihayetinde yararlanılan kaynakların ve tavsiye edilen kitapların dökümü\u0000okuyucunun istifadesine sunuldu.","PeriodicalId":340049,"journal":{"name":"Turk Kulturu lncelemeleri Dergisi","volume":"56 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-07-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"127742771","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Bilgi, Osmanlı toplumu içerisinde vakıflar tarafından cami, medrese ve kütüphane vasıtasıyla aktarılmıştır. Yüzyıllar boyu topluma ve eğitim-öğretim kurumlarına hizmet eden kütüphaneler, Tanzimat sonrasında ise dönemin şartlarına uygun faaliyet göstermişlerdir. Abdülmecid Efendi Kütüphanesi: Son Halife Abdülmecid Efendi’nin Entelektüel Hayatının Simge Mekânı isimli yazımızda amacımız, Halife Abdülmecid Efendi’nin kütüphanesini onun muhitiyle birlikte analiz etmektir. Bu bakış açısıyla Abdülmecid Efendi’nin okuma merakı, kitaba olan ilgisi ve kütüphanesindeki koleksiyonlar üzerinde durulacaktır. Şahsına hediye edilen eserlerin ithaf yazılarında, Abdülmecid Efendi’nin sanatçı kimliğine vurgu yapan ifadelere de rastlamak mümkündür. Abdülmecid Efendi’nin entelektüel kimliği için bir simge olarak nitelendireceğimiz kütüphanesindeki kitaplar, çok çeşitli konu başlıklarından oluşmaktadır. Kütüphanesindeki çok katmanlı kitap koleksiyonu, farklı dillerden ve konulardan müteşekkildir. Bu konu çeşitliliğini, Abdülmecid Efendi’nin çok yönlü ve gelişmeye açık profiliyle ilişkilendirebiliriz.
{"title":"ABDÜLMECİD EFENDİ KÜTÜPHANESİ: SON HALİFE ABDÜLMECİD EFENDİ NİN ENTELEKTÜEL HAYATININ SİMGE MEKÂNI","authors":"Lale Uçan","doi":"10.24058/tki.2023.476","DOIUrl":"https://doi.org/10.24058/tki.2023.476","url":null,"abstract":"Bilgi, Osmanlı toplumu içerisinde vakıflar tarafından cami, medrese ve kütüphane\u0000vasıtasıyla aktarılmıştır. Yüzyıllar boyu topluma ve eğitim-öğretim kurumlarına\u0000hizmet eden kütüphaneler, Tanzimat sonrasında ise dönemin şartlarına uygun faaliyet\u0000göstermişlerdir. Abdülmecid Efendi Kütüphanesi: Son Halife Abdülmecid Efendi’nin\u0000Entelektüel Hayatının Simge Mekânı isimli yazımızda amacımız, Halife Abdülmecid\u0000Efendi’nin kütüphanesini onun muhitiyle birlikte analiz etmektir. Bu bakış açısıyla\u0000Abdülmecid Efendi’nin okuma merakı, kitaba olan ilgisi ve kütüphanesindeki\u0000koleksiyonlar üzerinde durulacaktır. Şahsına hediye edilen eserlerin ithaf yazılarında,\u0000Abdülmecid Efendi’nin sanatçı kimliğine vurgu yapan ifadelere de rastlamak\u0000mümkündür. Abdülmecid Efendi’nin entelektüel kimliği için bir simge olarak\u0000nitelendireceğimiz kütüphanesindeki kitaplar, çok çeşitli konu başlıklarından\u0000oluşmaktadır. Kütüphanesindeki çok katmanlı kitap koleksiyonu, farklı dillerden ve\u0000konulardan müteşekkildir. Bu konu çeşitliliğini, Abdülmecid Efendi’nin çok yönlü ve\u0000gelişmeye açık profiliyle ilişkilendirebiliriz.","PeriodicalId":340049,"journal":{"name":"Turk Kulturu lncelemeleri Dergisi","volume":"5 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-07-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"131933947","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
With the cultural turn in Translation Studies, it has been accepted that translation is not just a linguistic but also a cultural activity. This cultural activity can appear in various forms such as a positive and constructive interaction or an asymmetrical power relation including assimilation, conquest and/or colonial activities between cultures. Literature, translation and translated literature can be used as a tool or strategy in this spectrum of complicated relations. The agents/actors taking an active role in these relations have become an object of study in Translation Studies as well as in all other fields of Social Sciences. Using his agent role as an ambassador, Ernesto Gomez Abascal wrote a fictional novel titled Havana’da Türk Tutkusu 1898 (Turkish Passion in Havana 1898) drawing inspiration from historical facts to construct a positive Turkish image in Spanish and Cuban literature and culture. Abascal was inspired by the future translator of the novel, Mehmet Necati Kutlu to write this book. Kutlu, who is an academician and an agent fostering the relations between Turkey and Latin American countries, reported his findings to Abascal about the Ottoman Empire and Cuban relations. Inspired by this information, Abascal wrote a fiction based on these historical records. This article will try to analyze the role of literature, translation and agents in the process of constructing cultural images through this example
