Postpartum kanama, dünya çapında anne ölümlerinin önde gelen önlenebilir sebepleri içinde yer almaktadır. Alınan tüm tedbirlere rağmen, kadınlar doğum yaptıkça kayıplara ve morbiditeye sebebiyet vermeye devam edecektir. Gebelik esnasında risk taşıyan hastaların belirlenip, zamanında gerekli hazırlıkların yapılması, gereğinde ileri merkezlere yönlendirilmeleri önem arz etmektedir. Uluslararası ya da yerel protokol şemaları hazırlayıp, hastaları protokole göre yönetmek gelişebilecek morbidite ve mortalitede önemli oranda azalma sağlamaktadır. Postpartum kanama ile bilgiler güncel literatür ışığında derlenmiştir.
{"title":"Postpartum Kanama","authors":"Elçin Telli̇","doi":"10.20515/otd.1309662","DOIUrl":"https://doi.org/10.20515/otd.1309662","url":null,"abstract":"Postpartum kanama, dünya çapında anne ölümlerinin önde gelen önlenebilir sebepleri içinde yer almaktadır. Alınan tüm tedbirlere rağmen, kadınlar doğum yaptıkça kayıplara ve morbiditeye sebebiyet vermeye devam edecektir. Gebelik esnasında risk taşıyan hastaların belirlenip, zamanında gerekli hazırlıkların yapılması, gereğinde ileri merkezlere yönlendirilmeleri önem arz etmektedir. Uluslararası ya da yerel protokol şemaları hazırlayıp, hastaları protokole göre yönetmek gelişebilecek morbidite ve mortalitede önemli oranda azalma sağlamaktadır. Postpartum kanama ile bilgiler güncel literatür ışığında derlenmiştir.","PeriodicalId":409662,"journal":{"name":"OSMANGAZİ JOURNAL OF MEDICINE","volume":"30 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-07-11","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"133440223","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Yavuz Şahbat, Servet İğrek, Erdem Koç, Omar Bi̇hi̇, Elif Tufan, Hüseyin Aytek Çeli̇ksöz, Osman Mert Topkar
Purpose: The aim of the study was to evaluate the treatment modalities and the outcomes of patients operated on for discoid meniscus, and to compare the patients results with the existing literature. Materials and Methods: The study included 24 patients with discoid meniscus who underwent surgery between 2012 and 2022. Patients with incidentally discovered asymptomatic discoid meniscus were not included in the study. The diagnosis of the patients was made based on pain or mechanical symptoms accompanied by pain and X-Ray + MRI evaluation. Watanabe classification was used for macroscopic classification, and perioperative operation data of the patients were documented. The Oxford Knee Score was used for pre- and postoperative clinical evaluation. Results: The average age of the 24 patients was 18.1. Eleven patients had right kne discoid meniscus, and five had a bilateral discoid meniscus. The most common symptom was pain (79%). Lateral discoid meniscus was detected in 22 patients (91%). Watanabe Type 1 was the most commonly observed macroscopic variant (41%). Tear were found in 10 patients. All patients underwent arthroscopic saucerization. There was a significant improvement in the Oxford Knee scores in the first postoperative year. Discussion: The long-term outcomes of symptomatic discoid meniscus are quite good. Surgery should be recommended for patients with predominant mechanical symptoms and pain. Reshaping the meniscus and repairing instability are the main goals of surgery.
{"title":"Semptomatik Diskoid Menisküsün Cerrahi Tedavisi; Tedavi modaliteleri ve fonksiyonel sonuçları","authors":"Yavuz Şahbat, Servet İğrek, Erdem Koç, Omar Bi̇hi̇, Elif Tufan, Hüseyin Aytek Çeli̇ksöz, Osman Mert Topkar","doi":"10.20515/otd.1297725","DOIUrl":"https://doi.org/10.20515/otd.1297725","url":null,"abstract":"Purpose: The aim of the study was to evaluate the treatment modalities and the outcomes of \u0000patients operated on for discoid meniscus, and to compare the patients results with the \u0000existing literature. \u0000Materials and Methods: The study included 24 patients with discoid meniscus who \u0000underwent surgery between 2012 and 2022. Patients with incidentally discovered \u0000asymptomatic discoid meniscus were not included in the study. The diagnosis of the patients \u0000was made based on pain or