Svetlana Boym Tırnak İçinde Ölüm (2010) isimli kitabında yazı ile yaşam arasında paranteze alınan ölümün ve yazının içinde, mecazi intiharını gerçekleştiren yazarın izini sürer. Hayatının birçok noktasında kayıp duygusuyla yaşamak zorunda kalan, yazdığı roman ve hikâyelerle dönemi edebiyatının gelişmesine öncülük etmiş Halit Ziya Uşaklıgil’in eserlerinde yas önemli bir yer tutar. İlk dönem eserlerinden Bir Ölünün Defteri’nde (1892) romanın başkahramanı Vecdi, yaşamaktan vazgeçmek ile yazmayı bırakmak arasında kalır; kaybettiklerinin ardından yazdıkça iç dünyasına gömülür ve kaçmaya çalıştığı kimsesizliğiyle karşılaşır. O, “yaşam” ve “ölüm” sözcüklerinin yanına konan tırnak işaretlerinin etrafında yaşamak, yazmaya ya da yaşamaya son vermek sorunsallarıyla ve babasından kalan mektuptaki yasıyla mücadele ederken bizzat kendi yazdığı defterin içindeki yazıyla benliğini yok etmeye çalışır. Bu makalede, kaybedilenin yasını metinde var eden bir unsur olan yazının, yazarın mecazi ölümüyle, kahramanının yazı aracılığıyla yarattığı edebi intihar arasındaki ilişki incelenmiştir.
{"title":"YAZIDAKİ YAS: BİR ÖLÜNÜN DEFTERİ","authors":"Buse TURAN KAYMAK, Didem ARDALI BÜYÜKARMAN","doi":"10.12981/mahder.1377777","DOIUrl":"https://doi.org/10.12981/mahder.1377777","url":null,"abstract":"Svetlana Boym Tırnak İçinde Ölüm (2010) isimli kitabında yazı ile yaşam arasında paranteze alınan ölümün ve yazının içinde, mecazi intiharını gerçekleştiren yazarın izini sürer. Hayatının birçok noktasında kayıp duygusuyla yaşamak zorunda kalan, yazdığı roman ve hikâyelerle dönemi edebiyatının gelişmesine öncülük etmiş Halit Ziya Uşaklıgil’in eserlerinde yas önemli bir yer tutar. İlk dönem eserlerinden Bir Ölünün Defteri’nde (1892) romanın başkahramanı Vecdi, yaşamaktan vazgeçmek ile yazmayı bırakmak arasında kalır; kaybettiklerinin ardından yazdıkça iç dünyasına gömülür ve kaçmaya çalıştığı kimsesizliğiyle karşılaşır. O, “yaşam” ve “ölüm” sözcüklerinin yanına konan tırnak işaretlerinin etrafında yaşamak, yazmaya ya da yaşamaya son vermek sorunsallarıyla ve babasından kalan mektuptaki yasıyla mücadele ederken bizzat kendi yazdığı defterin içindeki yazıyla benliğini yok etmeye çalışır. Bu makalede, kaybedilenin yasını metinde var eden bir unsur olan yazının, yazarın mecazi ölümüyle, kahramanının yazı aracılığıyla yarattığı edebi intihar arasındaki ilişki incelenmiştir.","PeriodicalId":507751,"journal":{"name":"Motif Akademi Halk Bilimi Dergisi","volume":"478 4","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-02-16","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140453913","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Türklerde giyim-kuşam, önemli kültürel bir değer olarak, öne çıkmaktadır. Bu nedenle, tarihi giysilerin bilinirliliğini sağlamak adına, bu eserlerin gelecek nesillere aktarılabilmesi için korunarak saklanmalırı gerekir. Bu çalışma, tarihi giysilerin korunarak saklanması ve sergilenmesi için uygun çevresel koşulların sağlanmasının önemini vurgulamaktadır. Çünkü giysilerin saklandığı veya sergilendiği ortamların çevresel koşulları, eserlerin zarar görmesinde önemli bir etkendir. Ayrıca, insan faktörü de giysiler üzerinde olumsuz etkiler yaratmaktadır. Çalışma kapsamında, 20. yüzyıla ait özel bir koleksiyonda yer alan 50’ye yakın kadın giysi örneğinden seçilen 3 eser incelenmiştir. Geleneksel kadın giysi örneklerinin incelenme amacı, bu eserlerin doğal malzemelerle üretilmelerinden kaynaklanan olumsuz çevresel faktörlerden, nasıl etkilendiklerini tespit etmektir. Bu şekilde, kadın giysilerinin saklandığı koşulların elverişsizliği ve olumsuz faktörlerin eserler üzerindeki tahribatıyla birlikte, özellikle insan faktörünün etkisinin de önemli olduğu görülmektedir. Zira, ülkemizde evlerde elverişsiz koşullarda konservasyon bilgisine sahip olmayan kişiler tarafından saklanan birçok kültürel değerin olduğu düşünüldüğünde, koruyucu konservasyon bilgilerinin paylaşılması ve görsel verilerle desteklenmesi önemli bir hedeftir. Ayrıca, günümüze kadar ulaşabilen tarihi giysilerin daha fazla yıpranmaması için gerekli yöntemler, gelişen teknolojik bilgilerden faydalanılarak eserler incelenmiştir. Bu bağlamda, tekstillerin ömürlerini uzatmaya yönelik önemli bilgilerin gelecek nesillere aktarılması hedeflenmiştir. Ancak, tarihi giysilerin korunması için uygulanan koruyucu yöntemlere dair sınırlı sayıda bilimsel çalışma bulunmaktadır. Bu nedenle, çalışmanın literatüre özgün bir katkı sağlaması hedeflenmiştir. Ayrıca kültürel varlıklarımızın gelecek kuşaklara aktarılmasını güvence altına almak adına koruyucu konservasyon yöntemlerinin daha geniş bir perspektifte ele alınması gerektiği vurgulanmıştır.
