Bitkiler doğada, biyotik ve abiyotik stres faktörlerinin olumsuz etkilerine karşı sürekli savaşmaktadırlar. Dünyada ve ülkemizde tarımsal alanlarda karşılaşılan tuzluluk, sürdürülebilir tarımı olumsuz etkileyen en önemli faktörlerden biridir. Bu çalışma, tuz stresi koşullarındaki ayçiçeği tohumlarına ön muamele olarak uygulanan Gibberellik Asit (GA3) ve Glisin Betain’in (GB) çimlenme ve fide gelişimine etkilerini araştırmak amacıyla gerçekleştirilmiştir. Araştırma Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri laboratuvarında yürütülmüştür. Denemede tohumlar ekim öncesi GA3 ve GB’nin dört farklı konsantrasyonu (0, 15, 30, 45 mg/l) ile ön muameleye alınmış ve daha sonra dört farklı tuz (Na+Cl-) konsantrasyonu (0, 6, 9, 12 dS/m) ile tuz stresi uygulamasına alınmıştır. Deneme Tesadüf Parselleri Faktöriyel Deneme Desenine göre 3 tekerrürlü olarak kurulmuştur. Çalışmada çimlenme hızı, çimlenme gücü, fide uzunluğu, kök uzunluğu, fide yaş ağırlığı, kök yaş ağırlığı özellikleri ve enzim aktiviteleri olarak CAT, SOD ve POD incelemeye alınmıştır. Denemede tuzluluk stresinin artışına paralel olarak, çimlenme hızı ve çimlenme gücünde düşüşler ve diğer fide özelliklerinde olumsuz etkiler görülmüştür. Ancak araştırma sonuçlarına göre çimlenme ve fide özelliklerini incelediğimizde, genel olarak 6 dS/m tuz stresinde 30 ve 45 mg/l GB ve GA3 uygulamalarının tuz stresine karşı olumlu sonuçlar verdiği görülmüştür. Tuz stresinde özellikle 45 mg/l GB uygulaması; çimlenme hızı, çimlenme gücü ve kök yaş ağırlığı özelliklerinde olumlu sonuçlara rastlanmıştır. Sonuç olarak, ayçiçeği tohumuna tuz stresi koşullarında bitki düzenleyici gruplarına alternatif olarak Glisin Betain uygulamalarının üretimde fayda sağlayacağı kanısına varılmıştır.
{"title":"Ayçiçeğinde (Helianthus annuus L.) Bazı Ön Uygulamaların Tuzluluk Stresi Koşullarında Çimlenme ve Enzim Aktivitesi Üzerine Etkisi","authors":"Ferzat Turan, Ebru Yağcı","doi":"10.21597/jist.1434111","DOIUrl":"https://doi.org/10.21597/jist.1434111","url":null,"abstract":"Bitkiler doğada, biyotik ve abiyotik stres faktörlerinin olumsuz etkilerine karşı sürekli savaşmaktadırlar. Dünyada ve ülkemizde tarımsal alanlarda karşılaşılan tuzluluk, sürdürülebilir tarımı olumsuz etkileyen en önemli faktörlerden biridir. Bu çalışma, tuz stresi koşullarındaki ayçiçeği tohumlarına ön muamele olarak uygulanan Gibberellik Asit (GA3) ve Glisin Betain’in (GB) çimlenme ve fide gelişimine etkilerini araştırmak amacıyla gerçekleştirilmiştir. Araştırma Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri laboratuvarında yürütülmüştür. Denemede tohumlar ekim öncesi GA3 ve GB’nin dört farklı konsantrasyonu (0, 15, 30, 45 mg/l) ile ön muameleye alınmış ve daha sonra dört farklı tuz (Na+Cl-) konsantrasyonu (0, 6, 9, 12 dS/m) ile tuz stresi uygulamasına alınmıştır. Deneme Tesadüf Parselleri Faktöriyel Deneme Desenine göre 3 tekerrürlü olarak kurulmuştur. Çalışmada çimlenme hızı, çimlenme gücü, fide uzunluğu, kök uzunluğu, fide yaş ağırlığı, kök yaş ağırlığı özellikleri ve enzim aktiviteleri olarak CAT, SOD ve POD incelemeye alınmıştır. Denemede tuzluluk stresinin artışına paralel olarak, çimlenme hızı ve çimlenme gücünde düşüşler ve diğer fide özelliklerinde olumsuz etkiler görülmüştür. Ancak araştırma sonuçlarına göre çimlenme ve fide özelliklerini incelediğimizde, genel olarak 6 dS/m tuz stresinde 30 ve 45 mg/l GB ve GA3 uygulamalarının tuz stresine karşı olumlu sonuçlar verdiği görülmüştür. Tuz stresinde özellikle 45 mg/l GB uygulaması; çimlenme hızı, çimlenme gücü ve kök yaş ağırlığı özelliklerinde olumlu sonuçlara rastlanmıştır. Sonuç olarak, ayçiçeği tohumuna tuz stresi koşullarında bitki düzenleyici gruplarına alternatif olarak Glisin Betain uygulamalarının üretimde fayda sağlayacağı kanısına varılmıştır.","PeriodicalId":17353,"journal":{"name":"Journal of the Institute of Science and Technology","volume":" 471","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-05-16","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"141127786","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Bu çalışmadaş bünyesinde piperidin halkası bulunduran 1-(2-Furylmethyl) piperidine-3-carboxylic acidhydrochloride (molekül 1), ve 3-Chloro-4-(3,5-dimethyl-1-piperidinyl) aniline (molekül 2) moleküllerinin asetilkolinesteraz (AChE) ve bütirilkolinesteraz (BChE) ve glutatyon s-transferaz (GST) enzimleri için inhibisyon etkileri incelendi. İnhibitörler için hem IC50 hem de Ki çalışmaları yapıldı. Tüm moleküllerin her üç enzim için de iyi birer inhibitör olduğu bulundu. 