İhsan Doğramacı (1915-2010) Osmanlı İmparatorluğu'nun parçası olan Kuzey Irak'ta, Erbil'de doğdu. Erbil'deki Türkçe ilköğretiminin ardından Beyrut Amerikan Kolejini bitirdi. Üç yıl Bağdat Tıp Fakültesi'ne devam etti, daha sonra eğitimini İstanbul Tıp Fakültesi'nde tamamladı. Ankara Numune Hastanesi’nde Profesör Albert Eckstein'in yanında pediatri uzmanı oldu. Uzmanlık sonrası çalışmalarını Harvard Üniversitesi'ne bağlı Boston Çocuk Hastanesi ve Washington Üniversitesine bağlı St. Louis Çocuk Hastanesi'nde sürdürdü. Irak’a döndükten sonra 1946'da henüz 31 yaşındayken Dünya Sağlık Örgütü'nün anayasasını imzalayanlardan oldu. Ardından Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi'ne döndü, 1955’de profesör oldu. Aynı yıl Ankara Üniversitesi'ne bağlı Çocuk Sağlığı Enstitüsü'nü kurdu. 1963-1965’de Ankara Üniversitesi Rektörlüğü, 1965-1967’de Orta Doğu Teknik Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanlığı yaptı. 1967’de Hacettepe Üniversitesi’ni kurdu ve 1975’e kadar rektörlüğünü yürüttü. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Atatürk (Erzurum), Karadeniz Teknik (Trabzon), Erciyes (Kayseri), Ondokuz Mayıs (Samsun), Cumhuriyet (Sivas), Anadolu (Eskişehir) üniversitelerinin tıp eğitiminde öncü oldu. 1981’de Yükseköğretim Kurulu'nun ilk başkanı oldu ve bu görevini yaklaşık 11 yıl sürdürdü. 1984’de ülkemizdeki ilk vakıf üniversitesi olan Bilkent Üniversitesi’ni kurdu. Bu hizmetleri sırasında Dünya Sağlık Örgütü, UNICEF, Uluslararası Pediatri Kurumu’nda üst düzey görevler yaptı. Kendisine çok sayıda uluslararası ödül, madalya, fahri doktor unvanı verildi. Arapça, Farsça, Almanca, İngilizce ve Fransızcayı çok iyi bilmekteydi. Avrupa Konseyi Barış, Adalet ve Hoşgörü Ödülü, Türkiye Büyük Millet Meclisi Devlet Üstün Hizmet Madalyası verdi. Yaklaşık 95 yıllık hayatını çocuklara, gençlere ve tüm insanlığa hizmet aşkıyla geçirdi.
{"title":"İhsan Doğramacı (1915 - 2010)","authors":"M. Yurdakök","doi":"10.20515/otd.1400027","DOIUrl":"https://doi.org/10.20515/otd.1400027","url":null,"abstract":"İhsan Doğramacı (1915-2010) Osmanlı İmparatorluğu'nun parçası olan Kuzey Irak'ta, Erbil'de doğdu. Erbil'deki Türkçe ilköğretiminin ardından Beyrut Amerikan Kolejini bitirdi. Üç yıl Bağdat Tıp Fakültesi'ne devam etti, daha sonra eğitimini İstanbul Tıp Fakültesi'nde tamamladı. Ankara Numune Hastanesi’nde Profesör Albert Eckstein'in yanında pediatri uzmanı oldu. Uzmanlık sonrası çalışmalarını Harvard Üniversitesi'ne bağlı Boston Çocuk Hastanesi ve Washington Üniversitesine bağlı St. Louis Çocuk Hastanesi'nde sürdürdü. Irak’a döndükten sonra 1946'da henüz 31 yaşındayken Dünya Sağlık Örgütü'nün anayasasını imzalayanlardan oldu. Ardından Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi'ne döndü, 1955’de profesör oldu. Aynı yıl Ankara Üniversitesi'ne bağlı Çocuk Sağlığı Enstitüsü'nü kurdu. 1963-1965’de Ankara Üniversitesi Rektörlüğü, 1965-1967’de Orta Doğu Teknik Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanlığı yaptı. 1967’de Hacettepe Üniversitesi’ni kurdu ve 1975’e kadar rektörlüğünü yürüttü. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Atatürk (Erzurum), Karadeniz Teknik (Trabzon), Erciyes (Kayseri), Ondokuz Mayıs (Samsun), Cumhuriyet (Sivas), Anadolu (Eskişehir) üniversitelerinin tıp eğitiminde öncü oldu. 1981’de Yükseköğretim Kurulu'nun ilk başkanı oldu ve bu görevini yaklaşık 11 yıl sürdürdü. 1984’de ülkemizdeki ilk vakıf üniversitesi olan Bilkent Üniversitesi’ni kurdu. Bu hizmetleri sırasında Dünya Sağlık Örgütü, UNICEF, Uluslararası Pediatri Kurumu’nda üst düzey görevler yaptı. Kendisine çok sayıda uluslararası ödül, madalya, fahri doktor unvanı verildi. Arapça, Farsça, Almanca, İngilizce ve Fransızcayı çok iyi bilmekteydi. Avrupa Konseyi Barış, Adalet ve Hoşgörü Ödülü, Türkiye Büyük Millet Meclisi Devlet Üstün Hizmet Madalyası verdi. Yaklaşık 95 yıllık hayatını çocuklara, gençlere ve tüm insanlığa hizmet aşkıyla geçirdi.","PeriodicalId":409662,"journal":{"name":"OSMANGAZİ JOURNAL OF MEDICINE","volume":"456 ","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-12-08","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139011162","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Ülkemizin yetiştirdiği büyük değerlerden biri olan Gazi Yaşargil, geliştirdiği cerrahi teknik ve ekipmanlarla nöroşirürji tarihine yaptığı büyük katkılarla dünya çapında tanınmaktadır. Aralık ayında nöroşirürji dergisi tarafından 1950-2000 yılları arasında en önemli beyin cerrahı seçilmiştir. Bu makalemizde Yaşargilin çocukluğundan itibaren hayatındaki önemli dönüm noktalarını anlattık.