{"title":"20.YÜZYIL ÖZELİNDE BAZI GELENEKSEL KADIN GİYSİLERİNİN KORUNARAK SAKLANMASI","authors":"Ayşe Gamze Öngen","doi":"10.12981/mahder.1406877","DOIUrl":"https://doi.org/10.12981/mahder.1406877","url":null,"abstract":"Türklerde giyim-kuşam, önemli kültürel bir değer olarak, öne çıkmaktadır. Bu nedenle, tarihi giysilerin bilinirliliğini sağlamak adına, bu eserlerin gelecek nesillere aktarılabilmesi için korunarak saklanmalırı gerekir. Bu çalışma, tarihi giysilerin korunarak saklanması ve sergilenmesi için uygun çevresel koşulların sağlanmasının önemini vurgulamaktadır. Çünkü giysilerin saklandığı veya sergilendiği ortamların çevresel koşulları, eserlerin zarar görmesinde önemli bir etkendir. Ayrıca, insan faktörü de giysiler üzerinde olumsuz etkiler yaratmaktadır. \u0000Çalışma kapsamında, 20. yüzyıla ait özel bir koleksiyonda yer alan 50’ye yakın kadın giysi örneğinden seçilen 3 eser incelenmiştir. Geleneksel kadın giysi örneklerinin incelenme amacı, bu eserlerin doğal malzemelerle üretilmelerinden kaynaklanan olumsuz çevresel faktörlerden, nasıl etkilendiklerini tespit etmektir. Bu şekilde, kadın giysilerinin saklandığı koşulların elverişsizliği ve olumsuz faktörlerin eserler üzerindeki tahribatıyla birlikte, özellikle insan faktörünün etkisinin de önemli olduğu görülmektedir. Zira, ülkemizde evlerde elverişsiz koşullarda konservasyon bilgisine sahip olmayan kişiler tarafından saklanan birçok kültürel değerin olduğu düşünüldüğünde, koruyucu konservasyon bilgilerinin paylaşılması ve görsel verilerle desteklenmesi önemli bir hedeftir. Ayrıca, günümüze kadar ulaşabilen tarihi giysilerin daha fazla yıpranmaması için gerekli yöntemler, gelişen teknolojik bilgilerden faydalanılarak eserler incelenmiştir. Bu bağlamda, tekstillerin ömürlerini uzatmaya yönelik önemli bilgilerin gelecek nesillere aktarılması hedeflenmiştir. Ancak, tarihi giysilerin korunması için uygulanan koruyucu yöntemlere dair sınırlı sayıda bilimsel çalışma bulunmaktadır. Bu nedenle, çalışmanın literatüre özgün bir katkı sağlaması hedeflenmiştir. Ayrıca kültürel varlıklarımızın gelecek kuşaklara aktarılmasını güvence altına almak adına koruyucu konservasyon yöntemlerinin daha geniş bir perspektifte ele alınması gerektiği vurgulanmıştır.","PeriodicalId":507751,"journal":{"name":"Motif Akademi Halk Bilimi Dergisi","volume":"159 3","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-02-16","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140454276","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Çerkesler, geleneklerine bağlı bir toplum olarak tanınmaktadır. Yaşadıkları coğrafyalardaki çeşitli zorluklara karşı kültürlerini bir sığınak olarak gören Çerkesler, kültürel verimleri ile insanlığın mirasına önemli katkılarda bulunan bir halk olarak varlıklarını sürdürmektedirler. Varlıklarını sürdürürken hem birlikteliğin telkini hem de ayrışmanın engellenmesi için çeşitli kaidelere sıkı sıkıya bağlanan Çerkesler, haynape denilen kavrama özel bir önem atfetmişlerdir. Araştırma kapsamında söz konusu kavrama yüklenen anlamlar incelenmiştir. Kültürel coğrafya ve halkbilimi alanlarının analiz desenlerinden faydalanılan çalışma kapsamında Tokat ilinin merkez ilçesine bağlı olan Batmantaş Köyü’nde 20 kişi ile rastgele örneklem belirlenerek görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Bu görüşmelerde yapılandırılmış görüşme formu aracılığı ile gönüllü katılımcılara sorulan dört soru vasıtasıyla haynape kavramına atfedilen anlamlar ortaya konulmaya çalışılmıştır. Buna göre haynape kavramının Çerkes toplumunda Adige xabze denilen örf bütününün yasaklarını teşkil ettiği tespit edilmiştir. Katılımcıların haynapeyi Türkçe ayıp, saygı, gelenek, yasak; Çerkesçe xabze, yemug, thamade kelimeleri ile andığı görülmüştür. Bu kelimeler ile birlikte anılması, haynapenin Çerkes kültürünü ayakta tutan önemli bir eğitim aracı olarak anlamlandırıldığını da düşündürmüştür. Bu bağlamda Haynapenin toplumu bir arada tutan işlevsel yönü kadar söz konusu öğretici tarafı ile önemsendiği de tespit edilmiştir. Yasak ve kınamaların; çocukların yetiştirilmesi, gençlerin aile kurumunu ayakta tutması, ihtiyarların ise sıhhatle yaşlılığını geçirerek saygı görmesi için bir araç sayıldığı görülmüştür. Bundan hareketle haynapenin yalnızca yasaklama ve kurallar koyma aracı olmadığı; bu yönü ile tabu sayılamayacağı, toplumun birlikteliği için çok önemli bir gereç sayıldığı değerlendirilmiştir. Ayrıca ekseriyetle uyarı, men ve yasakları içeren bir kavram olarak algılanmasına karşın haynapenin tüm kaynak kişilerce övülerek anlamlandırılması, Çerkeslerin kültürel varlıklarının anlamı ve işlevselliği bakımından ittifak ettiği şeklinde değerlendirilmiştir.
