Pub Date : 2023-08-31DOI: 10.38079/igusabder.1289889
Dilay Batman, Sine Yilmaz
Amaç: Bu çalışmanın amacı sağlıklı yetişkin bireylerde duygusal, kısıtlanmış ve dışsal yeme davranışları puanlarını tespit ederek, bireylerin anksiyete seviyeleri, uyku kaliteleri ve Akdeniz diyetine bağlılık skorları arasındaki ilişkiyi incelemektir. Yöntem: Çalışmaya gönüllü olarak katılmayı kabul eden 18-65 yaş arası bireyler araştırmaya dahil edilmiştir. Katılımcıların verileri araştırmacı tarafından hazırlanan çevrimiçi anket ile uygulanan soru formu ile toplanmıştır. Katılımcıların genel bilgileri, Hollanda Yeme Davranışı Anketi (HYDA), Beck Anksiyete Ölçeği (BAÖ), Pittsburgh Uyku Kalitesi İndeksi (PUKİ) ve Akdeniz Diyetine Bağlılık Ölçeği (MEDAS) değerlendirilmiştir. Bulgular: Katılımcıların %68'i (n=348) kadın, %32'si (n=164) erkek olup, yaş ortalaması 32,13±8,69 yıldır. Katılımcıların HYDA alt boyutları puan ortalamaları, duygusal yeme 30,7±15,66; kısıtlayıcı yeme 26,16±7,98; dışsal yeme 33,8±6,35 olarak belirlenmiştir. Katılımcıların %46,5'inin anksiyeteli olduğu, %49,4'ünün uyku kalitesinin kötü olduğu, %77'sinin Akdeniz diyetine bağlı olduğu görülmüştür. Çalışmada duygusal yeme davranışı puanı arttıkça, katılımcıların anksiyete ve uyku kalitesi bozukluğu seviyesinin arttığı; kısıtlayıcı yeme davranışı puanı arttıkça, Akdeniz diyetine bağlılık seviyesinin arttığı; dışsal yeme davranışı puanı arttıkça anksiyete seviyesinin arttığı ve Akdeniz diyetine bağlılık seviyesinin azaldığı belirlenmiştir. Sonuç: Obezite ve yeme bozuklukları etiyolojisinin yeme davranışları ile ilişkilendirildiği bilinmektedir. Bireylerde yeme davranışları ve bunlarla ilişkili değiştirilebilir yaşam tarzı faktörleri değerlendirilerek yeme bozuklukları ve obezitenin önüne geçilebilir.
{"title":"The Relationship between Eating Behavior and Anxiety, Sleep Quality, Adherence to the Mediterranean Diet in Adults","authors":"Dilay Batman, Sine Yilmaz","doi":"10.38079/igusabder.1289889","DOIUrl":"https://doi.org/10.38079/igusabder.1289889","url":null,"abstract":"Amaç: Bu çalışmanın amacı sağlıklı yetişkin bireylerde duygusal, kısıtlanmış ve dışsal yeme davranışları puanlarını tespit ederek, bireylerin anksiyete seviyeleri, uyku kaliteleri ve Akdeniz diyetine bağlılık skorları arasındaki ilişkiyi incelemektir. \u0000Yöntem: Çalışmaya gönüllü olarak katılmayı kabul eden 18-65 yaş arası bireyler araştırmaya dahil edilmiştir. Katılımcıların verileri araştırmacı tarafından hazırlanan çevrimiçi anket ile uygulanan soru formu ile toplanmıştır. Katılımcıların genel bilgileri, Hollanda Yeme Davranışı Anketi (HYDA), Beck Anksiyete Ölçeği (BAÖ), Pittsburgh Uyku Kalitesi İndeksi (PUKİ) ve Akdeniz Diyetine Bağlılık Ölçeği (MEDAS) değerlendirilmiştir.\u0000Bulgular: Katılımcıların %68'i (n=348) kadın, %32'si (n=164) erkek olup, yaş ortalaması 32,13±8,69 yıldır. Katılımcıların HYDA alt boyutları puan ortalamaları, duygusal yeme 30,7±15,66; kısıtlayıcı yeme 26,16±7,98; dışsal yeme 33,8±6,35 olarak belirlenmiştir. Katılımcıların %46,5'inin anksiyeteli olduğu, %49,4'ünün uyku kalitesinin kötü olduğu, %77'sinin Akdeniz diyetine bağlı olduğu görülmüştür. Çalışmada duygusal yeme davranışı puanı arttıkça, katılımcıların anksiyete ve uyku kalitesi bozukluğu seviyesinin arttığı; kısıtlayıcı yeme davranışı puanı arttıkça, Akdeniz diyetine bağlılık seviyesinin arttığı; dışsal yeme davranışı puanı arttıkça anksiyete seviyesinin arttığı ve Akdeniz diyetine bağlılık seviyesinin azaldığı belirlenmiştir.\u0000Sonuç: Obezite ve yeme bozuklukları etiyolojisinin yeme davranışları ile ilişkilendirildiği bilinmektedir. Bireylerde yeme davranışları ve bunlarla ilişkili değiştirilebilir yaşam tarzı faktörleri değerlendirilerek yeme bozuklukları ve obezitenin önüne geçilebilir.","PeriodicalId":34582,"journal":{"name":"Istanbul Gelisim Universitesi Saglik Bilimleri Dergisi","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-08-31","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"70165462","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-08-31DOI: 10.38079/igusabder.1026210
Kezban Kartlaşmiş, Umut Kökbaş, Levent Kayrin
Aim: The detection of cholesterol concentration in the blood is an important parameter in the diagnosis and follow-up of many diseases, including cardiovascular and hepatobiliary diseases. Nowadays, various methods have been used for the routine analysis of cholesterol, including spectrophotometric, high-performance liquid chromatography (HPLC), and amperometric methods. Since biosensors have advantages such as high sensitivity, fast response, low cost, small size, continuous online detection, and reproducible results, it is aimed to develop a biosensor method for cholesterol determination. Methods: Polymer film immobilization was performed on the gold electrode surface electrochemically in an acetonitrile-water medium containing o-phenylenediamine and benzoquinone. Cholesterol oxidase (ChOx, E.C. 1.1.3.6) enzyme was immobilized on the polymer film-immobilized electrode surface by the self-forming monolayer method. Optimization and characterization studies were carried out for the determination of cholesterol with the prepared electrodes. Results: The determination of cholesterol was performed via monitoring the oxidation current of enzymatically produced H2O2 at 0.70 V Ag/AgCl. Optimum biosensor conditions were determined for phosphate buffer at 0.1M, pH 7.0, and 30°C for the Au/oPD-BQ/ChOx enzyme electrode. The linear working range is 9.8×10-6-1.1×10-2 mM, and the cholesterol detection limit is 9.8×10-6 mM. The analysis of total cholesterol in solutions was performed using the proposed Au/oPD-BQ/ChOx electrode. Conclusion: A convenient, simple, reproducible, and stable method was developed for the determination of cholesterol by immobilizing cholesterol oxidase on the prepared electrode surface through a polymer film. The sensor we designed can be expanded to improve the detection of many analytes in the clinic.
