This study aims to determine perceived stress levels and coping with humor in cancer patients receiving chemotherapy. This descriptive study was conducted in a single center in Turkey and involved a total of 135 patients who had been diagnosed with cancer. The patients receiving chemotherapy had high levels of perceived stress and their use of humor as a coping strategy in stressful situations was below average. The perceived stress scale score was statistically significantly associated with age, employment status, presence of chronic disease, frequency of chemotherapy sessions and receipt of radiotherapy (p <0.05). The coping humor scale score was statistically significantly associated with age, education, economic status, previous hospitalization and time since diagnosis (p <0.05). Increasing the awareness of patients about humor and the use of humor starting from the time of cancer diagnosis can positively affect treatment and follow-up.
{"title":"DETERMINATION OF PERCEIVED STRESS LEVELS AND COPING WITH HUMOR IN CANCER PATIENTS RECEIVING CHEMOTHERAPY","authors":"K. Kırca, Canan Kaş, Elif Sözeri Öztürk, M. Ersoy","doi":"10.55433/gsbd/143","DOIUrl":"https://doi.org/10.55433/gsbd/143","url":null,"abstract":"This study aims to determine perceived stress levels and coping with humor in cancer patients receiving chemotherapy. This descriptive study was conducted in a single center in Turkey and involved a total of 135 patients who had been diagnosed with cancer. The patients receiving chemotherapy had high levels of perceived stress and their use of humor as a coping strategy in stressful situations was below average. The perceived stress scale score was statistically significantly associated with age, employment status, presence of chronic disease, frequency of chemotherapy sessions and receipt of radiotherapy (p <0.05). The coping humor scale score was statistically significantly associated with age, education, economic status, previous hospitalization and time since diagnosis (p <0.05). Increasing the awareness of patients about humor and the use of humor starting from the time of cancer diagnosis can positively affect treatment and follow-up.","PeriodicalId":422894,"journal":{"name":"GOBEKLİTEPE Saglik Bilimleri Dergisi","volume":"26 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-06-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"128111507","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Çalışmada gebelerin öğrenilmiş güçlülük, akılcı ilaç kullanım ve hasta hakları bilgi düzeylerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Çalışma nitel araştırma desenine uygun şekilde gerçekleştirilmiş ve nicel veriler ile desteklenmiştir. Araştırmaya 16 gebe katılmıştır. Araştırmanın nicel verileri “Rosenbaum’un Öğrenilmiş Güçlülük Ölçeği”, “Akılcı İlaç Kullanımı Ölçeği” ve “Hasta Haklarını Kullanma Tutumu Ölçeği” aracılığıyla toplanmıştır. Araştırmanın nitel verileri ise gebelerin gebelik süreçleri ile ilgili görüşlerinin ve düşüncelerinin alınması için hazırlanmış sorulardan elde edilmiştir. Bulgulara göre gebelerin eşit hizmet sunumu almalarına rağmen verilen hizmetten memnun olup olmadıklarını belirleyen önemli bir faktör hastane imkanlarının kısıtlı olmasıdır. Aldıkları bu hizmetlerden memnun kalmalarının öğrenilmiş güçlülük ve hasta hakları bilgi düzeylerine göre değişim gösterdiği anlaşılmıştır. Kısıtlı imkanlar nedeniyle bazen gebelerin gizliliklerine ve değerlerine saygı gösterilmemesi sağlık hizmeti memnuniyetlerini etkilemiş, kendilerine sağlık personelinin ilgisiz davrandığı yönünde bir fikir edinmelerine neden olmuş olabilir. Gebelerin sağlık personelinin verdiği önerilere uyma konusunda oldukça uyumlu oldukları, genel olarak stres ile duygu odaklı baş etmenin uygulandığı, çok azının problem odaklı baş etmeyi gerçekleştirdikleri anlaşılmaktadır. Gebelerin akılcı ilaç kullanımı ile ilgili yeterli bilgiye sahip olmalarını sağlayan ve öğrenilmiş güçlülük düzeylerini arttıran güçlendirme programlarının oluşturulması yoluyla hasta haklarından daha etkili yararlanmalarının sağlanması önerilmektedir.
