Çalgı kullanımı insanoğlunun müziği keşfettiği andan itibaren gelişerek ve değişerek günümüze kadar süregelmiştir. Bu kullanımların neticesinde farklı çalgılar ortaya çıkmıştır. Yay ile çalınanların “ıklığ”, parmak/tezene ile çalınanların ise “kopuz” olarak adlandırılması şeklinde olmuştur. Kopuz Asya kökenli bir çalgı olup bağlamanın atası olarak kabul edilmektedir. Bağlama, Asya kültüründen gelen ve Anadolu’ya yayılan bir çalgıdır. Türk kültüründe ve özellikle Türk halk müziğinin temel çalgısı olan bağlama, yapısal olarak geçmişten günümüze kadar birçok değişim ve gelişim geçirmiştir. Elektro bağlama, eşik altı bağlama vd. bağlamanın sahnede kullanımına dair geçirdiği değişimlerin sonucu ve göstergesidir. Son dönemlerde eşik altı, elektro vs. diye tabir edilen bağlamalar bulunmaktadır. Bunun yanı sıra ihtiyaca ve ortama göre bağlamaya eklenen elektronik cihazlar bulunmaktadır. Bu cihazlara efekt veya prosesör denilmektedir. Bu çalışma ile bağlamada efekt/prosesör cihazları kullanımı konusunda bir farkındalık yaratmak amaçlanmış ve bu bağlamda geleneksel bağlama icracılığının Türk kültüründe önemli olduğu yansıtılmaya çalışılmıştır. “Bağlamada Prosesör/Efekt cihazı Kullanımının Bağlamanın Geleneksel İcrasına Etkisi” başlığı altında, konuyla ilgili literatür taranmış, kişisel görüşme ve yarı yapılandırılmış görüşme tekniği uygulanmıştır. Bağlamada prosesör/efekt cihazı kullanımının bağlamanın geleneksel icra ve tınısına olan etkisinin araştırılacağı bu çalışmada kişisel görüşme, literatür tarama yöntemleri kullanılmıştır. Bağlama icrası, bağlama eğitimi alanında “usta” sayılabilecek isimlerle yapılan yarı yapılandırılmış kişisel görüşmeler, bağlamanın ve efekt/prosesör tarihçesinin anlatıldığı tarama literatür kısmı çalışmanın yöntemidir. Bu yöntem dahilinde yapılan kişisel görüşmeler ile elde edilen veriler çalışmanın sınırlılığını oluşturmaktadır. Tüm bu veriler ve bulgular ışığında sonuca ulaşılmıştır. Prosesör/efekt cihazının ve bağlamanın tarihçesinin ardından yapılan kişisel görüşlerde elde edilen bulgular ışığındaki değerlendirmeler sonuç kısmında yer almıştır.
{"title":"PROSESÖR/EFEKT CİHAZI KULLANIMININ BAĞLAMANIN GELENEKSEL İCRASINA ETKİSİ","authors":"Ümit Akca, Sertan Demi̇r","doi":"10.12981/mahder.1411300","DOIUrl":"https://doi.org/10.12981/mahder.1411300","url":null,"abstract":"Çalgı kullanımı insanoğlunun müziği keşfettiği andan itibaren gelişerek ve değişerek günümüze kadar süregelmiştir. Bu kullanımların neticesinde farklı çalgılar ortaya çıkmıştır. Yay ile çalınanların “ıklığ”, parmak/tezene ile çalınanların ise “kopuz” olarak adlandırılması şeklinde olmuştur. Kopuz Asya kökenli bir çalgı olup bağlamanın atası olarak kabul edilmektedir. Bağlama, Asya kültüründen gelen ve Anadolu’ya yayılan bir çalgıdır. Türk kültüründe ve özellikle Türk halk müziğinin temel çalgısı olan bağlama, yapısal olarak geçmişten günümüze kadar birçok değişim ve gelişim geçirmiştir. Elektro bağlama, eşik altı bağlama vd. bağlamanın sahnede kullanımına dair geçirdiği değişimlerin sonucu ve göstergesidir. Son dönemlerde eşik altı, elektro vs. diye tabir edilen bağlamalar bulunmaktadır. Bunun yanı sıra ihtiyaca ve ortama göre bağlamaya eklenen elektronik cihazlar bulunmaktadır. Bu cihazlara efekt veya prosesör denilmektedir. Bu çalışma ile bağlamada efekt/prosesör cihazları kullanımı konusunda bir farkındalık yaratmak amaçlanmış ve bu bağlamda geleneksel bağlama icracılığının Türk kültüründe önemli olduğu yansıtılmaya çalışılmıştır. “Bağlamada Prosesör/Efekt cihazı Kullanımının Bağlamanın Geleneksel İcrasına Etkisi” başlığı altında, konuyla ilgili literatür taranmış, kişisel görüşme ve yarı yapılandırılmış görüşme tekniği uygulanmıştır. Bağlamada prosesör/efekt cihazı kullanımının bağlamanın geleneksel icra ve tınısına olan etkisinin araştırılacağı bu çalışmada kişisel görüşme, literatür tarama yöntemleri kullanılmıştır. Bağlama icrası, bağlama eğitimi alanında “usta” sayılabilecek isimlerle yapılan yarı yapılandırılmış kişisel görüşmeler, bağlamanın ve efekt/prosesör tarihçesinin anlatıldığı tarama literatür kısmı çalışmanın yöntemidir. Bu yöntem dahilinde yapılan kişisel görüşmeler ile elde edilen veriler çalışmanın sınırlılığını oluşturmaktadır. Tüm bu veriler ve bulgular ışığında sonuca ulaşılmıştır. \u0000Prosesör/efekt cihazının ve bağlamanın tarihçesinin ardından yapılan kişisel görüşlerde elde edilen bulgular ışığındaki değerlendirmeler sonuç kısmında yer almıştır.","PeriodicalId":507751,"journal":{"name":"Motif Akademi Halk Bilimi Dergisi","volume":"1 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-03-14","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140241796","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
ABSTRACT: In almost all areas of social life, people seem to be constrained by something, due to their class, gender, group, ethnicity, education etc. Although it is not easy as an individual to fight against the restrictive mechanisms regulated by some official or social bodies, the very existence of human is a force that tends to resist any kind of oppression. In The Scarlet Letter by Nathaniel Hawthorne, the female protagonist, Hester Prynne, is depicted both as the object of oppression and subject of resistance in the Puritan society. In the novel, the reader is exposed to themes related to power relations among the members of the society through the extensive use of symbols. The excessive use of symbols seems to create a bridge between the fanaticism exerted in the Puritan society and the reader led to question the gender roles violently and strictly stipulated by the same members of the society, both females and males. In this study, the signs, symbols and motifs that can be associated with the oppressive authority in The Scarlet Letter, shedding light upon the psychology and intellect of Hester Prynne are examined.
