Pub Date : 2020-08-28DOI: 10.26650/turkjhist.2020.022
F. M. Sancaktar
Tam Istiklal gorusunu savunanlar acisindan, Milli Mucadele tarihinin en onemli donum noktalarindan biri Sivas Kongresi’dir. 4-11 Eylul 1919 tarihleri arasinda toplanan bu kongrede alinan kararlar, yeni Turk devletine giden surecin ve Anadolu Hareketi’nin karakter ve seklini belirlemistir. Sivas Kongresi’nde alinan kararlarla Anadolu Hareketi, artik butun ulke icin ve temsil ettigi millet adina caba sarf edecekti. Ancak boylesine onemli ozellige sahip Sivas Kongresi delegelerine dair yazilan hatira ve telif eserlerde, birtakim sorunlarin oldugu bilinmektedir. Bu sorunlar genel olarak kongreyi katilan delegelerin isimleri, sayisi ve temsil ettikleri sehirleri seklinde siralamak mumkundur. Bu calisma, farkli bir yaklasim uzerinden hareketle, Sivas Kongresi delegelerine dair ifade edilen sorunlari daha belirgin sekilde ortaya koyma ve bir nebze de olsa aciklik getirme amaci tasimaktadir. Bu yuzden calisma yontem olarak, belirlenen bazi kriterler cercevesinde dogrudan dogruya kongre tutanak ve belgelerini inceleme esasini benimsemistir.
Milli Mucadele历史上的第十个冻结点之一是Sivas大会,因为Istiklal部落的捍卫者。1919年4月4日至11日,在这次国会会议上,对该国死亡的裁决确定了土耳其新国家形象和阿纳多卢运动的特征和影响。在西瓦斯大会上,阿纳多卢运动决定,代表国家的人民将尽可能纯洁。一个男孩的名字是Sivas Kongresi delegelerine dair yazilan hatira ve telif eserleder,birtakim sorunlarin oldugu bilinmektedir。这些问题通常是由国会代表所代表的名字、数字和魔术引起的。这场辩论旨在用不同的方法,但也有一点紧迫性,不再对西瓦斯大会中表达的问题做出更多的解释。由于今年夏天的补钙,我有了将国会权利引入子宫颈的原则。
{"title":"Sivas Kongresi (4-11 Eylül 1919) Delegelerine Dair Bazı Tespitler","authors":"F. M. Sancaktar","doi":"10.26650/turkjhist.2020.022","DOIUrl":"https://doi.org/10.26650/turkjhist.2020.022","url":null,"abstract":"Tam Istiklal gorusunu savunanlar acisindan, Milli Mucadele tarihinin en onemli donum noktalarindan biri Sivas Kongresi’dir. 4-11 Eylul 1919 tarihleri arasinda toplanan bu kongrede alinan kararlar, yeni Turk devletine giden surecin ve Anadolu Hareketi’nin karakter ve seklini belirlemistir. Sivas Kongresi’nde alinan kararlarla Anadolu Hareketi, artik butun ulke icin ve temsil ettigi millet adina caba sarf edecekti. Ancak boylesine onemli ozellige sahip Sivas Kongresi delegelerine dair yazilan hatira ve telif eserlerde, birtakim sorunlarin oldugu bilinmektedir. Bu sorunlar genel olarak kongreyi katilan delegelerin isimleri, sayisi ve temsil ettikleri sehirleri seklinde siralamak mumkundur. Bu calisma, farkli bir yaklasim uzerinden hareketle, Sivas Kongresi delegelerine dair ifade edilen sorunlari daha belirgin sekilde ortaya koyma ve bir nebze de olsa aciklik getirme amaci tasimaktadir. Bu yuzden calisma yontem olarak, belirlenen bazi kriterler cercevesinde dogrudan dogruya kongre tutanak ve belgelerini inceleme esasini benimsemistir.","PeriodicalId":56176,"journal":{"name":"Turkish Journal of History-Tarih Dergisi","volume":" ","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2020-08-28","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"43387952","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2020-08-28DOI: 10.26650/turkjhist.2020.001
İ̇lhan Şahin
Edebiyat Fakultesi, Istanbul Universitesi’nin ilk ve en onemli fakultesi olma ozelligini tasir. Bu baglamda fakulte, basta tarih olmak uzere insani bilimlerin Turkiye’de kurucusu olmak gibi tarihi bir misyona sahiptir. Bu misyon hem yetistirdigi bilim insanlari hem de egitim-ogretim ve uluslararasi bilimsel periyodik yayinlarda kendini gosterir. Bu periyodik bilimsel yayinlardan en onemlilerinden biri, 1949 yilindan bugune kadar yayinlanan Tarih Dergisi’dir. Ord. Prof. M. Cavid Baysun tarafindan tesis edilen dergi, kisa sure icinde onemli periyodik dergiler arasinda yerini almistir. Derginin urun olarak ortaya cikmasinda iki onemli safhanin oldugunu belirtmek gerekir. Bunlardan biri, dergide yer alacak makalelerin basima hazir bir hâle getirilmesi; digeri ise derginin basim asamasidir. Bu makalede derginin ozellikle 1974-1983 yillari arasindaki basimi ve basim safhasi ele alinmakta ve bu baglamda makalelerin basima hazir hâle getirilmesi; uzun ve ince bir yol olan Edebiyat Fakultesi Basimevi’ndeki basim sureci uzerinde yogunlasilmaktadir.