2.9987±0.2555 Ki değeriyle AChE enzimi için, 1.9301±0.2563 Ki değeriyle de BChE enzimleri için molekül 2’ nin etkin inhibitör olduğu bulundu. GST enzimi için ise en etkili inhibitör 4.217±0.3759 değeriyle molekül 1 tespit edilmiştir. Çalışmada etakrinik asit (EA) GST enziminin, takrin (TAC) ise kolinesteraz enzimlerinin pozitif inhibitörü olarak kullanıldı. Moleküllerin standartlardan daha etkin oldukları ve sonucuna ulaşıldı. Ayrıca moleküler doking yapılarak enzim inhibitör etkileşimi teorik olarak incelendi
本研究考察了含有哌啶环的 1-(2-呋喃甲基)哌啶-3-羧酸盐酸盐(分子 1)和 3-氯-4-(3,5-二甲基-1-哌啶基)苯胺(分子 2)分子对乙酰胆碱酯酶(AChE)、丁酰胆碱酯酶(BChE)和谷胱甘肽转移酶(GST)的抑制作用。对抑制剂进行了 IC50 和 Ki 研究。结果发现,所有分子对这三种酶都有很好的抑制作用。对 AChE 酶的 Ki 值为 2.9987±0.2555,对 BChE 酶的 Ki 值为 1.9301±0.2563,发现分子 2 是一种有效的抑制剂。对于 GST 酶,最有效的抑制剂是分子 1,其值为 4.217±0.3759。在研究中,乙酰丙酸(EA)被用作 GST 酶的阳性抑制剂,他克林(TAC)被用作胆碱酯酶的阳性抑制剂。结论是这些分子比标准更有效。此外,还通过分子对接对酶抑制剂的相互作用进行了理论分析。
{"title":"Piperidin Halkası İçeren Bazı Moleküllerin Glutatyon S-Transferaz ve Kolinesteraz Enzimleri Üzerine Etkilerinin Teorik ve Deneysel Olarak İncelenmesi","authors":"Fikret Türkan, Kübra Akil","doi":"10.21597/jist.1470721","DOIUrl":"https://doi.org/10.21597/jist.1470721","url":null,"abstract":"Bu çalışmadaş bünyesinde piperidin halkası bulunduran 1-(2-Furylmethyl) piperidine-3-carboxylic acidhydrochloride (molekül 1), ve 3-Chloro-4-(3,5-dimethyl-1-piperidinyl) aniline (molekül 2) moleküllerinin asetilkolinesteraz (AChE) ve bütirilkolinesteraz (BChE) ve glutatyon s-transferaz (GST) enzimleri için inhibisyon etkileri incelendi. İnhibitörler için hem IC50 hem de Ki çalışmaları yapıldı. Tüm moleküllerin her üç enzim için de iyi birer inhibitör olduğu bulundu. 2.9987±0.2555 Ki değeriyle AChE enzimi için, 1.9301±0.2563 Ki değeriyle de BChE enzimleri için molekül 2’ nin etkin inhibitör olduğu bulundu. GST enzimi için ise en etkili inhibitör 4.217±0.3759 değeriyle molekül 1 tespit edilmiştir. Çalışmada etakrinik asit (EA) GST enziminin, takrin (TAC) ise kolinesteraz enzimlerinin pozitif inhibitörü olarak kullanıldı. Moleküllerin standartlardan daha etkin oldukları ve sonucuna ulaşıldı. Ayrıca moleküler doking yapılarak enzim inhibitör etkileşimi teorik olarak incelendi","PeriodicalId":17353,"journal":{"name":"Journal of the Institute of Science and Technology","volume":" 31","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-05-11","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"141128735","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
For effective conservation of threatened orchids, identifying root-associated fungi and assessing their activity in seed germination is important for establishing conservation protocols. Therefore, our study investigated the diversity of Spiranthes spiralis‘s root-associated fungi. According to the culture-dependent approach, 37 endophytic fungi were isolated from the roots and morphologically and molecularly identified. It was determined that the dominant fungal species in the roots was the genus Tulasnella. For the first time in Türkiye, the Thanatephorus fusisporus species was isolated from roots. The germination efficiency of the isolated fungi in the symbiotic culture of S. spiranthes seeds was evaluated. VY 25 (Tulasnella) isolate isolated in April showed the highest germination rate (73.77%). VY 4, VY 18, VY 25, (Tulasnella) isolates promoted germination and seedling development. Thanatephorus (46.79%) and Ceratobasidium (32.42%) were not effective in germinating seeds. The study revealed that the fungal partner varied according to developmental stages and months. This study contains the first molecular data for organisms isolated from roots in Türkiye. According to these results, fungi that promote seed germination and plant growth can be recommended for the conservation and reintroduction of endangered temperate orchids.