{"title":"CİNSİYET BASKISININ MÜHÜRLERI: KIZIL LEKE ROMANINDA SEMBOL VE MOTİFLER","authors":"Vedi Aşkaroğlu","doi":"10.12981/mahder.1435032","DOIUrl":"https://doi.org/10.12981/mahder.1435032","url":null,"abstract":"ABSTRACT: In almost all areas of social life, people seem to be constrained by something, due to their class, gender, group, ethnicity, education etc. Although it is not easy as an individual to fight against the restrictive mechanisms regulated by some official or social bodies, the very existence of human is a force that tends to resist any kind of oppression. In The Scarlet Letter by Nathaniel Hawthorne, the female protagonist, Hester Prynne, is depicted both as the object of oppression and subject of resistance in the Puritan society. In the novel, the reader is exposed to themes related to power relations among the members of the society through the extensive use of symbols. The excessive use of symbols seems to create a bridge between the fanaticism exerted in the Puritan society and the reader led to question the gender roles violently and strictly stipulated by the same members of the society, both females and males. In this study, the signs, symbols and motifs that can be associated with the oppressive authority in The Scarlet Letter, shedding light upon the psychology and intellect of Hester Prynne are examined.","PeriodicalId":507751,"journal":{"name":"Motif Akademi Halk Bilimi Dergisi","volume":"17 3","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-03-12","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140248826","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Kültürel bellek hafızanın duygu, düşünce ve yaratımlarını bünyesinde barındırarak kültürel çalışmalarda önemli bir taşıyıcı konumundadır. İşlevsel olarak hatırlatma, yeniden yaratma ve aktarma işlevlerine sahiptir. Görsel kültürel bellek ise kültürel bellekteki tüm görsel ifade formlarını içeren bir yapıdır. Görsel kültürel bellekte muhafaza edilen kültür unsurları, yazı ve söz ile ifade edilen unsurlar kadar güçlüdür. En genel ifadeyle, bir topluluğun ya da grubun görsel kültürel belleğinde var olan imgeler, o topluluğun kültür taşıyıcısı ve aktarıcısıdır. Bu bağlamda görsel bellek unsurları çözümlenirken her zaman önce işlevine ardından, ait olduğu kültürel kalıplarla bağına odaklanmak gerekmektedir. Öte yandan görsel bellek unsurları, yaratıldığı dönemin sosyal, siyasi ve ekonomik şartlarından bağımsız değildir. Tıpkı kültürel yaratımların tüm formlarında olduğu gibi görsel bellek unsurlarında da dönemin ideolojisinden sosyal yaşam koşullarına kadar kültürel bağlam ve dokunun tüm ayrıntılarını izlemek mümkündür. Bu bakımdan görsel bellek, görselleştirilen tüm ifade formlarını içerebilir. Herhangi bir etnografik envanterin üzerindeki desen çalışması ne kadar görsel kültürel belleğin ürünü ise tarihî bir fotoğraf da o kadar görsel kültürel belleğin ürünüdür. Bu bilgilere binaen bu çalışmada, Polis Mecmuasının görsel belleği incelenmiştir. 1913 yılında yayın hayatına başlayan halen “Polis Dergisi” ismiyle yayınlanmaya devam eden dergi, Türkiye’de yayıncılık faaliyetlerinin türlü zorluklarla karşılaştığı dönemlerde dahi, istikrarlı bir şekilde Polis Teşkilatı’nın temel ilke ve değerlerini temsil ederek yayın politikalarını başarılı bir şekilde yürütmüş köklü bir dergidir. Dergide yazılara ek olarak fotoğraflardan da istifade edilmiştir. Zengin bir görsel içeriğe sahip dergide kullanılan fotoğraflar, Polis Teşkilatı’nın ilk ve tarihî imgelerini göstermesi bakımından önemlidir ve yaşayan Türk polisi imgesinin de köklerini oluşturmaktadır. Bu bağlamda bu çalışmada, Polis Mecmuasının 1913-1928 yılları arasında çıkan 266 sayılık Osmanlıca nüshalarında kullanılan görseller, görsel folklor bağlamında çözümlenmiştir. Anahtar Kelimeler: Kültürel Bellek, Görsel Bellek, Görsel Folklor, Polis Mecmuası, Polis Fotoğrafları.
