Pub Date : 2022-12-31DOI: 10.38079/igusabder.1096981
Uğur Günşen, Hüseyin Eseceli, Kevser TARI SELÇUK, Ramazan Mert Atan
Amaç: Bu çalışmada üniversite öğrencilerinde vücut kompozisyonu ve antropometrik ölçümlerin uyku süresi ve uyku kalitesiyle ilişkisinin incelenmesi amaçlanmıştır.Yöntem: Kesitsel tipteki çalışma bir fakültede öğrenim gören, araştırmaya katılmayı kabul eden ve dahil edilme kriterlerini karşılayan Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesinin 310 öğrencisiyle yürütülmüştür. Araştırmanın verileri Tanıtıcı Bilgi Formu ve Pittsburg Uyku Kalitesi İndeksi’ni içeren anket formu kullanılarak yüz yüze görüşme yöntemiyle toplanmıştır. Öğrencilerin vücut kompozisyonlarının belirlenmesinde Biyoelektrik İmpedans Analizi (BİA) ile yağsız vücut kütlesi, vücut yağ ve kas kütlesi incelenmiş, Beden Kütle İndeksi (BKİ), bel çevresi, Bel Kalça Oranı (BKO), Bel Boy Oranı (BBO) ve triseps, supskapular, biseps, suprailiak Deri Kıvrım Kalınlıkları (DKK) değerlendirilmiştir. Verilerin analizinde sayı, yüzde, ortalama, standart sapma, Student’s t testi ve Pearson korelasyon analizi kullanılmıştır.Bulgular: Öğrencilerin uyku süresi ortalama 7,10±1,66 saattir, %74,8’i kötü uyku kalitesine sahiptir. Her iki cinsiyette yağsız vücut kütlesi (kg) ve vücut kas kütlesi (kg) ile uyku kalitesi skoru arasında istatistiksel olarak anlamlı, negatif yönlü zayıf ilişki, erkek öğrencilerde ise suprailiak DKK ve biseps DKK ile uyku kalitesi arasında istatistiksel olarak anlamlı, pozitif yönlü zayıf ilişki saptanmıştır (p<0,05).Sonuç: Üniversite öğrencilerinin uyku süreleri önerilen düzeydedir, buna karşın öğrencilerin dörtte üçü kötü uyku kalitesine sahiptir. Kız ve erkek öğrencilerde yağsız vücut kütlesi (kg) ve vücut kas kütlesi (kg) azaldıkça uyku kalitesi kötüleşmekte, erkek öğrencilerde ise suprailiak DKK ve biseps DKK arttıkça uyku kalitesi kötüleşmektedir.
本研究的目的是研究大学生的身体成分与人体测量之间的关系,Banderma是由健康科学学院的310名学生于9月进行的,他们同意参与这项研究,并符合入选标准。研究数据是使用问卷表收集的,该问卷表包含面部识别信息表和匹兹堡睡眠质量指数。在生物电帝国分析(BIA)中研究了体重、体油和肌肉质量,研究了体重和体重,体足指数(BIA,body Foot Index)、脊椎、Bel Kalca Orange(BKO)、Bel Boy Orange(BBO)和Triseph、supskapular、biseph、Subrailian Dark Curvature(DKK)。在数据分析中,使用了数字、百分比、平均值、标准差、Student’s t检验和Pearson相关分析。结果表明:学生平均睡眠时间为7.10±1.66小时,74.8小时睡眠质量较差。在两性中,睡眠质量分数之间的体重(kg)和肌肉质量(kg)之间存在统计学意义上的负向无力,这对男学生在DKK和DKK之间的睡眠具有统计学意义,结果表明,该大学的学生获得了睡眠时间,而四名学生的睡眠质量较差。在女性和男性学生中,由于低体重(kg)和低肌肉质量(kg)会使睡眠质量恶化,男性学生比西西里岛上DKK和肱二头肌DKK更有可能使睡眠质量下降。
{"title":"Üniversite Öğrencilerinde Vücut Kompozisyonu ve Antropometrik Ölçümlerin Uyku Süresi ve Uyku Kalitesiyle İlişkisi","authors":"Uğur Günşen, Hüseyin Eseceli, Kevser TARI SELÇUK, Ramazan Mert Atan","doi":"10.38079/igusabder.1096981","DOIUrl":"https://doi.org/10.38079/igusabder.1096981","url":null,"abstract":"Amaç: Bu çalışmada üniversite öğrencilerinde vücut kompozisyonu ve antropometrik ölçümlerin uyku süresi ve uyku kalitesiyle ilişkisinin incelenmesi amaçlanmıştır.Yöntem: Kesitsel tipteki çalışma bir fakültede öğrenim gören, araştırmaya katılmayı kabul eden ve dahil edilme kriterlerini karşılayan Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesinin 310 öğrencisiyle yürütülmüştür. Araştırmanın verileri Tanıtıcı Bilgi Formu ve Pittsburg Uyku Kalitesi İndeksi’ni içeren anket formu kullanılarak yüz yüze görüşme yöntemiyle toplanmıştır. Öğrencilerin vücut kompozisyonlarının belirlenmesinde Biyoelektrik İmpedans Analizi (BİA) ile yağsız vücut kütlesi, vücut yağ ve kas kütlesi incelenmiş, Beden Kütle İndeksi (BKİ), bel çevresi, Bel Kalça Oranı (BKO), Bel Boy Oranı (BBO) ve triseps, supskapular, biseps, suprailiak Deri Kıvrım Kalınlıkları (DKK) değerlendirilmiştir. Verilerin analizinde sayı, yüzde, ortalama, standart sapma, Student’s t testi ve Pearson korelasyon analizi kullanılmıştır.Bulgular: Öğrencilerin uyku süresi ortalama 7,10±1,66 saattir, %74,8’i kötü uyku kalitesine sahiptir. Her iki cinsiyette yağsız vücut kütlesi (kg) ve vücut kas kütlesi (kg) ile uyku kalitesi skoru arasında istatistiksel olarak anlamlı, negatif yönlü zayıf ilişki, erkek öğrencilerde ise suprailiak DKK ve biseps DKK ile uyku kalitesi arasında istatistiksel olarak anlamlı, pozitif yönlü zayıf ilişki saptanmıştır (p<0,05).Sonuç: Üniversite öğrencilerinin uyku süreleri önerilen düzeydedir, buna karşın öğrencilerin dörtte üçü kötü uyku kalitesine sahiptir. Kız ve erkek öğrencilerde yağsız vücut kütlesi (kg) ve vücut kas kütlesi (kg) azaldıkça uyku kalitesi kötüleşmekte, erkek öğrencilerde ise suprailiak DKK ve biseps DKK arttıkça uyku kalitesi kötüleşmektedir. ","PeriodicalId":34582,"journal":{"name":"Istanbul Gelisim Universitesi Saglik Bilimleri Dergisi","volume":"1 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-12-31","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"70163453","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2022-12-31DOI: 10.38079/igusabder.1125164
Ayşegül URAL ÖZAY, Gülnaz Marşan, Bülent Aydemi̇r
