Devlet egemenliğinin insani müdahale sebebiyle ihlal edilip edilemeyeceği konusunda fikir ayrılığına düşen İngiliz Okulu üyeleri dayanışmacılar ve çoğulcular olarak iki kutupta yer almışlardır. Devlet egemenliğine uluslararası ortamda düzen sağlayıcı işlevinden hareketle daha fazla önem atfeden çoğulcular; egemenliğin insani müdahale sebebiyle de olsa ihlal edilmemesi gerektiğini, bu durumun bir düzen sorunu yaratacağını ileri sürerken; devlet-birey ilişkisinde devletin araçsallığından hareketle bireyi daha fazla önemseyen dayanışmacılar; birey haklarının güvence altına alamayan devlete müdahalenin meşru olduğunu ileri sürerler. Bu makalenin amacı; insani müdahale sebebiyle yapılan Birleşmiş Milletler barışı destekleme operasyonlarının bu teorik çerçeve içinde değerlendirilmesidir. Niteliksel ve betimleyici bir yöntemin kullanıldığı çalışmada öncelikle İngiliz Okulu’nun genel bir okuması yapılmış; daha sonra Dayanışmacılar ve Çoğulcular’ın egemenlik-insan haklarından hareketle düzen-adalet tartışmaları ele alınmıştır. Bu teorik incelemeden sonra barışı destekleme operasyonları tanım, kapsam ve tarihsel süreç açılarından anlatılmış, Soğuk Savaş ve sonrası dönemde geçirdiği dönüşüm açıklanmaya çalışılmıştır. Bu çalışmada ortaya çıkan temel sonuç; barışı destekleme operasyonlarının fikirsel altyapısında ve uygulamasında egemenliğin ne insani müdahaleyi aşırı derecede kolaylaştıracak kadar gevşek, ne de insani müdahaleyi imkansız hale getirecek kadar katı olduğu fikrinin yattığı ve bu operasyonların devlet egemenliği ile insan haklarının korunması tartışmasında çözüme dair orta bir yolu temsil ettiğidir.
{"title":"İngiliz Okulu’nun Düzen-Adalet Tartışması Bağlamında BM Barışı Destekleme Operasyonlarının Analizi","authors":"İ̇smail Hakkı Elçi","doi":"10.33630/ausbf.1137562","DOIUrl":"https://doi.org/10.33630/ausbf.1137562","url":null,"abstract":"Devlet egemenliğinin insani müdahale sebebiyle ihlal edilip edilemeyeceği konusunda fikir ayrılığına düşen İngiliz Okulu üyeleri dayanışmacılar ve çoğulcular olarak iki kutupta yer almışlardır. Devlet egemenliğine uluslararası ortamda düzen sağlayıcı işlevinden hareketle daha fazla önem atfeden çoğulcular; egemenliğin insani müdahale sebebiyle de olsa ihlal edilmemesi gerektiğini, bu durumun bir düzen sorunu yaratacağını ileri sürerken; devlet-birey ilişkisinde devletin araçsallığından hareketle bireyi daha fazla önemseyen dayanışmacılar; birey haklarının güvence altına alamayan devlete müdahalenin meşru olduğunu ileri sürerler. Bu makalenin amacı; insani müdahale sebebiyle yapılan Birleşmiş Milletler barışı destekleme operasyonlarının bu teorik çerçeve içinde değerlendirilmesidir. Niteliksel ve betimleyici bir yöntemin kullanıldığı çalışmada öncelikle İngiliz Okulu’nun genel bir okuması yapılmış; daha sonra Dayanışmacılar ve Çoğulcular’ın egemenlik-insan haklarından hareketle düzen-adalet tartışmaları ele alınmıştır. Bu teorik incelemeden sonra barışı destekleme operasyonları tanım, kapsam ve tarihsel süreç açılarından anlatılmış, Soğuk Savaş ve sonrası dönemde geçirdiği dönüşüm açıklanmaya çalışılmıştır. Bu çalışmada ortaya çıkan temel sonuç; barışı destekleme operasyonlarının fikirsel altyapısında ve uygulamasında egemenliğin ne insani müdahaleyi aşırı derecede kolaylaştıracak kadar gevşek, ne de insani müdahaleyi imkansız hale getirecek kadar katı olduğu fikrinin yattığı ve bu operasyonların devlet egemenliği ile insan haklarının korunması tartışmasında çözüme dair orta bir yolu temsil ettiğidir.","PeriodicalId":213629,"journal":{"name":"Ankara Üniversitesi SBF Dergisi","volume":"34 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-06-29","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"123008828","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Dev-Genç, 1960’ların ortalarından itibaren örgütlenmeye başlayan sosyalist üniversite öğrencilerinin önemli bir bölümünün 12 Mart Muhtırasıyla birlikte vardığı son duraktır. Millî demokratik devrim (MDD) stratejisini benimsemiş olan Dev-Genç, bir “öğrenci örgütü” kimliğinden çıkıp öğrenci olmayanlara da açık bir “gençlik örgütü” kimliğine bürünmüş olsa da MDD hareketinin partileşmemiş olması nedeniyle, neredeyse bir siyasal parti gibi faaliyet göstermiştir. Dev-Genç’in gündemini öğrenci veya gençlik sorunlarından çok sosyalist hareketin genel sorunları oluşturmuştur. Bu nedenle, her ne kadar yönetici kadrolarının ve üyelerinin büyük çoğunluğunun üniversite öğrencilerinden oluşması nedeniyle esas itibarıyla öğrenci / gençlik hareketleri tarihini ilgilendirse de toplumsal mücadeleler ve sosyalist hareketin tarihinde de önemli bir yer tutmaktadır. Bu makalede, “devrimci” kimliğinin “öğrenci” ve “gençlik” kimliklerinin önüne geçtiği bir dönemin ürünü olan Dev-Genç’in MDD mücadelesindeki konumu ve üstlendiği roller, yönetici kadroları arasındaki çatışmalar ve ayrışmalar, yayın organları ve 12 Mart Muhtırası karşısında konumlanışı açıklanmaktadır.