{"title":"THE VISUAL CULTURAL MEMORY OF POLICE JOURNAL","authors":"Ayşe Uğureli̇","doi":"10.12981/mahder.1427224","DOIUrl":"https://doi.org/10.12981/mahder.1427224","url":null,"abstract":"Kültürel bellek hafızanın duygu, düşünce ve yaratımlarını bünyesinde barındırarak kültürel çalışmalarda önemli bir taşıyıcı konumundadır. İşlevsel olarak hatırlatma, yeniden yaratma ve aktarma işlevlerine sahiptir. Görsel kültürel bellek ise kültürel bellekteki tüm görsel ifade formlarını içeren bir yapıdır. Görsel kültürel bellekte muhafaza edilen kültür unsurları, yazı ve söz ile ifade edilen unsurlar kadar güçlüdür. En genel ifadeyle, bir topluluğun ya da grubun görsel kültürel belleğinde var olan imgeler, o topluluğun kültür taşıyıcısı ve aktarıcısıdır. Bu bağlamda görsel bellek unsurları çözümlenirken her zaman önce işlevine ardından, ait olduğu kültürel kalıplarla bağına odaklanmak gerekmektedir. Öte yandan görsel bellek unsurları, yaratıldığı dönemin sosyal, siyasi ve ekonomik şartlarından bağımsız değildir. Tıpkı kültürel yaratımların tüm formlarında olduğu gibi görsel bellek unsurlarında da dönemin ideolojisinden sosyal yaşam koşullarına kadar kültürel bağlam ve dokunun tüm ayrıntılarını izlemek mümkündür. Bu bakımdan görsel bellek, görselleştirilen tüm ifade formlarını içerebilir. Herhangi bir etnografik envanterin üzerindeki desen çalışması ne kadar görsel kültürel belleğin ürünü ise tarihî bir fotoğraf da o kadar görsel kültürel belleğin ürünüdür. Bu bilgilere binaen bu çalışmada, Polis Mecmuasının görsel belleği incelenmiştir. 1913 yılında yayın hayatına başlayan halen “Polis Dergisi” ismiyle yayınlanmaya devam eden dergi, Türkiye’de yayıncılık faaliyetlerinin türlü zorluklarla karşılaştığı dönemlerde dahi, istikrarlı bir şekilde Polis Teşkilatı’nın temel ilke ve değerlerini temsil ederek yayın politikalarını başarılı bir şekilde yürütmüş köklü bir dergidir. Dergide yazılara ek olarak fotoğraflardan da istifade edilmiştir. Zengin bir görsel içeriğe sahip dergide kullanılan fotoğraflar, Polis Teşkilatı’nın ilk ve tarihî imgelerini göstermesi bakımından önemlidir ve yaşayan Türk polisi imgesinin de köklerini oluşturmaktadır. Bu bağlamda bu çalışmada, Polis Mecmuasının 1913-1928 yılları arasında çıkan 266 sayılık Osmanlıca nüshalarında kullanılan görseller, görsel folklor bağlamında çözümlenmiştir. \u0000 \u0000Anahtar Kelimeler: Kültürel Bellek, Görsel Bellek, Görsel Folklor, Polis Mecmuası, Polis Fotoğrafları.","PeriodicalId":507751,"journal":{"name":"Motif Akademi Halk Bilimi Dergisi","volume":"42 14","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-03-11","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140253603","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Cultural tourism has become one of the most preferred forms of tourism globally, along side summer, sea, and winter tourism. Keyelements in cultural tourism in clude places of cultural heritage, museums, markets reflecting the city's spirit, restaurants, baths, fountains, natural formations, and agricultural areas. Inaddition to cultural spaces, folklore materials such as rituals based on beliefs, dances, festivities, and culinary culture have gained prominence in recent years among cultural tourism venuesand activities. It is crucial for urban folklore to maintain its connection with the past while adapting to contemporary conditions and sometimes leveraging them for self-realization. Only through this process can tradition be carried forward to the present and future. Since the acceptance of the intangible cultural heritage Project contract in Turkey, significant steps have been taken nation wide to preserve an cestral traditions, customs, places, and practices. The positive developments in the intangible cultural heritage process in Mardin since 2002 are important for the preservation and subsequent promotion of the city's historical and cultural fabric. Public institutions continue the iron going efforts on thesubject. In this study, practical folklore examples from recent years are introduced, and existing orpartially inadequate practices are addressed. Recommendations have been proffered to facilitate there location of urban tourism to a distinctive paradigm by addressing non-existent practical folklore examples. This initiative aims to transcend the prevalent pursuits of silver and coppercommerce, as well as constrained historical site excursions. The arrangement of cultural spaces suitable for outdoor activities is also proposed among there commendations, in conjunction with the existing "living museum" where numerous activities are centralized in a single center within the city.
{"title":"The Contribution of Applied Folklore to Urban Tourism: The Case of Mardin","authors":"Şakire Balikçi","doi":"10.12981/mahder.1433918","DOIUrl":"https://doi.org/10.12981/mahder.1433918","url":null,"abstract":"Cultural tourism has become one of the most preferred forms of tourism globally, along side summer, sea, and winter tourism. Keyelements in cultural tourism in clude places of cultural heritage, museums, markets reflecting the city's spirit, restaurants, baths, fountains, natural formations, and agricultural areas. Inaddition to cultural spaces, folklore materials such as rituals based on beliefs, dances, festivities, and culinary culture have gained prominence in recent years among cultural tourism venuesand activities. It is crucial for urban folklore to maintain its connection with the past while adapting to contemporary conditions and sometimes leveraging them for self-realization. Only through this process can tradition be carried forward to the present and future. Since the acceptance of the intangible cultural heritage Project contract in Turkey, significant steps have been taken nation wide to preserve an cestral traditions, customs, places, and practices. The positive developments in the intangible cultural heritage process in Mardin since 2002 are important for the preservation and subsequent promotion of the city's historical and cultural fabric. Public institutions continue the iron going efforts on thesubject. In this study, practical folklore examples from recent years are introduced, and existing orpartially inadequate practices are addressed. Recommendations have been proffered to facilitate there location of urban tourism to a distinctive paradigm by addressing non-existent practical folklore examples. This initiative aims to transcend the prevalent pursuits of silver and coppercommerce, as well as constrained historical site excursions. The arrangement of cultural spaces suitable for outdoor activities is also proposed among there commendations, in conjunction with the existing \"living museum\" where numerous activities are centralized in a single center within the city.","PeriodicalId":507751,"journal":{"name":"Motif Akademi Halk Bilimi Dergisi","volume":"55 5","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-03-10","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140255493","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
MS I. yüzyıldan itibaren Çin’de buğdayın daha çok tüketilmesi, buğdaydan elde edilen erişte, makarna, mantı gibi yiyeceklerin çeşitlenmesi ve bunları kaşıkla yemenin zor olması yemek çubuklarının kullanım alanlarını genişletmiştir. III. yüzyılda değirmen taşının sadece buğday öğütmede kullanılan bir alet olmadığını fark eden Çinliler kanolayı da öğütüp yağını elde etmişlerdir. Kanola yağının elde edilmesiyle yeni bir pişirme yöntemi ortaya çıkmıştır: Kızartma. Yağda kızartılan yiyecekler lokma büyüklüğünde kesildiğinden bunların yemek çubuklarıyla yenmesi daha da kolaylaşmış ve çubuk kullanımı zaman içerisinde gittikçe artış göstermiştir. Bugün Asya’nın her yerinde bulunan yemek çubukları özellikle Uzak Doğu’da önemli kültürel değere sahiptir. Günümüzde Çin’e yakın coğrafyalarda ve Çin sınırları içerisinde yer alan Uygurlar ve Salarlar gibi Türk boylarının da yemek çubukları kullandıkları bilinmektedir. Bu durum, beraberinde “eski Türkler yemek çubukları kullanıyor muydu?” sorusunu sordurmaktadır. Kullanmışlarsa yemek çubuklarını hangi sözcükle ifade etmişlerdir? Bu sözcük Türkçe kökenli midir yoksa alıntı bir sözcük müdür? Yemek çubuklarının herhangi bir kültürel değeri var mıdır? Bu çalışmada bu soruların cevabı aranacaktır.