{"title":"O-Fenilendiamin ve Benzokinon Bazlı Polimer Filmle Oluşturulan Kolesterol Biyosensörünün Elektrokimyasal Karakterizasyonu","authors":"Kezban Kartlaşmiş, Umut Kökbaş, Levent Kayrin","doi":"10.38079/igusabder.1026210","DOIUrl":"https://doi.org/10.38079/igusabder.1026210","url":null,"abstract":"Aim: The detection of cholesterol concentration in the blood is an important parameter in the diagnosis and follow-up of many diseases, including cardiovascular and hepatobiliary diseases. Nowadays, various methods have been used for the routine analysis of cholesterol, including spectrophotometric, high-performance liquid chromatography (HPLC), and amperometric methods. Since biosensors have advantages such as high sensitivity, fast response, low cost, small size, continuous online detection, and reproducible results, it is aimed to develop a biosensor method for cholesterol determination.\u0000Methods: Polymer film immobilization was performed on the gold electrode surface electrochemically in an acetonitrile-water medium containing o-phenylenediamine and benzoquinone. Cholesterol oxidase (ChOx, E.C. 1.1.3.6) enzyme was immobilized on the polymer film-immobilized electrode surface by the self-forming monolayer method. Optimization and characterization studies were carried out for the determination of cholesterol with the prepared electrodes.\u0000Results: The determination of cholesterol was performed via monitoring the oxidation current of enzymatically produced H2O2 at 0.70 V Ag/AgCl. Optimum biosensor conditions were determined for phosphate buffer at 0.1M, pH 7.0, and 30°C for the Au/oPD-BQ/ChOx enzyme electrode. The linear working range is 9.8×10-6-1.1×10-2 mM, and the cholesterol detection limit is 9.8×10-6 mM. The analysis of total cholesterol in solutions was performed using the proposed Au/oPD-BQ/ChOx electrode.\u0000Conclusion: A convenient, simple, reproducible, and stable method was developed for the determination of cholesterol by immobilizing cholesterol oxidase on the prepared electrode surface through a polymer film. The sensor we designed can be expanded to improve the detection of many analytes in the clinic.","PeriodicalId":34582,"journal":{"name":"Istanbul Gelisim Universitesi Saglik Bilimleri Dergisi","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-08-31","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"47118266","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-08-31DOI: 10.38079/igusabder.1177503
Sevim Coşkun, Burcu Ateş Özcan
Amaç: Bu çalışma, özel bir koleje devam eden adölesan öğrencilerin annelerinin beslenme bilgi düzeyi ile öğrencilerin beslenme bilgi düzeyi ve diyet kalitesi arasında bir ilişki olup olmadığının araştırılması amacıyla yürütülmüştür. Yöntem: Çalışma özel bir koleje devam eden 11-18 yaş arası 201 adölesan ve adölesanların annelerinin katılımı ile yürütülmüştür. Katılımcı annelere araştırmacı tarafından ilgili literatür doğrultusunda hazırlanmış bir “anket formu”, “Yetişkinlerde Beslenme Bilgi Düzeyi (YETBİD)” ölçeği ve “Sağlıklı Beslenmeye İlişkin Tutum Ölçeği (SBİTÖ)”, katılımcı öğrencilere ise yine araştırmacı tarafından ilgili literatür doğrultusunda hazırlanmış bir “anket formu”, “Adölesanlarda Beslenme Bilgi Düzeyi Ölçeği” ve “Akdeniz Diyeti Kalite İndeksi (KIDMED)” ölçeği uygulanmıştır. Bulgular: Çalışmaya %57,2’si kız (115 kişi), %42,8’i (86 kişi) erkek olmak üzere toplamda 201 adölesan ve adölesanların anneleri katılmıştır. Katılımcı annelerin YETBİD alt ölçekleri olan temel beslenme ve besin-sağlık ilişkisi ortalaması 55,03±8,823 puan (orta bilgi düzeyi), beslenme tercihi ortalaması 39,36±6,702 puan (iyi besin tercihi) ve SBİTÖ toplam puan ortalaması 76,28±15,536 puandır (yüksek düzeyde). Katılımcı olan adölesanların beslenme bilgisi toplam puan ortalaması 34,86±7,641 puan (çok iyi) ve KİDMED toplam puan ortalaması 5,31±2,517 puandır (orta diyet kalitesi, diyette iyileştirme gerekli). Adölesanların beslenme bilgi düzeyleri ile annelere uygulanan YETBİD’in alt grupları arasında pozitif yönlü anlamlı ilişkiler saptanmıştır (temel beslenme alt grubu için: r= 0,383; p<0,001; beslenme tercihi için: r=0,282; p<0,001). Adölesanların diyet kaliteleri ile annelerin beslenme bilgi düzeyi toplam puanları (r=0,172; p<0,05) ve alt gruplarından temel beslenme ve besin sağlık ilişkisi (r=0,160; p<0,05) ve beslenme tercihi (r=0,145; p<0,05) arasında pozitif yönde anlamlı ilişkiler bulunmuştur. Çoklu regresyon modeline göre, annelerin olumlu beslenme düzeylerinin (r=2,48; p<0,05) ve adölesanların beslenme bilgisi düzeylerinin (t=3,788; p<0,05) adölesanların diyet kalitelerini anlamlı düzeyde etkiledikleri bulunmuştur. Sonuç: Annelerin beslenme bilgi düzeyleri arttıkça çocuklarının hem beslenme bilgi düzeyi hem de diyet kalitesi artmaktadır.