mechanical symptoms accompanied by pain and X-Ray + MRI \u0000evaluation. Watanabe classification was used for macroscopic classification, and \u0000perioperative operation data of the patients were documented. The Oxford Knee Score was \u0000used for pre- and postoperative clinical evaluation. \u0000Results: The average age of the 24 patients was 18.1. Eleven patients had right kne discoid \u0000meniscus, and five had a bilateral discoid meniscus. The most common symptom was pain \u0000(79%). Lateral discoid meniscus was detected in 22 patients (91%). Watanabe Type 1 was the \u0000most commonly observed macroscopic variant (41%). Tear were found in 10 patients. All \u0000patients underwent arthroscopic saucerization. There was a significant improvement in the \u0000Oxford Knee scores in the first postoperative year. \u0000Discussion: The long-term outcomes of symptomatic discoid meniscus are quite good. \u0000Surgery should be recommended for patients with predominant mechanical symptoms and \u0000pain. Reshaping the meniscus and repairing instability are the main goals of surgery.","PeriodicalId":409662,"journal":{"name":"OSMANGAZİ JOURNAL OF MEDICINE","volume":"21 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-07-10","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"121162877","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Eda Didem KURT ŞÜKÜR, Osman Mete, Togay Yilmaz, Bora Gülhan, Diclehan Orhan, Fatih Özaltin, Ali Duzova, R. Topaloğlu
İmmünglobulin A vasküliti (IgAV) palpabl purpura’ya ek olarak karın ağrısı, artrit, hematüri ve/veya proteinüri, IgA baskın depolanma gösteren doku biyopsisi kriterlerinden en az birisinin birlikteliği ile tanısı konulan bir küçük damar vaskülitidir. Bu hastalarda %30-50 oranlarında değişken prezentasyonlarla böbrek tutulumu görülebilmektedir. IgAV nefritinde (IgAVN) proteinüri renal prognoz hakkında fikir vericidir. Bu çalışmada çocukluk çağı IgAVN’de proteinüri miktarının klinikopatolojik özellikler ve renal sağkalım ile ilişkisini değerlendirmek amaçlanmıştır. Çalışmaya Ocak 2005-Aralık 2021 tarihleri arasında biyopsi ile IgAVN tanısı kesinleştirilmiş 48 çocuk hasta dahil edildi. Hastaların başvuru, 3.ay, 6.ay, 12. ay ve son başvuru dönemlerine ait klinik, laboratuvar ve patolojik bulgular, aldıkları tedaviler kaydedildi. Başvuru proteinüri miktarlarına göre hastalar nefrotik düzeyde olan ve olmayan olarak iki gruba ayrıldı. Renal sağkalım için Meadow sınıflaması kullanıldı. Hastaların ortanca tanı yaşı 8 (6-12), erkek/kız oranı 1.1 idi. Nefrotik düzey proteinürisi olan 34 hasta mevcuttu, bu hastalarda IgAV tanısından böbrek tutulumuna ve renal semptom başlangıcından biyopsi yapılmasına kadar geçen süre daha kısa (p=0.027), başvuru eGFR değerleri daha yüksekti (p=0.021). Nefrotik düzey proteinürisi olan hastaların biyopsilerinde kresent yüzdesi (p=0.036), klinikte steroide ek immunsupresif kullanımı daha fazla (p=0.011), remisyona girme süresi anlamlı olarak daha uzundu (p=0.016) ancak proteinürisi nefrotik düzeyde olan ve olmayanların renal sağkalım oranlarında anlamlı fark bulunmadı (p=0.469). Sonuç olarak, IgAVN’de proteinüri önemli bir bulgudur ve proteinürinin miktarı arttıkça böbrek hasarına katkısı artar. Daha ağır biyopsi bulguları, yoğun immunosupresif tedavi ihtiyacı ve uzamış remisyona girme süreleri göz önüne alındığında IgAV hastalarında düzenli aralıklarla idrarda protein taraması yapmak, erken tedavi başlanarak olası komplikasyonların önüne geçmek açısından önemlidir.