{"title":"Ordinaryüs Profesör Doktor Mahmut Gazi Yaşargil","authors":"Samet Toklu, Ali Arslantaş","doi":"10.20515/otd.1385347","DOIUrl":"https://doi.org/10.20515/otd.1385347","url":null,"abstract":"Ülkemizin yetiştirdiği büyük değerlerden biri olan Gazi Yaşargil, geliştirdiği cerrahi teknik ve ekipmanlarla nöroşirürji tarihine yaptığı büyük katkılarla dünya çapında tanınmaktadır. Aralık ayında nöroşirürji dergisi tarafından 1950-2000 yılları arasında en önemli beyin cerrahı seçilmiştir. Bu makalemizde Yaşargilin çocukluğundan itibaren hayatındaki önemli dönüm noktalarını anlattık.","PeriodicalId":409662,"journal":{"name":"OSMANGAZİ JOURNAL OF MEDICINE","volume":"100 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-12-04","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139012451","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Atherogenic plasma index (API) is a relatively new index used in the general population for predicting the risk of cardiovascular disease. High fasting plasma glucose (FPG) levels have been shown to be associated with diabetes mellitus and metabolic syndrome, and API. However, no study has been conducted on the relationship between impaired fasting glucose identified using fasting and 2-hour plasma glucose in the oral glucose tolerance test, hemoglobin A1c (HbA1c) levels, and API. API was calculated using the logarithm of the molar ratio of triglycerides to high-density lipoprotein cholesterol. The relationship between glucose metabolism parameters with diabetes status and API was analyzed. The frequency of prediabetes and diabetes in the study participants was 35.3% (n=58) and 25.3% (n=40), respectively. 40 individuals were identified as Type 2 diabetes (fasting glucose >125 mg/dl, OGTT 2nd hour >200 mg/dl), 58 as impaired fasting glucose (IFG) prediabetes (fasting glucose: 100-125 mg/dl, OGTT 2nd hour <140mg/dl), and 66 individuals as a non-diabetic control group (glucose <100 mg/dL). 28.1% of participants were in the low-risk group (API<0.11), 18.2% were in the medium-risk group (API 0.11-0.21), and 53.6% were in the high-risk group (API>0.21). High API (high-risk group) was found to be significantly associated with prediabetes and diabetes status. API was also significantly associated with HbA1c, FPG, and 2-hour plasma glucose levels in the OGTT. AIP was significantly associated with the param¬eters of diabetes and prediabetes. Simple calculations made from fasting lipid panel results can be provide more information in assessing the risk of cardiovascular disease with IFG patients in prediabetes status.
{"title":"Prediyabet Durumunda Kardiyovasküler Riskin Öngörülmesi: Bozulmuş Açlık Glukozu Olan Bireylerde Aterojenik Plazma İndeksinin Rolü","authors":"Hakan Şivgin","doi":"10.20515/otd.1345956","DOIUrl":"https://doi.org/10.20515/otd.1345956","url":null,"abstract":"Atherogenic plasma index (API) is a relatively new index used in the general population for predicting the risk of cardiovascular disease. High fasting plasma glucose (FPG) levels have been shown to be associated with diabetes mellitus and metabolic syndrome, and API. However, no study has been conducted on the relationship between impaired fasting glucose identified using fasting and 2-hour plasma glucose in the oral glucose tolerance test, hemoglobin A1c (HbA1c) levels, and API. API was calculated using the logarithm of the molar ratio of triglycerides to high-density lipoprotein cholesterol. The relationship between glucose metabolism parameters with diabetes status and API was analyzed. The frequency of prediabetes and diabetes in the study participants was 35.3% (n=58) and 25.3% (n=40), respectively. 40 individuals were identified as Type 2 diabetes (fasting glucose >125 mg/dl, OGTT 2nd hour >200 mg/dl), 58 as impaired fasting glucose (IFG) prediabetes (fasting glucose: 100-125 mg/dl, OGTT 2nd hour <140mg/dl), and 66 individuals as a non-diabetic control group (glucose <100 mg/dL). 28.1% of participants were in the low-risk group (API<0.11), 18.2% were in the medium-risk group (API 0.11-0.21), and 53.6% were in the high-risk group (API>0.21). High API (high-risk group) was found to be significantly associated with prediabetes and diabetes status. API was also significantly associated with HbA1c, FPG, and 2-hour plasma glucose levels in the OGTT. AIP was significantly associated with the param¬eters of diabetes and prediabetes. Simple calculations made from fasting lipid panel results can be provide more information in assessing the risk of cardiovascular disease with IFG patients in prediabetes status.","PeriodicalId":409662,"journal":{"name":"OSMANGAZİ JOURNAL OF MEDICINE","volume":"58 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-09-08","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"126700055","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Physicians play a crucial role in reducing tobacco use. Besides many studies have shown doctors have a high prevalence of smoking. Dentistry students receive varying levels of education about the negative effects of smoking and tobacco products on general health and the risks of causing systemic and oral diseases. The present study aims to assess the prevalence of smoking, attitudes toward smoking, knowledge on smoking addiction treatments, and general self-efficacy of dentistry students. Utilizing a digital platform, the questionnaire form was constructed. The survey instrument employed in the research comprises two distinct sections: 1.Global Health Professionals Student Survey (GHPSS), 2.General Self-Efficacy Scale. 