Amaç: Şeffaf plak tedavisinin başarılı olabilmesi için, plak materyalinin çevre periodontal dokulara zarar vermeden istenilen diş hareketlerini yaptırabilecek yeterli ortodontik kuvveti sağlaması gerekmektedir. Şeffaf plakların malzemesinin mekanik özellikleri üretilen ortodontik kuvvet için kritik bir role sahip olduğu bilinmektedir. Bu çalışmada, farklı şeffaf plak materyallerinin ortodontik kuvveti etkileyebilecek mekanik özelliklerinin değişimlerinin tespiti ve etkilerinin incelenmesi amaçlanmıştır. Bu çalışmanın sıfır hipotezi, termoplastik malzemelerden elde edilmiş farklı şeffaf plak materyallerinin farklı mekanik özellikler göstermesi sebebiyle CA Pro, GT Flex, Zendura Flex, Zendura, Taglus ve GT Pro plak materyallerinin mekanik özelliklerinin incelenmesidir.Yöntem: Çalışmada 6 farklı şeffaf plak materyalinin (CA Pro, GT Flex, Zendura Flex, Zendura, Taglus, GT Pro) mekanik özelliklerini belirlemek amacıyla ilgili standartlara uygun olarak çekme deneyleri yapılmıştır. Çekme deneyi sonuçlarından materyellerin gerilme uzama eğrilerinin yanında elastisite modülü, çekme dayanımı ve kopma uzaması parametreleri elde edilmiştir. Sonuçlar istastiksel olarak değerlendirilmiş ve materyallerin mekanik özellikleri yorumlanmıştır.Bulgular: Materyal türlerine göre elastisite modülü, çekme dayanımı ve kopma uzaması ölçümleri istatistiksel olarak anlamlı farklılık göstermiştir (p=0,001; p<0,01). Yapılan ikili karşılaştırmalar değerlendirildiğinde en düşük elastisite modülü ve çekme dayanımı değerine Zendura Flex materyalinin sahip olmasının istatistiksel olarak anlamlı olduğu tespit edilmiştir.Sonuç: Çalışmanın sonuçlarına göre çok katmanlı yapıda olan Zendura Flex ve CA Pro materyalleri, en düşük elastisite modülü ve bu sonucu destekleyecek şekilde en düşük çekme dayanımı değerleri göstermiştir. Çalışmanın sonuçları farklı şeffaf plak materyallerinin farklı mekanik özellikler gösterdiğini desteklemiştir. Şeffaf plak tedavisinin başarısını arttırmak amacıyla plak materyalleri mekanik özelliklerinin iyi bilinmesi ile uygun plak materyallerinin belirlenebileceği öngörülmüştür.
目的是提供足够的矫形强度,以确保安全钢板治疗可以在不损伤钢板周围周期性组织的情况下进行。清洁板在产生正射力的机械性能中起着关键作用。在这项研究中,分析了各种厨师板材料的机械特性和效果的变化,这些变化会影响矫形能力。本研究显示了CA Pro、GT Flex、Zendura Flex、Zen杜拉、Taglus和GT Pro塑料材料的力学特性,因为零假设、热塑性材料的力学特征不同。方法:为了确定6种不同厨师餐盘(CA Pro、GT Flex、Zendura Flex、Zen杜拉、Taglus、GT Pro)在工作中的机械特性,根据绘图标准进行了实验。Çekme deneyi sonuçlarından materylerin gerilme uzama eğrilerin yanında elasticite modülü,çekme dayanımıve kopma uzamasıparametereleri elde edilmiştir。Sonuçlar istastiksel olarak değerlendirilmişve materyalerin mekaniközellikleri yorumlanmıştır.Bulgular:Matryal türlerine göre elasticite modülü,çekme dayanımıve kopma uzamasıölçümleri istastikssel olarak anlamlıfarklılık göstermiştir(p=0001;p<0,01)。当对第二次比较进行评估时,从统计上可以看出,Zendura Flex的弹性模量和绘图基准值最低。因此,Zendua Flex和CA Pro材料在结构上非常灵活,最低的弹性模块和支撑它的最低绘图基础已经显示了它的价值。工作支持的结果显示了各种厨师餐盘的不同机械特征。为了提高洗涤板处理的成功率,预测斑块材料能够识别出适合机械性能的斑块材料。
{"title":"Farklı Şeffaf Plak Materyallerinin Mekanik Özelliklerinin Araştırılması","authors":"Ayşegül URAL ÖZAY, Gülnaz Marşan, Bülent Aydemi̇r","doi":"10.38079/igusabder.1125164","DOIUrl":"https://doi.org/10.38079/igusabder.1125164","url":null,"abstract":"Amaç: Şeffaf plak tedavisinin başarılı olabilmesi için, plak materyalinin çevre periodontal dokulara zarar vermeden istenilen diş hareketlerini yaptırabilecek yeterli ortodontik kuvveti sağlaması gerekmektedir. Şeffaf plakların malzemesinin mekanik özellikleri üretilen ortodontik kuvvet için kritik bir role sahip olduğu bilinmektedir. Bu çalışmada, farklı şeffaf plak materyallerinin ortodontik kuvveti etkileyebilecek mekanik özelliklerinin değişimlerinin tespiti ve etkilerinin incelenmesi amaçlanmıştır. Bu çalışmanın sıfır hipotezi, termoplastik malzemelerden elde edilmiş farklı şeffaf plak materyallerinin farklı mekanik özellikler göstermesi sebebiyle CA Pro, GT Flex, Zendura Flex, Zendura, Taglus ve GT Pro plak materyallerinin mekanik özelliklerinin incelenmesidir.Yöntem: Çalışmada 6 farklı şeffaf plak materyalinin (CA Pro, GT Flex, Zendura Flex, Zendura, Taglus, GT Pro) mekanik özelliklerini belirlemek amacıyla ilgili standartlara uygun olarak çekme deneyleri yapılmıştır. Çekme deneyi sonuçlarından materyellerin gerilme uzama eğrilerinin yanında elastisite modülü, çekme dayanımı ve kopma uzaması parametreleri elde edilmiştir. Sonuçlar istastiksel olarak değerlendirilmiş ve materyallerin mekanik özellikleri yorumlanmıştır.Bulgular: Materyal türlerine göre elastisite modülü, çekme dayanımı ve kopma uzaması ölçümleri istatistiksel olarak anlamlı farklılık göstermiştir (p=0,001; p<0,01). Yapılan ikili karşılaştırmalar değerlendirildiğinde en düşük elastisite modülü ve çekme dayanımı değerine Zendura Flex materyalinin sahip olmasının istatistiksel olarak anlamlı olduğu tespit edilmiştir.Sonuç: Çalışmanın sonuçlarına göre çok katmanlı yapıda olan Zendura Flex ve CA Pro materyalleri, en düşük elastisite modülü ve bu sonucu destekleyecek şekilde en düşük çekme dayanımı değerleri göstermiştir. Çalışmanın sonuçları farklı şeffaf plak materyallerinin farklı mekanik özellikler gösterdiğini desteklemiştir. Şeffaf plak tedavisinin başarısını arttırmak amacıyla plak materyalleri mekanik özelliklerinin iyi bilinmesi ile uygun plak materyallerinin belirlenebileceği öngörülmüştür.","PeriodicalId":34582,"journal":{"name":"Istanbul Gelisim Universitesi Saglik Bilimleri Dergisi","volume":"1 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-12-31","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"70164241","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2022-12-31DOI: 10.38079/igusabder.1140592