{"title":"Türkiye Devrimci Gençlik Federasyonu/ DEV-GENÇ (1969-1971)","authors":"Emine Öztürk","doi":"10.33630/ausbf.1137561","DOIUrl":"https://doi.org/10.33630/ausbf.1137561","url":null,"abstract":"Dev-Genç, 1960’ların ortalarından itibaren örgütlenmeye başlayan sosyalist üniversite öğrencilerinin önemli bir bölümünün 12 Mart Muhtırasıyla birlikte vardığı son duraktır. Millî demokratik devrim (MDD) stratejisini benimsemiş olan Dev-Genç, bir “öğrenci örgütü” kimliğinden çıkıp öğrenci olmayanlara da açık bir “gençlik örgütü” kimliğine bürünmüş olsa da MDD hareketinin partileşmemiş olması nedeniyle, neredeyse bir siyasal parti gibi faaliyet göstermiştir. Dev-Genç’in gündemini öğrenci veya gençlik sorunlarından çok sosyalist hareketin genel sorunları oluşturmuştur. Bu nedenle, her ne kadar yönetici kadrolarının ve üyelerinin büyük çoğunluğunun üniversite öğrencilerinden oluşması nedeniyle esas itibarıyla öğrenci / gençlik hareketleri tarihini ilgilendirse de toplumsal mücadeleler ve sosyalist hareketin tarihinde de önemli bir yer tutmaktadır. Bu makalede, “devrimci” kimliğinin “öğrenci” ve “gençlik” kimliklerinin önüne geçtiği bir dönemin ürünü olan Dev-Genç’in MDD mücadelesindeki konumu ve üstlendiği roller, yönetici kadroları arasındaki çatışmalar ve ayrışmalar, yayın organları ve 12 Mart Muhtırası karşısında konumlanışı açıklanmaktadır.","PeriodicalId":213629,"journal":{"name":"Ankara Üniversitesi SBF Dergisi","volume":"23 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-06-29","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"125946293","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Afetler sonucunda yaşanan can ve mal kayıplarının, afetlere karşı hazırlıklı olmayı gerektirdiği, bu süreçteki başarının ise bireylerin eğitilmesi ile mümkün olduğu bilinmektedir. Yapmış olduğumuz literatür analizi sonucunda, afet farkındalık düzeylerinde, müfredat kaynaklı farklılıkların incelendiği araştırmaların sınırlı olduğu görülmüştür. Bu çalışma ile bu alanlarda eğitime duyulan ihtiyaca işaret etmek ve literatürdeki bu boşluğa katkı sağlamak amaçlanmıştır. Bu doğrultuda eğitim müfredatında, acil durum ve afet yönetimi konularında içeriğin bulunduğu iş sağlığı ve güvenliği (İSG) alanında, eğitim alan ve almayan bireyler üzerinde uygulama yapılmış, bu içeriklerin bireylerin acil durum ve afet bilinci konularında farkındalıklarını nasıl etkilediği araştırılmıştır. Veriler, araştırma yöntemlerinden anket yöntemi uygulanarak elde edilmiştir. Araştırmada; tanımlayıcı özelliklerin, İSG eğitimi alma ve İSG öğrenim düzeyi faktörlerinin, acil eylem planları farkındalığına etkisi bağlamında hipotezler geliştirilmiş ve test edilmiştir. Verilerin analizinde; Man Whitney U Testi, Kruskal Wallis Testi, ortalama ve standart sapma, frekans ve yüzdelik değerler kullanılmış, istatistiksel anlamlılık düzeyi ise p≤0,05 olarak alınmıştır. Çalışma bulgularında; acil durum ve afet yönetimi konularındaki farkındalığın, katılımcıların eğitim müfredatlarında bu alanlara yönelik içerik bulunması ve katılımcıların eğitim düzeyi kriterleri ile anlamlı bir biçimde farklılaştığı ortaya konulmuştur.