{"title":"Mycorrhizal diversity in Spiranthes spiralis (L.) Chevall","authors":"Vildan AKIN MUTLU, İ. Özkoç","doi":"10.21597/jist.1403162","DOIUrl":"https://doi.org/10.21597/jist.1403162","url":null,"abstract":"For effective conservation of threatened orchids, identifying root-associated fungi and assessing their activity in seed germination is important for establishing conservation protocols. Therefore, our study investigated the diversity of Spiranthes spiralis‘s root-associated fungi. According to the culture-dependent approach, 37 endophytic fungi were isolated from the roots and morphologically and molecularly identified. It was determined that the dominant fungal species in the roots was the genus Tulasnella. For the first time in Türkiye, the Thanatephorus fusisporus species was isolated from roots. The germination efficiency of the isolated fungi in the symbiotic culture of S. spiranthes seeds was evaluated. VY 25 (Tulasnella) isolate isolated in April showed the highest germination rate (73.77%). VY 4, VY 18, VY 25, (Tulasnella) isolates promoted germination and seedling development. Thanatephorus (46.79%) and Ceratobasidium (32.42%) were not effective in germinating seeds. The study revealed that the fungal partner varied according to developmental stages and months. This study contains the first molecular data for organisms isolated from roots in Türkiye. According to these results, fungi that promote seed germination and plant growth can be recommended for the conservation and reintroduction of endangered temperate orchids.","PeriodicalId":17353,"journal":{"name":"Journal of the Institute of Science and Technology","volume":"56 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-01-31","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140477699","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
C. Temi̇rci̇, Qudama ALİ HUSSEİN, Reşit Özmenteş, Abuzer Yaman
By using electrolytic hydrogen peroxide (H2O2) solution, oxidation and H-termination processes were applied to the p-Si crystal surface, which will be used for Cu/p-Si Schottky contact production, in a selective and controlled manner. Before the oxidation and H-termination processes, the p-Si(100) wafer used in this study was subjected to conventional chemical cleaning, and ohmic contact was made using pure aluminum (99.99%) metal on its back surface. The p-Si/Al with ohmic back contact was divided into three parts. A rectifying contact was immediately made to the front surface of one of them by using pure copper (99.98%) metal and called the REF (Reference) sample. The front surface of one of the remaining two p-Si/Al parts was oxidized, and the front surface of the other was H-Terminated. Rectifier contacts were made for both using pure copper (99.98%) metal and were named MIS (metal-insulator-semiconductor) and SP (surface passivated), respectively. Current-voltage (I-V) measurements of Schottky diodes of REF, MIS, and SP samples were performed at room temperature and in the dark. From the obtained data, the ideality factor (n), barrier height (Fbo), and series resistance (Rs) values of the samples were determined. As a result of the investigations, it was observed that the surface oxidation and H-Termination processes caused a decrease in the rectification factor and Fbo values of MIS and SP samples. These interesting situations were interpreted by the double-layer theory, which Bardeen predicted could exist on the surface of a semiconductor crystal and contribute to its work function.