{"title":"Nefrotik Düzey Proteinüri ile Başvurunun Çocukluk Çağı Iga Vasküliti Nefriti Seyrine Etkileri","authors":"Eda Didem KURT ŞÜKÜR, Osman Mete, Togay Yilmaz, Bora Gülhan, Diclehan Orhan, Fatih Özaltin, Ali Duzova, R. Topaloğlu","doi":"10.20515/otd.1297048","DOIUrl":"https://doi.org/10.20515/otd.1297048","url":null,"abstract":"İmmünglobulin A vasküliti (IgAV) palpabl purpura’ya ek olarak karın ağrısı, artrit, hematüri ve/veya proteinüri, IgA baskın depolanma gösteren doku biyopsisi kriterlerinden en az birisinin birlikteliği ile tanısı konulan bir küçük damar vaskülitidir. Bu hastalarda %30-50 oranlarında değişken prezentasyonlarla böbrek tutulumu görülebilmektedir. IgAV nefritinde (IgAVN) proteinüri renal prognoz hakkında fikir vericidir. Bu çalışmada çocukluk çağı IgAVN’de proteinüri miktarının klinikopatolojik özellikler ve renal sağkalım ile ilişkisini değerlendirmek amaçlanmıştır. Çalışmaya Ocak 2005-Aralık 2021 tarihleri arasında biyopsi ile IgAVN tanısı kesinleştirilmiş 48 çocuk hasta dahil edildi. Hastaların başvuru, 3.ay, 6.ay, 12. ay ve son başvuru dönemlerine ait klinik, laboratuvar ve patolojik bulgular, aldıkları tedaviler kaydedildi. Başvuru proteinüri miktarlarına göre hastalar nefrotik düzeyde olan ve olmayan olarak iki gruba ayrıldı. Renal sağkalım için Meadow sınıflaması kullanıldı. Hastaların ortanca tanı yaşı 8 (6-12), erkek/kız oranı 1.1 idi. Nefrotik düzey proteinürisi olan 34 hasta mevcuttu, bu hastalarda IgAV tanısından böbrek tutulumuna ve renal semptom başlangıcından biyopsi yapılmasına kadar geçen süre daha kısa (p=0.027), başvuru eGFR değerleri daha yüksekti (p=0.021). Nefrotik düzey proteinürisi olan hastaların biyopsilerinde kresent yüzdesi (p=0.036), klinikte steroide ek immunsupresif kullanımı daha fazla (p=0.011), remisyona girme süresi anlamlı olarak daha uzundu (p=0.016) ancak proteinürisi nefrotik düzeyde olan ve olmayanların renal sağkalım oranlarında anlamlı fark bulunmadı (p=0.469). Sonuç olarak, IgAVN’de proteinüri önemli bir bulgudur ve proteinürinin miktarı arttıkça böbrek hasarına katkısı artar. Daha ağır biyopsi bulguları, yoğun immunosupresif tedavi ihtiyacı ve uzamış remisyona girme süreleri göz önüne alındığında IgAV hastalarında düzenli aralıklarla idrarda protein taraması yapmak, erken tedavi başlanarak olası komplikasyonların önüne geçmek açısından önemlidir.","PeriodicalId":409662,"journal":{"name":"OSMANGAZİ JOURNAL OF MEDICINE","volume":"51 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-07-07","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"127091214","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Gulsen Ulker, Pinar Yildiz, M. Bilgin, M. Şahin Tekin, N. Andıç
Bu çalışmada İç Hastalıkları Yoğun Bakım Ünitesine çeşitli tanılarla yatırılmış hastalarda gelişen enfeksiyonları, etki eden faktörleri ve mortaliteyle ilişkisini değerlendirmeyi amaçladık. 605 hastanın 232’sinin ex olduğu, 373’ünün ise sağ kaldığı saptandı, genel mortalite oranı %38, 3 idi. Kan kültüründe üreme olan 126 (%20.8) hastanın 80(%63.4)’inin ex olduğu görüldü. Enfeksiyon gelişme riskini, yoğun bakımda kalış süresi, entübasyon süresi, vazopressör tedavi uygulanması, invaziv ve non-invaziv destek ihtiyacının etkilediği belirlendi (sırasıyla p = 0.02, p = 0.05, p = 0.03, p = 0.03). Yoğun bakım enfeksiyonları, etki eden faktörler ve önleyici tedbirlerin belirlenmesi morbidite, mortalitenin azaltılması için çok önemlidir. Hastaların yoğun bakım ihtiyacının ortadan kalktığı en erken sürede yoğun bakımdan çıkarılması ve gereksiz invaziv prosedürlerden kaçınılması daha az sekelle iyileşmelerini sağlayabilecektir.
{"title":"Evaluation of Infections and Mortality in the Medical Intensive Care Unit","authors":"Gulsen Ulker, Pinar Yildiz, M. Bilgin, M. Şahin Tekin, N. Andıç","doi":"10.20515/otd.1272215","DOIUrl":"https://doi.org/10.20515/otd.1272215","url":null,"abstract":"Bu çalışmada İç Hastalıkları Yoğun Bakım Ünitesine çeşitli tanılarla yatırılmış hastalarda gelişen enfeksiyonları, etki eden faktörleri ve mortaliteyle ilişkisini değerlendirmeyi amaçladık. 605 hastanın 232’sinin ex olduğu, 373’ünün ise sağ kaldığı saptandı, genel mortalite oranı %38, 3 idi. Kan kültüründe üreme olan 126 (%20.8) hastanın 80(%63.4)’inin ex olduğu görüldü. Enfeksiyon gelişme riskini, yoğun bakımda kalış süresi, entübasyon süresi, vazopressör tedavi uygulanması, invaziv ve non-invaziv destek ihtiyacının etkilediği belirlendi (sırasıyla p = 0.02, p = 0.05, p = 0.03, p = 0.03). Yoğun bakım enfeksiyonları, etki eden faktörler ve önleyici tedbirlerin belirlenmesi morbidite, mortalitenin azaltılması için çok önemlidir. Hastaların yoğun bakım ihtiyacının ortadan kalktığı en erken sürede yoğun bakımdan çıkarılması ve gereksiz invaziv prosedürlerden kaçınılması daha az sekelle iyileşmelerini sağlayabilecektir.","PeriodicalId":409662,"journal":{"name":"OSMANGAZİ JOURNAL OF MEDICINE","volume":"16 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-07-05","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"125137994","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Hüray Hügül, Mustafa Derda Kaya, M. C. Oba, M. Kirişci, Z. Kutlubay
