Objective: To evaluate the demographic and clinical characteristics of the patients that presented to our pediatric intensive care unit (PICU) between January 1, 2016 and December 31, 2018 and were followed up for at least 24 hours. Materials and Methods: In this study, 876 admission files of patients who were followed up at PICU between January 01, 2016 and December 31, 2018 were examined. The data of 751 admissions belonging to 640 patients with complete archive records and patient information forms were included in the study. Results: Forty-three percent of the 640 patients were female, and 32.4% of the total 751 admissions were referrals from different hospitals in our city or region for advanced intensive care. Although all cases requiring intensive care, internal or surgical, were hospitalized, the most common reason for admission was infectious diseases. Parameters individually associated with mortality were the presence of chronic disease, need for mechanical ventilation, need for blood products, need for inotropic support, and need for renal replacement therapy. None of the patients who were followed up due to poisoning and airway obstruction died. The highest mortality rate was seen in the hematological-oncological patient group, including end-stage cases. Conclusion: Our PICU provides an important health service in our region for all critically ill children. The mortality rates were within the values reported for Turkey. To obtain better outcomes, it is necessary to strengthen medical staff in our clinic and develop the palliative care centers in our region.
{"title":"Evaluation of the Demographic and Clinical Characteristics of Patients Followed up a Tertiary Pediatric Intensive Care Unit","authors":"Kenan Çetin, F. Laloğlu, N. Ceviz, H. Keskin","doi":"10.31832/smj.1035476","DOIUrl":"https://doi.org/10.31832/smj.1035476","url":null,"abstract":"Objective: To evaluate the demographic and clinical characteristics of the patients that presented to our pediatric intensive care unit (PICU) between January 1, 2016 and December 31, 2018 and were followed up for at least 24 hours. \u0000Materials and Methods: In this study, 876 admission files of patients who were followed up at PICU between January 01, 2016 and December 31, 2018 were examined. The data of 751 admissions belonging to 640 patients with complete archive records and patient information forms were included in the study. \u0000Results: Forty-three percent of the 640 patients were female, and 32.4% of the total 751 admissions were referrals from different hospitals in our city or region for advanced intensive care. Although all cases requiring intensive care, internal or surgical, were hospitalized, the most common reason for admission was infectious diseases. Parameters individually associated with mortality were the presence of chronic disease, need for mechanical ventilation, need for blood products, need for inotropic support, and need for renal replacement therapy. None of the patients who were followed up due to poisoning and airway obstruction died. The highest mortality rate was seen in the hematological-oncological patient group, including end-stage cases. \u0000Conclusion: Our PICU provides an important health service in our region for all critically ill children. The mortality rates were within the values reported for Turkey. To obtain better outcomes, it is necessary to strengthen medical staff in our clinic and develop the palliative care centers in our region.","PeriodicalId":21405,"journal":{"name":"Sakarya Medical Journal","volume":"1 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-11-10","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"81635738","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), etkili tedavilere ek olarak pandemiyi kontrol edebilmek için aşıların geliştirilmesi önceliğini vurgulamaktadır. Etkili sağlık politikalarının belirlenmesi için COVID-19 aşılarının kabul edilebilirliğinin ve aşı için ödeme istekliliğinin bilinmesinin önemli olduğu düşünülmektedir. Bu çalışma, bireylerin COVID-19 aşısı için ödeme istekliliğini ve ödeme istekliliğini etkileyen etmenleri ortaya koymayı amaçlamaktadır. Çalışmada, COVID-19 aşısı için ödeme istekliliğini inceleyen araştırmalar sistematik olarak derlenmiştir. Farklı ülkelerde yapılan çalışmalar katılımcıların yüksek oranda aşılama niyetinin olduğunu ve COVID-19 aşısı için ödeme istekliliğinin 6,81-291 USD arasında değiştiğini göstermektedir. Aylık gelirin daha yüksek olması ve COVID-19 ile enfekte olma riskinin daha yüksek algılanması ödeme istekliliği ile ilişkili bulunmuştur. Bireylerin COVID-19 aşı maliyetine gelirleri ölçüsünde katkı sağlamasının kamu sağlık harcaması üzerindeki yükü azaltabileceği düşünülmektedir. Bununla birlikte, yeterince yüksek bir aşı kapsamı elde etmek için aşıların sübvanse edilmesi gerekmektedir.