{"title":"THE CONCEPT OF \"HAYNAPE\" IN THE CIRCASSIAN SOCIETY: TOKAT/ BATMANTASH VILLAGE EXAMPLE","authors":"Mahmut Delen","doi":"10.12981/mahder.1405156","DOIUrl":"https://doi.org/10.12981/mahder.1405156","url":null,"abstract":"Çerkesler, geleneklerine bağlı bir toplum olarak tanınmaktadır. Yaşadıkları coğrafyalardaki çeşitli zorluklara karşı kültürlerini bir sığınak olarak gören Çerkesler, kültürel verimleri ile insanlığın mirasına önemli katkılarda bulunan bir halk olarak varlıklarını sürdürmektedirler. Varlıklarını sürdürürken hem birlikteliğin telkini hem de ayrışmanın engellenmesi için çeşitli kaidelere sıkı sıkıya bağlanan Çerkesler, haynape denilen kavrama özel bir önem atfetmişlerdir. Araştırma kapsamında söz konusu kavrama yüklenen anlamlar incelenmiştir. Kültürel coğrafya ve halkbilimi alanlarının analiz desenlerinden faydalanılan çalışma kapsamında Tokat ilinin merkez ilçesine bağlı olan Batmantaş Köyü’nde 20 kişi ile rastgele örneklem belirlenerek görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Bu görüşmelerde yapılandırılmış görüşme formu aracılığı ile gönüllü katılımcılara sorulan dört soru vasıtasıyla haynape kavramına atfedilen anlamlar ortaya konulmaya çalışılmıştır. Buna göre haynape kavramının Çerkes toplumunda Adige xabze denilen örf bütününün yasaklarını teşkil ettiği tespit edilmiştir. Katılımcıların haynapeyi Türkçe ayıp, saygı, gelenek, yasak; Çerkesçe xabze, yemug, thamade kelimeleri ile andığı görülmüştür. Bu kelimeler ile birlikte anılması, haynapenin Çerkes kültürünü ayakta tutan önemli bir eğitim aracı olarak anlamlandırıldığını da düşündürmüştür. Bu bağlamda Haynapenin toplumu bir arada tutan işlevsel yönü kadar söz konusu öğretici tarafı ile önemsendiği de tespit edilmiştir. Yasak ve kınamaların; çocukların yetiştirilmesi, gençlerin aile kurumunu ayakta tutması, ihtiyarların ise sıhhatle yaşlılığını geçirerek saygı görmesi için bir araç sayıldığı görülmüştür. Bundan hareketle haynapenin yalnızca yasaklama ve kurallar koyma aracı olmadığı; bu yönü ile tabu sayılamayacağı, toplumun birlikteliği için çok önemli bir gereç sayıldığı değerlendirilmiştir. Ayrıca ekseriyetle uyarı, men ve yasakları içeren bir kavram olarak algılanmasına karşın haynapenin tüm kaynak kişilerce övülerek anlamlandırılması, Çerkeslerin kültürel varlıklarının anlamı ve işlevselliği bakımından ittifak ettiği şeklinde değerlendirilmiştir.","PeriodicalId":507751,"journal":{"name":"Motif Akademi Halk Bilimi Dergisi","volume":"202 ","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-02-16","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140454543","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
İnsanların eski çağlardan beri kayalara ve mağara duvarlarına birbiriyle iletişim kurmak amacıyla çizdiği resimler ve semboller görsel iletişimin ilk belgeleri arasında yer alan sanat örnekleridir. Bu çalışmada, Türk toplumlarının kültür, sanat ve inançlarını aktardığı eserlerin yaşatılması düşüncesiyle, erken dönem kaya resimlerinde görülen geyik tasvirlerinden esinlenilerek örme erkek atkı tasarım çalışmaları ve bir üretim ile özgün örneklem yapılması amaçlanmıştır. Kavramsal çerçevesi tarama modeliyle oluşturulan çalışmada tasarımların ilham noktasını erken dönem geyik figürlü kaya resimleri oluşturmaktadır. Tasarımlarda Kırgızistan ve Moğolistan bölgesindeki Kazarman Saymalıtaş (4), Arhangay (3), Mandal Hayrhan (2) olmak üzere dokuz adet kaya resmi ele alınmıştır. Özgün örme atkı yüzey tasarım çalışmalarında geyik figürünün farklı uzuvlarından esinlenilerek farklı kompozisyon düzeninde düzenlenmiş beş adet desen hazırlanmış, örme tasarım örneklerinden “Tasarım 3” çalışması atkılı düz örme makinesinde çift taraflı kullanıma uygun üretimi sağlaması açısından iki renk torba jakar örgü tekniği ile üretilmiştir. Ürün haline getirilen örme erkek atkısı tasarım ve üretim sürecinin detayları görsel destekle sunulmuştur. Kaya resim sanatı çizimleri farklı kullanım alanlarında değerlendirilmiş ve örnek ürün ile işlevsel hale getirilmiştir. Bu alanda çalışma yapmak isteyenlere katkı sağlayacağı düşünülmektedir.
{"title":"KNITTED TEXTILE DESIGNS INSPIRED BY EARLY ROCK PAINTINGS WITH DEER FIGURES AND EXAMPLE APPLICATION","authors":"Vildan Bağci, Şengül Aydin","doi":"10.12981/mahder.1369690","DOIUrl":"https://doi.org/10.12981/mahder.1369690","url":null,"abstract":"İnsanların eski çağlardan beri kayalara ve mağara duvarlarına birbiriyle iletişim kurmak amacıyla çizdiği resimler ve semboller görsel iletişimin ilk belgeleri arasında yer alan sanat örnekleridir. Bu çalışmada, Türk toplumlarının kültür, sanat ve inançlarını aktardığı eserlerin yaşatılması düşüncesiyle, erken dönem kaya resimlerinde görülen geyik tasvirlerinden esinlenilerek örme erkek atkı tasarım çalışmaları ve bir üretim ile özgün örneklem yapılması amaçlanmıştır. Kavramsal çerçevesi tarama modeliyle oluşturulan çalışmada tasarımların ilham noktasını erken dönem geyik figürlü kaya resimleri oluşturmaktadır. Tasarımlarda Kırgızistan ve Moğolistan bölgesindeki Kazarman Saymalıtaş (4), Arhangay (3), Mandal Hayrhan (2) olmak üzere dokuz adet kaya resmi ele alınmıştır. Özgün örme atkı yüzey tasarım çalışmalarında geyik figürünün farklı uzuvlarından esinlenilerek farklı kompozisyon düzeninde düzenlenmiş beş adet desen hazırlanmış, örme tasarım örneklerinden “Tasarım 3” çalışması atkılı düz örme makinesinde çift taraflı kullanıma uygun üretimi sağlaması açısından iki renk torba jakar örgü tekniği ile üretilmiştir. Ürün haline getirilen örme erkek atkısı tasarım ve üretim sürecinin detayları görsel destekle sunulmuştur. Kaya resim sanatı çizimleri farklı kullanım alanlarında değerlendirilmiş ve örnek ürün ile işlevsel hale getirilmiştir. Bu alanda çalışma yapmak isteyenlere katkı sağlayacağı düşünülmektedir.","PeriodicalId":507751,"journal":{"name":"Motif Akademi Halk Bilimi Dergisi","volume":"8 15","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-02-11","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140458978","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Geçmişi zihinde saklama ve yeniden canlandırma yetisi olan bellek, bireysel bir hatırlama olmakla birlikte kolektif bir işleve de sahiptir. Geçmişe ait imgelerin ve deneyimlerin uygulayımlarla devam etmesi kültürel sürekliliği ve buna bağlı olarak toplumsal bilinci aktive eden bir yapıyı ortaya çıkarır. Grup kimliğini ve aidiyetini güçlendiren bu yapı, özünde bellek ve yazılı kayıt arasındaki ilişkiyi görünür kılmaktadır. Geçmişi kurgulayan ve geleceği inşa eden bellek unsurları, edebî eserler aracılığıyla muhafaza edilmektedir. Bu bağlamda Türk kültürünün ve kimliğinin temel tanımlayıcılarından ve Türk dünyasının ortak değerlerinden biri olan kopuz, birey ve toplumun zamansal devamlılığını kuran ve koruyan bir bellek ögesi olarak Kırgız edebiyatında şiir, roman, hikâye ve tiyatro olmak üzere pek çok türde yazılmış eserlerde yazarların millî söyleminin bir parçası olmuştur. Kırgızistan’ın Sovyetler Birliği’ne bağlı olduğu dönemde sosyalist rejiminin güdümünde kalan Kırgız edebiyatında kültürel unsurların işlenmesi bir bakıma toplumsal hatırlamayı sağlayan ve “Biz” kimliğini kuran bir işlev taşımaktadır. Bahsedilen durumun bağımsızlık sonrası Kırgız edebiyatında devam ettiği görülmektedir. Bu makale, Kırgız edebiyatında şiir, roman, hikâye ve tiyatro eserlerinden temsili bir örneklem ekseninde kopuzun bellek ögesi olarak kullanımını ele almaktadır. Buna göre kopuzun ele alındığı ve vurgulandığı edebî eserlerin koruma ve saklama ortamı olduğu ve bünyesinde barındırdığı kültürel kodların ve bellek ögelerinin toplumun geçmiş ile bağlantı kurmasını sağladığı görülmüştür. Ayrıca bireyin anı ve geleceği anlamlandırmasına katkı sağladığı ve kodlama, depolama, çağırma işlevleri ile unutmayı engelleyen bir işleve sahip olduğu belirlenmiştir.