{"title":"Tarih Dergisi’nin Mutfağı","authors":"İ̇lhan Şahin","doi":"10.26650/turkjhist.2020.001","DOIUrl":"https://doi.org/10.26650/turkjhist.2020.001","url":null,"abstract":"Edebiyat Fakultesi, Istanbul Universitesi’nin ilk ve en onemli fakultesi olma ozelligini tasir. Bu baglamda fakulte, basta tarih olmak uzere insani bilimlerin Turkiye’de kurucusu olmak gibi tarihi bir misyona sahiptir. Bu misyon hem yetistirdigi bilim insanlari hem de egitim-ogretim ve uluslararasi bilimsel periyodik yayinlarda kendini gosterir. Bu periyodik bilimsel yayinlardan en onemlilerinden biri, 1949 yilindan bugune kadar yayinlanan Tarih Dergisi’dir. Ord. Prof. M. Cavid Baysun tarafindan tesis edilen dergi, kisa sure icinde onemli periyodik dergiler arasinda yerini almistir. Derginin urun olarak ortaya cikmasinda iki onemli safhanin oldugunu belirtmek gerekir. Bunlardan biri, dergide yer alacak makalelerin basima hazir bir hâle getirilmesi; digeri ise derginin basim asamasidir. Bu makalede derginin ozellikle 1974-1983 yillari arasindaki basimi ve basim safhasi ele alinmakta ve bu baglamda makalelerin basima hazir hâle getirilmesi; uzun ve ince bir yol olan Edebiyat Fakultesi Basimevi’ndeki basim sureci uzerinde yogunlasilmaktadir.","PeriodicalId":56176,"journal":{"name":"Turkish Journal of History-Tarih Dergisi","volume":" ","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2020-08-28","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"42408716","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2020-08-28DOI: 10.26650/turkjhist.2020.002
M. Sayar
A pandemic began to occur in Nisibis in AD 165 during the Parthian expedition, which began in AD 162 under the command of Lucius Verus. Military troops which had their headquarters stationed in the Balkans and in the European regions of the empire, were involved in the Parthian expedition and suffered under this pandemic. The epidemic then moved further into Europe and even to Britannia, as the soldiers who had participated in the expedition from AD 162 to AD 166 later returned to their headquarters at the borders of the Rhine and Danube. The losses which occurred as a result of the epidemic in the period of Marcus Aurelius were not exaggerated. The death toll was very high and the population structure within the borders of the empire was significantly affected. The destruction caused by the disease continued for years, as stated in the sources of the period. According to these sources, the disease even spread to the Barbaricum region outside the borders of Rome and also continued during the period of Commodus who reigned immediately after his father Marcus Aurelius. Neither the epidemic which had occurred in 430-429 BC in the vicinity of Athens, nor that of AD 248 in Rome (also called Decius or Kyprianos), spread to such a vast area as the pandemic of AD 165, and the death toll of these other epidemics was not as high as that of AD 165. By comparison, the Plague of Justinianus in the 6th century spread in waves and caused many deaths for years. Like the plagues of the medieval period it changed the populational structure of the world. In the 19th century ancient historians argued that the destructive effect of the pandemic of Marcus Aurelius’ era, also known as “The Antoninus Epidemic”, caused the political, military and economic crisis that the Roman Empire faced in the 3rd century and it could even be interpreted as the end of Antiquity. However, there were other reasons for this crisis in the 3rd century, and it is notable that the negative effects of the pandemic were mainly seen in the second half of the 2nd century.