Ezgi Ertal, Volkan Özkaya
İntestinal mikrobiyota sağlığın korunmasında anahtar bir rol oynamaktadır. Mikrobiyota üzerine önemli etkileri olan beslenme, beyin-bağırsak aksındaki bozuklukları hafifletmek, nöroinflamasyonu ve bilişsel bozulmayı iyileştirmek için büyük önem taşımaktadır. Bağırsak bakterileri, diyetle alınan besin ögelerini kullanarak çeşitli metabolitleri (örn., kısa zincirli yağ asitleri, amino asitler, vitaminler) üretebilme yeteneğine sahiptir. Üretilen bu metabolitler, periferik sinir sistemi, enteroendokrin hücreler ve merkezi sinir sistemine sinyal gönderen immün hücreler aracılığıyla beyin fonksiyonlarını ve bilişsel davranış değişikliğini etkilemektedir. Karbonhidratlar, çoğu durumda intestinal mikrobiyota tarafından substrat olarak kullanılmakta ve fermente edilmektedir. Karbonhidratların bu etkileri kimyasal yapılarına, sindirilmeden kolona ulaşıp ulaşamamalarına ve konağın karbonhidratı enerji kaynağı olarak kullanabilme yeteneğine bağlıdır. Karbonhidratın türü ve miktarı mikrobiyota, beyin bağırsak aksı ve bilişsel işlevlerdeki etkiyi belirleyen ana faktörlerden biridir. Bu derlemede, düşük veya yüksek karbonhidrat içeren diyetlerin beyin-bağırsak aksı ve bilişsel fonksiyonlara olan etkilerinin güncel literatür verileri ışığında değerlendirilmesi amaçlanmıştır.
{"title":"Düşük veya Yüksek Karbonhidratlı Diyetlerin Beyin, Beyin-Bağırsak Aksı ve Bilişsel İşlevler Üzerine Etkisi","authors":"Ezgi Ertal, Volkan Özkaya","doi":"10.38079/igusabder.1140592","DOIUrl":"https://doi.org/10.38079/igusabder.1140592","url":null,"abstract":"İntestinal mikrobiyota sağlığın korunmasında anahtar bir rol oynamaktadır. Mikrobiyota üzerine önemli etkileri olan beslenme, beyin-bağırsak aksındaki bozuklukları hafifletmek, nöroinflamasyonu ve bilişsel bozulmayı iyileştirmek için büyük önem taşımaktadır. Bağırsak bakterileri, diyetle alınan besin ögelerini kullanarak çeşitli metabolitleri (örn., kısa zincirli yağ asitleri, amino asitler, vitaminler) üretebilme yeteneğine sahiptir. Üretilen bu metabolitler, periferik sinir sistemi, enteroendokrin hücreler ve merkezi sinir sistemine sinyal gönderen immün hücreler aracılığıyla beyin fonksiyonlarını ve bilişsel davranış değişikliğini etkilemektedir. Karbonhidratlar, çoğu durumda intestinal mikrobiyota tarafından substrat olarak kullanılmakta ve fermente edilmektedir. Karbonhidratların bu etkileri kimyasal yapılarına, sindirilmeden kolona ulaşıp ulaşamamalarına ve konağın karbonhidratı enerji kaynağı olarak kullanabilme yeteneğine bağlıdır. Karbonhidratın türü ve miktarı mikrobiyota, beyin bağırsak aksı ve bilişsel işlevlerdeki etkiyi belirleyen ana faktörlerden biridir. Bu derlemede, düşük veya yüksek karbonhidrat içeren diyetlerin beyin-bağırsak aksı ve bilişsel fonksiyonlara olan etkilerinin güncel literatür verileri ışığında değerlendirilmesi amaçlanmıştır.","PeriodicalId":34582,"journal":{"name":"Istanbul Gelisim Universitesi Saglik Bilimleri Dergisi","volume":"1 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-12-31","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"70164855","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2022-12-31DOI: 10.38079/igusabder.1097532
Ayşe Seray Çetin, M. Doğan
Amaç: Çalışma, gastronomi kültürünün vazgeçilmez bir unsuru olan esnaf lokantalarında gerçekleşmesi olası kritik halk sağlığı ve gıda güvenliği risklerinin başında gelen kesme/doğrama tahtalarından kaynaklı mikrobiyal risklerin belirlenmesi amaçlanmıştır.Yöntem: Çalışma kapsamında İstanbul’un ilçeleri Büyükçekmece, Çatalca ve Silivri’de faaliyet gösteren esnaf lokantalarının mutfaklarında kullanılan kesme/doğrama tahtaların yüzeylerinden steril swap ile mikrobiyolojik numuneler alınmıştır. Numuneler uygun sıcaklık ve sürede inkübasyona bırakılarak, toplam mezofilik aerobik bakteri, Staphylococcus aureus, Escherichia coli ve küf-maya sayımı yapılmıştır.Bulgular: Kesme/doğrama tahtalarının yüzeylerinden alınan mikrobiyolojik numunelerde Staphylococcus aureus, Escherichia coli, toplam mezofil aerob bakteri sayısı ve küf - maya sayısının ortalamaları sırasıyla 0,74; 0,61; 1,53 ve 1,21 logkob/10 cm2 tespit edilmiştir. Numunelerde değişik sayılarda Staphylococcus aureus tespit edilmesi personel kaynaklı bir kontaminasyona ve yine değişik sayılarda Escherichia coli tespit edilmesi ise fekal kaynaklı bir kontaminasyona işaret etmektedir.Sonuç: Esnaf lokantalarının gıda güvenliği uygulamalarından biri olan iyi üretim uygulamalarına yeterince uyulmadığı tespit edilmiştir. Esnaf lokantalarında gıda güvenliğinin tamamen sağlanabilmesi için Hazard Analysis and Critical Control Point - Tehlike Analizleri ve Kritik Kontrol Noktaları (HACCP) gibi gıda güvenliği kontrol sistemlerinin de etkin şekilde uygulanması gerektiğini ifade etmek mümkündür.