{"title":"The Effects of Surface Oxidation and H-Termination Processes Applied to Si Using Electrolytic Hydrogen Peroxide Solution to The Produced Cu/p-Si Schottky Contact Parameters","authors":"C. Temi̇rci̇, Qudama ALİ HUSSEİN, Reşit Özmenteş, Abuzer Yaman","doi":"10.21597/jist.1239867","DOIUrl":"https://doi.org/10.21597/jist.1239867","url":null,"abstract":"By using electrolytic hydrogen peroxide (H2O2) solution, oxidation and H-termination processes were applied to the p-Si crystal surface, which will be used for Cu/p-Si Schottky contact production, in a selective and controlled manner. Before the oxidation and H-termination processes, the p-Si(100) wafer used in this study was subjected to conventional chemical cleaning, and ohmic contact was made using pure aluminum (99.99%) metal on its back surface. The p-Si/Al with ohmic back contact was divided into three parts. A rectifying contact was immediately made to the front surface of one of them by using pure copper (99.98%) metal and called the REF (Reference) sample. The front surface of one of the remaining two p-Si/Al parts was oxidized, and the front surface of the other was H-Terminated. Rectifier contacts were made for both using pure copper (99.98%) metal and were named MIS (metal-insulator-semiconductor) and SP (surface passivated), respectively. Current-voltage (I-V) measurements of Schottky diodes of REF, MIS, and SP samples were performed at room temperature and in the dark. From the obtained data, the ideality factor (n), barrier height (Fbo), and series resistance (Rs) values of the samples were determined. As a result of the investigations, it was observed that the surface oxidation and H-Termination processes caused a decrease in the rectification factor and Fbo values of MIS and SP samples. These interesting situations were interpreted by the double-layer theory, which Bardeen predicted could exist on the surface of a semiconductor crystal and contribute to its work function.","PeriodicalId":17353,"journal":{"name":"Journal of the Institute of Science and Technology","volume":"52 5","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-01-08","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140512460","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Grafen oksit kullanılarak atıksulardan nikelin gideriminin amaçlandığı bu çalışmada, metal kaplama endüstrisi atıksuyundaki 18.08 – 183.95 mg/L Ni(II) konsantrasyon aralığı için bir dizi adsorpsiyon çalışması gerçekleştirilmiştir. 200 rpm sabit karıştırma devri altında optimum pH=6 ve optimum temas süresi 90 dakika olarak bulunmuştur. Adsorpsiyonda kinetik olarak; yalancı 2. derece kinetik izoterm olarak Temkin izotermi uygun model olarak seçilmiştir. Adsorbent olarak optimum grafen oksit miktarı 0.016 mg/L ve buna bağlı olarak maksimum adsorplama kapasitesi 112.56 mg/g belirlenmiştir. Literatür karşılaştırmaları da dikkate alınarak; grafen oksitin geliştirilebilir bir adsorbent olarak kullanılabileceği, bununla birlikte tek başına yüksek verim elde edilemeyeceği ancak fonksiyonelleştirilmesi halinde grafen oksit ile yüksek verim sağlanabileceği sonucuna varılmıştır.
{"title":"Nickel (II) Removal in Metal Coating Wastewater Using Graphene Oxide as an Adsorben","authors":"Funda Cemre Kiliç, Andaç Akdemi̇r","doi":"10.21597/jist.1198627","DOIUrl":"https://doi.org/10.21597/jist.1198627","url":null,"abstract":"Grafen oksit kullanılarak atıksulardan nikelin gideriminin amaçlandığı bu çalışmada, metal kaplama endüstrisi atıksuyundaki 18.08 – 183.95 mg/L Ni(II) konsantrasyon aralığı için bir dizi adsorpsiyon çalışması gerçekleştirilmiştir. 200 rpm sabit karıştırma devri altında optimum pH=6 ve optimum temas süresi 90 dakika olarak bulunmuştur. Adsorpsiyonda kinetik olarak; yalancı 2. derece kinetik izoterm olarak Temkin izotermi uygun model olarak seçilmiştir. Adsorbent olarak optimum grafen oksit miktarı 0.016 mg/L ve buna bağlı olarak maksimum adsorplama kapasitesi 112.56 mg/g belirlenmiştir. Literatür karşılaştırmaları da dikkate alınarak; grafen oksitin geliştirilebilir bir adsorbent olarak kullanılabileceği, bununla birlikte tek başına yüksek verim elde edilemeyeceği ancak fonksiyonelleştirilmesi halinde grafen oksit ile yüksek verim sağlanabileceği sonucuna varılmıştır.","PeriodicalId":17353,"journal":{"name":"Journal of the Institute of Science and Technology","volume":"37 9","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-01-08","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140512724","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
The freshness of the egg is important for both hatching and human consumption. It is quite difficult to determine the freshness of the egg without damaging it with classical methods. Deep learning is a powerful method used to classify data without processing or with much less processing. In this study, 30 eggs were photographed as experimental material for 29 days and the images obtained were used as data. It is aimed to determine how many days old the eggs are, which are foldered according to the days of the photos obtained. As a result of the study, 91.78% valuation accuracy value was obtained. Obtaining inputs without preprocessing shows that the Deep learning method can be used when a fast decision is required and the machine needs to make its own decision.