{"title":"Acil Durum Eylem Planları Farkındalığında Eğitimin Etkisi: İş Sağlığı ve Güvenliği Alanı Üzerinde Bir Uygulama","authors":"Azize SUDAN ARAN, İ. Erol","doi":"10.33630/ausbf.1134690","DOIUrl":"https://doi.org/10.33630/ausbf.1134690","url":null,"abstract":"Afetler sonucunda yaşanan can ve mal kayıplarının, afetlere karşı hazırlıklı olmayı gerektirdiği, bu süreçteki başarının ise bireylerin eğitilmesi ile mümkün olduğu bilinmektedir. Yapmış olduğumuz literatür analizi sonucunda, afet farkındalık düzeylerinde, müfredat kaynaklı farklılıkların incelendiği araştırmaların sınırlı olduğu görülmüştür. Bu çalışma ile bu alanlarda eğitime duyulan ihtiyaca işaret etmek ve literatürdeki bu boşluğa katkı sağlamak amaçlanmıştır. Bu doğrultuda eğitim müfredatında, acil durum ve afet yönetimi konularında içeriğin bulunduğu iş sağlığı ve güvenliği (İSG) alanında, eğitim alan ve almayan bireyler üzerinde uygulama yapılmış, bu içeriklerin bireylerin acil durum ve afet bilinci konularında farkındalıklarını nasıl etkilediği araştırılmıştır. Veriler, araştırma yöntemlerinden anket yöntemi uygulanarak elde edilmiştir. Araştırmada; tanımlayıcı özelliklerin, İSG eğitimi alma ve İSG öğrenim düzeyi faktörlerinin, acil eylem planları farkındalığına etkisi bağlamında hipotezler geliştirilmiş ve test edilmiştir. Verilerin analizinde; Man Whitney U Testi, Kruskal Wallis Testi, ortalama ve standart sapma, frekans ve yüzdelik değerler kullanılmış, istatistiksel \u0000anlamlılık düzeyi ise p≤0,05 olarak alınmıştır. Çalışma bulgularında; acil durum ve afet yönetimi konularındaki farkındalığın, katılımcıların eğitim müfredatlarında bu alanlara yönelik içerik bulunması ve katılımcıların eğitim düzeyi kriterleri ile anlamlı bir biçimde farklılaştığı ortaya konulmuştur.","PeriodicalId":213629,"journal":{"name":"Ankara Üniversitesi SBF Dergisi","volume":"19 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-06-23","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"114862979","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Judith Nisse Shklar, Türkiye’de ne akademik ne de entelektüel camiada yakından tanınıyor. Oysa, oldukça sıradışı ve renkli fikirleriyle Shklar, hem siyaset teorisine hem de liberal literatüre önemli katkılar sağlayabilecek bir isimdir. Bu çalışma, Shklar’ın ve görüşlerinin kısaca anlatılmasını ve tanıtılmasını amaçlamaktadır. Makalede, korku liberalizmini odağa almak suretiyle Shklar’ın görüşleri ele alınmaya çalışılmıştır. Shklar, ütopyacı düşünce biçimlerinin yarattığı hayal kırıklığının ardından, gerçekçi ve mümkün bir özgür toplumun ilkelerinin arayışına girişmiştir. Ona göre, insan için bir summum bonum değil, bir summum malum arayışı doğru bir başlangıçtır. Shklar aradığı ilhamı, Montaigne’de bulmuş ve siyasetin merkezine en büyük kötülük olarak zulmü/korkuyu yerleştirmiştir. Zulüm ve korku, asimetrik güç ilişkisinin olduğu her durumda ortaya çıkabilir. Ancak, modern toplumlarda güç asimetrisi en fazla devlet-vatandaş arasındaki ilişkide kendini gösterir. Formel veya enformel olsun, devlet, sahip olduğu zor ve ikna aygıtlarıyla muazzam bir güce sahiptir. Diğer taraftan, devlet bu gücü sayesinde zulüm yapanları cezalandırma tehdidinde bulunarak, bireylerin zulme uğramasını engelleyebilecek bir yapıdır. Devletin meşru zor kullanma yetkisi; zulüm ve korkunun engellenmesi, zulüm ve korkunun yol açtığı adaletsizliklerin telafi edilmesi için kullanılabilir. Bu işlev için, devletin hukuk ile sınırlandırılması gerekir. Devletin bireylerin iyi hayat anlayışlarına müdahale etmek veya onlara kapsamlı bir ahlak anlayışı kazandırmak gibi bir yetkisi yoktur.