{"title":"Marcus Aurelius ve Lucius Verus Dönemlerinde M.S. 165-180 Yılları Arasında Görülen Büyük Salgın","authors":"M. Sayar","doi":"10.26650/turkjhist.2020.002","DOIUrl":"https://doi.org/10.26650/turkjhist.2020.002","url":null,"abstract":"A pandemic began to occur in Nisibis in AD 165 during the Parthian expedition, which began in AD 162 under the command of Lucius Verus. Military troops which had their headquarters stationed in the Balkans and in the European regions of the empire, were involved in the Parthian expedition and suffered under this pandemic. The epidemic then moved further into Europe and even to Britannia, as the soldiers who had participated in the expedition from AD 162 to AD 166 later returned to their headquarters at the borders of the Rhine and Danube. The losses which occurred as a result of the epidemic in the period of Marcus Aurelius were not exaggerated. The death toll was very high and the population structure within the borders of the empire was significantly affected. The destruction caused by the disease continued for years, as stated in the sources of the period. According to these sources, the disease even spread to the Barbaricum region outside the borders of Rome and also continued during the period of Commodus who reigned immediately after his father Marcus Aurelius. Neither the epidemic which had occurred in 430-429 BC in the vicinity of Athens, nor that of AD 248 in Rome (also called Decius or Kyprianos), spread to such a vast area as the pandemic of AD 165, and the death toll of these other epidemics was not as high as that of AD 165. By comparison, the Plague of Justinianus in the 6th century spread in waves and caused many deaths for years. Like the plagues of the medieval period it changed the populational structure of the world. In the 19th century ancient historians argued that the destructive effect of the pandemic of Marcus Aurelius’ era, also known as “The Antoninus Epidemic”, caused the political, military and economic crisis that the Roman Empire faced in the 3rd century and it could even be interpreted as the end of Antiquity. However, there were other reasons for this crisis in the 3rd century, and it is notable that the negative effects of the pandemic were mainly seen in the second half of the 2nd century.","PeriodicalId":56176,"journal":{"name":"Turkish Journal of History-Tarih Dergisi","volume":" ","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2020-08-28","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"46772753","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2020-08-28DOI: 10.26650/turkjhist.2020.011
Mehmet Ipşirli
XVI. yuzyilin basarili tarih teliflerinden biri olan Hoca Sadeddin Efendi’nin Tâcuttevârih’i ilk dokuz Osmanli sultaninin doneminin tarihidir. Muellif daha once yazilmis olan tarihi eserleri inceleyip bunlarin isimlerini zikrederek, onemli olcude tenkit suzgecinden gecirip kaynak olarak kullanmistir. Bunlar arasinda Idris-i Bitlisi’nin Hest Bihist’inin ayri bir yeri bulunmakla birlikte Mehmed Nesri’nin Cihannumâ’sindan ve Turkce Tevârih-i Âl-i Osman’lardan kaynak olarak ozellikle yararlanmistir. Tâcuttevârih, Hest Bihist’i model alarak belâgati on plana cikaran suslu ve agdali nesri benimsemistir. Iran tarihciliginin en onemli ozelligi olan bu tarz daha once Atâ Melik Cuveyni, Vassâf ve Şerefeddin Ali Yezdi’nin temsil ettigi bir ekol olup Osmanli tarihciliginde Farsca olarak Bitlisi, Turkce olarak ise Hoca Sâdeddin ile devam etmistir. Eser yazildigi tarihten itibaren buyuk yanki uyandirip cok sayida istinsah edilmis, oldukca erken tarihlerde bati dillerine cevirileri yapilmistir. Bu makalede ozellikle eserin kaynaklari uzerinde durulup bazi degerlendirilmeler yapilmaya calisilmistir.