{"title":"Did The Old Turks Use Chopsticks?","authors":"Arda Karadavut","doi":"10.12981/mahder.1426671","DOIUrl":"https://doi.org/10.12981/mahder.1426671","url":null,"abstract":"MS I. yüzyıldan itibaren Çin’de buğdayın daha çok tüketilmesi, buğdaydan elde edilen erişte, makarna, mantı gibi yiyeceklerin çeşitlenmesi ve bunları kaşıkla yemenin zor olması yemek çubuklarının kullanım alanlarını genişletmiştir. III. yüzyılda değirmen taşının sadece buğday öğütmede kullanılan bir alet olmadığını fark eden Çinliler kanolayı da öğütüp yağını elde etmişlerdir. Kanola yağının elde edilmesiyle yeni bir pişirme yöntemi ortaya çıkmıştır: Kızartma. Yağda kızartılan yiyecekler lokma büyüklüğünde kesildiğinden bunların yemek çubuklarıyla yenmesi daha da kolaylaşmış ve çubuk kullanımı zaman içerisinde gittikçe artış göstermiştir. Bugün Asya’nın her yerinde bulunan yemek çubukları özellikle Uzak Doğu’da önemli kültürel değere sahiptir. Günümüzde Çin’e yakın coğrafyalarda ve Çin sınırları içerisinde yer alan Uygurlar ve Salarlar gibi Türk boylarının da yemek çubukları kullandıkları bilinmektedir. Bu durum, beraberinde “eski Türkler yemek çubukları kullanıyor muydu?” sorusunu sordurmaktadır. Kullanmışlarsa yemek çubuklarını hangi sözcükle ifade etmişlerdir? Bu sözcük Türkçe kökenli midir yoksa alıntı bir sözcük müdür? Yemek çubuklarının herhangi bir kültürel değeri var mıdır? Bu çalışmada bu soruların cevabı aranacaktır.","PeriodicalId":507751,"journal":{"name":"Motif Akademi Halk Bilimi Dergisi","volume":"22 4","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-03-10","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140255276","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
: The emotional states that constitute a work of art are formed through the effects of a series of rules and regularities that explain the organization of various systems and also form the foundation of a field of study. Emotions, formal pleasures, and spiritual approaches are among the phenomena that develop a theory defining the general definition of art, delineating its boundaries, and identifying the qualities that allow us to label something as a "work of art." Additionally, art is related with the aesthetics of nature and human subjective realities. The emotional sentiments, characterized as reality for the artist and manifested through seeing and understanding, are dependent on the subjects to be addressed in art. Art, an inherent human capability, is essentially a representation of existence. The tangible qualities of natural objects, considered reality for the artist, assist in perceiving and grasping these emotional feelings in art. Furthermore, individually arising emotional states give rise to aesthetic judgment based on both objective and subjective evaluations. The essential qualities inherent in the essence of the artwork are the foundation of artistic existence. The form that aids in the emergence of artistic presence appears as the perceptible reality of any object through our senses. For the artist, the material characteristics in nature bring forth perceptions. Artistic works produced for aesthetic purposes help bring forth the existing emotional states. The artist reflects their artistic expression through a perspective developed from their perception of the dynamics of art, attempting to create artistic forms based on the interaction between everyday objects and the senses. Objects that transport perceived forms into reality and everyday items, in interaction with the senses, aid in creating artworks as a synthesis of spiritual approaches. Cultural, sociopolitical, and economic factors influencing society are among the primary factors affecting the creation of artworks. Additionally, variables related to the artist's psychological state and societal structure play a role in this transformative process in the production of artworks. Thus, objects that inherently lack artistic meaning interact with each other in the journey of being transformed into artworks by artists. Our research is conducted by examining qualitative data related to the emotional states that constitute a work of art and their perceptual, spiritual, and formal effects. It is believed that this study will contribute to the field of art.