{"title":"THE KOMUZ (KOPUZ) AS A MEMORY ELEMENT IN KYRGYZ LITERATURE","authors":"Ayşe Şener","doi":"10.12981/mahder.1376322","DOIUrl":"https://doi.org/10.12981/mahder.1376322","url":null,"abstract":"Geçmişi zihinde saklama ve yeniden canlandırma yetisi olan bellek, bireysel bir hatırlama olmakla birlikte kolektif bir işleve de sahiptir. Geçmişe ait imgelerin ve deneyimlerin uygulayımlarla devam etmesi kültürel sürekliliği ve buna bağlı olarak toplumsal bilinci aktive eden bir yapıyı ortaya çıkarır. Grup kimliğini ve aidiyetini güçlendiren bu yapı, özünde bellek ve yazılı kayıt arasındaki ilişkiyi görünür kılmaktadır. Geçmişi kurgulayan ve geleceği inşa eden bellek unsurları, edebî eserler aracılığıyla muhafaza edilmektedir. Bu bağlamda Türk kültürünün ve kimliğinin temel tanımlayıcılarından ve Türk dünyasının ortak değerlerinden biri olan kopuz, birey ve toplumun zamansal devamlılığını kuran ve koruyan bir bellek ögesi olarak Kırgız edebiyatında şiir, roman, hikâye ve tiyatro olmak üzere pek çok türde yazılmış eserlerde yazarların millî söyleminin bir parçası olmuştur. Kırgızistan’ın Sovyetler Birliği’ne bağlı olduğu dönemde sosyalist rejiminin güdümünde kalan Kırgız edebiyatında kültürel unsurların işlenmesi bir bakıma toplumsal hatırlamayı sağlayan ve “Biz” kimliğini kuran bir işlev taşımaktadır. Bahsedilen durumun bağımsızlık sonrası Kırgız edebiyatında devam ettiği görülmektedir. Bu makale, Kırgız edebiyatında şiir, roman, hikâye ve tiyatro eserlerinden temsili bir örneklem ekseninde kopuzun bellek ögesi olarak kullanımını ele almaktadır. Buna göre kopuzun ele alındığı ve vurgulandığı edebî eserlerin koruma ve saklama ortamı olduğu ve bünyesinde barındırdığı kültürel kodların ve bellek ögelerinin toplumun geçmiş ile bağlantı kurmasını sağladığı görülmüştür. Ayrıca bireyin anı ve geleceği anlamlandırmasına katkı sağladığı ve kodlama, depolama, çağırma işlevleri ile unutmayı engelleyen bir işleve sahip olduğu belirlenmiştir.","PeriodicalId":507751,"journal":{"name":"Motif Akademi Halk Bilimi Dergisi","volume":"1 2","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-02-11","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140458804","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
ÖZ: Çıkrık Köyü günümüzde Çorum’un merkez ilçesine bağlıdır. Çıkrık Camii köy merkezinde yer almaktadır. Caminin inşa kitabesi bulunmamaktadır. Vakıf kayıtları arşivinde 1843 tarihli hatip ve imam atamasına dair belge caminin 19. yüzyılın ilk yarısında mevcudiyetini göstermektedir. Caminin giriş kapısı üzerinde yer alan tabelada 1904 tarihi okunmaktadır. Bu tarih caminin geçirdiği köklü bir onarıma ait olmalıdır. Camide gerçekleştirilen onarımlar caminin işlevselliğine yöneliktir. Camide işlevselliğe olduğu kadar estetik değerlere de önem verildiği harim mekânına girildiğinde anlaşılmaktadır. Harimde turkuaz rengin hâkim olduğu bitkisel motifler ve yazıdan müteşekkil kalem işi nakışlar yeni tarihlidir. Bu nakışlar sanatsal yaratımdan ziyade bir devrin geleneğinin bir bölge karakterine dönüşünü göstermesi açısından önemlidir. Bu çalışmanın amacı Çorum’da yüzyıllardır camileri süsleyen kalem işi nakış geleneğini Çıkrık Camii bağlamında irdelemektir. Çalışmada öncelikle Çıkrık Camii mimari ve süsleme özellikleri tanıtılarak belgelenmiştir. Ardından il merkezinden ilçelere ve köylere yayılan geleneğin kilit taşı olması sebebiyle Çorum, Çıkrık Köyü’nün 1990’lı yıllara kadar Mecitözü’ne bağlı bir köy olmasından kaynaklı Mecitözü ve Mecitözü’ne bağlı köylerde tespit edilen kalem işi nakışlarla süslü camilere bu çalışmada yer verilmiştir. Bahsi geçen bölgelerde camileri kalem işi nakışlarla süslemenin bir dönem üslubu olarak 18. yüzyıldan itibaren görüldüğünü, günümüzde ise geleneksel estetikçi anlayış ile kültürel pratiğe dönüştüğünü söylemek mümkündür.