朱迪斯-尼塞-什克拉尔在土耳其学术界或知识界并不知名。然而,施克拉尔以其不同寻常、丰富多彩的思想,为政治理论和自由主义文学做出了重要贡献。本文旨在简要描述和介绍什克拉尔及其观点。文章以恐惧自由主义为重点分析了什克拉尔的观点。在对乌托邦式的思想失望之后,什克拉尔开始寻求现实和可能的自由社会的原则。他认为,人类的正确起点是探寻umumum malum,而非 summum bonum。什克拉尔在蒙田那里找到了他要寻找的灵感,并将暴政/恐惧作为最大的罪恶置于政治的中心。在权力关系不对称的任何情况下,都可能产生残忍和恐惧。然而,在现代社会中,权力不对称在国家与公民的关系中表现得最为明显。无论是正式的还是非正式的,国家通过其强制和说服的机器拥有巨大的权力。另一方面,由于这种权力,国家是一个可以通过威胁惩罚那些犯下暴行的人而防止个人受到迫害的机构。国家使用武力的合法权力可以用来防止压迫和恐惧,并纠正压迫和恐惧造成的不公正。为履行这一职能,国家必须受到法律的限制。国家无权干涉个人对美好生活的构想,也无权向他们提供对道德的全面理解。
{"title":"Judith Shklar ve Korku Liberalizmi","authors":"Cennet Uslu","doi":"10.33630/ausbf.1131390","DOIUrl":"https://doi.org/10.33630/ausbf.1131390","url":null,"abstract":"Judith Nisse Shklar, Türkiye’de ne akademik ne de entelektüel camiada yakından tanınıyor. Oysa, oldukça sıradışı ve renkli fikirleriyle Shklar, hem siyaset teorisine hem de liberal literatüre önemli katkılar sağlayabilecek bir isimdir. Bu çalışma, Shklar’ın ve görüşlerinin kısaca anlatılmasını ve tanıtılmasını amaçlamaktadır. Makalede, korku liberalizmini odağa almak suretiyle Shklar’ın görüşleri ele alınmaya çalışılmıştır. Shklar, ütopyacı düşünce biçimlerinin yarattığı hayal kırıklığının ardından, gerçekçi ve mümkün bir özgür toplumun ilkelerinin arayışına girişmiştir. Ona göre, insan için bir summum bonum değil, bir summum malum arayışı doğru bir başlangıçtır. Shklar aradığı ilhamı, Montaigne’de bulmuş ve siyasetin merkezine en büyük kötülük olarak zulmü/korkuyu yerleştirmiştir. Zulüm ve korku, asimetrik güç ilişkisinin olduğu her durumda ortaya çıkabilir. Ancak, modern toplumlarda güç asimetrisi en fazla devlet-vatandaş arasındaki ilişkide kendini gösterir. Formel veya enformel olsun, devlet, sahip olduğu zor ve ikna aygıtlarıyla muazzam bir güce sahiptir. Diğer taraftan, devlet bu gücü sayesinde zulüm yapanları cezalandırma tehdidinde bulunarak, bireylerin zulme uğramasını engelleyebilecek bir yapıdır. Devletin meşru zor kullanma yetkisi; zulüm ve korkunun engellenmesi, zulüm ve korkunun yol açtığı adaletsizliklerin telafi edilmesi için kullanılabilir. Bu işlev için, devletin hukuk ile sınırlandırılması gerekir. Devletin bireylerin iyi hayat anlayışlarına müdahale etmek veya onlara kapsamlı bir ahlak anlayışı kazandırmak gibi bir yetkisi yoktur.","PeriodicalId":213629,"journal":{"name":"Ankara Üniversitesi SBF Dergisi","volume":"43 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-06-15","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"131722930","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Uluslararası güvenlik ve uluslararası kurumlar, Uluslararası İlişkilerin temel kavramları ve çalışma alanlarıdır. Her iki kavram da birbirinden farklı olmakla birlikte düzenleyici nitelikte olmaları ortak bir özellik olarak dikkat çekmektedir. Uluslararası kurumların incelenmesinde rasyonalist ve sosyolojik olmak üzere iki yaklaşım bulunur. Rasyonalist yaklaşım, uluslararası örgütler ve rejimler gibi biçimsel alanları açıklarken, sosyolojik yaklaşım, bireysel çıkarlardan türetilmeyen kültürel pratiklerin, normların ve değerlerin etkilerine odaklanır. Martin Wright ve Hedley Bull gibi önde gelen bilim adamları, sosyolojik yaklaşım bağlamında uluslararası toplumun gerçek kurumlarının ittifaklar, diplomasi, savaş, güç dengesi ve büyük güç yönetimi olduğunu savunmuşlardır. Uluslararası Güvenlik, çoğunlukla rasyonel bakış açısıyla çalışılan bir olgu olmuştur. Bu çalışmada, uluslararası güvenliğin aynı zamanda normatif bir yönü olduğu ve dolayısıyla uluslararası toplumun kurumları arasında kabul edilebileceği savunulmaktadır. Bu bağlamda uluslararası güvenliğin normatif koruma alanları sosyolojik boyutlarıyla ortaya konulmakta, bu değer ve normların uygulanmasında ve geliştirilmesinde BM’in sorumlu olduğu vurgulanmaktadır.