{"title":"GEBELERİN ÖĞRENİLMİŞ GÜÇLÜLÜK, AKILCI İLAÇ KULLANIM VE HASTA HAKLARI BİLGİ DÜZEYLERİ","authors":"Bahanur MALAK AKGÜN","doi":"10.55433/gsbd/152.","DOIUrl":"https://doi.org/10.55433/gsbd/152.","url":null,"abstract":"Çalışmada gebelerin öğrenilmiş güçlülük, akılcı ilaç kullanım ve hasta hakları bilgi düzeylerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Çalışma nitel araştırma desenine uygun şekilde gerçekleştirilmiş ve nicel veriler ile desteklenmiştir. Araştırmaya 16 gebe katılmıştır. Araştırmanın nicel verileri “Rosenbaum’un Öğrenilmiş Güçlülük Ölçeği”, “Akılcı İlaç Kullanımı Ölçeği” ve “Hasta Haklarını Kullanma Tutumu Ölçeği” aracılığıyla toplanmıştır. Araştırmanın nitel verileri ise gebelerin gebelik süreçleri ile ilgili görüşlerinin ve düşüncelerinin alınması için hazırlanmış sorulardan elde edilmiştir. Bulgulara göre gebelerin eşit hizmet sunumu almalarına rağmen verilen hizmetten memnun olup olmadıklarını belirleyen önemli bir faktör hastane imkanlarının kısıtlı olmasıdır. Aldıkları bu hizmetlerden memnun kalmalarının öğrenilmiş güçlülük ve hasta hakları bilgi düzeylerine göre değişim gösterdiği anlaşılmıştır. Kısıtlı imkanlar nedeniyle bazen gebelerin gizliliklerine ve değerlerine saygı gösterilmemesi sağlık hizmeti memnuniyetlerini etkilemiş, kendilerine sağlık personelinin ilgisiz davrandığı yönünde bir fikir edinmelerine neden olmuş olabilir. Gebelerin sağlık personelinin verdiği önerilere uyma konusunda oldukça uyumlu oldukları, genel olarak stres ile duygu odaklı baş etmenin uygulandığı, çok azının problem odaklı baş etmeyi gerçekleştirdikleri anlaşılmaktadır. Gebelerin akılcı ilaç kullanımı ile ilgili yeterli bilgiye sahip olmalarını sağlayan ve öğrenilmiş güçlülük düzeylerini arttıran güçlendirme programlarının oluşturulması yoluyla hasta haklarından daha etkili yararlanmalarının sağlanması önerilmektedir.","PeriodicalId":422894,"journal":{"name":"GOBEKLİTEPE Saglik Bilimleri Dergisi","volume":"1 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-06-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"126861514","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
G. Ergün, Sibel Çaynak, A. Alkan, Ece Dilan BOZKURT
Teknolojideki gelişmeler nedeniyle internet bağımlılığı ergenler arasında sürekli büyüyen bir sağlık sorunudur. Bu çalışmanın amacı, ergenlerin dışlanma ve siber zorbalık deneyimlerini ve aralarındaki ilişkiyi incelemektir. Araştırma tanımlayıcı ve kesitsel tipte yapılmıştır. Araştırma bir üniversitede araştırmaya katılmayı kabul eden 18 yaş altı 616 öğrenci ile yürütülmüştür. Ergenler İçin Dışlanma Deneyimi Ölçeği (OES-A) ve Ergenler için Siber Zorbalık Ölçeği (BCS-A) puanlarının yordayıcılarının tek değişkenli analizi Kruskal-Wallis testi ile yapılmıştır. Yüksek OES-A ve BCS-A puanları ile ilişkili faktörlerin analizi Ki-kare veya Fisher testleri ile incelenmiştir. Çalışmaya 616 ergen katılmıştır ve %69,2'si kadındır. Yaş ortalaması 17.75(+/- 0.44) idi. BCS-A ortanca puanı 27,0(24-65) olup, katılımcıların %50,3'ü yüksek BCS-A puanına sahiptir. Ortanca OES-A puanı 17.0(11-47) idi ve %58.4'ünün yüksek OES-A puanı vardı. Araştırmaya katılan öğrencilerin siber zorbalık ve dışlanma düzeyleri yüksek bulunmuş ve her iki kavram arasında pozitif yönde anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Öğrencilerin teknolojiyi doğru ve uygun zamanda kullanabilmeleri için konferans, panel ve benzeri etkinlikler düzenlenmelidir. Özellikle dışlanma ve siber zorbalık açısından risk altında olabilecek grup için üniversite öğrencilerinin psikososyal destek alabilecekleri Mediko-Sosyal birimler kurulmalıdır. Eğitimcilerin sanal ortamdaki iletişimden kaynaklanan riskleri bilmesi ve bu olaylarla baş edebilmesi için risk gruplarına destek ve danışmanlık vermesi de önemlidir.
