Pub Date : 2023-09-09DOI: 10.38079/igusabder.1340557
Arif ÇAKIR, Müge ÖZCAN, Mehmet Sabri ERDÖL
Periventriküler nodüler heterotopi (PNH), embriyonik gelişim sırasında serebral gri cevheri oluşturacak olan nöronların normal göçünü tamamlayamaması ve beynin periventriküler bölgesinde nodüllerin veya nöron kümelerinin oluşumu ile sonuçlanan nörolojik bir hastalıktır. Yetişkinlikte en sık görülen gri madde heterotopisi olmakla birlikte nadir görülen bir durumdur. PNH sıklıkla epilepsi, psikomotor gelişim gerilikleri ve/veya kognitif sorunlarla ortaya çıkar. Görüntüleme yöntemlerindeki gelişmeler sayesinde epilepsi hastalarının bir kısmında PNH kolaylıkla tanınabilmektedir. Altta yatan neden henüz tam olarak aydınlatılamamıştır ancak FLNA genindeki (Filamin A) nokta mutasyonlar gibi genetik anomaliler, vasküler patolojiler, civa toksikasyonu gibi çevresel faktörler ve radyasyona maruziyet gibi nedenler sayılabilir. Bu yazıda epileptik nöbet ile prezente olan ve kranial Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRG) ile tanısı konan FLNA negatif bir Periventriküler nodüler heterotopi (PNH) olgusu sunulmaktadır.
{"title":"Periventricular Nodular Heterotopia: A Case Report","authors":"Arif ÇAKIR, Müge ÖZCAN, Mehmet Sabri ERDÖL","doi":"10.38079/igusabder.1340557","DOIUrl":"https://doi.org/10.38079/igusabder.1340557","url":null,"abstract":"Periventriküler nodüler heterotopi (PNH), embriyonik gelişim sırasında serebral gri cevheri oluşturacak olan nöronların normal göçünü tamamlayamaması ve beynin periventriküler bölgesinde nodüllerin veya nöron kümelerinin oluşumu ile sonuçlanan nörolojik bir hastalıktır. Yetişkinlikte en sık görülen gri madde heterotopisi olmakla birlikte nadir görülen bir durumdur. PNH sıklıkla epilepsi, psikomotor gelişim gerilikleri ve/veya kognitif sorunlarla ortaya çıkar. Görüntüleme yöntemlerindeki gelişmeler sayesinde epilepsi hastalarının bir kısmında PNH kolaylıkla tanınabilmektedir. Altta yatan neden henüz tam olarak aydınlatılamamıştır ancak FLNA genindeki (Filamin A) nokta mutasyonlar gibi genetik anomaliler, vasküler patolojiler, civa toksikasyonu gibi çevresel faktörler ve radyasyona maruziyet gibi nedenler sayılabilir. Bu yazıda epileptik nöbet ile prezente olan ve kranial Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRG) ile tanısı konan FLNA negatif bir Periventriküler nodüler heterotopi (PNH) olgusu sunulmaktadır.","PeriodicalId":34582,"journal":{"name":"Istanbul Gelisim Universitesi Saglik Bilimleri Dergisi","volume":"14 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-09-09","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"136193144","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-08-31DOI: 10.38079/igusabder.1101132
Tuğba Akgüller, Yıldız Akbaba
The aim of this review was to investigate studies using Instrument-Assisted Soft Tissue Mobilization (IASTM), to determine the effects of IASTM on shoulder mobility in frozen shoulder. Literature search was carried out on 21 March 2022 using PUBMED, Pedro, SCOPUS, Web of Science and Scholar databases. Appropriate clinical studies were identified from the above databases investigating the effects of IASTM on shoulder range of motion (ROM) in frozen shoulder and a narrative review was performed. Despite the very limited data on IASTM, which has just begun to increase in use in frozen shoulder, IASTM seems promising for ROM increase. Further studies with higher quality and larger samples are needed to confirm this view and recommend the appropriate IASTM technique for frozen shoulder.
本综述的目的是调查使用器械辅助软组织活动(IASTM)的研究,以确定IASTM对肩关节冻疮患者肩关节活动的影响。文献检索于2022年3月21日使用PUBMED、Pedro、SCOPUS、Web of Science和Scholar数据库进行。从上述数据库中确定了适当的临床研究,调查IASTM对肩关节活动范围(ROM)的影响,并进行了叙述性回顾。尽管关于IASTM的数据非常有限,它在肩周炎中的应用才刚刚开始增加,但IASTM对于ROM的增加似乎很有希望。需要更高质量和更大样本的进一步研究来证实这一观点,并推荐适用于冻疮肩的IASTM技术。
{"title":"Donuk Omuzda Eklem Hareket Açıklığını Artırmak İçin Alet Destekli Yumuşak Doku Mobilizasyonu Kullanılabilir mi?","authors":"Tuğba Akgüller, Yıldız Akbaba","doi":"10.38079/igusabder.1101132","DOIUrl":"https://doi.org/10.38079/igusabder.1101132","url":null,"abstract":"The aim of this review was to investigate studies using Instrument-Assisted Soft Tissue Mobilization (IASTM), to determine the effects of IASTM on shoulder mobility in frozen shoulder. Literature search was carried out on 21 March 2022 using PUBMED, Pedro, SCOPUS, Web of Science and Scholar databases. Appropriate clinical studies were identified from the above databases investigating the effects of IASTM on shoulder range of motion (ROM) in frozen shoulder and a narrative review was performed. Despite the very limited data on IASTM, which has just begun to increase in use in frozen shoulder, IASTM seems promising for ROM increase. Further studies with higher quality and larger samples are needed to confirm this view and recommend the appropriate IASTM technique for frozen shoulder.","PeriodicalId":34582,"journal":{"name":"Istanbul Gelisim Universitesi Saglik Bilimleri Dergisi","volume":"1 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-08-31","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"70164013","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-08-31DOI: 10.38079/igusabder.1168001