目的是确定切割/折叠美食文化餐桌所产生的关键公共卫生和食品安全风险。方法:在工作场所,伊斯坦布尔国家大型,在便携式和Silivri操作背包厨房中使用的切割/攀爬桌表面,从无菌交换和无菌攀爬桌上采集了微生物样本。样品由总的中温需氧菌、金黄色葡萄球菌、大肠杆菌和灰烬组成,嗜温需氧菌和立方体的总数以单位质量的平均值计为0.74;0.61;已检测到1,53和1,21logcob/10cm2。在样品中,金黄色葡萄球菌的鉴定是个人污染,大肠杆菌的鉴定是语音污染。Sonuç:Esnaf lokantalarının gıda güvenliği维吾尔语malarından biri olan iyiüretim维吾尔语malalına yeterince uyulmadığıtespit edilmiştir。为了确保Esnaf地区的全面食品安全,危险分析和关键控制点——食品安全控制系统(HACCP),如危险分析和临界控制点,也应该是有效的。
{"title":"Esnaf Lokantalarında Kullanılan Kesme/Doğrama Tahtalarının Gıda Güvenliği Açısından Değerlendirilmesi: İstanbul Örneği","authors":"Ayşe Seray Çetin, M. Doğan","doi":"10.38079/igusabder.1097532","DOIUrl":"https://doi.org/10.38079/igusabder.1097532","url":null,"abstract":"Amaç: Çalışma, gastronomi kültürünün vazgeçilmez bir unsuru olan esnaf lokantalarında gerçekleşmesi olası kritik halk sağlığı ve gıda güvenliği risklerinin başında gelen kesme/doğrama tahtalarından kaynaklı mikrobiyal risklerin belirlenmesi amaçlanmıştır.Yöntem: Çalışma kapsamında İstanbul’un ilçeleri Büyükçekmece, Çatalca ve Silivri’de faaliyet gösteren esnaf lokantalarının mutfaklarında kullanılan kesme/doğrama tahtaların yüzeylerinden steril swap ile mikrobiyolojik numuneler alınmıştır. Numuneler uygun sıcaklık ve sürede inkübasyona bırakılarak, toplam mezofilik aerobik bakteri, Staphylococcus aureus, Escherichia coli ve küf-maya sayımı yapılmıştır.Bulgular: Kesme/doğrama tahtalarının yüzeylerinden alınan mikrobiyolojik numunelerde Staphylococcus aureus, Escherichia coli, toplam mezofil aerob bakteri sayısı ve küf - maya sayısının ortalamaları sırasıyla 0,74; 0,61; 1,53 ve 1,21 logkob/10 cm2 tespit edilmiştir. Numunelerde değişik sayılarda Staphylococcus aureus tespit edilmesi personel kaynaklı bir kontaminasyona ve yine değişik sayılarda Escherichia coli tespit edilmesi ise fekal kaynaklı bir kontaminasyona işaret etmektedir.Sonuç: Esnaf lokantalarının gıda güvenliği uygulamalarından biri olan iyi üretim uygulamalarına yeterince uyulmadığı tespit edilmiştir. Esnaf lokantalarında gıda güvenliğinin tamamen sağlanabilmesi için Hazard Analysis and Critical Control Point - Tehlike Analizleri ve Kritik Kontrol Noktaları (HACCP) gibi gıda güvenliği kontrol sistemlerinin de etkin şekilde uygulanması gerektiğini ifade etmek mümkündür.","PeriodicalId":34582,"journal":{"name":"Istanbul Gelisim Universitesi Saglik Bilimleri Dergisi","volume":"1 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-12-31","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"70163561","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Aim: This study was conducted as a descriptive study with the aim of determining the views and attitudes of university students about domestic violence against women.Method: The research was carried out between May and June 2018. The population of the research consisted of students studying at faculties and colleges within a university, and the sample consisted of 2453 students who agreed to participate in the study. The first part of the questionnaire, which was prepared by the researchers as a result of the literature review, consists of questions containing information about the introductory characteristics of the students; The second part consists of 34 questions about attitudes towards violence against women. Chi-square test was applied to examine the relationship between the variables.Results: Considering the results obtained from the findings, it was determined that there was a significant difference between the attitudes of female and male students towards economic, sexual, verbal, and physical violence against women (p<0,05). While women exhibited a more egalitarian attitude towards gender equality, male students displayed a traditional attitude. It was stated by 77,9% of the students that they did not experience violence from their families and 79,5% of them stated that they did not witness violence between their families.Conclusion: Knowing the attitudes of university students towards violence against women can contribute to the development of violence against women policies.