Kadın hastalarda genital bölgede kozmetik veya fonksiyonel sorunların giderilmesi için yapılan non-invazif uygulamalar son yıllarda giderek artmaktadır. Bu çalışmada amacımız genital rejuvenasyon için başvuran kadın hastaların demografik özelliklerini belirlemek, uygulanan tedavi yöntemlerinden hasta memnuniyetini ve hasta memnuniyetine etki eden faktörleri değerlendirmektir. Ağustos 2020 ile Ekim 2022 tarihleri arasında fraksiyonel CO2 lazer ile vajinal rejuvenasyon, mons pubis ve/veya labia majoralara hiyaluronik asit dolgu uygulanan ve vulvaya peeling uygulanan kadın hastaların verileri retrospektif olarak kaydedildi. Yaşları 24 ila 62 arasında değişen toplam 52 kadın hastanın çoğunluğu 44 yaş ve altında olup (n=35, %67.3), premenopozal dönemde idi (n=38,%73). Lazer uygulaması sonrası hastaların % 59.6’sı (n=31), dolgu uygulaması sonrası % 57.7’si (n=30) hissedilir ve ciddi derecelerde cinsel tatminde artış bildirmişlerdi. Dolgu ve lazer tedavilerinden sonra cinsel tatminde artış genç yaştaki hastalarda ve gravida ve parite sayısı düşük olan hastalarda; ileri yaş ve gravida ve parite sayısı yüksek olan hastalara kıyasla yüksek bulundu (tümü p< .05). Kırk (%76.9) hastada genital hiperpigmentasyonda %25 ve üzerinde düzelme kaydedildi. Düşük gravida ve parite sayısı olan hastalarda pigmentasyonda düzelme daha başarılı bulundu (p=0.02 ve p=0.018). Ayrıca tüm tedavilerde premenopozal hastaların postmenopozal hastalara göre (lazer, dolgu ve peeling için sırasıyla p=0.000, p=0.000 ve p=0.008) ve sezaryen doğum yapan hastaların normal vajinal doğum yapan hastalara göre (lazer, dolgu ve peeling için sırasıyla p=0.000, p=0.003 ve p=0.043) tedavi memnuniyeti istatistiksel olarak anlamlı yüksek bulundu. Sonuç olarak, genital rejuvenasyon amacıyla başvuran kadın hastaların özellikle premenopozal dönemde tedavilerden belirgin fayda gördükleri, gebelik/doğum sayısı ve doğum şeklinin tedaviden memnuniyeti etkileyen faktörler oldukları görülmüştür.
{"title":"Genital Rejuvenation Experiences in Female Patients: Retrospective Evaluation of Epidemiology, Treatment Methods and Patient Satisfaction","authors":"Hüray Hügül, Mustafa Derda Kaya, M. C. Oba, M. Kirişci, Z. Kutlubay","doi":"10.20515/otd.1307371","DOIUrl":"https://doi.org/10.20515/otd.1307371","url":null,"abstract":"Kadın hastalarda genital bölgede kozmetik veya fonksiyonel sorunların giderilmesi için yapılan non-invazif uygulamalar son yıllarda giderek artmaktadır. Bu çalışmada amacımız genital rejuvenasyon için başvuran kadın hastaların demografik özelliklerini belirlemek, uygulanan tedavi yöntemlerinden hasta memnuniyetini ve hasta memnuniyetine etki eden faktörleri değerlendirmektir. Ağustos 2020 ile Ekim 2022 tarihleri arasında fraksiyonel CO2 lazer ile vajinal rejuvenasyon, mons pubis ve/veya labia majoralara hiyaluronik asit dolgu uygulanan ve vulvaya peeling uygulanan kadın hastaların verileri retrospektif olarak kaydedildi. Yaşları 24 ila 62 arasında değişen toplam 52 kadın hastanın çoğunluğu 44 yaş ve altında olup (n=35, %67.3), premenopozal dönemde idi (n=38,%73). Lazer uygulaması sonrası hastaların % 59.6’sı (n=31), dolgu uygulaması sonrası % 57.7’si (n=30) hissedilir ve ciddi derecelerde cinsel tatminde artış bildirmişlerdi. Dolgu ve lazer tedavilerinden sonra cinsel tatminde artış genç yaştaki hastalarda ve gravida ve parite sayısı düşük olan hastalarda; ileri yaş ve gravida ve parite sayısı yüksek olan hastalara kıyasla yüksek bulundu (tümü p< .05). Kırk (%76.9) hastada genital hiperpigmentasyonda %25 ve üzerinde düzelme kaydedildi. Düşük gravida ve parite sayısı olan hastalarda pigmentasyonda düzelme daha başarılı bulundu (p=0.02 ve p=0.018). Ayrıca tüm