首页 > 最新文献

Milli Folklor最新文献

英文 中文
Doğumunun 80. Yılında Biyografisi ve Eserleriyle Hocaların Hocası Prof. Dr. Umay Türkeş Günay
IF 0.2 4区 社会学 0 FOLKLORE Pub Date : 2023-06-30 DOI: 10.58242/millifolklor.1242827
Süleyman Aksu, Elza ALIŞOVA DEMİRDAĞ
Prof. Dr. Umay Türkeş Günay, Türkiye’de ve yurt dışında tanınan bir halk bilimcidir. Rus bilim insanı Vladimir Propp’un 1928 yılında Leningrad’da yayımladığı Morfogija Skazki isimli eserinde uyguladığı Propp metodunu Elazığ Masallarına uygulayarak doktora tezini yazmış ve böylece bilimsel çalışmalarına başlamıştır. Günümüzde halk bilimcilerin sık sık kullandığı Propp metodunu Türkiye’de uygulayan ilk bilim insanıdır. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesindeki lisansından ve Atatürk Üniversitesindeki doktorasından sonra kariyerini Hacettepe Üniversitesinde sürdürmüş ve Hacettepe Üniversitesi ekolünü yaratmıştır. Aynı üniversitede 1985-1991 yılları arasında Türk Halk Bilimi kürsüsünün kuruluşuna öncülük etmiştir. Âşık Tarzı Şiir Geleneği ve Rüya Motifi adlı araştırmasıyla “Doçent” unvanını almıştır. T. C. Başbakanlık, Kültür Bakanlığı, Millî Eğitim Bakanlığı, UNESCO ve Devlet Planlama Teşkilatı gibi çeşitli kurumların kültür, folklor ve eğitim faaliyetleriyle ilgili komisyon ve komitelerinde üye, danışman olarak görev yapmıştır. Prof. Dr. Umay Türkeş Günay’ın beş kitabı ve makale, bildiri, tanıtma-tenkit, deneme ve tercüme olmak üzere yüzlerce yayını bulunmaktadır. Hâlen Girne Amerikan Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanlığı görevini sürdüren Prof. Dr. Umay Türkeş Günay, günümüzde de bilimsel makale ve konferanslarıyla genç araştırmacılara ışık tutmaktadır. Bilim insanları; üreten, araştıran, sorgulayan, bu bilgileri ilim âlemine sunan ve genç bilim insanları yetiştiren kişilerdir. Ömrünü Türk kültürü araştırmalarına adamış bir bilim insanı olarak Prof. Dr. Umay Türkeş Günay, bu anlamda idareci olarak prensipli, farklı önerilere açık ve son derece nesneldir. Bilimsel konularda, iş disiplini ile ilgili alanlarda tavizsizdir. Birlikte çalıştığı insanlarla ilişkilerini asla ast-üst düzleminde yürütmez. Kimliklere ve kişiliklere karşı saygılı üslubunu hem akademisyenlere hem de öğrencilerine sergileyerek genç akademisyenlere ve öğrencilerine hem Umay Ana hem de Umay Hoca olmuştur. Bu çalışmada, Prof. Dr. Umay Türkeş Günay’ın hayatı, akademik ve idari görevleri, yönettiği tezler, yazdığı kitap, makale ve bildirilerle ilgili bilgilere yer verilmiştir. Araştırmada Hocamızın birbirinden kıymetli eserleri; Elazığ Masalları ve Propp Metodu, Türkiye’de Âşık Tarzı Şiir Geleneği ve Rüya Motifi, Risâlet’ün-Nushiyye ve Yunus Emre, Türklerin Tarihi ve Türk Kültürüne Eleştiri kitapları değerlendirilmiştir. Türk kültürü araştırıcısı Prof. Dr. Umay Türkeş Günay’ın eserlerinden hareketle Türk toplumuna verdiği mesajlara dikkat çekilmiş ve kitaplarının önemi üzerinde durulmuştur. Çalışmada tarihî seyri içinde bilim ve Türk dünyasının durumu hakkında Prof. Dr. Umay Türkeş Günay’ın tespitlerine dikkat çekilerek öneri ve çözümlerine yer verilmiştir. Ayrıca Prof. Dr. Umay Türkeş Günay’ın eleştirel bakış açısının toplumların gelişmesi ve kalkınmasındaki önemi üzerine yazdığı makaleler de bu çalışmada konu edilmiştir. Araştırmada Prof. Dr. Umay Türkeş Günay’ın
{"title":"Doğumunun 80. Yılında Biyografisi ve Eserleriyle Hocaların Hocası Prof. Dr. Umay Türkeş Günay","authors":"Süleyman Aksu, Elza ALIŞOVA DEMİRDAĞ","doi":"10.58242/millifolklor.1242827","DOIUrl":"https://doi.org/10.58242/millifolklor.1242827","url":null,"abstract":"Prof. Dr. Umay Türkeş Günay, Türkiye’de ve yurt dışında tanınan bir halk bilimcidir. Rus bilim insanı Vladimir Propp’un 1928 yılında Leningrad’da yayımladığı Morfogija Skazki isimli eserinde uyguladığı Propp metodunu Elazığ Masallarına uygulayarak doktora tezini yazmış ve böylece bilimsel çalışmalarına başlamıştır. Günümüzde halk bilimcilerin sık sık kullandığı Propp metodunu Türkiye’de uygulayan ilk bilim insanıdır. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesindeki lisansından ve Atatürk Üniversitesindeki doktorasından sonra kariyerini Hacettepe Üniversitesinde sürdürmüş ve Hacettepe Üniversitesi ekolünü yaratmıştır. Aynı üniversitede 1985-1991 yılları arasında Türk Halk Bilimi kürsüsünün kuruluşuna öncülük etmiştir. Âşık Tarzı Şiir Geleneği ve Rüya Motifi adlı araştırmasıyla “Doçent” unvanını almıştır. T. C. Başbakanlık, Kültür Bakanlığı, Millî Eğitim Bakanlığı, UNESCO ve Devlet Planlama Teşkilatı gibi çeşitli kurumların kültür, folklor ve eğitim faaliyetleriyle ilgili komisyon ve komitelerinde üye, danışman olarak görev yapmıştır. Prof. Dr. Umay Türkeş Günay’ın beş kitabı ve makale, bildiri, tanıtma-tenkit, deneme ve tercüme olmak üzere yüzlerce yayını bulunmaktadır. Hâlen Girne Amerikan Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanlığı görevini sürdüren Prof. Dr. Umay Türkeş Günay, günümüzde de bilimsel makale ve konferanslarıyla genç araştırmacılara ışık tutmaktadır. Bilim insanları; üreten, araştıran, sorgulayan, bu bilgileri ilim âlemine sunan ve genç bilim insanları yetiştiren kişilerdir. Ömrünü Türk kültürü araştırmalarına adamış bir bilim insanı olarak Prof. Dr. Umay Türkeş Günay, bu anlamda idareci olarak prensipli, farklı önerilere açık ve son derece nesneldir. Bilimsel konularda, iş disiplini ile ilgili alanlarda tavizsizdir. Birlikte çalıştığı insanlarla ilişkilerini asla ast-üst düzleminde yürütmez. Kimliklere ve kişiliklere karşı saygılı üslubunu hem akademisyenlere hem de öğrencilerine sergileyerek genç akademisyenlere ve öğrencilerine hem Umay Ana hem de Umay Hoca olmuştur. Bu çalışmada, Prof. Dr. Umay Türkeş Günay’ın hayatı, akademik ve idari görevleri, yönettiği tezler, yazdığı kitap, makale ve bildirilerle ilgili bilgilere yer verilmiştir. Araştırmada Hocamızın birbirinden kıymetli eserleri; Elazığ Masalları ve Propp Metodu, Türkiye’de Âşık Tarzı Şiir Geleneği ve Rüya Motifi, Risâlet’ün-Nushiyye ve Yunus Emre, Türklerin Tarihi ve Türk Kültürüne Eleştiri kitapları değerlendirilmiştir. Türk kültürü araştırıcısı Prof. Dr. Umay Türkeş Günay’ın eserlerinden hareketle Türk toplumuna verdiği mesajlara dikkat çekilmiş ve kitaplarının önemi üzerinde durulmuştur. Çalışmada tarihî seyri içinde bilim ve Türk dünyasının durumu hakkında Prof. Dr. Umay Türkeş Günay’ın tespitlerine dikkat çekilerek öneri ve çözümlerine yer verilmiştir. Ayrıca Prof. Dr. Umay Türkeş Günay’ın eleştirel bakış açısının toplumların gelişmesi ve kalkınmasındaki önemi üzerine yazdığı makaleler de bu çalışmada konu edilmiştir. Araştırmada Prof. Dr. Umay Türkeş Günay’ın ","PeriodicalId":44416,"journal":{"name":"Milli Folklor","volume":"31 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.2,"publicationDate":"2023-06-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"90527782","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":4,"RegionCategory":"社会学","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
引用次数: 0
Mustafa ARSLAN, Türkmen Kahramanlık Destanı Göroğlu -İnceleme-Metin-, Çanakkale: Paradigma Yayınları, 2022
IF 0.2 4区 社会学 0 FOLKLORE Pub Date : 2023-06-30 DOI: 10.58242/millifolklor.1191030
Didem Gülçin Erdem Kük
Küreselleşme tehlikesi karşısında milletlerin kültürel yanıtlarının her zamankinden daha önemli olduğu bu dönemde, Türkmen Kahramanlık Destanı Göroğlu -İnceleme-Metin- adını taşıyan kitap, okurun dikkatini Türk kültür evreninin mihenk taşlarından biri olan Köroğlu’na çekme iddiası taşımaktadır. Eser, Denizli Yöresinden Derlenmiş Masallar (2008), Başkurt Türklerinin Destanı İdigey ile Moradım (2017) gibi kitaplarıyla tanıdığımız ve Türk Halk Bilimi alanında çalışmalarını sürdürmekte olan Prof. Dr. Mustafa ARSLAN’ın yeni kitabıdır. Mustafa Arslan tarafından, Ege Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı Halkbilimi programı bünyesinde hazırlanmış olan Köroğlu Destanı’nın Türkmen Versiyonu Üzerinde Mukayeseli Bir İnceleme başlıklı doktora tezinin kitaplaştırılmış şekli olan bu çalışma, Prof. Dr. Fikret Türkmen danışmanlığında yürütülmüş ve 1997 yılında tamamlanmıştır.