{"title":"Tâcüttevârîh’in Kaynakları Üzerine Bazı Tespitler","authors":"Mehmet Ipşirli","doi":"10.26650/turkjhist.2020.011","DOIUrl":"https://doi.org/10.26650/turkjhist.2020.011","url":null,"abstract":"XVI. yuzyilin basarili tarih teliflerinden biri olan Hoca Sadeddin Efendi’nin Tâcuttevârih’i ilk dokuz Osmanli sultaninin doneminin tarihidir. Muellif daha once yazilmis olan tarihi eserleri inceleyip bunlarin isimlerini zikrederek, onemli olcude tenkit suzgecinden gecirip kaynak olarak kullanmistir. Bunlar arasinda Idris-i Bitlisi’nin Hest Bihist’inin ayri bir yeri bulunmakla birlikte Mehmed Nesri’nin Cihannumâ’sindan ve Turkce Tevârih-i Âl-i Osman’lardan kaynak olarak ozellikle yararlanmistir. Tâcuttevârih, Hest Bihist’i model alarak belâgati on plana cikaran suslu ve agdali nesri benimsemistir. Iran tarihciliginin en onemli ozelligi olan bu tarz daha once Atâ Melik Cuveyni, Vassâf ve Şerefeddin Ali Yezdi’nin temsil ettigi bir ekol olup Osmanli tarihciliginde Farsca olarak Bitlisi, Turkce olarak ise Hoca Sâdeddin ile devam etmistir. Eser yazildigi tarihten itibaren buyuk yanki uyandirip cok sayida istinsah edilmis, oldukca erken tarihlerde bati dillerine cevirileri yapilmistir. Bu makalede ozellikle eserin kaynaklari uzerinde durulup bazi degerlendirilmeler yapilmaya calisilmistir.","PeriodicalId":56176,"journal":{"name":"Turkish Journal of History-Tarih Dergisi","volume":" ","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2020-08-28","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"45216755","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2020-08-28DOI: 10.26650/turkjhist.2020.012
F. Emecen
XVIII. yuzyilin ikinci yarisinda vucuda getirilen onemli tarihlerden birini teskil eden ve bu donem icin siklikla kullanilan Ibretnuma-yi Devlet adli eserin yazari olarak Mustafa Kesbi Efendi gosterilir. Mustafa Kesbi’nin kimligi hakkinda ise ayrintili bilgilere ulasilamamistir. Yazar hakkindaki bilgiler daha cok eserinde kendisine dair kaydettigi notlardan hareketle verilmis gozukmektedir. Bununla birlikte Mustafa Kesbi adli birinin var olup olmadigi meselesi de tartismali bir mahiyet arz eder. Eserlerinde Kesbi mahlasini kullanan yazar hicbir yerde adini Mustafa olarak aciklamamakta, bazi gec tarihli kataloglarda ve tezkirelerde gorulen Kesbi mahlasli Mehmed ve Mustafa adli iki kisi arasinda birinin, kuvvetli ihtimalle de Mustafa’nin Ibretnuma’nin muellifi oldugu ileri surulmektedir. Binaenaleyh Ibretnuma-yi Devlet adli eserin yazarinin Mustafa Kesbi olduguna dair literaturde tartismasiz bir on kabul soz konusudur. Fakat ayni doneme ait farkli eserlerde yer alan ve gozden kactigi anlasilan bazi bilgiler bu eserin yazarinin Kesbi mahlasini kullanan Mehmed Hasim Efendi oldugunu gostermistir. Mehmed Hasim Efendi, sadece Ibretnuma degil o donemde yazarlarinin adlari mechul kalan veya tesbit edilemeyen baska vekayi derlemelerinin de sahibidir. Bu makalede Mehmed Hasim Efendi’nin kimligi ve hangi eserleri kaleme almis oldugu konusundaki tesbitlerin ayrintilari ortaya konmustur.
xvii。在法律的后半部分,穆斯塔法·凯斯比是一位诗人,一位退伍军人,他描述了被带到沃恩的十个约会中的一个,并使用神圣的伊卜雷图马作为国家著名希伯来语小说的作者。穆斯塔法·凯斯比的身份没有详细信息。关于作者的更多信息是,从他记录的笔记中移开是令人恶心的。有了这个,穆斯塔法·凯斯比希望看看球场上是否有人。使用他所监护的凯斯比城堡的作家在夜间的任何地方都没有加快自己的名字叫穆斯塔法,这表明历史上可能存在两艘著名的凯斯贝驱逐舰Mehmed和Mustafa中的一艘,后者可能是穆斯塔法的Ibretnuma的老师。《Binaenaley Ibretuma》的作者是一位非歧视性的文学宣言,因为他是Mustafa Kesbi。但解释同一款冰淇淋本质的一些信息是,Mehmed Hasim是Gotherist的大师,他使用了Kesbi的废墟。Mehmed Hasim Efendi,Sadice Ibretnuma degil o donemd yazarlarinin adlari mechan kalan veya tesbit edilemeyen baska vekayi derlemelerinin de sahibidir。这篇文章详细说明了穆罕默德·哈西姆大师的身份和写作背景。
{"title":"İbretnüma-yı Devlet Adlı Eserin Yazarı Mustafa Kesbî midir? XVIII. Yüzyılın Bilinmeyen Bir Tarihçisi Üzerine Notlar","authors":"F. Emecen","doi":"10.26650/turkjhist.2020.012","DOIUrl":"https://doi.org/10.26650/turkjhist.2020.012","url":null,"abstract":"XVIII. yuzyilin ikinci yarisinda vucuda getirilen onemli tarihlerden birini teskil eden ve bu donem icin siklikla kullanilan Ibretnuma-yi Devlet adli eserin yazari olarak Mustafa Kesbi Efendi gosterilir. Mustafa Kesbi’nin kimligi hakkinda ise ayrintili bilgilere ulasilamamistir. Yazar hakkindaki bilgiler daha cok eserinde kendisine dair kaydettigi notlardan hareketle verilmis gozukmektedir. Bununla birlikte Mustafa Kesbi adli birinin var olup olmadigi meselesi de tartismali bir mahiyet arz