tedavilerde premenopozal hastaların postmenopozal hastalara göre (lazer, dolgu ve peeling için sırasıyla p=0.000, p=0.000 ve p=0.008) ve sezaryen doğum yapan hastaların normal vajinal doğum yapan hastalara göre (lazer, dolgu ve peeling için sırasıyla p=0.000, p=0.003 ve p=0.043) tedavi memnuniyeti istatistiksel olarak anlamlı yüksek bulundu. Sonuç olarak, genital rejuvenasyon amacıyla başvuran kadın hastaların özellikle premenopozal dönemde tedavilerden belirgin fayda gördükleri, gebelik/doğum sayısı ve doğum şeklinin tedaviden memnuniyeti etkileyen faktörler oldukları görülmüştür.","PeriodicalId":409662,"journal":{"name":"OSMANGAZİ JOURNAL OF MEDICINE","volume":"57 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-07-05","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"114227363","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Fatmanur İNCE ÖZGENEL, Z. Tulek, Şafak Meriç Özgenel, T. Temel
İnflamatuar bağırsak hastaları semptomların ve tedavinin yan etkilerinin günlük yaşam üzerindeki etkisi nedeniyle psikolojik sıkıntı yaşayabilirler. Bu çalışmanın amacı, İnflamatuar Bağırsak Hastalığı Sıkıntı Ölçeği'ni (İBH-SÖ) Türk diline uyarlamaktır. Bu metodolojik çalışma Türkiye’deki bir şehirde gastroenteroloji polikliniklerine başvuran 160 İBH hastası ile yürütülmüştür. İBH-SÖ'nün dilsel geçerliği için ileri-geri çeviri ve uzman görüşü yöntemleri kullanılmıştır. Güvenirlik analizi için Cronbach alfa ve test-tekrar test analizleri yapılmıştır. Yapı geçerliğini değerlendirmek için Kessler Psikolojik Sıkıntı Ölçeği (K10) ve Hastane Anksiyete ve Depresyon Ölçeği (HADS) kullanılmıştır. Ortalama İBH-SÖ puanı 54.64±40.99 (0-155) bulunmuştur. İç tutarlılık analizinde Cronbach alfa güvenilirlik katsayısı 0,963 olarak bulunmuş ve maddeler ile toplam puan arasındaki korelasyonlar 0,378 ile 0,816 arasında değişmiştir. Test-tekrar test puanları arasında iyi bir korelasyon (ICC) bulunmuştur (ICC, 0.99; %95 güven aralığı, .994-1.0). İBH-SÖ puanlarının K10 (r=0.467, p<.001) ve HADS (r=0.516, p<.001) ölçekleri ile orta ila güçlü korelasyon gösterdiği bulunmuştur. İBH-SÖ'nün Türkçe versiyonu, Türk popülasyonunda kullanım için psikometrik açıdan yeterli bir ölçek olarak bulunmuştur.
{"title":"Validity of The Turkish Version of The Inflammatory Bowel Disease Distress Scale","authors":"Fatmanur İNCE ÖZGENEL, Z. Tulek, Şafak Meriç Özgenel, T. Temel","doi":"10.20515/otd.1313892","DOIUrl":"https://doi.org/10.20515/otd.1313892","url":null,"abstract":"İnflamatuar bağırsak hastaları semptomların ve tedavinin yan etkilerinin günlük yaşam üzerindeki etkisi nedeniyle psikolojik sıkıntı yaşayabilirler. Bu çalışmanın amacı, İnflamatuar Bağırsak Hastalığı Sıkıntı Ölçeği'ni (İBH-SÖ) Türk diline uyarlamaktır. Bu metodolojik çalışma Türkiye’deki bir şehirde gastroenteroloji polikliniklerine başvuran 160 İBH hastası ile yürütülmüştür. İBH-SÖ'nün dilsel geçerliği için ileri-geri çeviri ve uzman görüşü yöntemleri kullanılmıştır. Güvenirlik analizi için Cronbach alfa ve test-tekrar test analizleri yapılmıştır. Yapı geçerliğini değerlendirmek için Kessler Psikolojik Sıkıntı Ölçeği (K10) ve Hastane Anksiyete ve Depresyon Ölçeği (HADS) kullanılmıştır. Ortalama İBH-SÖ puanı 54.64±40.99 (0-155) bulunmuştur. İç tutarlılık analizinde Cronbach alfa güvenilirlik katsayısı 0,963 olarak bulunmuş ve maddeler ile toplam puan arasındaki korelasyonlar 0,378 ile 0,816 arasında değişmiştir. Test-tekrar test puanları arasında iyi bir korelasyon (ICC) bulunmuştur (ICC, 0.99; %95 güven aralığı, .994-1.0). İBH-SÖ puanlarının K10 (r=0.467, p<.001) ve HADS (r=0.516, p<.001) ölçekleri ile orta ila güçlü korelasyon gösterdiği bulunmuştur. İBH-SÖ'nün Türkçe versiyonu, Türk popülasyonunda kullanım için psikometrik açıdan yeterli bir ölçek olarak bulunmuştur.","PeriodicalId":409662,"journal":{"name":"OSMANGAZİ JOURNAL OF MEDICINE","volume":"3 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-07-03","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"124231702","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Apela yeni keşfedilen bir hormonal peptiddir. Bu çalışma, Apela'nın damar gevşetici etkilerinde Kv7.1-7.5 kanallarının rolünü sıçan torasik aort modelinde araştırmayı amaçladı. Erkek Wistar Albino sıçanlardan izole edilen 4 mm’lik torasik aort halkaları izole doku banyosu sistemindeki banyo haznelerine yerleştirildi. Dinlenim durumundaki gerim seviyesi 1 gram olarak ayarlandı. 