{"title":"ERGENLERDE DIŞLANMA, SİBER ZORBALIK VE İLİŞKİLERİNİN İNCELENMESİ","authors":"G. Ergün, Sibel Çaynak, A. Alkan, Ece Dilan BOZKURT","doi":"10.55433/gsbd/116.","DOIUrl":"https://doi.org/10.55433/gsbd/116.","url":null,"abstract":"Teknolojideki gelişmeler nedeniyle internet bağımlılığı ergenler arasında sürekli büyüyen bir sağlık sorunudur. Bu çalışmanın amacı, ergenlerin dışlanma ve siber zorbalık deneyimlerini ve aralarındaki ilişkiyi incelemektir. Araştırma tanımlayıcı ve kesitsel tipte yapılmıştır. Araştırma bir üniversitede araştırmaya katılmayı kabul eden 18 yaş altı 616 öğrenci ile yürütülmüştür. Ergenler İçin Dışlanma Deneyimi Ölçeği (OES-A) ve Ergenler için Siber Zorbalık Ölçeği (BCS-A) puanlarının yordayıcılarının tek değişkenli analizi Kruskal-Wallis testi ile yapılmıştır. Yüksek OES-A ve BCS-A puanları ile ilişkili faktörlerin analizi Ki-kare veya Fisher testleri ile incelenmiştir. Çalışmaya 616 ergen katılmıştır ve %69,2'si kadındır. Yaş ortalaması 17.75(+/- 0.44) idi. BCS-A ortanca puanı 27,0(24-65) olup, katılımcıların %50,3'ü yüksek BCS-A puanına sahiptir. Ortanca OES-A puanı 17.0(11-47) idi ve %58.4'ünün yüksek OES-A puanı vardı. Araştırmaya katılan öğrencilerin siber zorbalık ve dışlanma düzeyleri yüksek bulunmuş ve her iki kavram arasında pozitif yönde anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Öğrencilerin teknolojiyi doğru ve uygun zamanda kullanabilmeleri için konferans, panel ve benzeri etkinlikler düzenlenmelidir. Özellikle dışlanma ve siber zorbalık açısından risk altında olabilecek grup için üniversite öğrencilerinin psikososyal destek alabilecekleri Mediko-Sosyal birimler kurulmalıdır. Eğitimcilerin sanal ortamdaki iletişimden kaynaklanan riskleri bilmesi ve bu olaylarla baş edebilmesi için risk gruplarına destek ve danışmanlık vermesi de önemlidir.","PeriodicalId":422894,"journal":{"name":"GOBEKLİTEPE Saglik Bilimleri Dergisi","volume":"3 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-06-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"133224146","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
This study was conducted to evaluate pregnancy stress and sleep quality according to trimester. The study, which was planned as a descriptive cross-sectional type, was carried out with 148 pregnant women. Data were collected using a personal information form, PSAS-36 and PSQI. Descriptive statistics, One Way ANOVA, Kruskal Wallis, Mann Whitney U, Independent Two Sample Test and were used in the analysis of the data. The total of 33.1% of the pregnant women were in the first trimester, 33.1% were in the 2nd trimester and 33.8% were in the 3rd trimester. There was no statistically significant difference between the mean PSAS-36 total scores of the pregnant women according to the trimester (p < 0.05). However, it was observed that there was a statistically significant difference between the mean PSQI scores of pregnant women according to trimester (p < 0.001). Poor sleep quality rates were 44.9% in the 1st trimester, 38.8% in the 2nd trimester & 64% in the 3rd trimester. A positive and significant correlation was found between the PSAS-36 and the total PSQI score (r: 0.246; p < 0.05). Increased total pregnancy stress score and being in the 3rd trimester of pregnancy is significantly increases the total score of PSQI (p: 0.001, p: 0.005). It was determined that the stress level of pregnant women was high in all three trimesters, and the worst sleep quality was experienced in the third trimester. Sleep quality decreases as the level of pregnancy stress increases and in the third trimester of pregnancy. It is recommended that midwives and nurses evaluate stress and sleep quality during pregnancy with objective tests and take interventions to reduce the stress level of pregnant women and increase sleep quality.
{"title":"THE RELATIONSHIP BETWEEN PREGNANCY STRESS AND SLEEP QUALITY WITH TRIMESTER","authors":"Meltem Uğurlu, Gizem Arslan, Mertcan Yüksel","doi":"10.55433/gsbd/149","DOIUrl":"https://doi.org/10.55433/gsbd/149","url":null,"abstract":"This study was conducted to evaluate pregnancy stress and sleep quality according to trimester. The study, which was planned as a descriptive cross-sectional type, was carried out with 148 pregnant women. Data were collected using a personal information form, PSAS-36 and PSQI. Descriptive statistics, One Way ANOVA, Kruskal Wallis, Mann Whitney U, Independent Two Sample Test and were used in the analysis of the data. The total of 33.1% of the pregnant women were in the first trimester, 33.1% were in the 2nd trimester and 33.8% were in the 3rd trimester. There was no statistically significant difference between the mean PSAS-36 total scores of the pregnant women according to the trimester (p < 0.05). However, it was observed that there was a statistically significant difference between the mean PSQI scores of pregnant women according to trimester (p < 0.001). Poor sleep quality rates were 44.9% in the 1st trimester, 38.8% in the 2nd trimester & 64% in the 3rd trimester. A positive and significant correlation was found between the PSAS-36 and the total PSQI score (r: 0.246; p < 0.05). Increased total pregnancy stress score and being in the 3rd trimester of pregnancy is significantly increases the total score of PSQI (p: 0.001, p: 0.005). It was determined that the stress level of pregnant women was high in all three trimesters, and the worst sleep quality was experienced in the third trimester. Sleep quality decreases as the