Kıymet Öztepe Yeşilyurt
Son yıllarda bilgisayar yazılımlarındaki gelişmelerle birlikte, üç boyutlu yazıcıların farklı sektörlerdeki kullanımları daha sık gündeme gelmiş ve yaygınlıkları artmıştır. Günümüzde ise üç boyutlu baskı materyalleri sağlık alanında; özellikle cerrahi uygulamalarda, implant-doku tasarımlarında, eczacılık alanında, biyo baskı organ üretimi ve medikal enstrüman üretimlerinde yaygın olarak kullanılmakta, bunun yanında tıp-sağlık eğitimi gibi alanlarda ve sağlık bakım hizmetlerinde de yer almaktadır. Bu derlemede, üç boyutlu yazıcı materyallerinin sağlık alanındaki kullanım alanlarının açıklanması, cerrahi ve hemşirelik alanındaki kullanımının etkinliğinin incelenmesi amaçlanmıştır. Üç boyutlu yazıcı materyalleri kullanılarak verilen hemşirelik eğitimleri ile hemşirelerin daha teknik ve donanımlı hale gelerek, beceri kazanabilecekleri yönünde olumlu etkilerinin olacağı öngörülmektedir. Cerrahi alanda ise, üç boyutlu yazıcı materyallerinin öğrenci eğitimlerinde kullanımları sonucunda, özellikle zorlayıcı anatomik ve patolojik koşullarda öğrenmeyi daha iyi geliştirdiği ve eğitimlerin daha iyi anlaşıldığı, kadavra malzemeleriyle karşılaştırıldığında ise üç boyutlu yazıcı materyallerinin daha ucuz olduğu ve eğitimlerde insan dokusu yerine kullanılabileceği sonucuna ulaşılmıştır. Cerrahi ve hemşirelik alanındaki eğitimlerde; üç boyutlu yazıcı materyallerine daha kolay ulaşılabilmesi, eğitim uygulamalarında bu materyallerin etkinliğinin vurgulanması, materyallerin kullanımının artırılabilmesi açısından önemlidir.
在过去的几年里,随着计算机软件的发展,三维作者越来越频繁地使用不同的领域。如今,三维压力材料是健康的;特别是,在外科应用中,植入物doke设计、制药领域、生物压力器官生产和医疗设备产品通常用于医疗培训和医疗保健服务等领域。在本研究中,设计了三维打印机材料,探讨了该领域的使用对健康、外科和护理领域的影响。三维打印机材料预测,护士和护士为了获得技能,将具有更多的技术和硬件效果。Cerrahi alanda ise、üçboyutlu yazı,与二次型材料相比,三维打印机材料更便宜,人体组织可以用于教育。在外科和护理领域,重要的是要使三维打印机材料更容易,评估这些材料在培训应用中的活动,增加材料的使用。
{"title":"3 Boyutlu Yazıcı Materyallerinin Cerrahi ve Hemşirelik Alanında Kullanımına Bakış","authors":"Kıymet Öztepe Yeşilyurt","doi":"10.38079/igusabder.1168001","DOIUrl":"https://doi.org/10.38079/igusabder.1168001","url":null,"abstract":"Son yıllarda bilgisayar yazılımlarındaki gelişmelerle birlikte, üç boyutlu yazıcıların farklı sektörlerdeki kullanımları daha sık gündeme gelmiş ve yaygınlıkları artmıştır. Günümüzde ise üç boyutlu baskı materyalleri sağlık alanında; özellikle cerrahi uygulamalarda, implant-doku tasarımlarında, eczacılık alanında, biyo baskı organ üretimi ve medikal enstrüman üretimlerinde yaygın olarak kullanılmakta, bunun yanında tıp-sağlık eğitimi gibi alanlarda ve sağlık bakım hizmetlerinde de yer almaktadır. Bu derlemede, üç boyutlu yazıcı materyallerinin sağlık alanındaki kullanım alanlarının açıklanması, cerrahi ve hemşirelik alanındaki kullanımının etkinliğinin incelenmesi amaçlanmıştır. Üç boyutlu yazıcı materyalleri kullanılarak verilen hemşirelik eğitimleri ile hemşirelerin daha teknik ve donanımlı hale gelerek, beceri kazanabilecekleri yönünde olumlu etkilerinin olacağı öngörülmektedir. Cerrahi alanda ise, üç boyutlu yazıcı materyallerinin öğrenci eğitimlerinde kullanımları sonucunda, özellikle zorlayıcı anatomik ve patolojik koşullarda öğrenmeyi daha iyi geliştirdiği ve eğitimlerin daha iyi anlaşıldığı, kadavra malzemeleriyle karşılaştırıldığında ise üç boyutlu yazıcı materyallerinin daha ucuz olduğu ve eğitimlerde insan dokusu yerine kullanılabileceği sonucuna ulaşılmıştır. Cerrahi ve hemşirelik alanındaki eğitimlerde; üç boyutlu yazıcı materyallerine daha kolay ulaşılabilmesi, eğitim uygulamalarında bu materyallerin etkinliğinin vurgulanması, materyallerin kullanımının artırılabilmesi açısından önemlidir.","PeriodicalId":34582,"journal":{"name":"Istanbul Gelisim Universitesi Saglik Bilimleri Dergisi","volume":"1 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-08-31","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"70164901","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-08-31DOI: 10.38079/igusabder.1301112
İnci Azmamedova, N. Bahtiyar, F. B. Ci̇nemre, Birsen Aydemi̇r
17 Kasım 2019’da Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıkan COVID-19 hastalığı, 11 Mart 2020 tarihinde Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından küresel salgın olarak ilan edilmiştir. Ağır hastalık tablosuna ve dünya genelinde çok sayıda ölüme neden olan bu virüs, Şiddetli Akut Solunum Sendromu-Koronavirus-2 (SARS-CoV-2) olarak adlandırılmıştır. Hastalığa tüm yaş grupları hassas olmakla beraber yaşlı bireyler ile kardiyovasküler hastalık, diyabet, kronik solunum yolu hastalığı veya kanser gibi altta yatan hastalıkları olanlarda ciddi hastalık gelişme olasılığının daha yüksek olduğu gözlenmiştir. SARS-CoV-2 virüsü yüzeyindeki proteinlerden biri olan spike (S) proteini ile alt solunum yolu epitel hücrelerinde bulunan anjiyotensin dönüştürücü enzim- 