{"title":"FROM THE STYLE OF AN ERA TO THE CHARACTER OF A REGION: ÇIKRIK MOSQUE HAND-DRAWN DECORATIONS","authors":"Çiğdem Karaçay","doi":"10.12981/mahder.1372933","DOIUrl":"https://doi.org/10.12981/mahder.1372933","url":null,"abstract":"ÖZ: Çıkrık Köyü günümüzde Çorum’un merkez ilçesine bağlıdır. Çıkrık Camii köy merkezinde yer almaktadır. Caminin inşa kitabesi bulunmamaktadır. Vakıf kayıtları arşivinde 1843 tarihli hatip ve imam atamasına dair belge caminin 19. yüzyılın ilk yarısında mevcudiyetini göstermektedir. Caminin giriş kapısı üzerinde yer alan tabelada 1904 tarihi okunmaktadır. Bu tarih caminin geçirdiği köklü bir onarıma ait olmalıdır. Camide gerçekleştirilen onarımlar caminin işlevselliğine yöneliktir. Camide işlevselliğe olduğu kadar estetik değerlere de önem verildiği harim mekânına girildiğinde anlaşılmaktadır. Harimde turkuaz rengin hâkim olduğu bitkisel motifler ve yazıdan müteşekkil kalem işi nakışlar yeni tarihlidir. Bu nakışlar sanatsal yaratımdan ziyade bir devrin geleneğinin bir bölge karakterine dönüşünü göstermesi açısından önemlidir. Bu çalışmanın amacı Çorum’da yüzyıllardır camileri süsleyen kalem işi nakış geleneğini Çıkrık Camii bağlamında irdelemektir. Çalışmada öncelikle Çıkrık Camii mimari ve süsleme özellikleri tanıtılarak belgelenmiştir. Ardından il merkezinden ilçelere ve köylere yayılan geleneğin kilit taşı olması sebebiyle Çorum, Çıkrık Köyü’nün 1990’lı yıllara kadar Mecitözü’ne bağlı bir köy olmasından kaynaklı Mecitözü ve Mecitözü’ne bağlı köylerde tespit edilen kalem işi nakışlarla süslü camilere bu çalışmada yer verilmiştir. Bahsi geçen bölgelerde camileri kalem işi nakışlarla süslemenin bir dönem üslubu olarak 18. yüzyıldan itibaren görüldüğünü, günümüzde ise geleneksel estetikçi anlayış ile kültürel pratiğe dönüştüğünü söylemek mümkündür.","PeriodicalId":507751,"journal":{"name":"Motif Akademi Halk Bilimi Dergisi","volume":"13 11","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-02-11","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140458859","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Bu çalışmada Michel Foucault’un, sanat ve iktidarın karşılıklı ilişkisinin yapısı hakkındaki düşünceleri incelenmiştir. Foucault, iktidarın sanat üzerindeki etkisini tartışırken, modern toplumların çeşitli kurumları ve disiplinleri aracılığıyla iktidarın yapısal durumunu çözümlemeye çalışmıştır. Bu çözümlemeyi de iktidar ve bilgi arasındaki ilişki temelinde oluşturmuştur. Foucault’ya göre, sanat ve iktidar ilişkisi bilgi düzeyinde ele alınmalıdır çünkü bilgi, toplumun belirli bir konuyu nasıl algıladığını ve bu algı üzerine nasıl hareket ettiğini şekillendirmektedir. Sanat, belirli bir bilgi türünün iletiminde ve dağıtımında işlevsel bir araç niteliğindedir. Bu nedenle Foucault, iktidar ve bilgiyi, ayrılamaz bir bütün olarak ele alırken iktidar, bilgi ve sanatın iç içe olduğu alanları araştırmıştır. Ona göre tüm bilgi türleri, belirli bir döneme özgü epistemolojik koşullar ve yapısal perspektiflerle ilişkilendirilir. Bu kavram, Foucault'nun sanatla ilgili düşüncelerinde de merkezi bir rol oynar ve sanatın kendi doğası içinde açımlanır. İktidar, episteme aracılığıyla belirli bir bilgi türünün üretimini kontrol eder ve dolayısıyla sanatın neyi temsil edeceğini belirler. Foucault, sanatı da bilgi jeneolojisi kavramı merkezinde ele almıştır. Çalışma, nitel bir araştırma olarak betimsel veri analizi yöntemiyle yapılandırılmış, alanyazından elde edilen veriler bu yöntem doğrultusunda değerlendirilmiştir. Sonuç olarak, Foucault’nun bu başlıklar altında ele alınan sanata ilişkin düşüncelerinin, bilgi temelinde incelemesiyle birlikte, sanat ile iktidar arasındaki ilişki üzerine bir kavramsal çerçeve çizilmiştir.