level of pregnancy stress increases and in the third trimester of pregnancy. It is recommended that midwives and nurses evaluate stress and sleep quality during pregnancy with objective tests and take interventions to reduce the stress level of pregnant women and increase sleep quality.","PeriodicalId":422894,"journal":{"name":"GOBEKLİTEPE Saglik Bilimleri Dergisi","volume":"10 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-06-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"114892209","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Hemşirelik öğrencilerinin akreditasyona yönelik algılarının belirlenmesi amacıyla bu çalışma yapılmıştır. Tanımlayıcı tipte olan araştırmanın evrenini, hemşirelik bölümünde öğrenim gören toplam 450 öğrenci oluşturmuştur. Çalışma 348 öğrencinin katılımı ile tamamlanmıştır. Araştırma Google form kullanılarak online olarak yürütülmüştür. Verilerin elde edilmesinde sosyo demografik bilgi formu ve “Akreditasyon Algısı Ölçeği” kullanılmıştır. Tanımlayıcı istatistikler kullanılarak veriler değerlendirilmiştir. Araştırmaya katılan öğrencilerin %70.4 ‘ü yürütülen akreditasyon faaliyetlerini gerekli olarak görmektedir. Öğrencilerin %82.2’si akreditasyon faaliyetlerinin üniversitedeki kaliteye ve %81.9’u markalaşmasına olumlu etkisi olduğu yönünde görüş belirtmiştir. Araştırmayan katılan öğrencilerin çoğunluğu akredite olmuş üniversitelerin öğrenim gördükleri üniversitelerinden farklı olduğunu ve bu farkın sosyal faaliyetlerin düzenlenmesi/katılımı ile öğrencilerin değerlendirmesi alanlarından kaynaklandığı ifade etmişlerdir. Araştırmaya katılan öğrencilerin “Akreditasyon Algısı Ölçeği” genel ortalaması 3.31 iken Kalite Güvencesi için 3.26 ve Kalite Değerlendirmesi için 3.34’tür. Öğrencilerin Kalite Güvencesi puan ortalamasının Kalite Değerlendirmesi puan ortalamasından daha düşük olduğu belirlenmiştir. Öğrencilerin akreditasyon algılarının Akreditasyon Algısı Ölçeğine göre orta düzeyde olduğu tespit edilmiştir. Öğrencilerin orta düzeyde olan akreditasyon algılarının daha da artırılması için akreditasyon sürecinin her aşamasında aktif katılımlarını sağlayan eğitim programlarının düzenlenmesi önerilebilir.
{"title":"HEMŞİRELİK ÖĞRENCİLERİNİN AKREDİTASYON ALGILARININ BELİRLENMESİ","authors":"Ferdane Koçoğlu","doi":"10.55433/gsbd/196","DOIUrl":"https://doi.org/10.55433/gsbd/196","url":null,"abstract":"Hemşirelik öğrencilerinin akreditasyona yönelik algılarının belirlenmesi amacıyla bu çalışma yapılmıştır. Tanımlayıcı tipte olan araştırmanın evrenini, hemşirelik bölümünde öğrenim gören toplam 450 öğrenci oluşturmuştur. Çalışma 348 öğrencinin katılımı ile tamamlanmıştır. Araştırma Google form kullanılarak online olarak yürütülmüştür. Verilerin elde edilmesinde sosyo demografik bilgi formu ve “Akreditasyon Algısı Ölçeği” kullanılmıştır. Tanımlayıcı istatistikler kullanılarak veriler değerlendirilmiştir. Araştırmaya katılan öğrencilerin %70.4 ‘ü yürütülen akreditasyon faaliyetlerini gerekli olarak görmektedir. Öğrencilerin %82.2’si akreditasyon faaliyetlerinin üniversitedeki kaliteye ve %81.9’u markalaşmasına olumlu etkisi olduğu yönünde görüş belirtmiştir. Araştırmayan katılan öğrencilerin çoğunluğu akredite olmuş üniversitelerin öğrenim gördükleri üniversitelerinden farklı olduğunu ve bu farkın sosyal faaliyetlerin düzenlenmesi/katılımı ile öğrencilerin değerlendirmesi alanlarından kaynaklandığı ifade etmişlerdir. Araştırmaya katılan öğrencilerin “Akreditasyon Algısı Ölçeği” genel ortalaması 3.31 iken Kalite Güvencesi için 3.26 ve Kalite Değerlendirmesi için 3.34’tür. Öğrencilerin Kalite Güvencesi puan ortalamasının Kalite Değerlendirmesi puan ortalamasından daha düşük olduğu belirlenmiştir. Öğrencilerin akreditasyon algılarının Akreditasyon Algısı Ölçeğine göre orta düzeyde olduğu tespit edilmiştir. Öğrencilerin orta düzeyde olan akreditasyon algılarının daha da artırılması için akreditasyon sürecinin her aşamasında aktif katılımlarını sağlayan eğitim programlarının düzenlenmesi önerilebilir.","PeriodicalId":422894,"journal":{"name":"GOBEKLİTEPE Saglik Bilimleri Dergisi","volume":"24 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-06-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"131986466","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Bu çalışma, kalp ve damar cerrahisi sonrası sigara kullanan hastaların sigara bırakma başarıları ön görülerini incelemek amacıyla yapılmıştır. Kesitsel tipteki araştırma bir Eğitim ve Araştırma Hastanesi kalp ve damar cerrahisi polikliniğine kontrol amaçlı başvuran 92 hasta ile yürütülmüştür. Araştırma verileri 20.09.2021–20.03.2022 tarihleri arasında katılımcı tanıtım formu ve Sigara Bırakma Başarısı Öngörü Ölçeği ile toplanmıştır. Verilerin değerlendirilmesinde Mann-Whitney U, Kruskal-Wallis ve regresyon testleri kullanılmıştır. Araştırmanın yürütülebilmesi için gerekli izinler alınmıştır. Araştırmaya katılan tüm hastalar için Sigara Bırakma Başarısı Öngörü Ölçeği toplam puan ortalaması 39.47±5.48, Kararlılık ve Hazır Oluş alt boyut puan ortalaması 22.34±2.94, Sağlık Algısı ve Uygun Çevre alt boyut puan ortalaması 17.13±2.96 olduğu bulunmuştur. Sigaraya başlama yaşı ve sigara kullanım süresine göre sigara bırakma başarısı öngörü puan ortalamaları arasında anlamlı fark belirlenmiştir (F=9.662, p<0.001). Kalp ve damar hastalarının sigara bırakma başarı öngörü düzeylerinin ortalamanın üzerinde olduğu belirlenmiştir. Hastaların sigara kullanım süresinin azalması sigara bırakma başarı öngörü düzeyini olumlu etkilemektedir.