260 dentistry students were included in the study. The prevalence of smoking was %24.7 for 3rd-grade, %30.0 for 4th grade, and %30.3 for 5th grade. The smoking status of 3rd, 4th, and 5th-grade dentistry students did not vary by educational level(p=0.320). Self-efficacy levels do not differ significantly according to 'never smoked', 'still smoking', or 'quit smoking' status(F=0.317,p=0.729). The majority of dentistry students participating in this study believe they have a responsibility to provide smoking cessation advice(n=228,%88,3) and should receive specialized training on the topic(n=214,%82,9). Attitudes toward smoking was related to general self-efficacy in some questions. In conclusion, the clinical education and self-efficacy levels of dentistry students had no effect on their smoking attitudes, according to the present study. Provisions should be made to increase dentistry students' limited knowledge of smoking cessation methods and treatments, and psychosocial support services should be provided to increase their self-efficacy during undergraduate education.
{"title":"Diş Hekimliği Lisans Öğrencilerinin Sigara İçme Sıklığı, Tutum ve Davranışları ile Genel Öz-yeterliklerinin Değerlendirilmesi","authors":"Merve Candan, Alper Çamgöz, İmran Gökçen YILMAZ KARAMAN","doi":"10.20515/otd.1343710","DOIUrl":"https://doi.org/10.20515/otd.1343710","url":null,"abstract":"Physicians play a crucial role in reducing tobacco use. Besides many studies have shown doctors have a high prevalence of smoking. Dentistry students receive varying levels of education about the negative effects of smoking and tobacco products on general health and the risks of causing systemic and oral diseases. The present study aims to assess the prevalence of smoking, attitudes toward smoking, knowledge on smoking addiction treatments, and general self-efficacy of dentistry students. Utilizing a digital platform, the questionnaire form was constructed. The survey instrument employed in the research comprises two distinct sections: 1.Global Health Professionals Student Survey (GHPSS), 2.General Self-Efficacy Scale. 260 dentistry students were included in the study. The prevalence of smoking was %24.7 for 3rd-grade, %30.0 for 4th grade, and %30.3 for 5th grade. The smoking status of 3rd, 4th, and 5th-grade dentistry students did not vary by educational level(p=0.320). Self-efficacy levels do not differ significantly according to 'never smoked', 'still smoking', or 'quit smoking' status(F=0.317,p=0.729). The majority of dentistry students participating in this study believe they have a responsibility to provide smoking cessation advice(n=228,%88,3) and should receive specialized training on the topic(n=214,%82,9). Attitudes toward smoking was related to general self-efficacy in some questions. In conclusion, the clinical education and self-efficacy levels of dentistry students had no effect on their smoking attitudes, according to the present study. Provisions should be made to increase dentistry students' limited knowledge of smoking cessation methods and treatments, and psychosocial support services should be provided to increase their self-efficacy during undergraduate education.","PeriodicalId":409662,"journal":{"name":"OSMANGAZİ JOURNAL OF MEDICINE","volume":"122 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-09-05","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"125482090","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
YouTube'a gönderilen erken boşalma (PE) ile ilgili Türkçe videoların bilgilendirici değerini değerlendirmek. Youtube.com'da 15-16 Ağustos 2023 tarihleri arasında yayınlanan, "erken boşalma" anahtar kelimesi ile erişilen, Türkçe yayınlanan ve arama sonuçlarında standart bir alaka düzeyi sırasına göre görüntülenen ilk 103 video incelenmiştir. Ürün tanıtımlarının yapıldığı videolar çalışma dışında tutulmuştur. Videoların bilgi içeriğinin kalitesi, DISCERN puanlaması kullanılarak değerlendirildi. Elde edilen veriler IBM SPSS for Windows 21 kullanılarak analiz edilmiştir. Dahil edilme kriterlerini karşılayan 100 videonun %87'sinin sağlık çalışanları tarafından yüklendiği belirlendi. Videolar içeriklerine göre incelendiğinde yayınlanan videoların konularının öncelikli olarak teşhis ve tedavi odaklı olduğu belirlendi. Videoların toplam süresi 521,37 dakikadır (3,49 (0,34;36,06)). Toplam izlenme sayısı 17165500 (43000(1000;2100000)) olurken, toplam beğeni sayısı 52093,38(279.0000(1;2200)) olarak belirlendi. Videoların aylık ortalama beğeni sayısı 15.9375(2.4329;91.8750), aylık görüntülenme ortanca değeri ise 2512.5000(500.0000;15228.0833) dir.. Videoların 14'ü kötü, 10'u orta ve 76'sı yüksek içerik kalitesine sahipti. DISCERN puanları ile aylık ortalama beğeni ve görüntüleme sayısı arasında pozitif bir korelasyon vardı. Doktorlar tarafından yüklenen videolar yüksek bir DISCERN puanına sahipken, diğer videoların içerik kalitesi orta ile zayıf arasındaydı. Video uzunluğu ile izlenme sayısı (r=0,217 p=0,030) ve video beğeni sayısı (r=0,581 p<0,001) arasında pozitif korelasyon bulundu. PE ile ilgili Türkçe You Tube videolarının büyük bir kısmı Sağlık profesyonellerince yüklenmiş, içerik güvenirlik kalitesi genel olarak yüksek videolardır. Kullanıcılar çoğunlukla içerik güvenirlik kalitesi yüksek ve uzun videoları daha çok izlemekte ve beğenmektedirler.