{"title":"A Study on the Relationship between Art and Power in Michel Foucault","authors":"R. G. Ayti̇mur","doi":"10.12981/mahder.1362866","DOIUrl":"https://doi.org/10.12981/mahder.1362866","url":null,"abstract":"Bu çalışmada Michel Foucault’un, sanat ve iktidarın karşılıklı ilişkisinin yapısı hakkındaki düşünceleri incelenmiştir. Foucault, iktidarın sanat üzerindeki etkisini tartışırken, modern toplumların çeşitli kurumları ve disiplinleri aracılığıyla iktidarın yapısal durumunu çözümlemeye çalışmıştır. Bu çözümlemeyi de iktidar ve bilgi arasındaki ilişki temelinde oluşturmuştur. Foucault’ya göre, sanat ve iktidar ilişkisi bilgi düzeyinde ele alınmalıdır çünkü bilgi, toplumun belirli bir konuyu nasıl algıladığını ve bu algı üzerine nasıl hareket ettiğini şekillendirmektedir. Sanat, belirli bir bilgi türünün iletiminde ve dağıtımında işlevsel bir araç niteliğindedir. Bu nedenle Foucault, iktidar ve bilgiyi, ayrılamaz bir bütün olarak ele alırken iktidar, bilgi ve sanatın iç içe olduğu alanları araştırmıştır. Ona göre tüm bilgi türleri, belirli bir döneme özgü epistemolojik koşullar ve yapısal perspektiflerle ilişkilendirilir. Bu kavram, Foucault'nun sanatla ilgili düşüncelerinde de merkezi bir rol oynar ve sanatın kendi doğası içinde açımlanır. İktidar, episteme aracılığıyla belirli bir bilgi türünün üretimini kontrol eder ve dolayısıyla sanatın neyi temsil edeceğini belirler. Foucault, sanatı da bilgi jeneolojisi kavramı merkezinde ele almıştır. Çalışma, nitel bir araştırma olarak betimsel veri analizi yöntemiyle yapılandırılmış, alanyazından elde edilen veriler bu yöntem doğrultusunda değerlendirilmiştir. Sonuç olarak, Foucault’nun bu başlıklar altında ele alınan sanata ilişkin düşüncelerinin, bilgi temelinde incelemesiyle birlikte, sanat ile iktidar arasındaki ilişki üzerine bir kavramsal çerçeve çizilmiştir.","PeriodicalId":507751,"journal":{"name":"Motif Akademi Halk Bilimi Dergisi","volume":"48 4","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-02-08","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140460185","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Kaynağını insanoğlunun binlerce yıllık birikiminden alan el sanatları, zamanla modern çağa ayak uydurup bir değişim dinamiği içerisinde yerini almıştır. Önemli bir kültürel miras kaynağı olan ve ait olduğu toplumda şekillenerek günümüze kültürel miras ürünü olarak ulaşan el sanatları, oldukça önemli bir gelir alanı oluşturmaktadır. Anadolu toprakları üzerinde geçmişte var olmuş birçok uygarlığın birikimlerinden elde edilen ürünler, ekonomik işlevinin dışında kültürel miras işlevini de sürdürmektedir. Geleneksel kültürün el sanatları alanlarından olan yapma bebekçilik, geleneksel başlık, Keçecilik, sepetçilik, deri işçiliği, ahşap işçiliği, takı, dantel, oyalar vb. gibi sanat alanları ait olduğu toplumun sanatsal ve kültürel özelliklerini yansıtmaktadırlar. El sanatları malzeme ve teknik yönünden geleneksel yöntemlerin kullanılarak üretildiği ve ait olduğu toplumun geleneksel kültürünü yansıtan önemli ürünlerdir. Günümüzde bu ürünler artistik ve geleneksel olarak ayrışmaktadır. Çalışmada, modern çağın getirisi olan sanayileşme ve popüler kültür ile üretilen artistik el sanatları ve kültür tarihi açısından gün geçtikçe yok olmaya maruz kalan geleneksel el sanatları arasında ki bağlam ele alınmıştır. Bu amaç doğrultusunda makaleler, kitaplar, tezler ve görsel veriler incelenmiş ve artistik el sanatları ve geleneksel el sanatları arasında bağlam örneklerle belirtilmiştir.Turkish handicrafts, which takes its source from the thousands of years of human experience, has taken its place in a dynamic of change by keeping up with the modern age over time. Handicrafts, which are an important source of cultural heritage and have been shaped in the society it belongs to, have reached today as a traditional cultural product and as a touristic product, today it constitutes an important income area. The Anatolia’n lands in the past continue their cultural heritage function apart from their economic function. Artifical dolls, traditional headdresses, felt making, basketry, leather work, wood and woodworking, jewelry, lace and needlework, which are among the handicrafts of the traditional culture, reflect the artisticand cultural characteristics of the society they belong to. In the study, artsitic handicarfts produced with industrialization and popular culture, which are the returns of the modern age, and traditional handicrafts that are subject to extinction day by day in terms of cultural history are discussed. For this purpose, articles, boks, theses and visual data were examined and the context between artistic handicrafts and tarditional handicrafts, was indicated with examples.
{"title":"THE CONTEXT BETWEEN ARTISTIC CRAFTS AND TRADITIONAL CRAFTS IN TURKISH HANDICRAFTS","authors":"Mihrinaz SÖYÜK GÜVEN","doi":"10.12981/mahder.1335601","DOIUrl":"https://doi.org/10.12981/mahder.1335601","url":null,"abstract":"Kaynağını insanoğlunun binlerce yıllık birikiminden alan el sanatları, zamanla modern çağa ayak uydurup bir değişim dinamiği içerisinde yerini almıştır. Önemli bir kültürel miras kaynağı olan ve ait olduğu toplumda şekillenerek günümüze kültürel miras ürünü olarak ulaşan el sanatları, oldukça önemli bir gelir alanı oluşturmaktadır. Anadolu toprakları üzerinde geçmişte var olmuş birçok uygarlığın birikimlerinden elde edilen ürünler, ekonomik işlevinin dışında kültürel miras işlevini de sürdürmektedir. Geleneksel kültürün el sanatları alanlarından olan yapma bebekçilik, geleneksel başlık, Keçecilik, sepetçilik, deri işçiliği, ahşap işçiliği, takı, dantel, oyalar vb. gibi sanat alanları ait olduğu toplumun sanatsal ve kültürel özelliklerini yansıtmaktadırlar. El sanatları malzeme ve teknik yönünden geleneksel yöntemlerin kullanılarak üretildiği ve ait olduğu toplumun geleneksel kültürünü yansıtan önemli ürünlerdir. Günümüzde bu ürünler artistik ve geleneksel olarak ayrışmaktadır. \u0000Çalışmada, modern çağın getirisi olan sanayileşme ve popüler kültür ile üretilen artistik el sanatları ve kültür tarihi açısından gün geçtikçe yok olmaya maruz kalan geleneksel el sanatları arasında ki bağlam ele alınmıştır. Bu amaç doğrultusunda makaleler, kitaplar, tezler ve görsel veriler incelenmiş ve artistik el sanatları ve geleneksel el sanatları arasında bağlam örneklerle belirtilmiştir.Turkish handicrafts, which takes its source from the thousands of years of human experience, has taken its place in a dynamic of change by keeping up with the modern age over time. Handicrafts, which are an important source of cultural heritage and have been shaped in the society it belongs to, have reached today as a traditional cultural product