{"title":"THE ROLE OF SPIRITUAL AND FORMAL EFFECTS IN THE PERCEPTION OF EMOTIONAL STATES CONSTITUTING A WORK OF ART","authors":"Seyhan MERCAN KALAYCI","doi":"10.12981/mahder.1433529","DOIUrl":"https://doi.org/10.12981/mahder.1433529","url":null,"abstract":": The emotional states that constitute a work of art are formed through the effects of a series of rules and regularities that explain the organization of various systems and also form the foundation of a field of study. Emotions, formal pleasures, and spiritual approaches are among the phenomena that develop a theory defining the general definition of art, delineating its boundaries, and identifying the qualities that allow us to label something as a \"work of art.\" Additionally, art is related with the aesthetics of nature and human subjective realities. The emotional sentiments, characterized as reality for the artist and manifested through seeing and understanding, are dependent on the subjects to be addressed in art. Art, an inherent human capability, is essentially a representation of existence. The tangible qualities of natural objects, considered reality for the artist, assist in perceiving and grasping these emotional feelings in art. Furthermore, individually arising emotional states give rise to aesthetic judgment based on both objective and subjective evaluations. The essential qualities inherent in the essence of the artwork are the foundation of artistic existence. The form that aids in the emergence of artistic presence appears as the perceptible reality of any object through our senses. For the artist, the material characteristics in nature bring forth perceptions. Artistic works produced for aesthetic purposes help bring forth the existing emotional states. \u0000The artist reflects their artistic expression through a perspective developed from their perception of the dynamics of art, attempting to create artistic forms based on the interaction between everyday objects and the senses. Objects that transport perceived forms into reality and everyday items, in interaction with the senses, aid in creating artworks as a synthesis of spiritual approaches. Cultural, sociopolitical, and economic factors influencing society are among the primary factors affecting the creation of artworks. Additionally, variables related to the artist's psychological state and societal structure play a role in this transformative process in the production of artworks. Thus, objects that inherently lack artistic meaning interact with each other in the journey of being transformed into artworks by artists. \u0000Our research is conducted by examining qualitative data related to the emotional states that constitute a work of art and their perceptual, spiritual, and formal effects. It is believed that this study will contribute to the field of art.","PeriodicalId":507751,"journal":{"name":"Motif Akademi Halk Bilimi Dergisi","volume":"50 2","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-03-10","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140255384","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
ÖZ: Türk folklor araştırmacısı P.N. Boratav pek çok halk masalı derleyip yayımlamıştır. Söz konusu masallar yapısı ve işlevleri açısından olduğu kadar içindeki mitolojik ve arkaik unsurlar açısından da değerlidir. “Zaman Zaman İçinde” kitabında Boratav’ın topladığı masallar arasında “Bostancı Dede” adlı bir halk masalı yer almaktadır. Bostancı Dede halk edebiyatında hiç değinilmemiş ve araştırılmamış bir karakterdir. Konuya ilişkin az bilgi olmasına rağmen çalışmamızda yabancı kaynaklar kullanılarak kısmen de karşılaştırmalı yönteme başvurularak Bostancı Dede figürü ele alınıp yorumlanmaktadır. Köken bakımından söz konusu karakterin Orta Asya’da bilinen İslâm öncesi tarımcılık kültüne bağlı olan, zamanla ise veli statüsünü kazanan Bobo-Dehkon ile bağlantılı olduğu tespit edilmiştir. Monoteist İslâm dinini kabul eden Türkler Anadolu’ya geldiklerinde ise oralarda önceden yaşanan çeşitli karmaşık mitolojik anlayışlara rastlanmışlardı. Akdeniz ve Ege Denizi bölgelerine doğa güçlerini sembolize eden farklı tanrıları veren Batı Asya, Türklerin İslâmlaşmış anlayışlarına da katkı sağlamış olabilir. Böylece diğer varlıklara karışıp güçlü İslâm dini tarafından daha düşük yere indirilen Bostancı Dede demonik ve olumsuz nitelikleri kazanmıştır. Çalışmamızda Bostancı Dede’nin oluşumunu etkileyen imajlar, adı geçen karakterin özellikleri incelenmektedir. Bunun yanı sıra Rus halk edebiyatında tamamen aynı epizotları içeren masallar da değerlendirilip mukayese yapılmaktadır. ABSTRACT: Turkish folklore researcher P.N. Boratav has compiled and published many folk tales. The tales in question are valuable not only in terms of their structure and functions, but also in terms of their mythological and archaic elements. Among the tales collected by Boratav in his book "Zaman Zaman İçinde", there is a folk tale called "Bostancı Dede". Bostancı Dede is a character that has never been mentioned or researched in folk literature. Although there is little information on the subject, in our study, the figure of Bostancı Dede is discussed and interpreted by using foreign sources and partly by applying the comparative method. In terms of origin, it has been determined that the character in question is related to Bobo-Dehkon, who was affiliated with the pre-Islamic agricultural cult known in Central Asia and gained the status of saint over time. When the Turks who accepted the monotheistic religion of Islam came to Anatolia, they encountered various complex mythological understandings that existed there before. Western Asia, which gave different gods symbolizing the forces of nature to the Mediterranean and Aegean Sea regions, may have also contributed to the Islamized understanding of the Turks. Thus, Bostancı Dede, who was mixed with other beings and was demoted by the powerful Islamic religion, acquired demonic and negative qualities. In our study, the images that influenced the formation of Bostancı Dede and the characteristics of the said character are discussed and i