{"title":"Uluslararası Kurumların Normatif Bir Unsuru Olarak Uluslararası Güvenlik","authors":"Fikret Birdişli","doi":"10.33630/ausbf.1131278","DOIUrl":"https://doi.org/10.33630/ausbf.1131278","url":null,"abstract":"Uluslararası güvenlik ve uluslararası kurumlar, Uluslararası İlişkilerin temel kavramları ve çalışma alanlarıdır. Her iki kavram da birbirinden farklı olmakla birlikte düzenleyici nitelikte olmaları ortak bir özellik olarak dikkat çekmektedir. Uluslararası kurumların incelenmesinde rasyonalist ve sosyolojik olmak üzere iki yaklaşım bulunur. Rasyonalist yaklaşım, uluslararası örgütler ve rejimler gibi biçimsel alanları açıklarken, sosyolojik yaklaşım, bireysel çıkarlardan türetilmeyen kültürel pratiklerin, normların ve değerlerin etkilerine odaklanır. Martin Wright ve Hedley Bull gibi önde gelen bilim adamları, sosyolojik yaklaşım bağlamında uluslararası toplumun gerçek kurumlarının ittifaklar, diplomasi, savaş, güç dengesi ve büyük güç yönetimi olduğunu savunmuşlardır. \u0000Uluslararası Güvenlik, çoğunlukla rasyonel bakış açısıyla çalışılan bir olgu olmuştur. Bu çalışmada, uluslararası güvenliğin aynı zamanda normatif bir yönü olduğu ve dolayısıyla uluslararası toplumun kurumları arasında kabul edilebileceği savunulmaktadır. Bu bağlamda uluslararası güvenliğin normatif koruma alanları sosyolojik boyutlarıyla ortaya konulmakta, bu değer ve normların uygulanmasında ve geliştirilmesinde BM’in sorumlu olduğu vurgulanmaktadır.","PeriodicalId":213629,"journal":{"name":"Ankara Üniversitesi SBF Dergisi","volume":"1 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-06-15","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"123145642","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Modern politik düşüncenin en önemli köşe taşlarından birisi olarak kabul edilen Leviathan’ın genel yorumu, onun ve inşa etmiş olduğu politik kuramın mutlakiyetçi, mekanik-materyalist ve rasyonalist bir aklın yaratımı olduğu şeklindedir. Bu kabul, literatürde öylesine bir yaygınlığa sahiptir ki, aksi yöndeki argümanların kendisini ifade etmesi bir hayli güçtür. Bununla beraber bu genel kabulün dışına çıkabilmiş ve Leviathan’a orijinal ve sıra dışı bir yorum getirmiş olan Oakeshott, bugüne kadar en radikal ve en özgün Hobbes yorumcusu olarak istisnai bir yer işgal etmektedir. Oakeshott’ın yeni Leviathan’ı; aklın yerine iradeyi temel alan, mutlakiyetçi bir duruştan ziyade sınırları hukukun üstünlüğüyle belirlenen, ahlaki değerlerle örülü, yapay ve en önemlisi liberal bir görünüme bürünmüştür. Bu yeni Leviathan’ın ayak izlerini takip etmek hem politika bilimi literatüründeki farklı bir Hobbes yorumunu karşımıza çıkarması hem de Oakeshott’ın, sivil birliktelik teorisinin ve liberal argümanlarının özünün ve kaynağının Hobbes’ta aranmasının gerekliliğini ortaya koyması açısından dikkate değerdir. Bu izlek aynı zamanda Oakeshott’ın düşün dünyasının ve kavrayışının da ipuçlarını barındırması açısından da önemlidir. Dolayısıyla Oakeshott’ın düşün dünyasını anlayabilmek öncelikle Oakeshott’ın Leviathan’ını veya Hobbes’un politik felsefesinin liberal yorumunu açığa çıkarmaktan geçmektedir.