{"title":"Mustafa ARSLAN, Türkmen Kahramanlık Destanı Göroğlu -İnceleme-Metin-, Çanakkale: Paradigma Yayınları, 2022","authors":"Didem Gülçin Erdem Kük","doi":"10.58242/millifolklor.1191030","DOIUrl":"https://doi.org/10.58242/millifolklor.1191030","url":null,"abstract":"Küreselleşme tehlikesi karşısında milletlerin kültürel yanıtlarının her zamankinden daha önemli olduğu bu dönemde, Türkmen Kahramanlık Destanı Göroğlu -İnceleme-Metin- adını taşıyan kitap, okurun dikkatini Türk kültür evreninin mihenk taşlarından biri olan Köroğlu’na çekme iddiası taşımaktadır. Eser, Denizli Yöresinden Derlenmiş Masallar (2008), Başkurt Türklerinin Destanı İdigey ile Moradım (2017) gibi kitaplarıyla tanıdığımız ve Türk Halk Bilimi alanında çalışmalarını sürdürmekte olan Prof. Dr. Mustafa ARSLAN’ın yeni kitabıdır. Mustafa Arslan tarafından, Ege Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı Halkbilimi programı bünyesinde hazırlanmış olan Köroğlu Destanı’nın Türkmen Versiyonu Üzerinde Mukayeseli Bir İnceleme başlıklı doktora tezinin kitaplaştırılmış şekli olan bu çalışma, Prof. Dr. Fikret Türkmen danışmanlığında yürütülmüş ve 1997 yılında tamamlanmıştır.","PeriodicalId":44416,"journal":{"name":"Milli Folklor","volume":"88 2 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.2,"publicationDate":"2023-06-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"85222093","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":4,"RegionCategory":"社会学","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
引用次数: 0
Compilation of South Slavic Epics by Milman Parry and Albert Lord and the Milman Parry Collection 米尔曼·帕里和阿尔伯特·洛德的南斯拉夫史诗汇编和米尔曼·帕里合集
IF 0.2 4区 社会学 0 FOLKLORE Pub Date : 2023-06-30 DOI: 10.58242/millifolklor.1167002
Ömer Aksoy
Avrupa’da 19. yüzyıldan itibaren yükselen romantik milliyetçilik düşüncesi ile yeni uluslar yaratma sürecinde halk ve halka ait olan her türlü geleneksel bilgi Avrupalı araştırmacıların ilgi alanına girmeye başlamıştır. Süreci, bu ürünlerin kayıt altına alınıp yayımlanması yönündeki çalışmalar takip etmiştir. Ulusların tarihî kökenlerini ve ulusa mensup kahramanların mücadelelerini terennüm etmesi hasebiyle destanlar, bu araştırmaların merkezinde yer almıştır. Modern uluslar, kendi uluslarının yüceliklerini ve eskiliğini kanıtlama adına sözlü kahramanlık destanlarını ortaya çıkarma gayreti içerisinde olmuşlardır. Etnik çeşitliliği ile Balkanlar, sözlü kahramanlık destanlarının derlenip yayınlanması çalışmalarının en önemli merkezlerinden birisi olmuştur. Zira sözlü destan yaratım geleneği bölgede yaşayan başta Boşnaklar olmak üzere Güney Slav halklarının yaşantılarında önemli bir yere sahiptir. Bu çerçevede yerli ve yabancı birçok araştırmacı, Güney Slav destanlarını kayıt altına alma gayesi ile önemli bir Slav nüfusunu bünyesinde barındıran Batı ve Kuzeybatı Balkanlarda derleme faaliyetleri yürütmüşlerdir. Elbette ki yalnızca ulus ve ulusçu düşünce ile olan sıkı münasebetleri, bölgedeki sözlü destan anlatma geleneğine karşı artan ilginin temel sebebi olmamıştır. 20. yüzyıl Batı edebiyatı araştırmalarının en önemli tartışmalarından biri kabul edilen ve Homer Sorunu olarak bilinen; İlyada ve Odesa destanlarının ne şekilde teşekkül ettiği; bu destanların tek bir kişi yahut birden fazla kişi tarafından mı kaleme alındığı; Homeros’un kimliği, destanların sözlü gelenekten mi kayda geçirildiği yoksa telif mi olduğu gibi soruların yanıtını bulma gayretleri kapsamında, birçok araştırmacı dikkatini sözlü destan yaratma geleneğinin hâlâ canlı bir biçimde varlığını devam ettirdiği Güney Slav coğrafyasına çevirmiştir. Bu araştırmacıların öncüleri, aynı zamanda 20. yüzyıl Homeros araştırmalarına damgasını vuran iki isim olan Milman Parry ve asistanı Albert Lord olmuştur. 1920’li yıllarda Paris Sarbonne Üniversitesi’nde doktora öğrencisi iken Parry, Güney Slav destanları ve destancılık gelenekleri ile alakalı yapmış olduğu çalışmalar ile tanınan Sloven halkbilimci Matija Murko ile tanışmış, onun yönlendirmeleri ile bölgede saha çalışmaları yapmaya karar vermiştir. 1930’lu yıllarda Harvard Üniversitesi Klasikler bölümünde göreve başlayan Parry, 1933 yılında ilk kez bölgeye gelmiş ve aralıklarla toplam 2 yıl bölgeden ağırlıklı olarak destan olmak üzere önemli sayıda sözlü malzeme kayda geçirmiştir. Milman Parry’nin 1935 yılında ani ölümü üzerine asistanı Albert Lord onun çalışmalarını nihayete erdirmiştir. Kayıt altına alınan ve dünyanın en hacimli sözlü şiir koleksiyonu olarak kabul edilen külliyatın büyük bir kısmı destanları ihtiva etmektedir. Koleksiyon, Harvard Üniversitesi, Widener Kütüphanesi bünyesinde muhafaza edilmektedir. Koleksiyon, Parry ve Lord’un kayıt altına aldığı malzemenin yanı sıra Zagreb ve Belgrad’dan daha önce kayıt altına alınan Güney Sla
{"title":"Compilation of South Slavic Epics by Milman Parry and Albert Lord and the Milman Parry Collection","authors":"Ömer Aksoy","doi":"10.58242/millifolklor.1167002","DOIUrl":"https://doi.org/10.58242/millifolklor.1167002","url":null,"abstract":"Avrupa’da 19. yüzyıldan itibaren yükselen romantik milliyetçilik düşüncesi ile yeni uluslar yaratma sürecinde halk ve halka ait olan her türlü geleneksel bilgi Avrupalı araştırmacıların ilgi alanına girmeye başlamıştır. Süreci, bu ürünlerin kayıt altına alınıp yayımlanması yönündeki çalışmalar takip etmiştir. Ulusların tarihî kökenlerini ve ulusa mensup kahramanların mücadelelerini terennüm etmesi hasebiyle destanlar, bu araştırmaların merkezinde yer almıştır. Modern uluslar, kendi uluslarının yüceliklerini ve eskiliğini kanıtlama adına sözlü kahramanlık destanlarını ortaya çıkarma gayreti içerisinde olmuşlardır. Etnik çeşitliliği ile Balkanlar, sözlü kahramanlık destanlarının derlenip yayınlanması çalışmalarının en önemli merkezlerinden birisi olmuştur. Zira sözlü destan yaratım geleneği bölgede yaşayan başta Boşnaklar olmak üzere Güney Slav halklarının yaşantılarında önemli bir yere sahiptir. Bu çerçevede yerli ve yabancı birçok araştırmacı, Güney Slav destanlarını kayıt altına alma gayesi ile önemli bir Slav nüfusunu bünyesinde barındıran Batı ve Kuzeybatı Balkanlarda derleme faaliyetleri yürütmüşlerdir. Elbette ki yalnızca ulus ve ulusçu düşünce ile olan sıkı münasebetleri, bölgedeki sözlü destan anlatma geleneğine karşı artan ilginin temel sebebi olmamıştır. 20. yüzyıl Batı edebiyatı araştırmalarının en önemli tartışmalarından biri kabul edilen ve Homer Sorunu olarak bilinen; İlyada ve Odesa destanlarının ne şekilde teşekkül ettiği; bu destanların tek bir kişi yahut birden fazla kişi tarafından mı kaleme alındığı; Homeros’un kimliği, destanların sözlü gelenekten mi kayda geçirildiği yoksa telif mi olduğu gibi soruların yanıtını bulma gayretleri kapsamında, birçok araştırmacı dikkatini sözlü destan yaratma geleneğinin hâlâ canlı bir biçimde varlığını devam ettirdiği Güney Slav coğrafyasına çevirmiştir. Bu araştırmacıların öncüleri, aynı zamanda 20. yüzyıl Homeros araştırmalarına damgasını vuran iki isim olan Milman Parry ve asistanı Albert Lord olmuştur. 1920’li yıllarda Paris Sarbonne Üniversitesi’nde doktora öğrencisi iken Parry, Güney Slav destanları ve destancılık gelenekleri ile alakalı yapmış olduğu çalışmalar ile tanınan Sloven halkbilimci Matija Murko ile tanışmış, onun yönlendirmeleri ile bölgede saha çalışmaları yapmaya karar vermiştir. 1930’lu yıllarda Harvard Üniversitesi Klasikler bölümünde göreve başlayan Parry, 1933 yılında ilk kez bölgeye gelmiş ve aralıklarla toplam 2 yıl bölgeden ağırlıklı olarak destan olmak üzere önemli sayıda sözlü malzeme kayda geçirmiştir. Milman Parry’nin 1935 yılında ani ölümü üzerine asistanı Albert Lord onun çalışmalarını nihayete erdirmiştir. Kayıt altına alınan ve dünyanın en hacimli sözlü şiir koleksiyonu olarak kabul edilen külliyatın büyük bir kısmı destanları ihtiva etmektedir. Koleksiyon, Harvard Üniversitesi, Widener Kütüphanesi bünyesinde muhafaza edilmektedir. Koleksiyon, Parry ve Lord’un kayıt altına aldığı malzemenin yanı sıra Zagreb ve Belgrad’dan daha önce kayıt altına alınan Güney Sla","PeriodicalId":44416,"journal":{"name":"Milli Folklor","volume":"37 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.2,"publicationDate":"2023-06-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"90635685","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":4,"RegionCategory":"社会学","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
引用次数: 0
Leadership in Turkish Culture in the Context of Proverbs 从谚语看土耳其文化中的领导力
IF 0.2 4区 社会学 0 FOLKLORE Pub Date : 2023-06-30 DOI: 10.58242/millifolklor.1162625
Didem Koşar, Gülten Türkan Gürer