目的是调查私立大学学生母亲的营养水平与营养水平和饮食质量之间是否存在关系。方法:在一所特殊学院的11至18年期间,在律师和辩护人的参与下进行了这项工作。研究人员为参与研究的母亲编写的文献“调查表”、“YETBïD”测量和“健康食品相关Tutum测量(SITÖ)”,以及研究人员为文献编写的“调查表”,应用了“顾问食品信息测量水平”和“KIDMED”。调查结果是:57.2%的女孩(115人),42.8%的女孩(86人)是男性,201人是女性倡导者。YETBID子维度参与者的平均喂养和营养关系为55,03±8823分(信息水平中位数),平均喂养选择为39,36±6702分(良好的食物偏好),总分平均为76,28±15536分(高水平)。参与者的总进食信息为34,86±7641分(非常好),KIDMED总分为5,31±2517分(平均饮食质量、饮食改善)。参与者已经确定了营养信息水平与应用于其母亲的YETBID子集之间的积极有意义的关系(对于基本营养组:r=0383;p<0001;对于食物选择:r=0282;p<0.001)。Adölesanların diyet kaliteleri ile annelerin beslenme bilgi düzeyi toplam puanlarş(r=0172;p<0.05)ve alt-gruplarından temel beslenme ve besin sağlık ilişkisi(r=0160;p<0,05)ve beslenme tercihi(r=0145;p<0.01)arasında pozitif yönde anlamlıiliškiler bulunmuştur。根据多元回归模型,母亲的正营养水平(r=2.48;p<0.05)和倡导者的营养水平(t=3.788;p<0.05)受到饮食水平的显著影响。
{"title":"Annelerin Beslenme Bilgi Düzeylerinin, Çocuklarının Beslenme Bilgi Düzeyi ve Diyet Kaliteleri ile İlişkisi","authors":"Sevim Coşkun, Burcu Ateş Özcan","doi":"10.38079/igusabder.1177503","DOIUrl":"https://doi.org/10.38079/igusabder.1177503","url":null,"abstract":"Amaç: Bu çalışma, özel bir koleje devam eden adölesan öğrencilerin annelerinin beslenme bilgi düzeyi ile öğrencilerin beslenme bilgi düzeyi ve diyet kalitesi arasında bir ilişki olup olmadığının araştırılması amacıyla yürütülmüştür. \u0000Yöntem: Çalışma özel bir koleje devam eden 11-18 yaş arası 201 adölesan ve adölesanların annelerinin katılımı ile yürütülmüştür. Katılımcı annelere araştırmacı tarafından ilgili literatür doğrultusunda hazırlanmış bir “anket formu”, “Yetişkinlerde Beslenme Bilgi Düzeyi (YETBİD)” ölçeği ve “Sağlıklı Beslenmeye İlişkin Tutum Ölçeği (SBİTÖ)”, katılımcı öğrencilere ise yine araştırmacı tarafından ilgili literatür doğrultusunda hazırlanmış bir “anket formu”, “Adölesanlarda Beslenme Bilgi Düzeyi Ölçeği” ve “Akdeniz Diyeti Kalite İndeksi (KIDMED)” ölçeği uygulanmıştır. \u0000Bulgular: Çalışmaya %57,2’si kız (115 kişi), %42,8’i (86 kişi) erkek olmak üzere toplamda 201 adölesan ve adölesanların anneleri katılmıştır. Katılımcı annelerin YETBİD alt ölçekleri olan temel beslenme ve besin-sağlık ilişkisi ortalaması 55,03±8,823 puan (orta bilgi düzeyi), beslenme tercihi ortalaması 39,36±6,702 puan (iyi besin tercihi) ve SBİTÖ toplam puan ortalaması 76,28±15,536 puandır (yüksek düzeyde). Katılımcı olan adölesanların beslenme bilgisi toplam puan ortalaması 34,86±7,641 puan (çok iyi) ve KİDMED toplam puan ortalaması 5,31±2,517 puandır (orta diyet kalitesi, diyette iyileştirme gerekli). Adölesanların beslenme bilgi düzeyleri ile annelere uygulanan YETBİD’in alt grupları arasında pozitif yönlü anlamlı ilişkiler saptanmıştır (temel beslenme alt grubu için: r= 0,383; p<0,001; beslenme tercihi için: r=0,282; p<0,001). Adölesanların diyet kaliteleri ile annelerin beslenme bilgi düzeyi toplam puanları (r=0,172; p<0,05) ve alt gruplarından temel beslenme ve besin sağlık ilişkisi (r=0,160; p<0,05) ve beslenme tercihi (r=0,145; p<0,05) arasında pozitif yönde anlamlı ilişkiler bulunmuştur. Çoklu regresyon modeline göre, annelerin olumlu beslenme düzeylerinin (r=2,48; p<0,05) ve adölesanların beslenme bilgisi düzeylerinin (t=3,788; p<0,05) adölesanların diyet kalitelerini anlamlı düzeyde etkiledikleri bulunmuştur.\u0000Sonuç: Annelerin beslenme bilgi düzeyleri arttıkça çocuklarının hem beslenme bilgi düzeyi hem de diyet kalitesi artmaktadır.","PeriodicalId":34582,"journal":{"name":"Istanbul Gelisim Universitesi Saglik Bilimleri Dergisi","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-08-31","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"47383687","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-08-31DOI: 10.38079/igusabder.1002790
Nesibe Sulami̇ş, Yeliz YILDIRIM VARIŞOĞLU
Amaç: Tip 2 diyabetli kadınların beden algısı ile cinsel doyum puanları arasındaki ilişkinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Yöntem: Çalışmamıza Tip 2 diyabet tanılı araştırmaya alınma koşullarını taşıyan, çalışmaya katılmayı kabul eden 20-50 yaş arası 150 kadın dahil edilmiştir. Yüz yüze görüşme tekniği ile Kişisel Bilgi Formu, Yeni Cinsel Doyum Ölçeği (YCDÖ), Beden Algısı Ölçeği (BAÖ) kullanılarak yapılmış olup görüşme öncesi hastalardan sözlü ve yazılı onam alınmıştır. Verilerin toplanması yaklaşık 15-20 dakika sürmüş ve katılımcıların anlamadığı noktalar araştırmacı tarafından açıklanmıştır. Bulgular: Bu çalışmada kadınların 41-50 (%74) yaş grubunda, %60’nın ilköğretim mezunu, %88’inin evlilik yaşı 25 yaşın altında olduğu, %89,7’sinin birden fazla çocuğu olduğu %42,6’sının 2-5 yıldır diyabet olduğu, %62’sinin obez olduğu bulundu. Katılımcıların %81,3’ünün diyabetin cinsel sağlığa etkilerini bilmediği, %80’inin diyabetin cinsel yaşamını değiştirdiğini, %79,2’sinin cinsel isteksizlik, %18,3’ünün cinsel istekte azalma, %19,2’sinin vajinal kuruluk/disparoni gibi şikâyetleri olduğu belirlendi. Çalışmadaki kadınların YCDÖ ortalama toplam puanı 43,4±18,1; BAÖ ortalama puanı 132±20,2 olarak bulundu. BAÖ ortalama puanları ile YCDÖ ben merkezli, eş-partner/cinsel aktivite merkezli alt boyutları ve toplam puan arasında pozitif yönde, zayıf derecede ve istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki olduğu saptandı (p<0,05). Sonuç: Araştırma bulgularının sonucunda Tip 2 diyabetli kadınlarda beden algısının olumsuz etkilendiği ve cinsel doyumu olumsuz yönde etkilediği belirlendi. Tip 2 diyabetli kadınların cinselliğinin değerlendirilmesi rutin hale gelmelidir.