{"title":"Oakeshott’ın Leviathan’ı veya Hobbes’un Politik Felsefesinin Liberal Yorumu","authors":"Levent Görüşük","doi":"10.33630/ausbf.1130672","DOIUrl":"https://doi.org/10.33630/ausbf.1130672","url":null,"abstract":"Modern politik düşüncenin en önemli köşe taşlarından birisi olarak kabul edilen Leviathan’ın genel yorumu, onun ve inşa etmiş olduğu politik kuramın mutlakiyetçi, mekanik-materyalist ve rasyonalist bir aklın yaratımı olduğu şeklindedir. Bu kabul, literatürde öylesine bir yaygınlığa sahiptir ki, aksi yöndeki argümanların kendisini ifade etmesi bir hayli güçtür. Bununla beraber bu genel kabulün dışına çıkabilmiş ve Leviathan’a orijinal ve sıra dışı bir yorum getirmiş olan Oakeshott, bugüne kadar en radikal ve en özgün Hobbes yorumcusu olarak istisnai bir yer işgal etmektedir. Oakeshott’ın yeni Leviathan’ı; aklın yerine iradeyi temel alan, mutlakiyetçi bir duruştan ziyade sınırları hukukun üstünlüğüyle belirlenen, ahlaki değerlerle örülü, yapay ve en önemlisi liberal bir görünüme bürünmüştür. Bu yeni Leviathan’ın ayak izlerini takip etmek hem politika bilimi literatüründeki farklı bir Hobbes yorumunu karşımıza çıkarması hem de Oakeshott’ın, sivil birliktelik teorisinin ve liberal argümanlarının özünün ve kaynağının Hobbes’ta aranmasının gerekliliğini ortaya koyması açısından dikkate değerdir. Bu izlek aynı zamanda Oakeshott’ın düşün dünyasının ve kavrayışının da ipuçlarını barındırması açısından da önemlidir. Dolayısıyla Oakeshott’ın düşün dünyasını anlayabilmek öncelikle Oakeshott’ın Leviathan’ını veya Hobbes’un politik felsefesinin liberal yorumunu açığa çıkarmaktan geçmektedir.","PeriodicalId":213629,"journal":{"name":"Ankara Üniversitesi SBF Dergisi","volume":"84 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-06-14","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"122531229","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Sukuk markets have made significant progress both in terms of market volumes and international awareness in recent years. These financial products are specially designed for investors who avoid interest gain. On the other hand, it is an ongoing issue in the literature whether these markets are a useful alternative for conventional fixed income investors as well. Our main purpose is to explore sukuk market as an investment alternative for conventional fixed income market investors' points of view. Since the integration of assets is one of the key criteria for portfolio investments, this study investigated the long-term comovements between sukuk and other fixed-income indexes via Johansen and Engle-Granger cointegration technique. To proxy international fixed income portfolio, international bond indexes which are prepared by FTSE (Financial Times Stock Exchange Group) are employed. Besides, the vector error correction model is also applied to deepen the results. According to the findings, there is a limited causality in the long run between sukuk markets and conventional bond markets. This can make international sukuk assets highly beneficial diversification alternative to conventional bond portfolios. The study aims to contribute to the literature by examining the benefits of sukuk markets as an investment alternative to conventional, wide-range fixed income markets.
{"title":"The Long Term Comovement Between Sukuk And Conventional Fixed Income Markets","authors":"Berkan Ataş, Ali Hepşen","doi":"10.33630/ausbf.1130774","DOIUrl":"https://doi.org/10.33630/ausbf.1130774","url":null,"abstract":"Sukuk markets have made significant progress both in terms of market volumes and international awareness in recent years. These financial products are specially designed for investors who avoid interest gain. On the other hand, it is an ongoing issue in the literature whether these markets are a useful alternative for conventional fixed income investors as well. Our main purpose is to explore sukuk market as an investment alternative for conventional fixed income market investors' points of view. Since the integration of assets is one of the key criteria for portfolio investments, this study investigated the long-term comovements between sukuk and other fixed-income indexes via Johansen and Engle-Granger cointegration technique. To proxy international fixed income portfolio, international bond indexes which are prepared by FTSE (Financial Times Stock Exchange Group) are employed. Besides, the vector error correction model is also applied to deepen the results. According to the findings, there is a limited causality in the long run between sukuk markets and conventional bond markets. This can make international sukuk assets highly beneficial diversification \u0000alternative to conventional bond portfolios. The study aims to contribute to the literature by examining the benefits of sukuk markets as an investment alternative to conventional, wide-range fixed income markets.","PeriodicalId":213629,"journal":{"name":"Ankara Üniversitesi SBF Dergisi","volume":"34 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-06-14","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"121445832","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Bu çalışmanın amacı, günümüzde emek ve sermaye gelirlerinin gelir dağılımındaki paylarının büyük ölçüde sermaye lehine değişmiş olması ve bunun toplumsal refah ve büyüme açısından sonuçları nedeniyle, alternatif büyüme stratejilerinin gelirin fonksiyonel dağılımı bağlamında tartışılması gerekliliğini teorik düzeyde ortaya koymaktır. Bu amaçla, Kalecki ve Goodwin’in öncül olduğu tartışmada sınıflar arası bölüşüm sorununun bugün geldiği nokta dikkate alındığında, meseleye Kalecki sonrası bir perspektiften yaklaşıp, NeoKaleckiyen geleneğe ait dinamikler karşılaştırmaya dâhil edilmektedir. Bunun yanında, ücret yanlı bir talep anlayışının büyüme stratejileri için temel bir rol teşkil ettiği, ancak farklı değişkenlerin varlığına bağlı olarak güncel tartışmalarda talep rejimlerini tanımlama sorunu oluştuğu ve bu durumun dikkate alınmasının gerekliliği de vurgulanmaktadır.