Küreselleşme ile birlikte yaşanan değişim ve gelişmeler sonucunda ülkeler arasında farklı kültürel özelliklere sahip bireylerin birbiriyle olan etkileşimleri önem kazanmaya başlamıştır. Farklı kültürel değerlere sahip çalışanların tek bir hedef etrafında bütünleşmesi ve yönlendirilmesi örgütlerin sahip oldukları kültürel özelliklere uygun liderlik türünün benimsenmesi örgütsel etkililik ve verimlilik açısından önem kazanmıştır. Bu farklılıklara sahip bireyleri bünyesinde barındıran örgütlerin nasıl yönetileceği sorununu ise kültür, kültürel farklılıklar ile liderlik türleri üzerine yoğunlaşılmasına neden olmuştur. Kültürel mirasın temel unsurlardan biri olan atasözleri bağlamında Türk kültüründe liderliğin incelendiği bu çalışmanın amacı atasözleri bağlamında Türk kültüründe liderlik özelliklerinin değerlendirilmesidir. Çalışma nitel araştırma olarak tasarlanmış ve araştırmanın hedefinde yer alan olgu ya da olgular hakkındaki bilgileri içeren yazılı materyallerin analiz edilmesine fırsat veren doküman incelemesi yönteminden yararlanılmıştır. Çalışmada Aksoy (2007) tarafından yayımlanan Atasözleri Sözlüğü kullanılmıştır. Bu sözlükte yer alan 2667 tane atasözü incelenmiş ve içerik analizi ile veriler analiz edilmiştir. Yapılan analiz sonucunda geleneksel liderlik kapsamında; otokratik liderlik, demokratik-katılımcı liderlik, tam serbestlik tanıyan liderlik türleri ve özelliklerinin yanı sıra çağdaş liderlik yaklaşımları kapsamında da; ağ liderlik, canlandırıcı liderlik, dağıtımcı liderlik, dönüşümcü liderlik, eleştirel liderlik, entelektüel liderlik, etkileşimci liderlik, girişimci liderlik, hizmetkâr liderlik, karizmatik liderlik, kuantum liderlik, kültürel liderlik, öğretim liderliği, öğretmen liderliği, paternalist liderlik, vizyoner liderlik türleri ve özelliklerine ulaşılmıştır. Araştırmanın sonuçları atasözleri bağlamında Türk kültüründe en fazla dönüşümcü ve otokratik liderlik türlerine vurgu yapıldığını ve bunu sırasıyla demokratik-katılımcı liderlik, etkileşimci liderlik ve dağıtımcı liderlik türlerinin izlediğini göstermektedir. Araştırmada öne çıkan bir diğer bulgu ise otokratik liderliğin “Lider kendi başına karar alır ve aldığı kararları astlarına bildirir.” özelliğinin; dönüşümcü liderliğin “Takım ruhu ve kararlara katılım ön plandadır.” özelliğinin; dağıtımcı liderliğin “İşgören uzmanlığına önem verilir.” özelliğinin; kuantum liderliğin “Lider, belirsizliklerle baş edebilmeyi bilmektedir.” özelliğinin; etkileşimci liderliğin “Lider-izleyen arasında takas ilişki söz konusudur (amaç-ödül; baskı-ceza)” özelliğinin; canlandırıcı liderliğin “Takım üyeleri ile işbirliği yapar.” özelliğinin atasözlerinde en çok vurgulanan liderlik özelliklerinden olmasıdır. Tüm bu özellikler dikkate alındığında araştırmada; otokratik eğilimli, işbirliğinin ön planda olduğu, belirsizliklerle baş edebilme, ödül ve cezalandırmaya dayalı sistem anlayışı, takım ruhu oluşturma gibi liderlik özelliklerine atasözlerinde daha fazla yer verildiği sonucuna ulaşılmıştı
{"title":"Leadership in Turkish Culture in the Context of Proverbs","authors":"Didem Koşar, Gülten Türkan Gürer","doi":"10.58242/millifolklor.1162625","DOIUrl":"https://doi.org/10.58242/millifolklor.1162625","url":null,"abstract":"Küreselleşme ile birlikte yaşanan değişim ve gelişmeler sonucunda ülkeler arasında farklı kültürel özelliklere sahip bireylerin birbiriyle olan etkileşimleri önem kazanmaya başlamıştır. Farklı kültürel değerlere sahip çalışanların tek bir hedef etrafında bütünleşmesi ve yönlendirilmesi örgütlerin sahip oldukları kültürel özelliklere uygun liderlik türünün benimsenmesi örgütsel etkililik ve verimlilik açısından önem kazanmıştır. Bu farklılıklara sahip bireyleri bünyesinde barındıran örgütlerin nasıl yönetileceği sorununu ise kültür, kültürel farklılıklar ile liderlik türleri üzerine yoğunlaşılmasına neden olmuştur. Kültürel mirasın temel unsurlardan biri olan atasözleri bağlamında Türk kültüründe liderliğin incelendiği bu çalışmanın amacı atasözleri bağlamında Türk kültüründe liderlik özelliklerinin değerlendirilmesidir. Çalışma nitel araştırma olarak tasarlanmış ve araştırmanın hedefinde yer alan olgu ya da olgular hakkındaki bilgileri içeren yazılı materyallerin analiz edilmesine fırsat veren doküman incelemesi yönteminden yararlanılmıştır. Çalışmada Aksoy (2007) tarafından yayımlanan Atasözleri Sözlüğü kullanılmıştır. Bu sözlükte yer alan 2667 tane atasözü incelenmiş ve içerik analizi ile veriler analiz edilmiştir. Yapılan analiz sonucunda geleneksel liderlik kapsamında; otokratik liderlik, demokratik-katılımcı liderlik, tam serbestlik tanıyan liderlik türleri ve özelliklerinin yanı sıra çağdaş liderlik yaklaşımları kapsamında da; ağ liderlik, canlandırıcı liderlik, dağıtımcı liderlik, dönüşümcü liderlik, eleştirel liderlik, entelektüel liderlik, etkileşimci liderlik, girişimci liderlik, hizmetkâr liderlik, karizmatik liderlik, kuantum liderlik, kültürel liderlik, öğretim liderliği, öğretmen liderliği, paternalist liderlik, vizyoner liderlik türleri ve özelliklerine ulaşılmıştır. Araştırmanın sonuçları atasözleri bağlamında Türk kültüründe en fazla dönüşümcü ve otokratik liderlik türlerine vurgu yapıldığını ve bunu sırasıyla demokratik-katılımcı liderlik, etkileşimci liderlik ve dağıtımcı liderlik türlerinin izlediğini göstermektedir. Araştırmada öne çıkan bir diğer bulgu ise otokratik liderliğin “Lider kendi başına karar alır ve aldığı kararları astlarına bildirir.” özelliğinin; dönüşümcü liderliğin “Takım ruhu ve kararlara katılım ön plandadır.” özelliğinin; dağıtımcı liderliğin “İşgören uzmanlığına önem verilir.” özelliğinin; kuantum liderliğin “Lider, belirsizliklerle baş edebilmeyi bilmektedir.” özelliğinin; etkileşimci liderliğin “Lider-izleyen arasında takas ilişki söz konusudur (amaç-ödül; baskı-ceza)” özelliğinin; canlandırıcı liderliğin “Takım üyeleri ile işbirliği yapar.” özelliğinin atasözlerinde en çok vurgulanan liderlik özelliklerinden olmasıdır. Tüm bu özellikler dikkate alındığında araştırmada; otokratik eğilimli, işbirliğinin ön planda olduğu, belirsizliklerle baş edebilme, ödül ve cezalandırmaya dayalı sistem anlayışı, takım ruhu oluşturma gibi liderlik özelliklerine atasözlerinde daha fazla yer verildiği sonucuna ulaşılmıştı","PeriodicalId":44416,"journal":{"name":"Milli Folklor","volume":"52 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.2,"publicationDate":"2023-06-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"72678574","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":4,"RegionCategory":"社会学","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
引用次数: 0
Britanya Ulusal Kimliğinde Yer Alan Robin Hood ve Kral Arthur’un Folklorik İncelemesi
IF 0.2 4区 社会学 0 FOLKLORE Pub Date : 2023-06-21 DOI: 10.58242/millifolklor.1188072
Alev Karaduman
King Arthur and Robin Hood as two main folkloric figures of national identity played an important role in the formation of the British national identity especially in the nineteenth century. However, throughout the centuries, these mythical stories of these Heros did not remain limited to the British folklore and became well-known in the cultural heritage of other countries throughout the world. The lore and depictions of these two characters were not limited to the written and oral literature but came into existence through different mediums such as television, cinema, and computer games. For the lore of King Arthur and Robin Hood, both stories have topical themes reflecting the political, social, and cultural issues in societies, and deal with the socio-cultural and political conflicts, and shape the future as timeless artefacts. In this sense, the major aim of this paper is to present and analyze the transformation of the folklore which is related to the two folk legends, King Arthur and Robin Hood by using various historical and cultural sources in order to demon-strate the validity of the two legends regardless of time, place, and transmission medium. In this analysis the book King Arthur and Robin Hood: The History and Folklore of England’s Most Famous Folk Legends by Jesse Harasta (2009) will be used as the basis of the evolution of the lore of the two folk legends. Accordingly, it will be presented that the stories and the characters which have been the subject of various myths and legends throughout the centuries have also been adapted and used in a variety of works and products through different forms of media such as film, theatre, opera, television, advertising, and games, and hence, the local history of the lore of King Arthur and Robin Hood has turned into global folklore. The political, social, and cultural use, adaptation, and evolution of King Arthur and Robin Hood will be traced starting from the medieval ages when the original stories emerged until the twentieth century when the lore of King Arthur and Robin Hood has been transformed through story-telling and added to different structures by using different modes of media. Tough some changes in the presentation of the folklore have been observed; the major dichotomic human characteristics such as love, hate, poorness, richness etc preserve their places and stay still without change with all respect.