{"title":"COVID-19 Aşısı İçin Ödeme İstekliliği","authors":"Pınar YALÇIN BALÇIK, Yunus Emre Karataş","doi":"10.31832/smj.1085235","DOIUrl":"https://doi.org/10.31832/smj.1085235","url":null,"abstract":"Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), etkili tedavilere ek olarak pandemiyi kontrol edebilmek için aşıların geliştirilmesi önceliğini vurgulamaktadır. Etkili sağlık politikalarının belirlenmesi için COVID-19 aşılarının kabul edilebilirliğinin ve aşı için ödeme istekliliğinin bilinmesinin önemli olduğu düşünülmektedir. Bu çalışma, bireylerin COVID-19 aşısı için ödeme istekliliğini ve ödeme istekliliğini etkileyen etmenleri ortaya koymayı amaçlamaktadır. Çalışmada, COVID-19 aşısı için ödeme istekliliğini inceleyen araştırmalar sistematik olarak derlenmiştir. Farklı ülkelerde yapılan çalışmalar katılımcıların yüksek oranda aşılama niyetinin olduğunu ve COVID-19 aşısı için ödeme istekliliğinin 6,81-291 USD arasında değiştiğini göstermektedir. Aylık gelirin daha yüksek olması ve COVID-19 ile enfekte olma riskinin daha yüksek algılanması ödeme istekliliği ile ilişkili bulunmuştur. Bireylerin COVID-19 aşı maliyetine gelirleri ölçüsünde katkı sağlamasının kamu sağlık harcaması üzerindeki yükü azaltabileceği düşünülmektedir. Bununla birlikte, yeterince yüksek bir aşı kapsamı elde etmek için aşıların sübvanse edilmesi gerekmektedir.","PeriodicalId":21405,"journal":{"name":"Sakarya Medical Journal","volume":"55 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-11-09","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"89318294","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Dilşat GÜNDOĞDU ÇOBAN, Muhammet Mesut Nezir Engi̇n, M. Çoban, Serdar Pop, Öner Özdemi̇r
Henoch-schönlein purpurası (HSP), çocukluk çağının non-trombositopenik palpabl purpura ile seyreden ve en sık görülen sistemik vaskülitidir. HSP cilt tutulumu, artrit, renal ve gastrointestinal sistem tutulumu ile karakterizedir. Böbrekler, kolon, eklemler gibi bazı organlarda gelişen vaskülit sonucu palpe edilebilen purpura, karın ağrısı, artrit ve böbrek hastalığı (proteinüri) görülür. Hastalar döküntü (palpable purpura), karın ağrısı, eklem şişliği ve/ya ağrısı (artrit) şikayetleri ile başvurur. HSP genellikle viral enfeksiyonlar, ilaçlar ve böcek ısırığı gibi antijenik bir stimulus ile tetiklenir. Burada purpurik döküntü ile seyreden hastalıklarla kolaylıkla karışabilen ve farklı tanılar konulabilen HSP’ li beş yaşında bir kız olgu sunulmaktadır. Purpurik döküntü ile başvuran hastalarda travma öyküsü varlığında, travmaya sekonder purpura vs. düşünülsede vaskülit benzeri değişik hastalıklarla karşılaşılabileceği akılda tutulmalıdır.