eder. Eserlerinde Kesbi mahlasini kullanan yazar hicbir yerde adini Mustafa olarak aciklamamakta, bazi gec tarihli kataloglarda ve tezkirelerde gorulen Kesbi mahlasli Mehmed ve Mustafa adli iki kisi arasinda birinin, kuvvetli ihtimalle de Mustafa’nin Ibretnuma’nin muellifi oldugu ileri surulmektedir. Binaenaleyh Ibretnuma-yi Devlet adli eserin yazarinin Mustafa Kesbi olduguna dair literaturde tartismasiz bir on kabul soz konusudur. Fakat ayni doneme ait farkli eserlerde yer alan ve gozden kactigi anlasilan bazi bilgiler bu eserin yazarinin Kesbi mahlasini kullanan Mehmed Hasim Efendi oldugunu gostermistir. Mehmed Hasim Efendi, sadece Ibretnuma degil o donemde yazarlarinin adlari mechul kalan veya tesbit edilemeyen baska vekayi derlemelerinin de sahibidir. Bu makalede Mehmed Hasim Efendi’nin kimligi ve hangi eserleri kaleme almis oldugu konusundaki tesbitlerin ayrintilari ortaya konmustur.","PeriodicalId":56176,"journal":{"name":"Turkish Journal of History-Tarih Dergisi","volume":" ","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2020-08-28","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"43703156","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2020-08-28DOI: 10.26650/turkjhist.2020.020
R. Karacakaya
Bu makalede Bandirma’nin Preme Nahiyesi’ndeki Ermeni koyunde bulunan tas ocaklarinin isletilmesi meselesi incelenecektir. Tas ocaklarinin isletilmesiyle ilgili problemler yerel yonetimin, koylulere ait kullanim hakkini iptal ederek, bir yabanciya vermesi ile baslamistir. Tas ocaginin kullanim hakkini en son elde eden Gustave Couteaux, tas ocagindan faydalanan Ermeni koylulerini resmi makamlara sikâyet etmis ve Ermenilerin tas ocagini kullanmasini yasaklatmistir. Bunun uzerine koyde, Ermenilerle tas ocagini isletenler arasinda gerginlik olusmus, Ermeniler, tas ocagi calisanlarina fiili saldirilarda bulunmuslardir. Osmanli Hukumeti gerekli tedbirleri alarak taraflar arasindaki sorunu cozmeye calismistir.
{"title":"Bandırma Taş Ocakları ve Ermeniler","authors":"R. Karacakaya","doi":"10.26650/turkjhist.2020.020","DOIUrl":"https://doi.org/10.26650/turkjhist.2020.020","url":null,"abstract":"Bu makalede Bandirma’nin Preme Nahiyesi’ndeki Ermeni koyunde bulunan tas ocaklarinin isletilmesi meselesi incelenecektir. Tas ocaklarinin isletilmesiyle ilgili problemler yerel yonetimin, koylulere ait kullanim hakkini iptal ederek, bir yabanciya vermesi ile baslamistir. Tas ocaginin kullanim hakkini en son elde eden Gustave Couteaux, tas ocagindan faydalanan Ermeni koylulerini resmi makamlara sikâyet etmis ve Ermenilerin tas ocagini kullanmasini yasaklatmistir. Bunun uzerine koyde, Ermenilerle tas ocagini isletenler arasinda gerginlik olusmus, Ermeniler, tas ocagi calisanlarina fiili saldirilarda bulunmuslardir. Osmanli Hukumeti gerekli tedbirleri alarak taraflar arasindaki sorunu cozmeye calismistir.","PeriodicalId":56176,"journal":{"name":"Turkish Journal of History-Tarih Dergisi","volume":" ","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2020-08-28","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"44255071","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2020-08-28DOI: 10.26650/turkjhist.2020.018
Metin Ünver
Osmanli Rumeli’sindeki Selanik, Manastir ve Kosova vilayetlerinde, Avusturya ve Rusya’nin denetiminde uygulamaya konulan reform programlarinin basarisiz oldugunu dusunen Ingiltere’nin basini cektigi Buyuk Devletler icinden bir grup, bu basarisizligin oncelikle mali nedenlerden kaynaklandigina inaniyordu. Bundan dolayi Makedonya olarak bilinen bolgede uluslararasi bir mali kontrol mekanizmasi kurulmasini gundeme getirmislerdi. Osmanli Devleti yabanci uzmanlardan olusan bir Maliye Komisyonu seklinde dusunulen bu uygulamaya, bagimsizlik ve hukumranligi zarar gordugu gerekcesiyle uzun sure ve kararli bir sekilde karsi cikmistir. Bu makalede, Makedonya’da kurulmak istenilen uluslararasi mali kontrolu kabul ettirebilmek icin, Buyuk Guclerin Osmanli Devleti’ne uyguladiklari zorlayici diplomasinin izleri aranmakta ve konu bu pencereden ele alinmaktadir.