亚瑟王和罗宾汉作为两个主要的民族认同民俗人物,在英国民族认同的形成过程中发挥了重要作用,尤其是在19世纪。然而,几个世纪以来,这些英雄的神话故事并没有局限于英国的民间传说,而是成为世界其他国家的文化遗产。对这两个角色的喜爱和描述并不局限于书面和口头文学,而是通过电视、电影和电脑游戏等不同的媒介存在。对于亚瑟王和罗宾汉的爱情,两个故事都有反映社会政治,社会和文化问题的主题,并处理社会文化和政治冲突,塑造未来作为永恒的文物。从这个意义上说,本文的主要目的是通过各种历史文化来源来呈现和分析与亚瑟王和罗宾汉这两个民间传说有关的民间传说的变迁,以证明这两个传说不受时间、地点和传播媒介的影响。在本分析中,杰西·哈拉斯塔(Jesse Harasta, 2009)所著的《亚瑟王与罗宾汉:英国最著名的民间传说的历史与民间传说》将作为这两个民间传说的传说演变的基础。因此,几个世纪以来,作为各种神话和传说主题的故事和人物也通过电影、戏剧、歌剧、电视、广告和游戏等不同形式的媒体被改编和使用在各种作品和产品中,因此,亚瑟王和罗宾汉的爱情的地方历史已经变成了全球民间传说。《亚瑟王》和《罗宾汉》在政治、社会、文化上的运用、改编、演变将从最初的故事出现的中世纪开始追溯,直到20世纪,《亚瑟王》和《罗宾汉》的故事通过讲述被改变,并通过使用不同的媒体模式被添加到不同的结构中。然而,民间传说的表现方式也发生了一些变化;人类的主要二分特征,如爱、恨、穷、富等,保留了它们的位置,保持不变,没有改变。
{"title":"Britanya Ulusal Kimliğinde Yer Alan Robin Hood ve Kral Arthur’un Folklorik İncelemesi","authors":"Alev Karaduman","doi":"10.58242/millifolklor.1188072","DOIUrl":"https://doi.org/10.58242/millifolklor.1188072","url":null,"abstract":"King Arthur and Robin Hood as two main folkloric figures of national identity played an important role in the formation of the British national identity especially in the nineteenth century. However, throughout the centuries, these mythical stories of these Heros did not remain limited to the British folklore and became well-known in the cultural heritage of other countries throughout the world. The lore and depictions of these two characters were not limited to the written and oral literature but came into existence through different mediums such as television, cinema, and computer games. For the lore of King Arthur and Robin Hood, both stories have topical themes reflecting the political, social, and cultural issues in societies, and deal with the socio-cultural and political conflicts, and shape the future as timeless artefacts. In this sense, the major aim of this paper is to present and analyze the transformation of the folklore which is related to the two folk legends, King Arthur and Robin Hood by using various historical and cultural sources in order to demon-strate the validity of the two legends regardless of time, place, and transmission medium. In this analysis the book King Arthur and Robin Hood: The History and Folklore of England’s Most Famous Folk Legends by Jesse Harasta (2009) will be used as the basis of the evolution of the lore of the two folk legends. Accordingly, it will be presented that the stories and the characters which have been the subject of various myths and legends throughout the centuries have also been adapted and used in a variety of works and products through different forms of media such as film, theatre, opera, television, advertising, and games, and hence, the local history of the lore of King Arthur and Robin Hood has turned into global folklore. The political, social, and cultural use, adaptation, and evolution of King Arthur and Robin Hood will be traced starting from the medieval ages when the original stories emerged until the twentieth century when the lore of King Arthur and Robin Hood has been transformed through story-telling and added to different structures by using different modes of media. Tough some changes in the presentation of the folklore have been observed; the major dichotomic human characteristics such as love, hate, poorness, richness etc preserve their places and stay still without change with all respect.","PeriodicalId":44416,"journal":{"name":"Milli Folklor","volume":"124 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.2,"publicationDate":"2023-06-21","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"88099817","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":4,"RegionCategory":"社会学","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
引用次数: 0
KAZAK KÜLTÜRÜNDE GELENEKSEL BAŞ GİYİMİ
IF 0.2 4区 社会学 0 FOLKLORE Pub Date : 2023-05-17 DOI: 10.58242/millifolklor.1152534
Elmira Montanay, Akbota Akhmetbekova
Her milletin asırlarca devam eden günlük yaşamları, tarzları, gelenek ve göreneklerini yansıtan, kendilerine has kültürel mirasları vardır. Konar göçer hayatın uzmanı olan Kazak Türklerinde somut ve somut olmayan kültürel miras, zenginlikleriyle araştırılması gereken hazinelerle doludur. İnsanlık tarihinde kültürel miras çalışmaları arasında giyim-kuşam kültürü ve davranış biçimleri önemli yer tutar. Giysiler çağın bir aynası olarak, varoluş tarihinin farklı aşamalarında insanlığın kültürel deneyimindeki değişiklikleri tam olarak yansıtır. Öyleyse giysilerin kültürel mirası koruyarak gelecek nesle aktaran önemli bir köprü olduğu söylenebilir. Bu çalışmada kültür köprüsünde Kazak giyim kültürünün önemi ve geleneksel baş giysilerinin kullanım işlevleri hakkında bilgi verilmeye çalışılacaktır. Geleneksel giysiler insanlık tarihi boyunca değişmekte ve yeniden şekillenmektedir. Nesilden nesile aktarılan geleneksel giysiler beraberinde geleneksel bilginin de yaşayabilirliğini sağlamaktadır. Bir topluluğun geleneksel kıyafetlerinin özellikleri, o coğrafiyada yaşayan insanların yaşam biçimiyle yakından ilgilidir. Bir topluluğun kültürel mirasları arasında önemli bir yere sahip olan giyim, o topluluğun düşünme biçimini yansıtan geleneğin temelidir. Giyim, gündelik olaylara geniş çapta ve anında yanıt verme yeteneğine de sahiptir. Bu makalede bir giyim davranışı olarak Kazaklarda baş giyiminin yeri ve önemini ayrıntılı bir şekilde açıklanmaya çalışılacaktır. Baş giysilerinin adları tanıtılarak yaş, sosyal durum ve cinsiyete göre sınıflandırılacak, Kazak kültüründe baş giysileri hakkındaki inanışlar aktarılacaktır. Başın vücudun önemli bir bölümü olmasının yanı sıra Türk dünyasında daha da özel ilgiye sahip olduğu, Türkiye Türkçesindeki “baş tacım, baş köşe, başım gözüm üstüne” gibi tamlamalardan ve Kazak Türkçesindeki “bastık, bas kuda, baseke” gibi adlandırma örneklerinden anlaşılabilir. Başı kutsayan Kazaklar için baş giysilerinin de önemi fazladır. Kazaklar baş giysilerini hep yüksek yerde tutarlar, kendilerine ait baş giysilerini de hediye olarak vermezler. Kutsama nedeniyle baş giysilerinin yapıldığı hayvan derisi ve kuş tüylerinin de özel anlamları vardır. Yani herhangi bir hayvanın derisi veya kuşun tüyü kullanılmaz. Kutsal ve pahalı olan hayvan derisiyle, kuşlar seçilir. Mesela Kazaklarda böri olarak adlandırılan kurt, tüm Türk boyları ve halkları için en önemli hayvanlardan biridir. Börinin derisiyle börikler yapılmıştır. Börik, daha çok kışın giyilen baş giysisi olmanın yanında süs için de özel günlerde kullanılmaktadır. Genel olarak Kazak baş giysileri mevsimlere, statüye, cinsiyete, yaşam tarzlarına ve yaş farklılıklarına göre çeşitlilik gösterir; iletişimsel olarak da karşı tarafa çeşitli anlamlar kodlar. Geleneğin bir parçası olsa da diğer yandan Kazaklara göre baş giyimi temizliğe verilen önemin de göstergesidir. Kazak kadınlarının ve erkeklerinin giydiği baş giysileri kullanılan malzemelere göre farklılık ve çeşitlilik gösterir. Erkekler ta