{"title":"Travma İle Karışabilen Bir Henoch- Schönlein Purpura Olgusu","authors":"Dilşat GÜNDOĞDU ÇOBAN, Muhammet Mesut Nezir Engi̇n, M. Çoban, Serdar Pop, Öner Özdemi̇r","doi":"10.31832/smj.974127","DOIUrl":"https://doi.org/10.31832/smj.974127","url":null,"abstract":"Henoch-schönlein purpurası (HSP), çocukluk çağının non-trombositopenik palpabl purpura ile seyreden ve en sık görülen sistemik vaskülitidir. HSP cilt tutulumu, artrit, renal ve gastrointestinal sistem tutulumu ile karakterizedir. Böbrekler, kolon, eklemler gibi bazı organlarda gelişen vaskülit sonucu palpe edilebilen purpura, karın ağrısı, artrit ve böbrek hastalığı (proteinüri) görülür. Hastalar döküntü (palpable purpura), karın ağrısı, eklem şişliği ve/ya ağrısı (artrit) şikayetleri ile başvurur. HSP genellikle viral enfeksiyonlar, ilaçlar ve böcek ısırığı gibi antijenik bir stimulus ile tetiklenir. Burada purpurik döküntü ile seyreden hastalıklarla kolaylıkla karışabilen ve farklı tanılar konulabilen HSP’ li beş yaşında bir kız olgu sunulmaktadır. Purpurik döküntü ile başvuran hastalarda travma öyküsü varlığında, travmaya sekonder purpura vs. düşünülsede vaskülit benzeri değişik hastalıklarla karşılaşılabileceği akılda tutulmalıdır.","PeriodicalId":21405,"journal":{"name":"Sakarya Medical Journal","volume":"22 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-11-03","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"88320553","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Kübra HAMZAOĞLU CANBOLAT, Koray Gök, Nevin Tüten, O. Köse, Mine Kucur, Özlem Ekmekci̇, Abdullah Açıkgöz, Mahmut Oncul, Abdullah Tüten
ÖZET Amaç: Polikistik over sendromlu (PKOS) kadınlardaki insülin direnci ile serum copeptin düzeyi arasındaki olası ilişkiyi ortaya koymaktır. Yöntem: Benzer yaş ve vücut kitle indeksine (VKİ) sahip 44 PKOS’lu ve 44 sağlıklı kadın çalışmaya dahil edildi. Kadınların demografik, klinik ve laboratuvar bilgileri dosyalarından elde edildi. Adetin 2-4. günleri arası alınan örnekte serum copeptin düzeyi ölçüldü. PKOS ve sağlıklı kadınların verileri karşılaştırıldı. Serum copeptin düzeyinin anlamlı çıkan değişkenlerle korelasyonu değerlendirildi. Bulgular: PKOS’lu kadınlarda, klinik açıdan infertilite, hirşutizm, akne, ciltte yağlanma ve saç dökülmesi daha fazla, Ferriman-Gallwey Skoru (FGS) daha yüksek, adetler arası süre daha uzundu (bütün değişkenlerde p
{"title":"Polikistik Over Sendromlu Kadınlarda İnsülin Direnci ile Serum Copeptin Düzeyi Arasındaki İlişki","authors":"Kübra HAMZAOĞLU CANBOLAT, Koray Gök, Nevin Tüten, O. Köse, Mine Kucur, Özlem Ekmekci̇, Abdullah Açıkgöz, Mahmut Oncul, Abdullah Tüten","doi":"10.31832/smj.1113885","DOIUrl":"https://doi.org/10.31832/smj.1113885","url":null,"abstract":"ÖZET \u0000Amaç: Polikistik over sendromlu (PKOS) kadınlardaki insülin direnci ile serum copeptin düzeyi arasındaki olası ilişkiyi ortaya koymaktır. \u0000Yöntem: Benzer yaş ve vücut kitle indeksine (VKİ) sahip 44 PKOS’lu ve 44 sağlıklı kadın çalışmaya dahil edildi. Kadınların demografik, klinik ve laboratuvar bilgileri dosyalarından elde edildi. Adetin 2-4. günleri arası alınan örnekte serum copeptin düzeyi ölçüldü. PKOS ve sağlıklı kadınların verileri karşılaştırıldı. Serum copeptin düzeyinin anlamlı çıkan değişkenlerle korelasyonu değerlendirildi. \u0000Bulgular: PKOS’lu kadınlarda, klinik açıdan infertilite, hirşutizm, akne, ciltte yağlanma ve saç dökülmesi daha fazla, Ferriman-Gallwey Skoru (FGS) daha yüksek, adetler arası süre daha uzundu (bütün değişkenlerde p","PeriodicalId":21405,"journal":{"name":"Sakarya Medical Journal","volume":"57 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-11-02","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"75952583","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Adana