评估在 YouTube 上发布的土耳其早泄(PE)相关视频的信息价值。本研究分析了 2023 年 8 月 15 日至 16 日期间在 Youtube.com 上以 "早泄 "为关键词访问的前 103 个视频,这些视频以土耳其语发布,并在搜索结果中以标准相关性顺序显示。有产品促销的视频不在研究范围之内。视频信息内容的质量采用 DISCERN 评分法进行评估。获得的数据使用 IBM SPSS for Windows 21 进行分析。结果表明,在符合纳入标准的 100 部视频中,87% 是由医护人员上传的。根据视频内容进行分析后发现,视频主题主要集中在诊断和治疗方面。视频总时长为 521.37 分钟(3.49 (0.34;36.06) 分钟)。总观看次数为 17165500(43000(1000;2100000)),总点赞次数为 52093.38(279.0000(1;2200))。视频的月平均点赞数为 15.9375(2.4329;91.8750),月浏览量的中位数为 2512.5000(500.0000;15228.0833)。其中 14 个视频的内容质量较差,10 个视频的内容质量中等,76 个视频的内容质量较高。DISCERN 分数与平均每月点赞数和浏览量呈正相关。医生上传的视频 DISCERN 得分较高,而其他视频的内容质量为中等至较差。视频长度与浏览量(r=0.217 p=0.030)和视频点赞数(r=0.581 p<0.001)呈正相关。土耳其 You Tube 上关于 PE 的视频大多由医护人员上传,内容可靠性质量普遍较高。用户大多会观看并喜欢较长的视频,其内容可靠性质量较高。
{"title":"Bir Bilgi Kaynağı Olarak Erken Boşalmayla İlişkin Türkçe YouTube Videoları: Kesitsel Bir Çalışma.","authors":"Yurdaer Kaynak","doi":"10.20515/otd.1346111","DOIUrl":"https://doi.org/10.20515/otd.1346111","url":null,"abstract":"YouTube'a gönderilen erken boşalma (PE) ile ilgili Türkçe videoların bilgilendirici değerini değerlendirmek. Youtube.com'da 15-16 Ağustos 2023 tarihleri arasında yayınlanan, \"erken boşalma\" anahtar kelimesi ile erişilen, Türkçe yayınlanan ve arama sonuçlarında standart bir alaka düzeyi sırasına göre görüntülenen ilk 103 video incelenmiştir. Ürün tanıtımlarının yapıldığı videolar çalışma dışında tutulmuştur. Videoların bilgi içeriğinin kalitesi, DISCERN puanlaması kullanılarak değerlendirildi. Elde edilen veriler IBM SPSS for Windows 21 kullanılarak analiz edilmiştir. Dahil edilme kriterlerini karşılayan 100 videonun %87'sinin sağlık çalışanları tarafından yüklendiği belirlendi. Videolar içeriklerine göre incelendiğinde yayınlanan videoların konularının öncelikli olarak teşhis ve tedavi odaklı olduğu belirlendi. Videoların toplam süresi 521,37 dakikadır (3,49 (0,34;36,06)). Toplam izlenme sayısı 17165500 (43000(1000;2100000)) olurken, toplam beğeni sayısı 52093,38(279.0000(1;2200)) olarak belirlendi. Videoların aylık ortalama beğeni sayısı 15.9375(2.4329;91.8750), aylık görüntülenme ortanca değeri ise 2512.5000(500.0000;15228.0833) dir.. Videoların 14'ü kötü, 10'u orta ve 76'sı yüksek içerik kalitesine sahipti. DISCERN puanları ile aylık ortalama beğeni ve görüntüleme sayısı arasında pozitif bir korelasyon vardı. Doktorlar tarafından yüklenen videolar yüksek bir DISCERN puanına sahipken, diğer videoların içerik kalitesi orta ile zayıf arasındaydı. Video uzunluğu ile izlenme sayısı (r=0,217 p=0,030) ve video beğeni sayısı (r=0,581 p<0,001) arasında pozitif korelasyon bulundu. PE ile ilgili Türkçe You Tube videolarının büyük bir kısmı Sağlık profesyonellerince yüklenmiş, içerik güvenirlik kalitesi genel olarak yüksek videolardır. Kullanıcılar çoğunlukla içerik güvenirlik kalitesi yüksek ve uzun videoları daha çok izlemekte ve beğenmektedirler.","PeriodicalId":409662,"journal":{"name":"OSMANGAZİ JOURNAL OF MEDICINE","volume":"30 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-09-05","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"127324535","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Uyku bozukluğunun çocukluk çağının giderek artan önemli bir sorunu olduğu bildirilmektedir. Çalışmada, okul çağı çocuklarında uyku semptom bozuklukları ile sağlıklı yaşam davranışları arasında ilişkilerin belirlenmesi amaçlandı. Çalışmanın örneklem büyüklüğü 384 kişi olarak hesaplandı. Çalışma, veri toplama süresince bir Şehir Hastanesi’nin Pediatri Polikliniği’ne herhangi bir nedenle başvuran 5-17 yaş arasında okul çocukları ve ebeveynlerinde yapıldı. Çalışma anketi, sosyodemografik özellikler, Çocuklar için Uyku Bozukluğu Ölçeği (ÇUBÖ), Beslenme Davranış Ölçeği ve Aile Beslenme ve Fizik Aktivite Ölçeği’nden oluşmaktaydı. Çalışma verilerinin değerlendirilmesinde tek değişkenli analizler ve çocukların uyku bozukluğu ile ilişkili faktörlerin belirlenmesinde de hiyerarşik lineer regresyon analizi yapıldı. Çalışma grubu 211 (%52,0)’i kız, 195 (%48,0)’i erkek olmak üzere toplam 406 kişiden oluştu. Çocukların ÇUBÖ’den aldıkları puanlar 26-124 arasında değişmekte olup ortancası 39,0 (33,0-46,0) puan idi. Çalışmada uyku bozukluğu semptom sıklığının %14 ile yaygın bir sorun olduğu en sık görülen uyku bozukluğu semptomunun ise uyanıklık reaksiyon bozukluğu (%17,2) olduğu saptandı. Uyku bozukluğu semptomları en sık 15-17 yaş grubunda saptandı. Uyku bozukluğunun yordalayıcıları, çocuğun günlük ekran süresinin iki saatin üzerinde olması, yaşa göre uyku süresi kısalığı ve çocuğun uyku rutinin olmadığı durumlar olarak saptandı. Çocukluk döneminde benimsenen davranışlar yetişkinliğe kadar devam edip olumsuz sağlık sonuçlarına neden olabileceğinden, bu davranışları daha sağlıklı bir yaşam için artırmak önemlidir.