{"title":"KALP ve DAMAR CERRAHİSİ SONRASI HASTALARIN SİGARAYI BIRAKMA ÖNGÖRÜLERİ","authors":"Veli Eşref KARASU, Aysun Özdemir","doi":"10.55433/gsbd/184","DOIUrl":"https://doi.org/10.55433/gsbd/184","url":null,"abstract":"Bu çalışma, kalp ve damar cerrahisi sonrası sigara kullanan hastaların sigara bırakma başarıları ön görülerini incelemek amacıyla yapılmıştır. Kesitsel tipteki araştırma bir Eğitim ve Araştırma Hastanesi kalp ve damar cerrahisi polikliniğine kontrol amaçlı başvuran 92 hasta ile yürütülmüştür. Araştırma verileri 20.09.2021–20.03.2022 tarihleri arasında katılımcı tanıtım formu ve Sigara Bırakma Başarısı Öngörü Ölçeği ile toplanmıştır. Verilerin değerlendirilmesinde Mann-Whitney U, Kruskal-Wallis ve regresyon testleri kullanılmıştır. Araştırmanın yürütülebilmesi için gerekli izinler alınmıştır. Araştırmaya katılan tüm hastalar için Sigara Bırakma Başarısı Öngörü Ölçeği toplam puan ortalaması 39.47±5.48, Kararlılık ve Hazır Oluş alt boyut puan ortalaması 22.34±2.94, Sağlık Algısı ve Uygun Çevre alt boyut puan ortalaması 17.13±2.96 olduğu bulunmuştur. Sigaraya başlama yaşı ve sigara kullanım süresine göre sigara bırakma başarısı öngörü puan ortalamaları arasında anlamlı fark belirlenmiştir (F=9.662, p<0.001). Kalp ve damar hastalarının sigara bırakma başarı öngörü düzeylerinin ortalamanın üzerinde olduğu belirlenmiştir. Hastaların sigara kullanım süresinin azalması sigara bırakma başarı öngörü düzeyini olumlu etkilemektedir.","PeriodicalId":422894,"journal":{"name":"GOBEKLİTEPE Saglik Bilimleri Dergisi","volume":"28 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-06-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"114414682","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Ülkemizde Sağlık Bakanlığınca ulusal düzeyde hasta ve çalışan güvenliğini tehdit eden olay bildirimlerinin raporlanmasına yönelik Güvenlik Raporlama Sistemi (GRS) faaliyetleri başlatılmış ve 14.03.2020 tarihinde yayınlanan Sağlıkta Kalite Standartları (SKS) Hastane Seti (Sürüm 6)‘da Güvenlik Raporlama bildirim sisteminin adı ‘‘İstenmeyen Olay Bildirim Sistemi’’olarak değiştirilmiştir. Bu araştırmanın amacı SKS Hastane Seti (Sürüm 6)’da bölüme ait yapılan isim değişikliğinin çalışanlar tarafından algısını ve istenmeyen olay bildirim sürecine etkisini incelemek ve karşılaştırma yapmaktır. Araştırma kesitsel ve tanımlayıcı tipte tasarlanmıştır. Araştırmada araştırmacılar tarafından literatür taranarak belirlenen sorulardan oluşan anket yöntemi kullanılmıştır. Ankette kullanılan maddelerin güvenirliliği için cronbach alfa kullanılmıştır. Güvenirlilik sonucu cronbach alfa 0.855 olarak bulunulmuş ve güvenilir kabul edilmiştir. Çalışma, bir kamu hastanesinde görev yapan 231 sağlık personeli ile gerçekleştirilmiştir. Araştırmaya katılanların %71,4’ünün kadın, %74’ünün 27-31 yaş arasında, %43,7’sinin lisans mezunu, %46,8’inin haftada 40 saat çalıştığı, %49,4’ünün ebe-hemşire, %47,2’sinin kurumda çalışma süresinin 1-5 yıl arasında, %39,4’ünün meslekte çalışma süresinin 1-5 yıl arasında, %25,5’inin cerrahi ve %25,5’inin dahiliye servislerinde çalışmakta olduğu görülmüştür. İsim değişikliği algısının çalışılanların meslek grupları ve çalışılan birim açısından anlamlı farklılık bulunmuştur. Çalışma sonuçlarının, olay bildirim sistemi konusunda yapılan isim değişikliğinin sağlık kuruluşlarında çalışanlar tarafından algısının ve farkındalığının ölçülmesine katkı sağlayacağı düşünülmektedir.