{"title":"“Zorlayıcı Diplomasi”nin İzleri: Osmanlı Devleti’nin Makedonya’da Uluslararası Bir Malî Kontrol Mekanizması Kabul Etmeye Zorlanması (1905)","authors":"Metin Ünver","doi":"10.26650/turkjhist.2020.018","DOIUrl":"https://doi.org/10.26650/turkjhist.2020.018","url":null,"abstract":"Osmanli Rumeli’sindeki Selanik, Manastir ve Kosova vilayetlerinde, Avusturya ve Rusya’nin denetiminde uygulamaya konulan reform programlarinin basarisiz oldugunu dusunen Ingiltere’nin basini cektigi Buyuk Devletler icinden bir grup, bu basarisizligin oncelikle mali nedenlerden kaynaklandigina inaniyordu. Bundan dolayi Makedonya olarak bilinen bolgede uluslararasi bir mali kontrol mekanizmasi kurulmasini gundeme getirmislerdi. Osmanli Devleti yabanci uzmanlardan olusan bir Maliye Komisyonu seklinde dusunulen bu uygulamaya, bagimsizlik ve hukumranligi zarar gordugu gerekcesiyle uzun sure ve kararli bir sekilde karsi cikmistir. Bu makalede, Makedonya’da kurulmak istenilen uluslararasi mali kontrolu kabul ettirebilmek icin, Buyuk Guclerin Osmanli Devleti’ne uyguladiklari zorlayici diplomasinin izleri aranmakta ve konu bu pencereden ele alinmaktadir.","PeriodicalId":56176,"journal":{"name":"Turkish Journal of History-Tarih Dergisi","volume":" ","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2020-08-28","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"44140102","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2020-08-28DOI: 10.26650/turkjhist.2020.015
Nedim Ipek
Yurtici goc, ayni ulke sinirlari icinde bir yerden baska bir yere seyahat eden insanlarin gecici veya kalici surecini ifade eder. Uskup ve ic bolgelerinde yasayanlar gecimlerini tarimsal faaliyetlerle saglamaktaydilar. Mali zorluklardan muzdarip aileler, cozumu ic gocte buldular. Memleketine en yakin kasaba ve sehirlere giden gurbetciler, kamu gorevlisi, amele, cirak, kalfa gibi cesitli gorevlerde calistilar. Gurbetciler gelecekte kendi islerini bile kurabildiler. Ic gocun bir diger nedeni ise egitimdi. Memleketinden ayrilanlar, yakindaki bir kasabaya, sehre veya Istanbul’daki medreseye gittiler. Bu makalede, ic goc hareketleri yabanci nufus defterlerine gore tespit edilip, degerlendirilmektedir.
{"title":"1830’lu Yıllarda Osmanlı’da İç Göç: Üsküp Örneği","authors":"Nedim Ipek","doi":"10.26650/turkjhist.2020.015","DOIUrl":"https://doi.org/10.26650/turkjhist.2020.015","url":null,"abstract":"Yurtici goc, ayni ulke sinirlari icinde bir yerden baska bir yere seyahat eden insanlarin gecici veya kalici surecini ifade eder. Uskup ve ic bolgelerinde yasayanlar gecimlerini tarimsal faaliyetlerle saglamaktaydilar. Mali zorluklardan muzdarip aileler, cozumu ic gocte buldular. Memleketine en yakin kasaba ve sehirlere giden gurbetciler, kamu gorevlisi, amele, cirak, kalfa gibi cesitli gorevlerde calistilar. Gurbetciler gelecekte kendi islerini bile kurabildiler. Ic gocun bir diger nedeni ise egitimdi. Memleketinden ayrilanlar, yakindaki bir kasabaya, sehre veya Istanbul’daki medreseye gittiler. Bu makalede, ic goc hareketleri yabanci nufus defterlerine gore tespit edilip, degerlendirilmektedir.","PeriodicalId":56176,"journal":{"name":"Turkish Journal of History-Tarih Dergisi","volume":"1 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2020-08-28","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"41406423","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2020-08-28DOI: 10.26650/turkjhist.2020.008
Muharrem Kesi̇k