{"title":"Okul Çocuklarında Uyku Bozukluğu Semptomları İle Sağlıklı Yaşam Davranışları Arasındaki İlişki","authors":"Yaşar Bi̇ldi̇ri̇ci̇, Sevda Sungur, Feyza Nehir ÖZNUR MUZ, Mediha Bal, Zehra Akkoca, Selma Meti̇ntas","doi":"10.20515/otd.1344793","DOIUrl":"https://doi.org/10.20515/otd.1344793","url":null,"abstract":"Uyku bozukluğunun çocukluk çağının giderek artan önemli bir sorunu olduğu bildirilmektedir. Çalışmada, okul çağı çocuklarında uyku semptom bozuklukları ile sağlıklı yaşam davranışları arasında ilişkilerin belirlenmesi amaçlandı. Çalışmanın örneklem büyüklüğü 384 kişi olarak hesaplandı. Çalışma, veri toplama süresince bir Şehir Hastanesi’nin Pediatri Polikliniği’ne herhangi bir nedenle başvuran 5-17 yaş arasında okul çocukları ve ebeveynlerinde yapıldı. Çalışma anketi, sosyodemografik özellikler, Çocuklar için Uyku Bozukluğu Ölçeği (ÇUBÖ), Beslenme Davranış Ölçeği ve Aile Beslenme ve Fizik Aktivite Ölçeği’nden oluşmaktaydı. Çalışma verilerinin değerlendirilmesinde tek değişkenli analizler ve çocukların uyku bozukluğu ile ilişkili faktörlerin belirlenmesinde de hiyerarşik lineer regresyon analizi yapıldı. Çalışma grubu 211 (%52,0)’i kız, 195 (%48,0)’i erkek olmak üzere toplam 406 kişiden oluştu. Çocukların ÇUBÖ’den aldıkları puanlar 26-124 arasında değişmekte olup ortancası 39,0 (33,0-46,0) puan idi. Çalışmada uyku bozukluğu semptom sıklığının %14 ile yaygın bir sorun olduğu en sık görülen uyku bozukluğu semptomunun ise uyanıklık reaksiyon bozukluğu (%17,2) olduğu saptandı. Uyku bozukluğu semptomları en sık 15-17 yaş grubunda saptandı. Uyku bozukluğunun yordalayıcıları, çocuğun günlük ekran süresinin iki saatin üzerinde olması, yaşa göre uyku süresi kısalığı ve çocuğun uyku rutinin olmadığı durumlar olarak saptandı. Çocukluk döneminde benimsenen davranışlar yetişkinliğe kadar devam edip olumsuz sağlık sonuçlarına neden olabileceğinden, bu davranışları daha sağlıklı bir yaşam için artırmak önemlidir.","PeriodicalId":409662,"journal":{"name":"OSMANGAZİ JOURNAL OF MEDICINE","volume":"29 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-09-04","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"122877524","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
The aim of this study was to determine the prevalence and distribution of dermatologic diseases and treatments in pediatric patients between the ages of 0-2 and the relation between skin diseases and age, gender and application year in private healthcare providers. The study was retrospectively analysed and conducted at dermatology department in a private hospital and private dermatology clinics. A total of 482 patients aged 0-2 years of outpatient admissions from January 1, 2015, to December 1, 2022 were included the study. The most common diseases group were eczemas (53.6%), nevus and benign skin tumors (8.3%), viral diseases (6%), pigmentation disorders (5.7%), and parasitic infections (4%). The dermatitis group was statistically significantly higher in 0-1 age group than 1-2 age. Atopic dermatitis was the most common diagnosis. The viral infections, parasitic infections, nail diseases, and dermatoses due to physical factors were higher in 1-2 age group (p<0.05). Benign skin tumors were commonly observed in girls and 0-1 age group (p<0.05). The topical treatment were usually prescribed to the patients. Systemic treatment was commonly prescribed in 1-2 age (p=0.007) and follow-up decision was usually given to girls than boys (p=0.001). Viral and bacterial infections were observed in higher rates after coronavirus disease 2019 pandemic (p<0.05). New studies in specific pediatric age groups will help to better understand the frequency of dermatological diseases and treatments and also studies conducted at different levels of health care may contribute better to develop health care policies, designing preventive health services and education programmes.