90 dakikalık dengelenme periyodundan sonra, torasik aort halkaları fenilefrin veya potasyum klorür ile kasıldı. Stabil bir kasılma sağlandıktan sonra torasik aort halkalarına kümülatif olarak Apela (10-10-10-6 M) uygulandı. Apela'nın etki mekanizmalarını ortaya koymak için, belirtilen deney protokolü, seçici Kv7.1-7.5 kanal blokörü (XE-991; 30 µM) varlığında tekrarlandı. Apela, konsantrasyona bağlı olarak anlamlı düzeyde damar gevşetici etki gösterdi (p<0,001). Apela'nın damar gevşetici etkisi endotelin çıkarılmasından sonra büyük ölçüde korundu. Apela'nın vazodilatör etki seviyesi sağlam veya çıkarılmış endoteli olan sıçan torasik aort halkalarına seçici Kv7.1-7.5 kanal blokeri XE-991 uygulanmasından sonra istatistiksel olarak anlamlı ölçüde azaldı (p<0,001). Sonuç olarak, Kv7.1-7.5 kanalları Apela'nın damar gevşetici etki mekanizmalarına katkıda bulunmaktadır.
{"title":"The Role of Kv7.1-7.5 Channels in Apela-induced Vasorelaxation in the Rat Thoracic Aorta","authors":"Serdar Şahi̇ntürk","doi":"10.20515/otd.1261865","DOIUrl":"https://doi.org/10.20515/otd.1261865","url":null,"abstract":"Apela yeni keşfedilen bir hormonal peptiddir. Bu çalışma, Apela'nın damar gevşetici etkilerinde Kv7.1-7.5 kanallarının rolünü sıçan torasik aort modelinde araştırmayı amaçladı. Erkek Wistar Albino sıçanlardan izole edilen 4 mm’lik torasik aort halkaları izole doku banyosu sistemindeki banyo haznelerine yerleştirildi. Dinlenim durumundaki gerim seviyesi 1 gram olarak ayarlandı. 90 dakikalık dengelenme periyodundan sonra, torasik aort halkaları fenilefrin veya potasyum klorür ile kasıldı. Stabil bir kasılma sağlandıktan sonra torasik aort halkalarına kümülatif olarak Apela (10-10-10-6 M) uygulandı. Apela'nın etki mekanizmalarını ortaya koymak için, belirtilen deney protokolü, seçici Kv7.1-7.5 kanal blokörü (XE-991; 30 µM) varlığında tekrarlandı. Apela, konsantrasyona bağlı olarak anlamlı düzeyde damar gevşetici etki gösterdi (p<0,001). Apela'nın damar gevşetici etkisi endotelin çıkarılmasından sonra büyük ölçüde korundu. Apela'nın vazodilatör etki seviyesi sağlam veya çıkarılmış endoteli olan sıçan torasik aort halkalarına seçici Kv7.1-7.5 kanal blokeri XE-991 uygulanmasından sonra istatistiksel olarak anlamlı ölçüde azaldı (p<0,001). Sonuç olarak, Kv7.1-7.5 kanalları Apela'nın damar gevşetici etki mekanizmalarına katkıda bulunmaktadır.","PeriodicalId":409662,"journal":{"name":"OSMANGAZİ JOURNAL OF MEDICINE","volume":"27 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-06-17","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"126662824","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Erdoğan Öz, Mehmet Emin Parlak, Osman Küçükkelepçe, Yaşar Kapici, Umut Balataci
Adli makamlarca çocuk ve ergen psikiyatri polikliniğine yönlendirilen mağdur veya suça sürüklenmiş çocuklara verilen bilirkişi raporlarının incelenmesi amaçlanmıştır. 2021 ve 2022 yılları arasında Kahta Devlet Hastanesi, Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Polikliniğine başvuran tüm adli olgulara ait veriler, dosyalar taranarak retrospektif olarak incelenmiştir. Polikliniğe başvuran 47 çocuktan, başvuru sebebine ulaşılabilen 46 çocuğun tamamı suç işlediği iddiasıyla adli mercilerce hastaneye yönlendirilen çocuklardı. Çocukların içinde herhangi bir suç mağduru olan çocuk yoktu. Suça sürüklenmiş çocukların %80,9 ‘u erkekti. Çocukların işlediği iddia edilen mala zarar verme suçu ile cana zarar verme suçları karşılaştırıldığında cinsiyet, yaşanılan yer, eğitim, yaş ve kardeş sayısı açısından istatistiksel bir fark tespit edilmemiştir. İlaç kullanma bilgisine ulaşılabilen 43 çocuğun hiçbirisi herhangi bir ilaç kullanmıyordu. Çalışmamız, eğitim seviyesi, cinsiyet, yaş, aile yapısı farkı olmaksızın tüm çocukların suça sürüklenmesinin mümkün olabileceğini göstermiştir.