{"title":"GÜVENLİK RAPORLAMA BİLDİRİM SİSTEMİ İLE İSTENMEYEN OLAY BİLDİRİM SİSTEMİ KARŞILAŞTIRMASI","authors":"Ali Arslanoğlu, Mesude ARSLAN KABADAYI","doi":"10.55433/gsbd/176.","DOIUrl":"https://doi.org/10.55433/gsbd/176.","url":null,"abstract":"Ülkemizde Sağlık Bakanlığınca ulusal düzeyde hasta ve çalışan güvenliğini tehdit eden olay bildirimlerinin raporlanmasına yönelik Güvenlik Raporlama Sistemi (GRS) faaliyetleri başlatılmış ve 14.03.2020 tarihinde yayınlanan Sağlıkta Kalite Standartları (SKS) Hastane Seti (Sürüm 6)‘da Güvenlik Raporlama bildirim sisteminin adı ‘‘İstenmeyen Olay Bildirim Sistemi’’olarak değiştirilmiştir. Bu araştırmanın amacı SKS Hastane Seti (Sürüm 6)’da bölüme ait yapılan isim değişikliğinin çalışanlar tarafından algısını ve istenmeyen olay bildirim sürecine etkisini incelemek ve karşılaştırma yapmaktır. Araştırma kesitsel ve tanımlayıcı tipte tasarlanmıştır. Araştırmada araştırmacılar tarafından literatür taranarak belirlenen sorulardan oluşan anket yöntemi kullanılmıştır. Ankette kullanılan maddelerin güvenirliliği için cronbach alfa kullanılmıştır. Güvenirlilik sonucu cronbach alfa 0.855 olarak bulunulmuş ve güvenilir kabul edilmiştir. Çalışma, bir kamu hastanesinde görev yapan 231 sağlık personeli ile gerçekleştirilmiştir. Araştırmaya katılanların %71,4’ünün kadın, %74’ünün 27-31 yaş arasında, %43,7’sinin lisans mezunu, %46,8’inin haftada 40 saat çalıştığı, %49,4’ünün ebe-hemşire, %47,2’sinin kurumda çalışma süresinin 1-5 yıl arasında, %39,4’ünün meslekte çalışma süresinin 1-5 yıl arasında, %25,5’inin cerrahi ve %25,5’inin dahiliye servislerinde çalışmakta olduğu görülmüştür. İsim değişikliği algısının çalışılanların meslek grupları ve çalışılan birim açısından anlamlı farklılık bulunmuştur. Çalışma sonuçlarının, olay bildirim sistemi konusunda yapılan isim değişikliğinin sağlık kuruluşlarında çalışanlar tarafından algısının ve farkındalığının ölçülmesine katkı sağlayacağı düşünülmektedir.","PeriodicalId":422894,"journal":{"name":"GOBEKLİTEPE Saglik Bilimleri Dergisi","volume":"86 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-06-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"126165834","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Dünyada ve ülkemizde bireyler tıp uygulamalarındaki ilerlemelere rağmen tedavi etme ve tehlikelerden korunma amacıyla geleneksel uygulamalara yönelmektedir. Geleneksel uygulamalardan en çok etkilenen grup ise annelerin bebek bakımına ilişkin bilgi eksikliği ve öğrendikleri yanlış geleneksel inanç, bilgi ve uygulamaları sonucu bebeklerdir. Annelerin bebek bakımı konusunda başvurduğu kültür doğrultusunda şekillenen ve şehirden şehire değişen geleneksel kökenli birçok uygulama mevcuttur. Annelerin bebek bakımı sırasında yöneldikleri geleneksel uygulamaların bir kısmı aileleri yalnızca manevi açıdan rahatlatırken, diğer kısmı bebek sağlığına zarar verip yaşam kalitesini olumsuz etkileyerek bebek sağlığını tehdit eden girişimlerdir. Ayrıca enfeksiyona yatkın olan yenidoğanı korumak açısından faydalı olan yenidoğan bebeğin kimseye gösterilmemesi ve kırk gün dışarıya çıkarılmaması gibi geleneksel uygulamaları çağdaş tıp desteklemektedir. Annelerin bebeklerin sağlığı ve gelişimi ile ilgili bakım uygulamalarının belirlenmesi bebeklere doğru yaklaşımlarda bulunma ve bu yaklaşımların nedenlerini anlayarak rehberlik etme konusunda çok önemlidir. Bebek sağlığı üzerinde etkisi olan geleneksel uygulamaların bilinmesi, bunlardan zararlı olanların belirlenerek eğitim planlarının yapılması, sürdürülmesinde sakınca olmayanların ise korunması ve kültürel özellikler ile geleneklere sahip çıkılması çok önemlidir.