{"title":"İnfantil Dermatolojik Hastalık ve Tedavilerin Sıklığı: Özel Hastane ve Özel Klinik Analizi","authors":"H. Demi̇rdağ, Elif Demirci Saadet, Esin Barak","doi":"10.20515/otd.1315369","DOIUrl":"https://doi.org/10.20515/otd.1315369","url":null,"abstract":"The aim of this study was to determine the prevalence and distribution of dermatologic diseases and treatments in pediatric patients between the ages of 0-2 and the relation between skin diseases and age, gender and application year in private healthcare providers. The study was retrospectively analysed and conducted at dermatology department in a private hospital and private dermatology clinics. A total of 482 patients aged 0-2 years of outpatient admissions from January 1, 2015, to December 1, 2022 were included the study. The most common diseases group were eczemas (53.6%), nevus and benign skin tumors (8.3%), viral diseases (6%), pigmentation disorders (5.7%), and parasitic infections (4%). The dermatitis group was statistically significantly higher in 0-1 age group than 1-2 age. Atopic dermatitis was the most common diagnosis. The viral infections, parasitic infections, nail diseases, and dermatoses due to physical factors were higher in 1-2 age group (p<0.05). Benign skin tumors were commonly observed in girls and 0-1 age group (p<0.05). The topical treatment were usually prescribed to the patients. Systemic treatment was commonly prescribed in 1-2 age (p=0.007) and follow-up decision was usually given to girls than boys (p=0.001). Viral and bacterial infections were observed in higher rates after coronavirus disease 2019 pandemic (p<0.05). New studies in specific pediatric age groups will help to better understand the frequency of dermatological diseases and treatments and also studies conducted at different levels of health care may contribute better to develop health care policies, designing preventive health services and education programmes.","PeriodicalId":409662,"journal":{"name":"OSMANGAZİ JOURNAL OF MEDICINE","volume":"1 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-09-04","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"129093751","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Merve İşeri Nepesov, Y. Kara, M. C. Kizil, Yusuf Aydemi̇r, Zeren Bariş, Ömer Kılıç, K. Harmanci̇, E. Dinleyici
Tüberküloz gelişmiş ve gelişmekte olan tüm ülkelerde halen önemi koruyan bir halk sağlığı sorunudur. Çocukluk çağı tüberkülozunda erişkinden farklı olarak klasik bulguların daha az görülmesi ve mikrobiyolojik yöntemlerle etkenin gösterilme oranının düşük olması tanıdaki zorlukları oluşturur. Bu çalışma ile kliniğimizde tüberküloz hastalığı tanısı ile takip edilen hastaların klinik, laboratuvar ve radyolojik bulgularının değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Çalışmaya kliniğimizde Ocak 2014-Aralık 2019 tarihleri arasında tüberküloz hastalığı tanısı ile izlenen 34 hasta dahil edilmiş olup hastaların dosyaları retrospektif olarak incelenmiştir. Hastaların %50’si (n:17) erkek olup tanı yaşı ortancası 153.5 aydır (aralık 17-218 ay). On üç hasta pulmoner, 8 hasta dissemine, 6 hasta gastrointestinal tüberküloz tanısı alırken; 6 hasta lenf nodu, 1 hasta eklem tüberkülozu tanısı almıştır. Tüberküloz temas öyküsü 8 (%23.5) hastada bulunmakta iken en sık başvuru şikayeti öksürük, karın ağrısı, kilo kaybı ve ateşti. Sekiz (%23.5) hastada başvuru sırasında patolojik muayene bulgusu saptanmamıştır. On yedi (%50) hastada tüberkülin deri testi pozitifliği mevcut iken yedi hastada tüberküloz basili mikrobiyolojik yöntemlerle gösterilmiştir. Bir hastada tedaviye verdiği olumlu yanıt ve diğer hastalıkların dışlanması ile tüberküloz hastalığı tanısı konulmuştur. Dört (%11.8) hastada yan etki nedeniyle tedaviye kısa süreli ara verilirken hiçbir hastada ciddi yan etki gözlenmemiştir. Tanı klinik, laboratuvar ve radyolojik bulguların bir araya getirilmesi ile konulmakta olup, kimi zaman hastanın tedaviye verdiği olumlu cevap ile hastalar tanı alabilmektedir.