2 (ACE2) reseptörlerine bağlanarak kendi genomunu hücre sitoplazmasına bırakır ve böylece yeni virüs partiküllerinin sentezini gerçekleştirir. Yapılan çalışmalarda, COVID-19 hastalığında çeşitli hematolojik ve hemoreolojik parametrelerin değiştiği belirtilmiştir. Bu hastalıkta sıklıkla gözlenen bazı hematolojik parametreler lenfopeni, nötrofili ve trombositopenidir. Enflamasyondaki artışa bağlı olarak, trombosit aktivasyonu, endotel disfonksiyonu ve staz nedeniyle hastalarda tromboz oluşumu saptanmıştır. COVID-19 koagülopatisi ile ilgili çalışmalarda, yüksek D-dimer düzeylerinin olduğu görülmüştür. Aynı zamanda artmış fibrinojenin COVID-19 hastalarında eritrosit hiperagregasyonuna neden olduğu ve bunun da kan pıhtılaşmasının gelişmesi ile ilişkili olduğu tespit edilmiştir. Eritrositlerde deformabilite yeteneğinin azalması eritrosit rijiditesinde artış ile sonuçlanmaktadır. COVID-19 hastalığında koagülasyon/fibrinolitik sistemindeki bozulmanın sonucunda, D-dimer, kan viskozitesi, eritrosit agregasyonu ve deformabilitesi gibi hemoreolojik parametrelerin artışı hastalık prognozu ile ilişkili olduğu ileri sürülmüştür. Derlemenin amacı, COVID-19’un etiyopatogenezinde hemoreolojik parametrelerin rollerini değerlendirmektir.
2019年11月17日,世界卫生组织(DSO)于2020年3月11日将新冠肺炎报告为全球疫情。这种病毒在世界上造成了许多人死亡,被称为严重急性溶液综合征冠状病毒2型(严重急性呼吸系统综合征冠状病毒-2型)。Hastalığa tüm yaşgruplarıhasas olmakla beraber yaşlıbireyler ile kardiyovasküler Hastalık,diyabet,kronik solunum yolu Hastalı。严重急性呼吸系统综合征冠状病毒2型病毒表面的一种蛋白质允许酶-2(ACE2)转化为酶-2(ACE 2)转化成其自身基因组的细胞谷朊酶,从而进行新病毒颗粒的合成。在研究中,新冠肺炎表明,患者的血液学和血液学参数发生了变化。在这种疾病中经常观察到的一些血液学参数是白细胞减少症、中性粒细胞和血栓素。据报道,血栓形成患者由于炎症增加,血栓形成活化,内皮功能障碍和淤滞。在对新冠肺炎共粒病的研究中,它具有高水平的D-二聚体。同时,由于新冠肺炎患者红细胞过度聚集,检测到纤维蛋白原增加,并与凝血发展有关。变形能力的降低导致了膨胀率的增加。由于新冠肺炎疾病、D-二聚体、血液粘度、红细胞攻击性和变形性的崩溃,血液流变学参数与疾病预测的增加有关。本研究的目的是评估血液流变学参数在新冠肺炎乙病治疗中的作用。
{"title":"The Importance of Hemorheological Parameters in the Etiopathogenesis of COVID-19","authors":"İnci Azmamedova, N. Bahtiyar, F. B. Ci̇nemre, Birsen Aydemi̇r","doi":"10.38079/igusabder.1301112","DOIUrl":"https://doi.org/10.38079/igusabder.1301112","url":null,"abstract":"17 Kasım 2019’da Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıkan COVID-19 hastalığı, 11 Mart 2020 tarihinde Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından küresel salgın olarak ilan edilmiştir. Ağır hastalık tablosuna ve dünya genelinde çok sayıda ölüme neden olan bu virüs, Şiddetli Akut Solunum Sendromu-Koronavirus-2 (SARS-CoV-2) olarak adlandırılmıştır. Hastalığa tüm yaş grupları hassas olmakla beraber yaşlı bireyler ile kardiyovasküler hastalık, diyabet, kronik solunum yolu hastalığı veya kanser gibi altta yatan hastalıkları olanlarda ciddi hastalık gelişme olasılığının daha yüksek olduğu gözlenmiştir. SARS-CoV-2 virüsü yüzeyindeki proteinlerden biri olan spike (S) proteini ile alt solunum yolu epitel hücrelerinde bulunan anjiyotensin dönüştürücü enzim- 2 (ACE2) reseptörlerine bağlanarak kendi genomunu hücre sitoplazmasına bırakır ve böylece yeni virüs partiküllerinin sentezini gerçekleştirir. Yapılan çalışmalarda, COVID-19 hastalığında çeşitli hematolojik ve hemoreolojik parametrelerin değiştiği belirtilmiştir. Bu hastalıkta sıklıkla gözlenen bazı hematolojik parametreler lenfopeni, nötrofili ve trombositopenidir. Enflamasyondaki artışa bağlı olarak, trombosit aktivasyonu, endotel disfonksiyonu ve staz nedeniyle hastalarda tromboz oluşumu saptanmıştır. COVID-19 koagülopatisi ile ilgili çalışmalarda, yüksek D-dimer düzeylerinin olduğu görülmüştür. Aynı zamanda artmış fibrinojenin COVID-19 hastalarında eritrosit hiperagregasyonuna neden olduğu ve bunun da kan pıhtılaşmasının gelişmesi ile ilişkili olduğu tespit edilmiştir. Eritrositlerde deformabilite yeteneğinin azalması eritrosit rijiditesinde artış ile sonuçlanmaktadır. COVID-19 hastalığında koagülasyon/fibrinolitik sistemindeki bozulmanın sonucunda, D-dimer, kan viskozitesi, eritrosit agregasyonu ve deformabilitesi gibi hemoreolojik parametrelerin artışı hastalık prognozu ile ilişkili olduğu ileri sürülmüştür. Derlemenin amacı, COVID-19’un etiyopatogenezinde hemoreolojik parametrelerin rollerini değerlendirmektir.","PeriodicalId":34582,"journal":{"name":"Istanbul Gelisim Universitesi Saglik Bilimleri Dergisi","volume":"1 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-08-31","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"70165594","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Aim: Examining the profiles of home health patients and evaluating the service are effective in improving patient outcomes, reducing hospitalizations and reducing health care costs. The aim of this study is to determine the profile of home health patients and to evaluate the health services provided to the patients. Method: The research is a descriptive retrospective study. This research was made by scanning the files of 21 410 patients who received service from the home health services unit in Istanbul, Turkey in 2022. Results: In the study, 67.48% of the patients receiving home health services