Amaç:提示2 diyabetli kadınların beden algısıile cinsel doyum puanlarıarasındaki ilişkinin belirlenmesi Amaçlanmıştır.Yöntem:Çalışkadın dahil edilmiştir。个人信息表、新社交Doyum大小(YCDÖ)、身体代数大小(BAD)已在会议前使用并获得批准。研究人员对数据的收集进行了大约15到20分钟的解释,但参与者并不理解。在这项研究中,女性年龄在41到50岁之间(74%),教育程度的60%,结婚25年的88%,89.7%的女性占2到5岁孩子总数的42.6%以上。62%的人被发现肥胖。参与者表示,81.3%的糖尿病患者不知道性健康的影响,80%的糖尿病患者确实改变了糖尿病患者的生活,79.2%的性障碍患者,18.3%的性障碍者,19.2%的糖尿病患者并不知道性障碍的影响。女性在职YCDE平均总分为43.4±18.1;BAU平均值为132±20.2。YCDÖ发现,中心性、伴侣/性活动与阳性、弱性和统计性之间存在显著关系(p<0.05)。研究结果表明,2型糖尿病女性身体感知的缺失和性喂养的缺失受到了影响。2型糖尿病妇女的性别评估必须是常规的。
{"title":"Tip 2 Diyabetli Kadınların Beden Algısı ile Cinsel Doyum Puanları Arasındaki İlişkinin Belirlenmesi","authors":"Nesibe Sulami̇ş, Yeliz YILDIRIM VARIŞOĞLU","doi":"10.38079/igusabder.1002790","DOIUrl":"https://doi.org/10.38079/igusabder.1002790","url":null,"abstract":"Amaç: Tip 2 diyabetli kadınların beden algısı ile cinsel doyum puanları arasındaki ilişkinin belirlenmesi amaçlanmıştır.\u0000Yöntem: Çalışmamıza Tip 2 diyabet tanılı araştırmaya alınma koşullarını taşıyan, çalışmaya katılmayı kabul eden 20-50 yaş arası 150 kadın dahil edilmiştir. Yüz yüze görüşme tekniği ile Kişisel Bilgi Formu, Yeni Cinsel Doyum Ölçeği (YCDÖ), Beden Algısı Ölçeği (BAÖ) kullanılarak yapılmış olup görüşme öncesi hastalardan sözlü ve yazılı onam alınmıştır. Verilerin toplanması yaklaşık 15-20 dakika sürmüş ve katılımcıların anlamadığı noktalar araştırmacı tarafından açıklanmıştır.\u0000Bulgular: Bu çalışmada kadınların 41-50 (%74) yaş grubunda, %60’nın ilköğretim mezunu, %88’inin evlilik yaşı 25 yaşın altında olduğu, %89,7’sinin birden fazla çocuğu olduğu %42,6’sının 2-5 yıldır diyabet olduğu, %62’sinin obez olduğu bulundu. Katılımcıların %81,3’ünün diyabetin cinsel sağlığa etkilerini bilmediği, %80’inin diyabetin cinsel yaşamını değiştirdiğini, %79,2’sinin cinsel isteksizlik, %18,3’ünün cinsel istekte azalma, %19,2’sinin vajinal kuruluk/disparoni gibi şikâyetleri olduğu belirlendi. Çalışmadaki kadınların YCDÖ ortalama toplam puanı 43,4±18,1; BAÖ ortalama puanı 132±20,2 olarak bulundu. BAÖ ortalama puanları ile YCDÖ ben merkezli, eş-partner/cinsel aktivite merkezli alt boyutları ve toplam puan arasında pozitif yönde, zayıf derecede ve istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki olduğu saptandı (p<0,05).\u0000Sonuç: Araştırma bulgularının sonucunda Tip 2 diyabetli kadınlarda beden algısının olumsuz etkilendiği ve cinsel doyumu olumsuz yönde etkilediği belirlendi. Tip 2 diyabetli kadınların cinselliğinin değerlendirilmesi rutin hale gelmelidir.","PeriodicalId":34582,"journal":{"name":"Istanbul Gelisim Universitesi Saglik Bilimleri Dergisi","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-08-31","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"70162346","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-08-31DOI: 10.38079/igusabder.1288982
Başak ÇAYPINAR ESER, M. Canpolat, Pembegül Güneş, Arzu İrvem, Sema ZER TOROS, Aslı ŞAHİN YILMAZ, Çağatay Oysu
Aim: To develop a new model of acute bacterial rhinosinusitis. Method: We divided guinea pigs into four groups in this study. In the primary group of guinea pigs, right nasal cavities of the animals were vaccinated with Streptococcus pneumoniae suspension. In the second group, sponge strips saturated with sterile saline into the right nasal cavities of animals. In the third group, sponge strips saturated with Streptococcus pneumoniae suspension in the right nasal cavities of animals. The fourth group was control group, which was exposed to no intervention. After 7, 14, 28, 35 days from interventions, intranasal cultures were obtained, computed tomography (CT) scans were imaged from all of the guinea pigs, and two randomly selected guinea pigs that were detected as having rhinosinusitis radiologically were killed every week. The sinuses and nasal specimens of sacrificed guinea pigs were prepared for histopathological investigation. Results: Radiological and histopathological examinations of nasal samples were performed to observe the severity of the inflammatory reaction. Acute bacterial rhinosinusitis was induced in all groups of subject animals except the control group. More severe inflammation was seen in the third group of subject animals compared to the first and second groups. No inflammatory reaction was found in the control group. We also evaluated the normal flora of guinea pigs. Conclusion: The guinea pig is certainly a true model for developing rhinosinusitis. Guinea pigs should be considered as an alternative model for further potential studies of genetics and inflammation, even though surgical manipulation is limited.