Selcuklular askeri ve siyasi basarilarinin yani sira tip egitimi ile hastaliklarin tedavisine de buyuk onem vererek bu alanda da ustunluk saglamislardir. Selcuklu sultanlari, devletin kurulusundan itibaren saglik alaninda yatirimlar yapmaya baslamislardir. Selcuklularda saglik hizmetleri genellikle bimâristan, dâru’s-sifâlar ve kervansaraylar gibi kurumlarda verilmekte idi. Buyuk Selcuklu Devleti’nde tip egitimi ise medreselerden cok bimâristan ve dâru’s-sifâ gibi tesislerde yapilmaktaydi. Selcuklular hem sosyal devlet anlayisinin prensipleri geregi hem de bircok cografyanin kesisim noktasinda bulunmanin getirdigi salgin hastalik riskine karsi saglik konusuna ehemmiyet gostermislerdir. Cuzzam, ciban, cicek, felc, veba, verem gibi hastaliklara karsi devrin otesinde tedavi yontemleri uygulanmistir. Selcuklu cografyasinda seyyar hastaneler, kervansaray hastaneleri ve saray dâru’s-sifâlari bulunmaktaydi. Sefere cikan ordularin beraberlerinde de develer uzerinde tasinan seyyar hastaneler bulunurdu. Selcuklu ulkesinde kervansaraylarda yolculara belli bir sure boyunca bedava saglik hizmeti verilirdi. Ayrica hukumdarlarin da sahsi doktorlari bulunmaktaydi. Hukumdar ve devlet adamlarinin disinda da hayirseverler dâru’s-sifâlar yaptirirlardi. Nisâbur, Isfahan, Bagdad, Halep, Amasya, Cankiri, Konya, Kayseri, Malatya, Erzurum gibi sehirler ayni zamanda onemli saglik merkezleri konumundaydilar. Buralarda bulunan bazi saglik kurumlari kitâbeleri ile gunumuze kadar ulasmistir. Bu kitâbeler isiginda Selcuklu Devleti’nin saglik hususunda her turlu tedbiri aldigi ve masraftan kacinmadigi da gorulmektedir. Ayrica Selcuklular doneminde yetisen bircok unlu doktor yillar boyunca hem Osmanli medeniyetine rehberlik etmis hem de onlarin eserleri, Avrupa’da yillarca ders olarak okutulmustur. Bu calisma ile Selcuklularin saglik alaninda attigi onemli adimlar, kurduklari tesisler ve doneme damgasini vuran muhim tipcilar ele alinmistir.
{"title":"Selçuklular’da Sağlık, Sağlık Kurumları ve Tıp Eğitimi","authors":"Muharrem Kesi̇k","doi":"10.26650/turkjhist.2020.008","DOIUrl":"https://doi.org/10.26650/turkjhist.2020.008","url":null,"abstract":"Selcuklular askeri ve siyasi basarilarinin yani sira tip egitimi ile hastaliklarin tedavisine de buyuk onem vererek bu alanda da ustunluk saglamislardir. Selcuklu sultanlari, devletin kurulusundan itibaren saglik alaninda yatirimlar yapmaya baslamislardir. Selcuklularda saglik hizmetleri genellikle bimâristan, dâru’s-sifâlar ve kervansaraylar gibi kurumlarda verilmekte idi. Buyuk Selcuklu Devleti’nde tip egitimi ise medreselerden cok bimâristan ve dâru’s-sifâ gibi tesislerde yapilmaktaydi. Selcuklular hem sosyal devlet anlayisinin prensipleri geregi hem de bircok cografyanin kesisim noktasinda bulunmanin getirdigi salgin hastalik riskine karsi saglik konusuna ehemmiyet gostermislerdir. Cuzzam, ciban, cicek, felc, veba, verem gibi hastaliklara karsi devrin otesinde tedavi yontemleri uygulanmistir. Selcuklu cografyasinda seyyar hastaneler, kervansaray hastaneleri ve saray dâru’s-sifâlari bulunmaktaydi. Sefere cikan ordularin beraberlerinde de develer uzerinde tasinan seyyar hastaneler bulunurdu. Selcuklu ulkesinde kervansaraylarda yolculara belli bir sure boyunca bedava saglik hizmeti verilirdi. Ayrica hukumdarlarin da sahsi doktorlari bulunmaktaydi. Hukumdar ve devlet adamlarinin disinda da hayirseverler dâru’s-sifâlar yaptirirlardi. Nisâbur, Isfahan, Bagdad, Halep, Amasya, Cankiri, Konya, Kayseri, Malatya, Erzurum gibi sehirler ayni zamanda onemli saglik merkezleri konumundaydilar. Buralarda bulunan bazi saglik kurumlari kitâbeleri ile gunumuze kadar ulasmistir. Bu kitâbeler isiginda Selcuklu Devleti’nin saglik hususunda her turlu tedbiri aldigi ve masraftan kacinmadigi da gorulmektedir. Ayrica Selcuklular doneminde yetisen bircok unlu doktor yillar boyunca hem Osmanli medeniyetine rehberlik etmis hem de onlarin eserleri, Avrupa’da yillarca ders olarak okutulmustur. Bu calisma ile Selcuklularin saglik alaninda attigi onemli adimlar, kurduklari tesisler ve doneme damgasini vuran muhim tipcilar ele alinmistir.","PeriodicalId":56176,"journal":{"name":"Turkish Journal of History-Tarih Dergisi","volume":" ","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2020-08-28","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"42679528","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2020-08-28DOI: 10.26650/turkjhist.2020.004