were women and 55.10% were between the ages of 66-85. In the study, it was seen that 45.18% of home health patients had neurological and psychiatric diseases, 23.57% had endocrine diseases and 18.45% had cardiovascular diseases. In the services provided, it was determined that patient examination was first (43.89%), patient education practices were second (27.55%) and blood sampling (9.76%) were applied in third place. Conclusion: Most of the home health patients are women and elderly patients. It is recommended that the education program services given to home care patients should be increased and that education programs should be prepared in accordance with the patient profile and about the most common chronic diseases, with the feature of improving the prognosis. In order to achieve the desired goal in home care services, it is recommended to develop care protocols and guidelines
{"title":"Evde Sağlık Hastalarının Profili ve Hastalara Verilen Sağlık Hizmetinin Değerlendirilmesi- İstanbul İli Örneği","authors":"Neşe Kiskaç, Burcu Hacioğlu, Meryem Güven, Mahruk Rashi̇di̇, G. Yildirim, Yalçın Hacioğlu","doi":"10.38079/igusabder.1301138","DOIUrl":"https://doi.org/10.38079/igusabder.1301138","url":null,"abstract":"Aim: Examining the profiles of home health patients and evaluating the service are effective in improving patient outcomes, reducing hospitalizations and reducing health care costs. The aim of this study is to determine the profile of home health patients and to evaluate the health services provided to the patients. \u0000Method: The research is a descriptive retrospective study. This research was made by scanning the files of 21 410 patients who received service from the home health services unit in Istanbul, Turkey in 2022. \u0000Results: In the study, 67.48% of the patients receiving home health services were women and 55.10% were between the ages of 66-85. In the study, it was seen that 45.18% of home health patients had neurological and psychiatric diseases, 23.57% had endocrine diseases and 18.45% had cardiovascular diseases. In the services provided, it was determined that patient examination was first (43.89%), patient education practices were second (27.55%) and blood sampling (9.76%) were applied in third place. \u0000Conclusion: Most of the home health patients are women and elderly patients. It is recommended that the education program services given to home care patients should be increased and that education programs should be prepared in accordance with the patient profile and about the most common chronic diseases, with the feature of improving the prognosis. In order to achieve the desired goal in home care services, it is recommended to develop care protocols and guidelines","PeriodicalId":34582,"journal":{"name":"Istanbul Gelisim Universitesi Saglik Bilimleri Dergisi","volume":"1 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-08-31","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"70165757","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-08-31DOI: 10.38079/igusabder.1207969
Nermin Uyurdağ, Aytolan Yıldırım
Amaç: Bu çalışmanın amacı hemşirelerin atalet ve karşılanamayan hemşirelik bakım düzeylerinin ve bu düzeyler arasındaki ilişkinin belirlenmesidir. Yöntem: Tanımlayıcı ve ilişki arayıcı tarzda gerçekleştirilen bu çalışma Diyarbakır merkezdeki bir devlet üniversitesi, bir eğitim araştırma ve bir özel hastanede çalışan hemşireler (N=1694) içinden oransal tabakalı örneklem yöntemi ile belirlenen 413 hemşire ile gerçekleştirilmiştir. Veriler Tanıtıcı Bilgi Formu, Atalet Ölçeği ve Karşılanamayan Bakım Ölçeği ile Mart-Kasım 2020 tarihleri arasında toplanmıştır. Verilerin analizde, normallik testleri, güvenirlik analizleri, tanımlayıcı istatistiksel yöntemler, karşılaştırma ve korelasyon analizleri kullanılmıştır. Bulgular: Hemşirelerin öğrenme ataleti 2,61±0,52; deneyim ataleti 3,28±0,57; toplam ataleti 2,97±0,45 bulunmuştur. Öğrenme ataletinin erkeklerde, 6-10 yıl mesleki deneyimi olanlarda ve mesleki bilimsel yayın takip etmeyenlerde yüksek olduğu görülmüştür. Karşılanamayan hemşirelik bakım gereksinimleri 2,54±0,84 bulunmuştur ve en yüksek düzeyin 36 ve üstü yaş grubunda, eğitim araştırma hastanesinde, 6-10 yıl çalışanlarda ve mesleki bir örgüte üye olmayanlarda olduğu görülmüştür. Karşılanamayan hemşirelik bakım hizmetlerinin iş gücü kaynakları nedenleri 1,81±0,93; iletişim/ekip çalışması nedenleri 2,15±0,86; malzeme kaynakları nedenleri 1,99±0,99 bulunmuştur. Atalet ile karşılanamayan hemşirelik bakım gereksinimleri ve nedenleri arasında anlamlı ilişki bulunmamıştır. Sonuç: Araştırmanın sonucunda hemşirelerde orta düzeyde atalet bulundu. Karşılanamayan hemşirelik bakımının orta düzeyin üzerinde olduğu ve bunun en önemli nedenin iletişim/ekip çalışmasına ilişkin nedenler olduğu belirlendi. Atalet ile karşılanamayan bakım arasında ilişki bulunmadı. Hemşirelerde atalet gelişmesinin önlenmesi ve karşılanamayan bakım gereksinimlerinin azaltılması konusunda önerilerde bulunuldu.