{"title":"Neo-Kaleckiyen ve Goodwinyen Yaklaşımlar Çerçevesinde Ücret ve Kâr Yanlı Büyüme Stratejileri","authors":"Başak Gül Akar, İpek Tekin, Cemil Serhat Akin","doi":"10.33630/ausbf.1130777","DOIUrl":"https://doi.org/10.33630/ausbf.1130777","url":null,"abstract":"Bu çalışmanın amacı, günümüzde emek ve sermaye gelirlerinin gelir dağılımındaki paylarının büyük ölçüde sermaye lehine değişmiş olması ve bunun toplumsal refah ve büyüme açısından sonuçları nedeniyle, alternatif büyüme stratejilerinin gelirin fonksiyonel dağılımı bağlamında tartışılması gerekliliğini teorik düzeyde ortaya koymaktır. Bu amaçla, Kalecki ve Goodwin’in öncül olduğu tartışmada sınıflar arası bölüşüm sorununun bugün geldiği nokta dikkate alındığında, meseleye Kalecki sonrası bir perspektiften yaklaşıp, NeoKaleckiyen geleneğe ait dinamikler karşılaştırmaya dâhil edilmektedir. Bunun yanında, ücret yanlı bir talep anlayışının büyüme stratejileri için temel bir rol teşkil ettiği, ancak farklı değişkenlerin varlığına bağlı olarak güncel tartışmalarda talep rejimlerini tanımlama sorunu oluştuğu ve bu durumun dikkate alınmasının gerekliliği de vurgulanmaktadır.","PeriodicalId":213629,"journal":{"name":"Ankara Üniversitesi SBF Dergisi","volume":"69 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-06-14","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"132909629","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
İnsan işbirliğine dair düşünceler çoğunlukla her türden toplumsal etkileşim içinde gerçekleşen karşılıklı davranışlara göndermede bulunmaktadır. Ancak işbirliğinin bu geniş anlamı özellikle toplumsal ilişkiler içinde zorunluluk ve özgürlüğe ilişkin konularda belirsizlik yaratmaktadır. Richard Sennett Yeni Kapitalizm’in yıkıcı unsurlarına karşı diyalojik işbirliğini bir yaşam ilkesi olarak önermektedir. İşbirliğini techne ve diyalojik terimleriyle kavramsallaştırarak Sennett, kişiler arasındaki ilişkileri güçlendirecek becerileri tarif etmeye çalışmaktadır. Yönetsel gerçeklik bağlamında, diyalojik işbirliği örgütsel amaçlara sıkıca bağlı olan işbirliği formüllerine karşı bir alternatif niteliği taşımaktadır. Bunların yerine, diyalojik işbirliği yönetsel ilişkilerdeki kavrayış-uygulama ayrımını bozarak zorunluluk alanını dönüştürmeyi hedefleyen bir öneri görünümündedir. Bu anlamda diyalojik işbirliğinin öznesi hem kavrayan hem uygulayan homo faberdir. Sennett diyalojik işbirliğiyle yaratılacak kişiler arası bağların Yeni Kapitalizm koşullarında yaşayan insanlar için bir çare olacağını varsaymaktadır. Bu çalışma diyalojik işbirliğinin içeriğini ve olası sonuçlarını soruşturmayı amaçlamaktadır
{"title":"Techne, Diyalojik İşbirliği ve Yönetsel Gerçeklik","authors":"Gökhan Aşkar","doi":"10.33630/ausbf.1130769","DOIUrl":"https://doi.org/10.33630/ausbf.1130769","url":null,"abstract":"İnsan işbirliğine dair düşünceler çoğunlukla her türden toplumsal etkileşim içinde gerçekleşen karşılıklı davranışlara göndermede bulunmaktadır. Ancak işbirliğinin bu geniş anlamı özellikle toplumsal \u0000ilişkiler içinde zorunluluk ve özgürlüğe ilişkin konularda belirsizlik yaratmaktadır. Richard Sennett Yeni Kapitalizm’in yıkıcı unsurlarına karşı diyalojik işbirliğini bir yaşam ilkesi olarak önermektedir. İşbirliğini techne ve diyalojik terimleriyle kavramsallaştırarak Sennett, kişiler arasındaki ilişkileri güçlendirecek becerileri tarif etmeye