İli Seyhan İlçesindeki Bir Devlet Hastanesinde Yeni Doğum Yapmış Kadınlarda Sağlık Okuryazarlığı Durumu ve Anne ile Yeni Doğan Üzerindeki Sağlık Sonuçları Araştırması Amaç: Adana ili Seyhan ilçesindeki bir devlet hastanesinde yeni doğum yapmış kadınların sağlık okuryazarlığı (SOY) düzeyini tespit etmek ve anne ile yeni doğan açısından sağlık sonuçlarını değerlendirmektir. Gereç ve Yöntem: Bu çalışma kesitsel tipte bir araştırmadır. Adana ili Seyhan ilçesindeki Adana Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları hastanesinde yeni doğum yapmış kadınlarda çalışmaya katılmaya kabul eden 345 kadın çalışmaya dâhil edildi. Ocak-Temmuz 2018 tarihleri arasında yüz yüze görüşme yapılarak anket uygulandı. Anket sosyodemografik bilgiler ve Türkiye Sağlık Okuryazarlığı Ölçeğini (TSOY-32) içermekteydi. İstatistiksel analiz olarak frekans tabloları ve ki-kare testi kullanıldı. P
{"title":"Adana İli Seyhan İlçesindeki Bir Devlet Hastanesinde Yeni Doğum Yapmış Kadınlarda Sağlık Okuryazarlığı Durumu ve Anne ile Yeni Doğan Üzerindeki Sağlık Sonuçları Araştırması","authors":"Duygu Ayabakan Çot, Necdet Aytaç","doi":"10.31832/smj.1164237","DOIUrl":"https://doi.org/10.31832/smj.1164237","url":null,"abstract":"Adana İli Seyhan İlçesindeki Bir Devlet Hastanesinde Yeni Doğum Yapmış Kadınlarda Sağlık Okuryazarlığı Durumu ve Anne ile Yeni Doğan Üzerindeki Sağlık Sonuçları Araştırması \u0000 \u0000Amaç: Adana ili Seyhan ilçesindeki bir devlet hastanesinde yeni doğum yapmış kadınların sağlık okuryazarlığı (SOY) düzeyini tespit etmek ve anne ile yeni doğan açısından sağlık sonuçlarını değerlendirmektir. \u0000Gereç ve Yöntem: Bu çalışma kesitsel tipte bir araştırmadır. Adana ili Seyhan ilçesindeki Adana Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları hastanesinde yeni doğum yapmış kadınlarda çalışmaya katılmaya kabul eden 345 kadın çalışmaya dâhil edildi. Ocak-Temmuz 2018 tarihleri arasında yüz yüze görüşme yapılarak anket uygulandı. Anket sosyodemografik bilgiler ve Türkiye Sağlık Okuryazarlığı Ölçeğini (TSOY-32) içermekteydi. İstatistiksel analiz olarak frekans tabloları ve ki-kare testi kullanıldı. P","PeriodicalId":21405,"journal":{"name":"Sakarya Medical Journal","volume":"24 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-10-20","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"86389832","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
I. M. Vural, Çağıl ÖNAL SİS, K. Ulusoy, Oguzhan Yildiz
This study was designed to evaluate the box sale trends of insulin preparations and glucagon-like peptide-1 (Glp-1) analogs by their therapeutic categories in Turkey. Also, we aimed to project sale trends of these pharmaceuticals in next years. We analyzed the data before the covid-19 pandemic and made predictions based on these data. This study analyzed retail and hospital box sales of insulin preparations from 4 therapeutic categories (fast/short-acting, intermediate-acting, premix, long-acting) and Glp-1 analogs. Total box sales of the insulin preparations were increased by %13,30 in the period examined. While fast/short-acting and long-acting insulin box sales increased with a decreasing upward trend, intermediate-acting and premix insulin box sales decreased. Glp-1 analog sales increased rapidly in this period. Currently, newer pharmaceuticals have been entering Turkish market for diabetes treatment. Less insulin might be required if newer pharmaceuticals are more widely available in diabetes treatment. Also it will be useful to evaluate the effect of the pandemic on access to pharmaceuticals used in the treatment of chronic diseases in future studies.