{"title":"Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Polikliniğine Başvuran Adli Vakaların Değerlendirilmesi","authors":"Erdoğan Öz, Mehmet Emin Parlak, Osman Küçükkelepçe, Yaşar Kapici, Umut Balataci","doi":"10.20515/otd.1261686","DOIUrl":"https://doi.org/10.20515/otd.1261686","url":null,"abstract":"Adli makamlarca çocuk ve ergen psikiyatri polikliniğine yönlendirilen mağdur veya suça sürüklenmiş çocuklara verilen bilirkişi raporlarının incelenmesi amaçlanmıştır. 2021 ve 2022 yılları arasında Kahta Devlet Hastanesi, Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Polikliniğine başvuran tüm adli olgulara ait veriler, dosyalar taranarak retrospektif olarak incelenmiştir. Polikliniğe başvuran 47 çocuktan, başvuru sebebine ulaşılabilen 46 çocuğun tamamı suç işlediği iddiasıyla adli mercilerce hastaneye yönlendirilen çocuklardı. Çocukların içinde herhangi bir suç mağduru olan çocuk yoktu. Suça sürüklenmiş çocukların %80,9 ‘u erkekti. Çocukların işlediği iddia edilen mala zarar verme suçu ile cana zarar verme suçları karşılaştırıldığında cinsiyet, yaşanılan yer, eğitim, yaş ve kardeş sayısı açısından istatistiksel bir fark tespit edilmemiştir. İlaç kullanma bilgisine ulaşılabilen 43 çocuğun hiçbirisi herhangi bir ilaç kullanmıyordu. Çalışmamız, eğitim seviyesi, cinsiyet, yaş, aile yapısı farkı olmaksızın tüm çocukların suça sürüklenmesinin mümkün olabileceğini göstermiştir.","PeriodicalId":409662,"journal":{"name":"OSMANGAZİ JOURNAL OF MEDICINE","volume":"45 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-06-16","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"122104485","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
This study was conducted to adapt the Successful Aging Inventory (SAI) into Turkish and to determine its validity/reliability. The study is a methodological type study. The data were collected by face-to-face interview method in a nursing home and different seven district in Burdur province. The sample of the study consisted of 115 elderly individuals over the age of 60. Adaptation steps were made according to internationally accepted scientific methods. Accordingly, the factor loads of the items were between .41 and .89, the correlation coefficient between the score for each item and the scale score was r=.21-.65; correlation coefficient of each subscale item and subscale score is r=.57-.90 (p<.001). The Cronbach's alpha coefficient is .81 for the whole scale and .62-.86 for the subscales. There was no significant difference in the test-retest analysis performed to determine the difference between the two separate applications of the scale (p>.05). In this study, it was concluded that the Turkish version of SAI is a valid and reliable tool and can be used in practice and research.
{"title":"The Adaptation of The Successful Aging Inventory: Turkish Validity and Reliability Study","authors":"S. Çeti̇n, G. Ergün, I. Işık","doi":"10.20515/otd.1275617","DOIUrl":"https://doi.org/10.20515/otd.1275617","url":null,"abstract":"This study was conducted to adapt the Successful Aging Inventory (SAI) into Turkish and to determine its validity/reliability. The study is a methodological type study. The data were collected by face-to-face interview method in a nursing home and different seven district in Burdur province. The sample of the study consisted of 115 elderly individuals over the age of 60. Adaptation steps were made according to internationally accepted scientific methods. Accordingly, the factor loads of the items were between .41 and .89, the correlation coefficient between the score for each item and the scale score was r=.21-.65; correlation coefficient of each subscale item and subscale score is r=.57-.90 (p<.001). The Cronbach's alpha coefficient is .81 for the whole scale and .62-.86 for the subscales. There was no significant difference in the test-retest analysis performed to determine the difference between the two separate applications of the scale (p>.05). In this study, it was concluded that the Turkish version of SAI is a valid and reliable tool and can be used in practice and research.","PeriodicalId":409662,"journal":{"name":"OSMANGAZİ JOURNAL OF MEDICINE","volume":"2016 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-06-15","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"127372546","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Kadınlar