{"title":"Yeni Bir Rinosinüzit Modeli Geliştirmek: Bir Hayvan Deneyi","authors":"Başak ÇAYPINAR ESER, M. Canpolat, Pembegül Güneş, Arzu İrvem, Sema ZER TOROS, Aslı ŞAHİN YILMAZ, Çağatay Oysu","doi":"10.38079/igusabder.1288982","DOIUrl":"https://doi.org/10.38079/igusabder.1288982","url":null,"abstract":"Aim: To develop a new model of acute bacterial rhinosinusitis.\u0000Method: We divided guinea pigs into four groups in this study. In the primary group of guinea pigs, right nasal cavities of the animals were vaccinated with Streptococcus pneumoniae suspension. In the second group, sponge strips saturated with sterile saline into the right nasal cavities of animals. In the third group, sponge strips saturated with Streptococcus pneumoniae suspension in the right nasal cavities of animals. The fourth group was control group, which was exposed to no intervention. After 7, 14, 28, 35 days from interventions, intranasal cultures were obtained, computed tomography (CT) scans were imaged from all of the guinea pigs, and two randomly selected guinea pigs that were detected as having rhinosinusitis radiologically were killed every week. The sinuses and nasal specimens of sacrificed guinea pigs were prepared for histopathological investigation. \u0000Results: Radiological and histopathological examinations of nasal samples were performed to observe the severity of the inflammatory reaction. Acute bacterial rhinosinusitis was induced in all groups of subject animals except the control group. More severe inflammation was seen in the third group of subject animals compared to the first and second groups. No inflammatory reaction was found in the control group. We also evaluated the normal flora of guinea pigs. \u0000Conclusion: The guinea pig is certainly a true model for developing rhinosinusitis. Guinea pigs should be considered as an alternative model for further potential studies of genetics and inflammation, even though surgical manipulation is limited.","PeriodicalId":34582,"journal":{"name":"Istanbul Gelisim Universitesi Saglik Bilimleri Dergisi","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-08-31","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"70164973","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-08-31DOI: 10.38079/igusabder.1299072
Z. Silav
Amaç: Meme kanserinde immunhistokimyasal biyobelirteç olarak umut vaat eden Ki67 proteini, mitoz döngüsünün tüm aktif fazlarında bulunduğundan hücre proliferasyon değerlendirmelerinde kullanılır. Ki67 indeksi meme kanserli hastalarda prediktif ve prognostik değerdedir. Manuel değerlendirme (MD) ile Ki67 sayımı gözlemciler arası değişkenliğe hassas ve zaman alıcıdır. Son yıllarda, dijital görüntü analizinin (DGA) Ki67 ölçümleri için hızlı ve objektif olduğunu belirten çalışmalar artmaktadır ancak bu yöntemin rutin uygulamaya girmesi ileri çalışmaları gerektirmektedir. Bu araştırmada 85 invaziv meme kanseri vakasında MD, DGA ve GK (göz kararı) Ki67 ölçümlerini kıyaslanmıştır. Yöntem: Tümör moleküler tipleri, mitoz sayıları, GK, MD ve DGA ile ölçülmüş Ki67 değerleri ve korelasyonları saptandı. DGA analizleri ViraPath (Virasoft Yazılım, İstanbul, Türkiye) yazılımıyla, parametreler arasında istatistik korelasyonlar NCSS (Number Cruncher Statistical System, 2020) ile incelendi. Bulgular: Her üç farklı metotla belirlenmiş Ki67 indeks değerlerinin yaş, histolojik derece, mitoz sayıları ve moleküler tip açısından korelasyon ve farklılıkları literatür ile uyumlu bulundu. DGA ve MD ile sayılmış Ki67 indeksleri arasında sınıf içi korelasyon katsayısı 0,974 olarak ölçüldü ve Bland Altman analizleri ile MD ve DGA sayımları arasındaki fark sıfıra yakın saptandı. Sonuç: DGA sayımları MD’nin yerini alacak güvenilirlikte sonuçlar vermektedir. Çok merkezli ve metot standartlarını optimize edecek çalışmalarla patoloji pratiğine zamansal katkı ve yüksek hassasiyet kazandırılabilir.
{"title":"Comparison of Ki67 Index Measurements in Breast Cancer with Manual and Digital Methods","authors":"Z. Silav","doi":"10.38079/igusabder.1299072","DOIUrl":"https://doi.org/10.38079/igusabder.1299072","url":null,"abstract":"Amaç: Meme kanserinde immunhistokimyasal biyobelirteç olarak umut vaat eden Ki67 proteini, mitoz döngüsünün tüm aktif fazlarında bulunduğundan hücre proliferasyon değerlendirmelerinde kullanılır. Ki67 indeksi meme kanserli hastalarda prediktif ve prognostik değerdedir. Manuel değerlendirme (MD) ile Ki67 sayımı gözlemciler arası değişkenliğe hassas ve zaman alıcıdır. Son yıllarda, dijital görüntü analizinin (DGA) Ki67 ölçümleri için hızlı ve objektif olduğunu belirten çalışmalar artmaktadır ancak bu yöntemin rutin uygulamaya girmesi ileri çalışmaları gerektirmektedir. Bu araştırmada 85 invaziv meme kanseri vakasında MD, DGA ve GK (göz kararı) Ki67 ölçümlerini kıyaslanmıştır.\u0000Yöntem: Tümör moleküler tipleri, mitoz sayıları, GK, MD ve DGA ile ölçülmüş Ki67 değerleri ve korelasyonları saptandı. DGA analizleri ViraPath (Virasoft Yazılım, İstanbul, Türkiye) yazılımıyla, parametreler arasında istatistik korelasyonlar NCSS (Number Cruncher Statistical System, 2020) ile incelendi.\u0000Bulgular: Her üç farklı metotla belirlenmiş Ki67 indeks değerlerinin yaş, histolojik derece, mitoz sayıları ve moleküler tip açısından korelasyon ve farklılıkları literatür ile uyumlu bulundu. DGA ve MD ile sayılmış Ki67 indeksleri arasında sınıf içi korelasyon katsayısı 0,974 olarak ölçüldü ve Bland Altman analizleri ile MD ve DGA sayımları arasındaki fark sıfıra yakın saptandı.\u0000Sonuç: DGA sayımları MD’nin yerini alacak güvenilirlikte sonuçlar vermektedir. Çok merkezli ve metot standartlarını optimize edecek çalışmalarla patoloji pratiğine zamansal katkı ve yüksek hassasiyet kazandırılabilir.","PeriodicalId":34582,"journal":{"name":"Istanbul Gelisim Universitesi Saglik Bilimleri Dergisi","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-08-31","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"48341006","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-08-31DOI: 10.38079/igusabder.1268123
Edanur Arslan, Nihan Yaldiz
Purpose: Research on mental health emphasizes that psychological state has an effect on eating behavior. These studies suggest that there may be a relationship between mental health continuum and hedonic hunger. This study aimed to examine the relationship between adults’ mental health continuity and hedonic hunger. Method: Participants were 387 adults (65 men and 322 women) without any mental illness. Data was collected by the researcher using the snowball sampling model, via Google Forms. A general questionnaire, food consumption frequency form, Mental Health Continuum Short-Form (MHC-SF) and Power of Food Scale (PFS) were administered. Results: 56.1% of the participants were in normal mental health and 36.4% in well-being. MHC-SF total and sub-factor scores of the participants who did regular physical activity were significantly higher (p<0.05). The PFS total score was higher in women than men. There was a negative, weak, and statistically significant correlation between participants' MHC-SF and PFS total scores (p<0.05). There was a positive, weak and statistically significant correlation between Body Mass Index (BMI) and PFS total scores. There was a positive, weak and statistically significant correlation between PFS score, body weight and BMI. There was a statistically significant negative correlation between all PSF total and sub-factor scores and the frequency of fast-food and chips consumption (p<0.05). Conclusion: Hedonic hunger increased as the mental health continuum decreased. It was determined that the continuity of mental health was higher in individuals who do regular physical activity and in men. As hedonic hunger increased, the frequency of consumption of chips and fast-food products increased.