{"title":"Evaluation of Insulin and Glucagon-Like Peptide-1 Analog Sales in Turkey Before the Pandemic Period; Projection for Upcoming Years: A Market Analysis Study","authors":"I. M. Vural, Çağıl ÖNAL SİS, K. Ulusoy, Oguzhan Yildiz","doi":"10.31832/smj.1021311","DOIUrl":"https://doi.org/10.31832/smj.1021311","url":null,"abstract":"This study was designed to evaluate the box sale trends of insulin preparations and glucagon-like peptide-1 (Glp-1) analogs by their therapeutic categories in Turkey. Also, we aimed to project sale trends of these pharmaceuticals in next years. We analyzed the data before the covid-19 pandemic and made predictions based on these data. This study analyzed retail and hospital box sales of insulin preparations from 4 therapeutic categories (fast/short-acting, intermediate-acting, premix, long-acting) and Glp-1 analogs. Total box sales of the insulin preparations were increased by %13,30 in the period examined. While fast/short-acting and long-acting insulin box sales increased with a decreasing upward trend, intermediate-acting and premix insulin box sales decreased. Glp-1 analog sales increased rapidly in this period. Currently, newer pharmaceuticals have been entering Turkish market for diabetes treatment. Less insulin might be required if newer pharmaceuticals are more widely available in diabetes treatment. Also it will be useful to evaluate the effect of the pandemic on access to pharmaceuticals used in the treatment of chronic diseases in future studies.","PeriodicalId":21405,"journal":{"name":"Sakarya Medical Journal","volume":"21 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-10-07","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"73467310","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Ö. Özdemir, Olena Erkun, Ümmügülsüm Dikici, Dilşat GÜNDOĞDU ÇOBAN, Mehmet Çoban
Abstract Nephrotic syndrome is characterized by diffuse edema, massive proteinuria and hypoalbuminemia. It usually occurs between the ages of 2-6. Due to periorbital edema these patients are mistakenly diagnosed with allergic disease. A 4-year-old 9-month-old male patient, who had no known disease under follow-up, was admitted to the pediatric surgery service due to bilateral hydrocele and inguinal hernia, was planned to be operated on, and bilateral swelling in his eyes was noticed in the preoperative evaluation, was consulted to the pediatric immunology-allergy department. His general condition was good, his skin turgor was normal, his eyelids were edematous. There was bilateral pretibial pitting edema and bilateral transluminated swelling in the scrotum. In laboratory examination: Albumin: 1.6g/dl, Sedimentation:76 mm/hr, C3:1.23 mg/dl, and C4: 0.24 mg/dl. In urine: density: 1051, protein: +++, protein/creatinine was 17.8 mg/mg. Both nephrotic syndrome and angioedema cause severe edema of the eyelids and genital area. Therefore, laboratory tests, clinical findings and careful examination are sufficient for differential diagnosis. In our study, we aimed to present a case of nephrotic syndrome with a prediagnosis of allergic angioedema.
{"title":"Angioedema mimicking nephrotic syndrome.: A case report","authors":"Ö. Özdemir, Olena Erkun, Ümmügülsüm Dikici, Dilşat GÜNDOĞDU ÇOBAN, Mehmet Çoban","doi":"10.31832/smj.1004153","DOIUrl":"https://doi.org/10.31832/smj.1004153","url":null,"abstract":"Abstract \u0000Nephrotic syndrome is characterized by diffuse edema, massive proteinuria and hypoalbuminemia. It usually occurs between the ages of 2-6. Due to periorbital edema these patients are mistakenly diagnosed with allergic disease. A 4-year-old 9-month-old male patient, who had no known disease under follow-up, was admitted to the pediatric surgery service due to bilateral hydrocele and inguinal hernia, was planned to be operated on, and bilateral swelling in his eyes was noticed in the preoperative evaluation, was consulted to the pediatric immunology-allergy department. His general condition was good, his skin turgor was normal, his eyelids were edematous. There was bilateral pretibial pitting edema and bilateral transluminated swelling in the scrotum. In laboratory examination: Albumin: 1.6g/dl, Sedimentation:76 mm/hr, C3:1.23 mg/dl, and C4: 0.24 mg/dl. In urine: density: 1051, protein: +++, protein/creatinine was 17.8 mg/mg. Both nephrotic syndrome and angioedema cause severe edema of the eyelids and genital area. Therefore, laboratory tests, clinical findings and careful examination are sufficient for differential diagnosis. In our study, we aimed to present a case of nephrotic syndrome with a prediagnosis of allergic angioedema.","PeriodicalId":21405,"journal":{"name":"Sakarya Medical Journal","volume":"135 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-10-07","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"86734399","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
The new coronavirus infection pandemic entered our lives rapidly and comorbid diseases were defined for this infection, which progressed with severe lung involvement. Due to its multifactorial pathophysiology, asthma has become one of the most curious and researched diseases and its comorbidity in COVID-19 is controversial. Although there are hypotheses in the literature stating that allergic asthma is protective, there are also hypotheses that argue that if the patient develops symptoms in allergic asthma, the course will be more severe. Our 20-year-old patient, who was diagnosed with allergic asthma, had a history of incomplete allergen immunotherapy, and whose symptoms were under control with omalizumab for 1 year, survived the COVID-19 infection without developing cough or other asthma attack symptoms, without being admitted to hospital. By presenting this case, we wanted to contribute to the understanding of the relationship between asthma, omalizumab treatment and COVID-19.