{"title":"KAZAK KÜLTÜRÜNDE GELENEKSEL BAŞ GİYİMİ","authors":"Elmira Montanay, Akbota Akhmetbekova","doi":"10.58242/millifolklor.1152534","DOIUrl":"https://doi.org/10.58242/millifolklor.1152534","url":null,"abstract":"Her milletin asırlarca devam eden günlük yaşamları, tarzları, gelenek ve göreneklerini yansıtan, kendilerine has kültürel mirasları vardır. Konar göçer hayatın uzmanı olan Kazak Türklerinde somut ve somut olmayan kültürel miras, zenginlikleriyle araştırılması gereken hazinelerle doludur. İnsanlık tarihinde kültürel miras çalışmaları arasında giyim-kuşam kültürü ve davranış biçimleri önemli yer tutar. Giysiler çağın bir aynası olarak, varoluş tarihinin farklı aşamalarında insanlığın kültürel deneyimindeki değişiklikleri tam olarak yansıtır. Öyleyse giysilerin kültürel mirası koruyarak gelecek nesle aktaran önemli bir köprü olduğu söylenebilir. Bu çalışmada kültür köprüsünde Kazak giyim kültürünün önemi ve geleneksel baş giysilerinin kullanım işlevleri hakkında bilgi verilmeye çalışılacaktır. Geleneksel giysiler insanlık tarihi boyunca değişmekte ve yeniden şekillenmektedir. Nesilden nesile aktarılan geleneksel giysiler beraberinde geleneksel bilginin de yaşayabilirliğini sağlamaktadır. Bir topluluğun geleneksel kıyafetlerinin özellikleri, o coğrafiyada yaşayan insanların yaşam biçimiyle yakından ilgilidir. Bir topluluğun kültürel mirasları arasında önemli bir yere sahip olan giyim, o topluluğun düşünme biçimini yansıtan geleneğin temelidir. Giyim, gündelik olaylara geniş çapta ve anında yanıt verme yeteneğine de sahiptir. Bu makalede bir giyim davranışı olarak Kazaklarda baş giyiminin yeri ve önemini ayrıntılı bir şekilde açıklanmaya çalışılacaktır. Baş giysilerinin adları tanıtılarak yaş, sosyal durum ve cinsiyete göre sınıflandırılacak, Kazak kültüründe baş giysileri hakkındaki inanışlar aktarılacaktır. Başın vücudun önemli bir bölümü olmasının yanı sıra Türk dünyasında daha da özel ilgiye sahip olduğu, Türkiye Türkçesindeki “baş tacım, baş köşe, başım gözüm üstüne” gibi tamlamalardan ve Kazak Türkçesindeki “bastık, bas kuda, baseke” gibi adlandırma örneklerinden anlaşılabilir. Başı kutsayan Kazaklar için baş giysilerinin de önemi fazladır. Kazaklar baş giysilerini hep yüksek yerde tutarlar, kendilerine ait baş giysilerini de hediye olarak vermezler. Kutsama nedeniyle baş giysilerinin yapıldığı hayvan derisi ve kuş tüylerinin de özel anlamları vardır. Yani herhangi bir hayvanın derisi veya kuşun tüyü kullanılmaz. Kutsal ve pahalı olan hayvan derisiyle, kuşlar seçilir. Mesela Kazaklarda böri olarak adlandırılan kurt, tüm Türk boyları ve halkları için en önemli hayvanlardan biridir. Börinin derisiyle börikler yapılmıştır. Börik, daha çok kışın giyilen baş giysisi olmanın yanında süs için de özel günlerde kullanılmaktadır. Genel olarak Kazak baş giysileri mevsimlere, statüye, cinsiyete, yaşam tarzlarına ve yaş farklılıklarına göre çeşitlilik gösterir; iletişimsel olarak da karşı tarafa çeşitli anlamlar kodlar. Geleneğin bir parçası olsa da diğer yandan Kazaklara göre baş giyimi temizliğe verilen önemin de göstergesidir. Kazak kadınlarının ve erkeklerinin giydiği baş giysileri kullanılan malzemelere göre farklılık ve çeşitlilik gösterir. Erkekler ta","PeriodicalId":44416,"journal":{"name":"Milli Folklor","volume":"17 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.2,"publicationDate":"2023-05-17","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"84729329","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":4,"RegionCategory":"社会学","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
引用次数: 0
ELEŞTİREL FOLKLORİSTİK BAĞLAMINDA KADIN BEDENİNİN GERÇEK YAŞAM DENEYİMİNE YÖNELİK PERFORMATİF İMKÂNLARI
IF 0.2 4区 社会学 0 FOLKLORE Pub Date : 2023-03-15 DOI: 10.58242/millifolklor.1232207
Zehra Kaderli̇
Eleştirel folkloristik perspektifinden, erkek beden morfolojisini, özne oluşun, bilginin ve iktidarın kaynağı olarak gören bir ‎toplum ve kültür düzeninin önkoşulu doğanın, kadının, bedenin ve bütüncül deneyimin olumsuzlanarak nesne statüsüne ‎indirgenmesi ve bu nesneler üzerinde tasarruf hakkı olan eril-aşkın öznenin üretilmesidir. Bu kültürel yapılandırma içinde, erkek ‎bedenselliğinin akışkan özellikleri, aşkın ve aklî bir insan söylemi içinde perdelenerek katılaştırılırken, ortak duyuş kabullerine ‎dair özne olmanın gerekliliklerine uymayan diğer tüm bedenler ve öznellikler, eril öznenin müdahale gerekçesi olarak ‎nesneleştirilirler. Bedenleşmiş cinsiyetin tekrara dayalı bir performans olarak üretimi, kültürel söylem ve bedenleşme deneyimi ‎arasında bir özdeşlik oluşturmayı hedefler. Ancak, söylemin deneyimlenen etkileri kesin olmaktan ziyade olumsal’dır. Deneyim, ‎her durumda kişisel bir içselleştirme sürecidir ve bu yönüyle her performans, performans söylemi ve onun deneyimlenmesi ‎arasında ortaya çıkan uyumsuzluğun dayandığı “yıkıcı bir potansiyeli” (performatif) bünyesinde taşımaktadır. Eril kültürel ‎söylem ve kadın deneyiminin karşılaşma anında ortaya çıkan bu “‎performatif yıkıcılığın” gücüne odaklanan bu çalışmada,‎ eril ‎söylemin akışkan bedenleşmiş varoluş üzerindeki katılaştırıcı/bedensizleştirici söylemsel tertibatının tüm güzergâhları, ‎sınırlamaya ve kontrole meydan okuyan “beden sıvıları” üzerinden takip edilerek, eril söylemin, katı, ayrıksı, kontrollü ve ‎‎“bedensizleşmiş erkek özneler” ve bütünüyle akışkan, sızdıran ve kontrolsüz, dolayısıyla da eril öznenin kontrolüne muhtaç ‎‎“kadın-nesne-bedensellikler” üretme mekanizması incelenmektedir. Çalışmanın amacı, eleştirel folkloristik merkezinde, Feminist ‎düşünür Luce Irigaray’ın “Katı ve Akışkan Mekanik” kavramlarına dayanan teorik yaklaşımı başta olmak üzere, Feminist post-‎yapısalcı, yapı-sökümcü ve gözlemlenebilen, duyularla algılanabilen/fenomenolojik yaklaşımlar çerçevesinde, ortak duyuş ‎çerçevesinde kadınla özdeş “akışkan bedenleşmiş varoluşun”, hem teorik ve hem de pratik sonuçlar ortaya koyabilecek ‎performatif bir imkâna dönüştürülebileceğini ve böylelikle kadın, erkek ve doğanın ilişkisel varoluşunu ihata eden akışkan, kanlı-‎canlı bir yaşam deneyimi ve bilim pratiği (eleştirel-feminist folkloristik) için hareket noktası olabileceğini tartışmaya açmaktır. Bu ‎bağlamda çalışma, eleştirel folkloristik perspektifine odaklanarak kültürel süreçler içinde bedenleşme deneyimine; diğer bir ‎deyişle, duygulanan, duygulanan, korkan, acı çeken “gerçek insan” anlayışına yönelik bir yaklaşımı benimsemektedir. Böylece, ‎folklorun davranış örüntüleri boyunca erkek beden morfolojisini ve eril söylemi önceleyen geleneksel ortak duyuşa dayalı dünya ‎düzeninde kadını edilgen, kontrole tabi bir nesneye indirgemesini mikro ölçekte folklorun belirgin bir problematiği olarak ‎görmektedir. Makalenin kurgusu ve akışı, erkek varlığına karşı mücadele içinde olan kadının, yaşamın tüm hallerin
{"title":"ELEŞTİREL FOLKLORİSTİK BAĞLAMINDA KADIN BEDENİNİN GERÇEK YAŞAM DENEYİMİNE YÖNELİK PERFORMATİF İMKÂNLARI","authors":"Zehra Kaderli̇","doi":"10.58242/millifolklor.1232207","DOIUrl":"https://doi.org/10.58242/millifolklor.1232207","url":null,"abstract":"Eleştirel folkloristik perspektifinden, erkek beden morfolojisini, özne oluşun, bilginin ve iktidarın kaynağı olarak gören bir ‎toplum ve kültür düzeninin önkoşulu doğanın, kadının, bedenin ve bütüncül deneyimin olumsuzlanarak nesne statüsüne ‎indirgenmesi ve bu nesneler üzerinde tasarruf hakkı olan eril-aşkın öznenin üretilmesidir. Bu kültürel yapılandırma içinde, erkek ‎bedenselliğinin akışkan özellikleri, aşkın ve aklî bir insan söylemi içinde perdelenerek katılaştırılırken, ortak duyuş kabullerine ‎dair özne olmanın gerekliliklerine uymayan diğer tüm bedenler ve öznellikler, eril öznenin müdahale gerekçesi olarak ‎nesneleştirilirler. Bedenleşmiş cinsiyetin tekrara dayalı bir performans olarak üretimi, kültürel söylem ve bedenleşme deneyimi ‎arasında bir özdeşlik oluşturmayı hedefler. Ancak, söylemin deneyimlenen etkileri kesin olmaktan ziyade olumsal’dır. Deneyim, ‎her durumda kişisel bir içselleştirme sürecidir ve bu yönüyle her performans, performans söylemi ve onun deneyimlenmesi ‎arasında ortaya çıkan uyumsuzluğun dayandığı “yıkıcı bir potansiyeli” (performatif) bünyesinde taşımaktadır. Eril kültürel ‎söylem ve kadın deneyiminin karşılaşma anında ortaya çıkan bu “‎performatif yıkıcılığın” gücüne odaklanan bu çalışmada,‎ eril ‎söylemin akışkan bedenleşmiş varoluş üzerindeki katılaştırıcı/bedensizleştirici söylemsel tertibatının tüm güzergâhları, ‎sınırlamaya ve kontrole meydan okuyan “beden sıvıları” üzerinden takip edilerek, eril söylemin, katı, ayrıksı, kontrollü ve ‎‎“bedensizleşmiş erkek özneler” ve bütünüyle akışkan, sızdıran ve kontrolsüz, dolayısıyla da eril öznenin kontrolüne muhtaç ‎‎“kadın-nesne-bedensellikler” üretme mekanizması incelenmektedir. Çalışmanın amacı, eleştirel folkloristik merkezinde, Feminist ‎düşünür Luce Irigaray’ın “Katı ve Akışkan Mekanik” kavramlarına dayanan teorik yaklaşımı başta olmak üzere, Feminist post-‎yapısalcı, yapı-sökümcü ve gözlemlenebilen, duyularla algılanabilen/fenomenolojik yaklaşımlar çerçevesinde, ortak duyuş ‎çerçevesinde kadınla özdeş “akışkan