{"title":"TRANSFORMATION FROM THE PATRON OF AGRICULTURE BOBO DEHKON INTO THE HERO OF TURKISH FOLK TALES BOSTANCI DEDE","authors":"Mariia Eren","doi":"10.12981/mahder.1429540","DOIUrl":"https://doi.org/10.12981/mahder.1429540","url":null,"abstract":"ÖZ: Türk folklor araştırmacısı P.N. Boratav pek çok halk masalı derleyip yayımlamıştır. Söz konusu masallar yapısı ve işlevleri açısından olduğu kadar içindeki mitolojik ve arkaik unsurlar açısından da değerlidir. “Zaman Zaman İçinde” kitabında Boratav’ın topladığı masallar arasında “Bostancı Dede” adlı bir halk masalı yer almaktadır. Bostancı Dede halk edebiyatında hiç değinilmemiş ve araştırılmamış bir karakterdir. Konuya ilişkin az bilgi olmasına rağmen çalışmamızda yabancı kaynaklar kullanılarak kısmen de karşılaştırmalı yönteme başvurularak Bostancı Dede figürü ele alınıp yorumlanmaktadır. Köken bakımından söz konusu karakterin Orta Asya’da bilinen İslâm öncesi tarımcılık kültüne bağlı olan, zamanla ise veli statüsünü kazanan Bobo-Dehkon ile bağlantılı olduğu tespit edilmiştir. \u0000Monoteist İslâm dinini kabul eden Türkler Anadolu’ya geldiklerinde ise oralarda önceden yaşanan çeşitli karmaşık mitolojik anlayışlara rastlanmışlardı. Akdeniz ve Ege Denizi bölgelerine doğa güçlerini sembolize eden farklı tanrıları veren Batı Asya, Türklerin İslâmlaşmış anlayışlarına da katkı sağlamış olabilir. Böylece diğer varlıklara karışıp güçlü İslâm dini tarafından daha düşük yere indirilen Bostancı Dede demonik ve olumsuz nitelikleri kazanmıştır. Çalışmamızda Bostancı Dede’nin oluşumunu etkileyen imajlar, adı geçen karakterin özellikleri incelenmektedir. Bunun yanı sıra Rus halk edebiyatında tamamen aynı epizotları içeren masallar da değerlendirilip mukayese yapılmaktadır. \u0000 \u0000ABSTRACT: Turkish folklore researcher P.N. Boratav has compiled and published many folk tales. The tales in question are valuable not only in terms of their structure and functions, but also in terms of their mythological and archaic elements. Among the tales collected by Boratav in his book \"Zaman Zaman İçinde\", there is a folk tale called \"Bostancı Dede\". Bostancı Dede is a character that has never been mentioned or researched in folk literature. Although there is little information on the subject, in our study, the figure of Bostancı Dede is discussed and interpreted by using foreign sources and partly by applying the comparative method. In terms of origin, it has been determined that the character in question is related to Bobo-Dehkon, who was affiliated with the pre-Islamic agricultural cult known in Central Asia and gained the status of saint over time. \u0000When the Turks who accepted the monotheistic religion of Islam came to Anatolia, they encountered various complex mythological understandings that existed there before. Western Asia, which gave different gods symbolizing the forces of nature to the Mediterranean and Aegean Sea regions, may have also contributed to the Islamized understanding of the Turks. Thus, Bostancı Dede, who was mixed with other beings and was demoted by the powerful Islamic religion, acquired demonic and negative qualities. In our study, the images that influenced the formation of Bostancı Dede and the characteristics of the said character are discussed and i","PeriodicalId":507751,"journal":{"name":"Motif Akademi Halk Bilimi Dergisi","volume":"52 8","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-03-06","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140261314","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Türk Mitolojik Destanlarında Sualtı Dünyası adlı eserde isminden de anlaşılacağı üzere anlatılarda fantastik bir mekân olarak tasavvur edilen sualtı dünyası ve o dünyanın motifleri incelenmiştir. Birçok araştırmaya konu olmasından ötürü Türk anlatılarında yeryüzü, yeraltı ve gökyüzü dünyalarının birer mekân olarak geçtiği iyice bilinmektedir. Bu mekânlardan yeryüzü, orta dünya olarak da bilinmekte; burada insan, hayvan, cin, peri ve dev gibi varlıkların yaşadığı anlatılmaktadır. Yeraltı dünyası, aşağı dünya olarak da bilinmekte; burada şeytani ve kötü ruh gibi varlıkların yaşadığı anlatılmaktadır. Gökyüzü dünyası, yukarı dünya olarak da bilinmekte; burada tanrı, melek ve iyi ruh gibi varlıkların yaşadığı anlatılmaktadır. Türk anlatılarında bir mekân olarak sualtı dünyası, bu üç dünyaya göre fazla geçmese de böyle bir dünyanın varlığı çeşitli yönleriyle incelenerek Karagöz’ün bu eserinde ortaya konulmuş ve literatüre dâhil edilerek daha bilinir hâle getirilmiştir. Karagöz, eserinin ön sözünde bu konuyu 2009 yılında yüksek lisans tezi olarak hazırlayıp sunduğunu ve zamanla bu çalışmasının bir hayli popülerleşmesinden dolayı da kitaplaştırmaya karar verdiğinin açıklamasını yapmıştır. Karagöz, yine burada tez çalışmasının tamamını basımdan önce titizlikle gözden geçirdiğini, bazı düzeltme, ekleme ve çıkarmalar yaptığını belirtmiştir.
{"title":"KARAGÖZ, Erkan. (2023). TÜRK MİTOLOJİK DESTANLARINDA SUALTI DÜNYASI. Ankara: Bengü Publications, 188 paper.","authors":"Metehan Şentürk","doi":"10.12981/mahder.1428989","DOIUrl":"https://doi.org/10.12981/mahder.1428989","url":null,"abstract":"Türk Mitolojik Destanlarında Sualtı Dünyası adlı eserde isminden de anlaşılacağı üzere anlatılarda fantastik bir mekân olarak tasavvur edilen sualtı dünyası ve o dünyanın motifleri incelenmiştir. Birçok araştırmaya konu olmasından ötürü Türk anlatılarında yeryüzü, yeraltı ve gökyüzü dünyalarının birer mekân olarak geçtiği iyice bilinmektedir. Bu mekânlardan yeryüzü, orta dünya olarak da bilinmekte; burada insan, hayvan, cin, peri ve dev gibi varlıkların yaşadığı anlatılmaktadır. Yeraltı dünyası, aşağı dünya olarak da bilinmekte; burada şeytani ve kötü ruh gibi varlıkların yaşadığı anlatılmaktadır. Gökyüzü dünyası, yukarı dünya olarak da bilinmekte; burada tanrı, melek ve iyi ruh gibi varlıkların yaşadığı anlatılmaktadır. Türk anlatılarında bir mekân olarak sualtı dünyası, bu üç dünyaya göre fazla geçmese de böyle bir dünyanın varlığı çeşitli yönleriyle incelenerek Karagöz’ün bu eserinde ortaya konulmuş ve literatüre dâhil edilerek daha bilinir hâle getirilmiştir. \u0000Karagöz, eserinin ön sözünde bu konuyu 2009 yılında yüksek lisans tezi olarak hazırlayıp sunduğunu ve zamanla bu çalışmasının bir hayli popülerleşmesinden dolayı da kitaplaştırmaya karar verdiğinin açıklamasını yapmıştır. Karagöz, yine burada tez çalışmasının tamamını basımdan önce titizlikle gözden geçirdiğini, bazı düzeltme, ekleme ve çıkarmalar yaptığını belirtmiştir.","PeriodicalId":507751,"journal":{"name":"Motif Akademi Halk Bilimi Dergisi","volume":"15 9","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-03-06","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140262106","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Mevlevilik tarihinin önemli ismi, bir Mevlevi dedesi, Mesnevihan, mütefekkir, muharrir ve şair olan Tâhirü’l-Mevlevî; Mehmed Celâleddin Dede’nin rahle-i tedrisinde Yenikapı Mevlevihanesi’nde yetişmiştir. Basılmış ve basılmamış çok sayıda esere sahip olmakla birlikte, Edebiyat Lügatı ilim dünyasına kazandırdığı en önemli eserlerinden biridir. Eser, bir lügat çalışması olmasının yanı sıra, eserin içerisindeki birçok maddenin Mevleviliğe dair öğelerle izah edildiği görülür. Bu çalışmada, Mevleviliğin bizzat içerisinden gelen bu çok yönlü ilim insanının Edebiyat Lügatı’ndaki söz konusu öğeler üzerinde durulmuş; böylelikle eserin sadece bir sözlük çalışması değil, aynı zamanda Mevleviliğe dair önemli öğeleri içeren bir eser olduğu hususuna dikkat çekilmesi amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda, eserdeki maddeler, Mevlevilikle ilgili öğeler bakımından incelenmiş; eserde Mevleviliğe dair; musiki ile ilgili öğelere, Mevlevilikle ilgili kavram ve terimlere, kâinattaki her şeyin canlı olarak değerlendirilmesi anlayışına ve Mevlevi/ Mevlevi muhibbi şairlerin şiirlerine yer verildiği görülmüştür. Buradan hareketle; Edebiyat Lügatı, sadece edebî ıstılahları içeren bir lügat olarak değil, aynı zamanda Mevleviliğe dair önemli öğelere yer veren ve bu yönüyle kültürün aktarımına da katkı sağlayan bir eser olarak da değerlendirilmelidir.