çalışmaktadır. Yönetsel gerçeklik bağlamında, diyalojik işbirliği örgütsel amaçlara sıkıca bağlı olan işbirliği formüllerine karşı bir alternatif niteliği taşımaktadır. Bunların yerine, diyalojik işbirliği yönetsel ilişkilerdeki kavrayış-uygulama ayrımını bozarak zorunluluk alanını dönüştürmeyi hedefleyen bir öneri görünümündedir. Bu anlamda diyalojik işbirliğinin öznesi hem kavrayan hem uygulayan homo faberdir. Sennett diyalojik işbirliğiyle yaratılacak kişiler arası bağların Yeni Kapitalizm koşullarında yaşayan insanlar için bir çare olacağını varsaymaktadır. Bu çalışma diyalojik işbirliğinin içeriğini ve olası sonuçlarını soruşturmayı amaçlamaktadır","PeriodicalId":213629,"journal":{"name":"Ankara Üniversitesi SBF Dergisi","volume":"432 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-06-14","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"132493879","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Yirminci yüzyılda İran önemli bir toplumsal harekete tanıklık etmiştir: 1979 İran İslam Devrimi. Muhammed Şah’ın uyguladığı politikaların sonucunda oluşan olumsuz siyasi, sosyal ve ekonomik şartlara karşı toplumun farklı kesimleri Ayetullah Humeyni’nin liderliğinde bir araya gelmiştir. Devrim sonrasında İran’da monarşi sistemi yerini İslam Cumhuriyeti’ne bırakmıştır. İran İslam Devrimi’nin başarısında ve Velayet-i Fakih üzerine temellendirilen yeni rejimin kabul edilmesinde Ayetullah Humeyni’nin rolü önemli bir faktördür. Batılılaşma ve modernleşme politikalarına karşı duran, yabancı devletlerin ülkenin iç ve dış politikasına müdahale ettiği ve Muhammed Şah’ın uyguladığı politikalarda yabancı devletlerin çıkarlarını koruduğunu ileri süren Humeyni, İran’da bir “Güvenlik Devleti” inşa etmiştir. Bu çalışmanın amacı, Kopenhag Okulu’nun güvenlikleştirme teorisinden faydalanılarak Humeyni dönemi İran İslam Cumhuriyeti’nin iç ve dış politikasını analiz etmektir.
{"title":"İran ve Güvenlikleştirme Politikaları: Ayetullah Humeyni Dönemi (1979-1989)","authors":"Aylin Karnap, Cengiz Çağla","doi":"10.33630/ausbf.1128917","DOIUrl":"https://doi.org/10.33630/ausbf.1128917","url":null,"abstract":"Yirminci yüzyılda İran önemli bir toplumsal harekete tanıklık etmiştir: 1979 İran İslam Devrimi. Muhammed Şah’ın uyguladığı politikaların sonucunda oluşan olumsuz siyasi, sosyal ve ekonomik şartlara karşı toplumun farklı kesimleri Ayetullah Humeyni’nin liderliğinde bir araya gelmiştir. Devrim sonrasında İran’da monarşi sistemi yerini İslam Cumhuriyeti’ne bırakmıştır. İran İslam Devrimi’nin başarısında ve Velayet-i Fakih üzerine temellendirilen yeni rejimin kabul edilmesinde Ayetullah Humeyni’nin rolü önemli bir faktördür. Batılılaşma ve modernleşme politikalarına karşı duran, yabancı devletlerin ülkenin iç ve dış politikasına müdahale ettiği ve Muhammed Şah’ın uyguladığı politikalarda yabancı devletlerin çıkarlarını koruduğunu ileri süren Humeyni, İran’da bir “Güvenlik Devleti” inşa etmiştir. Bu çalışmanın amacı, Kopenhag Okulu’nun güvenlikleştirme teorisinden faydalanılarak Humeyni dönemi İran İslam Cumhuriyeti’nin iç ve dış politikasını analiz etmektir.","PeriodicalId":213629,"journal":{"name":"Ankara Üniversitesi SBF Dergisi","volume":"41 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-06-10","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"116427321","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}