Ahmet Taşağıl
Orta Asya tarih sahnesinde boylar halinde yasamak ve boy gruplari olusturmak onemli bir ozelliktir. 7. yuzyilin 2. ceyregine kadar uc onemli boy grubu sirasiyla Ting-ling’ler, Kanglilar ve Tolesler olarak gosterilebilir. 627 yilindan sonra soz konusu kucuk boy gruplari daha fazla on plana cikarak kendi adlariyla taninacaklardir. Hunlar zamaninda ana boy grubunun adi kaynaklarda Ting-ling’dir. M.S. 4. yuzyilda bu ana boy grubu adi kaybolarak yerini Kangli adi almistir. Tabgac, Akhun ve Juan-juan gibi uc buyuk siyasi gucun arasinda sikisan dolayisiyla bir devlet kuramayan Kanglilar, kaynaklarda anlatilan kulturel ozellikleri sebebiyle ilginc bir yere sahiptir. Kanglilar yaklasik 200 yil varliklarini koruduktan sonra Toles adiyla yollarina devam edecekler; Gok Turk Kaganliginin ana halk kitlesini meydana getireceklerdir. Daha sonra kendi ozel boy adlariyla anilarak siyasi olaylara katilan boylar aradan gecen asirlardan sonra gunumuz Turk Dunyasinin etnik yapisinin olusumuna katki saglamislardir. Buyuk hanedanlarinin yaninda ana boy gruplarini incelemek bir anlamda Turk tarihinin kokenlerine isik tutmaktir.
在中亚历史舞台上,生活在油漆中并形成抵制团体是一个小弱点。7月7日,2日Tingling、Kanglis和Toleses可以由一组低剂量的男孩进行消毒,直到天花板。627年后,这种冰淇淋将被十多个计划中的木偶所熟知。同时,主要的群体是丁玲。M.S.4。顺便说一句,这个主要的男孩群体已经消失了,康利就是以它的名字命名的。Tabgac、Akhun和Juan-Juan有一个有趣的地方,可以欣赏到源头的文化之美,而这并不是由Kanglis建造的,因为他们在黑洞中间被搞砸了。在保护了近200年的物质之后,运河将以托尔斯的名字继续他们的旅程;他们将生产Gok Turk Kaganlig的主要人口。然后,突然之间,自土耳其的种族结构以来,杀害政治事件的子弹已经被摧毁了几个世纪。为了考察他们附近的主要男孩团体,土耳其的历史是保持沉默。
{"title":"Kanglı (Kao-Ch’e) Boyları Hakkında Bir Değerlendirme","authors":"Ahmet Taşağıl","doi":"10.26650/turkjhist.2020.004","DOIUrl":"https://doi.org/10.26650/turkjhist.2020.004","url":null,"abstract":"Orta Asya tarih sahnesinde boylar halinde yasamak ve boy gruplari olusturmak onemli bir ozelliktir. 7. yuzyilin 2. ceyregine kadar uc onemli boy grubu sirasiyla Ting-ling’ler, Kanglilar ve Tolesler olarak gosterilebilir. 627 yilindan sonra soz konusu kucuk boy gruplari daha fazla on plana cikarak kendi adlariyla taninacaklardir. Hunlar zamaninda ana boy grubunun adi kaynaklarda Ting-ling’dir. M.S. 4. yuzyilda bu ana boy grubu adi kaybolarak yerini Kangli adi almistir. Tabgac, Akhun ve Juan-juan gibi uc buyuk siyasi gucun arasinda sikisan dolayisiyla bir devlet kuramayan Kanglilar, kaynaklarda anlatilan kulturel ozellikleri sebebiyle ilginc bir yere sahiptir. Kanglilar yaklasik 200 yil varliklarini koruduktan sonra Toles adiyla yollarina devam edecekler; Gok Turk Kaganliginin ana halk kitlesini meydana getireceklerdir. Daha sonra kendi ozel boy adlariyla anilarak siyasi olaylara katilan boylar aradan gecen asirlardan sonra gunumuz Turk Dunyasinin etnik yapisinin olusumuna katki saglamislardir. Buyuk hanedanlarinin yaninda ana boy gruplarini incelemek bir anlamda Turk tarihinin kokenlerine isik tutmaktir.","PeriodicalId":56176,"journal":{"name":"Turkish Journal of History-Tarih Dergisi","volume":" ","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2020-08-28","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"46692637","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}