{"title":"Gender Differences in Students' Attitudes Towards Violence Against Women","authors":"Gulsen Ulas Karaahmetoglu, Şahika ŞİMŞEK ÇETİNKAYA","doi":"10.38079/igusabder.1005187","DOIUrl":"https://doi.org/10.38079/igusabder.1005187","url":null,"abstract":"Aim: This study was conducted as a descriptive study with the aim of determining the views and attitudes of university students about domestic violence against women.Method: The research was carried out between May and June 2018. The population of the research consisted of students studying at faculties and colleges within a university, and the sample consisted of 2453 students who agreed to participate in the study. The first part of the questionnaire, which was prepared by the researchers as a result of the literature review, consists of questions containing information about the introductory characteristics of the students; The second part consists of 34 questions about attitudes towards violence against women. Chi-square test was applied to examine the relationship between the variables.Results: Considering the results obtained from the findings, it was determined that there was a significant difference between the attitudes of female and male students towards economic, sexual, verbal, and physical violence against women (p<0,05). While women exhibited a more egalitarian attitude towards gender equality, male students displayed a traditional attitude. It was stated by 77,9% of the students that they did not experience violence from their families and 79,5% of them stated that they did not witness violence between their families.Conclusion: Knowing the attitudes of university students towards violence against women can contribute to the development of violence against women policies.","PeriodicalId":34582,"journal":{"name":"Istanbul Gelisim Universitesi Saglik Bilimleri Dergisi","volume":" ","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-12-31","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"47968333","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Amaç: COVID-19 döneminde toplumu bilgilendirmek için sosyal medya platformlarında paylaşılan egzersiz içerikli videoları incelemek amaçlanmıştır.Yöntem: COVID-19 pandemisinin gündeme geldiği Ocak 2020 – Aralık 2020 tarihleri arasında, sosyal medya platformlarında yayınlanan videolara ulaşmak için gelişmiş arama motorunda Türkçe dilinde ulaşılabilen egzersiz içerikli videolar analiz edilmiştir. Toplam 110 adet videoya ulaşılmış, yapılan değerlendirmeler sonucunda videolara ulaşmak için kullanılan anahtar kelimelere uygun içerikte, belirtilen tarihler arasında ve egzersize yönelik bilgi içermesine uygunluk gösteren 33 video çalışmaya dâhil edilmiştir.Bulgular: Videoların ortalama süresi 6,29±3,91 dakikadır. Videolar egzersiz (n=33, %100) ve fiziksel aktivite (n=4; %12,12) konularını içermektedir. Videoların %78,79’u bir kurum ve %21,21’i bir kişi tarafından paylaşılmıştır. İncelenen videoların %45,45’i fizyoterapist; %27,27’si beden eğitimi uzmanı; %21,21’i hekim; %3,03’ü hemşire meslek mensupları tarafından yayınlanmış ve %3,03’i mesleğini belirtmemiştir. Videonun hedef kitlesi %60,60’ında toplum; %24,24’ünde 65 yaş üstü bireyler; %12,12’sinde özel bir tanıya sahip bireyler ve %6,06’sında çocuklardır. Videolarda egzersizlerin %45,45’inde sıklık, %33,33’ünde süre; %12,12’sinde durasyon gibi parametrelerden bahsedilmiş, videoların hiçbirinde egzersiz şiddetine yönelik bilgi verilmemiştir. Videoların %48,48’inde egzersizin parametrelerinin hiçbirinden bahsedilmemiştir. Dahil edilen videoların sadece %75,76’inde egzersizler uygulamalı olarak gösterilmiş; %21,21’inde dikkat edilmesi gereken koşullar açıklanmış; %6,06’sında güvenlik tedbirlerine uyulmuştur. Video çekimlerinde %75,76’sında ortam koşullarına; %72,73’ünde forma/önlük giyimine; %66,67’sinde profesyonel çekim yapılmasına; %48,48’inde ses kalitesine ve %45,45’inde aydınlatma koşulların özen gösterildiği belirlenmiştir.Sonuç: Sosyal medya platformları kullanılarak yapılan toplum sağlığına yönelik programlar geniş kitlelere ulaşması nedeni ile büyük sorumluluk gerektiren uygulamalardır. Bu yönüyle egzersizin parametreleri, uygulama prensipleri ve hedef kitlenin özelliklerine yönelik eğitime sahip olan meslek grupları tarafından yapılması halkın doğru bir şekilde bilinçlendirilmesini sağlayacaktır.
目的是调查在新冠肺炎时代社交媒体平台上分享的锻炼视频,以向公众提供信息。方法:在2020年1月至2020年12月期间,新冠肺炎大流行将如期举行,在土耳其语可执行视频中分析了一个高级搜索引擎,以访问社交媒体平台上播放的视频。总共录制了110个视频,评估结果包括33个适合在指定日期内、指定日期之间访问视频和锻炼信息的视频。示例:视频的平均持续时间为6.29±3.91分钟。视频包括锻炼(n=33,%100)和体育活动(n=4,%12.12)。该视频被一家公司分享了78.79%,被分享的比例为21.21%。监控录像显示45.45%的理疗师27,27‘s i beden eğitimi uzmanı;%21.21公顷;%3.03已由护士职位公布,3.03%未被确定为员工。视频总分60.60%年龄为24.24岁的人年龄较大。在12点12分,他们是特殊的名人和儿童,占6.06%。在视频中,锻炼的比例通常为45.45%,33.33%。12月12日,参数被提到是固定的,在任何视频中都没有提供任何关于使用暴力的信息。48.48%的视频中没有提到运动参数。只有75.76%的视频是可执行的。21,21'ide dikkat edilmesi gereken koşullar açıklarnmış;%6时06分采用安全治疗。在视频中,75.76%的人在环境中。72.73中,形态/前额叶服装;%66.67年,绘制了专业图纸;在48.48中,45.45%的音频和光照条件的质量被确定为自我验证。因此,社交媒体平台的节目需要承担很大的责任来访问广泛的数据包。通过这种方式,锻炼参数、应用原则和目标群体的特性将确保人们正确地了解他们的活动。
{"title":"COVID-19 Pandemi Sürecinde Toplum Sağlığına Yönelik Sosyal Medya Platformlarında Paylaşılan Egzersiz İçerikli Videoların İncelenmesi","authors":"Aslıhan Çelik, Havva Sümeyye Eroğlu, Levent Çetinkaya, İlke Keser","doi":"10.38079/igusabder.1054273","DOIUrl":"https://doi.org/10.38079/igusabder.1054273","url":null,"abstract":"Amaç: COVID-19 döneminde toplumu bilgilendirmek için sosyal medya platformlarında paylaşılan egzersiz içerikli videoları incelemek amaçlanmıştır.Yöntem: COVID-19 pandemisinin gündeme geldiği Ocak 2020 – Aralık 2020 tarihleri arasında, sosyal medya platformlarında yayınlanan videolara ulaşmak için gelişmiş arama motorunda Türkçe dilinde ulaşılabilen egzersiz içerikli videolar analiz edilmiştir. Toplam 110 adet videoya ulaşılmış, yapılan değerlendirmeler sonucunda videolara ulaşmak için kullanılan anahtar kelimelere uygun içerikte, belirtilen tarihler arasında ve egzersize yönelik bilgi içermesine uygunluk gösteren 33 video çalışmaya dâhil edilmiştir.Bulgular: Videoların ortalama süresi 6,29±3,91 dakikadır. Videolar egzersiz (n=33, %100) ve fiziksel aktivite (n=4; %12,12) konularını içermektedir. Videoların %78,79’u bir kurum ve %21,21’i bir kişi tarafından paylaşılmıştır. İncelenen videoların %45,45’i fizyoterapist; %27,27’si beden eğitimi uzmanı; %21,21’i hekim; %3,03’ü hemşire meslek mensupları tarafından yayınlanmış ve %3,03’i mesleğini belirtmemiştir. Videonun hedef kitlesi %60,60’ında toplum; %24,24’ünde 65 yaş üstü bireyler; %12,12’sinde özel bir tanıya sahip bireyler ve %6,06’sında çocuklardır. Videolarda egzersizlerin %45,45’inde sıklık, %33,33’ünde süre; %12,12’sinde durasyon gibi parametrelerden bahsedilmiş, videoların hiçbirinde egzersiz şiddetine yönelik bilgi verilmemiştir. Videoların %48,48’inde egzersizin parametrelerinin hiçbirinden bahsedilmemiştir. Dahil edilen videoların sadece %75,76’inde egzersizler uygulamalı olarak gösterilmiş; %21,21’inde dikkat edilmesi gereken koşullar açıklanmış; %6,06’sında güvenlik tedbirlerine uyulmuştur. Video çekimlerinde %75,76’sında ortam koşullarına; %72,73’ünde forma/önlük giyimine; %66,67’sinde profesyonel çekim yapılmasına; %48,48’inde ses kalitesine ve %45,45’inde aydınlatma koşulların özen gösterildiği belirlenmiştir.Sonuç: Sosyal medya platformları kullanılarak yapılan toplum sağlığına yönelik programlar geniş kitlelere ulaşması nedeni ile büyük sorumluluk gerektiren uygulamalardır. Bu yönüyle egzersizin parametreleri, uygulama prensipleri ve hedef kitlenin özelliklerine yönelik eğitime sahip olan meslek grupları tarafından yapılması halkın doğru bir şekilde bilinçlendirilmesini sağlayacaktır. ","PeriodicalId":34582,"journal":{"name":"Istanbul Gelisim Universitesi Saglik Bilimleri Dergisi","volume":"39 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-12-31","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"70163364","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2022-12-31DOI: 10.38079/igusabder.979670
M. Karademi̇r, Nihal Acar
Amaç: Bu araştırma, çeşitli nedenlerden dolayı bel ağrısı yaşayan kişilerin yaşam doyumu ve yüz yüze iletişim düzeyleri arasındaki ilişkiyi açıklamayı hedeflemiştir.Yöntem: Bu araştırmada herhangi bir nedenden dolayı bel ağrısına sahip olan 458 katılımcı örnekleme dahil edilmiştir. Araştırma, değişkenler arasındaki ilişkiyi açıklayan ve literatürde çok az çalışılan konuların incelenmesini ifade eden keşifsel araştırma yöntemi ile gerçekleştirilmiştir. Araştırmada 2 farklı ölçek ve 4 farklı soru formu kullanılmıştır. Elde edilen veriler SPSS 17.0 paket programı ile betimsel ve parametrik analizler ile test edilmiştir.Bulgular: Araştırmada, katılımcıların bel ağrısına bağlı günlük fonksiyonel durum düzeyleri düşük seviyede bulunmuştur. Örneklemin %65,2’sinin kronik bel ağrısına sahip olduğu anlaşılmıştır. Katılımcıların, bel ağrısına bağlı günlük fonksiyonel durumlarının yaş, medeni durum ve eğitim gibi sosyo-demografik değişkenlere bağlı olarak farklılaştığı tespit edilmiştir.Sonuç: Araştırmada, katılımcıların bel ağrısına bağlı günlük fonksiyonel durumları ile yaşam doyumları ve yüz yüze iletişim motivasyonları arasında negatif anlamlı bir ilişki saptanmıştır.
{"title":"Bel Ağrısının Bireylerde Yaşam Doyumu ve Yüz Yüze İletişim Düzeylerine Etkisinin Değerlendirilmesi","authors":"M. Karademi̇r, Nihal Acar","doi":"10.38079/igusabder.979670","DOIUrl":"https://doi.org/10.38079/igusabder.979670","url":null,"abstract":"Amaç: Bu araştırma, çeşitli nedenlerden dolayı bel ağrısı yaşayan kişilerin yaşam doyumu ve yüz yüze iletişim düzeyleri arasındaki ilişkiyi açıklamayı hedeflemiştir.Yöntem: Bu araştırmada herhangi bir nedenden dolayı bel ağrısına sahip olan 458 katılımcı örnekleme dahil edilmiştir. Araştırma, değişkenler arasındaki ilişkiyi açıklayan ve literatürde çok az çalışılan konuların incelenmesini ifade eden keşifsel araştırma yöntemi ile gerçekleştirilmiştir. Araştırmada 2 farklı ölçek ve 4 farklı soru formu kullanılmıştır. Elde edilen veriler SPSS 17.0 paket programı ile betimsel ve parametrik analizler ile test edilmiştir.Bulgular: Araştırmada, katılımcıların bel ağrısına bağlı günlük fonksiyonel durum düzeyleri düşük seviyede bulunmuştur. Örneklemin %65,2’sinin kronik bel ağrısına sahip olduğu anlaşılmıştır. Katılımcıların, bel ağrısına bağlı günlük fonksiyonel durumlarının yaş, medeni durum ve eğitim gibi sosyo-demografik değişkenlere bağlı olarak farklılaştığı tespit edilmiştir.Sonuç: Araştırmada, katılımcıların bel ağrısına bağlı günlük fonksiyonel durumları ile yaşam doyumları ve yüz yüze iletişim motivasyonları arasında negatif anlamlı bir ilişki saptanmıştır. ","PeriodicalId":34582,"journal":{"name":"Istanbul Gelisim Universitesi Saglik Bilimleri Dergisi","volume":"1 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-12-31","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"70168181","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2022-12-31DOI: 10.38079/igusabder.1094792
Sinem Erturan, Mustafa Burak, Bülent Elbasan
Eylem Gözlem Terapisi (EGT) hareketlerin izlenmesi sonrası aynı hareketlerin taklit edilmesi ile merkezi sinir sistemi restorasyonunu destekleyen nörorehabilitasyon temelli bir tedavi yaklaşımıdır. Serebral palsi, parkinson, inme, ortopedik yaralanmalar, alzheimer ve konuşma bozuklukları gibi pek çok hastalıkta, fonksiyonu gerçekleştiren nöral yapıları aktive etmek için nörofizyolojik mekanizmadan yararlanan yeni bir rehabilitasyon yaklaşımı olarak bilinir. Sağlıklı bireylerde ve nörolojik veya ortopedik etkilenimi olan bireylerde yapılan araştırmalar; EGT uygulamasının gözlemcinin motor sisteminde kolaylaştırmayı indüklediği ve eylem-algı eşleştirme mekanizmasını desteklediği bilinir. Bu derleme, Serebral Palsi (SP) tanılı çocuklarda üst ekstremiteye yönelik uygulanan EGT programlarının kullanımı ve etkinliği ile ilgili mevcut bilgileri gözden geçirmek amacıyla planlanmıştır. EGT kullanımının farklı koşullara kolayca adapte edilebilmesi, nöral plasitisiteyi destekleyerek motor öğrenmeyi fasilite etmesi ve ekonomik olması nedeniyle, SP’li çocukların üst ekstremite rehabilitasyonunda kullanımının uygun olduğu; ancak protokol, süre ve uygulama şekli açısından optimal uygulama prensiplerinin belirlenebilmesi için daha detaylı çalışmalara ihtiyaç olduğu düşünülmektedir.