{"title":"The Relationship between Missed Nursing Care and Inertia of Nurses Working in Hospitals","authors":"Nermin Uyurdağ, Aytolan Yıldırım","doi":"10.38079/igusabder.1207969","DOIUrl":"https://doi.org/10.38079/igusabder.1207969","url":null,"abstract":"Amaç: Bu çalışmanın amacı hemşirelerin atalet ve karşılanamayan hemşirelik bakım düzeylerinin ve bu düzeyler arasındaki ilişkinin belirlenmesidir.\u0000Yöntem: Tanımlayıcı ve ilişki arayıcı tarzda gerçekleştirilen bu çalışma Diyarbakır merkezdeki bir devlet üniversitesi, bir eğitim araştırma ve bir özel hastanede çalışan hemşireler (N=1694) içinden oransal tabakalı örneklem yöntemi ile belirlenen 413 hemşire ile gerçekleştirilmiştir. Veriler Tanıtıcı Bilgi Formu, Atalet Ölçeği ve Karşılanamayan Bakım Ölçeği ile Mart-Kasım 2020 tarihleri arasında toplanmıştır. Verilerin analizde, normallik testleri, güvenirlik analizleri, tanımlayıcı istatistiksel yöntemler, karşılaştırma ve korelasyon analizleri kullanılmıştır.\u0000Bulgular: Hemşirelerin öğrenme ataleti 2,61±0,52; deneyim ataleti 3,28±0,57; toplam ataleti 2,97±0,45 bulunmuştur. Öğrenme ataletinin erkeklerde, 6-10 yıl mesleki deneyimi olanlarda ve mesleki bilimsel yayın takip etmeyenlerde yüksek olduğu görülmüştür. Karşılanamayan hemşirelik bakım gereksinimleri 2,54±0,84 bulunmuştur ve en yüksek düzeyin 36 ve üstü yaş grubunda, eğitim araştırma hastanesinde, 6-10 yıl çalışanlarda ve mesleki bir örgüte üye olmayanlarda olduğu görülmüştür. Karşılanamayan hemşirelik bakım hizmetlerinin iş gücü kaynakları nedenleri 1,81±0,93; iletişim/ekip çalışması nedenleri 2,15±0,86; malzeme kaynakları nedenleri 1,99±0,99 bulunmuştur. Atalet ile karşılanamayan hemşirelik bakım gereksinimleri ve nedenleri arasında anlamlı ilişki bulunmamıştır.\u0000Sonuç: Araştırmanın sonucunda hemşirelerde orta düzeyde atalet bulundu. Karşılanamayan hemşirelik bakımının orta düzeyin üzerinde olduğu ve bunun en önemli nedenin iletişim/ekip çalışmasına ilişkin nedenler olduğu belirlendi. Atalet ile karşılanamayan bakım arasında ilişki bulunmadı. Hemşirelerde atalet gelişmesinin önlenmesi ve karşılanamayan bakım gereksinimlerinin azaltılması konusunda önerilerde bulunuldu.","PeriodicalId":34582,"journal":{"name":"Istanbul Gelisim Universitesi Saglik Bilimleri Dergisi","volume":" ","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-08-31","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"48267220","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-08-31DOI: 10.38079/igusabder.1202873
Taygun Dayı, M. Özgören, A. Öniz
Amaç: Bu araştırma sağlık alanında lisans eğitimi alan öğrencilerin sürdürülebilir yaşam bilgi düzeylerini ve bu bilgiyi uygulamaya yansıtma durumlarını değerlendirmeyi hedeflemiştir. Yöntem: Veri toplama aracı araştırmacılar tarafından geliştirilen, likert tipi bir anket formudur ve veriler çevrimiçi olarak (Google Forms) toplanmıştır. İlgili anket formunun “genel bilgiler” ve “sürdürülebilir yaşam” olmak üzere iki bölümü mevcuttur. Verilerin değerlendirilmesinde çeşitli istatistiksel analizler uygulanmıştır. Bulgular: Araştırmaya gönüllü 374 öğrenci katılmıştır. Katılımcıların büyük bir kısmı (%82,90) karışık beslenme modelini benimsediklerini beyan etmişlerdir. Besinlerin ayak izleri hakkındaki bilgi düzeyleri sorgulandığı zaman %80,20’si “karbon ayak izi”, %65,00’ı “su ayak izi”, %63,60’ı “enerji ayak izi” ve %60,40’ı ise “nitrojen ayak izi” terimlerinin açıklamalarına “doğru” beyanında bulunmuşlardır. Bireylerin yaşam tarzı alışkanlıkları ve bilgi düzeyleri incelendiği zaman çevre dostu elektronik cihaz kullanımı, çevreyi temiz tutma, atığa uygun çöp kovası kullanımı ve motorlu taşıt kullanımı davranışları ile bilgi düzeyleri arasında önemli bir ilişki olduğu görülmüş ve ilgili konularda bilgiye sahip kişilerin davranış olarak benimseme düzeyleri daha yüksek bulunmuştur. Sonuç: Sürdürülebilir yaşam belirleyicileri hakkında bilgi düzeyi yüksek olan katılımcıların sürdürülebilir yaşam tarzı alışkanlıklarına sahip olduğu görülmüştür. Ancak, hem bilgi hem de uygulama düzeylerinin arttırılmasına yönelik lisans dersleri, ülke politikası, eğitim programları, kamu spotu vb. girişimlere gereksinim vardır.