{"title":"Covid-19 Infection in An Asthma Patient Receiving Omalizumab: Case Report","authors":"Ümmügülsüm Dikici, Ö. Özdemir","doi":"10.31832/smj.1020167","DOIUrl":"https://doi.org/10.31832/smj.1020167","url":null,"abstract":"The new coronavirus infection pandemic entered our lives rapidly and comorbid diseases were defined for this infection, which progressed with severe lung involvement. Due to its multifactorial pathophysiology, asthma has become one of the most curious and researched diseases and its comorbidity in COVID-19 is controversial. Although there are hypotheses in the literature stating that allergic asthma is protective, there are also hypotheses that argue that if the patient develops symptoms in allergic asthma, the course will be more severe. Our 20-year-old patient, who was diagnosed with allergic asthma, had a history of incomplete allergen immunotherapy, and whose symptoms were under control with omalizumab for 1 year, survived the COVID-19 infection without developing cough or other asthma attack symptoms, without being admitted to hospital. By presenting this case, we wanted to contribute to the understanding of the relationship between asthma, omalizumab treatment and COVID-19.","PeriodicalId":21405,"journal":{"name":"Sakarya Medical Journal","volume":"30 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-09-28","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"76313623","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
A. Gümüş, Süleyman Serkan Karaşi̇n, M. Sayar, Sibel YORULMAZ GÖKTAŞ, Ali Asan, Mustafa Özgür Akça, Çınar Öztürk
Arka plan: 2019 sonunda ortaya çıktığından beri tüm dünyaya yayılan ve pandemiye neden olan solunum yolu virüsü SARS-CoV-2; gebelerde de normal popülasyonda olduğu gibi yüksek morbidite ve mortalite ile seyretti. Amaç: Bu çalışmadaki amaç; şiddetli solunum yolu enfeksiyonu ile seyreden SARS-CoV-2 virüsünün gebelerdeki risk faktörlerini, prognostik faktörlerini ve mortalite faktörlerini belirlemektir. Gereç Yöntem: 2021 yılı içerisinde Kadın Hastalıkları ve Doğum kliniğinde yatarak tedavi alan, 18 yaş üstü, SARS-CoV-2 PCR testi ile pozitif saptanan gebe hastaları içermektedir. Hastaların yatışındaki klinik özellikleri, vital bulguları, semptomları, laboratuvar bulguları not edildi. Mortaliteye etki eden faktörlerin istatistiksel analizi yapıldı. Bulgular: Çalışmaya dahil ettiğimiz 200 gebenin 74’ü hastalık esnasında doğum yaparken14’ünde anne ölümü gerçekleşti. Anne ölümüyle sonuçlananlarda ortalama saturasyon değeri %88 idi ve diğer gruba göre düşüktü. Ayrıca anne ölümü gelişen grubun, C-Reaktif Protein (CRP) ortalaması 68 mg/L olarak anlamlı düzeyde daha yüksekti. Anne ölümüyle sonuçlanan ve yaşayanların univariate testlerle karşılaştırılmasında, 37.8℃ ve üzerinde ateşin olmasının mortaliteyi arttırdığı, öksürük ve nefes darlığı olanlarda ölüm oranının anlamlı düzeyde daha yüksek olduğu, karaciğer fonksiyon testleri (KCFT) yüksek olanlarda ölüm oranının anlamlı düzeyde yüksek olduğu ve Hindistan (Delta) varyantında da ölüm oranının anlamlı düzeyde yüksek olduğu bulundu. 37.8℃ ve üzerinde ateş ile başvuran gebelerde mortalitenin 4.9 kat, Delta varyantı ile enfekte olanların mortalitesinin 3.5 kat arttığı görüldü. Saturasyonun ise her 1 birimlik yüksekliğinde mortalitenin 1.33 kat azaldığı sonucuna ulaşıldı. Tartışma: Covid-19 enfekte gebelerde klinik izlem parametreleri ve laboratuvar bulgularının derinleşmesi hastalığın prognozu ve maternal mortalite olasılığı ile doğrudan ilişkilidir. Bu sonuçların kullanılabilirliği açısından da çok sayıda literatür çalışmasının derlenmesi ve metaanalizine ihtiyaç vardır.