{"title":"The Relationship of Mental Health Continuum with Hedonic Hunger and Dietary Habits in Adults","authors":"Edanur Arslan, Nihan Yaldiz","doi":"10.38079/igusabder.1268123","DOIUrl":"https://doi.org/10.38079/igusabder.1268123","url":null,"abstract":"Purpose: Research on mental health emphasizes that psychological state has an effect on eating behavior. These studies suggest that there may be a relationship between mental health continuum and hedonic hunger. This study aimed to examine the relationship between adults’ mental health continuity and hedonic hunger. \u0000Method: Participants were 387 adults (65 men and 322 women) without any mental illness. Data was collected by the researcher using the snowball sampling model, via Google Forms. A general questionnaire, food consumption frequency form, Mental Health Continuum Short-Form (MHC-SF) and Power of Food Scale (PFS) were administered.\u0000Results: 56.1% of the participants were in normal mental health and 36.4% in well-being. MHC-SF total and sub-factor scores of the participants who did regular physical activity were significantly higher (p<0.05). The PFS total score was higher in women than men. There was a negative, weak, and statistically significant correlation between participants' MHC-SF and PFS total scores (p<0.05). There was a positive, weak and statistically significant correlation between Body Mass Index (BMI) and PFS total scores. There was a positive, weak and statistically significant correlation between PFS score, body weight and BMI. There was a statistically significant negative correlation between all PSF total and sub-factor scores and the frequency of fast-food and chips consumption (p<0.05). \u0000Conclusion: Hedonic hunger increased as the mental health continuum decreased. It was determined that the continuity of mental health was higher in individuals who do regular physical activity and in men. As hedonic hunger increased, the frequency of consumption of chips and fast-food products increased.","PeriodicalId":34582,"journal":{"name":"Istanbul Gelisim Universitesi Saglik Bilimleri Dergisi","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-08-31","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"70165031","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-08-31DOI: 10.38079/igusabder.1272892
Ayşe Şi̇mşek, Musa Güneş, B. Demirer
İskelet kas kütlesindeki azalma ile birlikte yağ kütlesindeki artış sarkopenik obezite (SO) olarak tanımlanmaktadır. Dünya nüfusunun yaşlanmasına bağlı olarak kronik hastalık ve fiziksel yetersizlik ile yaşayan bireylerin sayısı da hızla artmaktadır. Yaşlanma, visseral yağda artış ve kas kütlesinde azalma gibi vücut kompozisyonunda çeşitli değişikliklere neden olmaktadır. İnsan vücudu yaşlandıkça, iskelet kas kütlesi 30 yaşından itibaren yılda yaklaşık %0,1-0,5 oranında azalmakta ve orta yaştan sonra bu oran her on yılda yaklaşık %6’ya kadar yükselmektedir. Dünya genelinde SO prevalansı %5-10 arasında değişmektedir. SO kardiyo-metabolik hastalıklar ve bunlardan kaynaklanan morbidite-mortalite ile yakından ilişkilidir ve tek başına sarkopeni ya da obeziteye göre klinik sonuçları çok daha kötüdür. Etyopatogenezinde; diyet, düşük fiziksel aktivite, sigara, hormonal değişiklikler, oksidatif stres, nörömusküler değişiklikler ve immünolojik faktörler rol oynamaktadır. SO yönetiminde yaşanan temel problem yağ kütlesini azaltırken iskelet kas kütlesini korumaktır. Egzersiz ve beslenme SO’nun önlenmesi ve yönetiminde kullanılan en önemli farmakolojik olmayan bileşenlerdir. Ancak tek başına egzersiz veya beslenme stratejileri SO’daki iskelet kas kaybını engellemede tam olarak başarılı değildir. Literatüre göre protein ve D vitamini takviyesi içeren, gün içine yayılmış bir diyetle birlikte kombine dirençli ve aerobik egzersiz şu an için en etkili yönetim stratejisi olarak görülmektedir. Bu derlemenin amacı, SO’nun tanımı, klinik sonuçları, önlenmesi ve/veya tedavisine yönelik etkili egzersiz ve beslenme stratejileri ile ilgili güncel verilerin özetini sunmak ve literatürdeki sınırlamaları vurgulamaktır.
除了肌肉量的减少外,油量的增加也被定义为肌皮酸的肥胖(SO)。根据世界人口的年龄,患有慢性病和身体衰竭的人数正在迅速增加。衰老是由身体成分的各种变化引起的,如内脏油脂增加和肌肉质量下降。伊桑·vücudu yaşlandıkça,iskelet kas kütlesi 30 yaşından itibaren yılda yaklaşk%0,1-0,5 oranında azalmakta ve orta yaştan sonra bu oran her on yılda yaklaık%6'ya kadar yükselmektedir。全球SO患病率在5%到10%之间变化。因此,心脏代谢性疾病和由此产生的相关疾病死亡率更为接近,而肌痛或肥胖的临床后果更为严重。埃塞俄比亚文增刊;饮食、低体力活动、吸烟、激素变化、氧化应激、神经肌肉变化和免疫因素。SO给药的主要问题是通过减少油的质量来保护骨骼肌肉质量。这些是用于预防和管理运动和营养SO的最重要的非药理学成分。然而,单纯的实用或营养策略并不能完全成功地预防SO中骨骼肌的损失。根据文献,蛋白质和维生素D现在被视为组合运动和有氧运动以及日常饮食最有效的管理策略。本研究的目的是介绍当前数据的特征,并评估文献中对SO的定义、临床后果、预防和/或治疗的限制。