目标:本研究旨在评估学生在健康领域的生活信息和学习反思的持续水平。方法:数据收集工具是一种由喜欢类型开发的问卷,并作为谷歌表单翻译收集。有趣的调查表分为“一般信息”和“可持续生活”两部分。各种统计分析已被用于数据评估。活动:374名学生自愿参加了这项研究。一些参与者认为他们采用了混合喂养模式(%82,90)。当被问及足迹时,80.20%的“碳足迹”、65.00的“水足迹”、63.60的“能量足迹”和60.40%的“氮足迹”在大脑中表达为“正确”。Bireylerin yaşam tarzıalışkanlıklarıve bilgi düzeyleri incelendiği zamançevre dostu elektronik cihaz kullanımı,çevreyi temiz tutma,因此,我在垃圾的使用、机动车辆的行为以及了解它的人的行为之间有着重要的关系,在了解生活限制的人中,我的行为水平更高。因此,参与者可以通过对可持续生活限制的高水平信息来维持生活。有一种习惯。然而,我也需要执照课程、国家政策、培训计划、公共接入点等。
{"title":"Evaluation of Relation between Sustainability Life Knowledge and Applying Status in Future Health Professionals: An University Sample","authors":"Taygun Dayı, M. Özgören, A. Öniz","doi":"10.38079/igusabder.1202873","DOIUrl":"https://doi.org/10.38079/igusabder.1202873","url":null,"abstract":"Amaç: Bu araştırma sağlık alanında lisans eğitimi alan öğrencilerin sürdürülebilir yaşam bilgi düzeylerini ve bu bilgiyi uygulamaya yansıtma durumlarını değerlendirmeyi hedeflemiştir.\u0000Yöntem: Veri toplama aracı araştırmacılar tarafından geliştirilen, likert tipi bir anket formudur ve veriler çevrimiçi olarak (Google Forms) toplanmıştır. İlgili anket formunun “genel bilgiler” ve “sürdürülebilir yaşam” olmak üzere iki bölümü mevcuttur. Verilerin değerlendirilmesinde çeşitli istatistiksel analizler uygulanmıştır. \u0000Bulgular: Araştırmaya gönüllü 374 öğrenci katılmıştır. Katılımcıların büyük bir kısmı (%82,90) karışık beslenme modelini benimsediklerini beyan etmişlerdir. Besinlerin ayak izleri hakkındaki bilgi düzeyleri sorgulandığı zaman %80,20’si “karbon ayak izi”, %65,00’ı “su ayak izi”, %63,60’ı “enerji ayak izi” ve %60,40’ı ise “nitrojen ayak izi” terimlerinin açıklamalarına “doğru” beyanında bulunmuşlardır. Bireylerin yaşam tarzı alışkanlıkları ve bilgi düzeyleri incelendiği zaman çevre dostu elektronik cihaz kullanımı, çevreyi temiz tutma, atığa uygun çöp kovası kullanımı ve motorlu taşıt kullanımı davranışları ile bilgi düzeyleri arasında önemli bir ilişki olduğu görülmüş ve ilgili konularda bilgiye sahip kişilerin davranış olarak benimseme düzeyleri daha yüksek bulunmuştur.\u0000Sonuç: Sürdürülebilir yaşam belirleyicileri hakkında bilgi düzeyi yüksek olan katılımcıların sürdürülebilir yaşam tarzı alışkanlıklarına sahip olduğu görülmüştür. Ancak, hem bilgi hem de uygulama düzeylerinin arttırılmasına yönelik lisans dersleri, ülke politikası, eğitim programları, kamu spotu vb. girişimlere gereksinim vardır.","PeriodicalId":34582,"journal":{"name":"Istanbul Gelisim Universitesi Saglik Bilimleri Dergisi","volume":" ","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-08-31","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"47293587","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-08-31DOI: 10.38079/igusabder.1165573
İlknur ÖZTÜRK ÜNSAL, Murat Çalapkulu, Muhammed Erkam Sencar, Davut Sakiz, Erman Çakal
Amaç: Tip 2 diabetes mellitus (T2DM), bozulmuş beta hücre fonksiyonu ve artan insülin direnci ile ilişkilidir ve D vitamininin bu yolları etkilediğine dair kanıtlar vardır. Prediyabet ise T2DM için ana risk faktörüdür. 25-hidroksivitamin D (25OHD) seviyeleri diabetes mellitus ve metabolik sendromu olan obez bireylerde daha düşüktür. Bu çalışmada prediyabetik ve T2DM hastalarda vitamin D düzeyinin değerlendirilmesi ve glisemik parametreler ile ilişkisinin incelenmesi amaçlanmıştır. Yöntem: Bu çalışmada, oral glukoz tolerans testi (OGTT) yapılan 208 hasta retrospektif olarak tarandı. Bu hastalar OGTT sonucuna göre normal, prediyabet ve diyabet olarak üç gruba ayrıldı. Bu üç grup arasında 25-hidroksivitamin D [25(OH)D] düzeyi karşılaştırıldı. Bulgular: Çalışma sonucunda Ortalama 25OHD düzeyi 15,1±6,5 ng/mL olup prediyabetik ve T2DM hastalarda serum 25OHD düzeyinin daha düşük bulundu. Serum 25OHD düzeyi ile açlık kan şekeri (r:-0,327, p:0,001) ve HbA1c (r:-0,251, p:0,012) arasında negatif korelasyon saptandı. Sonuç: Çalışmamızda prediyabetik ve diyabetik hastalarda D vitamini düzeyinin sağlıklı gruba göre daha düşük olduğu görüldü. D vitamini desteğinin glikoz metabolizması üzerindeki etkisinin değerlendirilmesine ihtiyaç vardır.