在监测治疗(EGT)随访之后,中枢神经系统支持恢复相同的动作。这是一种基于神经治疗的治疗。脑掌、帕金森、着地、骨科损伤、阿尔茨海默氏症和言语障碍被认为是一种新的康复方法,它受益于激活执行其功能的神经结构的神经生理学机制。Sağlıklıbireylerde ve nörolojik veya ortopedik etkilenimi olan bireylerder yapılan araştırmalar;众所周知,EGT应用程序支持监控器在发动机系统中引起简化的动作算法集成机制。此外,Serebral Palace(SP)旨在检查适用于已知儿童极端肢体的EGT方案的使用和疗效。它易于适应EGT使用的不同条件,有利于运动的学习,有利于使用超极端主义康复支持中性可塑性的SP儿童;然而,人们认为,最佳应用原则需要在协议、时间和应用方面进行更详细的定义。
{"title":"Eylem Gözlem Terapisi ile Unilateral Serebral Palsili Çocuklarda Üst Ekstremite Fonksiyonelliğinin Geliştirilmesi","authors":"Sinem Erturan, Mustafa Burak, Bülent Elbasan","doi":"10.38079/igusabder.1094792","DOIUrl":"https://doi.org/10.38079/igusabder.1094792","url":null,"abstract":"Eylem Gözlem Terapisi (EGT) hareketlerin izlenmesi sonrası aynı hareketlerin taklit edilmesi ile merkezi sinir sistemi restorasyonunu destekleyen nörorehabilitasyon temelli bir tedavi yaklaşımıdır. Serebral palsi, parkinson, inme, ortopedik yaralanmalar, alzheimer ve konuşma bozuklukları gibi pek çok hastalıkta, fonksiyonu gerçekleştiren nöral yapıları aktive etmek için nörofizyolojik mekanizmadan yararlanan yeni bir rehabilitasyon yaklaşımı olarak bilinir. Sağlıklı bireylerde ve nörolojik veya ortopedik etkilenimi olan bireylerde yapılan araştırmalar; EGT uygulamasının gözlemcinin motor sisteminde kolaylaştırmayı indüklediği ve eylem-algı eşleştirme mekanizmasını desteklediği bilinir. Bu derleme, Serebral Palsi (SP) tanılı çocuklarda üst ekstremiteye yönelik uygulanan EGT programlarının kullanımı ve etkinliği ile ilgili mevcut bilgileri gözden geçirmek amacıyla planlanmıştır. EGT kullanımının farklı koşullara kolayca adapte edilebilmesi, nöral plasitisiteyi destekleyerek motor öğrenmeyi fasilite etmesi ve ekonomik olması nedeniyle, SP’li çocukların üst ekstremite rehabilitasyonunda kullanımının uygun olduğu; ancak protokol, süre ve uygulama şekli açısından optimal uygulama prensiplerinin belirlenebilmesi için daha detaylı çalışmalara ihtiyaç olduğu düşünülmektedir.","PeriodicalId":34582,"journal":{"name":"Istanbul Gelisim Universitesi Saglik Bilimleri Dergisi","volume":"27 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-12-31","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"70163882","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2022-12-31DOI: 10.38079/igusabder.992223
Songül Çakici, Selva Zeren, N. Gümüş
Amaç: Bu çalışmada özel eğitim öncesinde ve sürecinde dil gelişimi, psikososyal, duygusal ve davranışsal problemlerin erken fark edilerek önlenmesi için yöntem geliştirmek amaçlanmıştır.Yöntem: Çalışmaya İstanbul metropolünde bulunan işitme cihazları satış merkezi ve özel rehabilitasyon merkezlerine kayıtlı, işitme engeli dışında ek engeli olmayan, işitme cihazı veya koklear implant kullanan, 18 yaş altında, 19 işitme cihazı, 25 koklear implant, 6 hem işitme cihazı hem koklear implant kullanan 50 işitme kayıplı çocuk (29 kadın, 21 erkek) katılmıştır. Çocukların özel eğitime başlamadan önce ve sonra dil gelişimi ve yaşadıkları ruhsal ve davranışsal sorunları belirlemek amacıyla 16 sorudan oluşan bir veri toplama aracı oluşturulmuş, hazırlanan ölçekte üçlü Likert Skala kullanılmıştır. Sonuçların değerlendirilmesinde Mcnemar Bowker testi kullanılmıştır. Sonuçlar p<0,05 olması durumunda anlamlı kabul edilmiştir.Bulgular: Çalışma sonucunda işitme engelli bireylerin aldıkları özel eğitimin; öfke nöbeti, takıntı eğilimi, saldırganlık, uyku bozukluğu, iştah sorunu, dikkat eksikliği, üzüntü ve sevinçlerini paylaşmaları, kalabalık ortama uyum sağlamaları üzerinde bir etkisi olmadığı görülmüştür. Çalışma grubunda 1-3 yıl eğitim aldıktan sonra gerginlik, hırçınlık, insanlarla konuşma, arkadaş edinme, sosyal faaliyetlere katılmada anlamlı fark ortaya çıkmaktadır. İşitme cihazı veya koklear implant uygulandıktan hemen sonra alınan özel eğitimin ilk yılında duygu ve düşüncelerini ifade etme, açık ve anlaşılır konuşmada anlamlı fark izlenmiştir.Sonuç: Araştırma sonucunda işitme kaybının dil gelişimi ve beraberinde getirdiği tüm olumsuz etkileri en az seviyeye indirmek için, erken müdahale ve erken tanılamanın sonrasında işitme kaybına uygun cihazlanma ile beraber çocuğun bireysel ihtiyaçlarına uygun bir eğitim programına hemen başlanması önem kazanmaktadır.