{"title":"Pediatric Tuberculosis In Turkey: A Review of 5-years Period In A Tertiary Care Hospital","authors":"Merve İşeri Nepesov, Y. Kara, M. C. Kizil, Yusuf Aydemi̇r, Zeren Bariş, Ömer Kılıç, K. Harmanci̇, E. Dinleyici","doi":"10.20515/otd.1251197","DOIUrl":"https://doi.org/10.20515/otd.1251197","url":null,"abstract":"Tüberküloz gelişmiş ve gelişmekte olan tüm ülkelerde halen önemi koruyan bir halk sağlığı sorunudur. Çocukluk çağı tüberkülozunda erişkinden farklı olarak klasik bulguların daha az görülmesi ve mikrobiyolojik yöntemlerle etkenin gösterilme oranının düşük olması tanıdaki zorlukları oluşturur. Bu çalışma ile kliniğimizde tüberküloz hastalığı tanısı ile takip edilen hastaların klinik, laboratuvar ve radyolojik bulgularının değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Çalışmaya kliniğimizde Ocak 2014-Aralık 2019 tarihleri arasında tüberküloz hastalığı tanısı ile izlenen 34 hasta dahil edilmiş olup hastaların dosyaları retrospektif olarak incelenmiştir. Hastaların %50’si (n:17) erkek olup tanı yaşı ortancası 153.5 aydır (aralık 17-218 ay). On üç hasta pulmoner, 8 hasta dissemine, 6 hasta gastrointestinal tüberküloz tanısı alırken; 6 hasta lenf nodu, 1 hasta eklem tüberkülozu tanısı almıştır. Tüberküloz temas öyküsü 8 (%23.5) hastada bulunmakta iken en sık başvuru şikayeti öksürük, karın ağrısı, kilo kaybı ve ateşti. Sekiz (%23.5) hastada başvuru sırasında patolojik muayene bulgusu saptanmamıştır. On yedi (%50) hastada tüberkülin deri testi pozitifliği mevcut iken yedi hastada tüberküloz basili mikrobiyolojik yöntemlerle gösterilmiştir. Bir hastada tedaviye verdiği olumlu yanıt ve diğer hastalıkların dışlanması ile tüberküloz hastalığı tanısı konulmuştur. Dört (%11.8) hastada yan etki nedeniyle tedaviye kısa süreli ara verilirken hiçbir hastada ciddi yan etki gözlenmemiştir. Tanı klinik, laboratuvar ve radyolojik bulguların bir araya getirilmesi ile konulmakta olup, kimi zaman hastanın tedaviye verdiği olumlu cevap ile hastalar tanı alabilmektedir.","PeriodicalId":409662,"journal":{"name":"OSMANGAZİ JOURNAL OF MEDICINE","volume":"1 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-08-18","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"129613154","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Clear cell sarcoma of the kidney (CCSK) is one of the most common malignant renal neoplasms in childhood, although it is quite rare. Its incidence peaks around the age of 3 and it is twice as common in males. We present a rare case of CCSK showing a rare histopathological pattern in terms of age and gender. A 7-month-old female patient presented with complaints of vomiting, abdominal swelling, and diarrhea. Imaging analysis revealed a mass in the right kidney, and right radical nephrectomy was performed, considering Wilms tumor (WT). There was a solid gray-white mass that completely filled the kidney, with a maximum dimension of 8.5 cm, macroscopically. The samples obtained showed intratubular structures within the tumor and kidney parenchyma in limited areas at the periphery. The tumor had a normochromic monotonous nucleus with occasional clear cytoplasm and mostly exhibited a palisade-like arrangement pattern. In the differential diagnosis, with blastemal WT and Ewing sarcoma being the primary considerations, the positivity of CyclinD1 markers, negativity of other markers, and morphological characteristics were evaluated in favor of CCSK with a palisaded Schwannian pattern. The patient was put on an intensive chemotherapy process, but was lost after relaps at weet 24. CCSK is seen in a similar age group as WT but is distinguished by its rarity and relatively worse prognosis. Histopathologically, it most commonly presents in a myxoid pattern and least commonly in anaplastic pattern. The palisaded schwannian type seen in our case is recorded at a rate of 11%. No spesific diagnostic marker has been identified immunohistochemically, but the overexpression of markers such as CyclinD1, BCOR, and EZH2 is reported to be helpful in diagnosis. Due to its high metastatic potential and limited treatment options, further research is needed to understand the molecular nature of the disease.