{"title":"SARS-CoV-2 TANILI GEBELERDE EPİDEMİYOLOJİK ve PROGNOSTİK FAKTÖRLER","authors":"A. Gümüş, Süleyman Serkan Karaşi̇n, M. Sayar, Sibel YORULMAZ GÖKTAŞ, Ali Asan, Mustafa Özgür Akça, Çınar Öztürk","doi":"10.31832/smj.1156358","DOIUrl":"https://doi.org/10.31832/smj.1156358","url":null,"abstract":"Arka plan: 2019 sonunda ortaya çıktığından beri tüm dünyaya yayılan ve pandemiye neden olan solunum yolu virüsü SARS-CoV-2; gebelerde de normal popülasyonda olduğu gibi yüksek morbidite ve mortalite ile seyretti. \u0000 \u0000Amaç: Bu çalışmadaki amaç; şiddetli solunum yolu enfeksiyonu ile seyreden SARS-CoV-2 virüsünün gebelerdeki risk faktörlerini, prognostik faktörlerini ve mortalite faktörlerini belirlemektir. \u0000 \u0000Gereç Yöntem: 2021 yılı içerisinde Kadın Hastalıkları ve Doğum kliniğinde yatarak tedavi alan, 18 yaş üstü, SARS-CoV-2 PCR testi ile pozitif saptanan gebe hastaları içermektedir. Hastaların yatışındaki klinik özellikleri, vital bulguları, semptomları, laboratuvar bulguları not edildi. Mortaliteye etki eden faktörlerin istatistiksel analizi yapıldı. \u0000 \u0000Bulgular: Çalışmaya dahil ettiğimiz 200 gebenin 74’ü hastalık esnasında doğum yaparken14’ünde anne ölümü gerçekleşti. Anne ölümüyle sonuçlananlarda ortalama saturasyon değeri %88 idi ve diğer gruba göre düşüktü. Ayrıca anne ölümü gelişen grubun, C-Reaktif Protein (CRP) ortalaması 68 mg/L olarak anlamlı düzeyde daha yüksekti. Anne ölümüyle sonuçlanan ve yaşayanların univariate testlerle karşılaştırılmasında, 37.8℃ ve üzerinde ateşin olmasının mortaliteyi arttırdığı, öksürük ve nefes darlığı olanlarda ölüm oranının anlamlı düzeyde daha yüksek olduğu, karaciğer fonksiyon testleri (KCFT) yüksek olanlarda ölüm oranının anlamlı düzeyde yüksek olduğu ve Hindistan (Delta) varyantında da ölüm oranının anlamlı düzeyde yüksek olduğu bulundu. 37.8℃ ve üzerinde ateş ile başvuran gebelerde mortalitenin 4.9 kat, Delta varyantı ile enfekte olanların mortalitesinin 3.5 kat arttığı görüldü. Saturasyonun ise her 1 birimlik yüksekliğinde mortalitenin 1.33 kat azaldığı sonucuna ulaşıldı. \u0000 \u0000Tartışma: Covid-19 enfekte gebelerde klinik izlem parametreleri ve laboratuvar bulgularının derinleşmesi hastalığın prognozu ve maternal mortalite olasılığı ile doğrudan ilişkilidir. Bu sonuçların kullanılabilirliği açısından da çok sayıda literatür çalışmasının derlenmesi ve metaanalizine ihtiyaç vardır.","PeriodicalId":21405,"journal":{"name":"Sakarya Medical Journal","volume":"25 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-09-23","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"90862254","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Objective: The main objective of our study was to evaluate the data of our patients who underwent polypectomy with the diagnosis of gastric polyp in our endoscopy clinic by comparing type, size, number and histopathological evaluation results of the polyps with the literature data. Methodology: In our study, the histopathological and demographic data of 264 cases who were detected among 9654 upper gastrointestinal endoscopies and underwent polypectomy performed in XX and XX Hospitals in between the years 2014-2019 were retrospectively analyzed. Findings: Among our patients 140 were male and 124 were female. The mean age was 55.8 in females and 54.4 in males. The results were reported as hyperplastic polyp in 185 cases (70.1%), fundic gland polyps in 15 cases (5.7%), adenomatous polyps in 8 cases (3.0%), inflammatory polyps in 16 cases (6.1%), foveolar hyperplasia in 18 cases (6.8%), lymphoid hyperplasia in 19 cases (7.2%), carcinoid tumor in 1 case (0.4%), adenocalcinoma in 1 case (0.4%) and leiomyoma in 1 case (0.4%). According to their location, 142 (53.8%) were in the antrum, 73 (27.7%) were in the corpus, 28 (10.6%) were in the fundus, 20 (7.6%) were in the cardia, and 1 (0.4%) were in the pylorus. No precancerous lesions were detected in 75.4% of our patients. Metaplasia in 53 (20.1%) cases, atrophy in 6 (2.3%) cases, low-grade dysplasia in 5 (1.9%) cases, and high-grade dysplasia in 1 case were detected. Conclusion: Stomach polyps are usually incidentally detected polyps which are most commonly seen in the antrum and carpus. Hyperplastic polyps are the most common type of polyp and their relationship with helicobacter pylori has been proven. The results of our study were correspondingly similar to the findings in literature.
{"title":"MİDE POLİPLERİ; 264 ÜST GASTROİNTESTİNAL SİSTEM ENDOSKOPİSİNİN RETROSPEKTİF ANALİZİ","authors":"Himmet Durgut, Yusuf Yavuz","doi":"10.31832/smj.1147186","DOIUrl":"https://doi.org/10.31832/smj.1147186","url":null,"abstract":"Objective: \u0000The main objective of our study was to evaluate the data of our patients who underwent polypectomy with the diagnosis of gastric polyp in our endoscopy clinic by comparing type, size, number and histopathological evaluation results of the polyps with the literature data. \u0000Methodology: \u0000In our study, the histopathological and demographic data of 264 cases who were detected among 9654 upper gastrointestinal endoscopies and underwent polypectomy performed in XX and XX Hospitals in between the years 2014-2019 were retrospectively analyzed. \u0000Findings: \u0000Among our patients 140 were male and 124 were female. The mean age was 55.8 in females and 54.4 in males. The results were reported as hyperplastic polyp in 185 cases (70.1%), fundic gland polyps in 15 cases (5.7%), adenomatous polyps in 8 cases (3.0%), inflammatory polyps in 16 cases (6.1%), foveolar hyperplasia in 18 cases (6.8%), lymphoid hyperplasia in 19 cases (7.2%), carcinoid tumor in 1 case (0.4%), adenocalcinoma in 1 case (0.4%) and leiomyoma in 1 case (0.4%). According to their location, 142 (53.8%) were in the antrum, 73 (27.7%) were in the corpus, 28 (10.6%) were in the fundus, 20 (7.6%) were in the cardia, and 1 (0.4%) were in the pylorus. No precancerous lesions were detected in 75.4% of our patients. Metaplasia in 53 (20.1%) cases, atrophy in 6 (2.3%) cases, low-grade dysplasia in 5 (1.9%) cases, and high-grade dysplasia in 1 case were detected. \u0000Conclusion: \u0000Stomach polyps are usually incidentally detected polyps which are most commonly seen in the antrum and carpus. Hyperplastic polyps are the most common type of polyp and their relationship with helicobacter pylori has been proven. The results of our study were correspondingly similar to the findings in literature.","PeriodicalId":21405,"journal":{"name":"Sakarya Medical Journal","volume":"74 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-09-20","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"75935769","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
京公网安备 11010802042870号
京ICP备2023020795号-1
扫码关注我们
求助内容：
应助结果提醒方式：