ülkemizde çalışma hayatına ve sağlık alanında çalışmaya çok büyük mücadeleler sonrasında girebilmişlerdir. Kadınların gerek okuma-yazma ve diploma sahibi olmaları isteği gerekse hekim olabilme istekleri oldukça büyük tepkilerle karşılaşmış, konu dönemin erkek erki ve kamuoyuna yön veren önemli gazete ve mecmua sayfalarında uzun süre tartışılmıştır. Kadınlar, 1843’de Charles Ambroisse Bernard’ın Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şahane’yi modernleştirme çabalarıyla ebelik eğitimi alabilmeye adım atmışlardır. Bu tarihlerden itibaren diplomalı kadınların sağlıkta görünür olduğunu görsek de kadının sağlık mesleğine hekimlik özelinde girmesi ve eğitim alabilmesi için kamuoyunda ve süreli yayınlarda tepkiler sürmüş, Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde sürdürülen bu tartışmalar oldukça artmıştır. Kadınların sağlık mesleğine girişleri sırasındaki tartışmaları hekimlik özelinde ortaya koyabilmeyi amaçlayan çalışmada, kadınların 1843 yılında ebeliğe dâhil olmalarının ardından 19. yüzyılın sonlarında başlayan ve 1922-1923 dönemi Tıp Fakültesine kabullerine kadar geçen dönemde dönemin gazetelerinden Servet-i Fünun, Tanin, İkdam, Kadınlar Dünyası ile Başbakanlık Osmanlı Arşivlerine ait belgeler taranmış, Ekim 2022 ve Nisan 2023 tarihleri arasında gerçekleştirilen bu taramalar yazar tarafından Osmanlı alfabesinden günümüz Türkçesine çevrilerek metin içerisinde kullanılmıştır. Konu dönemin süreli yayınlarında çok ateşli tartışmalarla sürdürülmüş, tartışmalar nihayetinde sağlıklı nesillerin temelinin atılması için kadını topluma katmak desteklenen bir noktaya gelebilmiştir. Kadınların Tıbbiye’ye girişlerinin 100. yılı tamamlanan günümüz Türkiye’sinde bu mücadeleyi bilmek; kadın hak ve özgürlüklerine olan bilinci arttırarak kadını bulunduğu konumundan bir adım daha ileri taşıyabileceği umutlarını da yeşertmektedir.
{"title":"Some Consıderatıons Regardıng Women's Entrance To Darülfünun Of Medıcıne And Gırl In The Last Terms Of The Ottoman State","authors":"Hülya Öztürk","doi":"10.20515/otd.1309929","DOIUrl":"https://doi.org/10.20515/otd.1309929","url":null,"abstract":"Kadınlar ülkemizde çalışma hayatına ve sağlık alanında çalışmaya çok büyük mücadeleler sonrasında girebilmişlerdir. Kadınların gerek okuma-yazma ve diploma sahibi olmaları isteği gerekse hekim olabilme istekleri oldukça büyük tepkilerle karşılaşmış, konu dönemin erkek erki ve kamuoyuna yön veren önemli gazete ve mecmua sayfalarında uzun süre tartışılmıştır. Kadınlar, 1843’de Charles Ambroisse Bernard’ın Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şahane’yi modernleştirme çabalarıyla ebelik eğitimi alabilmeye adım atmışlardır. Bu tarihlerden itibaren diplomalı kadınların sağlıkta görünür olduğunu görsek de kadının sağlık mesleğine hekimlik özelinde girmesi ve eğitim alabilmesi için kamuoyunda ve süreli yayınlarda tepkiler sürmüş, Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde sürdürülen bu tartışmalar oldukça artmıştır. Kadınların sağlık mesleğine girişleri sırasındaki tartışmaları hekimlik özelinde ortaya koyabilmeyi amaçlayan çalışmada, kadınların 1843 yılında ebeliğe dâhil olmalarının ardından 19. yüzyılın sonlarında başlayan ve 1922-1923 dönemi Tıp Fakültesine kabullerine kadar geçen dönemde dönemin gazetelerinden Servet-i Fünun, Tanin, İkdam, Kadınlar Dünyası ile Başbakanlık Osmanlı Arşivlerine ait belgeler taranmış, Ekim 2022 ve Nisan 2023 tarihleri arasında gerçekleştirilen bu taramalar yazar tarafından Osmanlı alfabesinden günümüz Türkçesine çevrilerek metin içerisinde kullanılmıştır. Konu dönemin süreli yayınlarında çok ateşli tartışmalarla sürdürülmüş, tartışmalar nihayetinde sağlıklı nesillerin temelinin atılması için kadını topluma katmak desteklenen bir noktaya gelebilmiştir. Kadınların Tıbbiye’ye girişlerinin 100. yılı tamamlanan günümüz Türkiye’sinde bu mücadeleyi bilmek; kadın hak ve özgürlüklerine olan bilinci arttırarak kadını bulunduğu konumundan bir adım daha ileri taşıyabileceği umutlarını da yeşertmektedir.","PeriodicalId":409662,"journal":{"name":"OSMANGAZİ JOURNAL OF MEDICINE","volume":"1 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-06-15","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"130830011","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}