{"title":"Use Of Deep Learning To Determine The Freshness Of Egg","authors":"Hasan Alp Şahin, Hasan Onder","doi":"10.21597/jist.1385147","DOIUrl":"https://doi.org/10.21597/jist.1385147","url":null,"abstract":"The freshness of the egg is important for both hatching and human consumption. It is quite difficult to determine the freshness of the egg without damaging it with classical methods. Deep learning is a powerful method used to classify data without processing or with much less processing. In this study, 30 eggs were photographed as experimental material for 29 days and the images obtained were used as data. It is aimed to determine how many days old the eggs are, which are foldered according to the days of the photos obtained. As a result of the study, 91.78% valuation accuracy value was obtained. Obtaining inputs without preprocessing shows that the Deep learning method can be used when a fast decision is required and the machine needs to make its own decision.","PeriodicalId":17353,"journal":{"name":"Journal of the Institute of Science and Technology","volume":"6 8","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-01-05","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140513597","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
This study focused on the investigation of the effect of the SME-Jet A1 mixture on the thrust performance, fuel consumption and pollutant emissions of a small-scale jet engine, also the alternative of safflower methyl ester (SME) to Jet A1 fuel. The experiments were carried out by using bio jet fuels obtained by mixing Jet A1 and the fuel produced from safflower oil in taxi, approach, climb and take-off power cycles of a jet engine. The thrust forces of both types of fuel obtained from the percentage power values of the aircraft under real operating conditions were determined and accordingly CO, HC, CO2 emissions, fuel consumption and exhaust gas temperature measurements were made. As a result of the measurements, approximately 27.5% reduction in thrust was observed with the use of biojet. In addition, HC emissions decreased by up to 51%, while CO emissions increased by 30% at take off while being closer to each other at low rpm. While the CO2 emissions of methyl ester increased by 8-16% depending on the speed change, fuel consumption, while at an acceptable level at low rpm, exceeded 50% at take off.
{"title":"Mini Gaz Türbini (MGT) Motorunda Aspir Metil Ester-Jet A1 Karışımlarının Kullanımının Performans ve Emisyonlara Etkisinin Araştırılması","authors":"Mustafa Taşyürek, Soner Şen","doi":"10.21597/jist.1375703","DOIUrl":"https://doi.org/10.21597/jist.1375703","url":null,"abstract":"This study focused on the investigation of the effect of the SME-Jet A1 mixture on the thrust performance, fuel consumption and pollutant emissions of a small-scale jet engine, also the alternative of safflower methyl ester (SME) to Jet A1 fuel. The experiments were carried out by using bio jet fuels obtained by mixing Jet A1 and the fuel produced from safflower oil in taxi, approach, climb and take-off power cycles of a jet engine. The thrust forces of both types of fuel obtained from the percentage power values of the aircraft under real operating conditions were determined and accordingly CO, HC, CO2 emissions, fuel consumption and exhaust gas temperature measurements were made. As a result of the measurements, approximately 27.5% reduction in thrust was observed with the use of biojet. In addition, HC emissions decreased by up to 51%, while CO emissions increased by 30% at take off while being closer to each other at low rpm. While the CO2 emissions of methyl ester increased by 8-16% depending on the speed change, fuel consumption, while at an acceptable level at low rpm, exceeded 50% at take off.","PeriodicalId":17353,"journal":{"name":"Journal of the Institute of Science and Technology","volume":"38 7","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-01-02","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140515508","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