{"title":"DÜNYADA VE TÜRKİYE’DE ANNELERİN GELENEKSEL BEBEK BAKIMI UYGULAMALARI FARKLI MIDIR?","authors":"Hasret Yağmur SEVİNÇ AKIN, Nesrin Şen Celasin","doi":"10.55433/gsbd/189","DOIUrl":"https://doi.org/10.55433/gsbd/189","url":null,"abstract":"Dünyada ve ülkemizde bireyler tıp uygulamalarındaki ilerlemelere rağmen tedavi etme ve tehlikelerden korunma amacıyla geleneksel uygulamalara yönelmektedir. Geleneksel uygulamalardan en çok etkilenen grup ise annelerin bebek bakımına ilişkin bilgi eksikliği ve öğrendikleri yanlış geleneksel inanç, bilgi ve uygulamaları sonucu bebeklerdir. Annelerin bebek bakımı konusunda başvurduğu kültür doğrultusunda şekillenen ve şehirden şehire değişen geleneksel kökenli birçok uygulama mevcuttur. Annelerin bebek bakımı sırasında yöneldikleri geleneksel uygulamaların bir kısmı aileleri yalnızca manevi açıdan rahatlatırken, diğer kısmı bebek sağlığına zarar verip yaşam kalitesini olumsuz etkileyerek bebek sağlığını tehdit eden girişimlerdir. Ayrıca enfeksiyona yatkın olan yenidoğanı korumak açısından faydalı olan yenidoğan bebeğin kimseye gösterilmemesi ve kırk gün dışarıya çıkarılmaması gibi geleneksel uygulamaları çağdaş tıp desteklemektedir. Annelerin bebeklerin sağlığı ve gelişimi ile ilgili bakım uygulamalarının belirlenmesi bebeklere doğru yaklaşımlarda bulunma ve bu yaklaşımların nedenlerini anlayarak rehberlik etme konusunda çok önemlidir. Bebek sağlığı üzerinde etkisi olan geleneksel uygulamaların bilinmesi, bunlardan zararlı olanların belirlenerek eğitim planlarının yapılması, sürdürülmesinde sakınca olmayanların ise korunması ve kültürel özellikler ile geleneklere sahip çıkılması çok önemlidir.","PeriodicalId":422894,"journal":{"name":"GOBEKLİTEPE Saglik Bilimleri Dergisi","volume":"18 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-06-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"123620650","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Bu çalışma, Doğu Anadolu bölgesindeki bir üniversitede çalışan öğretim üyelerinde akılcı ilaç kullanımıyla ilgili bilgi düzeylerini belirlemek amacıyla yapılmıştır. Araştırmanın evrenini, Doğu Anadolu bölgesindeki bir üniversitenin merkez kampüsündeki öğretim üyeleri oluşturmuştur ve araştırmaya 301 kişi katılmıştır. Veri toplama aracı olarak araştırmacılar tarafından literatür doğrultusunda hazırlanan anket formu kullanılmıştır. Anket formunda, katılanların sosyo demografik özelliklerini ve Akılcı İlaç Kullanımı ile ilgili bilgi düzeylerini belirleyen sorular (32 adet) yer almaktadır. Araştırmada yaş aralığının (χ2 = 7.928 p = 0.094), cinsiyetin (χ2 = 3.110 p = 0.078), medeni durumun (χ2 = 1.039 p = 0.308), akademik unvanın (χ2 = 3.734 p = 0.443), kronik hastalık durumunun (χ2 = 2.170 p = 0.141) reçetesiz ilaç alışkanlığı açısından fark oluşturmadığı belirlenmiştir. Bir kamu üniversitesinde çalışan öğretim üyelerinin akılcı ilaç kullanımıyla ilgili bilgi düzeylerinin istenen düzeyde olmadığı ve bazı eksikliklerin olduğu görülmektedir. Gerek sağlıkla ilgili gerek sağlıkla ilgili olmayan alanlarda görev yapan tüm akademisyenlerde Akılcı İlaç Kullanımı bilincini oluşturmak için, hizmet içi eğitimler ve akılcı ilaç kullanımı ile ilgili kurslara katılım oranının arttırılması şarttır.