{"title":"Exercise and Nutrition Strategies for Combating Sarcopenic Obesity","authors":"Ayşe Şi̇mşek, Musa Güneş, B. Demirer","doi":"10.38079/igusabder.1272892","DOIUrl":"https://doi.org/10.38079/igusabder.1272892","url":null,"abstract":"İskelet kas kütlesindeki azalma ile birlikte yağ kütlesindeki artış sarkopenik obezite (SO) olarak tanımlanmaktadır. Dünya nüfusunun yaşlanmasına bağlı olarak kronik hastalık ve fiziksel yetersizlik ile yaşayan bireylerin sayısı da hızla artmaktadır. Yaşlanma, visseral yağda artış ve kas kütlesinde azalma gibi vücut kompozisyonunda çeşitli değişikliklere neden olmaktadır. İnsan vücudu yaşlandıkça, iskelet kas kütlesi 30 yaşından itibaren yılda yaklaşık %0,1-0,5 oranında azalmakta ve orta yaştan sonra bu oran her on yılda yaklaşık %6’ya kadar yükselmektedir. Dünya genelinde SO prevalansı %5-10 arasında değişmektedir. SO kardiyo-metabolik hastalıklar ve bunlardan kaynaklanan morbidite-mortalite ile yakından ilişkilidir ve tek başına sarkopeni ya da obeziteye göre klinik sonuçları çok daha kötüdür. Etyopatogenezinde; diyet, düşük fiziksel aktivite, sigara, hormonal değişiklikler, oksidatif stres, nörömusküler değişiklikler ve immünolojik faktörler rol oynamaktadır. SO yönetiminde yaşanan temel problem yağ kütlesini azaltırken iskelet kas kütlesini korumaktır. Egzersiz ve beslenme SO’nun önlenmesi ve yönetiminde kullanılan en önemli farmakolojik olmayan bileşenlerdir. Ancak tek başına egzersiz veya beslenme stratejileri SO’daki iskelet kas kaybını engellemede tam olarak başarılı değildir. Literatüre göre protein ve D vitamini takviyesi içeren, gün içine yayılmış bir diyetle birlikte kombine dirençli ve aerobik egzersiz şu an için en etkili yönetim stratejisi olarak görülmektedir. Bu derlemenin amacı, SO’nun tanımı, klinik sonuçları, önlenmesi ve/veya tedavisine yönelik etkili egzersiz ve beslenme stratejileri ile ilgili güncel verilerin özetini sunmak ve literatürdeki sınırlamaları vurgulamaktır.","PeriodicalId":34582,"journal":{"name":"Istanbul Gelisim Universitesi Saglik Bilimleri Dergisi","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-08-31","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"70165116","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-08-31DOI: 10.38079/igusabder.1271913
Güfte CANER AKIN, Derya Çevik Taşdemir
Amaç: Bu araştırmada ofis çalışanlarının mesleki kaynaklı yaşadıkları kas iskelet sistemi rahatsızlıklarını tespit etmek amaçlanmaktadır. Bu doğrultuda çalışma nicel olarak tasarlanmıştır. Araştırma kapsamında detaylı bir alanyazın araştırması yapılarak ilgili kavramlar ve ilişkiler ortaya konulacaktır. Yöntem: Tanımlayıcı tipte olan çalışma için Aralık 2022 ayında Türkiye- Şanlıurfa’da görev yapan 390 ofis çalışanından çevrimiçi bir form aracılığıyla elde edilen veriler ile gerçekleştirilmiştir. Çevrimiçi form Beyaz Yakalı Çalışanlarda İşe Bağlı Boyun, Sırt ve Omuz Bölgelerine Ait Kas İskelet Sistemi Rahatsızlıklarının ve İşe Devamsızlığa Etki Eden Faktörlerin İncelenmesi Ölçeği ve alan yazından derlenerek oluşturulan sorular ile oluşturulmuştur. Veri analizinde SPSS 26.0 istatistik paket programı kullanılarak lojistik regresyon analizi gerçekleştirilmiştir. Bulgular: Araştırma bulgularına göre cinsiyet, yaş, medeni durum, çalışma ortamı, vücut uygunluğu, dinlenme molaları ve ağrıdan yakınma durumlarının; kas iskelet sistemi rahatsızlığına sahip olma durumunu anlamlı şekilde yordadığı tespit edilmiştir. Sonuç: Bu çalışmadaki bulgular, ofis çalışanları arasında mesleki kas iskelet sistemi rahatsızlarının (KİH) önemli bir iş sağlığı sorunu olduğunu göstermektedir. Ayrıca, KİH’nin tanınması, KİH insidansının azaltılması, ofis çalışanları için önleyici müdahale programlarının düzenlenmesi, planlanması ve ilgili çalışmaların gerçekleştirilmesine yardımcı olacaktır. Bu çalışma aynı zamanda ofis çalışanlarını, yöneticilere, akademisyenlere ve ilgili bakanlıklara işyerinde KİH sorunları hakkında farkındalık sağlamakta ve alanyazına katkı sağlamaktadır.
目标:在这项研究中,上班族旨在识别他们生活的肌肉骨骼系统的紊乱。这本指南是为工作而精心设计的。Araştırma kapsamında detaylıbir alanyazın Araştşrmasıyapılarak ilgili kavramlar ve ilişkiler ortaya konulacaktır.Yöntem:Tanımlayılığıyla elde edilen veriler ile gerçekleştirimiştir。在白森林工人的工作中,工作官员、骨干和鄂木斯克地区因调查因素的规模和大小以及实地写作而产生了问题。在数据分析中,SPSS 26.0统计软件包程序采用了逻辑回归分析。这项研究的结果包括性、年龄、媒体、工作环境、身体素质、休息时间和疼痛状况。肌肉骨骼系统已被确定为以一种有意义的方式耗尽。因此,本研究的结果表明,肌肉骨骼系统(KIH)是军官中一个重要的商业健康问题。此外,KIH的识别将有助于减少KIH的内容,为办公室工作人员组织预防性接口计划,规划和解决问题。与此同时,这项工作也有助于官员、管理人员、学者和部委确保他们意识到该领域的艾滋病毒问题。
{"title":"Sürdürülebilir İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetimi Perspektifinden Ofis Çalışanlarının Mesleki Kaynaklı Yaşadıkları Kas İskelet Sistemi Rahatsızlıkları ve Çalışma Ortamı, Vücut Uygunluğu, Dinlenme Molaları ve Ağrıdan Yakınma Durumları İlişkileri","authors":"Güfte CANER AKIN, Derya Çevik Taşdemir","doi":"10.38079/igusabder.1271913","DOIUrl":"https://doi.org/10.38079/igusabder.1271913","url":null,"abstract":"Amaç: Bu araştırmada ofis çalışanlarının mesleki kaynaklı yaşadıkları kas iskelet sistemi rahatsızlıklarını tespit etmek amaçlanmaktadır. Bu doğrultuda çalışma nicel olarak tasarlanmıştır. Araştırma kapsamında detaylı bir alanyazın araştırması yapılarak ilgili kavramlar ve ilişkiler ortaya konulacaktır.\u0000Yöntem: Tanımlayıcı tipte olan çalışma için Aralık 2022 ayında Türkiye- Şanlıurfa’da görev yapan 390 ofis çalışanından çevrimiçi bir form aracılığıyla elde edilen veriler ile gerçekleştirilmiştir. Çevrimiçi form Beyaz Yakalı Çalışanlarda İşe Bağlı Boyun, Sırt ve Omuz Bölgelerine Ait Kas İskelet Sistemi Rahatsızlıklarının ve İşe Devamsızlığa Etki Eden Faktörlerin İncelenmesi Ölçeği ve alan yazından derlenerek oluşturulan sorular ile oluşturulmuştur. Veri analizinde SPSS 26.0 istatistik paket programı kullanılarak lojistik regresyon analizi gerçekleştirilmiştir. \u0000Bulgular: Araştırma bulgularına göre cinsiyet, yaş, medeni durum, çalışma ortamı, vücut uygunluğu, dinlenme molaları ve ağrıdan yakınma durumlarının; kas iskelet sistemi rahatsızlığına sahip olma durumunu anlamlı şekilde yordadığı tespit edilmiştir.