University campuses are centers of living where all kinds of sociocultural activities take place and where students spend most of their time throughout their education life. As a result of these activities, it is inevitable that atmospheric greenhouse gas levels in campuses will increase. One of the most common approaches for determining greenhouse gas emissions is the "carbon footprint". Carbon footprint is an indirect representation of the carbon dioxide and other greenhouse gases released into the atmosphere as a result of the activities of an organization or individual. This article deals with the calculation stages of the carbon footprint resulting from the activities of Iğdır University Şehit Bülent Yurtseven campus and suggestions for reducing it. The calculations include various activities of the campus, and they contain generally accepted emission scopes. DEFRA guidance was used in the carbon footprint calculation of the campus and the base year for the calculation was 2022. The carbon footprint of Iğdır University in 2022 was calculated as 3679.66 tCO2e/year and 1.27x10-3 tCO2e/m2 on annual and area basis, respectively. These emissions are caused by factors such as natural gas consumption, electricity consumption, transport, water consumption and waste amount. The largest emission source is natural gas consumption (37%), followed by emissions from minibus transportation (31%). In conclusion, universities have an important role to play in identifying innovative approaches to measuring, controlling, and reducing carbon footprints by bringing together people with different skills and experience, advanced research facilities and resources. This article is thought to contribute to the literature in determining the process of preparing a university's greenhouse gas inventory, the possibilities of the university to achieve carbon neutrality and emission reduction strategies through the example of Iğdır University.
{"title":"Yükseköğretim Kurumlarında Karbon Ayak İzinin Belirlenmesi: Iğdır Üniversitesi Örneği","authors":"Sevtap Tirink, Hülya AYKAÇ ÖZEN","doi":"10.21597/jist.1387681","DOIUrl":"https://doi.org/10.21597/jist.1387681","url":null,"abstract":"University campuses are centers of living where all kinds of sociocultural activities take place and where students spend most of their time throughout their education life. As a result of these activities, it is inevitable that atmospheric greenhouse gas levels in campuses will increase. One of the most common approaches for determining greenhouse gas emissions is the \"carbon footprint\". Carbon footprint is an indirect representation of the carbon dioxide and other greenhouse gases released into the atmosphere as a result of the activities of an organization or individual. This article deals with the calculation stages of the carbon footprint resulting from the activities of Iğdır University Şehit Bülent Yurtseven campus and suggestions for reducing it. The calculations include various activities of the campus, and they contain generally accepted emission scopes. DEFRA guidance was used in the carbon footprint calculation of the campus and the base year for the calculation was 2022. The carbon footprint of Iğdır University in 2022 was calculated as 3679.66 tCO2e/year and 1.27x10-3 tCO2e/m2 on annual and area basis, respectively. These emissions are caused by factors such as natural gas consumption, electricity consumption, transport, water consumption and waste amount. The largest emission source is natural gas consumption (37%), followed by emissions from minibus transportation (31%). In conclusion, universities have an important role to play in identifying innovative approaches to measuring, controlling, and reducing carbon footprints by bringing together people with different skills and experience, advanced research facilities and resources. This article is thought to contribute to the literature in determining the process of preparing a university's greenhouse gas inventory, the possibilities of the university to achieve carbon neutrality and emission reduction strategies through the example of Iğdır University.","PeriodicalId":17353,"journal":{"name":"Journal of the Institute of Science and Technology","volume":"35 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-11-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139199981","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Hilal Nur Demi̇r, Mehmet Seren Korkmaz, Sema Arıman