bedenleşmiş varoluşun”, hem teorik ve hem de pratik sonuçlar ortaya koyabilecek ‎performatif bir imkâna dönüştürülebileceğini ve böylelikle kadın, erkek ve doğanın ilişkisel varoluşunu ihata eden akışkan, kanlı-‎canlı bir yaşam deneyimi ve bilim pratiği (eleştirel-feminist folkloristik) için hareket noktası olabileceğini tartışmaya açmaktır. Bu ‎bağlamda çalışma, eleştirel folkloristik perspektifine odaklanarak kültürel süreçler içinde bedenleşme deneyimine; diğer bir ‎deyişle, duygulanan, duygulanan, korkan, acı çeken “gerçek insan” anlayışına yönelik bir yaklaşımı benimsemektedir. Böylece, ‎folklorun davranış örüntüleri boyunca erkek beden morfolojisini ve eril söylemi önceleyen geleneksel ortak duyuşa dayalı dünya ‎düzeninde kadını edilgen, kontrole tabi bir nesneye indirgemesini mikro ölçekte folklorun belirgin bir problematiği olarak ‎görmektedir. Makalenin kurgusu ve akışı, erkek varlığına karşı mücadele içinde olan kadının, yaşamın tüm hallerin","PeriodicalId":44416,"journal":{"name":"Milli Folklor","volume":"412 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.2,"publicationDate":"2023-03-15","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"79943163","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":4,"RegionCategory":"社会学","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
引用次数: 1
KÜLTÜREL ROTA GELİŞTİRİLMESİ: EVLİYA ÇELEBİ’NİN İZİNDE İZMİR
IF 0.2 4区 社会学 0 FOLKLORE Pub Date : 2023-03-13 DOI: 10.58242/millifolklor.689819
Nilgün Avci, Buğra Çoşkun
UNESCO bünyesinde hazırlanan Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi ile kültürel mirasın korunması amaçlanmaktadır. Kültürel mirası korunmanın, mirasın tanıtılması, yaşatılması ile sağlanabileceği görüşü bazı bilim insanları tarafından savunulmaktadır. Kültürel mirasın korunmasında birçok alandaki bilim insanlarına görev düşmektedir. Çok disiplinli çalışmalar farklı bakış açıları ile kültürel mirasın korunmasına katkı sağlayabilecektir. Kültürel miras, turizm alanı için de önemli bir konudur. Son yıllarda kültürel miras konusunda turizm alanında birçok çalışma yapılmıştır. Küreselleşme sonucu olarak ortaya çıkan kültürde tek tipleşme sorununa, kültürel mirası tanıtma ve yaşatmanın çözüm olabileceği düşünülmektedir. Kültür, tarih ve doğal çevre turizmin ana kaynaklarını oluşmaktadır. Turizmin kültür ve doğayı metalaştırması yönündeki endişelerin giderilmesi için kültür ve turizmin iş birliğinin artırılmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Son yıllarda Dünya Turizm Örgütü bu yöndeki çalışmalarını hızlandırmış, sürdürülebilir turizm ilkelerini belirlemiştir. Dünya Turizm Örgütü turizm ve kültür sinerjisi üzerine toplantılar düzenleyerek raporlar hazırlamıştır. Sorumlu turizm anlayışının gelişmeye başlamasıyla, gelecek nesilleri düşünerek, turizmden elde edilecek faydaların tüm paydaşların yararına olması hedeflenmektedir. Turizmin yalnızca bir tüketim aracı olmadığı, kültürel değerlerde farkındalığı artıran bir güç olduğu vurgulanmaya çalışılmaktadır. Kültürel turizm içerisinde değerlendirilen kültürel rota oluşturulması, bir turizm ürünü oluşturmanın yanında, kültürel mirasın koruması, değerinin bilinmesi ve yaşatılması amaçlarına hizmet etmektedir. Kültürel rotalar, kültürel mirası koruma ve tanıtmayı sürdürülebilirlik yaklaşımı içinde gerçekleştirmeyi amaçlamaktadır. Türkiye’nin imzası bulunan “Avrupa Konseyi Kültür Rotaları Programı” kültürel mirası koruma ve tanıtımı amaçlamaktadır. Bu programda ülke içi rotalar oluşturulabildiği gibi ülkeler arası kültür rotaları da oluşturulabilmektedir. Türkiye 5 kültürel rota ile Avrupa Konseyi Kültür Rotaları Programında yer almaktadır. Türkiye’nin Program çerçevesinde değerlendirilebilecek birçok kültürel rota potansiyeli bulunmaktadır. Bu çalışmada Bozic ve Tomic'in (2016) geliştirdiği “Kültürel Rota Değerleme Modeli” kullanılarak Evliya Çelebi’nin İzmir seyahati kültürel rota olarak incelenmiştir. 17. yy’de 40 yılı aşkın süre geniş bir coğrafyada seyahat eden ve gezdiği yerlerin iklimi, gündelik yaşamı, hikâyeleri hakkındaki yazılarıyla Evliya Çelebi günümüz gezginlerine rehberlik etmektedir. Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesinde yer alan birçok tarihi eserin korunmuş olması kültürel rotanın geliştirilmesine olanak sağlamaktadır. Kültürel rota geliştirilmesi için, bölgenin tarihi ve kültürel değerleri tek başına yeterli değildir. Kültürel rota değerleme modelinde turizme özgü değerlerin yanında, bilimsel değerler, rotaya özgü değerler, ekonomik önem, tedbir ve koruma değerleri bulunmaktadır. Evliya Çe
{"title":"KÜLTÜREL ROTA GELİŞTİRİLMESİ: EVLİYA ÇELEBİ’NİN İZİNDE İZMİR","authors":"Nilgün Avci, Buğra Çoşkun","doi":"10.58242/millifolklor.689819","DOIUrl":"https://doi.org/10.58242/millifolklor.689819","url":null,"abstract":"UNESCO bünyesinde hazırlanan Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi ile kültürel mirasın korunması amaçlanmaktadır. Kültürel mirası korunmanın, mirasın tanıtılması, yaşatılması ile sağlanabileceği görüşü bazı bilim insanları tarafından savunulmaktadır. Kültürel mirasın korunmasında birçok alandaki bilim insanlarına görev düşmektedir. Çok disiplinli çalışmalar farklı bakış açıları ile kültürel mirasın korunmasına katkı sağlayabilecektir. Kültürel miras, turizm alanı için de önemli bir konudur. Son yıllarda kültürel miras konusunda turizm alanında birçok çalışma yapılmıştır. Küreselleşme sonucu olarak ortaya çıkan kültürde tek tipleşme sorununa, kültürel mirası tanıtma ve yaşatmanın çözüm olabileceği düşünülmektedir. Kültür, tarih ve doğal çevre turizmin ana kaynaklarını oluşmaktadır. Turizmin kültür ve doğayı metalaştırması yönündeki endişelerin giderilmesi için kültür ve turizmin iş birliğinin artırılmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Son yıllarda Dünya Turizm Örgütü bu yöndeki çalışmalarını hızlandırmış, sürdürülebilir turizm ilkelerini belirlemiştir. Dünya Turizm Örgütü turizm ve kültür sinerjisi üzerine toplantılar düzenleyerek raporlar hazırlamıştır. Sorumlu turizm anlayışının gelişmeye başlamasıyla, gelecek nesilleri düşünerek, turizmden elde edilecek faydaların tüm paydaşların yararına olması hedeflenmektedir. Turizmin yalnızca bir tüketim aracı olmadığı, kültürel değerlerde farkındalığı artıran bir güç olduğu vurgulanmaya çalışılmaktadır. Kültürel turizm içerisinde değerlendirilen kültürel rota oluşturulması, bir turizm ürünü oluşturmanın yanında, kültürel mirasın koruması, değerinin bilinmesi ve yaşatılması amaçlarına hizmet etmektedir. Kültürel rotalar, kültürel mirası koruma ve tanıtmayı sürdürülebilirlik yaklaşımı içinde gerçekleştirmeyi amaçlamaktadır. Türkiye’nin imzası bulunan “Avrupa Konseyi Kültür Rotaları Programı” kültürel mirası koruma ve tanıtımı amaçlamaktadır. Bu programda ülke içi rotalar oluşturulabildiği gibi ülkeler arası kültür rotaları da oluşturulabilmektedir. Türkiye 5 kültürel rota ile Avrupa Konseyi Kültür Rotaları Programında yer almaktadır. Türkiye’nin Program çerçevesinde değerlendirilebilecek birçok kültürel rota potansiyeli bulunmaktadır. Bu çalışmada Bozic ve Tomic'in (2016) geliştirdiği “Kültürel Rota Değerleme Modeli” kullanılarak Evliya Çelebi’nin İzmir seyahati kültürel rota olarak incelenmiştir. 17. yy’de 40 yılı aşkın süre geniş bir coğrafyada seyahat eden ve gezdiği yerlerin iklimi, gündelik yaşamı, hikâyeleri hakkındaki yazılarıyla Evliya Çelebi günümüz gezginlerine rehberlik etmektedir. Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesinde yer alan birçok tarihi eserin korunmuş olması kültürel rotanın geliştirilmesine olanak sağlamaktadır. Kültürel rota geliştirilmesi için, bölgenin tarihi ve kültürel değerleri tek başına yeterli değildir. Kültürel rota değerleme modelinde turizme özgü değerlerin yanında, bilimsel değerler, rotaya özgü değerler, ekonomik önem, tedbir ve koruma değerleri bulunmaktadır. Evliya Çe","PeriodicalId":44416,"journal":{"name":"Milli Folklor","volume":"4 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.2,"publicationDate":"2023-03-13","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"88250202","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":4,"RegionCategory":"社会学","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