and as a touristic product, today it constitutes an important income area. The Anatolia’n lands in the past continue their cultural heritage function apart from their economic function. Artifical dolls, traditional headdresses, felt making, basketry, leather work, wood and woodworking, jewelry, lace and needlework, which are among the handicrafts of the traditional culture, reflect the artisticand cultural characteristics of the society they belong to. \u0000In the study, artsitic handicarfts produced with industrialization and popular culture, which are the returns of the modern age, and traditional handicrafts that are subject to extinction day by day in terms of cultural history are discussed. For this purpose, articles, boks, theses and visual data were examined and the context between artistic handicrafts and tarditional handicrafts, was indicated with examples.","PeriodicalId":507751,"journal":{"name":"Motif Akademi Halk Bilimi Dergisi","volume":"130 ","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-02-08","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140460108","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
ÖZ: Yabancılaşma, insanın yaşamını sürdürdüğü harici alandan, varlıksal çatışmalara, doğrudan veya dolaylı gerçekleşebilmektedir. Düşünürlerin felsefi görüşlerinde, çeşitli olguları ile tetkik edilen yabancılaşma, toplumsal ve bireysel olarak gözlemlenebilmekte ve negatif duygulanımlar ile açığa çıkabilmektedir. Kavram, felsefe, sosyoloji, psikoloji ve birçok disiplin içerisinde incelenmiş, insana özgü ifade biçimlerinde değerlendirilmiştir. Özgün olamamak ile ilintili olmasının beraberinde yaşanılan yalnızlaşma, anlam kaybı ve kaçınılmaz sorgulayışların, insan zihninde ne şekilde belirdiği ve bir yükseliş ile boşaltıma dönüşüp, nasıl son bulabildiği üzerine araştırmalarda bulunulmuştur. Sistematik yapılandırmaların algısal yönetimi doğrultusunda, insan zihninde gerçekleşmeye başlayan baskılanma, yabancılaşma hali ile öz yıkım süreçlerini ortaya çıkarmıştır. Yıkım sürecinde genişlemeye başlayan yalnızlık alanı, bireyin kendi kendini kavramaya çalışmasına ve zihinsel sorgulayış sürecinde kaybolan anlamları, anlamlı kılmaya yönelmesi ile imgeler bütünü oluşturmuş, yaratıcı benliği harekete geçirmiştir. Zihinsel ve fiziksel kasın kullanımı ile biçimlendirilen çamur maddesi de, bir boşaltım eyleminin beraberinde bastırılmış duygulanımların harekete geçmesini sağlayarak, yabancılaşarak yalnızlaşan bireyin nedensel olgusunu, biçimlendirdiği ifadesinin üzerinden anlamlandırmaya yönelmesinde etken olmuştur. Yabancılaşma hali içerisinde gözlemlenen bireylerin negatif eylemlerine, oluşumu ile karşılık verebilen seramik, özgün ifadelerin aktarımı ile sanatsal gelişimini sağlamıştır. Makalenin kapsamında incelenen, çağdaş seramik sanatçılarının çalışmaları, yaşanılan gerçekliklerin izlenimi ile biçimlendirilmiş, yabancılaşmanın kaçınılmaz yıkıcı etkisini, lirik ifadelerinin doğrultusunda aktarmışlardır. Anahtar Kelimeler: Yabancılaşma, İnsan, Zihin, Sanat, Seramik ABSTRACT: Alienation can occur directly or indirectly from the external space in which the human lives to the existential conflicts. Alienation, which is examined with various phenomena in the philosophical perspective of thinkers, can be observed socially and indiyidually and can be revealed with negative affectivities. The concept has been examined in philosophy, sociology, psychology and many disciplines, and has been evaluated in human-specific forms of expression. There have been researches on how the loneliness, which is experienced along with being associated with not being original, loss of meaning and inevitable questioning are determined in the human mind and how they can turn into an ascension and discharge and end. In line with the perceptual management of systematic configurations, the suppression that has begun occur in the human mind has revealed the processes of alienation and self-destruction. The area of loneliness, which started to expand during the destruction process, created a whole of images with the individual’s attempt to comprehend himself and to maket he meanings lost i
{"title":"YABANCILAŞMA KAVRAMININ ÇAĞDAŞ SERAMİK ESERLER ÜZERİNDEN İNCELENMESİ","authors":"Aydan Berfin Ali̇m, Duygu Kahraman","doi":"10.12981/mahder.1277239","DOIUrl":"https://doi.org/10.12981/mahder.1277239","url":null,"abstract":"ÖZ: Yabancılaşma, insanın yaşamını sürdürdüğü harici alandan, varlıksal çatışmalara, doğrudan veya dolaylı gerçekleşebilmektedir. Düşünürlerin felsefi görüşlerinde, çeşitli olguları ile tetkik edilen yabancılaşma, toplumsal ve bireysel olarak gözlemlenebilmekte ve negatif duygulanımlar ile açığa çıkabilmektedir. Kavram, felsefe, sosyoloji, psikoloji ve birçok disiplin içerisinde incelenmiş, insana özgü ifade biçimlerinde değerlendirilmiştir. Özgün olamamak ile ilintili olmasının beraberinde yaşanılan yalnızlaşma, anlam kaybı ve kaçınılmaz sorgulayışların, insan zihninde ne şekilde belirdiği ve bir yükseliş ile boşaltıma dönüşüp, nasıl son bulabildiği üzerine araştırmalarda bulunulmuştur. Sistematik yapılandırmaların algısal yönetimi doğrultusunda, insan zihninde gerçekleşmeye başlayan baskılanma, yabancılaşma hali ile öz yıkım süreçlerini ortaya çıkarmıştır. Yıkım sürecinde genişlemeye başlayan yalnızlık alanı, bireyin kendi kendini kavramaya çalışmasına ve zihinsel sorgulayış sürecinde kaybolan anlamları, anlamlı kılmaya yönelmesi ile imgeler bütünü oluşturmuş, yaratıcı benliği harekete geçirmiştir. Zihinsel ve fiziksel kasın kullanımı ile biçimlendirilen çamur maddesi de, bir boşaltım eyleminin beraberinde bastırılmış duygulanımların harekete geçmesini sağlayarak, yabancılaşarak yalnızlaşan bireyin nedensel olgusunu, biçimlendirdiği ifadesinin üzerinden anlamlandırmaya yönelmesinde etken olmuştur. Yabancılaşma hali içerisinde gözlemlenen bireylerin negatif eylemlerine, oluşumu ile karşılık verebilen seramik, özgün ifadelerin aktarımı ile sanatsal gelişimini sağlamıştır. Makalenin kapsamında incelenen, çağdaş seramik sanatçılarının çalışmaları, yaşanılan gerçekliklerin izlenimi ile biçimlendirilmiş, yabancılaşmanın kaçınılmaz yıkıcı etkisini, lirik ifadelerinin doğrultusunda aktarmışlardır. Anahtar Kelimeler: Yabancılaşma, İnsan, Zihin, Sanat, Seramik ABSTRACT: Alienation can occur directly or indirectly from the external space in which the human lives to the existential conflicts. Alienation, which is examined with various phenomena in the philosophical perspective of thinkers, can be observed socially and indiyidually and can be revealed with negative affectivities. The concept has been examined in philosophy, sociology, psychology and many disciplines, and has been evaluated in human-specific forms of expression. There have been researches on how the loneliness, which is experienced along with being associated with not being original, loss of meaning and inevitable questioning are determined in the human mind and how they can turn into an ascension and discharge and end. In line with the perceptual management of systematic configurations, the suppression that has begun occur in the human mind has revealed the processes of alienation and self-destruction. The area of loneliness, which started to expand during the destruction process, created a whole of images with the individual’s attempt to comprehend himself and to maket he meanings lost i","PeriodicalId":507751,"journal":{"name":"Motif Akademi Halk Bilimi Dergisi","volume":"84 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-12-20","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139171086","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