Akarsuların su potansiyelinin belirlenmesi için sezgisel tahmin modelleri sıklıkla kullanılmaktadır. Bu modellerden birisi olan Uyarlamalı Ağ Tabanlı Bulanık Mantık Çıkarım Sistemi (ing. kıs. ANFIS); yapay sinir ağlarının (YSA) öğrenme yeteneğini ve bulanık mantık (BM) yaklaşımının karar verme mekanizmasını kullanarak tahmin modeli geliştirmektedir. Bu çalışmada; Kızılırmak Nehri’nde yer alan iki adet Akım Gözlem İstasyonu’nda (AGİ) günlük ortalama debi, iki farklı ANFIS modeli ile tahmin edilmeye çalışılmıştır. AGİ’lere ait 2014-2021 yılları arasında gözlemlenmiş günlük ortalama debi verileri ile AGİ’lerin kurulu olduğu akarsu havzalarını temsil eden iki Meteoroloji Gözlem İstasyonu (MGİ)’ye ait günlük toplam yağış verileri mekansallaştırılarak modellerde kullanılmıştır. Membadaki Kızılırmak–Ahmethacı AGİ-1 için, 2 giriş 1 çıkış yaklaşımı, bu AGİ’nin mansabında kalan Kızılırmak–Bulakbaşı AGİ-2 için ise 3 giriş 1 çıkış yaklaşımı ile ANFIS modelleri kurgulanmıştır. Giriş verilerinden günlük toplam yağış, zaman ölçeğinde (t-2). gün, günlük ortalama debi, (t-1). gün alınmış ve çıkış olarak (t). güne ait ortalama debi tahmin edilmiştir. Modellerde verilerin %75’i eğitim, %25’i test verisi olarak kullanılmıştır. Kurallar oluşturulurken 3 farklı kümeleme yapılmış ve hedef değerin üyelik fonksiyonu belirlenmiştir. Her iki AGİ için eğitim ve test verilerinde 3 ayrı kümelemeye ait sonuçlar elde edilmiş ve modellerin başarımları için determinasyon katsayısı (R2) ve karekök ortalama hatası (RMSE) metrikleri kullanılmıştır. AGİ-1 için en iyi sonucu R2 = 0.9578, RMSE = 1.49 ile 3 kümelemeli model verirken AGİ-2 için en iyi sonucu; R2 = 0.976 ve RMSE = 2.20 ile yine 3 kümelemeli model vermiştir. Sonuç olarak ANFIS modeli, yüksek başarım ile günlük ortalama debiyi tahmin etmiştir.
{"title":"Daily Average Discharge Prediction of Stream Gages with ANFIS Method: A Case for Kızılırmak","authors":"Hilal Nur Demi̇r, Mehmet Seren Korkmaz, Sema Arıman","doi":"10.21597/jist.1323346","DOIUrl":"https://doi.org/10.21597/jist.1323346","url":null,"abstract":"Akarsuların su potansiyelinin belirlenmesi için sezgisel tahmin modelleri sıklıkla kullanılmaktadır. Bu modellerden birisi olan Uyarlamalı Ağ Tabanlı Bulanık Mantık Çıkarım Sistemi (ing. kıs. ANFIS); yapay sinir ağlarının (YSA) öğrenme yeteneğini ve bulanık mantık (BM) yaklaşımının karar verme mekanizmasını kullanarak tahmin modeli geliştirmektedir. Bu çalışmada; Kızılırmak Nehri’nde yer alan iki adet Akım Gözlem İstasyonu’nda (AGİ) günlük ortalama debi, iki farklı ANFIS modeli ile tahmin edilmeye çalışılmıştır. AGİ’lere ait 2014-2021 yılları arasında gözlemlenmiş günlük ortalama debi verileri ile AGİ’lerin kurulu olduğu akarsu havzalarını temsil eden iki Meteoroloji Gözlem İstasyonu (MGİ)’ye ait günlük toplam yağış verileri mekansallaştırılarak modellerde kullanılmıştır. Membadaki Kızılırmak–Ahmethacı AGİ-1 için, 2 giriş 1 çıkış yaklaşımı, bu AGİ’nin mansabında kalan Kızılırmak–Bulakbaşı AGİ-2 için ise 3 giriş 1 çıkış yaklaşımı ile ANFIS modelleri kurgulanmıştır. Giriş verilerinden günlük toplam yağış, zaman ölçeğinde (t-2). gün, günlük ortalama debi, (t-1). gün alınmış ve çıkış olarak (t). güne ait ortalama debi tahmin edilmiştir. Modellerde verilerin %75’i eğitim, %25’i test verisi olarak kullanılmıştır. Kurallar oluşturulurken 3 farklı kümeleme yapılmış ve hedef değerin üyelik fonksiyonu belirlenmiştir. Her iki AGİ için eğitim ve test verilerinde 3 ayrı kümelemeye ait sonuçlar elde edilmiş ve modellerin başarımları için determinasyon katsayısı (R2) ve karekök ortalama hatası (RMSE) metrikleri kullanılmıştır. AGİ-1 için en iyi sonucu R2 = 0.9578, RMSE = 1.49 ile 3 kümelemeli model verirken AGİ-2 için en iyi sonucu; R2 = 0.976 ve RMSE = 2.20 ile yine 3 kümelemeli model vermiştir. Sonuç olarak ANFIS modeli, yüksek başarım ile günlük ortalama debiyi tahmin etmiştir.","PeriodicalId":17353,"journal":{"name":"Journal of the Institute of Science and Technology","volume":"120 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-11-27","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139231118","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Bu çalışmada, işletmelerde hayvan refahını dikkate alan uygulanmaların ekonomik sonuçlarını değerlendirmek amaçlanmıştır. Çalışmanın verileri daha önce yapılmış bilimsel çalışmalardan, ulusal ve uluslararası kuruluşların raporlarından elde edilmiştir. Çalışmada hayvan refahı kavramına kısaca değinildikten sonra hayvan refahını dikkate alan çiftlik uygulamaları hakkında bilgi verilmiş ve bu uygulamaların işletmedeki ekonomik sonuçları üzerine tartışılmıştır. Hayvan refahını dikkate alan uygulamalar ilk yatırımlar, işletme maliyetleri, etkinlik ve verimlilik, pazar talebi, yasal uyumluluk, risk yönetimi ve uzun vadeli sürdürülebilirlik dâhil olmak üzere birçok açıdan işletmelerin ekonomisi etkilemektedir. İşletmeler gelişmiş hayvan refahına yatırım yaparak potansiyel olarak verimliliğini artırabilir, hastalıkla ilgili maliyetleri azaltabilir, ürün kalitesini iyileştirebilir, etik açıdan bilinçli tüketicileri çekebilir, yasal ve düzenleyici standartlara uyum sağlayabilir. Bunlar da işletmelerin karlılığını arttırmasına, pazarlamada rekabet gücüne ve uzun vadede sürdürülebilir olmasına neden olur. İşletmelerde hayvan refahını dikkate alan uygulamalarının ekonomik açıdan değerlendirilmesi, çiftçilerin hayvan refahı uygulamalarına ilişkin bilinçli kararlar alırken işletme yönetimlerinin finansal uygulanabilirliğini sağlamaları için çok önemlidir. İşletmelerde hayvan refahının ekonomik yönlerini anlamak, çiftçilerin hayvan refahı ile finansal hususlar arasında bir denge kurmasına yardımcı olabilir ve sonuçta hem hayvanlara etik muameleyi hem de iş başarısını artırmayı teşvik eder.
{"title":"Assessment of Economic Aspects of Animal Welfare in Farm","authors":"S. Canan","doi":"10.21597/jist.1361329","DOIUrl":"https://doi.org/10.21597/jist.1361329","url":null,"abstract":"Bu çalışmada, işletmelerde hayvan refahını dikkate alan uygulanmaların ekonomik sonuçlarını değerlendirmek amaçlanmıştır. Çalışmanın verileri daha önce yapılmış bilimsel çalışmalardan, ulusal ve uluslararası kuruluşların raporlarından elde edilmiştir. Çalışmada hayvan refahı kavramına kısaca değinildikten sonra hayvan refahını dikkate alan çiftlik uygulamaları hakkında bilgi verilmiş ve bu uygulamaların işletmedeki ekonomik sonuçları üzerine tartışılmıştır. Hayvan refahını dikkate alan uygulamalar ilk yatırımlar, işletme maliyetleri, etkinlik ve verimlilik, pazar talebi, yasal uyumluluk, risk yönetimi ve uzun vadeli sürdürülebilirlik dâhil olmak üzere birçok açıdan işletmelerin ekonomisi etkilemektedir. İşletmeler gelişmiş hayvan refahına yatırım yaparak potansiyel olarak verimliliğini artırabilir, hastalıkla ilgili maliyetleri azaltabilir, ürün kalitesini iyileştirebilir, etik açıdan bilinçli tüketicileri çekebilir, yasal ve düzenleyici standartlara uyum sağlayabilir. Bunlar da işletmelerin karlılığını arttırmasına, pazarlamada rekabet gücüne ve uzun vadede sürdürülebilir olmasına neden olur. İşletmelerde hayvan refahını dikkate alan uygulamalarının ekonomik açıdan değerlendirilmesi, çiftçilerin hayvan refahı uygulamalarına ilişkin bilinçli kararlar alırken işletme yönetimlerinin finansal uygulanabilirliğini sağlamaları için çok önemlidir. İşletmelerde hayvan refahının ekonomik yönlerini anlamak, çiftçilerin hayvan refahı ile finansal hususlar arasında bir denge kurmasına yardımcı olabilir ve sonuçta hem hayvanlara etik muameleyi hem de iş başarısını artırmayı teşvik eder.","PeriodicalId":17353,"journal":{"name":"Journal of the Institute of Science and Technology","volume":"12 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-11-09","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139281738","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}