{"title":"THE POETICS OF KAZAKH POET DÜKEN MESİMHANULI","authors":"Ömer Faruk Ateş","doi":"10.24058/tki.2023.485","DOIUrl":"https://doi.org/10.24058/tki.2023.485","url":null,"abstract":"With the cultural turn in Translation Studies, it has been accepted that\u0000translation is not just a linguistic but also a cultural activity. This cultural\u0000activity can appear in various forms such as a positive and constructive\u0000interaction or an asymmetrical power relation including assimilation, conquest\u0000and/or colonial activities between cultures. Literature, translation and\u0000translated literature can be used as a tool or strategy in this spectrum of\u0000complicated relations. The agents/actors taking an active role in these relations\u0000have become an object of study in Translation Studies as well as in all other\u0000fields of Social Sciences. Using his agent role as an ambassador, Ernesto Gomez\u0000Abascal wrote a fictional novel titled Havana’da Türk Tutkusu 1898 (Turkish\u0000Passion in Havana 1898) drawing inspiration from historical facts to construct\u0000a positive Turkish image in Spanish and Cuban literature and culture. Abascal\u0000was inspired by the future translator of the novel, Mehmet Necati Kutlu to\u0000write this book. Kutlu, who is an academician and an agent fostering the\u0000relations between Turkey and Latin American countries, reported his findings\u0000to Abascal about the Ottoman Empire and Cuban relations. Inspired by this\u0000information, Abascal wrote a fiction based on these historical records. This\u0000article will try to analyze the role of literature, translation and agents in the\u0000process of constructing cultural images through this example","PeriodicalId":340049,"journal":{"name":"Turk Kulturu lncelemeleri Dergisi","volume":"5 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-07-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"114234241","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Osmanlı Devleti’nin askerî ve ekonomik gücünün temelini tımar sistemi, tımar sisteminin en önemli güç kaynağını ise tımarlı sipahiler oluşturmaktadır. Çünkü sistemin işleyiş mekanizmasında tımarın intikali ve tevcihatı sipahiler üzerinden gerçekleşmektedir. Bu sebeple Osmanlı devlet mekanizmasının askerî, idarî ve malî temelini oluşturan yapı taşlarından biri olan tımar sisteminin de en önemli dişlisi “tımarlı sipahiler”dir. Çalışmamızda “Osmanlı’da tımarlı sipahi olmak” hususu yöre temelli ele alınmakta ve tımarlı sipahilerin, tımara hak kazanma ve tımarını kaybetme süreci tahlil edilerek bir yörede ya da bölgedeki tımarlı sipahilerin profili ortaya çıkarılmaya çalışılmaktadır. Bu çalışmada, Osmanlı Devleti’nde 16. yüzyılda Sivas sancağına bağlı Niksar nahiyesindeki tımar ve zeamet sahipleri, tımar tevcih prosedürü üzerinden ele alınmıştır. Yüzyıl boyunca tutulmuş olan Tımar ve Zeamet Ruznamçe Defterleri (Osmanlı Arşivi Defterhâne-i Âmire kataloğunda yer alan) kaynak alınarak 16. yüzyılda Niksar’daki tımarın intikali ve tevcihi hususu tımar almaya hak kazanan ve tımarını kaybeden sipahiler, memur oldukları seferler ile gösterdikleri yararlılık ve yoldaşlıklar çerçevesinde ortaya konulmaya çalışılacaktır.
{"title":"16. YÜZYILDA NİKSAR DA TIMARLI SİPAHİLER","authors":"Leyla Aksu Kılıç","doi":"10.24058/tki.2023.477","DOIUrl":"https://doi.org/10.24058/tki.2023.477","url":null,"abstract":"Osmanlı Devleti’nin askerî ve ekonomik gücünün temelini tımar sistemi, tımar\u0000sisteminin en önemli güç kaynağını ise tımarlı sipahiler oluşturmaktadır. Çünkü\u0000sistemin işleyiş mekanizmasında tımarın intikali ve tevcihatı sipahiler üzerinden\u0000gerçekleşmektedir. Bu sebeple Osmanlı devlet mekanizmasının askerî, idarî ve malî\u0000temelini oluşturan yapı taşlarından biri olan tımar sisteminin de en önemli dişlisi\u0000“tımarlı sipahiler”dir. Çalışmamızda “Osmanlı’da tımarlı sipahi olmak” hususu\u0000yöre temelli ele alınmakta ve tımarlı sipahilerin, tımara hak kazanma ve tımarını\u0000kaybetme süreci tahlil edilerek bir yörede ya da bölgedeki tımarlı sipahilerin profili\u0000ortaya çıkarılmaya çalışılmaktadır.\u0000Bu çalışmada, Osmanlı Devleti’nde 16. yüzyılda Sivas sancağına bağlı Niksar\u0000nahiyesindeki tımar ve zeamet sahipleri, tımar tevcih prosedürü üzerinden ele\u0000alınmıştır. Yüzyıl boyunca tutulmuş olan Tımar ve Zeamet Ruznamçe Defterleri\u0000(Osmanlı Arşivi Defterhâne-i Âmire kataloğunda yer alan) kaynak alınarak 16.\u0000yüzyılda Niksar’daki tımarın intikali ve tevcihi hususu tımar almaya hak kazanan\u0000ve tımarını kaybeden sipahiler, memur oldukları seferler ile gösterdikleri yararlılık\u0000ve yoldaşlıklar çerçevesinde ortaya konulmaya çalışılacaktır.","PeriodicalId":340049,"journal":{"name":"Turk Kulturu lncelemeleri Dergisi","volume":"20 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-07-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"125087164","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}