{"title":"TAHIRU’L-MEVLEVI, A MEVLEVI DEDE TRAINED IN YENIKAPI MEVLEVI LODGE AND ELEMENTS RELATED TO MEVLEVI ORDER IN “EDEBIYAT LUGATI”","authors":"Selda Gürel","doi":"10.12981/mahder.1425414","DOIUrl":"https://doi.org/10.12981/mahder.1425414","url":null,"abstract":"Mevlevilik tarihinin önemli ismi, bir Mevlevi dedesi, Mesnevihan, mütefekkir, muharrir ve şair olan Tâhirü’l-Mevlevî; Mehmed Celâleddin Dede’nin rahle-i tedrisinde Yenikapı Mevlevihanesi’nde yetişmiştir. Basılmış ve basılmamış çok sayıda esere sahip olmakla birlikte, Edebiyat Lügatı ilim dünyasına kazandırdığı en önemli eserlerinden biridir. Eser, bir lügat çalışması olmasının yanı sıra, eserin içerisindeki birçok maddenin Mevleviliğe dair öğelerle izah edildiği görülür. Bu çalışmada, Mevleviliğin bizzat içerisinden gelen bu çok yönlü ilim insanının Edebiyat Lügatı’ndaki söz konusu öğeler üzerinde durulmuş; böylelikle eserin sadece bir sözlük çalışması değil, aynı zamanda Mevleviliğe dair önemli öğeleri içeren bir eser olduğu hususuna dikkat çekilmesi amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda, eserdeki maddeler, Mevlevilikle ilgili öğeler bakımından incelenmiş; eserde Mevleviliğe dair; musiki ile ilgili öğelere, Mevlevilikle ilgili kavram ve terimlere, kâinattaki her şeyin canlı olarak değerlendirilmesi anlayışına ve Mevlevi/ Mevlevi muhibbi şairlerin şiirlerine yer verildiği görülmüştür. Buradan hareketle; Edebiyat Lügatı, sadece edebî ıstılahları içeren bir lügat olarak değil, aynı zamanda Mevleviliğe dair önemli öğelere yer veren ve bu yönüyle kültürün aktarımına da katkı sağlayan bir eser olarak da değerlendirilmelidir.","PeriodicalId":507751,"journal":{"name":"Motif Akademi Halk Bilimi Dergisi","volume":"7 3","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-03-06","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140397663","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Serbest çağrışım yöntemiyle hareket eden mitler, doğa güçleri ve doğaüstü varlıklarla ilgili yaşanıldığına inanılan olayları anlattığından toplumların dünya görüşü, kültür politikaları ve milli şuurlarını oluşturmada ehemmiyet taşırlar. Dünyanın oluşumunu sürekli tekrarlanan bir başlangıç olarak gören Grek toplumunda ilk kadın, Toprak ana Gaia’dır. Bir kadının doğum yapması ile topraktan çıkan bitkilerin sürekliliği dikkatlerini çekmiş ve ikisi arasında bir bağ kurarak Gaia’yı tanrısallaştırmışlardır. Grekler, Bronz çağı kabileleri tarafından işgal edildiğinde Gaia’ya dua ederek kurtulacaklarını düşünmüşlerdir. Yunan inanışında Zeus’un emriyle elinde kötülük saçan bir kâseyle yeryüzüne gönderilen ilk ölümlü kadın, Pandora’dır. Bu nedenle Grek inanışında kötülük ve Pandora beraber anılmaktadır. Semitik toplumlar içerisinde varlığını devam ettiren Arap ve İbranilerin kutsal kitaplarında yaratılışla ilgili olarak birçok ortak mekanizmaların olduğunu görmekteyiz. Âdem ile Havva’nın yaratılışı hikâyesinde önce Âdem’in çamurdan yaratılması, kaburga kemiğinden de Havva’nın yaratılması motifi, yasak meyve, şeytanın kandırması sonucu cennetten kovuluşu ve dünyanın altı günde yaratılması hikâyesi ortaktır. Bu ortak motifler içerisinde Kur’an, Tevrat, Zebur ve İncil arasında farklılıkların olduğunu söyleyebiliriz. Bu farklılıklardan biri, Kur’an’da Âdem’den sonra yaratılan Havva’yla ilgili olarak, “Âdem’in kaburga kemiklerinden yaratılan eşi” denilmektedir. Diğer üç kitapta ise Havva ismi, sıkça geçmektedir. İkincisi, Kur’an’da bahsi geçen yasak meyvenin yaratılan ölümlüler arasında önce kimin yediği hakkında bilgiye rastlanılmamasıdır. Diğer üç kutsal kitapta ise önce Havva’nın yediği, sonrasında Âdem’e yedirdiği ve bu nedenle de dolayı cennetten kovuldukları anlatılmaktadır. Türk mitolojisinde kadın algısı, Arap, İbrani ve Yunan anlatımlarının aksine dünyanın yaratılışına ilham veren Ak Ene ve yaratıldıktan sonra koruyucu iye olarak önemli rol üstlenen Umay Ana, olumlu özellikleriyle ön plana çıkmıştır. Çalışmamızda en eski toplumlardan olan Arap, İbrani ve Yunanlıların evren ve insanın yaratılış mitlerinden günümüze kadar gelen kadın algısı incelenmiş, Türk mitolojisi ve kültürüyle karşılaştırılarak aralarındaki farklılıklar, örneklerle ortaya konmuştur.