{"title":"Böbreğin Berrak Hücreli Sarkomu: Oldukça Nadir Bir Olgu Sunumu","authors":"Emel Teki̇n, Osman Furkan Mülkem, Ersin Töret","doi":"10.20515/otd.1265819","DOIUrl":"https://doi.org/10.20515/otd.1265819","url":null,"abstract":"Clear cell sarcoma of the kidney (CCSK) is one of the most common malignant renal neoplasms in childhood, although it is quite rare. Its incidence peaks around the age of 3 and it is twice as common in males. We present a rare case of CCSK showing a rare histopathological pattern in terms of age and gender. A 7-month-old female patient presented with complaints of vomiting, abdominal swelling, and diarrhea. Imaging analysis revealed a mass in the right kidney, and right radical nephrectomy was performed, considering Wilms tumor (WT). There was a solid gray-white mass that completely filled the kidney, with a maximum dimension of 8.5 cm, macroscopically. The samples obtained showed intratubular structures within the tumor and kidney parenchyma in limited areas at the periphery. The tumor had a normochromic monotonous nucleus with occasional clear cytoplasm and mostly exhibited a palisade-like arrangement pattern. In the differential diagnosis, with blastemal WT and Ewing sarcoma being the primary considerations, the positivity of CyclinD1 markers, negativity of other markers, and morphological characteristics were evaluated in favor of CCSK with a palisaded Schwannian pattern. The patient was put on an intensive chemotherapy process, but was lost after relaps at weet 24. CCSK is seen in a similar age group as WT but is distinguished by its rarity and relatively worse prognosis. Histopathologically, it most commonly presents in a myxoid pattern and least commonly in anaplastic pattern. The palisaded schwannian type seen in our case is recorded at a rate of 11%. No spesific diagnostic marker has been identified immunohistochemically, but the overexpression of markers such as CyclinD1, BCOR, and EZH2 is reported to be helpful in diagnosis. Due to its high metastatic potential and limited treatment options, further research is needed to understand the molecular nature of the disease.","PeriodicalId":409662,"journal":{"name":"OSMANGAZİ JOURNAL OF MEDICINE","volume":"8 7","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-08-14","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"113979213","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Jejunoileal divertiküloz, sıklıkla asemptomatik seyir gösteren ince bağırsağın divertiküler hastalığıdır. Divertiküler hastalık, esas olarak kolonu etkileyen nispeten yaygın bir hastalık olmasına rağmen daha az ölçüde sırasıyla ince bağırsağın farklı kısımlarını; duodenumu, jejunumu ve ileumu da etkileyebilir. Toplumda nadir görülen bu hastalık, gelişebilecek komplikasyonlar nedeniyle tanı ve tedavisinin iyi bilinmesi gerekmektedir. Jejunal perforasyon en sık görülen komplikasyondur. Bunun dışında obstrüksiyon ve divertiküler kanama da görülebilmektedir. Hastalık tanısı koymak, semptomların spesifik olmaması ve görüntüleme gereksinimi veya acil laparotomi sırasında anlaşılması nedeniyle oldukça zordur. Biz de bu olgu ile tanınması oldukça zor ve tedavi seçenekleri iyi bilinmeyen bu hastalık konusunda tedavi yaklaşımını göstermeye çalıştık.
{"title":"Jejunal Divertikülozis- Tanısal Laparotominin Yeri","authors":"A. Yilmaz, Bartu Badak","doi":"10.20515/otd.1294636","DOIUrl":"https://doi.org/10.20515/otd.1294636","url":null,"abstract":"Jejunoileal divertiküloz, sıklıkla asemptomatik seyir gösteren ince bağırsağın divertiküler hastalığıdır. Divertiküler hastalık, esas olarak kolonu etkileyen nispeten yaygın bir hastalık olmasına rağmen daha az ölçüde sırasıyla ince bağırsağın farklı kısımlarını; duodenumu, jejunumu ve ileumu da etkileyebilir. Toplumda nadir görülen bu hastalık, gelişebilecek komplikasyonlar nedeniyle tanı ve tedavisinin iyi bilinmesi gerekmektedir. Jejunal perforasyon en sık görülen komplikasyondur. Bunun dışında obstrüksiyon ve divertiküler kanama da görülebilmektedir. Hastalık tanısı koymak, semptomların spesifik olmaması ve görüntüleme gereksinimi veya acil laparotomi sırasında anlaşılması nedeniyle oldukça zordur. Biz de bu olgu ile tanınması oldukça zor ve tedavi seçenekleri iyi bilinmeyen bu hastalık konusunda tedavi yaklaşımını göstermeye çalıştık.","PeriodicalId":409662,"journal":{"name":"OSMANGAZİ JOURNAL OF MEDICINE","volume":"53 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-08-11","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"122496055","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}