{"title":"TÜRKİYE’NİN DOĞUSUNDA BİR ÜNİVERSİTEDE ÇALIŞAN ÖĞRETİM ÜYELERİNDE AKILCI İLAÇ KULLANIMI","authors":"A. Bulut, Çağla Yi̇ği̇tbaş, Mustafa YILMAZ","doi":"10.55433/gsbd/144","DOIUrl":"https://doi.org/10.55433/gsbd/144","url":null,"abstract":"Bu çalışma, Doğu Anadolu bölgesindeki bir üniversitede çalışan öğretim üyelerinde akılcı ilaç kullanımıyla ilgili bilgi düzeylerini belirlemek amacıyla yapılmıştır. Araştırmanın evrenini, Doğu Anadolu bölgesindeki bir üniversitenin merkez kampüsündeki öğretim üyeleri oluşturmuştur ve araştırmaya 301 kişi katılmıştır. Veri toplama aracı olarak araştırmacılar tarafından literatür doğrultusunda hazırlanan anket formu kullanılmıştır. Anket formunda, katılanların sosyo demografik özelliklerini ve Akılcı İlaç Kullanımı ile ilgili bilgi düzeylerini belirleyen sorular (32 adet) yer almaktadır. Araştırmada yaş aralığının (χ2 = 7.928 p = 0.094), cinsiyetin (χ2 = 3.110 p = 0.078), medeni durumun (χ2 = 1.039 p = 0.308), akademik unvanın (χ2 = 3.734 p = 0.443), kronik hastalık durumunun (χ2 = 2.170 p = 0.141) reçetesiz ilaç alışkanlığı açısından fark oluşturmadığı belirlenmiştir. Bir kamu üniversitesinde çalışan öğretim üyelerinin akılcı ilaç kullanımıyla ilgili bilgi düzeylerinin istenen düzeyde olmadığı ve bazı eksikliklerin olduğu görülmektedir. Gerek sağlıkla ilgili gerek sağlıkla ilgili olmayan alanlarda görev yapan tüm akademisyenlerde Akılcı İlaç Kullanımı bilincini oluşturmak için, hizmet içi eğitimler ve akılcı ilaç kullanımı ile ilgili kurslara katılım oranının arttırılması şarttır.","PeriodicalId":422894,"journal":{"name":"GOBEKLİTEPE Saglik Bilimleri Dergisi","volume":"1 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-03-25","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"114651659","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Bu araştırma, öğrenci hemşirelerin yeni tip koronavirüs (COVID-19) hakkındaki düşünceleri ve kaygı düzeyleri arasındaki ilişkiyi belirlemek amacıyla yapılmıştır. Tanımlayıcı tipte olan çalışma, Nisan-Mayıs 2020 tarihleri arasında bir Sağlık Bilimleri Fakültesinin Hemşirelik Bölümünde öğrenim gören öğrencilerle yapılmıştır. Araştırmanın evrenini tüm öğrenciler oluştururken, örneklemini araştırmaya katılmaya gönüllü olan 346 hemşirelik öğrencisi oluşturdu. Çalışmaya başlamadan önce Sağlık Bakanlığı, Etik kurul ve ilgili kurumdan gerekli izinler alındı. Veriler, anket ve durumluk kaygı envanteri ile çevrimiçi olarak toplanmıştır. Durumluk kaygı envanteri ortalama puanlarının 46,4±9,2 olduğu ve cinsiyet, ailede kronik hastalık, dezenfektan kullanma, yiyecek stoğu bulundurma, evde kal çağrısına uyma, stres yaşama ve inanma durumu ile durumluk kaygı envanteri puan ortalamaları arasında korelasyon olduğu belirlendi. eğitim ve yaşam kalitesinin olumsuz etkilendiği (p<0.05) bulundu. Öğrencilerin “orta” düzeyde kaygı yaşadıkları tespit edilmiştir.
{"title":"HEMŞİRELİK ÖĞRENCİLERİNİN COVID-19 HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİ İLE KAYGI DÜZEYLERİ ARASINDAKİ İLİŞKİ","authors":"Sibel Serçe, Özlem Ovayolu, N. Ovayolu","doi":"10.55433/gsbd/154","DOIUrl":"https://doi.org/10.55433/gsbd/154","url":null,"abstract":"Bu araştırma, öğrenci hemşirelerin yeni tip koronavirüs (COVID-19) hakkındaki düşünceleri ve kaygı düzeyleri arasındaki ilişkiyi belirlemek amacıyla yapılmıştır. Tanımlayıcı tipte olan çalışma, Nisan-Mayıs 2020 tarihleri arasında bir Sağlık Bilimleri Fakültesinin Hemşirelik Bölümünde öğrenim gören öğrencilerle yapılmıştır. Araştırmanın evrenini tüm öğrenciler oluştururken, örneklemini araştırmaya katılmaya gönüllü olan 346 hemşirelik öğrencisi oluşturdu. Çalışmaya başlamadan önce Sağlık Bakanlığı, Etik kurul ve ilgili kurumdan gerekli izinler alındı. Veriler, anket ve durumluk kaygı envanteri ile çevrimiçi olarak toplanmıştır. Durumluk kaygı envanteri ortalama puanlarının 46,4±9,2 olduğu ve cinsiyet, ailede kronik hastalık, dezenfektan kullanma, yiyecek stoğu bulundurma, evde kal çağrısına uyma, stres yaşama ve inanma durumu ile durumluk kaygı envanteri puan ortalamaları arasında korelasyon olduğu belirlendi. eğitim ve yaşam kalitesinin olumsuz etkilendiği (p<0.05) bulundu. Öğrencilerin “orta” düzeyde kaygı yaşadıkları tespit edilmiştir.","PeriodicalId":422894,"journal":{"name":"GOBEKLİTEPE Saglik Bilimleri Dergisi","volume":"14 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-03-25","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"128529722","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
京公网安备 11010802042870号
京ICP备2023020795号-1
扫码关注我们
求助内容：
应助结果提醒方式：