İletişim çeşitlerinden birisi olan ıslık, insanlık tarihi kadar eski bir eylemdir. Çağlar boyunca insanoğlu ıslığı çeşitli amaçlarla kullanmış ve çeşitlendirip geliştirerek günümüze kadar getirmiştir. Bu bakımdan ıslık gerek işlevsel açıdan gerekse inançsal boyutta insanlık tarihinin gündelik yaşamına farklı şekillerde yansımıştır. Günümüzde ıslığı hayatımızın birçok yerinde görmek mümkündür. Kimi zaman uzaktaki bir kişiye seslenme aracı olarak kimi zaman da bir müziğin çalgı aleti olarak bazen de bir eylem sırasında protesto aracı olarak karşımıza çıkabilir. Çok yönlü bir yapıya sahip olan ıslık, sadece bunlarla kalmayıp inançlar üzerinde de etkileri olduğu söylenebilir. Dünyanın birçok yerinde ıslıkla iliği çeşitli inançlar bulunmaktadır. Bu inançlar dikkate alındığında ıslık, bazen kişiye musibet getirdiği gibi bazen de uğur getirdiği düşünülebilir. Söz konusu bu çalışmada ıslık bir iletişim çeşidi olarak incelenmiş ve ıslığın kültürel hayatımızda işlevleri üzerine durulmuştur. Bu işlevler iletişim işlevi, protesto işlevi, müzikal işlevi gibi çeşitli başlıklara ayrılmıştır. Bu başlıklar altında gerek tarihi gerekse günümüzdeki örnekler dikkate alınarak incelenmiştir. Çalışmanın devamında gerek dünyada gerekse Türk toplumunda ıslıkla ilgili inançları ele alınmıştır. Whistling, one of the types of communication, is an action as old as human history. Throughout the ages, human beings have used whistling for various purposes and have diversified and developed it until today. In this respect, whistling has been reflected in the daily life of human history in different ways, both functionally and religiously. Nowadays, it is possible to see whistling in many parts of our lives. It can sometimes appear as a means of addressing a distant person, sometimes as a musical instrument, or sometimes as a means of protest during an action. Whistling, which has a versatile structure, can be said to have effects not only on these but also on beliefs. There are various beliefs related to whistling in many parts of the world. Considering these beliefs, it can be thought that whistling sometimes brings misfortune to a person and sometimes brings good luck. In this study, whistling was examined as a type of communication and the functions of whistling in our cultural life were emphasized. These functions are divided into various headings such as communication function, protest function, musical function. It has been examined under these headings, taking into account both historical and contemporary examples. In the continuation of the study, beliefs about whistling both in the world and in Turkish society are discussed.
{"title":"TÜRK KÜLTÜRÜNDE ISLIK VE ISLIĞIN İŞLEVLERİ","authors":"İskender Korkmaz","doi":"10.12981/mahder.1383935","DOIUrl":"https://doi.org/10.12981/mahder.1383935","url":null,"abstract":"İletişim çeşitlerinden birisi olan ıslık, insanlık tarihi kadar eski bir eylemdir. Çağlar boyunca insanoğlu ıslığı çeşitli amaçlarla kullanmış ve çeşitlendirip geliştirerek günümüze kadar getirmiştir. Bu bakımdan ıslık gerek işlevsel açıdan gerekse inançsal boyutta insanlık tarihinin gündelik yaşamına farklı şekillerde yansımıştır. Günümüzde ıslığı hayatımızın birçok yerinde görmek mümkündür. Kimi zaman uzaktaki bir kişiye seslenme aracı olarak kimi zaman da bir müziğin çalgı aleti olarak bazen de bir eylem sırasında protesto aracı olarak karşımıza çıkabilir. Çok yönlü bir yapıya sahip olan ıslık, sadece bunlarla kalmayıp inançlar üzerinde de etkileri olduğu söylenebilir. Dünyanın birçok yerinde ıslıkla iliği çeşitli inançlar bulunmaktadır. Bu inançlar dikkate alındığında ıslık, bazen kişiye musibet getirdiği gibi bazen de uğur getirdiği düşünülebilir. Söz konusu bu çalışmada ıslık bir iletişim çeşidi olarak incelenmiş ve ıslığın kültürel hayatımızda işlevleri üzerine durulmuştur. Bu işlevler iletişim işlevi, protesto işlevi, müzikal işlevi gibi çeşitli başlıklara ayrılmıştır. Bu başlıklar altında gerek tarihi gerekse günümüzdeki örnekler dikkate alınarak incelenmiştir. Çalışmanın devamında gerek dünyada gerekse Türk toplumunda ıslıkla ilgili inançları ele alınmıştır. Whistling, one of the types of communication, is an action as old as human history. Throughout the ages, human beings have used whistling for various purposes and have diversified and developed it until today. In this respect, whistling has been reflected in the daily life of human history in different ways, both functionally and religiously. Nowadays, it is possible to see whistling in many parts of our lives. It can sometimes appear as a means of addressing a distant person, sometimes as a musical instrument, or sometimes as a means of protest during an action. Whistling, which has a versatile structure, can be said to have effects not only on these but also on beliefs. There are various beliefs related to whistling in many parts of the world. Considering these beliefs, it can be thought that whistling sometimes brings misfortune to a person and sometimes brings good luck. In this study, whistling was examined as a type of communication and the functions of whistling in our cultural life were emphasized. These functions are divided into various headings such as communication function, protest function, musical function. It has been examined under these headings, taking into account both historical and contemporary examples. In the continuation of the study, beliefs about whistling both in the world and in Turkish society are discussed.","PeriodicalId":507751,"journal":{"name":"Motif Akademi Halk Bilimi Dergisi","volume":"83 3","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-12-19","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139171523","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}