\u0000Sonuç: Bu çalışmadaki bulgular, ofis çalışanları arasında mesleki kas iskelet sistemi rahatsızlarının (KİH) önemli bir iş sağlığı sorunu olduğunu göstermektedir. Ayrıca, KİH’nin tanınması, KİH insidansının azaltılması, ofis çalışanları için önleyici müdahale programlarının düzenlenmesi, planlanması ve ilgili çalışmaların gerçekleştirilmesine yardımcı olacaktır. Bu çalışma aynı zamanda ofis çalışanlarını, yöneticilere, akademisyenlere ve ilgili bakanlıklara işyerinde KİH sorunları hakkında farkındalık sağlamakta ve alanyazına katkı sağlamaktadır.","PeriodicalId":34582,"journal":{"name":"Istanbul Gelisim Universitesi Saglik Bilimleri Dergisi","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-08-31","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"47007205","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-08-31DOI: 10.38079/igusabder.1198187
Kevser Karli, Hande ÖNGÜN YILMAZ, Eda Kaya
Amaç: Bu araştırmada yurtta kalan kadın üniversite öğrencilerinde hedonik açlık, zayıflık beklentisi ve beden memnuniyetsizliği arasındaki ilişkinin incelenmesi amaçlanmıştır. Yöntem: Araştırma Kastamonu’da Kredi Yurtlar Kurumu’na bağlı bir öğrenci yurdunda Haziran 2022 tarihinde basit tesadüfi örnekleme yöntemi ile seçilen 260 kadın üniversite öğrencisinde yüz yüze anket yöntemi kullanılarak yapılmıştır. Bireylerin antropometrik ölçümleri alınarak, Besin Gücü Ölçeği (BGÖ), Kişiler Arası Zayıflık Beklentisi Ölçeği (IOET-TR) ve Stunkard Vücut Derecelendirme Ölçeği (SVDÖ) uygulanmıştır. Number Cruncher Statistical System (NCSS) 2020 Statistical Software programı istatistiksel analizler için kullanılmıştır. Bulgular: Bu araştırmada BGÖ, IOET-TR ve SVDÖ ölçeklerinin birbiri arasında anlamlı bir ilişki bulunamamıştır (p>0,05). Beden Kütle İndeksi (BKİ) ile BGÖ arasında ilişki bulunmamış (p>0,05). Ancak BKİ arttıkça beden memnuniyetsizliğinin arttığı belirlenmiştir (r=0,442; p<0,05). SVDÖ ile BKİ (r=0,442; p<0,05), bel çevresi (r=0,371; p<0,05), bel/boy oranı (r=0,363; p<0,05) ve üst orta kol çevresi (ÜOKÇ) (r=0,317; p<0,05) arasında orta düzeyde anlamlı pozitif ilişki bulunmuştur. SVDÖ ile kalça çevresi (r=0,226; p<0,05), bel/kalça oranı (r=0,171; p<0,05) arasında düşük düzeyde anlamlı pozitif ilişki bulunmuştur. Sonuç: Araştırmanın sonucunda hedonistik açlık ile beden memnuniyeti ve zayıflık beklentisi arasında doğrudan bir ilişki saptanmamış olsa da BKİ düzeyi arttıkça beden memnuniyetinin azaldığı bulunmuştur. Bu durum yeme bozukluklarına gidişi tetikleyebilmektedir. Özellikle yurt gibi beraber kalınan ortamlarda bireylerin birbirini etkileyebileceği göz önünde bulundurularak yeme bozuklukları açısından da riskli grupta olan kadın üniversite öğrencilerinin beden memnuniyetsizliği dikkate alınarak sağlıklı beslenme ve sağlıklı vücut ağırlığı kavramları konusunda bilinçlendirilmesi önerilmektedir.
{"title":"Assessment of Hedonistic Hunger, Thinness Expectations, and Body Dissatisfaction in Female University Students Residing in State Dormitories","authors":"Kevser Karli, Hande ÖNGÜN YILMAZ, Eda Kaya","doi":"10.38079/igusabder.1198187","DOIUrl":"https://doi.org/10.38079/igusabder.1198187","url":null,"abstract":"Amaç: Bu araştırmada yurtta kalan kadın üniversite öğrencilerinde hedonik açlık, zayıflık beklentisi ve beden memnuniyetsizliği arasındaki ilişkinin incelenmesi amaçlanmıştır. \u0000Yöntem: Araştırma Kastamonu’da Kredi Yurtlar Kurumu’na bağlı bir öğrenci yurdunda Haziran 2022 tarihinde basit tesadüfi örnekleme yöntemi ile seçilen 260 kadın üniversite öğrencisinde yüz yüze anket yöntemi kullanılarak yapılmıştır. Bireylerin antropometrik ölçümleri alınarak, Besin Gücü Ölçeği (BGÖ), Kişiler Arası Zayıflık Beklentisi Ölçeği (IOET-TR) ve Stunkard Vücut Derecelendirme Ölçeği (SVDÖ) uygulanmıştır. Number Cruncher Statistical System (NCSS) 2020 Statistical Software programı istatistiksel analizler için kullanılmıştır.\u0000Bulgular: Bu araştırmada BGÖ, IOET-TR ve SVDÖ ölçeklerinin birbiri arasında anlamlı bir ilişki bulunamamıştır (p>0,05). Beden Kütle İndeksi (BKİ) ile BGÖ arasında ilişki bulunmamış (p>0,05). Ancak BKİ arttıkça beden memnuniyetsizliğinin arttığı belirlenmiştir (r=0,442; p<0,05). SVDÖ ile BKİ (r=0,442; p<0,05), bel çevresi (r=0,371; p<0,05), bel/boy oranı (r=0,363; p<0,05) ve üst orta kol çevresi (ÜOKÇ) (r=0,317; p<0,05) arasında orta düzeyde anlamlı pozitif ilişki bulunmuştur. SVDÖ ile kalça çevresi (r=0,226; p<0,05), bel/kalça oranı (r=0,171; p<0,05) arasında düşük düzeyde anlamlı pozitif ilişki bulunmuştur.\u0000Sonuç: Araştırmanın sonucunda hedonistik açlık ile beden memnuniyeti ve zayıflık beklentisi arasında doğrudan bir ilişki saptanmamış olsa da BKİ düzeyi arttıkça beden memnuniyetinin azaldığı bulunmuştur. Bu durum yeme bozukluklarına gidişi tetikleyebilmektedir. Özellikle yurt gibi beraber kalınan ortamlarda bireylerin birbirini etkileyebileceği göz önünde bulundurularak yeme bozuklukları açısından da riskli grupta olan kadın üniversite öğrencilerinin beden memnuniyetsizliği dikkate alınarak sağlıklı beslenme ve sağlıklı vücut ağırlığı kavramları konusunda bilinçlendirilmesi önerilmektedir.","PeriodicalId":34582,"journal":{"name":"Istanbul Gelisim Universitesi Saglik Bilimleri Dergisi","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-08-31","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"48996880","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}