引用次数: 0
TÜRK SEMİYOSFERİNDE BİR MÜCADELE ÖRNEĞİ: ALİ CENGİZ OYUNU
IF 0.2 4区 社会学 0 FOLKLORE Pub Date : 2023-03-11 DOI: 10.58242/millifolklor.1074281
Mehmet Surur Çelepi
İşaret anlamına gelen sema kelimesinden türeyen ve Türkçeye genelde göstergebilim olarak ak-tarılan semiyotik, özellikle metin merkezli çalışmalarda disiplinlerarası bir kuram olarak kullanılmak-tadır. Rus biçim bilimci Yuri Lotman tarafından kuramsallaştırılan “semiosphere” ise, işaret anlamına gelen “seme” ve “küre sathı” anlamına gelen “sphaira” kelimelerinin birlikteliğiyle oluşmuş bir kav-ramdır. Kültür bilimlerinde yeni bir kavram olan semiyosfer, bireyleri kuşatan, bir metin olan ya-şamlarını bağdaştıran, varoluş süreçlerini anlamlandıran sembol ve simgelerin birlikteliğiyle inşa edilen bir anlam alanının karşılığıdır. Dünyayı çepeçevre saran ve canlıların yaşamını sağlayan biyos-fer tabakasına telmihen kullanılan semiyosfer de insanları çepeçevre saran anlam alanıdır. Gösterge-lerin tekil anlam alanlarının biraradalığıyla oluşan semiyosfer, tümevarımla küre benzeri bir anlam alanı yaratır. Küreden bakıldığında ise tümdengelimle bileşen göstergelerin tekil anlam alanlarını görünür kılar. Bireyin, bulunduğu evreni anlamasına ve sistemde konumlanmasına imkân veren bu göstergeler, hem bu küreyi inşa ederler hem de kürenin altında yaşarlar. Kapsayıcılıkla birlikte varlık, hem anlam alanını kendisinin yarattığının farkına varır, hem de anlam alanının besleyiciliğiyle kendi-sine sistemde yer bulur. Bireyin zihin küresi olan ve evrenin metinsel anlamının ilişkilendirildiği semiyosferin inşa süreci ve sürekliliği bellek ile sağlanır. Semiyosfer, bireysel belleğin, kolektif belleğin ve aktarılarak oluşan kültürel belleğin biraradalığıyla inşa edilir. Semiyosferin işlevini yerine getirmesi için anımsanan bir belleğe ihtiyacı vardır. Semiyosferin ana malzemesi bellek ve hatırla-madır. Bireysel, toplumsal ve kültürel belleğe ait kodlamalar ile sağlanan hatırlama, insanları çepe-çevre saran metinsel bağdaşıklığı sağlayan semiyosferin ürünüdür. Bellek ve semiyosfer arasındaki ilişkinin asıl esprisi ise tekrarlamadır. Edebî metinler, semiyosferin inşasındaki göstergeleri barındı-rarak belleği inşa etme ve aktarma işlevini yerine getirirler. Edebî metinlerdeki motifler birer göster-gedir. Bu motiflerden biri olan kahramanın şekil değiştirme yetisini ve aklını kullanarak galip geldiği “şekil değiştirerek mücadele motifi”, Türk semiyosferindeki mitik bilinçte, mistik anlayışlarda ve edebî metinlerde sembol olarak belirginleşir. Şekil değiştirmenin bir motife dönüşebilmesi ve bura-dan da semiyosferin inşasına katkıda bulunabilmesi için hatırlanması, tarihsel süreklilikle tekrarlan-ması, ortak deneyimle birbirinden farklı alanlarda belirginleşmesi gerekir. Bu belirginleşmeye yaratı-lan metinlerden olan Ali Cengiz Oyunu adlı masal, Türk semiyosferinin yarattığı anlam alanıyla var olan en güzel örneklerdendir. Masalda, padişahın kızıyla evlenmek isteyen Keloğlan’ın, hüner olarak kabul edilen Ali Cengiz Oyunu’nu Köse’den öğrenmesi anlatılır. Bu hüner şekil değiştirebilmedir. Keloğlan bu hüneri akılla birleştirerek, rakiplerinin tümünü yener ve padişahın kızı ile
{"title":"TÜRK SEMİYOSFERİNDE BİR MÜCADELE ÖRNEĞİ: ALİ CENGİZ OYUNU","authors":"Mehmet Surur Çelepi","doi":"10.58242/millifolklor.1074281","DOIUrl":"https://doi.org/10.58242/millifolklor.1074281","url":null,"abstract":"İşaret anlamına gelen sema kelimesinden türeyen ve Türkçeye genelde göstergebilim olarak ak-tarılan semiyotik, özellikle metin merkezli çalışmalarda disiplinlerarası bir kuram olarak kullanılmak-tadır. Rus biçim bilimci Yuri Lotman tarafından kuramsallaştırılan “semiosphere” ise, işaret anlamına gelen “seme” ve “küre sathı” anlamına gelen “sphaira” kelimelerinin birlikteliğiyle oluşmuş bir kav-ramdır. Kültür bilimlerinde yeni bir kavram olan semiyosfer, bireyleri kuşatan, bir metin olan ya-şamlarını bağdaştıran, varoluş süreçlerini anlamlandıran sembol ve simgelerin birlikteliğiyle inşa edilen bir anlam alanının karşılığıdır. Dünyayı çepeçevre saran ve canlıların yaşamını sağlayan biyos-fer tabakasına telmihen kullanılan semiyosfer de insanları çepeçevre saran anlam alanıdır. Gösterge-lerin tekil anlam alanlarının biraradalığıyla oluşan semiyosfer, tümevarımla küre benzeri bir anlam alanı yaratır. Küreden bakıldığında ise tümdengelimle bileşen göstergelerin tekil anlam alanlarını görünür kılar. Bireyin, bulunduğu evreni anlamasına ve sistemde konumlanmasına imkân veren bu göstergeler, hem bu küreyi inşa ederler hem de kürenin altında yaşarlar. Kapsayıcılıkla birlikte varlık, hem anlam alanını kendisinin yarattığının farkına varır, hem de anlam alanının besleyiciliğiyle kendi-sine sistemde yer bulur. Bireyin zihin küresi olan ve evrenin metinsel anlamının ilişkilendirildiği semiyosferin inşa süreci ve sürekliliği bellek ile sağlanır. Semiyosfer, bireysel belleğin, kolektif belleğin ve aktarılarak oluşan kültürel belleğin biraradalığıyla inşa edilir. Semiyosferin işlevini yerine getirmesi için anımsanan bir belleğe ihtiyacı vardır. Semiyosferin ana malzemesi bellek ve hatırla-madır. Bireysel, toplumsal ve kültürel belleğe ait kodlamalar ile sağlanan hatırlama, insanları çepe-çevre saran metinsel bağdaşıklığı sağlayan semiyosferin ürünüdür. Bellek ve semiyosfer arasındaki ilişkinin asıl esprisi ise tekrarlamadır. Edebî metinler, semiyosferin inşasındaki göstergeleri barındı-rarak belleği inşa etme ve aktarma işlevini yerine getirirler. Edebî metinlerdeki motifler birer göster-gedir. Bu motiflerden biri olan kahramanın şekil değiştirme yetisini ve aklını kullanarak galip geldiği “şekil değiştirerek mücadele motifi”, Türk semiyosferindeki mitik bilinçte, mistik anlayışlarda ve edebî metinlerde sembol olarak belirginleşir. Şekil değiştirmenin bir motife dönüşebilmesi ve bura-dan da semiyosferin inşasına katkıda bulunabilmesi için hatırlanması, tarihsel süreklilikle tekrarlan-ması, ortak deneyimle birbirinden farklı alanlarda belirginleşmesi gerekir. Bu belirginleşmeye yaratı-lan metinlerden olan Ali Cengiz Oyunu adlı masal, Türk semiyosferinin yarattığı anlam alanıyla var olan en güzel örneklerdendir. Masalda, padişahın kızıyla evlenmek isteyen Keloğlan’ın, hüner olarak kabul edilen Ali Cengiz Oyunu’nu Köse’den öğrenmesi anlatılır. Bu hüner şekil değiştirebilmedir. Keloğlan bu hüneri akılla birleştirerek, rakiplerinin tümünü yener ve padişahın kızı ile","PeriodicalId":44416,"journal":{"name":"Milli Folklor","volume":"60 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.2,"publicationDate":"2023-03-11","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"74211780","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":4,"RegionCategory":"社会学","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
引用次数: 1
KARAY TÜRKLERİNDE GEÇİŞ DÖNEMİ RİTÜELİ: EVLİLİK
IF 0.2 4区 社会学 0 FOLKLORE Pub Date : 2023-02-26 DOI: 10.58242/millifolklor.1114214
Emine Atmaca