{"title":"Yeni Tanı Prediyabetik ve Diyabetik Hastalarda Vitamin D Düzeyinin Değerlendirilmesi ve Glisemik Parametrelerle İlişkisinin İncelenmesi","authors":"İlknur ÖZTÜRK ÜNSAL, Murat Çalapkulu, Muhammed Erkam Sencar, Davut Sakiz, Erman Çakal","doi":"10.38079/igusabder.1165573","DOIUrl":"https://doi.org/10.38079/igusabder.1165573","url":null,"abstract":"Amaç: Tip 2 diabetes mellitus (T2DM), bozulmuş beta hücre fonksiyonu ve artan insülin direnci ile ilişkilidir ve D vitamininin bu yolları etkilediğine dair kanıtlar vardır. Prediyabet ise T2DM için ana risk faktörüdür. 25-hidroksivitamin D (25OHD) seviyeleri diabetes mellitus ve metabolik sendromu olan obez bireylerde daha düşüktür. Bu çalışmada prediyabetik ve T2DM hastalarda vitamin D düzeyinin değerlendirilmesi ve glisemik parametreler ile ilişkisinin incelenmesi amaçlanmıştır.\u0000Yöntem: Bu çalışmada, oral glukoz tolerans testi (OGTT) yapılan 208 hasta retrospektif olarak tarandı. Bu hastalar OGTT sonucuna göre normal, prediyabet ve diyabet olarak üç gruba ayrıldı. Bu üç grup arasında 25-hidroksivitamin D [25(OH)D] düzeyi karşılaştırıldı.\u0000Bulgular: Çalışma sonucunda Ortalama 25OHD düzeyi 15,1±6,5 ng/mL olup prediyabetik ve T2DM hastalarda serum 25OHD düzeyinin daha düşük bulundu. Serum 25OHD düzeyi ile açlık kan şekeri (r:-0,327, p:0,001) ve HbA1c (r:-0,251, p:0,012) arasında negatif korelasyon saptandı.\u0000Sonuç: Çalışmamızda prediyabetik ve diyabetik hastalarda D vitamini düzeyinin sağlıklı gruba göre daha düşük olduğu görüldü. D vitamini desteğinin glikoz metabolizması üzerindeki etkisinin değerlendirilmesine ihtiyaç vardır.","PeriodicalId":34582,"journal":{"name":"Istanbul Gelisim Universitesi Saglik Bilimleri Dergisi","volume":" ","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-08-31","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"47098694","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-08-31DOI: 10.38079/igusabder.1278840
B. Ilhan, B. Kiliç
Aim: This study was conducted with the aim of to evaluate demographics of patients with phyllodes tumor (PT), clinical and histopathologic characteristics of tumors, and to share treatment approach to PTs from the experience of our center. Method: In the study, the demographic, clinicopathological characteristics and treatment approaches of the patients who were treated between 2006 and 2017 at the Oncology Institute, Istanbul University with the diagnosis of PT were evaluated retrospectively by examining the patient files and pathology records. Results: The median age was 39.7±11.1 years. For diagnosis, 6 patients underwent excisional biopsies, 1 patient incisional biopsy, and 27 patients core biopsies. Twenty seven patients underwent breast-conserving surgery (BCS), whereas 8 patients had mastectomy. Re-excision was added to one lumpectomy, and 2 cases who had BCS were converted to mastectomy due to margin positivity. The mean PT size was 55.3 mm (13 mm - 210 mm). The PT subtypes were as follows: benign (n=15, 42.9%), borderline (n=7, 20.0%), and malignant (n=13, 37.1%). Among those with malignant PTs, 3 patients received chemotherapy (CT) and radiotherapy (RT) following mastectomy, one patient with lumpectomy had CT and RT, and 2 patients received only RT. Patients with PT were followed for an average of 70 months (12 months- 184 months). Seven local recurrences (LR) (2 benign PT, 1 borderline PT, and 4 malignant PT), 1 single distant metastasis (malignant PT), and 1 LR plus distant metastasis (malignant PT) were observed in follow-up. Conclusion: Negative surgical margin of ≥1cm is the most important step in the management of PTs. The survival benefit of adjuvant CT or RT are contraversial and need further investigation.
{"title":"Phyllodes Tumors of the Breast: Clinicopathological Analysis of 35 Single-Center Cases","authors":"B. Ilhan, B. Kiliç","doi":"10.38079/igusabder.1278840","DOIUrl":"https://doi.org/10.38079/igusabder.1278840","url":null,"abstract":"Aim: This study was conducted with the aim of to evaluate demographics of patients with phyllodes tumor (PT), clinical and histopathologic characteristics of tumors, and to share treatment approach to PTs from the experience of our center.\u0000Method: In the study, the demographic, clinicopathological characteristics and treatment approaches of the patients who were treated between 2006 and 2017 at the Oncology Institute, Istanbul University with the diagnosis of PT were evaluated retrospectively by examining the patient files and pathology records.\u0000Results: The median age was 39.7±11.1 years. For diagnosis, 6 patients underwent excisional biopsies, 1 patient incisional biopsy, and 27 patients core biopsies. Twenty seven patients underwent breast-conserving surgery (BCS), whereas 8 patients had mastectomy. Re-excision was added to one lumpectomy, and 2 cases who had BCS were converted to mastectomy due to margin positivity. The mean PT size was 55.3 mm (13 mm - 210 mm). The PT subtypes were as follows: benign (n=15, 42.9%), borderline (n=7, 20.0%), and malignant (n=13, 37.1%). Among those with malignant PTs, 3 patients received chemotherapy (CT) and radiotherapy (RT) following mastectomy, one patient with lumpectomy had CT and RT, and 2 patients received only RT. Patients with PT were followed for an average of 70 months (12 months- 184 months). Seven local recurrences (LR) (2 benign PT, 1 borderline PT, and 4 malignant PT), 1 single distant metastasis (malignant PT), and 1 LR plus distant metastasis (malignant PT) were observed in follow-up.