{"title":"Özel Eğitim Öncesinde ve Sürecinde İşitme Cihazı veya Koklear İmplant Uygulanan Çocukların Deneyimleri","authors":"Songül Çakici, Selva Zeren, N. Gümüş","doi":"10.38079/igusabder.992223","DOIUrl":"https://doi.org/10.38079/igusabder.992223","url":null,"abstract":"Amaç: Bu çalışmada özel eğitim öncesinde ve sürecinde dil gelişimi, psikososyal, duygusal ve davranışsal problemlerin erken fark edilerek önlenmesi için yöntem geliştirmek amaçlanmıştır.Yöntem: Çalışmaya İstanbul metropolünde bulunan işitme cihazları satış merkezi ve özel rehabilitasyon merkezlerine kayıtlı, işitme engeli dışında ek engeli olmayan, işitme cihazı veya koklear implant kullanan, 18 yaş altında, 19 işitme cihazı, 25 koklear implant, 6 hem işitme cihazı hem koklear implant kullanan 50 işitme kayıplı çocuk (29 kadın, 21 erkek) katılmıştır. Çocukların özel eğitime başlamadan önce ve sonra dil gelişimi ve yaşadıkları ruhsal ve davranışsal sorunları belirlemek amacıyla 16 sorudan oluşan bir veri toplama aracı oluşturulmuş, hazırlanan ölçekte üçlü Likert Skala kullanılmıştır. Sonuçların değerlendirilmesinde Mcnemar Bowker testi kullanılmıştır. Sonuçlar p<0,05 olması durumunda anlamlı kabul edilmiştir.Bulgular: Çalışma sonucunda işitme engelli bireylerin aldıkları özel eğitimin; öfke nöbeti, takıntı eğilimi, saldırganlık, uyku bozukluğu, iştah sorunu, dikkat eksikliği, üzüntü ve sevinçlerini paylaşmaları, kalabalık ortama uyum sağlamaları üzerinde bir etkisi olmadığı görülmüştür. Çalışma grubunda 1-3 yıl eğitim aldıktan sonra gerginlik, hırçınlık, insanlarla konuşma, arkadaş edinme, sosyal faaliyetlere katılmada anlamlı fark ortaya çıkmaktadır. İşitme cihazı veya koklear implant uygulandıktan hemen sonra alınan özel eğitimin ilk yılında duygu ve düşüncelerini ifade etme, açık ve anlaşılır konuşmada anlamlı fark izlenmiştir.Sonuç: Araştırma sonucunda işitme kaybının dil gelişimi ve beraberinde getirdiği tüm olumsuz etkileri en az seviyeye indirmek için, erken müdahale ve erken tanılamanın sonrasında işitme kaybına uygun cihazlanma ile beraber çocuğun bireysel ihtiyaçlarına uygun bir eğitim programına hemen başlanması önem kazanmaktadır.","PeriodicalId":34582,"journal":{"name":"Istanbul Gelisim Universitesi Saglik Bilimleri Dergisi","volume":"1 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-12-31","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"70168373","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2022-12-31DOI: 10.38079/igusabder.1033907
Sevim Özdemir, T. Can, B. Yılmaz, R. Turkay
Aim: Sonoelastography is a non-invasive imaging method used to evaluate the mechanical properties of any tissue. The clinical value of method, the usage of which is increasingly prevailing, is gradually increasing and on account of having newly entered the application field, it is becoming a potential in the research area. Shear wave (SW) propagates faster in stiffer and lower elastic tissues. Studies on liver fibrosis musculoskeletal, breast, prostate, testis, and thyroid nodules accept this principle. In this study, aimed to determine the average values using the point shear wave elastography (pSWE) technique in normal healthy individuals and to determine the relationship of these values with age, gender, body mass index (BMI), and the spleen dimensions.Method: In 2019, patients who had visited the internal medicine service and those who have been directed to this clinics for grayscale ultrasound (US) for various reasons are voluntarily included in the study. The research was carried out consecutively on the same day by two specialist doctors who had 10 and 15 years of experience in ultrasonography and 3-year experience in elastography.Results: 39 (39%) of the 100 patients who participated in the study were men, and 61 (61%) were women. And the ages varied between 32-75 years (y) (54,5±9,5). The average spleen stiffness was found to be 89,2±43,3 kilopascal (kPa) (14,2-152,3) by the first observer and 89,4±41,1 kPa (14,4-151,1) by the second observer.Conclusion: To facilitate the common clinical usage and to evaluate the change in the stiffness of the spleen in different patients, first of all, it is required to determine the normal values of the stiffness of the spleen in healthy individuals using sonoelastography. In this study, the average spleen parenchyma stiffness was detected as higher than in previous studies. The values obtained in this study can be used to function as a comparison to determine the spleen stiffness. They can be used as referential to examine the different spleen pathologies in the clinical environments that use Esaote myLab device and pSWE method.
{"title":"Evaluation of Spleen Stiffness Using Point Shear Wave Elastography in Healthy Individuals","authors":"Sevim Özdemir, T. Can, B. Yılmaz, R. Turkay","doi":"10.38079/igusabder.1033907","DOIUrl":"https://doi.org/10.38079/igusabder.1033907","url":null,"abstract":"Aim: Sonoelastography is a non-invasive imaging method used to evaluate the mechanical properties of any tissue. The clinical value of method, the usage of which is increasingly prevailing, is gradually increasing and on account of having newly entered the application field, it is becoming a potential in the research area. Shear wave (SW) propagates faster in stiffer and lower elastic tissues. Studies on liver fibrosis musculoskeletal, breast, prostate, testis, and thyroid nodules accept this principle. In this study, aimed to determine the average values using the point shear wave elastography (pSWE) technique in normal healthy individuals and to determine the relationship of these values with age, gender, body mass index (BMI), and the spleen dimensions.Method: In 2019, patients who had visited the internal medicine service and those who have been directed to this clinics for grayscale ultrasound (US) for various reasons are voluntarily included in the study. The research was carried out consecutively on the same day by two specialist doctors who had 10 and 15 years of experience in ultrasonography and 3-year experience in elastography.Results: 39 (39%) of the 100 patients who participated in the study were men, and 61 (61%) were women. And the ages varied between 32-75 years (y) (54,5±9,5). The average spleen stiffness was found to be 89,2±43,3 kilopascal (kPa) (14,2-152,3) by the first observer and 89,4±41,1 kPa (14,4-151,1) by the second observer.Conclusion: To facilitate the common clinical usage and to evaluate the change in the stiffness of the spleen in different patients, first of all, it is required to determine the normal values of the stiffness of the spleen in healthy individuals using sonoelastography. In this study, the average spleen parenchyma stiffness was detected as higher than in previous studies. The values obtained in this study can be used to function as a comparison to determine the spleen stiffness. They can be used as referential to examine the different spleen pathologies in the clinical environments that use Esaote myLab device and pSWE method.","PeriodicalId":34582,"journal":{"name":"Istanbul Gelisim Universitesi Saglik Bilimleri Dergisi","volume":" ","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-12-31","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"48028448","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}