神话采用自由联想的方法,对形成社会的世界观、文化政策和民族意识非常重要,因为神话描述了人们相信的自然力量和超自然生物所经历的事件。希腊社会认为世界的形成是一个不断重复的开始,第一个女人是盖亚,即地球母亲。女人的诞生与植物从土壤中诞生的连续性引起了他们的注意,他们通过建立两者之间的联系将盖亚神化。当希腊人遭到青铜时代部落的入侵时,他们认为只要向盖亚祈祷就能得救。在希腊人的信仰中,潘多拉是第一个被宙斯派到人间的凡人女子,她手里拿着一个邪恶的碗。因此,在希腊人的信仰中,邪恶和潘多拉被放在一起提及。在闪族社会中继续存在的阿拉伯人和希伯来人的圣书中,我们可以看到许多与创世有关的共同机制。在亚当和夏娃的创世故事中,亚当从泥土中诞生、夏娃从他的肋骨中诞生、禁果、因撒旦的欺骗而被逐出乐园以及六天创造世界的故事都是常见的主题。在这些共同的主题中,我们可以说《古兰经》、《托拉》、《诗篇》和《圣经》之间存在着差异。其中一个不同点是,《古兰经》将亚当之后创造的夏娃称为 "亚当的妻子,从他的肋骨创造的"。而在其他三部经书中,夏娃这个名字经常被提及。其次,《古兰经》中没有关于被造物中谁先吃了禁果的信息。在其他三部圣书中,传说是夏娃先吃了禁果,然后她喂给了亚当,因此他们被逐出了乐园。与阿拉伯语、希伯来语和希腊语的叙述相反,土耳其神话中的女性形象,即启发创造世界的 Ak Ene 和在创造世界后作为保护者发挥重要作用的 Umay 母亲,以其积极的特点凸显出来。在我们的研究中,分析了从阿拉伯人、希伯来人和希腊人(属于最古老的社会之一)的宇宙创世神话和人类创世神话到今天对妇女的看法,并通过与土耳其神话和文化的比较,举例揭示了它们之间的差异。
{"title":"ARAP, İBRANİ, YUNAN VE TÜRK TOPLUMLARININ İNANIŞ VE MİTLERİNDE KADIN ALGISI","authors":"Sedat Bahadir","doi":"10.12981/mahder.1420113","DOIUrl":"https://doi.org/10.12981/mahder.1420113","url":null,"abstract":"Serbest çağrışım yöntemiyle hareket eden mitler, doğa güçleri ve doğaüstü varlıklarla ilgili yaşanıldığına inanılan olayları anlattığından toplumların dünya görüşü, kültür politikaları ve milli şuurlarını oluşturmada ehemmiyet taşırlar. Dünyanın oluşumunu sürekli tekrarlanan bir başlangıç olarak gören Grek toplumunda ilk kadın, Toprak ana Gaia’dır. Bir kadının doğum yapması ile topraktan çıkan bitkilerin sürekliliği dikkatlerini çekmiş ve ikisi arasında bir bağ kurarak Gaia’yı tanrısallaştırmışlardır. Grekler, Bronz çağı kabileleri tarafından işgal edildiğinde Gaia’ya dua ederek kurtulacaklarını düşünmüşlerdir. Yunan inanışında Zeus’un emriyle elinde kötülük saçan bir kâseyle yeryüzüne gönderilen ilk ölümlü kadın, Pandora’dır. Bu nedenle Grek inanışında kötülük ve Pandora beraber anılmaktadır. \u0000Semitik toplumlar içerisinde varlığını devam ettiren Arap ve İbranilerin kutsal kitaplarında yaratılışla ilgili olarak birçok ortak mekanizmaların olduğunu görmekteyiz. Âdem ile Havva’nın yaratılışı hikâyesinde önce Âdem’in çamurdan yaratılması, kaburga kemiğinden de Havva’nın yaratılması motifi, yasak meyve, şeytanın kandırması sonucu cennetten kovuluşu ve dünyanın altı günde yaratılması hikâyesi ortaktır. Bu ortak motifler içerisinde Kur’an, Tevrat, Zebur ve İncil arasında farklılıkların olduğunu söyleyebiliriz. Bu farklılıklardan biri, Kur’an’da Âdem’den sonra yaratılan Havva’yla ilgili olarak, “Âdem’in kaburga kemiklerinden yaratılan eşi” denilmektedir. Diğer üç kitapta ise Havva ismi, sıkça geçmektedir. İkincisi, Kur’an’da bahsi geçen yasak meyvenin yaratılan ölümlüler arasında önce kimin yediği hakkında bilgiye rastlanılmamasıdır. Diğer üç kutsal kitapta ise önce Havva’nın yediği, sonrasında Âdem’e yedirdiği ve bu nedenle de dolayı cennetten kovuldukları anlatılmaktadır. \u0000Türk mitolojisinde kadın algısı, Arap, İbrani ve Yunan anlatımlarının aksine dünyanın yaratılışına ilham veren Ak Ene ve yaratıldıktan sonra koruyucu iye olarak önemli rol üstlenen Umay Ana, olumlu özellikleriyle ön plana çıkmıştır. Çalışmamızda en eski toplumlardan olan Arap, İbrani ve Yunanlıların evren ve insanın yaratılış mitlerinden günümüze kadar gelen kadın algısı incelenmiş, Türk mitolojisi ve kültürüyle karşılaştırılarak aralarındaki farklılıklar, örneklerle ortaya konmuştur.","PeriodicalId":507751,"journal":{"name":"Motif Akademi Halk Bilimi Dergisi","volume":"62 5","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-03-05","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140264545","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}