\u0000Conclusion: Negative surgical margin of ≥1cm is the most important step in the management of PTs. The survival benefit of adjuvant CT or RT are contraversial and need further investigation.","PeriodicalId":34582,"journal":{"name":"Istanbul Gelisim Universitesi Saglik Bilimleri Dergisi","volume":"1 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-08-31","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"70165281","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-08-31DOI: 10.38079/igusabder.1268039
Meltem Kaya, Esra Nur Arslan
Amaç: COVID-19 enfeksiyonu ağırlıklı olarak solunum sistemini etkilemesine rağmen uzun vadede multisistemik sekellere neden olan mortalite oranı yüksek bir hastalıktır. Bu çalışmanın amacı; Uzamış COVID-19 Sendromu olan bireylerde uzun dönemde fonksiyonel kapasite, yorgunluk şiddeti, denge ve kognitif fonksiyonları sağlıklı bireyler ile karşılaştırmaktır. Yöntem: COVID-19 tanısı almış ve negatif test sonucu üzerinden en az 6 ay geçmiş, kalıcı veya ilerleyici yaygın görülen uzamış COVID-19 semptomlarından bir veya birkaçına sahip 50 yaş ve üzerindeki 30 hasta ile, benzer yaş ortalaması olan 30 sağlıklı birey çalışmaya dahil edildi. Katılımcıların fonksiyonel kapasiteleri 30-saniye Otur-Kalk Testi (30-sn OKT), yorgunluk algıları Yorgunluk Şiddet Ölçeği, dengeleri Tek Ayak Üzerinde Durma Testi (TAÜDT), kognitif fonksiyonları Montreal Bilişsel Değerlendirme Ölçeği (MoCA) ile değerlendirildi. Normal dağılım göstermeyen gruplar arası veriler Mann Whitney U testi, normal dağılım gösteren veriler Independent Samples T-test ile karşılaştırıldı. Bulgular: İki grup arasında 30-sn OKT tekrar sayısı, Yorgunluk Şiddet Ölçeği skoru ve TAÜDT süreleri arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulundu. Gruplar arasında MoCA puan ortalamaları açısından istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmadı. Sonuç: Çalışmamızda Uzamış COVID-19 Sendromu olan bireylerin sağlıklı kontrollere kıyasla fonksiyonel kapasitelerinin ve denge parametrelerinin daha düşük, yorgunluk şiddetlerinin ise daha yüksek olduğu bulunmuştur. Sonuç olarak; Uzamış COVID-19 Sendromu’nda hastaların kapsamlı olarak değerlendirilmesi ve kişiye özel planlanacak rehabilitasyon programlarına yönlendirilmesi önerilmektedir.
目标:尽管新冠肺炎在很大程度上受到解决方案系统的影响,但从长远来看,导致多系统部门的死亡率很高。这项工作的目的是新冠肺炎发送:新冠肺炎检测结果呈阴性,30名平均年龄在50岁或30岁以上的健康患者中出现了一种或多种新冠肺炎的长期症状,这些症状是永久性的或晚期的。参与者的功能能力通过30秒仰卧起坐测试(30 sn OCT)、衰竭算法单足停留阻力测试(TAÜDT)和蒙特利尔科学评估量表(MoCA)的认知功能进行评估。将非分布组的平均数据与显示正态分布数据的独立样本T检验Mann-Whitney U检验进行比较。示例:两组之间的30 sn OCT重新计数,约克郡力量得分和TA DT周期之间的统计数据。MoCA调解点在各组之间没有统计学差异。因此,研究发现,健康对照组个体增加的新冠肺炎综合征低于功能能力和平衡参数,而紧张程度更高。因此在扩展的新冠肺炎Sendrome,建议对患者进行包容性评估,并指导其接受特殊的康复计划。
{"title":"Uzamış COVID-19 Sendromu: Fonksiyonel Kapasite, Denge ve Kognitif Fonksiyonlar Üzerine Etkisi","authors":"Meltem Kaya, Esra Nur Arslan","doi":"10.38079/igusabder.1268039","DOIUrl":"https://doi.org/10.38079/igusabder.1268039","url":null,"abstract":"Amaç: COVID-19 enfeksiyonu ağırlıklı olarak solunum sistemini etkilemesine rağmen uzun vadede multisistemik sekellere neden olan mortalite oranı yüksek bir hastalıktır. Bu çalışmanın amacı; Uzamış COVID-19 Sendromu olan bireylerde uzun dönemde fonksiyonel kapasite, yorgunluk şiddeti, denge ve kognitif fonksiyonları sağlıklı bireyler ile karşılaştırmaktır.\u0000Yöntem: COVID-19 tanısı almış ve negatif test sonucu üzerinden en az 6 ay geçmiş, kalıcı veya ilerleyici yaygın görülen uzamış COVID-19 semptomlarından bir veya birkaçına sahip 50 yaş ve üzerindeki 30 hasta ile, benzer yaş ortalaması olan 30 sağlıklı birey çalışmaya dahil edildi. Katılımcıların fonksiyonel kapasiteleri 30-saniye Otur-Kalk Testi (30-sn OKT), yorgunluk algıları Yorgunluk Şiddet Ölçeği, dengeleri Tek Ayak Üzerinde Durma Testi (TAÜDT), kognitif fonksiyonları Montreal Bilişsel Değerlendirme Ölçeği (MoCA) ile değerlendirildi. Normal dağılım göstermeyen gruplar arası veriler Mann Whitney U testi, normal dağılım gösteren veriler Independent Samples T-test ile karşılaştırıldı.\u0000Bulgular: İki grup arasında 30-sn OKT tekrar sayısı, Yorgunluk Şiddet Ölçeği skoru ve TAÜDT süreleri arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulundu. Gruplar arasında MoCA puan ortalamaları açısından istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmadı.\u0000Sonuç: Çalışmamızda Uzamış COVID-19 Sendromu olan bireylerin sağlıklı kontrollere kıyasla fonksiyonel kapasitelerinin ve denge parametrelerinin daha düşük, yorgunluk şiddetlerinin ise daha yüksek olduğu bulunmuştur. Sonuç olarak; Uzamış COVID-19 Sendromu’nda hastaların kapsamlı olarak değerlendirilmesi ve kişiye özel planlanacak rehabilitasyon programlarına yönlendirilmesi önerilmektedir.","PeriodicalId":34582,"journal":{"name":"Istanbul Gelisim Universitesi Saglik Bilimleri Dergisi","volume":" ","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-08-31","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"47349473","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}