Türklerin tarihten günümüze Kök Tanrı, Totemcilik (~Totemizm), Animizm (~ruhçuluk/canlıcılık), Şamanizm (Sibirya ve Orta Asya Türk topluluklarında), Budizm, Maniheizm, Zerdüştîlik, İslamiyet, Hristiyanlık ve Musevilik gibi çeşitli inanç sistemlerini kabul ettiği görülür. Bu durum Türklerin çok geniş bir coğrafyanın ve kültür yelpazesinin içinde yer aldığını gösterir. Dinler tarihçileri bu çeşitli inanç sistemlerini benimsemelerinde Türklerin büyük bir çoğunluğunun yaşadıkları coğrafyanın, sosyal ve kültürel etkileşimlerinin sonucunda gerçekleştiğini ifade ederler. Bu dinsel çeşitliliğin içerisinde Musevilik’in Orta Çağda ortaya çıkmış bir mezhebi konumunda değerlendirilen Aramî-İbrânî dilinde “kutsal yazıyı okuyanlar/bilenler” anlamında “kara- (K-R-A)” kelimesinden türetilmiş Karaîlik, zamanla bir Türk soylu halkın adı olmuştur. Hazar Devleti’nin bakiyeleri/torunları olduklarını söyleyen/iddia eden Karaylar, Museviliğin sadece Tevrat’ı/Tora’yı (Yazılı Yasanın otoritesini tanıyanlar) kabul eden Karâî mezhebine mensup bir Türk boyudur. Karaylar, Tanah’ı dinî hükümlerin yegâne kaynağı olarak kabul etmez. Bu etnik grup, kendi milli eşitliğini din ve dilin genel etnogenezine borçludur. Bilindiği üzere insanoğlunun “geçiş dönemi” olarak nitelendirilen “doğum, evlilik ve ölüm” olmak üzere başlıca üç önemli evresi vardır. Kişinin bu geçiş dönemlerindeki yeni durumunu belirlemek, onu kutsamak, aynı zamanda da kişiyi bu sırada yoğunlaştığına inanılan bazı tehlikelerden ve zararlı etkilerden korumak gerekir. Geçiş dönemlerinde yer alan âdetler, gelenekler ve törenler bunların içerisinde yer alan bazı işlem ve uygulamalar Türk soylu halkların geleneksel kültürünün ana merhalelerini oluşturur. Karay Türk toplumu da bu geçiş dönemlerinden evliliğe diğer Türk boylarında olduğu gibi çok önem vermekte ve Karai inanç sistemi çerçevesince kendilerince çeşitli pratikler uygulamaktadır. Evlilikte uygulanan bu ritüeller, Karaylar için gelenek ve göreneklerinin devamlılığında, eski kuşaklarla yeni kuşaklar arasında bağlantının sağlanmasında, birlik ve dirliğin muhafazasında önemli bir fonksiyona sahiptir. Karaylar, günümüzde farklı dinlerden (diğer Müslüman, Hristiyan ve Budist Türk boyları) ve Yahudi mezheplerinden (Rabbanistler) evliliklere pek sıcak bakmadıkları için nüfusları yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştır. Bu durum, onların diğer Türk boylarına nazaran kimliklerini daha çok muhafaza etmelerine ve kültürlerine daha çok eğilmelerine sebebiyet vermiştir. Öyle ki onların lehçeleri de “Yok Olmaya Yüz Tutmuş Lehçeler” diye adlandırılan sınıflandırmaya girdiği için Karay lehçesini yaşatabilmek adına çok sayıda dinî, kültürel ve dilbilgisi konulu kitaplar hazırlanmıştır. Bu çalışmada, Karayların hem Türklük ağacının köklerinden getirdikleri evlilik konulu temel inanışları hem de Karai mezhebi inancı ile yoğurmuş oldukları ritüeller birlikte ele alınıp incelenmiştir. Bu bilgilerin tespitinde özellikle Litvanya’nın eski başkenti Trakai’de ikamet etmekte olan
{"title":"KARAY TÜRKLERİNDE GEÇİŞ DÖNEMİ RİTÜELİ: EVLİLİK","authors":"Emine Atmaca","doi":"10.58242/millifolklor.1114214","DOIUrl":"https://doi.org/10.58242/millifolklor.1114214","url":null,"abstract":"Türklerin tarihten günümüze Kök Tanrı, Totemcilik (~Totemizm), Animizm (~ruhçuluk/canlıcılık), Şamanizm (Sibirya ve Orta Asya Türk topluluklarında), Budizm, Maniheizm, Zerdüştîlik, İslamiyet, Hristiyanlık ve Musevilik gibi çeşitli inanç sistemlerini kabul ettiği görülür. Bu durum Türklerin çok geniş bir coğrafyanın ve kültür yelpazesinin içinde yer aldığını gösterir. Dinler tarihçileri bu çeşitli inanç sistemlerini benimsemelerinde Türklerin büyük bir çoğunluğunun yaşadıkları coğrafyanın, sosyal ve kültürel etkileşimlerinin sonucunda gerçekleştiğini ifade ederler. Bu dinsel çeşitliliğin içerisinde Musevilik’in Orta Çağda ortaya çıkmış bir mezhebi konumunda değerlendirilen Aramî-İbrânî dilinde “kutsal yazıyı okuyanlar/bilenler” anlamında “kara- (K-R-A)” kelimesinden türetilmiş Karaîlik, zamanla bir Türk soylu halkın adı olmuştur. Hazar Devleti’nin bakiyeleri/torunları olduklarını söyleyen/iddia eden Karaylar, Museviliğin sadece Tevrat’ı/Tora’yı (Yazılı Yasanın otoritesini tanıyanlar) kabul eden Karâî mezhebine mensup bir Türk boyudur. Karaylar, Tanah’ı dinî hükümlerin yegâne kaynağı olarak kabul etmez. Bu etnik grup, kendi milli eşitliğini din ve dilin genel etnogenezine borçludur. Bilindiği üzere insanoğlunun “geçiş dönemi” olarak nitelendirilen “doğum, evlilik ve ölüm” olmak üzere başlıca üç önemli evresi vardır. Kişinin bu geçiş dönemlerindeki yeni durumunu belirlemek, onu kutsamak, aynı zamanda da kişiyi bu sırada yoğunlaştığına inanılan bazı tehlikelerden ve zararlı etkilerden korumak gerekir. Geçiş dönemlerinde yer alan âdetler, gelenekler ve törenler bunların içerisinde yer alan bazı işlem ve uygulamalar Türk soylu halkların geleneksel kültürünün ana merhalelerini oluşturur. Karay Türk toplumu da bu geçiş dönemlerinden evliliğe diğer Türk boylarında olduğu gibi çok önem vermekte ve Karai inanç sistemi çerçevesince kendilerince çeşitli pratikler uygulamaktadır. Evlilikte uygulanan bu ritüeller, Karaylar için gelenek ve göreneklerinin devamlılığında, eski kuşaklarla yeni kuşaklar arasında bağlantının sağlanmasında, birlik ve dirliğin muhafazasında önemli bir fonksiyona sahiptir. Karaylar, günümüzde farklı dinlerden (diğer Müslüman, Hristiyan ve Budist Türk boyları) ve Yahudi mezheplerinden (Rabbanistler) evliliklere pek sıcak bakmadıkları için nüfusları yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştır. Bu durum, onların diğer Türk boylarına nazaran kimliklerini daha çok muhafaza etmelerine ve kültürlerine daha çok eğilmelerine sebebiyet vermiştir. Öyle ki onların lehçeleri de “Yok Olmaya Yüz Tutmuş Lehçeler” diye adlandırılan sınıflandırmaya girdiği için Karay lehçesini yaşatabilmek adına çok sayıda dinî, kültürel ve dilbilgisi konulu kitaplar hazırlanmıştır. Bu çalışmada, Karayların hem Türklük ağacının köklerinden getirdikleri evlilik konulu temel inanışları hem de Karai mezhebi inancı ile yoğurmuş oldukları ritüeller birlikte ele alınıp incelenmiştir. Bu bilgilerin tespitinde özellikle Litvanya’nın eski başkenti Trakai’de ikamet etmekte olan ","PeriodicalId":44416,"journal":{"name":"Milli Folklor","volume":"29 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.2,"publicationDate":"2023-02-26","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"90218482","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":4,"RegionCategory":"社会学","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
引用次数: 0
期刊
Milli Folklor
全部 Acc. Chem. Res. ACS Applied Bio Materials ACS Appl. Electron. Mater. ACS Appl. Energy Mater. ACS Appl. Mater. Interfaces ACS Appl. Nano Mater. ACS Appl. Polym. Mater. ACS BIOMATER-SCI ENG ACS Catal. ACS Cent. Sci. ACS Chem. Biol. ACS Chemical Health & Safety ACS Chem. Neurosci. ACS Comb. Sci. ACS Earth Space Chem. ACS Energy Lett. ACS Infect. Dis. ACS Macro Lett. ACS Mater. Lett. ACS Med. Chem. Lett. ACS Nano ACS Omega ACS Photonics ACS Sens. ACS Sustainable Chem. Eng. ACS Synth. Biol. Anal. Chem. BIOCHEMISTRY-US Bioconjugate Chem. BIOMACROMOLECULES Chem. Res. Toxicol. Chem. Rev. Chem. Mater. CRYST GROWTH DES ENERG FUEL Environ. Sci. Technol. Environ. Sci. Technol. Lett. Eur. J. Inorg. Chem. IND ENG CHEM RES Inorg. Chem. J. Agric. Food. Chem. J. Chem. Eng. Data J. Chem. Educ. J. Chem. Inf. Model. J. Chem. Theory Comput. J. Med. Chem. J. Nat. Prod. J PROTEOME RES J. Am. Chem. Soc. LANGMUIR MACROMOLECULES Mol. Pharmaceutics Nano Lett. Org. Lett. ORG PROCESS RES DEV ORGANOMETALLICS J. Org. Chem. J. Phys. Chem. J. Phys. Chem. A J. Phys. Chem. B J. Phys. Chem. C J. Phys. Chem. Lett. Analyst Anal. Methods Biomater. Sci. Catal. Sci. Technol. Chem. Commun. Chem. Soc. Rev. CHEM EDUC RES PRACT CRYSTENGCOMM Dalton Trans. Energy Environ. Sci. ENVIRON SCI-NANO ENVIRON SCI-PROC IMP ENVIRON SCI-WAT RES Faraday Discuss. Food Funct. Green Chem. Inorg. Chem. Front. Integr. Biol. J. Anal. At. Spectrom. J. Mater. Chem. A J. Mater. Chem. B J. Mater. Chem. C Lab Chip Mater. Chem. Front. Mater. Horiz. MEDCHEMCOMM Metallomics Mol. Biosyst. Mol. Syst. Des. Eng. Nanoscale Nanoscale Horiz. Nat. Prod. Rep. New J. Chem. Org. Biomol. Chem. Org. Chem. Front. PHOTOCH PHOTOBIO SCI PCCP Polym. Chem.
×
引用
GB/T 7714-2015
复制
MLA
复制
APA
复制
导出至
BibTeX EndNote RefMan NoteFirst NoteExpress
×
0
微信
客服QQ
Book学术公众号 扫码关注我们
反馈
×
意见反馈
请填写您的意见或建议
请填写您的手机或邮箱
×
提示
您的信息不完整,为了账户安全,请先补充。
现在去补充
×
提示
您因"违规操作"
具体请查看互助需知
我知道了
×
提示
现在去查看 取消
×
提示
确定
Book学术官方微信
Book学术文献互助
Book学术文献互助群
群 号:481959085
Book学术
文献互助 智能选刊 最新文献 互助须知 联系我们:info@booksci.cn
Book学术提供免费学术资源搜索服务,方便国内外学者检索中英文文献。致力于提供最便捷和优质的服务体验。
Copyright © 2023 Book学术 All rights reserved.
ghs 京公网安备 11010802042870号 京ICP备2023020795号-1